• Sonuç bulunamadı

[Kahve]

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "[Kahve]"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İttir efsaneye nazaran, Yeni dünyadaki kahve ağaçlarının dedesi, Cavadaki kah~ ve plantasyonlarından celbedilen bir tek kahve ağacıdır. Bu, hediye olarak Fransız kralına takdim edilmişti, O da yetiştiril­ sin diye, Antiılere yolladı. Yolda fırtına çv.

kıp seyahat uzamış, su bitmiş. Ağacı gö­ türmeğe memur adam, kendi hissesine İsabet eden suyun yarısını ağaçla paylaş­ mış, böylelikle menzile ulaşmışlar. Dün*-yanın en büyük plantasyonlarının dedesi işte bu maceralı ağaçmış.

Kahve amelesi, dut silker gibi, kurumuş meyvaları bir yaygıya düşürür. Meyvalar fabrikada temizlenip çekirdekler ayrılır. Çekirdekler, beyaz zar gibi katı bir kabuk­ la örtülüdür. Güneşte bırakılıp bu kabuk­ larından da fabrikada ayrılır. Alttan bir zal

daha zuhur eder. O da alınır. Çekirdekler çeşitlere ayrıldıktan sonra nakle âmadeı bir hale konur.

(2)

j mat vardır. Fakat, peşinen söyli- yeyim ki, yazacaklarımın içinde ansiklopedik malûmattan başka hoşunuza gidecek şevlenf vardıt. Ben burada kahvenin hem edebi­ yattaki yerinden, lügat bakımın.^ "daki tarîTkinden^Sinsiklopedilerin

bahsetmedikleri bazı tarihî malû. mat kaydedeceğim.

Kahve, ağaçta yetişir. Dört beş metre boyunda olan bu ağaç daima yeşildir. Kokusu yasemini andıran küme küme çiçekler açaı ve ufak, kuş kirazı büyüklüğünde bir meyva verir, işte kahvenin ya­ tağı budur. Roıgi evvelâ yeşil o- mr, sonra kırmızılaşır, olgunlaşın­ ca koyulaşıp siyah bir renk alır.

Kahve yaş iken kiraza benze, mekle b*Sfcber, kokusu ve lezzeti büsbütün başkadır. Kahveler mey- vanın içinden çıkar. Ve iki tanesi birbirine yapışıktır. Bugün en çok bulunduğu yer Yemendir. Yemen toprağının hususiyeti kahve yetiş­ tirmeğe çok müsaittir. V>

ej^iy+si; etkffiakia-"’ be>ab^.r,- -4ıe: Bazı kaynaklara göre, kahve henüz mahiyeti bilinmiyen bir ne­ batken ve isimden mahrumken yap raklannı develer yenmiş... B ir gün Şazibî adında bir Arap şeyhi, yap. raklan yedikten sonra develerin en çelimsiz ve düşkününün canlı­ lık ve dirilik gösterdiklerini, genç hayvanların da öteye beriye koşup şahlandıklarını görmüş. Bu alâka­ sını çekmiş. ESşiöp içmesini bilme­

diği için iki taş arasında

yemiş, kafasında bir zindekî, kal. binde tatlı bir taravet hissetmiş.

Halifelerinden Ömer, Yemende Zübeyd kasabasının yakininde U- sak dağında münzevî bir hayat yaşarken tyr-çok günlet/düşündü. tecrübeler yaptı. Nihayet kahve pişirme usulünü icat etti. (1551). Fakat tanelere kahve adını o tak­ madı. Jfcı keyif ehli. taAöâÖfcilan..-

tiare ve kıyas suretiyle bulun muştur. Bazı kimselerin ve kitap, ların kahveye ilk isim takan şudur, budur demeleri doğru değildir. Kahvenin isim babası mgchuldürr

Arap mettbdaruwTgöre, kahve, şehve veznindedir,** mânası da iç- ekTirTVeAezninden istifade edilerek kıyas suretiyle isimlendi­ rilmiştir. kahve Arapçada

(3)

/#/* ,

* ' t - * '

J

k

) *

a

i f t ' <

S

şu mânaya da gelir: Koku... Bu bakımdan da inceliyecek ve kul. 1 anarak olursak rayihanın müradi- fi olur.

Kahve bizim memleketimize ilk defa Kanunî Süleyman devrinde girmiştir. (1554). Ve îstanbula> sokanlar Ilalepli Şemsi .ile Hfkfm -adırTcTiı iki adamdır) Demek olu­

yor ki Şeyh gazili ile müridi 0 . merin keşiflerinden üç yıl sonra Türkier kahveyi tanımış ve pişiril. me tarzını öğrenmiştir. Ondan ev­ vel Mısırda, Arabistanda ve hatta Surıyede tanılmıştır. Anadolu ve Rumelide revaç bulması, Istanbu- la girişinden sonradır.

