• Sonuç bulunamadı

Türk yazmacılık sanatı (tahta kalıpla kumaş baskısı)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türk yazmacılık sanatı (tahta kalıpla kumaş baskısı)"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Türk Yazmacılık Sanatı

(TAHTA KALIPLA KUMAŞ BASKISI)

Yazmacılık, turistik el sanatı endüstrisi

olarak canlandırılması gereken geleneksel halk sanatlarımızdan biridir.

«Yazma», kumaş üzerine elle resmedilerek ve­ ya tahta kalıplarla basılarak desenlendirilmiş kumaşlara verilen isimdir.

Yazmacılık ülkemizde bir halk sanatı olarak do­ ğup gelişmiş ve en güzel örneklerini XVI., XVII. ve XVIII. yüzyıllarda İstanbul yazmaları ile ver­ miştir. Önceleri Anadolu'da gelişen yazmacılık Türk halkının elinde Türklüğün kendine özgü sanat anlayışı ile yoğurulmuş ve Türk toplumu- nun vazgeçilmez bir eşyası olarak kendini kabul ettirmiştir. Bu sanatın, XVII. yüzyılda her yönü

REYHAN KAYA

Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Öğretim Üyesi

ile aşamasını yaparak saray eşyaları arasına da girdiğini görüyoruz.

Özellikle Boğaziçinin kıyı bölgelerinde ve önce­ likle Kandilli'de yapılan yazmalar; boyalarının haslığı, malzemelerinin dayanıklılığı, desenleri­ nin zarafeti ile yazma sanatının klâsik anlamda en güzel yapıtlarıdır.

Gerek Anadolu'da, gerekse imparatorluğun baş­ şehri olan İstanbul'da, «Yazma», Türk toplumu- nun hayatına her yönü ile karışmış, yemeni, yastık örtüsü, bohça, yorgan yüzü, mendil,

(2)

se-dir örtüsü, kavuk örtüsü olarak eski Türk ev­ lerinin en gözde kullanma eşyası arasında yer almıştır. Halkın sanatı olan yazma, geçerli de­ ğerinin yanısıra en güzel çağırışımlarla halk tür­ külerine de girmiş, halk ozanlarının koşma, tür­ kü ve taşlamalarında halkın yaşantılarını yan­ sıtmıştır.

Yazmacılık tarihine ışık tutacak bazı buluntu ve yazılı kaynaklar elimizde olmasına rağmen, bu sanatın başlangıç yerinin ve zamanının kesin olarak tesbiti güçtür. Bu kondaki yazılı kay­ naklar ve arkeolojik çalışmalar yazma sanatının bir bskı tekniği olması nedeni ile bizi tarih ön­ cesi çağlarının yontma tar ve bronz dönemleri­ ne kanar götürüyor. Baskı biçiminin başlangıcı olarak bu dönemlerde seramik kap-kaçağın üs­ tüne basit damga ve tahta parçalarıyla yapılmış desen uygulamalarını gösterebiliriz.

M.Ö. 7000 yılına Hitit sanatına ait bulunan ar­ keolojik eserler arasında pişmiş kilden çok sa­ yıda mühür damgalarına rastlanmaktadır. Bun­ lar helezoni ve dört yapraklı çiçek biçiminde gö­ rünürler. Bu kalıplarla kumaş üzerine baskı ya­ pıldığı kuvvetle-tahmin edilmektedir. Mühürler üzerinde boya kalıntısı bulunmayışı bunların ku­ maş baskısında kullanıldığını kuvvetle ispatlar, çünkü nebati boyalar kalıp üzerinden kısa bir

zaman sonra solarak yok olurlar. Duvar deko­ rasyonunda kullanılan madeni boyalar ise, uzun süre bozulmadan kalıp üzerinde kalırlar. (1) Bu mühür ve eski Mısır skarebetleri, yani fi­ gürler ve sembollerin işlenmiş olduğu damga olarak kullanılan taşlar, erken dönemlerin bas­ kı formlarıdır.

