• Sonuç bulunamadı

Irak-Erbil yöresi mezar kültürü

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Irak-Erbil yöresi mezar kültürü"

Copied!
290
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

NEVŞEHİR HACI BEKTAŞ VELİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

IRAK-

ERBİL YÖRESİ MEZAR KÜLTÜRÜ

Yüksek Lisans Tezi

Naznaz TAWFEQ

Danışman

Yrd. Doç. Dr. Adem ÖGER

Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı Nevşehir

(2)
(3)

iii

T.C.

NEVŞEHİR HACI BEKTAŞ VELİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

IRAK-

ERBİL YÖRESİ MEZAR KÜLTÜRÜ

Yüksek Lisans Tezi

Naznaz TAWFEQ

Danışman

Yrd. Doç. Dr. Adem ÖGER

Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı Nevşehir

(4)

Bütün hakları saklıdır.

Kaynak göstermek koşuluyla alıntı ve gönderme yapılabilir. © Naznaz TAWFEQ, 2014

(5)

v

(6)
(7)
(8)
(9)

iii

ÖZET

IRAK-ERBİL YÖRESİ MEZAR KÜLTÜRÜ Naznaz TAWFEQ

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili Edebiyatı Ana Bilim Dalı, Yüksek Lisans, Haziran 2014

Danışman: Yrd. Doç. Dr. Adem ÖGER

Irak, tarihi süreçte Türk kültürü ve edebiyatında önemli bir yere sahiptir. Özellikle Selçuklular ve Osmanlılar döneminde önemli kültür ve sanat

merkezlerinden biri olan Erbil, günümüzde de Türkmen nüfusunun yoğun olarak yaşadığı bir coğrafyadır. İnsan hayatının üç önemli evresinden birini oluşturan ölüm ve bu çerçevedeki inanış ve uygulamalar ise Erbil yöresinde hala varlığını

sürdürmektedir.

“Irak- Erbil Yöresi Mezar Kültürü” isimli çalışmamızda, Erbil ve çevresinde halkın “ölüm” olayına bakışı, ölümden kaçınmaya dönük pratikleri, ölüm sırası ve sonrasına ait inanış ve uygulamaları; Erbil yöresindeki mezarlıklar, mezar şekilleri, mezar taşları, türbeler ve bunların etrafında oluşan pratikler hakkında bilgi

verilmiştir. Erbil yöresi ölüm adetleri ve mezar kültürüne ilişkin unsurlar değerlendirilirken, bunların eski Türk inanç ve düşünce sistemiyle ilişkisi ve Anadolu sahası ile benzerlikleri üzerinde de durulmuştur.

Sonuçta, Türk kültürünün temel yapı taşlarından birini oluşturan kutsal mekanların Erbil yöresinde büyük önem taşıdığı; bunların eski Türk inançlarının izlerini taşıyan “atalar kültü” ve atalar kültünün İslamiyetle yoğrulması sonucu oluşmuş “veli veya evliya” inancına bağlı olarak çeşitli işlevlere sahip olduğu; bu

(10)

iv

mekanların insanları bir araya getirerek millî ve dinî kimliği koruma ve sürdürmede önemli bir rol üstlendiği tespit edilmiştir.

Çalışmanın sonunda ise yararlanılan sözlü ve yazılı kaynaklara; mezarlık, türbe ve bunlar etrafında oluşan inanış ve ritüellere ilişkin fotoğraflara yer

verilmiştir.

(11)

v

ABSTRACT

GRAVE CULTURE OF IRAQ-ERBIL REGION Naznaz TAWFEQ

Nevşehir HacıBektaşVeli University, Institute of Social Sciences, Department of Turkish Language and Literature,

Post Graduate-June 2014

Supervisor: Assist. Prof. Dr. Adem ÖGER

Iraqhas a significant place in Turkic culture and literature throughout historical process. Being one of important culture and art centers during periods of Seljuqs Ottomans in particular, Erbil is a geography where the Turkmen (also said as Turcoman or Turkomen) population has been densely living in our present time, as well. The death constituting one of three important phases of human life, and beliefs and practises in this scope are still continuing their existence in Erbil region.

In our study entitled “Grave Culture of Iraq-Erbil, we informed about the folk’s outlook on ‘‘the death’’ event in and around Erbil, practices for avoiding the death, and beliefs and practisesbelonging to during-and-after-the death; cemeteries in Erbil region, grave shapes, grave stones, tombs, practices which occurred around of these. While considering issues on the death customs and grave culture of Erbil region, we also dwelled on relationship of these with old Turkic belief and thinking system, and similarities with Anatolia area.

In conclusion, we identified that sacred spaces, constituting one of keystones of Turkic culture, of a great important place in Erbil region; that these have various functions based on the belief of ‘‘ancestors cult’’ which bears traces of old Turkic beliefs, and of ‘‘wali or saint’’which occurred as a result ofbeing kneaded ancestors

(12)

vi

cult by Islamism; and that these spaces (places) play an important role in protecting and maintaining national and religious identification by bringing people together.

In the end of the study, we included verbal and written sources which were used; and photographs on cemeteries, tombs, and beliefs and rituals occurring around these

(13)

vii KISALTMALAR Bk. : Bakınız K.K. : Kaynak Kişi S. : Sayı s. : Sayfa ss. : Sayfadan sayfaya vd. : Ve diğerleri vs. : Vesaire F : Fotoğraf

(14)

viii İÇİNDEKİLER ÖZET……….…...iii ABSTRACT………...v KISATMALAR………...vii İÇİNDEKİLER...viii ÖN SÖZ………...xvi 1. GİRİŞ………...1

1.1. Çalışmanın Amacı, Kapsamı ve Yöntemi Hakkında………....1

1.2. Erbil Yöresinin Tarihi………...2

1.3. Erbil Yöresinin Coğrafyası………...4

1.4. Erbil Yöresinin Demografik Yapısı………...5

1.5. Erbil Yöresinin İdari ve Sosyal Yapısı………...10

1.5.1. Erbil᾽in İlçeleri……….10

1.5.2. Erbil᾽in Mahalleleri………..10

1.5.2.1. Kale Mahallesi………...11

1.5.2.1.1. Tophana Mahallesi……….13

1.5.2.1.2. Tekkiye Mahallesi………..14

1.5.2.1.3. Saray Mahallesi………..15

(15)

ix

1.5.2.3.Tacil Mahallesi………....19

1.5.2.4.Teyrava Mahallesi……….…..22

1.5.2.5. Hanaka Mahallesi………...22

1.5.2.6. Çöl Minara Mahallesi……….23

1.5.3. Erbil’de Sosyo-Kültürel Yaşam………....26

2. ERBİL᾽DE ÖLÜM ADETLERİ VE MEZAR KÜLTÜRÜ………..30

2.1. Ölüm Öncesi Adetleri....………...34

2.1.1. Ölümü Düşündüren Ön Belirtiler………...34

2.1.1.1. Hayvanlarla İlgili Olanlar………...………..34

2.1.1.2. Ev ve Eşyayla İlgili Ön Belirtiler ve İnanışlar .………...37

2.1.1.3. Tabiat Olaylarıyla İlgili Belirtiler……..………...37

2.1.1.4. Düşle İlgili Ön Belirtiler……….………..38

2.1.1.5. Ölüm Habercisi Olarak Kabul Edilen Diğer Unsurlar……….40

2.1.1.6. Hastada Görülen Ön Belirtiler………...41

2.1.1.7. Mezar, Tabut, Kazma, Kürek, Kazan ve Cesetlerle İlgili İnanışlar………..42

2.1.2. Ölümü Uzaklaştırma ve Kaçınma Önlemleri………...42

2.1.2.1. Hayvanlarla İlgili Kaçınmalar………42

2.1.2.2. Yiyeceklerle İlgili Kaçınmalar………...43

2.1.2.3. Eşyalarla İlgili Kaçınmalar...………...…..43

2.1.2.4. Tabutla İlgili İnanışlar………...43

2.1.2.5. Diğer Kaçınma Şekilleri………....43

(16)

x

2.2.1. Bir Hastanın Öleceği Anlaşılılırsa Yapılacak Uygulamalar……….44

2.2.2. Ölüm Olayının Duyurulması……….47 2.3. Ölüm Sonrası Adetleri ………...47 2.3.1. Cenazenin Yıkanması………...50 2.3.2. Cenazenin Kefenlenmesi………..52 2.3.3. Cenaze Namazı……….53 2.3.4. Tabut………54 2.3.5. Cenazenin Defnedilmesi...54

2.3.6. Definden Sonraki İşlemler………....57

2.3.6.1. Iskat………...58

2.3.6.2. Ölenin Geride Bıraktığı Eşyalarıyla İlgili İşlemler………...59

2.3.6.3. Ölüyle İlgili Belirli Günler………....60

2.3.6.4. Ölen Kişinin Yazgısıyla İlgili İnanışlar………60

2.3.6.7. Mezarlık Ziyareti………...61

2.3.6.8. Taziye (Başsağlığı Dileme)………...63

2.3.6.9. Başsağlığı Dilenirken Söylenen Sözler……….63

2.4. Ruhla İlgili İnanışlar………...65

2.5. Yas………...70

2.6. Veli Kültü- Mezar İlişkisi.………...75

2.7. Mezar Etrafında Oluşan Pratikler………82

3. ERBİL᾽DE TÜRBE VE MEZARLIKLAR...85

3.1. Erbil Yöresi Mezarlıkları………..85

(17)

xi

3.1.1.1.Küçük Molla Aile Mezarlığı………..87

3.1.1.2. Şeyhzâde Mezarlığı………88

3.1.1.3.Şeyh Muhammed Said Efendi᾽nin Türbesi………89

3.1.1.4.Alim Molla İbrahim Efendi Doğramacı᾽nın Türbesi………..89

3.1.1.5. Molla Resül Efendi᾽nin Türbesi……….90

3.1.1.6. Şeyh Salih Yegen᾽nin Türbesi………...90

3.1.1.7. Hacı Baba Adıyla Tanınan Şeyh Kamil Hacı Molla Hıdır Türbesi...91

3.1.1.8. Erbil᾽in Büyük Mezarlığında Altıparmak Şeyhlerinin Mezarları…..91

3.1.1.9. Erbil Kalesinin Büyük Camisinde Bulunan Büyük Hafız ve Şeyhlerin Mezarları.………...91

3.1.1.10. Şeyh Bekir El-Nacar Adıyla Tanınan Şeyh Ebu Bekir Efendi Mezarı...92

3.1.1.11. Molla Hüseyin Erbilli᾽nin Mezarı………...92

3.1.1.12. Halife Molla Ali Halife Şeyh Husameddin El-Nakşibendi᾽nin Mezarı...92

3.1.1.13. Beyler Mezarı………..92

3.1.1.14. Seyid Cemil Seyid Fetah’ın Mezarı……….92

3.1.1.15. Muhammed Sabri Efendi Bin El-Hac Selim᾽in Mezarı…………...93

(18)

xii

3.1.1.17. Kahveciler Mezarlığı………93

3.1.1.18. El-Hacı Nureddin Şehap El-Muhtar᾽ın Mezarı………93

3.1.1.19. Büyük Hafız El-Hacı Merdan Abdul El-Cabbar Kasab᾽ın Mezarı..93

3.1.1.20. El-Hacı Muhammed Said ve Haydar Said Mezarları………...93

3.1.1.21. Derviş Ali Kebapçı ve El-Hacı Sabır El-Bakal᾽ın Mezarları...94

3.1.1.22. Meçko Çaycı ve Mobilyacı El-Hacı Cemal᾽in Aile Mezarlıkları…94 3.1.1.23. Büyük Şair Mesud Bybeş᾽in Mezarı………...95

