• Sonuç bulunamadı

Nazım Hikmet

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Nazım Hikmet"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

____

M KISA, KISA

< H

oo

BMIlnBşŞfP

H

M

İ

/ £ ' ('■*- o e /

Nâzım Hikmet

ABDULLAH TEKİN

N

âzım’ın ya­ şamı, ruhsal yapısı, da­ vaları, tartışmaları, dünya görüşü ve şi­ irinin gelişmelerini inceleyen yapıt, N â­ zımda ilgili birçok bilgiyi içeren bir “başucu” kitabı ni­ teliğinde.

15 Ocak 2001 ’de 100’üncü doğum yıl­ dönümü kutlanacak olan Nâzım, yir­ minci yüzyılın en büyük şairlerinden bi­ ridir. Memet Fuat yirmi yıl boyunca N â­ zımda baba-oğul ilişkileri boyutunda gözlenen bir yazardır. Bu nedenle N â­ zım hakkında en orijinal belgelere ve öz­ gün anılara sahiptir. Nâzım’m sevileri, tartışmaları, hapislik dönemi ve acıları­ nı iyi bilir. Bu yönden bakıldığında “N â­ zım Hikm et” Nâzım hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olmak isteyenlere yanıt veren bir kitap.

Memet Fuat’m titiz ve yorucu olduğu belli olan çalışması, Nâzım’ın 20 Kasım 1901 tarihinde Selanik’te doğmasıyla başlıyor. Ancak 40 gün için bir yaş bü­ yük görünmesin diye bu tarih 15 Ocak 1902 olarak değiştiriliyor. Daha sonra okul yılları ve o yıllarda yazdığı şnrlere yer veriliyor. Bahriye M ektebi’ni terk eden Nâzım 1920 yılı sonunda İnebolu üzerinden Anadolu’ya geçer, yanmda Vâlâ Nureddin vardır. Ankara’da çeşit­ li temaslarda bulunan Nâzım, Bolu’ya öğretmen olarak atanır, ancak tutucu çevrelerin baskısıyla, gizli polis örgütü­ nün güvensizlik belirten davranışları karşısında burada kalamayacağını anlar. Nâzım arkadaşı Vâlâ Nureddm ile bir­ likte (30 Eylül 1921) Trabzon’a gelir ve buradan Batum’a geçerler.

Anadolu halkıyla tanışma

Daha sonra Ahmet Cevat Bey’le bir­ likte Moskova’ya gidilir. Gidiş nedenle­ ri eğitim görmeye yöneliktir, nitekim Doğu Emekçileri Komünist Üniversite- si’nin hazırlık sınıfına kayıt yaptırırlar. Nâzım burada bir rastlantı sonucu Ma- yakovski ile tanışır. Nâzım Moskova’da iken ilk evliliğini Nüzhet H anım la ya­ par (1922-1923), ancak bu evlilik uzun sürmez.

Nâzım 1924 yık ekim’inde gizlice Tür­ kiye’ye girer ve Türkiye Sosyalist İşçi Köylü Partisi’nin yayın organlarında ça­ lışmaya başlar. Ancak 1 Mayıs 1925’te dağıtılan bir bildiriden dolayı aranmaya başlayınca İstanbul’dan gemiyle M os­ kova’ya kaçar. M oskova’dayken ikinci evliliğini Dr. Lena diye andığı Yelena Yurçenko adlı bir diş hekimiyle yapar.

Nâzım 1928 yılının temmuz ayında Türkiye’ye giriş yapar, ancak H opa’da yakalanır ve cezaevine konulur. Nâ- zım’ın yoksul Anadolu halkıyla tanışma­ sı işte burada başlar. 1928 yılının son ayında serbest bırakılan Nâzım, Kadı­ köy’deki babasının evinde kalmaya baş­ lar. Bu sırada iki çocuklu bir dul olan Pi- raye ile tanışır ve ailesinin karşı çıkma­ sına rağmen onunla evlenir.

1936 yılında yayımlanan “Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin Destanı” Nâzım Hıkmet’in sanatında bir doruk ve dönemeç noktası olur. Nâzım bu des­ tana düzyazı bir girişle başlar: “içimde

