• Sonuç bulunamadı

Memduh Şevket Esendal (ardından yazılanlardan)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Memduh Şevket Esendal (ardından yazılanlardan)"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

77

ATAÇ

M ernduh Ş evket Esendal, dilimizin arınm asına, açıklaşm asına en b ü y ü k y a ­ ra rlık la rı dokunm uş yazarlarım ızdan b i­ ridir. H attâ Ö m er S eyfettin’den sonra b u yolda en çok çalışmış olan odur. Ş u ­ n u söylem ek istiyorum : Ö m er S ey­ fettin dilimize E d eb iy at-ı Cedide’nin, es­ k i inşanın yapm a bezeklerinden k u r ta r ­ mıştı, ondan sonra gelenler, onun san a­ tım sevm eseler de, açtığı yoldan g itti­ ler. M ernduh Ş evket Esendal bir adım daha attı, yazı dilimizi konuşm a dilim i­ ze yaklaştırm ak istedi.

H ikâyeleri içinde birkaçını çok se ­ verim : İstan b u l’da b ir bayram günü, H âm it için b ir yazı, bir de, adını u n u t­ tum , b ir dilenciye verilen bir kızın h i­ kâyesi. Sevdiğim hikâyeleri yalnız b u n ­ la r değildir, am a şimdi b u n ları h a tırlı­ yorum . B unlar, doğrusu, b irer hikâye değil, b irer taşlam a, yergi, yani b irer hicivdir. M. Ş. Esendal’m bu hicivlerle edebiyatım ıza da, toplum a da hizm et etm iş olduğuna inanıyorum . A m a a n ­ laşıldı mı? o başka.

İnsan olarak da ne iyi adam dı M em - d u h Ş evket Esendal!

«Seçilmiş H ikâyeler Dergisi» *

Sait FAİK Sevdiğini üzm em ek, sevgilisini e ri­ şilmez görmek, kendini sevgilisine lâ ­ yık görm em ek sevenlerin şanından ol­ d u ğ u n u biliyordu gibime geliyor.

İnsanlara bakm asını da biliyordu. K ahvelerde tavla oynıyan kendi h alin ­ d e gözükenleri, pansiyonlardaki ilgiye

lâyık görülm iyen kişileri m erak ediyor­ du. E trafında kaynaşan insanlar içinden onun m evkiinde olanların yalnız icap ettiği, zaru rî olduğu zamün sahte bir Önem verdiklerine canla, zevke, m erakla

M. Ş. E.

Mernduh

Şevket Esendal

(Ardından yazılanlar’dan)

bakıyor; onların yaşayışından h ik ây e­

le r yapıyor, bize sunuyordu.

İki hüviyeti mi vardı? Belki de. H er san atk âr gibi onun da iki değil, iki bin hüviyeti v ardı belki.

Ondan bize güzel b ir rom an, güzel hikâyeler kaldı çocuklar. Meb’usluklar, siyaset oyunları günü, hali doldurur, o- yalan d ırır belki. B ö b ü rlen d irir insanı. Amma ölünce tarihe, hiç sevmediğim tarih e bile m al olmazlar.

Onun güzel rom anının, güzel hikâye­ lerinin genç insanların m ahrem iyetleri­ ne, m uhayyilelerine, yaşayışlarına, m es­ u t ve hüzünlü saatlerine uzun seneler karışm asını dilerim . M ektep k itap ları­ na onun küçücük, tertem iz, güzel h ik â ­ yelerinin kocam an lâfların yerine geç­ mesini dilerim .

B ugünkü hikâyeciliğim izin edebi­ yata en çok saygı duyanının ölüm ü ile belki de şahsan hiç tanım adığım için derin kedere benzemez amma karşılığı um ulm ıyan sevgiye benzediği için o sevgi k ad ar m ütevazı ve saygılı bir h ü z ­ nün içimi doldurduğunu duyuyorum .

Haldun TANER

«Esendal k u ru lu bir zem berekle h arekete geçen ve bundan dolayı da is­ te r istemez sunî bir k uklavari olam ak- tan kurtulam ayan şahıslar ve v a k alar yerine, önüm üze gerçek olaylar, nefes alıp veren insanlar çizen, bir kelim e ile, bize belirli bir vaka anlatm aktan çok, önüm üze başsız sonsuz bir h ay at p a r­ çası seren ilk T ürk hikâyecisidir. B u itib arla onu m odern anlam daki T ü rk hikâyeciliğinin hakikî babası saym ak hiç de yanlış olmaz sanırım.»

(Yeni İstanbul)

Ahmet Kutsi TECER

«...Esendal’m belli tarafların d an b i­ ri «Gençlik» karşısındaki d u rum udur. Esendal, hayatın fidanlığı, gelecek n e ­ sillerin yatağı olan «Gençlik» dâvası ü - zerinde daim a ilgi ile d u rm u ştu r. H iç­ b ir zam an gençliği zorla istediğimiz k a ­ lıba sokabiliriz diye aklından geçmemiş­ tir. Esasen gençliğe zorla kendim izi k a ­ bul ettirm ek, kendi felsefesinin inkârı olur. Gençliği insan ölçüleri içinde n o r­ m al bir bünyede yetiştirm ek için elden geleni yapmalıyız. H attâ çocuktan işe başlam ak lâzım dır. B u işte de erk ek ten çok kadının, annenin rolü b ü y ü k tü r. E sendal’ın hikâyelerinde gençliğin ve kadınlığın çok geniş b ir y er alm asının s ırrı'b u d u r....»