3.1.2. Çırağ Mezarlığı……….95

3.1.3. İmam Muhammed Mezarlığı ve Türbesi………..98

3.1.4. Şeyh Muhammed Horasani Mezarlığı ve Türbesi…..………105

3.1.5. İmam Muhammed El-Vasti Mezarlığı………107

3.1.6. Şeyh Ömer Mezarlığı ve Türbesi………108

3.1.7. Şeyh Abdullah Kutup El-Medar Mezarlığı ve Türbesi………...109

3.1.8. Badava Mahallesinde Küçük Molla Mezarlığı………...111

3.1.9. Aziz Ağa Mezarlığı………...120

3.1.10. Haydarilerin Mezarlığı ve Türbesi…...……….122

3.1.11. Teyrava Mahallesinde Molla Reşit Mezarlığı…………...125

3.1.12. Şeyh Maruf Mezarlığı ve Türbesi………...126

(19)

xiii

3.1.14. Kuzey Mezarlığı………...127

3.1.15. Güney Mezarlığı………...127

3.1.16. İmam Sadun Mezarlığı………..128

3.2. Erbil᾽de Bulunan Türbeler...129

3.2.1. Erbil Kalesinde Bulunan Türbeler………...129

3.2.2. Nebi Aziz Aleyhisselam᾽ın Makamı ve Mezarlığı………...131

3.2.3. Siti İmam Türbesi………...134

3.2.4. Baba Gurgur Türbesi………...136

3.2.5. Sultan Muzefereddin Gökbörü Türbesi………...138

3.2.6. İmam Beşinci Ali᾽nin Türbesi………....143

3.2.7. Beşparmak Türbesi………...146

3.2.8. Şeyh Çöli Türbesi ve Mezarlığı………..148

3.2.9. İmam Tacil Türbesi ve Mezarlığı………...153

3.2.10.Yel İmamı Türbesi………...155

3.2.11. Assaf Koca Türbesi………...157

3.2.12. Üskürme Deliği (Kend Koğ) Türbesi………...159

3.2.13. Seyid Sultan Türbesi………...159

3.2.14. Seyid Abdullah Türbesi………....159

(20)

xiv

3.2.16. Seyid Hasan Türbesi………160

3.2.17. Seyid Vakkas Türbesi………..160

3.2.18. İmam Zekeriya Türbesi………....161

3.2.19. Şeyh Zendin Türbesi……….161

3.3. Erbil᾽in Tekke ve Camilerinde Bulunan Türbe ve Mezarlar………..162

3.3.1. Hanaka Halidiye Camisinde Bulunan Nakşibendi Şeyhlerinin Türbesi…....162

3.3.2. Hacı Mevlid Camisinde Bulunan Nakşibendi Şeyhlerinin Türbesi……...162

3.3.3.Şeyh Muhyeddin Berzenci Tekkesinde Bulunan Berzenci Şeyhlerinin Türbesi...163

3.3.4.Mufti Camisinde Bulunan Mezarlar………..……...164

3.3.5. Şeyh Abdülkerim Dara Hurma Türbesi ve Tekkesi………165

3.3.6. Şeyh Kaka İbn Şeyh Abdülkerim Dara Hurma Berzenci El-Kadiri Türbesi..170

3.3.7. Şeyh Arif Tekkesinde Bulunan Berzenci Şeyhlerinin Türbesi…...…………171

3.3.8. Şeyh Ömer Balisani Tekke ve Camisinde Bulunan Balisani Şeyhlerinin Mezarları……….…...172

3.3.9. İskan Mahallesinde Muhammediye Camisinde Bulunan Mezarlar…………172

3.3.10. Halife Molla Hacı Beyan Tekkesi………...176

3.3.11. Seyid Hançer Naimi Tekkesi………180

(21)

xv

3.3.13. Erbil Kalesinde Bulunan Ahmediye Cami ve Okulu………...185

3.3.14. Hacı Molla İbrahim Doğramacı Camisi………...185

3.3.15. Hacı Molla Salih Yegen᾽in Camisi ve Tekkesi………...186

3.3.16. Şeyhzade Tekkesi………...186

3.3.17. Hacı Baba Tekkesi Adıyla Tanınan Molla Hıdır Tekkesi ………...188

3.3.18. Kadınlar Tekkesi………...188

3.4. Erbil Yöresi Mezar Taşi Kitabeleri...………..……...188

4. SONUÇ………....194

KAYNAKÇA………...200

EKLER………....216

EK-1: FOTOĞRAFLAR………216

(22)

xvi

ÖN SÖZ

Tarihin eski dönemlerinden beri farklı millet ve kültürlere ev sahipliği yapan Irak, Türkmenlerin ve Türk kültürünün yayıldığı önemli coğrafyalardan biridir. Bağdat, Musul, Kerkük, Süleymaniye ve Selahaddin gibi tarihi şehirlerin yer aldığı ülkede, ismi bazen Kale bazen de Muzafferiye minaresi ile birlikte anılan önemli kültür

başkentlerinden biri de Erbil’dir. Tarihi dönemler içinde çeşitli din ve kültürlere mensup insanlara kucak açan Erbil, Osmanlı döneminde de Türkmenlerin başkenti olarak

yükselmiştir. Osmanlı devrinde en parlak dönemini yaşayan Erbil, mimarisi ve kurumlarının yanı sıra devrinin en önemli bilim, kültür ve din adamlarını da

yetiştirmiştir. Bilakis medrese, tekke ve zaviyelerde yetişen ulemalar, çeşitli tarikatların bu coğrafyada yayılmasında etkin rol almışlardır.

Son yıllarda savaş, göç ve mezhep çatışmaları gibi sosyal olayların yoğun olarak yaşandığı Erbil’de, şehrin tarihi ve kültürel mirası bu çatışma ve kargaşa nedeniyle büyük oranda zarar görmüştür. Özellikle göç nedeniyle şehrin sosyal dokusu değişmiş ve yüzyıllardır devam eden geleneksel sosyo-kültürel yaşam ve gelenekler büyük oranda kaybolmuştur. En eski dönemden beri “Kale Mahallesi” başta olmak üzere, belirli mahalle ve merkezlerde toplanan ve şekillenen kültürel yapı, son yıllarda farklı il, ilçe ve köylerden göç eden ve Erbil’e yerleşen nüfus dolayısıyla bozulmuştur.

Bu noktada hızlı bir değişim ve dönüşüm içerisinde olan Erbil’de, geleneksel kültürün önemli yapı taşlarından birini oluşturan mezar kültürünün tespit edilmesi ve incelenmesi, tez konumuzun ana eksenini oluşturmaktadır.

Çalışmamızın Girişbölümünde, Erbil yöresinin tarihî, coğrafi yapısı, demografik yapısı, idari ve sosyal yapısı hakkında bilgi verilmiştir. Ayrıca, Erbil yöresinin

(23)

xvii

kültürünün oluşumunda ve gelişiminde önemli role sahip olan mahaller ve Erbil’de sosyo-kültürel yaşam bu bölümde üzerinde durulan hususlardır.

Erbil’de Ölüm Adetleri ve Mezar Kültürü başlığını taşıyan İkinci Bölümde,

yörede ölümle ilgili uygulamalar, “Ölüm öncesi gelenekler”, “Ölüm sırası gelenekler” ve “Ölümsonrası gelenekler” başlığı altında incelenmiştir. Ölümü düşündüren ön belirtiler, cenazenin yıkanması, kefenlenmesi, cenaze namazı, tabut, mezar kazılması, cenazenin mezara konması, ıskat ve devir işlemleri ve mezar etrafında belirli günlerle ilgili inanış ve ritüeller bu bölümde ayrıntılı olarak değerlendirilmiştir.

Erbil’de Türbe ve Mezarlıklar başlığını taşıyan Üçüncü Bölümde,Erbil’de

bulunan mezarlıklar, türbeler ve tekkeler hakkında bilgi verilerek, bunlar etrafında “veli kültü”ne bağlı olarak devam eden inanış ve uygulamalar hakkında bilgi verilmiştir. Bu bölümde ayrıca, türbelerin mimari özellikleri, kitabeleri, türbede yatan kişinin hayatı, türbelerin ziyaret amacı vb. hususlar değerlendirilmiştir.

Sonuçkısmında, çalışmada tespit edilen unsurlar ve varılan sonuçlar, toplu

şekilde değerlendirilmiştir.

Kaynakçakısmında, saha araştırmasında görüşme yapılan sözlü kaynaklara ve

yararlanılan yazılı kaynaklara yer verilmiştir.

Eklerkısmında da, çalışmaya ilişkin görseller verilmiştir.

Bu çalışmanın ortaya çıkmasında,konu seçiminden başlayıp bütün çalışma boyunca yardımlarını esirgemeyen ve daima yol gösteren danışman Hocam Yrd. Doç. Dr. Adem ÖGER᾽e teşekkürü bir borç bilirim. Ayrıca çalışmada düzenlemelerin yapılmasında yardımcı olan Arş. Gör. M. Emin DEDE᾽ye teşekkür ederim.

(24)

xviii

Bu çalışmanın şekillenmesinde kendilerinden çalınmış zamanları anlayışla karşılayan, çalışma ortamını olması gereken şekilde düzenleyen aileme; alan araştırması yaparken zaman zaman mezar gezilerimde eşlik eden Sayın Şerzad Şeyh Muhammed Hoca’ya; bana destekte bulunan değerli Hocam Esat Erbil᾽e; Erbil᾽in usta şairve yazarlarından Burhan Yaralı’ya; Selahaddin Üniversitesi Türk Dili Edebiyatı Bölümü Başkanı Dr. Hazım Burhan, Doç. Dr. Goran Selahaddin Şükür ve Bölüm Başkanı Yardımcısı Ersan Haşim Mahmut’a teşekkür ederim. Çalışmanın sonunda zikredilen ve bu araştırmanın ortaya çıkmasında çok büyük katkıları olan “kaynak kişilere” de gönül borcumu belirtmek isterim.

