• Sonuç bulunamadı

Prens Bismark ile bir Türk gazetecisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Prens Bismark ile bir Türk gazetecisi"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Prens Bismark ile

bir T ürk gazetecisi

Yazan*. Yüz tene evvelki gazetecilerden Basiretçi Ali Efendi U1 Efendinin ‘lftanbulda yarım asırlık vekayii miihimme,, isimli

hatıratından nakledilmiş beş on yaprak

Âli paşa yol harçlığı olarak 500 altın verdi . "Alafrangalığa

özenm eyin! türkluğümüzim hususiyetlerini muhafaza edin!,

. Rüşvet alan gümrük memurları - Berlin... - Bismarkm peşin

de AvustralyalI hafiyeler . İîk mülakat - Bismarkın masasın,

da Türk tütünü . İstanbul şivesile türkçe konuşan Bismarkm

hususî kâtibi

2

-'‘Ertesi gün sadrazam Âli pa­ şanın Bebekteki sahilhanesine g;- dip keyfiyeti arzettim. Fevkalf- de mahzuz oldu:

— Şize Türk milleti namına te­ şekkür ederim. Bismark gibi bü­ yük bir adamın bir Türk gazete­ cisine iTtifati y e onu hususî mi - safiri olarak Berline daveti mü­ him bir hâdisedir. Vakit geçir - meyi.p hemen gidiniz.. Yalnız a - lafranga hareketlere özenmeyin.. Türklüğümüzün hususiyetlerini muhafaza edin!..

Paşanın huzurundan çıkınca mü hürdarları Mustafa bey beni k er- di odasına götürdü. Paşaya, yol masrafımızın Almanya tarafından ödeneceğini arzetmiş olduğum halde, mühürdar “ sadrazam paşa hazretleri yol harçlığı olarak ve - riyorlar...,, diye elime bir çıkın para verdi, saydım, beş yüz al - tın!. .

Ertesi gün de Almanya sefaret­ hanesine giderek, Berlin seyahe- timize sadaret tarafından memnu­ niyetle müsaade olunduğunu ve üç güne kadar Tuna yoluyla ha - rekeÇ. edeceğimi söyledim. Elçi, yol harçlığımız olarak, bankadan alınmak üzere on bin franklık bir çek verdi:

— Sadrazam hazretleri yol harçlığı olarak beş yüz altın ver­ diler..

Diye çeki almak istemedim. Kayzerling cenapları:

— Prensin bana emirleridir.... Lütfen kabul buyrun.

'-“ 'blye-'Târar etti. - .

• Üç gün sonra matbaamızın frarrtttca ve almanca mütercim - terbiden Serafim efendiyi yanıma alip Nemçe vapuruyla Varnava, c- radan trenle Rusçuğa gittim. Nemçenin Tuna vapurlarından bi­ risine bindim. Ertesi günü Vidine vanaştılc. O zamanlar babam Vi- iinde naipti. Bir hafta kadar Vi - .Ünde kaldım. Sonra yine Tuna vapuruna binerek Tamşvara çık - tim. Gümrükte sandığımı aradılar, îstanbuldan okkasını üç liraya al- d'ğım üç okka Yenice tütünü için sekiz lira gümrük istediler! Ote'- ciye dert yandım:

__ îki lira verin! Size tütünle­ ri getireyim !

Dedi. Verdik, tütünler derhal geldi! O gece trenle Peşteye var dik. îki gece kalıp Bodini ve Peş- teyi gezdim. Vivanaya muvasala - tunda sefirimiz Halil Şerif paşayı ziyaret ettim . Seyahatimin sebe bini öğrenince fevkalâde memnun oldu, bana bir kolaylık olmak ii zere:

— Buraya bir günlük yolda Gaştayn derler bir köyde kaplı - çalar vardır. İmparator Vilhelm on gündenberi oradadır. Prens Bis mark da beraber. Berline kadar gitmektense Gaştayna gitmek si­ zin için kolay olur.

Dedi. Bir posta arabasına bini.p Salzburg üzerinden Gaştayna vâ - sil oldum. O g ece bir otelde kalıp ertesi gün prens Bismarfun otur- duğu otele vardım. Prensin müs­ teşarı hassı olan mösyö Küllerin odasına gidip kart vizi.timi ver - dim. Bu zatm, seyahatimden ma­ lûmatı varmış, kartımı prense gös termiş:

Prens:

“ — Biz burada ecnebi memle - ketinde, Avusturyada bulunuyo ­ ruz. Bir ecnebi ile görüşemeyiz. Fakat üç. güne kadar imparator hazretlerde Berline dönüyoruz. Oraya gelsinler. Orada görüşü - rüz!..„ buyurdular.