Anadolu (Küçük Asya) tarihin her dönemin­ de, sanatın, kültür ve medeniyetin doğudan ba­ tıya geçişinde önemli köprü vazifesi görmüştür. Eski Anadolu'nun tarihi, medeniyeti ve sanatı yönünden en ilginç bölge Orta Anadolu'dur. M.Ö. III. ve II. binyıllar boyunca burada yaşa­ yan kavimler Anadolu medeniyetini bu yğrede kurmuşlardır. Bu nedenle Orta Anadolu bölgesi medeniyetin, kültür ve sanatın gelişiminde mer­ kez olmuştur. Örneğin, yazmacılık sanatının Türkiye tarihini araştırırken görüldüğü gibi, bu sanatın Orta Anadolu'da Tokat'da gelişmesi ve Tokat ilinin yazmacılık sanatı açısından merkez teşkil etmesi ilginçtir. Eskiden beri tipik ve böl­ gesel bir örnek olarak Tokat'da yapılagelen yaz­ malar, motif ve desenlerinin ilginçliği ile bu yö­ reyi, yazmacılık sanatı ile uğraşanların merkezi haline getirmiştir. Anadolu'daki yazma sanatına ışık tutacak olan belgeler bizi M.Ö. ki dönem­ lere, Hitit'lere kadar götürmüştür. Bu sanatın, Anadolu'da gelişen diğer medeniyet katlarında

(3)

A) Kalem işi yazma B) Kalıp kalem yazma

C) Kalıpla yazma

Kalem işi yazma: Birer sanat eseri diyebileceği­ miz en makbul yazmalardır. Bu tür yazmalar gü­ nümüzde artık hiç yapılamdığı gibi, eski örnek­ lerine de pek ender rastlanmaktadır. Eskiden Boğaziçinde Kandilli'de yapılan yazmalar genel­ likle bu tür kalem işi yazmalardır. Kandilli ka­ lem işi yazmalarını, kompozisyonlarındaki akı­ cılık bakımından hemen tanıyabilmek mümkün­ dür.

Kalıp kalem yazma: Bu sistemde konturlar ka­ lıpla basıldıktan sonra desendeki renkli kısım­ lar el ile (fırça aracı) boyanır. Eski İstanbul yaz­ maları çoğunlukla bu tür baskı tekniği ile ba­ sılmışlardır.

Kalıpla Yazma: Bu tür yazmalar tahta üzerine oyulmuş kalıplarla desenlendirilen yazmalardır. Kalıplar, önce siyah kontur olarak basılır. De­ sendeki diğer renklerin baskısı yine kalıpla ya­ pılır. Bu gün devam eden yazma sanatında ta­ mamen bu teknik uygulanmaktadır.

da devam etmiş olması kuvvetle muhtemeldir. Örneğin, Tokat ili ve civarında yapılan yazma­ lardaki geometrik düzen, Selçuk sanatı geomet­ risine paralellik gösterir. Selçuk sanatının Or­ ta Anadolu'daki gelişmesini ve kendi sanat an­ layışı içinde verdiği yapıtları bugün dahi gör­ mek mümkündür. Halen Tokat'da basılan yaz­ malar, o devrin özelliğini taşıyan tarihi hanlar içinde, birçok yazma ustalarının bir araya top­ lanmalarıyla ilginç bir çalışma temposu içinde yürütülmektedir. Her yazmacının atölye olarak kullandığı bir odası vardır. Yıkama havuzları ile boya kazanlarını ortadaki büyük avlu içinde ortaklaşa kullanırlar.

Yazmaların bu tarihsel atmosfer içindeki günlük görüntüleri her gün ayrı bir renk armonisi için­ de çok güzel bir manzara meydana getirmek­ tedir.

Türk yazma sanatını renk ve kompozisyon yö­ nünden ele almadan önce kısaca teknik özel­ liklerine değinelim.

Yazmacılık tekniğinin esas özelliği önce kalem­ le başlayıp daha sonra kalıba çevrilmesindedir. Bu teknikte kalem diye adlandırılan araç, sanat­ çının âdeta yazı yazar gibi büyük bir rahatlık ve ustalıkla kullandığı fırçasıdır. Yazmacılık adı. bu nedenle yazmak fiilinden gelmektedir. Yazmacılığı teknik yönden üç ana grupta top­ layabiliriz.