Naznaz Tawfeq Nevşehir-2014

(25)

1

1. GİRİŞ

1.1. Araştırmanın Konusu, Amacı ve Yöntemi Hakkında

Irak-Erbil yöresinde ölüm ve mezar etrafında oluşan inanış ve uygulamalar ile mezar kültürü çalışmamızın temel konusunu oluşturmaktadır. Araştırmanın konusu, Irak-Erbil yöresi mezar kültürüne ilişkin sözlü ve yazılı kaynaklardan derlenen bilgilerin incelenmesine dayanmaktadır.

Çalışmanın amacı, Erbil yöresi ölüm ve mezar kültürüne ilişkin unsurları tespit etmek, sözlü ve yazılı kaynaklardan bunları derlemek ve işlevsel açıdan incelemektir. Erbil Türkmenlerinin sosyo-kültürel açıdan tahlilinde önemli bir işleve sahip olan ölüm olgusu ve mezar kültürünün bir bütün olarak tahlili ve değerlendirilmesi çalışmanın amacını oluşturmaktadır.

Halk bilgisi ürünlerinin araştırılması ve incelenmesi yönündeki çalışmaların başlangıç noktası, kaynaklara, dolayısıyla yaratma ve anlatmalara ulaşmaktır. Folklor araştırmalarının ilk basamağı olarak görülen saha araştırma uygulamaları bugüne kadar çeşitli yöntemler kullanılarak yapılmıştır. Bu noktada çalışmamızda, mülakat ve gözlem yöntemi kullanılarak veriler elde edilmiş, daha sonra da bunlar kültürel ve işlevsel açıdan değerlendirilmiştir.

Bu çalışma yöntemi doğrultusunda, öncelikle ölüm ve mezar kültürünü

incelediğimiz Irak-Erbil yöresinin tarihi, coğrafî, demografik ve idari yapısı hakkında kısaca bilgi verilmiştir. Daha sonra Erbil yöresinin ölüm adetlerine ilişkin sözlü ve yazılı kaynaklardan elde edilen tespit ve tahlillere yer verilmiştir. Erbil yöresinin mezarlıkları, türbeleri, mezarlar etrafında oluşan inanış ve uygulamaları değerlendirilerek çalışma

(26)

2

tamamlanmıştır. Erbil yöresi ölüm adetleri ve mezar kültürüne ilişkin unsurlar tahlil edilirken diğer Türk boyları ile benzer hususlar hakkında da bilgi verilmiştir.

1.2. Erbil Yöresinin Tarihi

Erbil eski adını koruyan Asur şehirlerinden biridir. Sümer padişahının eski yazıtlarında (MÖ. 2000) şehrin adı “Urbilum” şeklindedir. Babil ile Asur yazıtlarında “Erbaillo” yani “Dört Tanrı” adıyla anılır. Bu şehir, daha sonra Aştar tanrılarına tapmakla ün kazanmış ve Aştari “Arbella” adını almıştır. Ondan sonra Tevrat’ta

“Arbayılla” ve Fars yazıtlarında da “Arebe” adıyla karşımıza çıkmaktadır (Bahri, 2000, s. 8).

Eski Yunan kaynaklarında “Arbela” diye ve bazı Erbil kaynaklarında da

“Arasitom” adı geçmiştir. Osmanlılar ise şehre “Erbil” adını vermişler, Arap ülkelerinde ikamet edenler ise şehri “Arbl (Yeşil Yurt)” şeklinde adlandırmışlardır. Tarihî

kaynaklardan İbn El- Esir’in “Kamil Fi El-Tarih” ve “El-Bidaye ve El-Nihaye”, İbn El- Haldun’un “El Mukaddime” isimli eserlerinde de “Erbil” adı kullanılmıştır (Rifaat, 2014 ss. 1-6).

Erbil şehrinde tarih boyunca birçok kral, general ve sultan hüküm sürmüştür. Sümerlerden Ulki, Makedonyalı İskender, İranlılardan Dara, İslamî dönemde ise Atabeğlerden Muzaffereddin Gökbörü ve Salahaddin Eyubi bunlardan bazılarıdır.

Erbil, Ömer Bin Hatap döneminde Utbe Bin Firket liderliğinde fethedilmesiyle müslüman bir şehir olmuştur (Erbil, 30 kasım 2003, ss. 11- 15). Aynı zamanda Erbil, Kerkük gibi bir Türkmen şehridir. Türkmenlerin yoğun yerleşim merkezlerinden biridir. Erbil şehri, altın çağını Erbil Atabeyi Muzaffereddin Gökbörü döneminde yaşamıştır.

(27)

3

1438 yılında da Türkmenlerin kurduğu Karakoyunlu devletinin yönetimine girmiştir. Erbil şehri, “Aşağı Zap” ve “Yukarı Zap” suları arasında kurulmuştur. Musul,

Altunköprü, Bağdat-Basra yollarının kavşak noktasında bulunan şehir, Selçuklular idaresinden sonra 1144 tarihinden itibaren Beytekin hanedanından Küçük Ali᾽nin ve Erbil Atabeylerinin başkenti olmuştur (Yaralı, 2011, s. 8).

Muzaffereddin Gökbörü devrinde 1136-1190 yıllarında imar edilen Erbil, iki coğrafi bölgede gelişmiştir. “Aşağı Erbil” nehir boyunca geniş bir vadide yayılırken; “Yukarı Erbil” tepe üzerinde kale içine sıkışıp kalmıştır. Erbil’in merkezinde olan kale, doğuda Saray, güney batıda Tophane ve kuzeyde Tekkiye adlı üç mahalleden

oluşmaktadır. Kalenin surları, eski kalıntılar üzerine Gökbörü tarafından yeniden yaptırılmıştır. Gökbörü᾽nün evladı olmadığından, vasiyeti üzerine Abbasi halifesine kalan Erbil, Moğol istilasından sonra uzun müddet karışık ve sıkıntılı dönemler yaşamıştır. 1731᾽de, Nadir Şah'a karşı uzun süre dayanan kale, şehrin düşmesinden sonra harabe haline gelmiş, 1849᾽da esaslı bir şekilde tamir edilmiştir. Irak, genel olarak Osmanlı döneminde, 19. yüzyılda üç vilayete bölünmüştür: Bağdat, Basra ve Musul. Erbil ise bu dönemin başlarına kadar Bağdat᾽a bağlı bir kaza merkezi olarak idare edilmiştir.

Türk hükümdarı Muzaffereddin Gökbörü, devletinin ve saltanatının küçük olmasına rağmen, İslam dünyasında büyük bir üne kavuşmuştur. Aşağı Erbil᾽de yüksek minareli bir ulu cami ve 1190 yılında bir medrese, 4 darul-aceze, dul ve yetim yurtları ile ribatlar yaptırarak şehri mimari eserlerle donatmıştır. Ulaşım yollarının kavşak noktasında bulunan Erbil, 12-15. yüzyıllarda büyük bir ticaret merkezi durumundaydı.

(28)

4

1309 yılında (Rumi) Musul Salnamesine göre Erbil’in merkezinde 4.000 insan yaşadığını ve bunların Türkçe konuştuğunu, ayrıca 2 cami, 10 mescid, 6 medrese, 5 sıbyan mektebi, 5 darul-aceze, 1 kışla ve 3 hamam bulunduğunu öğrenmekteyiz. Kale içindeki Kale Camii, Hacı Mala İbrahim Camii, Ömer Ağa Medresesi ile Şeyh Şerif Tekkesi günümüzde de kullanılmaktadır. Erbil’deki en önemli tarihi kalıntılar ise, Erbil Kalesi, Kapalı Çarşısı, Seyit Ahmet tepesi ve Ulu Camii Muzafferiye ve Çöl Minaresidir (Kerküklü, 2011, ss. 1-10).

1.3. Erbil Yöresinin Coğrafyası

Erbil şehri, Irak’ın kuzeydoğusunda bulunup, güneyinde Kerkük ve

Süleymaniye; batısında Musul; kuzeyinde Türkiye; doğusunda ise İran yer almaktadır. Erbil ili önemli bir coğrafi konumuna sahiptir ve 350

- 370 kuzey enlemleri, 420- 450 doğu boylamları arasındadır (Tasmim Asasi Medina Erbil, 1977, ss. 33-35).

Erbil şehri, Irak’ın kuzeyinde Türkiye ve batısında İran’a karayollarının kavşağında geçmişten günümüze önemli bir ticaret merkezidir (Fetah, 2000, s.1). Davsın’ın verdiği bilgiye göre, Erbil şehrinin alanı 16.600 km2’dir. Fakat Alancılar Genel Müdürlüğünün görüşüne göre 16.486 km2’

dir. Fakat Dr. Ahmet Susa᾽nın görüşüne göre ise 15.870 km2’dir (İsmail,1970, s. 5).

Erbil kalesi, tepe üzerinde yapılmıştır, yeri ve havası ziraat için çok uygun ve verimlidir, ama Erbil genel olarak yüksek ve geniş bir tepededir. Bu tepe de Büyük Zap ile Küçük Zap ırmağı arasındadır. Bu iki ırmak Musul ile Bağdat arasındaki geniş alanı sular. Erbil᾽in sınırları kuzeyden Hakkari Dağları, batıdan Demir Dağı (yüksekliği 1600

(29)

5

m.), doğudan Dert Duvar Dağı ve güneyden ise Zircizvar Dağı’dır. Su kaynakları ise bu dört dağdan inen kar ve yağmur sularıdır (K.K: 1).

Erbil şehri iklim açısından karasal iklim özelliği gösterir. Yazın sıcak, kışın ise soğuk ve yağmurludur. Yörede yağmurların yarısı güz aylarında ve yarısı da ilkbaharda yağmaktadır (Azaavi, 1948, s. 22).

1.4. Erbil Yöresinin Demografik Yapısı

Erbil’in demografik yapısı tarih içinde değişken bir yapı arz etmektedir. Şehirdeki demografik yapı tarihi kaynaklarda şöyle yer almaktadır:

Yıl Nüfus sayısı Kaynaklar 1822 1837 1847 1892 1916 1919 1922 30,000 4500 5000-6000 4,254 10000 14,500 15000-17000

Al- Menşeet Bağdad ⁄ Abbas Azaavi Tecdit Hazari ⁄ Abdul Bakii Haydari Al- Menşeet Bağdad/ Abas Azaavi

Erbil Fi Edvariha El- Tarihiye⁄ Zuber Bilal Tecdit Hazari ⁄ Abdul Bakii Haydari Dirasaat Coğrafi Hazar Dr. Haşım Cenabi Bağdat Nüfus Müdürlüğü

Irak’ta dört kez resmi nüfus sayımı yapılmıştır. Birincisi 1927’de, ikincisi 1935’de, üçüncüsü 1947’de ve en son 1957’dedir. 1957 yılının sayımı diğerlerine nispeten daha güvenilirdir (Assafi, 2012, s. 13).