Halepli iki arkadaşın “Pişirilir, içilir kara inci,, diye tanıdıkları kahveden evvel, bütün imparator­ luk hudutları içinde ayran içilirdi. Kara incinin yurda girişinden son. radtr ki, ayran unutuldu ve herkes kahve tiryakisi oldu.

Memlekette tiryakiler bir sınıf, bir zümre teşkil etmişlerdi. Os­ manlI şairleri — şarabın yasak e dildiği zamanlara rastlayan bu- günlerde— bu iplilâya telmihan:

Huniler şikeste, canlar tehi, yok vücudü mey. E ttin esir kahve bizi, hey j

zam ane hey! j Gibi sözler nazmediyorlardı. O devirlerde, tiryakilere karşı cephe alan bir zümre efe türemişti'"' Bunla:

(4)

• • O V İ S C . ^ M . ^ ^ ^ ± . ' ' t ' ”~ ^ ~ > O i j ; j O İ -J ' ^ - ¥ • « 4 , J u t J , , _ ■«* * * - 4 ? /O ta / 7 . » • '^ JJj| ’k . » J ^ 6 - » ^ s - * J i p > ' u ^ ‘> ' - « - w —. : “Kahvehaneler frak v e fu c u r yatağıdır. Uygunsuz durağıdır. Oraya varmaktan ise meyhaneye varmak evlâdır!” 4r - dtfer.

--- —* “Kömür

haline geeln bir şeyi yemek ve içmek haram dır!” iğm,

Arap şairlerinin “Uyku ! ve şehvet düşmanı bir zenci,, diye tarif ettikleri kahveyi, imparator, luğun hudutlarından dışarı çıkar mak. Halepli arlcadaşların kurduk lan kahve ocağım yıkıp başlarına geçirmek istiyorlardı

' * 0 «•*> J f.

“Kahve kömür haline geldiğin de haram dır!’*

**a*-. |t-v# e * —^ > a j i * ı ı % * f . â

v-4Hu ■'/•«.lif

^ J<î

«<• w « * « ^

~-r:

İstanbul zabıtasrmn âmirle - ~ J ^ QJan Sübaf ^ Ağa ile Asesbaşı*

rüşvetler veril, du Çıkmaz sokaklarda, dükkân İralarınd a koltuk kahveleri a -''T.rir --- - . . , |

=3Çi^8^piı«dev

-- -- f » J İ

(5)

7 L »

. -»-1 -

M —j / t

>v_2.

ne muvaffak olmak için Şeyhülis­ lâm Ebussuud Efendiye başvurdu, lar, kahvenin haram olduğuna dair fetva almak istediler. Fakat “Efendi Hazretleri., bunlara ne yüz verdi, ne de fetva...

Şeyhülislâmın bu hareketi, kah­ venin haram olmadığını işaretledi­ ği için, halk bu sefer daha fazla bir ıştiha ile fincanlarını hopiirdet- meğe başladılar. Hattâ şairin biri:

Tutup kâ’sin kenarından zerajet bir le höpürdet, Desinler kahve içm ekte bu ammi

am m a mahir h a ' . Bu

(6)

emelleri-> - l i » * ts ı * J y v r f t , — - ^ > ^ 3 - M i —» • ' t A b t U '^~~* ^—* C ¿ sjja Lj> '>4-» * * * * * ¿ / ~ S « J M ^ ^ . i s r * ‘* S 0 • u * ^ v . y u r < 0 - , 4 r ç-~

Beytiyle, kahve içerken höpür. detmenin bir zerafet olduğunu ima etti.

Aahveye karşı gösterilen bu in­ himak ve revaç Halepli arkadaş­ ların keselerini doldurttu, üç yılda beş bin altın kazandılar.

Dördüncü Murad. imparatorluk tahtına oturduktan sonra tütün gibi kahveyi de yasak etti.. Bu hu­ susta o kadar sert ve zalim dav. randı ki, tütün ve kahve içenlerin koflarım kırdı, bacaklarını kestir­ di, vücutlarını ateşle dağladı, boğ durdu, astırdı, zaman oldu bizzat öldüraü.

Zamanın şairlerinden biri padi­ şaha yaranmak için şu beyti söyle­ miştir:

İk i şeydir harap eden cihanı, Yemenin karvesi, Rumun dühanı Dördüncü Murad tütün ve kah. ve yasağı tamam üç buçuk yıl sürdü ve padişah Iran seferine gi­ derken yasağı ilğ*e&ttt.,/j^t>

Öğünden sonrada^#, imparator luğun hudutları içinde, hemen her köşede bir kahve açıldı.—

Eski devirlerde kahvelerin bir hususiyeti vardı. Tiryakilerden başka zamanın ricali, kalem erba­ bı kahvelerde toplanırlar, bakır cezvelerde pişirilen kahvelerini i- çerken şiirler okurlar, edebî musa­ habelerde bulunurlardı.