Dedi. Biz de tekrar araba il Viyanaya döndük. Prens Bismar kın bizimle Gaştaynda görüreme- diklerinin sebebini ihtisas erba - bından sordum. Bismarkm kiminle görüştüğünü, nerelere gittiğini her gün kafiyelerin V ivans'"' » nal ettiklerini öğrendün... B e r i­ ne vardığımın ikinci günü otelciyi çağırıp imparatorun Gaştayndan dönüp dönmediğini sordum. Dön - düğünü bildirdi:

— öy ley se prens Bismarkm hususî hanesini bilir bir arabacı

getndni

Dedim. Bir araba geldi. Sera - fimle bindik. Konağa geldik. Bizi alt katta bir odaya koydular. Bir az istirahatten sonra kartımı iste­ diler. Verdim. Derhal bir mösyö geldi. Bana türkçe aşinalık edip hal ve hatır sordu. Tercümanımı bırakıp beni yukarıya çıkardı. Bir salona girdiğimiz sırada:

— Aman mösyö., dedim. Ben prens hazretlerini yüzce tanımı - yorum. Şayet yanlarında birkaç zat bulunmaktaysa beni kendile • rine takdim ediniz ki tammış öle­ yim.

— Hayır., dedi. Sizi yalnız ka­ bul ediyorlar..

Odaya girdik. Bismark ayakta idi. Benim sırtımda o zamanın a - laturka setre pantalonu vardı. Yerle beraber temenna ettim. Prens elini uzattı. Elini süitim. Karşılarındaki sandalyeye oturta­ rak önünde bulunan sigaralardan bir tanesini ikram etti. Ben her nekadar sigara içmem dedimse de:

— Türkler sigara içerler. Hem bu tütün, Türk tütünüdür..

Dedi. İkram ettiği sigarayı yak tim. Hangi yoldan geldiğimi, yol­ da zahmet çekip çekmediğimi sor­ du. Tuna yoluyla ve rahat geldi­ ğimi söyledim.

— Fransayla muharebe ettiği­ miz sıralarda Basiretin asıl nüs - halariyle beraber tercümelerini

stanbuldan sefaretimiz vasrtasile getirtip mütalea ederdim.

Vukuatı doğru yazdığınızdan dolayı memnunum.. Ordumuz hak­ kında doğru mütalealarınıza ayrı­ ca teşekkürler ederim. Türklerin Almanlara, Almanların Türklere muhabbetleri vardır...

Dedi. Bu yolda konuşarak kah­ ve içmemiz yirmi dakika kadar devam etti. Müsaade istiyerek a» yağa kalktım:

— Pek acele ettiniz. Yorgun - sunuz. Yine görüşelim!..

Diye müsaade ettiler. Dışarıya çıktığımda tercümanlık eden mös yö ile diğer bir odada oturduk:

— İstanbul şivesile çok güzel türkçe konuşuyorsunuz. Nerede öğrendiniz?

Diye sordum.

— Berlinde şark mektebinde tahsil ettim, İstanbul sefaret.ha nesinde de epeyce bulundum, prens Bismark hazretlerinin huşu si kâtibiyim ve tıb fakültesinin de müdür muaviniyim, adım dok tor Börş'ür!..

Dedi. Oradan beraber kalkıp merdivenden aşağı indik. Mükel lef bir araba gördüm. Serafimi karşımıza alıp Börş ile arabaya bindik, bir daireye geldik; dok

tor:

— Burası prensin misafirhane sidir. Burada misafirsiniz.. İste diğiniz yerleri gezmek için araba daima emrinize hazırdır!

Dedi, veda edip gitti.

Ben, bize tahsis edilen misafir­ hanede tercümanımla beraber turmaktavken öğle yemeğine ça­ ğırdılar. Yemek salonuna gittik. Birkaç mösyö ile beraber yemek yedik. Yemekten sonra arabaya binip biraz gezdik. Bir hafta son­ ra prens tarafından tekrar huzu­ runa davet edildim.,.

Nakleden: Reşat E. KOÇU

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bizim çalışmamızda en sık rastlanan infeksiyon odaklarını %39.5 oranıyla üst solunum yolu infeksiyonları, %11.8 ora- nıyla idrar yolu infeksiyonu, %9.7 oranıyla diş infeksiyonu

Arın’ın filmografisinde gözlemci belgesel olarak tanımlaya- bileceğimiz Tahtacı Fatma (1979) belgeseli ise analog ses kayıt cihazı (Nagra) kullanılarak kaydedilmiş

Bilet, bagaj ve gümrük işlemlerinin ardından saat 09.35'de THY'nin tarifeli seferi ile Graz'dan İstanbul'a hareket. Yerel saat ile 13.50'de İstanbul

HA01 L ankraj› büyük ölçüde düz duvarlarda ve uzatma mesafesi k›sa olan cephelerde tespit sistemi olarak kullan›l›r.. Shimsler ile uzatma mesafesinin yükseltilmesi için

Kafkas-Türk cephesinde harp halinde olan Rus ve Türk hareket orduları arasında askerî hareketlerin kesilmesi şerefli bir sulhun en kısa zamanda elde edilebilmesi için bir

Hasan ile Hülya bahçeye çıktı.. Hasan

Adamın birinin Nasrettin Hoca’ya işi düşer ve Hoca’nın kapısını çalar; ama açan olmaz.. Birkaç saat sonra tekrar gelir,

çok daha güçlü olan lobi silahlarını kullanarak kalkınmış ülkelerdeki tohum yarat ımına dair monopol haklarını güçlendirmek üzere yeni bir saldırıya geçtiler..