(30)

6

1957’den 1984’e kadar köy ve kasabalardan Erbil şehir merkezine yoğun bir göç olmuş ve şehrin nüfusu 240.000’i aşmıştır. 1984 yılında, şehrin nüfusu 1957 yılının 14 katına ulaşmıştır (Fatah, 2000, s. 3).

Aşağıda yıllara göre nüfus oranları verilmiştir:

Yıl Nüfus Oranı

1947 27.036 1957 39.913

1965 90.320 1977 193.588

1987 353.248

Ayrıca Irak᾽ta yapılan nüfus sayımlarında, Türkmenlerin nüfusu daima gerçeğinden daha az sayıda gösterilmiştir. Bu durumu aşağıda verilen tablo açıkça ortaya koymaktadır: (Erbil, 30 kasım 2003, ss. 1- 3).

İlin Adı Türkmenlerin Oranı 1947 Nüfus Sayımı

Toplum Nüfus Türkmenlerin Nüfusu Bağdad % 10 817.205 81.720

Erbil %10 239.776 23.977

(31)

7 Süleymaniye %0.5 226.400 1.132 Basra %3 368.799 11.063 Divaniye %1 378.118 3.781 Nasiriye %1.5 371.867 5.578 İmara %0.5 307.021 1.535 Kerbela %0.5 274.264 1.371 Hilla %1 261.206 2.612 Kut %1 224.938 2.612 Rumadi %0.5 192.983 964 Kerkük %75 286.005 214.503 Musul %20 595.160 119.032 Salahhadin %18.5 ... ... Necef %0.5 ... ... Musanna %0.75 ... ... Duhok %0.75 ... ...

(32)

8

1957 Nüfus Sayımı 1987 Nüfus Sayımı

Toplum Nüfus Türkmenlerin Nüfusu Toplum Nüfusu Türkmenlerin Nüfusu

1306604 130660 3347862 334786 272526 27252 773170 77317 329813 49471 905567 135835 299978 1499 980176 4900 502884 15086 972176 29165 507548 5075 559805 5598 45644 6834 921066 13815 329647 1648 487448 24437 217015 1085 523150 2615 353614 3536 1109574 11095 290070 2900 564670 5646 234264 1171 920690 4603 388912 291684 644040 483030 717500 143500 1408391 281678 ... ... 695897 128740

(33)

9

... ... 590078 2950 ... ... 415816 3118

... ... 515622 2867

1947 yılında yapılan sayımda, toplam nüfus 4. 816.155’tir. Türkmenlerin toplam nüfus içinde sayısı 510.378 ᾽dir. 1957 yılında toplam nüfus 4. 206,176 olup,

Türkmenlerin nüfusu 681.401᾽dir. 1987 yılında ise toplam nüfus 16.725.805 olup Türkmenlerin sayısı 1.531.195᾽tir.

Erbil’de bulunan Planlama Dairesinin 2013 istatistiklerine göre, Erbil’in tahmini olarak nüfusu 1.552.574 olarak kayda geçmiştir (Irak-Kürdistan Bölgesel Hükümeti, Bakanlar Kurulu, Planlama Bakanlığı, Nüfus Sayım Şubesi, 2013).

Erbil şehrinin nüfusunun kale hariç çoğunluğu, sonraki dönemlerde köylerden, ilçelerden veya Irak dışından göç yoluyla yerşelenlerden oluşmaktadır. Özellikle 1990’lı yıllardan sonra aşiretlerin Erbil merkezine yoğun göçü dikkat çekmektedir. Musul, Kerkük, Telafer, Bahırka, Harir, Şaklava gibi yerleşim yerlerinden gelen özellikle Kürt aşiretleri, şehrin demografik yapısını büyük oranda değiştirmiştir.

(34)

10

1.5. Erbil Yöresinin İdarî ve Sosyal Yapısı 1.5.1. Erbil᾽in İlçeleri

Erbil ili, idari açıdan yedi ilçeden oluşmaktadır ve bu ilçelere bağlı onbir kasaba bulunmaktadır. Bu ilçeler şunlardır:

Koya veya Köysancak İlçesi: Erbil᾽in doğusunda ve yaklaşık 76 km uzaklıktadır. Bu ilçeye bağlı Taktak, Şoruş ve Degala kasabaları vardır.

Revanduz İlçesi: Revanduz ilçesi, eskiden Paşa olarak tanınan Muhammed Kebir Paşa᾽nın başkenti olarak bilinirdi.

Soran İlçesi: Soran ilçesine bağlı Diyana ve Sidekan kasabaları vardır. Bu kasabada geçmişte Hristiyanlar yaşamıştır ve “Diyana” kelimesi Arapça “Hıristiyan”

anlamındadır.

Şeklava İlçesi: Bu ilçeye bağlı Serbn (Salahaddin), Halifan ve Harir kasabaları vardır. Mirgesur İlçesi: Barzan, Şervan ve Mazın kasabaları bu ilçeye bağlıdır.

Kelek İlçesi: Bu ilçeye bağlı olan kasabalar Rızgari ve Hençirok’tur.

Bınaslava İlçesi: Bu ilçeye “Sehl Erbil” veya “Erbil Ovası” da denilmektedir. Çünkü bu ilçe coğrafi açıdan alçak bir yerde kurulmuştur. Kesnezan ve Daratu kasabaları bu ilçeye bağlıdır (Rifat, 2014, ss. 1-3).

1.5.2. Erbil᾽in Mahalleleri

Eskiden Erbil yerleşim alanı itibari ile iki bölüme ayrılmıştır. Bunlardan birincisi daha çok yerli halkın oturduğu Kale Mahallesi; ikincisi ise kalenin aşağasında oturan ve Erbil etrafındaki köy ve kasabalarından gelerek yerleşenlerin oluşturduğu mahalle idi.

(35)

11

1.5.2.1. Kale Mahallesi

Asurilerzamanından kalan Erbil (Arba-İlu) Kalesi, 1190 yılında Muzafferiddin Gökbörütarafından yenilenmiştir. 1731 yılında Nadir Şah᾽ın kuşatması sonunda tahrip olan kale, Osmanlı döneminde 1849 yılında tamiredilmiş, bugün ise sağlam durumdadır. Yukarı Erbil olarak bilinen kale ve kale içindeki mahalle, koni şeklinde yığma bir tepe üzerinde bulunmaktadır (Assafi, 2012, s. 3-4).

Kale yapay bir yüksekliktir ve tarihin eski dönemlerinde insanlar kendilerini savunmak için bu yapıyı inşa etmişlerdir. Eskiden Erbil᾽de bütün yönetim işleri ve faaliyetleri kalede olurmuş. Osmanlı devrinde “Saray” denilen ve valinin bulunduğu yer de kalenin içerisinde imiş. Kalenin kurulduğu tepenin yüksekliği 415 m. olup, kalenin yüksekliği ise yaklaşık 25 m.dir. Alanı ise 102.190 metre karedir. (Handan, 2011, Sayı 898). Kalenin eskiden üç kapısı bulunmaktadır: (F: 1).

Birinci Kapı: Güneyde bulunan bu kapı, kalenin ana kapısı olarak veya büyük kapısı olarak 1860 yılında yapılmıştır. Günümüze kadar ayakta kalabilen kapı, Muzafferüddin Gökbörü zamanında inşa edilmiştir (F: 2).

İkinci Kapı: “Ahmediye” adı verilen bu kapı, kalenin kuzey kapısı olarak

bilinmektedir. Erbil᾽in mutasarrıfı olan Ahmet Efendi tarafından 1940 yılında inşa ettirilmiştir.

Üçüncü Kapı: Doğuda bulunan bu kapı, kalenin yedek kapısı olarak veya küçük kapısı olarak bilinmektedir.

(36)

12

Kale mahallesi, Erbil’in en eski yerleşim alanı olup, tarihî ve kültürel değerlerin günümüzde de korunduğu bir yerleşim alanıdır. Erbil Kalesi, Türkmenlerin sözlü kültür ürünlerinde de sıkça yer alan önemli bir mekândır. Örneğin:

“Yeri ğem1

Sal yakamı yeri ğem Erbil bele yapılıp

Daş, toprağı, yeri ğemˮ

“Bu kale

Bu giderse, bu kale

Gün gelir zaman azar Herkes kendinden bezer Yıkılır büyük mezar

Veran olur bu kale” “Bu kale pardaklıdı2

Tahtı dört yarı ayaklıdı Cetım3yarı cörmeğe

1Ğem: gam 2

(37)

13

Dediler adahlıdı4ˮ (K.K: 2).

Erbil denildiğinde ilk akla gelen yerleşim yeri olan Kale Mahallesinde, eski dönemlerde devlet binaları, hapishane ve tembelhane5bulunmakta idi. Kale kapısı akşam olunca yabancılar girmesin diye kapanırdı. Kale içinde ise üç ana mahalle vardır:

1.5.2.1.1. Tophana Mahallesi

Bu mahalle, adını Osmanlı döneminden kalan toptan almaktadır. O dönemde Ramazan ayında insanları sahura kaldırmak ve iftar vaktini belirtmek için top atışları yapılmaktadır. Çünkü eskiden camilerde hoparlör olmadığı için ezan sesini sadece camilere yakın yerlerde oturan ahali duyabiliyormuş. Tophane mahallesinde eski dönemlerde birer sokak olan, ancak günümüzde artan nüfus nedeniyle birer mahalle hüviyetine kavuşan yerler ise şöyledir: (K.K: 7).

Harem Mahallesi: Bu mahalle, Tophane mahallesinin içinde olan bir mahalledir. Eskiden bu mahallede hâkim oturuyormuş ve hâkimin evinin yan tarafında aynı zamanda evi ile divan arasında bir duvar varmış ve aralarında sadece bir koridor olan “Hâkimin Divanıˮ varmıştır. Bu nedenle de hâkimin huzuruna gelenler ve gidenler için özel bir kapı yapılmıştır. Bu kapı hâkimin evi ve divanı arasında olan bir kapıdır, o yüzden bu mahalle “Harem Mahallesiˮ olarak adlandırılmıştır (K.K: 7), (F: 3).

Kilise Mahallesi: Bu mahallede Tophane mahallesinin içinde olan mahalledir. Bu mahallede kilise olduğu için “Kilise Mahallesi” olarak adlandırılmıştır. Bu kilise daha

3Cetım: Gittim

4Adahlıdı: Nişanlıdır. 5

(38)

14

sonra camiye çevrilmiştir, ama binanın yıpranmış olmasından dolayı sonraki yıllarda yıkılmıştır (K.K: 1).

Habib Nacar6 Mahallesi: Bu mahalle, Tophane mahallesinin içerisinde yer almaktadır. Eskiden bu mahallede marangoz olan dindar bir adam yaşarmış, onu çok sevdikleri için “Habib” adını vermişler. Bu yüzden bu mahallenin adı da “Habib Nacar” olarak

adlandırılmış (K.K: 5), (F: 4).