Abdülâziz ve Beşinci Murad de­ virlerinde bazı mahalle kahvderi- le küçük kahvehaneler istisna edi­ lirse, diğer birkaç büyük kıraatha. neler, bir nevi okuma yerleri hali­ ni almıştı. Burada, Tuna, Bosna, Fırat, Envarı Şarkiyve ve Suriye gazeteleri buralara gelir, İstanbul gazeteleri bulunur, kıraathane sa­ hipleri yeni eserlerin tedarikine delâlet, ederlerdi. Bu vaziyet, ikin­ ci Abdülhamidin istipdadımn baş. I angıcına kadar devam etmiştir. Ve en Sanın Beyazıt da Leblebici lerdekı Sarafimin kahvesidir. (Daha fazla malûmat için üstadım Ah­ met Rasimin (Şair, muharrir, e- dip) adlı kitabiyle Ebuzziya Tev. fik Bey Merhumun (Mecmuai Ebuzziya) daki (Kahvehaneler) makalesine balcınız: Numara: 130, 131.) ¡ “ ' ¿ C0 ^ m , ’ f1 L» t f * .

.

4

>-I l û i * r l * *-*0*jM J« / *•'-* A . L ; , ’ - j * I > I ^- 4 z . * t . M--- ---- . - i

(7)

O zamanlar gazino denilen bu kahvelerde Ramazanları her gece vesair günlerde de Cuma ve pa zar geceleri Istanbulun en meşhur sazendeleri çalar ve okurlardı. Sa­ hura kadar oioruldtığu için kahve, şurup bir kuruş alınırdı. Saz hak. ki olarak da ayrıca iki kuruş ver. mek mecburiyeti vardı.

Ebuzziya Tevfik Bey diyor ki: “Müdevver bir tepsi derununda zarftı bir fincan, bir ufak şişe çi çek suyu, bir de altın gibi parlak cezvede pişmiş kahve getirilir, bir sehpa üzerine bırakılırdı.,,

Sadullah Paşa, Hersekli Arif Hikmet, Namık Kemâl, Leskofçar lı Galip ve Kâzım Beyler gibi dev. riıı şiir ve san’at adamları da bu kahvelere devam ederler, şiirler o. kuyarak, tarihten ve günün işlerin­ den bahsederek vakit geçirirlermiş. Istanbulun iyi kahve pişirilen yerlerinden birisi de Süleymaniye- deki (Tiryaki Çarşısı) ndaki sıra kahveleriydi. Fakat buraya devam edenlerin çoğu afyonkeşler olduğı için, kahve meraklıları uzun saat ier oturmazlar, kahvelerini içere!' giderlerdi.

O devirlerde, kahve tavada kav rulur, el değirmeninde çekilere! taze taze pişirilip müşterilere ve­ rilirdi.. Muhakkak ki, en lezzet! kahve budur. Dibek ve makine ih çekilen kahveler, bu metaın lezze tini bozmuştur. Ve kahvenin zev kini, lezzetini anlamak için mu hakkak bakır cezvede pişirmelidir

Eski kahve tiryakileri. îstanbu- lun hangi semtinde iyi kahve pişi­ renler varsa onları bilirler^ Mesel? Edirnekapıya, Uskiidara gidip o, ralarda kahve içerlerdi

Bir siyek sulhitelki

M eclisinde akde mi gül şekken ki şirin meştibar ikram olur

Referanslar

Benzer Belgeler

Dünya’n›n veya gökkürenin ku- zey kutbundan bak›ld›¤›nda, Dünya kendi etraf›nda da, Günefl’in etraf›nda da ayn› ve saatin tersi yönde dönüyor.. Bir baflka

Topal Sıdıka ve Arap Ahmed Gene plâklarda (Memo), (Kuzu), (Kesik kerem) gibi dağîleri; semai, koşma, destan kabilinden soloları bu­ lunan bir ahbar vardı ki

Günümüzün en popüler değerlendirme sistemi olarak kabul edilen 360 derece değerlendir- me sistemi gücünü, farklı kaynaklardan elde edilecek olan sonuçların daha objektif

Viyana’ daki kahve evleri iki resimde de görüldüğü gibi restore yeniden boyama ve içindeki yazılar hep değiştirilmiştir. İçindeki yazılar ve sözler Kolschitzky’ a ait

MABEYN BEKLEME SALONU — Muayede Salonu ve Veliaht Dairesin'den sonra sarayın en önemli bölümü olan Mabeyn Dairesi, büyük salonlardan meydana gelmiş­

[r]

Yıldızına çok yakın yörüngelerde dolanan gezegenler aşırı sıcak, yıldızına çok uzak yörüngelerde dolanan gezegenlerse aşırı soğuktur.. Bir yıldızın etrafındaki

Ağaoğlunun cenaze merasimine Büyük Millet Meclisi azalarmdan bir çok zevat, Vilâyet, Üniversite ve bilû- mum ilmi teşekküllerinin mümessil- lerile kendisinin