(4)

Anadolu'nun her yöresinde yaşayan halkın, ken­ dine özgü kaliteli ve sağlam bir renk anlayışı olduğu, ortaya konan halk sanatı ürünlerinde açıkça görülmektedir. Anadolu halk sanatçıla­ rının klâsik bir sanat ve renk kültüründen yok­ sun oldukları halde, kullandıkları renklerdeki uyuşum ve düzen insanı şaşırtacak mükemmel­ liktedir. Bunun, atalardan gelme geleneksel bir

zevk eğitiminden doğduğunu söyleyebiliriz.

Çünkü her kuşak kendinden önce yaşayan ku­ şakların gerek sanat, gerek kültür ve uygarlık yönünden etkisi altında kalıyor.

işte yüzyıllar boyunca Anadolu ve Rumeli'de yaşayan halk toplulukları gerek sözü geçen ge­ leneklerin, gerekse bağlı bulundukları iklim ko­ şullarının etkisi altında, kendi sanat anlayışları içinde çeşitli eserler vermişlerdir. Bu eserlerde, mutluluk ve kederleriyle bir insan ömrünün tüm yaşantısı dile getirilmiştir. Anadolu'da gelişen halk sanatlarında renk ayrılıkları bölgesel ola­ rak göze çarpar niteliktedir. Örneğin: Yazmacı­ lık sanatının merkezi olması açısından ele al­ dığımız Tokat yazmalarına çoğunlukla koyu renkler hâkimdir. Kırmızının koyu tonları, bordo, patlıcan moru, koyu kahve gibi.

İstanbul yazmaları renk açısından daha zengin­ dir. En çok kullanılan renkler: sarı, bordo, güvez, lâcivert, mavi, pembe ve tarçın renkleridir. Kastamonu ve çevresinde uygulanan yazmacı­ lık sanatına ise tamamen siyah-beyaz hâkimdir. Türk yazmaları renk yönünden karakalem ve elvan olmak üzere iki gruba ayrılırlar. Karaka­ lem yazmalar isminden de anlaşıldığı gibi si­ yah-beyaz yazmalardır.

Elvan yazmalar renkli olup adını arapçadan al­ mıştır. Elvan kelimesi arapçada renkler anlamı­ na gelir. Türk yazmacılık sanatı çoğunlukla bu gruba girer. Desen ve kompozisyon açısından Anadolu yazmalarına organik bir görünüş hâ­ kimdir.

Doğadaki motiflerin özelliklerinden hiçbir şey kaybetmeden kalıp üzerine aktarıldıkları görül­ mektedir. Sanatçı bu bölgede doğanın içinde yaşadığından, ortaya koyduğu çeşitli eserlerin­ de, yaşadığı bölgenin bütün karakteristik ta­ raflarını özellikleri ile birlikte yansıtmaktadır. Anadolu yazmalarındaki organik görünüşe mu­ kabil, İstanbul yazmalarında ayrı bir karakter göze çarpar. İstanbul yazmalarında, sanatçının artık doğaya bağlı kalmadan, doğadaki

(5)

motif-leri kendi fantazisi içinde stilize etmeyi başar­ dığını görmekteyiz. O çağlarda İstanbul'un Os­ manlI İmparatorluğunun başşehri olması sanat­ çının zevkine yeni katkılarda bulunduğu gibi, çeşitli sanat akımları çevresinde yaşamasını da sağlamıştır. Türk el işlemeleri motifleri ile fa­ yanslardaki desenlerin benzerlerine yazma sa­ natında da rastlanmaktadır. Bu yazmalarda ge­ nellikle çiçekler yapraklarla bezenmiş, bir sap üzerinde, grup halinde veya serbestçe serpişti­ rilmiş olarak kumaşın bütün yüzeyine dağılmış­ lardır. Türk yazmalarının kompozisyon açısın­ dan karakteristik yönü, eserlere rahat ve akıcı bir düzenin hâkim olmasıdır.

Yazmacılık sanatı, günümüzde, şimdiki hali ile sadece Anadolu'ya hitap eden bir halk sanatı olarak geçerliliğini devam ettirmektedir. Eski­ den oldukça geniş bir ticari değer taşıyan yaz­ macılığımız tüm el sanatlarında olduğu gibi za­ manla güzelliğini ve soyluluğunu yitirmiştir. Yazmacılık sanatının kalkınması ve günümüz sanatına uygulanarak tekrar anlam kazanması gerekmektedir.