1.5.2.1.2.Tekkiye Mahallesi

Kalenin merkezinde Şeyh İbrahim (İbrahim Baba) tekkesi olduğu için bu mahalleye “Tekkiye (Tekke) Mahallesi” denilmiştir. Günümüzde de şeyhin mezarı burada bulunmaktadır. Tekkiye mahallesinde eski dönemlerde birer sokak olan, ancak günümüzde artan nüfus nedeniyle birer mahalle hüviyetine kavuşan yerler ise şöyledir: (Assafi, 2012, ss.14, 54), (F: 5).

Haraba Mahallesi: Bu mahalle, Tekke mahallesinin içinde yer almaktadır. Eskiden bu mahallede büyük boş bir alan varmış, bu sahaya eskimiş eşyaları atarlarmış. Bu nedenle mahallenin adına “Haraba” demişler (K.K: 7).

Dar Buruğ7

Mahallesi: Bu mahalle Tekkiye mahallesiyle Tophana mahallesinin arasında yer almaktadır. Bu yüzden “Dar buruğˮ adını vermişler (Assafi, 2012, s. 16).

6 Nacar: Marangoz. 7Dar Buruğ: Dar sokak.

(39)

15

İmam Mahallesi: Bu mahallede Tekkiye mahallesinin içine düşüyor. Bu mahallede dindar ve iyi adam olan “İbrahim Baba᾽nınˮ türbesi bulunmaktadır. Günümüzde de ayakta kalan bu türbeden dolayı mahalleye “İmamˮ adını vermişler (K.K: 7).

Cami Mahallesi: Bu mahalle, Tekkiye mahallesinin içinde yer almaktadır. Mahallede büyük cami olduğu için, mahalleye bu adı vermişlerdir. Geçmişten günümüze zikir ve namaz için halk bu camide toplanmaktadır. Cami 1950 yıllarında merhum Raşad Mufti tarafından tekrar restore edilmiştir (Yaralı, 2011, ss. 9-10).

Yedi Kızlar Mahallesi: Bu mahalle, Tekkiye Mahallesinin içinde yer almaktadır. Bu mahallede eskiden bir aile yaşarmış, o ailenin yedi kızı varmış, oğulları yokmuş. Bu yüzden “Yedi Kızlarˮ mahallesi adını vermişlerdir (K.K: 7).

Dendni Mahallesi: Bu mahalle, kalenin içindeki diğer mahallelere göre çok küçük bir mahalledir. Bu yüzden “Dendni” mahallesi demişlerdir (Yaralı, 2011, ss. 10-12).

1.5.2.1.3. Saray Mahallesi

Bu mahallede eskiden daha çok zenginler ve ağalar ikamet ettiği için, mahallenin evleri saraya benzetilerek “Saray Mahallesiˮ denmiştir. Ayrıca yukarıda sayılan

mahallelerin arasında birkaç küçük mahalle de varmış. Saray mahallesinde eski dönemlerde bir sokak olan, ancak günümüzde artan nüfus nedeniyle bir mahalle hüviyetine kavuşan yer ise “Ağalar Mahallesi”dir. Bu mahallede Şeyh Cemil Efendi ailesi, Hacı Kasım Yakubi, Dabağ8ailesi, Çelebi aileleri, ağalar ve şeyhlerin aileleri

(40)

16

yaşamaktadır. Prof. Dr. İhsan Doğramacı da bu mahallede doğmuştur. Aynı zamanda bu mahallede başka zengin aileler de yaşamıştır (Behali,1991, s. 20), (F: 6,7).

Üç mahallesiyle birlikte Kale mahallesini bir bütün olarak değerlendirdiğimizde, Osmanlı döneminde kale içiyle ilgili şu bilgileri vermek yerinde olacaktır.

Kale içersinde Osmanlı döneminde “Rüştiye” adı ile bir okul açılmış ve okulun binası 1894 yılına kadar ayakta kalmıştır. Ayrıca kalede açılan diğer bir okul üç sınıftan oluşmuştur ve okulun müdürü merhum “Molla Rauf Efendi”dir ve 1953 yılında vefat etmiştir. Son olarak kalenin güneydoğu kapısı tarafında ise Kızlar İlkokulu açılmıştır.

Kalede bulunan önemli yapılardan biri de “Cami-i Kebir”dir (F: 8, 9,10,11,12). Bu cami Tekkiye mahallesinde 400-500 yıl önce yapılmıştır. Burada, Şeyh İbrahim Geylani᾽nin mezarı bulunduğu için “Tekkiye Mahallesiˮ olarak adlandırılmıştır. Cami-i Kebir özellikle Cuma günleri dolup taşmaktadır (Al-Haydari, Ty, s. 35).

Müslümanlar 636-637 yıllarında Irak᾽ın fethi için harekete geçti. 637 yılında Medayin şehrini feth ettiler ve 642- 643 yılında ise Şehrezur ve Erbil bölgelerini

almışlardır. Harun Reşit dönemine kadar bu bölgeler Musul᾽a bağlı kaldı. Fethten sonra Erbil kalesinde bulunan kilise camiye dönüştürüldü. Müslümanlar, fethten sonra ilk olarak kiliseleri camiye çevirmiş ve yeni camiler inşa etmişlerdir. Özellikle Sultan Muzafferedin Gökbörü döneminde (1128- 1233) Erbil valisi “Saddettin Bey” küçük bir cami yapmıştır (İsmail, 2001 Sayı 2).

Erbil kalesinde Osmanlı döneminden günümüze kadar ayakta kalan yapılardan biri de hamamdır (F: 13, 14). Bu hamam, Kasım Ağa tarafından 1800’lü yılların başında yaptırılmıştır. Hamam 300 m2 büyük bir alana inşa edilmiştir. İçinde dört ana salon

(41)

17

vardır ve ilk salon hamamın girişi niteliğinde olup elbiseleri çıkarmak amacıyla

kullanılmıştır. İkincisi ve üçüncü salonlarda yıkanmaya hazırlanılır, dördüncüsünde ise yıkanmak için kullanılan geniş alandır. Kaynak kişilerin verdiği bilgiye göre, geçmişte hamama gitme yaygın bir adettir ve herkes haftada bir gün mutlaka kale hamamına gidermiş. Şehre misafir olarak gelenlerin de bu hamamda yıkanması bir gelenek imiş (K.K: 3). Kalede bulunan bu hamam günümüzde restore edilmektedir.

Kalede bulunan tekkeler de büyük önem arz etmektedir. “Şeyh Şerif” (F: 15) tekkesi ve “Şeyh Abdulkerim”in oğlu olan “Şeyh Molla Hıdır”ın tekkesi bunlardan bazılarıdır. Ayrıca kalenin güneydoğu kapısı yakınında bulunan bir dispanser ve beş dükkân tarihi yapılardır. Bu dükkânlar, kalenin içinde yaşamakta olan insanların günlük çay, şeker ve sabun gibi ihtiyaçlarını karşılayan yerlerdir. Erbil belediye başkanı

Merhum Davut Yakubi Ağa döneminde (1924) kaleye içme suyu getirilerek kale daha da mamur bir hale getirilmiştir.

Kalede eski dönemlerde 500-600 civarında ev vardır ve bunlardan bazıları günümüze kadar ayakta kalmıştır. Bazıları ise restore edilmektedir. Bu evlerin bir kısmı bir katlı bir kısmı ise iki katlıdır ve ortasında garaj vardır. Bahçeli olan bu evler, çok sayıda odaya sahip olup geleneksel mimariyi yansıtmaktadır.

Tarihi evlerin odaları büyük olup, kapı arkasında “latbe” denilen odadan alçak bir yer vardır ve burası ayakkabıları koymak için kullanılır. Odaların ortasında büyük halılar ve kenarlarında da “kiçe” denilen küçük halılar yer alır. Ayrıca sandalye yerine de yer döşekleri ve yastıklar kullanılır (Cembaz, Berzenci, 2006, ss. 27-37), (F: 16).

(42)

18

Eskiden Erbil içinde mahalle az olduğu için sakinlerin çoğu kalede yaşamıştır. Nüfus verilerine göre, 1916 yılında kalenin nüfusu 4.000-4.500 civarındadır. Bu durum o yıllarda Erbil nüfusunun 10.000’den fazla olduğunu göstermektedir.

20. yüzyılın başlarında kalede oturan ailelerin kendilerine has gelenek

görenekleri mevcuttur. Kalede oturanların hemen hepsi Türkçe konuşmakta idi. Kalede doğup büyüyenlerin durumu günümüzde de aynıdır. Son yıllarda farklı köylerden ve ilçelerden gelen ailelerin kaleye yerleşmeleriyle kale sakinlerinin sosyo- kültürel yapısında değişim olmuştur. Kale mahallerinde Türkçenin yanı sıra Arapça ve Farsça konuşan insanların buraya yerleşimleriyle geleneksel yapı da büyük oranda değişmiştir. Diğer taraftan kalenin eski sakinleri de Erbil’in farklı yerleşim yerlerine göç etmeye başlamışlardır. Bunun nedenlerini şöyle sıralamak mümkündür:

1) Kalede nüfusun artmasına karşın yeni konutların yapılamaması, 2) Kaledeki eski yapıların restore edilerek kullanıma açılmaması,

3) Kaledeki evlerin turizm projesi kapsamında restore edilmeye başlanmasıyla kaledeki ailelerin başka yerlere nakledimesi.

Kaynaklarda 1922 yılında kalede yer alan mahallelerin nüfus durumu şöyledir:

Mahalle Adı Evlerin Sayısı Aile Sayısı Nüfus Sayısı

Saray mahallesi 199 237 1809 Tophane mahallesi 165 188 1613

(43)

19

Toplam 502 602 4569 Doktor Haşım El-Cenabi, 1947 yılında yapılan nüfus sayımına göre, kale sakinlerinin nüfusunu şöyle vermektedir: (ss. 11-12).

Mahalle Adı Evlerin Sayısı Aile Sayısı Nüfus Sayısı

Saray mahallesi 205 293 1581 Tophane mahallesi 170 229 1145

Tekkiye mahallesi 171 295 1541 Toplam 546 717 4267

1.4.2.2. Araplar Mahallesi

Eskiden Havice, Musul ve Kerkük’ten Arap kökenli kabileler, Erbil᾽e gelip yerleşmişler. Bu nedenle mahallenin ismi “Araplarˮ mahallesi olmuştur. Bunlar toplam yedi aileymiş. Bu mahalle, Erbil kalesinin batı tarafına düşmektedir ve Erbil᾽in en eski mahallelerinden biridir.

