• Sonuç bulunamadı

Demet Taner'den fotoğraflarla Haldun Taner'in yaşamöyküsü:Canlar ölesi değil

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Demet Taner'den fotoğraflarla Haldun Taner'in yaşamöyküsü:Canlar ölesi değil"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

JU - "T

O K U R L A R A

“Okuduğum, sevdiğim her kitabın bana verdiği zevki, başkalarıyla bölüşmek duygusu, beni yazı yazmaya iten birin­ ci nedendir. Bu duygu­ mu, tutkumu, kim i zaman yazdı kim i zaman da sözlü biçimde tatmin ettim.

Bu yazdan kaleme alırken salt metinle karşı karşıya kalmayı yeğledim. Gene de zaman zaman

metinlerin arkasında; tanıdığım yazarın, şairin siluetini gördüm.

Emeğe duyduğum saygı, sayfalarda soluyan bir insan, yargımı çeldi mı, bilemem.

Bu kitapta otuz yılın edebiyat panoramasını bulacaksınız,

bu iddiamın alçakgönül­ lülüğüme ters

düştüğünü sanmıyorum. Yazarların, şairlerin ede­ biyat haritasını çizdim. Haritanın üzerinde beğeni değişiklikleri olan, bazı çizgiler kalınlaştı bazdan da yok oldu.

Kitaptaki adlanır değişimigelişim serüvenini net bir biçimde görebilirsiniz. Yalınlığın içinde, anlaşılır lığın eşliğinde daha çok kişinin oku­ masını sağladığıma,

a çok kişiyle yargılarımı

a t g t

daha çok kişiyle argıt

bölüştüğüme inanıyorum, diyor Doğan Hızlan “Kitaplar Kitabı”na yazdığı sunuş yazısında. Edebiyat

eleştirimizin saygın adı Doğan Hızlan in yazarlar ve kitapları

üzerine yazdığı yazıları arka arkaya okumak bir okuma şölenine vea şo yakın dönem edebiy­ atımızın tarihine dönüşüyor. Edinin Hızlan ın kitabını. Bol kitaplı günler!...

TURHAN GÜN A Y

K t T A I P

İmtiyaz sahibi: Berin Nadi

o Basan ve Yayan: Yeni Cün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.S- v Genel Yayın Yönetmeni: Orhan

E rin ç. Genel Yayın Koordinatörü: Hikmet Çetinkaya o Yazıisleri Müdürleri: İbrahim Yıldız (Sorumlu) , Dinç Tayanç C Yayın Yönetmeni: Turhan Günay c Grafik Yönetmen: Dilek Ilkorur

C Reklam: Medya c

“7T-Demet Taner den Fotoğraflarla Haldun Taner ın Yaşamöyküsü

Canlar Ölesi Değil

mm ni.... il ...n-™ »ııi[i»iT M iiıw iı v mmmm&MKm 'm m m u

Türk Edebiyatı’nın önde gelen isimlerinden biri olan Haldun

Taner’in eserleri kültürümüze çok yönlü katkılarda

bulunmuştur. Haldun Taner eserleri kadar, kişiliği ile de

tanıyanlar üzerinde derin bir hayranlık uyandırmıştır.

Elimizdeki kitapta ise onu, çok yakından tanıyan birinden, eşi

Demet Taner’in kaleminden tanıyoruz. Kitaptan Taner’in

özyaşamıyla ilgili bölümü aktarıyoruz.

H

aldun Taner, 1915 yılının 16 mar­ tında, İstanbullu bir ailenin tek . çocuğu olarak İstanbul’da doğdu. Baba Ahmet Selahaddin Bey, devletlerara­ sı hukuk profesörü ve fakülte dekanı. İş­ gal altındaki İstanbul’da mitinglere katılı­ yor, özgürlük adına gazetelerde yazılar ya- zıvor.Bu ikinci evliliği. Anne ve babanın aileleri Beylerbeyi’nde komşu. Fırtınalı bir evlilikten sonra aradığı huzurlu ortamı, anne Seza Hanım ona fazlasıyla veriyor.

del

'mm

Mutlu bir aile ortamı içinde Bebek Bah çesi’ne bakan, ahşap beyaz bir evde geçen

ocuktuk; babanın ani ölümüyle bu tablo ozuluyor. Annenin babası Matbaacı Ha­ mit Bey kızını ve torununu yanına alıvor. Sık sık gittiği Leipzig, Dresden gibi şenir-lerden çok sevdiği torununa, onun sevdiği oyuncakları getiriyor. Yeter ki babasızlığı hissedilmesin.

Haldun Taner’in okul hayatı

Üniversite Rektörü Cemil Bilsel, “Çok vatansever bir arkadaşımızdı. Onun çocu­ ğuna sahip çıkmak hepimizin görevidir’’ diyor bir konuşmasında ve parasız yatılı olarak, Galatasaray Lisesi’nin ilk bölü­ münde okul hayatına başlıyor. Seza Ha­ nım hafta içinde de oğlunu görmeye gidi­ yor hep. “O yemese bile belki arkadaşları­ na ikram ederken özenir” diye, eli kolu pastalar ve .şekerlemelerle dolu. O zaman­ ki Bevoğlu’nun en şık mağazalarından giy­ dirmeyi de hiç ihmal etmiyor. Herhalde oğlunun ömürboyu sürecek, gösterişsiz, gizli şıklığı o günlerde başlamış olmalı.