(Seçilmiş Hikâyeler Dergisi» *

* *

Cahit Külebi

H ikâyelerindeki kişilerden k o n u şu r­ ken, sanki vaktiyle tanıyorm uş da, Öy-' îeee yazmış sanılırdı. H albuki hiçbirini tanım adığını; hikâyecinin gördüğü k i­ şileri değil, ele aldığı kişileri yazmağa çalışması gerektiğini, kendisinin sanatçı olmadığını eklem eği de unutm ıyarak, söylerdi. B ir dostundan söz açmış gibi gülerek, m uhabbetle onlardan k o n u ­ şurdu.»

«Gerçekten vatanseverdi. B üyük bir idealci idi. İdealinin tem eli sevgiye, bilgiye ve yam an bir görgüye d ay an ı­ yordu. G erçekçi yazış tarzına ve h ik â ­ yelerinin ilk bakışta k u ru gibi gözüken dış görünüşüne karşılık, yazılarının d e- dinliklerinde o hayal ülke, b ü tü n b u n ­ larla birlikte, g ü r duygular içinde b e ­ lirm ekteydi. Çok sevilen «Komiser» h i­ kâyesindeki sıcak insan sevgisi çeşitli yönleri ile h er hikâyesinde vardı

(Tiirk Dili)

Cahit Sıtkı TARANCJ

«Mernduh Ş evket Esendal anlatm ak istediğini ıkınıp sıkınm adan, ra h a t ra ­ hat, tatlı tatlı anlatan hikâyecidir. O n­ da, efendim ben hikâyelerim de m em le­ ketin falan İçtim aî yarasım deşiyorum . A nadolu’n u n sefaletini önünüze seriyo­ rum . İstan b u l’un fakir m ahallelerinden size m anzaralar veriyorum , diyen k e n ­ dini beğenmiş, bilgiç hikayeci edası yok tu r. O, işinin hikâye yazm ak olduğunu bildiği için, anlatacağı şeyi sigara iç e r gibi şaşılacak b ir tabiilikle, k o n u ştu ğ u ­ m uz tü rk çen in en güzeliyle anlatm ağa bakar. A n lattık ları sudan şeyler mi sa­ nırsınız? Ne m ünasebet. O nun h ik ây ele­ rinde m em leket m anzalarını, âdetlerini, detlerini, köylüsüyle, şehirlisiyle, efen­ disiyle, hizm etçisiyle b ü tü n tan ıd ık ları­ nızı elinizle koym uş gibi bulursunuz, hikâyecim iz o k a d a r yerli, o k ad ar biz- dendir.

(Seçilmiş Hikâyeler Dergisi» *

* *

Cevat Dursuııoğlu

Esendal T ürk diline vurgundu. Öz tü rk çe kökten yeni b ir söz öğrenince çocuk gibi sevinir, bayram ederdi. B ir daha da o sözün başka b ir dilden olan karşılığım ne yazılarında kulanırdı, n e de konuşm alarında. Öz türkçesi y a şı- yan b ir söz d u ru rk e n ayrı bir dilden o anlam daki sözü başkasının kullanması, da onu üzerdi. B ir gün ben Ü lkü d e r­ gisinde çıkan 'b ir yazımda, A ta tü rk ’ü n 1919 yılında E rzu ru m ’a geldiği gün onu karşılıyanları anlatırken, b ir ihtiyar i- çin «gür ve beyaz sakalı geniş göğsünü kaplamış» demiştim. «Beyaz» sözünü beğenmemiş, sevmemiş, «ak» d u ru rk e n «beyaz» denilir mi?» diye günlerce ü - özülm üş durm uştu.»

(Türk D ilil

Taha Toros Arşivi

* 0 0 1 5 1 8 9 5 8 0 0 6 *

Referanslar

Benzer Belgeler

uluı menfaatine tuuzedihıu.- tiıulen: çıkabilecek olan büyük, neticehzi, az bit zamanda, o e kokutul yepyeni bit d enlet kutulusunun tüllü utkılâup.. gjiçLüklzti

Antioksidan enzim olan GSH-Px enzim aktivitesinde BLM verilen grupta kontrol grubuna göre anlamlı bir azalma vardı.. CAPE’nin bu parametreler üzerine düzenleyici

Kendi başkanlığı altındaki bu der­ neğin amacı, Atatürk ilkelerini, özellikle laiklik ilkesini bütün ülkede tam olarak yerleştirmek, hükümet içindeki

Yaşla birlikte deride, subkutan dokuda ve damarlarda meydana gelen fizyolojik değişiklikler ayrıca yaşa eşlik eden hastalıklar, yetersiz beslenme veya yetersiz hidrasyon

Suda askıda duran katı madde- ler akarsularla, rüzgârlarla taşınan doğal kaynak- lı maddeler olabildiği gibi evsel ve endüstriyel atık- lar kaynaklı maddeler de

Önceleri Vanlı E- fendi ismine izafeten Vanhköyü diye adlandırılan mahalle- niha­ yet değişe değişe «Vaniköyü» şek lıne girmiştir.. Bize bu izahatı veren

Yuvarlak bir kaide üzerin­ de dört köşe olarak inşa edilen çeşmenin köşeleri yuvarlatı­ larak birer sebil yerleştirildiği gibi, ortalarındaki düz kısımlara

Bu nedenle nem oranı yüksek hava -kışın hava sıcaklığı genellikle vücut sıcaklığından daha düşük olduğu için- ısının vücudumuzdan çevreye daha kolay