1.5.2.3. Tacil Mahallesi9

Bu mahalle adını İmam Tacil adındaki bir imamdan almaktadır ve bu zatın mezarı günümüzde bu mahallededir. Erbil ve Erbil dışından birçok insan bu mezarı ziyarete gelmektedir. Bu mahalle iki bölümden oluşmaktadır:

(44)

20

İslam Tacil Mahallesi

Yahudi (Musevi) Tacil Mahallesi

Bu iki mahalle, isimlerinden de anlaşılacağı üzere iki ayrı inanca sahip insanların oturdukları mahalledir. Yahudiler kalede de yaşamakla birlikte daha çok tüccar ve esnaf oldukları için çarşı-pazara yakın bölgelerde yerleşmişlerdir.

Eskiden Erbil᾽de bulunan Yahudiler, (F: 17) Erbil halkı ile aynı mahallelerde yaşamışlardır. Bütün düğün ve cenaze işlerine yardımcı olmuşlardır. Yahudilerin çoğu, Erbil kalesinin “Kilise” mahallesinde yaşamışlar, bazıları ise kale dışında olan “Tacil” mahallesinde yaşamışlardır. Erbil halkı bu mahalleye “Yahudi Tacil” mahallesinin adını vermiştir. Onların üç ibadet yeri bulunmaktadır. Birincisi kalede “Tophaneˮ

mahallesinde; ikincisi “Tacilˮ mahallesinde; üçüncüsü ise onların mezarlığındadır. Mezarlık “Seydava” köprüsünün yakınındadır ve bu topluluğun başında “Salih Yusuf Nuri” bulunmaktadır. Ayrıca başkan yardımcıları ise Müşi Hunüke, Menşe, Selman Şuka, Nisan, Eliyaho, Nahum, Şalom, Nesim Bağday Tamır, Tübi ve Bebo Kasap᾽tır. Erbil᾽de bulunan zengin Yahudiler, fakirlere yardımcı olmak için kendi aralarında bir bütçe oluşturmuşlar ve bu bütçenin sorumlusu ise “Tübi”dir.

Yahudilerin kendilerine has bayramları vardır ve bu bayram “Çadır bayramı” olarak adlandırılmaktadır. İbadethanenintam ortasında mat kamıştan çadır açarlar ve üstünü beyaz “Çapan” adı verilen kumaş ile kapatırlar. Ayrıca bunun da üzerini renkli kumaşlarla ve çimenlerle süslerler. Çadırın içine sarı karpuz takarlar, onlar çadır altında toplanıp kendilerine has ilahiler okumaya başlarlar. Bu bayram yedi gün sürer ve bayramın amacı ise kış mevsiminde ilk yağmurun yağmasını kutlamaktır.

(45)

21

Yahudilerin ikinci bayramı ise Tevrat’ın inişi dolayısıyla kutlanan bayramdır. Yahudilerin bir başka bayramı, “Sıçan veya mayasız ekmek” bayramıdır. Bayram gününde herkes evini temizlemek için su yerine ayranı kullanmaktadır ve bu bayram yedi gün devam eder. Bu bayramda kuru yemişler yenir.

Yahudilerin yaptığı meslek genellikle aktarlık, çaycılık, kumaş satıcılığı ve kıyafet boyacılığı idi. Ayrıca bazıları terzilik yapardı ve bu mesleği icra edenlerin çoğu kadın idi. Erbil᾽de Yahudilerin çoğu fala bakarmış, o yüzden Erbil halkı onlara “Fettah Fal” adını vermiştir.

1947- 1948 yılları arasında Filistin᾽in işgal edilmesinden sonra, Filistin᾽de Yahudiler için yeni bir ulus kuruldu. Yahudiler Irak hükümetinin kurulmasından sonra, bütün mal varlıklarını satarak İsrail’e göç etmişlerdir. Bu durum halk şiirlerine de yansımıştır:

“İnci sardım hasira Asker geldi Mısır᾽a

Malım yok canım kurban

Filistin᾽de Esireˮ

“Kazana çah10 Hüriyat Bu mucaid merde millet

10

(46)

22

Yahudi sene lannet İgid11

yurdum Filistin

Elı daşlı Filistinˮ (Assafi, 2012, ss. 37-43).

1.5.2.4. Teyrava Mahallesi

Erbil şehrinin büyük mahallelerinden biridir. Birkaç yerleşim alanı, ticari bölge ve eski yapılardan oluşmaktadır. Eskiden Teyrava bölgesi bir çifçiye ait araziymiş ve zaman içinde arazinin sahibi arazisinin parça parça satmaya başlamış. Bu kişinin adı ise “Tahir Ağa” (Hacı Tayro) olarak anılırmış. Bu mahalle beylikler döneminde İbni Mustafi” (F: 18) olarak adlandırılmıştır. Burada, Türkmenlerden başka Çingeneler de yaşamıştır. Onların kendilerine özel yaşamları vardır ve tavşan, ceylan, keklik gibi hayvanları avlamışlardır. Geçimlerini kendilerine özel el işleri olan (bıçak, tarak, merdane, ev eşyaları) eşyaları yapıp pazarda satarak geçimlerini sağlamaktadırlar.

1.5.2.5. Hanaka Mahallesi

Mahallenin batı tarafında “Hanaka Camisiˮ (F: 19) bulunduğu için bu mahalleye “Hanakaˮ adını vermişlerdir. Mahalle, Erbil kalesinin kuzeydoğusuna ve Erbil᾽in ana çarşısının doğu tarafına düşmektedir. Bu mahallede, Erbil’in yerli insanlarının yanı sıra diğer bölgelerden gelen aileler de vardır. Örneğin; Mahmur ve Kuştepe’den gelerek buraya yerleşen “Dzayiyˮ aşireti, “Hıdır Ahmet Paşaˮ ailesi, Masif Salahaddin, Şaklava ve Harir’den gelen “Hoşnavˮ aşireti bunlardan bazılarıdır. Ayrıca “Herkiˮ aşireti ile

(47)

23

Üzeyri, Nakşibendî ve Berzenci aileleri de burada ikamet etmektedir (Canabi, 1987, ss.11-24).

Erbil şehrinin en önemli yerlerinden biri de Erbil çarşısıdır. Erbil şehrinde yirminci yüz yılın başlarında Erbil halkının geleneksel el sanatları ve ürünleri burada satışta idi. O dönemlerde, Erbil çarşısı şimdiki çarşıdan farklıydı ve daha küçüktü. Kapalı çarşıya “Kayseri Çarşısı” da denilmekte idi (F: 20). Kayseri çarşısı yaşlılardan aldığımız bilgiye göre, 800 yıl önce yapılmıştı. Ayrıca büyük Kayseri Meydanı vardı ve burada hamamlar ve hanlar bulunmakta idi. Aynı zamanda çarşıya yakın yerde

Cambazlar meydanı, Tavuklar meydanı ve Kasaplar meydanı vardı. O yıllarda çarşıya çıkan biri, demirciler, kasaplar, marangozlar, kuru yemiş satanlar, süngertaşıyıcılar, çakmakçılar, terziler, kumaş satanlar, attarlar, turşucular, bakkallar, tütüncüler, ayakkabıcılar ve cambazlarla karşılaşırdı (Benderoğlu, Ty, s.10).

Erbil çarşısında eski bazı dükkânlar hala korunmaktadır. Bunlardan “Zeynel Çakmakçı” dede, Cuma sabahları dükkânı açıp yanına da eski arkadaşlarını toplayarak sohbet ederler. Ayrıca çarşının tam ortasında “Bata” caddesinde “Maalan” çayhanası vardır ve her sabah orada insanlar toplanıp elli yıl önceki hatıralarını anlatıp dururlar. Eskiden Erbil çok küçük bir şehir olduğu için insanların yaptığı ticaret de sınırlı idi. Mesela Erbil᾽in tücarları daha fazla İran ile halı ve at ticaretini yapıyorlardı. Kayseri çarşısı günümüzde yeniden restore edilmektedir (Rifat, 2014, ss. 1-6).

1.5.2.6. Çöl Minara Mahallesi

Bu mahallede adını “Çöl Minaresi”nden almaktadır (F: 21, 22). Erbil᾽in aşağı kısmındadır ve “Araplar” mahallesinin karşı tarafına düşmektedir.

(48)

24

1190 yılında Muzefferiddin Gökbörü tarafından yaptırılan “Erbil Ulu Cami” yıkılmış, ama minaresinin büyük bir kısmı sağlam olarak günümüze kadar gelebilmiştir.

Minarenin, önceleri Muzefferiddin Gökbörü᾽nin yaptırdığı medreseye ait olduğu kabul ediliyordu. Ancak, 1960, 1981-1982 yıllarında Irak Eski Eserler Müdürlüğü tarafından yapılan kazılar sonunda, minarenin güneybatısında büyük bir caminin temeli ortaya çıkarılmıştır. Böylece, minarenin medreseye değil, Ulu Camiye ait olduğu anlaşılmıştır. Yıkılan “Ulu Cami”nin kuzeydoğusunda yer alan tuğla minare, çift şerefeli olarak yapılmıştır. Kalan kısmı 36,5 m. uzunluğundadır. Sekizgen bir kaide üzerinde yükselir. 5 kenarı dış cepheye açık olup her kenar 3 m. genişliğindedir. Diğer 3 kenarı içine alan 6 m. uzunluğunda üçgen bir payanda mevcuttur. Aslında bu duvarın

minareyi desteklemekten çok, cami ile minarenin bağlantısını sağladığı anlaşılmaktadır. Minarenin silindirik gövdesi doğuya doğru eğilmiştir.

Sekizgen kaidenin 5 kenarında, kitabe kuşağına kadar uzanan ve ikişer nişten oluşan süsleme panoları bulunmaktadır. Sivri kemerli bu sathi nişler,

kenar yüzlerini birleştiren ve en dışta sekizgenin köşegenlerini oluşturan tuğla

kuşaklarla sınırlandırılmıştır. Alttaki nişler zeminden 3 m. yukarıdan başlamakta olup üsttekilerden daha küçüktür. Minare kaidesinin diğer 3 kenarında, altta bağlama duvarı olduğundan yalnız üst kısımda süsleme nişleri bulunmaktadır. Yatay ve dikey dizilmiş 2 sıra tuğladan oluşan niş kemerlerinin içinde gamalı haçlarla yıldız motifleri

bulunmaktadır. Araları firuze, mor renkli mozaik çinilerle dolgulanmıştır. Kemerlerin üstündeki üçgen boşluklarda, daha değişik kompozisyonlarda ele alınmış geometrik tuğla süslemeler yer almaktadır. Aralarında yine firuze renkli mozaik çiniler mevcuttur. Bundan sonra gelen alçı kitabe kuşağının büyük bir kısmı dökülmüştür.