Yazları, bazen Maltepe’de babanın dayı­ sının evinde kuzenlerle, bazen de annenin sırf arkadaşlarından ayrılmasın diye tuttu-gu, Büyükada’daki yazlıkta geçiyor.

Okul-tlel

da en meraklı olduğu konu atletizm. Ama kompozisyon dersinde farkına varmadan en başarılı olan da o. Bir ara Seyfettin Asal dan keman dersleri de alıyor.

Lise bitince, baba dostu ve onun hukuk fakültesinden öğrencisi Hayri tpar, “Ba­

ban vaktiyle bir oğlum varsa onu Heidel- berg’de okutmak isterim demişti, oraya gitmelisin” diyor. Zaten kendi çocukları da orada öğrenci. Seza Hanım oğluyla bir­ likte, Heidelberg’de Neckar Nehri’nin ke­ narında bahçe içinde bir ev kiralıyor. İkisi­ nin, “Vatana hizmet verenler” faslından aldığı dul ve yetim aylığı, o zamanki Türk Lirası’nın Alman Markı’na üstünlüğü sa­ yesinde her ikisine de yetiyor, hatta iste­ nirse üniversiteye taksi ile gidip gelmek bi­ le mümkün.

Yazarlık denemeleri

Arzusu günün birinde bir gazetenin baş yazarı olmak. Bunun için de en uygunu

olitik bilimler okumak. O zaman Heidel- erg Üniversitesi nde ekonomi ve politik bilimler aynı fakültede birlikte okutuluyor. Üçüncü yılın sonunda tüberküloza yakala­ nınca Karaormanlar’da (Schönberg) bir senatoryuma yatırılıyor. Bir zaman sonra da İstanbul’a dönüyorlar.

Erenköy’de şimdi ne durumda olduğu­ nu bilmediğim, ama birkaç yıl öncesine kadar hâlâ duran, çam ağaçlarının gölge-ışke ki-sinde, tren yolu kenarındaki bir köşk racı olarak taşınıyorlar. Zaten Beylerbe­ yimdeki büyükbabanın evi çok önceleri yandıktan sonra, kiracılık serüveni hiç bit­ miyor. Ama her evin ve İstanbul’daki her semtin yaşama kattığı zenginlik var. Hasta-lığın en zor günleri, annenin yoğun ilgisi

tlatıİıyor. ve özverisi sayesinde burada atlatılıyc

Büyükbaba ölmüş, dayılar evlenmiş da­ ğılmış, ama teyze, hala, Boşnak dadı hep birlikte oturuyorlar. Amca ve dayı çocuk­ larıyla, baba tarafından yakın akrabası Dr. Müfide Küley onu hiç yalnız bırakmıyor­ lar. Dört yıl duvar arasında geçen hastalık

ünlerinin tek kazancı, okuduğu yüzlerce itap ve yeni yeni başlayan yazarlık dene­ meleri. Kararını veriyor, artık tek istediği yazar olmak.

1945’te ilk öyküsü yayım lanıyor, 1949’da ilk oyunu Günün Adamı nı

yazı-t' k:

r

or. 1950’de s t a n b u l Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı B ölüm ü’nü bitiriyor. Bu yeni dönemde

yeni dostluklar da başlıyor; ölünceye dek süren. 1953’te ilk ödül, Şişhane’ye Yağmur Yağıyordu adlı öyküsüyle New York He­ rald Tribune gazetesi Türkiye birincisi, 1954 Sait Faik Hikâye Armağanı birincili­ ği, 1955 Türkiye’nin en sevilen hikâyecisi

Dİrinciliği...

Öyküleri yabancı dillere çevrilip ulusla­ rarası antolojilere alınıyor.

1954’te ilk evliliğini yapıyor. 1955-1957 arası Viyana Üniversitesinde, Prof. Kin- dermann’ın yanında felsefe ve tiyatro-bili- mi okuyor. 1957’de İstanbul Üniversite­ sinde ilk kez tiyatro tarihi ve dramaturji dersleri, tarafından verilmeye başlıyor.

1964’te Keşanlı Ali Destanı adlı epik oyunu oynanıyor ve o tarihten itibaren pek çok yabancı dile çevrilip değişik ülke­ lerde sahneleniyor. 1980’de Hamburg’da­ ki Ernst Deutsch Tiyatrosu’nda, oyunu Almanca olarak izlerken, sanatın bütün önyargılı duvarları nasıl yıktığına ben de şahit olmuştum. Sahnedeki Türk yazarını alkışlayan topluluğu incelerken, Berlin’de­ ki bir gazetenin birinci sayfasında yer alan fotoğrafı ve altındaki yazıdan “Grandseig­ neur aus Istanbul” sözleri aklıma gelmişti. Yarın, demiştim Hamburg’daki gazeteler de bu olaydan bahsedince, buradaki, Türk işçileri kendilerini ikinci sınıf vatandaş saymayacaklar. Onlar adına da kendim adına da bu Türk yazarım olanca gücümle alkışlamıştım.