1) James Mellaart, Çatal Höyük Stadt aus der Steinzeit. Güstav Lübbe Verlag, 1967 s. 262.

AKBANK

^

MEMLEKET KÜLTÜRÜNE ARMAĞAN EDER

İKTİSAT

ANSİKLOPEDİSİ

FASİKÜLLER HALİNDE ÇIKIYOR

B u e s e r ik i c i l t ’t lr . H e r a y b i r f a s i k ü l y a y ı n l a n a c a k v e 15 f a s i k t i l d e t a m a m l a n a c a k t ı r .

Yazı Kurulu Başkanı : Prof. Dr. FERİDUN ERGİN

Yazı Kurulu Üyeleri

Ord. Prof. Ömer Celâl Sarc, Prof. Dr. Memduh Yaşa, Prof.-Or. Sabrl Ülgener, Prof. Dr. Mehmet Oluç, Prof.Or. Yüksel ülken, Prof. Dr, Metin Ktıfal, Prof. Dr. Feridun Özgür, Prof. Dr. Sabahattin Zaim , Prof. Dr. Nasuhi Bursal, Hamit Belli, Dündar Zalm, Doç. Dr. Erdoğan Alkin, Doç. Dr. Ali özgüven,Doç. Dr. Mustafa Aysan, Doç. Dr. Akın ilkin, Doç. Dr. Baki l$ıkara

ik t is a d i D o k t r i n le r , ik t is a t S iy a s e t i, M a liy e , S o s y a l S iy a s e t , İs t a tis tik , İş l e t m e , M u h a ­ s e b e , İk t is a t İ l m i n i n v e T a t b i k a t ı n ı n B ü y ü k S i m a l a r ı . T e k b ir e s e r e s ığ d ır ılm ış b ü t ü n b ir k ü t ü p h a n e h i z m e t i n i z e g i r m e k t e d ir . B ü t ü n İk t is a t lit e r a t ü r ü n ü n ö z ü n ü A k Ik tl. s a t A n s ik lo p e d is in d e b u l a c a k s ı n ı z .

FASİKÜL FİATİ 20 LİRADIR, ABONELERE BÜYÜK TENZİLÂT YAPILACAKTIR

Abonelere, cilt kapakları hariç, beher cilt 100 liradır. Abone bedeli bütün Akbank şubelerine yatırılabilir. Yatırma süresi 1. cilt için 1 Ağustos 1972 ve ikinci cilt için 1 Aralık 1972 dir. Cilt kapakları arzu edilirse abonelere maliyet fiatına verilecektir. Fasiküller Abonelerin adreslerine posta ile taahhütlü olarak yollanır.

GENEL BAYİİ: HÜRDAĞITIM

35

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu derste öğrencinin, Hitit Devleti kurulmadan önce Anadolu’nun siyasi ve kültürel yapısı, Anadolu’da var olan yerel krallıkların birbiriyle olan münasebetleri ve Asur

Şirketin “süreç devam ediyor” söylemlerine de açıklık getiren Erdem, şu noktaların altını çizdi; “Çevre ve Şehircilik Bakanl ığının 2 Ağustos 2013 tarihli

Eczane mesul müdürlerinin majistral ilaç hazırlama ile ilgili bilgi ve tutumları, Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Teknoloji Anabilim dalı

Cenaze alayının önünde götü- : rülen çelenkler, Hariciye Vekâ­ leti, Muhtelit komisyon, Beledi­ ye, Vilâyet, GalatasaraylIlar, ec­ nebi konsoloslar vesaire

Eski Anadolu Türkçesi bir taraftan böylece Eski Türkçenin izlerini taşırken diğer taraftan köklerde ve eklerde bazı ses ve şekil ayrılıkları göstermek

Asya bozkırlarının iklim koşullarına dayalı bir yaşam sürdüren Türkler, güncel hayatlarında kendilerine kolaylık sağlayacak yeni vasıtalar aramaya yönelmişler hız

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha