9
—
0---
,---A
' O ı» t-'* * * *I* V
S O H B E T L E R
* T Îo . a ş ma
Bayburddan Gümüşhaneye doğ ru... Kimbilir bu iki kelime okur larıma ne kadar ıraklık hayali ve
rir? Halbuki bir perşembe günü
on bir buçukta Ankaradan uçağa
bindim. Bir saatte Kayseri, bir
saatte Malatya, yirmiş beş dakika da Elâzığ, bir saatte Erzurum ve hemen bir cip arabasına atlayınca akşam yemeğine Bayburdda idim. Bunca para harcadığımız bu transit yoluna yeteri kadar bakım masrafı vermediğimiz belli... Bazı parçalar göçmüştür, taşları fırlamıştır veya oyulmuştur. Fakat büyük bir kıs
mı, hele Gümüşhane ile Trabzon
arası henüz iyidir. Üzerinde üç
otel yapmışız. İrana karşı mane
vî bir külfet altına da girmişiz-
Devlet otobüsleri işletiyoruz. Ne
olur, şu yapılmış olanları bir dü
zeninde tutabilsek .. Çünkü yol,
bu vatan parçasının şimdilik he men herşeyidir.
Bu yolun bir ucu Erzurumda
demiryolu durağına, bir ucu Trab-
zonda denize, henüz taş döşen-
miyen bir kolu da daha kısa yol dan Erzincana çıkar. İmdi karakış bastı mı, Zigana . denizyolunu, Kop
Trabzon yolunu ve İspikör da
ğı Erzincan yolunu günlerce, haf talarca tıkar. Tipinin yollar üstü ne yığdığı kar, hazan, yedi metre
yi bulur. Bir şoför: *— Bu kış
rrabzondan Bayburda on iki gün de geldim,» diyordu. Saat başına hemen hemen iki gün... Ne kar makineleri, ne de yol amelesi kâr
etmez. Acele işi olanların adam
koşulu kızak veya sedyelerle Kop dağını aştıkları vardır.
Fatih
Rıfkı
Dağlar arasından ve sular yanın dan geçiyoruz. İklim güzel, tabiat
güzel... Yalnız bütün dağlar so
yulmuştur. Çam ormanları yolsuz ve erişilmez sapa ve yüksek tepe lerde kalmıştır. Geçen sene kaza ları dolaşan bir dostuma bir köylü
demiş ki: *— Efendi, bizim or
manlarda vaktile kuş uçamazdı.
Şimdi kaçan tavşanın kıçını görü yoruz! Devlet , bunun bir çaresini bulsa...»
Yolda iki üç kişi... Gene ve sağ lam köylüler... Kamyonu durdur-
tarak şoföre: *— Bizi Trabzona
götürür müsün?» diye soruyorlar.
Adam başına iki buçuk lira...
»— Birer buçuk verelim. Fakiriz.
İştanbula iş aramağa gidiyoruz.»
İlkbaharda uçsuz bucaksız ziraat
topraklarından büyük şehirlere
doğru bu göç bize neler düşündür melidir? Bilâkis, aksine bir insan akım olmalıydı. Doğuyu kalkındır
ma, iki üç yıldanberi hepimizin
parolası olmuştur. Bu parola, söz den hemen işe geçmelidir. Bura larda derler ki: *— Rejimin güneşi
doğudan kalktı, batıya ışık saldı,
bizler gölgede kaldık!» Bunun ya kın zamanlara kadar kolay bir ce vabı vardı: «— Hayır, rejim doğu yu ihmal etmemiştir. Fakat bütün gayretlerini en başta doğuya ulaş mak uğruna harcamıştır. Tren Er- zuruma vardıktan sonra da harb çıktı. Ankaradan Erzuruma kadar dökülen yüz milyonlar doğuyu kal kındırmanın ilk şartını yerine ge tirmek için harcanmıştı.»
Ama şimdi bu özür ömrümü ta mamlamıştır. Bütün doğu illeri a-
ı-asmda Gümüşhane de hissesini
beklemekledir.