(49)

25

Kalanizlerden örgülü çiçekli kufi harflerle yazıldığı anlaşılmaktadır. Kitabe kuşağının üstünde, her kenarda, küçük sütunlarla birbirinden ayrılmış Bursa kemerli dörder mihrabiye nişi bulunmaktadır. Nişlerin içini dolduran süslemenin çoğu dökülmüştür. Kalan kısımlarda, kaydırılmış eksen üzerine çizilmiş yıldız örnekleri görülmektedir. Aynı zamanda 1. şerefenin korkuluğu olan bu kısım, altta yatay üstte dikey dizilmiş 2 sade tuğla kuşakla sona ermektedir. 2. şerefeden itibaren yıkılmış olan silindirik gövdenin kalan bölümü 5 ince şeritle bölünmüş 4 geniş süsleme kuşağına ayrılmıştır. Altta, kapı kemerine kadarki kısım süslemesizdir. 1. kuşakta, balıksırtı şeklinde dizilmiş tuğlalardan oluşan ve tepelerinde baklava motifi bulunan zikzaklar uzanmaktadır. 3 sıra halindeki bu örnek, ikişer ikişer birbirinin içine geçecek şekilde yerleştirilmiştir. Stilize edilmiş palmet motifini andırmaktadır. 2. kuşakta gamalı haç ve serbest haç motifleri bulunan geometrik tuğla süslemeler arasında üçgen ve baklava şeklinde firuze çiniler görülmektedir. Süs kuşaklarını ayıran dar şeritlerden ortadakine gamalı haç, diğerlerinde meander motifleriyle aralarında mozaik firuze çiniler mevcuttur. Erbil Ulu Camii

Minaresi, Gökbörü oğullarından kalan tek eser olması bakımından önemlidir. Ayrıca sekizgen kaideli, çifte şerefeli ve mozaik çini süslemeli tuğla minarelerin canlı bir örneğini teşkil eder (Kerküklü, 2011, ss. 1-13).

Erbil şehrinin önemli şahsiyetleri ve valileri hakkında da kısaca bilgi vermek yerinde olacaktır. Erbil’de tarihî dönemler içinde çok sayıda ilim ve din adamı yetişmiştir. İbni Mustufi (Sultan Muzefereddin, Şemsedin bin Hakan ve Abbas Hıdır Nasır Erbil’in veziridir), İbrahim Efendi El- Haydari (Osmanlı devleti şeyhülislamı) ve Şeyh Abu Bekir Nakışbendi ve Şey Çöli bunlardan bazılarıdır.

(50)

26

Şeyh Mustafa Nakışbendi ve Ebu Bekir Efendi, Hacı Ömer Efendi, Muhammed Efendi El- Mufti İbni Osman Efendi ve Molla İbrahim Efendi Doğramacızade, Şeyh Şerif Abdullah El-Bukre El-Sıddki, Hacı Molla Hıdır Telafer, Molla Abdul Rahman Bin Molla Resül Efendi, Molla Fethullah, Esat Efendi, Assaflı Koca Erbil’de yetişen önemli din âlimleridir (Assafi, 2012, s. 25).

Erbil şehri, Osmanlı ordusunun çekilmesinden sonra İngliz ordusunun eline geçmiştir. 1918 yılında Erbil hakimi olan Kaptın Hay, Erbil᾽in devlet işleri ile ilgili bütün yetkileri Küçük Molla’ya vermişti. Daha sonra Küçük Molla, Erbil᾽in ilk valisi olarak atanmıştır. Kendisi Seyid Osman adı ile Erbil kalesine ikinci kapıyı yaptırmış ve o kapıya Ahmediye adını vermiştir. Daha sonra Erbil’de valilik yapan önemli

şahsiyetlerden bazıları şunlardır: Abdul Macit El-Yakkubi, Hamid Seraser, Celal Baban, Mahmmud Fahri Ahmet, Tevfik Salih Zeki, Fayık Tevfik, Mustafa El-Yakkubi, Mustafa El-Karadağlı, Rafik Habib, Sayid Kazaz, Cemal Ömer Nazmi, Necmeddin Sayit, Reşt Necip, İsmail Hakki, Abdul Halim El-Senevi, Halit El-Nakşibendi, Aladdin Mahmud, Badirddin Ali, Yunus Hüsyen, Abdul El-Munniym El-Musarıf ve Nevzad Hadi’dir (Assafi, 2012, s. 25).

1.5.3. Erbil’de Sosyo-Kültürel Yaşam

Erbil’de sosyal yaşam geçmişten günümüze büyük değişim geçirmiştir. Geçmişte teknolojinin çok gelişmemiş olması ve dünyada da değişimin günümüzdeki gibi hızlı olmaması nedeni ile geleneksel dokuya uygun bir sosyo-kültürel yapının olduğunu söylemek mümkündür. Geçmiş dönemlerde doğum, sünnet, düğün, ölüm, bayram, diğer törenler ve günlük yaşamı düzenleyen ve belirleyen unsurlar, dinî ve

(51)

27

geleneksel anlayışlar çerçevesinde şekillenirken, günümüzde göç olgusu ile birlikte kültürel değerler hızlı bir değişim geçirmekte ve bir kısmı da tamamen yok olmaktadır. Bu noktada Erbil’de sosyo-kültürel yapıya ilişkin bazı unsurlar üzerinde ana hatlarıyla durmak yerinde olacaktır. Örneğin;eski dönemlerde kadınlarda kısırlık sorunu

olduğunda kız ve erkeğin ailesi kadını Hristiyan mezarı olan “ÇırağKabiri”ne götürüp kadın su üzerinden üç defa atlatılır ve mezar etrafında dönerdi. Bu ritüeli üç hafta çarşamba günleri üst üst yapardı. Ayrıca “Şeyh Yuvarlağı”na gidip ya da “Minare Çöli”ye çıkarak kıyafetlerini oradan aşağı atarlardı. Bu geleneksel uygulamaların sonunda kadın hamile kalmayı ümit ederdi (K.K: 4). Yine Erbil halkının âdetinde, gelin hamile kalırsa doğacak çocuğun çeyizini kızın annesi hazırlardı ve çocuğa en güzel ve en pahalı giysileri alırdı. Günümüzde sosyal hayatın içinde yer alan geleneksel

uygulamalar büyük oranda azalmış ve yerini küresel dünyanın sunduğu çeşitli uygulamalara bırakmıştır.

Evlilik, kızın ve erkeğin sosyalleşme sürecinin önemli bir aşamasıdır. Aileler arasında dayanışmayı, toplumsal ve ekonomik ilişkiye belirler, düzenler (Artun, 2008, s.233). Evlenme törenleri bağlı bulunduğu kültür tipinin öngördüğü belirli kurallara ve kalıplara uydurularak gerçekleştirilir. Evlenme, tören, adet, gelenek ve inanma

bakımından zengin bir tablo çizer (Örnek, 1995,s. 185). Irak᾽ın diğer şehirlerinde yaşayan Türkmenleri göz önünde bulundurduğumuzda, Kerkük kültürel açıdan ana çizgileri oluşturmaktadır. Geçmiş dönemlerde düğün törenleri geleneksel bir hüviyet taşımaktadır. Örneğin; düğün öncesi kız görmede söylenen hoyratlar şöyledir:

(52)

28

“İşe geldim

İşe teftişe geldim

Geldim hüsnüv görmeğe Helbet bir işe geldimˮ

Eskiden gelin olacak kızın annesi, kızını yanına alır ve ona bazı nasihatlerde bulunurdu. Bu nasihatler bazen düğün günü yapılırdı:

“Git bazara incir al Kara kazançün zincir al Babavn yevünde yorundun Er yevünde dincüv alˮ

Gelinin kına gününde, bazı hoyrat ve maniler söylenirdi ki, bunlar genellikle gelin- kaynana atışmasını konu alır:

“Bizim gelin has gelin Abası libas gelin

Kayın nenev diyende Bas altında ez gelinˮ

(53)

29

Kınada gelinin yanındakilerin söylediği mani ve hoyratlar kimi zaman matem havası içinde olurken, kimi zaman da hoş vakit geçirmeyi sağlar. Gelin ve kaynananın ağzından konuşmalar devam eder. Gelinin ağzından maniyle şöyle der:

“Kayın nenem ilandı

Hep sözü yalandı

Kayınkızı12çahır tiken her dem batar

Bir yannan kayınkızı yandırıp koyub bizi Kayın nene olmasa yayılır koyun buzuˮ

Günümüzde, düğün ve onun çevresinde oluşan çeşitli ritüeller büyük oranda kaybolmuş ve sosyo-kültürel hayatın içinde önemli bir yer tutan düğün adetleri zayıflamaya başlamıştır.

Bayram, millî, dinî veya özel olarak önemi olan ve kutlanan gün veya günlerdir. Erbil yöresinde de dinî ve millî nitelikte çeşitli bayramlar kutlanmaktadır. Bunlardan en dikkat çekeni baharın gelmesiyle birlikte Erbil᾽de ve kalede oturan Türkmenlerin, Erbil şehrinin etrafındaki meyve bahçelerinde ve bağlarında dolaşıp eğlenmeleridir. Özellikle Said Ağa bağı ile Ata Allah Bağı insanların baharın gelişini kutladıkları alanlardır (Yaralı, 2011, s.32).

(54)

30

2. ERBİL᾽DE ÖLÜM ADETLERİ VE MEZAR KÜLTÜRÜ

Bu bölümde, Erbil yöresinde ölümle ilgili inanış ve uygulamalar üzerinde durulacaktır. Erbil yöresi ölüm adetleri; ölüm öncesi, ölüm anı ve ölüm sonrası olmak üzere üç alt başlık altında incelenecektir. Erbil yöresinde ölümle ilgili inanış ve

gelenekler değerlendirirlirken, bu konuda Türk boyları arasındaki ortaklıklara da işaret edilecektir.

Ölüm korkusu, insan belleğinde doğa karşısında güçsüzlük duygusunu

tetikleyerek ruhun varlığı ve ölüm sonrası hayat inançlarını ortaya çıkarırken bu hayat teleolojik zeminde iyi ve kötülerin ayrışmasında son derece işlevsel bir rol üstlenmiştir.

Ölüm insan ömrünün üçüncü basamağı ve yaşam basamağının sonucusudur. Bu sebeple insanlar, ölümü açıklaması güç, kaygı ve hasret vasfıyla görüp cenaze

törenlerini vedalaşma töreni şeklinde düzenlerler (Öger, 2013, s. 97).

Aynı zamanda hayatın en acı gerçeği kabul edilen ölüm, soğuk ve tatsız olması sebebiyle en az tercih edilen sohbet konusudur. Ölüm karşısında çok şey hissedilir, az şey söylenir. Duygu taşkınlıkları ancak atasözü, deyimlerin, kalıplaşmış sözlerin, ağıtların, mersiyelerin, taziyetnamelerin içinde kendine yer bulur. Ölümün soğuk yüzü karşısında insanoğlu, onu kendisinden ve yakın çevresinden uzaklaştırmak için pek çok inanç ve uygulama geliştirmiştir. Bu amaçla ölümün adını anmama, şifre ve örtmece sözler kullanma, başka dillerden alıntı kelimelerle karşılama gibi çeşitli metotlar kullanılmıştır.