NÂZIM

HİKMET

Memet Fuat

bir Anadolu türküsü dinlemek ihtiyacı var. Bana öyle geliyor ki şimdi yolpara- cılar koğuşundan yine o yayla türküsü­ nü söylemeye başlasalar başımm ağrısı bir anda diniverecektir. Bir cigara daha yaktım. Eğildim. Çimentonun üstünden Mehemmed Şerefeddin risalesini aldım, ilahiyat Fakültesi tarihi kelam müderri­ sinin altmış beşinci sayfasını açtım yine. Cenevizlilerin sırkâtibinden bir iki satır ancak okumuş idim ki kulağıma bir ses geldi. Bu ses ‘- Gürültü etmeksizin de­ nizin dalgalarını aşarak senin yanmda bulunuyorum, diyordu... Pencerenin demirleri dışında hiçbir yere tutunma­ sına imkân olmadan böyle boylu boyun­ ca durup bu sözleri söyleyene baktım. Şimdi yularca sonra ben bu satırları ya­ zarken ilahiyat Fakültesi müderrisini düşünüyorum. Bu yazdıklarımı okursa benim için: Gidi hain diyecektir, hem maddiyundan olduğunu iddia eder hem de Giritli Keşiş gibi üstüne üsdük ara­ dan asırlar geçmiş iken Börklücenin de­ nizleri sessizce aşan müridiyle konuştu­ ğundan dem vurur. Başımm ağrısı bir­ denbire dindi. Yataktan çıktım. Pence- redekine doğru yürüdüm. Elimden tut­ tu. Benden başka yirmi sekiz inşam ve terli çimentosuyla uyuyan koğuşu bırak­ tık. Börklücenin müridiyle yan yana ka­ ranlık denizin dalgalarını sessizce aşa­ rak yılların arkasına, asırlarca geri­ ye,..Çelebi Sultan Mehmed devrine git­ tik. Ve işte size anlatmak istediğim ma­ cera bu yolculuktur.” (s. 190)

1938 yılının ocak ayında tutuklanan Nâzım 15 yıla mahkûm edilir. 1940 Şu­ bat’ımn ortalarında Çankırı, 1941 yılın­ da da Bursa Cezaevine gönderilir.

“Bugün Pazar

Bugün beni ilk defa güneşe çıkardı­ lar

Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzü­ nün bu kadar benden uzak

Bu kadar mavi

Bu kadar geniş olduğuna şaşarak Kımıldanmadan durdum. Sonra saygıyla toprağa oturdum Dayadım sırtımı duvara Bu anda ne düşmek dalgalara Bu anda ne kavga ne hürriyet ne ka­

rım

1950 yılında Nâzım, Bursa cezaevin­ de açlık grevine başlar. 15 Temmuz 1950’de on üç yıllık tutukluluk sona erer. Onu cezaevi önünde karşılayanlar­ dan biri de dördüncü karısı (dayı kızı) Münevver Andaç’tır. Ancak bu kez de askerlik yapmadığı öne sürülür. Er olarak Sivas’m Zara ilçesine gön­ derileceği karar alana alınır. Ne var ki öl­ dürüleceği kaygısıyla 17 Haziran 1951’de gemi ile Romanya’ya kaçar.

Kitapta Mehmet Ali Aybar’m 1990 yılında yayımlanan ve “Güzel Günler Göreceğiz Çocuklar” başlığını taşıyan yazısı da yer alır: “Sarıldık, vedalaştık. Nâzım’ı bir daha görmedim. Yıllar son­ ra öldü. Yad ellerde. Güzel günler göreceğimize olan inancını hiç kaybet­ meden.” (s. 561)

Nâzım 3 Haziran 1963 tarihinde pos­ ta kutusuna bakmak için kapıya doğru gider, mektuplarını alır, ama kapıyı kapatmak üzereyken dizleri çözülüp yere yığdır. Kocasının pasaportunu bul­ mak için ceplerini kanşüran Vera, ken­ di fotoğrafıyla karşılaşır. Fotoğrafın ar­ kasında “Vera’ya” başlıklı sekiz satırlık bir şiir vardır:

“Gelsene dedi bana Kalsana dedi bana Gülsene dedi bana Olsene dedi bana Geldim

Kaldım Güldüm Öldüm .” (s. 692)

Nâzım Hikmet/ Memet Fuat/ İstan­

bul/ Adam Yayınevi/ 2000/ 719 s.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Kendisine Cenabıhaktan rahmet diler­ ken kederli ailesile, kardeşleri Türkofis müşavirlerinden Şefik Safi, Fazıl Safi ve Asım Safiye ve merhumun mensub olduğu

Nine apansızın ölüp varı yo ğu ka­ panım elinde kalınca baskısız kalan Sadi, K avuklu H am dinin orta oyun­ larında, Şevkinin tiyatrosunda aktör lüğe

A number of independent practice tasks can be suggested for the client following the first consultation, for example, collection of stuttering severity scores during everyday talking

BEN DE FOTOĞRAFINI ÇEKİYORUM — Sami Güner’e göre Yunus Emre’den Tlırgut Uyar’a şairler, insanın ve doğanın şiirini yazıyor, kendisi de fotoğrafını

SEVSAY: Türkiye’de, merhum Cemal Reşit Rey ile 9-10 yıl süren çalışmala­ rımdan sonra uzun bir süre Viyana Mü­ zik Akademisi’nde Kompozisyon ve Or­ kestra

sürekli olarak Köln de oturuyor Iş için Münih'e geldiğinde acı kahvemi içmesinde garipsenecek bir taraf görmüyorum&#34; diyor MEHMET AKTAN.. M ÜNIH’ten

Kassing ve Avtgis [11], içsel kontrol odağına sahip çalışanların orta derece ya da dışsal kontrol odağına sahip çalışanlardan daha fazla açık muhalefet

İnsanlığın başlangıcından bugüne değişime uğrayan doğada görülen farklılıklar, değişen toplumsal değerler ve doğa insan ilişkisi ve sanat- sal