1965’te Lütfen Dokunmayın adlı oyunu, Avusturya’da Graz’da oynanıyor. 1967’de Türkiye’de ilk defa kabare tiyatrosunu ku­ ruyor. 1972’de Türk Dil Kurumu Tiyatro Ödülü’nü alıyor ve Ankara Sanat Sevenler Derneği tarafından yılın en başarılı tiyatro yazarı seçiliyor. Gene aynı yıl Sancho’nun Sabah Yürüyüşü adlı öyküsüyle,..İtalya’da Bordighera Mizah Hikâyeleri Ödülü’nü kazanıyor. 1973’te Abdi İpekçi nin ısrarıy­ la M illiyet Gazetesi’nde fıkra yazmaya başlıyor ve Ankara Gazeteciler Derneği tarafından yılın gazetecisi seçiliyor. 9 Ocak 1976 da ikinci evliliği, 1980 ve 1982 İstan­ bul Gazeteciler Cemiyeti tarafından, yılın en iyi fıkra yazarı.

1981-1982’de davetli olarak bir yıl kal­ mak üzere gittiği Berlin'de yaptığı işler arasında, Türk işçileri üzerine araştırma­ lar, tiyatro dersleri, Berlin Radyosu nda konuşmalar var. Bu konuda yazdığı Şeytan Tüyü adlı öyküsü Die Zeit gazetesinde ya­ yımlanınca Türk-Alman ilişkilerinin konu-şulduğu parlamentoda yazara hak veren

ralaı

konuşmalar yapıldı ve bununla ilgili bası­ na demeç verildi. Berlin Senatosu tarafın­ dan, Haldun Taner Gecesi düzenlenip eserlerinin Almanca çevirilerinden bölüm­ ler okundu.

1983’te Yalıda Sabah adlı öyküsüyle Se­ dat Simavi Edebiyat Ödülü nü kazanıyor. 1986 yılının 5 mayıs sabahı, saat 7.30’da kalp krizi geçirdiği zaman, aklı her zaman­ ki gibi yeni tasarılarla doluydu. Anılarının ilk cildini tamamlamak, yeni piyesini bitir­ mek, düşündüğü bir öykü için notlar al-

Ü j g d

bas-r sesle şakalarından biri sandım. Durumun ciddi­

len

mak, ya da o gün yapmayı planladığı baş­ ka şeyler. İçeriden bana değişik bir sesleca şı seslendiğinde, her zaman yaptığı küçük yetini kavradığım bir iki saniye içinde ya­ nına koştuğumda, çalışma masasının ba­ şındaydı.

Şimdi Beylerbeyi ndeki Küplüce Mezar­ lığında, atalarıyla birlikte, yatıyor.

7 Mayıs 1986’da öldü. Öldü mü? ■

Canlar Ölesi Değil- Fotoğraflarla Hal-dun Taner’in Yaşam Öyküsü / D em et Taner / Sel Yayıncılık /127 s.

C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 3 4 8 S A Y F A 3

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

(N e yazık ki neyin yasak olduğunu Türkiye’de hiç kimse bilmemektedir. P T T Ge­ nel Müdürlüğü yasak yayınlar­ la ilgili büyük bir kitap yayın­

Rus filosunu arayınız ve nerede bulursanız, savaş ilan etmeksizin hücum ediniz." Cemal Paşa’nın verdiği emir ise şöyledir: "Donanmamızın Birinci

The factors that determine whether rate control or rhythm con- trol strategies would be preferred are as follows: If the patient has a permanent AF, less symptoms, hypertension,

‘Zobu'nun ölümü büyük kayıp’ ► KÜLTÜR Bakanı Fikri Sağlar, Vasfi Rıza Zobu'nun ölümü nedeniyle yayınladığı mesajda, "Tiyatromuza olduğu

Eğiklik 45 derece olsaydı 66°33’ olan kutup daireleri Ekvator’a yaklaşık 21,5 derece daha yaklaşırdı.. Güneş ışınlarının dik geleceği aralık da geniş- leyeceği

Bütün bunlar Azra Erhat'ı çağrıştırırdı kafamda Kitapları dışında kendisini tanıdıktan sonra Azra Erhat adıyla birlikte yaşama tutkusu, ortak çalışma

gün Şişli Camii’nde kılı­ nacak öğle'' namazmdan sonra yapılacak resmi törenle Zincirlikuyu Me­ zarlığında toprağa veri­ lecek.. M acar asıllı olan

Dışarıdan, düş­ m anların idare ettikleri oyun ince ve şeytani idi: Bu oyuna, i- çeride paralan üzerine titre­ yenler, iktidar mevkiine susa­ yanlar, hasetler,