Her toplum, kendi dilindeki ayıplı, acılı kelimeleri örtme; ulu orta söylememe eğilimindedir. Bu tür kelimeleri söyleme zorunluluğu varsa o zaman başka dillerden alıntılama veya sembollerle ifade etme tercih edilmektedir. Türk kültüründe de ölüm ile

(55)

31

ilgili olarak “mevta”, “cenaze”, “defin” gibi kelimelerin tercih edilmesi, bu yüzdendir (Ergun, 2013, ss. 134-135). Erbil yöresinde ise benzer kelimeler kullanılmaktadır: “Defin, cenaze, yer altına koy-, yer altında sakla-, taziye, yas, acı gün, acı haber gibi kelimelerdir (K.K: 5).

Gerek yazılı gerekse görsel basında ölümle ilgili ritüellerin yoğun bir şekilde yer alması, bir de bunlarla ilgili çeviri Türkçesine maruz kalınması, küresel anlamda

kültürel kavramlara da aşina kılmıştır. Evrensel bireysel iletişim artarken geleneksel iletişimin azaldığı günümüzde ölüm durumunda kullanılan bazı sözler anlamını ve kullanımını kaybederken bazılarında anlam kayması ve aykırılaşmalar görülmeye başlanmıştır (Erol, 2012, s. 387).

Eski Türkçede öl- karşılığı olarak adrıl- , alkın-, arıl-, arta-, boguzlan-, kaç-,

kal-, kamıl-, kergek , öl-, tınsıra-, tor-, tüş-, uç-, üzül, yit-, yitlin-, yod-, yok bol-;öldür- karşılığı olarak da balbal yap-, çok-, kinşür- kiter-, sanç-, sı, tarık-, üz-, yabrıt-, yokad-, yok kıl- kullanılmıştır. Daha sonraki dönemlerde al-, bar-, büt-, ıçgın-, keç- , köç-, kurıt- da ölmek ve öldürmek anlamları kazanmıştır (Ergun, 2013, s.135).

Eski Türkçede öl- karşılığı olarak kullanılan bu kelimelerden bazıları üzerinde durmayı gerektirmektedir. Bunlardan biri “kergek bolmak”tır. Jean-Paul Roux, terimin

“öldü” karşılığında sıkça kullanıldığını belirtmiştir (Roux, 1999, s. 65). “Vacip olma, ölümün Tanrı tarafından tayin edilmesi” anlamına gelen bu sözün ilk defa Göktürklerde

ve Orhun anıtlarında ortaya çıktığı tespit edilmiştir (Ögel 1988, s. 764 ve Roux, 1994, s. 211).

Kergek bol- ile yakın işlevde olan bir diğer kelime uçmaktır. Uçmak (Ögel,

(56)

32

“ruhun uçarak Tanrı katına gitmesi” demektir ve kutlu kişilerin, çocukların vefatında

kullanılmaktadır (Roux,1999, s. 157).

Üzerinde durulacak bir diğer kelime, “ölmek”tir. Roux, Türklerin ve Moğolların

Eski Dini adlı eserinde, terimin “kağan, hatun ve beyler için (herhangi bir ceza anlamı

bulunmadan) kullanılmakta olduğu görülmektedir. “Köl Tegin öldüğünde”, ölip deniyor ve bu durumda suçsuz ve kusursuz olduğu da açıkça belirlidir. Ayrıca, aynı kelime bir milletin tümü için (bununla ilgili örneklerde Tu-kiulerde, Uygurlarda, İzgillerde vs. bulunmaktadır); ordular için; atlar için kullanılmaktadır (Roux, 1994, s.11). Roux Altay

Türklerinde Ölüm adlı eserinde bu düşüncesinden kısmen vazgeçmiş görünmektedir.

Roux bu eserinde terimin üç anlamını şöyle belirtmiştir:

1. Ciddi bir suçun ardında Gök Tanrı tarafından verilen bir cezanın belirtilmesi söz konusu olduğunda.

2. Sosyal ve ailevi dayanağı olmayan kişilerden söz edildiğinde, özdeyişlerde ve kehanetlerde (Roux, 1999, ss. 146-147).

3. Hayvanlardan ve hatta kahramanların atlarından söz edildiğinde ise “ölmek” fiilinin yaygın kullanıldığını fakat “uçmağ”nın tercih edildiği yüksek rütbeli kişiler için kullanılmadığını belirtmiştir (Erol, 2012, s. 369).

Bugün bütün Türk dünyasında öl- sözü benzer anlamlarda yaşamaktadır. Örneğin; bugün ondan fazla terimin ölümü ifade etmek için kullanıldığı Hakas

Türkçesinde de anlam, Clauson ve Roux’nun belirttiği gibidir. Hakas Türkçesindeki “öl

pararğa”/ölmek, “yarattığı hoş olmayan duygular sebebiyle oldukça seyrek, genellikle

de hayvanlar için kullanılmaktadır.” Onun yerine ise “geçici bir nevi kılıf olarak gördükleri bedenlerinin aşınmasıyla ölümün geldiği ve kılıfından çıkan ruhun öteki

(57)

33

tarafa/gerçek hayata kavuştuğu düşüncesini ifade eden “ürep pararğa”/eskimek, aşınmak terimini tercih etmişlerdir (Killi, 2012, ss. 64-65). Ercilasun ise öl- fiilinin asıl anlamının “yükselmek”, “havalanmak” olduğunu belirtmiştir (Ercilasun, 2007, s. 374).

Uygur Türklerinde ise, ölen biri için “ölü” denmez, bunun yerine “vapat boldi”, kaza taptı”, “tügep ketti”, tüzilelmidi”, “közlirini yumdi”, “dunyadin ötti”, “rehmetlik boldi”, denir. Genelde ölen için “meyit”, “murda”, “ceset”, “ölük”, özelde ölen erkekse “merhum”, kadınsa, “merhume” denir (Öger, 2013, s. 98).

Öl- fiilinin çok eski anlamı yükselmek olsa da zaman içinde bu anlamı

kaybolmuş olmalıdır. Çünkü eski Türkler “ölü ve gömmek” sözlerini, yakınlarını kaybettiklerinde değil, daha çok düşmanları için kullanırlardı. Çünkü yakınları “ölmüyordu”, “uçmağa varıyordu”; “cennete gidiyordu”; ebedî hayatında yaşamaya gidiyordu; mekân değiştiriyordu. Kutlu kişilerin vefatı kergek bolduğu için, yani Tanrı istediği için gerçekleşiyordu. Bugün sözlü dilde daha dikkatli kullanıldığı halde yazı dilinde yaygın bir şekilde kullanılmakta olan öl- ve göm- fiilleri insanlar için

kullanılırken incitici olabilmektedir. Bu yüzden terimlerin daha dikkatli seçilmesi gerekmektedir (Alyılmaz, 2012, s. 179).

Irak-Erbil yöresinde de ölen kişiler için hemen hemen aynı terimler

kullanılmaktadır: Ölmek ve gömmek filleri için “öldü, Allah᾽ın katına git-, gö-, uç-, yok ol-, ikinci hayata git-, cennete git-, göm-, definet-, yer altına gir-” gibi terimler kullanılır (K.K: 7).

(58)

34

2.1. Ölüm Öncesi Adetleri

2.1.1. Ölümü Düşündüren Ön Belirtiler 2.1.1.1. Hayvanlarla İlgili Olanlar

Hayvanların değişik duruş, davranış ve sesleniş şekilleri halk inanmalarına ölümle ilişkilendirilerek yansımıştır. Bunda hayvanların insanlara göre daha gelişmiş seziş güçlerinin olması, hayvanların uğurlu sayılıp sayılmamalarının önemli bir etkisi vardır. Bir kısım hayvanların çeşitli özellikleri yaklaşan bir ölümün belirtisi şeklinde yorumlanmıştır. Erbil yöresi halk inanmaları içerisinde ölüm habercisi olarak kabul edilen hayvanlar şunlardır:

Evcil hayvanlar: Köpek, keçi, kedi, tavuk, buzağı Yabani hayvanlar: Tavşan

Yabani kuşlar: Baykuş,yarasa, karga, leylek, saksağan.

Erbil’de ölümün habercisi olan hayvanlardan birincisi köpektir. Köpek, insanlarla değişik şekillerde iç içe olan bir canlıdır. Birtakım özellikleriyle, özellikle sadakatiyle, insanların dikkatini çekmiştir. Bu çerçevede bu canlıda gözlenen bazı belirtiler ölümle ilişkilendirilerek yorumlanmıştır. Evin köpeğinin fazlaca uluması, köpeklerin topluca uluması, köpeğin ezan okunurken uluması, bir evde hasta olduğunda uluması, köpeğin ev etrafında havlaması ve dolaşması köpeğin sahibinin kapısına doğru uluması, köpeğin evin önünden ayrılmaması (K.K: 5), ayrıca köpeğin otlaması bir ölümün gerçekleşeceğine işaret olarak kabul edilir (K.K: 6).

Köpekle ilgili bir başka inanış, köpeğin ağlar gibi havlamasının o evin ölüsünün azap çekmekte olmasına yorulması şeklindeki inanıştır. Yukarıda ifade edilen şekliyle, köpek etrafında beliren çeşitli farklılıkların ölümle ilişkilendirildiği görülmektedir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Okullarda öğretmenlerin, okulun sosyal sermayesine ilişkin algıları okul çalışanları arasında sosyal sermayenin yerini belirlemek ve sosyal sermayeyi

Akbulut’un 2011 yılındaki çalışmasında çalışma sermayesi yönetimi nakit döngüsü ile ölçülmüşken, firma karlılığı aktif karlılık ile ölçülmüştür..

İstanbul ili Kadıköy İlçesinde Şubat 2002 sonuna kadar yapdan çalışmalarda, Bakanlar Kurulu’nun 25.07.1951 tarih ve 3/13401 saydı kararı ile Türk vatandaşlığından

Repeated ultrasonography revealed dilated intrahepatic portal vein with arterial flow demonstrated using Doppler imaging. No esophageal varices or gastric or duodenal ulcer was

Buna karşılık başka araştırmacılar, hava sıcaklığının bebek cinsiyeti üze- rindeki etkisinin daha dolaylı olabile- ceği uyarısında bulunuyorlar.. Şöyle ki, ılık

Gazzâli, burada aklın sınırlı olduğu ve belli bir aĢamadan sonra aklın metâfizik dünyanın gerçekliklerini anlamaya çalıĢması gerektiğini belirtmektedir.. Gazzâli,

ortamlarında dane misel ve doku (klon) aşılamasının shii-take mantarının misel gelişim süresi ve hızına etkisinin araştırıldığı bu çalışmada, 25ºC

Erkek ve kız çocukların anaerobik güç değerleri değeri yaş ilerledikçe anlamlı düzeyde daha iyi performans göstermektedir.. Masterson ve Brown (1993), kolej