Yarın öbür gün kazaları dolaş
mağa çıkacağım. Şimdilik yalnız,
Türk folkloruna en derin gönül
seslerinden birini veren Bayburdla, elmalık ve sulak Gümüşhaneyi bir
defa daha gezdim. Vadilerdeki
bahçeler beyaz bahar çiçeklerile
dolu... Vadi kasabaları, uzunluğu
na kurulmuştur. Gümüşhanenin
bir ucundan öbür ucu on kilomet
re... Yarım saat aşağıdaki Torul
da öyle... Ayın yedisinde Torulun su bayramında bulunacağız. Asır-
lardanberi ilk defa kasabaya su
getirilmiştir. Yol boyu ve mahalle ler bol içme suyu çeşmelerde do natılmaktadır.
Bu taraflarda en çok hoşuma gi den şey, okuma aşkıdır. Gümüşha- nede çocukların yüzde doksanı o- kula gitmektedir. Bunun bir sebebi
de, ancak maden işletmelerinden
ve ucuz elektrik enerjisine daya nan yerli endüstriden başka geçim
vasıtası bulcpmak imkânı olmı-
yan halkın çocuklarını resmî veya
serbest meslekler için hazırlama
zorunda olmasıdır. Merkez ve ka zalardaki orta okullarm bir lisesi
olmadığından, erkek çocuklar İs-
tanbula veya başka büyük mer
kezlere gittiği için, evlenme yaşın da bir çok gene kızlar evlerde kal
maktadır. Binası hazır olan Gü
müşhane lisesini açmak, buranın başlıca ihtiyaçlarından birini kar şılayacaktır.
Bunun büyük bir mesele oldu ğunu sanmayınız. Tipi vuran yol
kısımlarına kamyon geçecek ka-
dar, hattâ ahşabdan, tüneller, yapıl sa, transit yolu üzerinde ulaştır manın bütün yıl bir saat bile dur- | mıyacağına şüphe yok. Bu tüneller den biri şimdi Ziganada yanılmak- ,
ladır. Hepsinin, daha sağlam ve
dayanıklı malzeme ile, iki milyon j
liraya çıkabileceğini mühendisler den öğrendim. Doğu kalkınmasın
da Gümüşhane ilinin ilk hissesi,
transit yolunu daha geniş ve Ame rikan çeşidi yola çevirmek, ve bu tünelleri de yapmak olmalıdır.
Bayburddan geçen Çoruh ve
Gümüşhaneden gecen Çarşit sula
rı, ucuz ve bol elektrik enerjisi
almağa elverişlidir. Nitekim Gü
müşhane elektriği sudan alınmış
tır. Aynı tesisler Baydın«Ma da,
kurulmak üzeredir. Gümüşhane
ilinin geleceği, zengin madenlerinin işletilmesine ve pek iyi kalitede
pancar yetiştiren ovalarının, bir
şeker fabrikasilc. değerlendirilme sine bağlıdır. Gümüşhane elmala rının büyük bir kısmı ziyan olup gitmektedir. Halbuki yemiş Usare lerinin en iyisi elma suyudur. El ma şarabının da methini hepimiz
duymuşuzdur. Bunlar pahalı te
sisler değildir. Fakat Gümüşhane yemişçilerinin belini kolayca doğ-Irulta bilir.
Bayburddaki transit oteli Çoruh kıyısındaki geniş caddenin üstün
de ve ağaçlıkların karşısmdadır.
Anadolunun bir çok büyük mer kezlerinde bile bu rahatı bulamaz sınız. Nedense, Anksramn hemen hemen iki misli yükseklikte bulu
nan bu şehirde otelin alt ve üst
katları çini döşenmiştir. Isıtma dü
şünülmemiştir. Otellerin ikisinde
de zil yoktur. Gümüşhane otelinin yatak odalarına elektrik bile ve rilmiştir. Mal sahibi Demiryolları nın bu eksikleri tamamlaması güç şeyler midir?
Karstan Trabzona kamyonlar eş
ya ve yolcu taşıyıp durur. Bir
kamyonun şoförü yanında yer bu
larak, Gümüşhaneye geliyorum.