• Sonuç bulunamadı

Hz. Peygamber’in Bir Bulut Tarafından Gölgelenmesine Dair Rivayetlerin Değerlendirilmesi / Evaluation of Narratives Concerning Cloud Shading Prophet Muhammed

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Hz. Peygamber’in Bir Bulut Tarafından Gölgelenmesine Dair Rivayetlerin Değerlendirilmesi / Evaluation of Narratives Concerning Cloud Shading Prophet Muhammed"

Copied!
11
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

z. Peygamber, İslam dininin müntesipleri için çok önemli bir şah-siyettir. Onun hayatını doğru okumak ve anlamak Müslümanlar için dini bir zorunluluktur. Çünkü yüceltici veya indirgemeci an-layışlarla İslam Peygamberini rol model olarak benimsemek veya bu rol mo-delliği yeni yetişen nesillere aktarmak almak mümkün görünmemektedir. İndirgemeci anlayışlar onun peygamberlik özelliklerini yok sayarken yü-celtici anlayışlar, onu mucizeler halesinde hareket eden bir peygamber ola-rak tasavvur etmektedir. Her şeyiyle mucizelerle donatılmış bir peygamber görmek isteyen müşrikler, zaman zaman Allah Rasûlü’nden mucize talep-lerinde bulunmuşlar,1bunun ötesinde yeme, içme, alışveriş yapma gibi te-mel insanî özellikleri dahi onda görmek istememişlerdir.2

Bu bağlamda Hz. Muhammed’in gerek risâlet öncesi gerekse risâlet son-rası dönemde yaşadığı olağanüstü olaylar ve bu olaylar ile ilgili rivâyetler,

Hz. Peygamber’in Bir Bulut Tarafından

Gölgelenmesine Dair Rivayetlerin

Değerlendirilmesi

Ö

ÖZZEETT Hz. Peygamber’in mucizeleri İslam tarihinde tartışılan hususlardan birisidir. Allah Rasûlü’nün mucizeleri onun beşerî yönüyle ilgili bir husustur. Bu konuda onu beşer üstü görenler ile onu sadece beşer olarak görenler farklı mucize anlayışına sahip olmuşlardır. Mucize konusunda ele alınması gereken rivayetlerden birisi Hz. Peygamber’in bir bulutla gölgelenmesine dair rivayetlerdir. Bu çalışmada söz konusu rivayetler ele alınacaktır. Bir bulutun Allah Rasûlü’ne gölge yaptığına dair rivayetler önce senet tenkidi sonra metin tenkidi ile incelenecektir. Üçüncü bölümde bu tip rivayetlerin doğuş sebepleri söz konusu edilecektir.

AAnnaahh ttaarr KKee llii mmee lleerr:: Hz. Muhammed, mucize, bulut, gölgeleme, rivayet, anlatı

AABBSS TTRRAACCTT Prophet Muhammed's miracles are one of important subjects discussed in the history of Islamic thought. Undoubtedly his miracles are related to his human side. There are two differ-ent evaluations in this point. While some scholars accept him as a superhuman, the others regard him only as a human. One of the accounts that must be taken into consideration is to shade clouds him. In this study, we will try to examine the narratives regarding this theme. These accounts firstly will be examined acoording to sanad and text criticize in turn. Then we will study the reasons of rising these accounts also.

KKeeyy WWoorrddss:: Prophet Muhammad, miracle, cloud, shading, account, narrative

JJoouurrnnaall ooff IIssllaammiicc RReesseeaarrcchh 22001111;;2222((11)):: 4444--5544

Yrd.Doç.Dr. Mithat ESERa

aTarih Bölümü,

Muş Alparslan Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi, Muş Ge liş Ta ri hi/Re ce i ved: 10.11.2010 Ka bul Ta ri hi/Ac cep ted: 23.12.2010 Ya zış ma Ad re si/Cor res pon den ce: Yrd.Doç.Dr. Mithat ESER Muş Alparslan Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Muş, TÜRKİYE/TURKEY mithateser@hotmail.com

Cop yright © 2011 by İslâmi Araştırmalar

(2)

müs lü man la rı ta rih bo yun ca il gi len di ren bir ko nu ol muş tur ve öy le gö rün mek te dir ki bun dan son ra il gi len dir me ye de de vam ede cek tir. Hz. Pey gam ber ’in ha ya tı bo yun ca ola ğa nüs tü bir tec rü be ya şa -ma dı ğın dan tu tun da onun her an mu ci ze ler gös te ren hat ta ye me si ne, iç me si ne, yü rü me si ne va-rın ca ya ka dar ola ğa nüs tü lük ler le do lu bir ha ya tı ol-du ğu nu sa vu nan la ra ka dar pek çok gö rüş ve dü şün ce ser de dil miş tir.3Hz. Pey gam be ri da ha iyi ve doğ ru an la mak adı na ya pı lan bu ça lış ma lar önem li dir an cak bu olay la rı müs ta kil bir şekil de ve de ği şik bo yut la rıy la in ce le mek ge rek mek te dir. Sağ-lık lı ve doğ ru bil gi le re an cak böy le ula şı la bi le ce ği ka na a tin de yiz.

Bu ça lış ma da, Hz. Pey gam be rin risâle ti ile ilişki len di ri len ve onun yü rü me si es na sın da bir bu lut -la göl ge len di ği ne da ir rivâyet ve gö rüş ler de ğer len di ri le cek tir. Rivâyet ler se net ten ki di ne ta -bi tu tul duk tan son ra, me tin ten ki di ile söz ko nu su rivâyet ler in ce le ne cek tir.

I) BİR BULUTUN HZ. PEYGAMBER’İ

GÖLGELEDİĞİNE DAİR RİVAYETLERİN

SENET TENKİDİ

1) RÂHİP BAHÎRA RİVÂYE Tİ

Bu ko nu da ki ilk rivâyet, Hz. Pey gam ber ’in on iki yaş la rın da am ca sı Ebû Tâlib ile be ra ber Şam ’a doğ -ru yap tı ğı yol cu luk la il gi li meş hur rivâyet tir.4Bu rivâyet te söz ko nu su râhi bin Hz. Mu ham med ’i (as) ge le cek te ki bir pey gam ber ola rak ta nı ma ve bil me işa ret le rin den bi ri ola rak onun bir bu lut ta ra fın dan göl ge len di ril me si an la tıl mak ta dır. Hiç şüp he siz Râhip Bahîra ola yı çok de ği şik yön le riy le tar tı şı lan bir rivâyet tir. Biz bu rivâye tin de tay la rı na gir me -den sa de ce ko nu mu zu il gi len dir di ği kıs mıy la bu ola ya de ği ne ce ğiz. Bu rivâye tin se net açı sın dan sa -hih ola rak de ğer len di re ce ği miz bir yol la nak le di lip nak le dil me me si ça lış ma mı zın ilk prob le mi dir.

Ko nuy la il gi li rivâye ti nak le den ilk eser İbn İs-hâk’ın Sîre ti’ dir.5İbn İshâk bu rivâyet le il gi li bi ze her han gi bir se net ver me mek te dir. Üs te lik İbn İshâk beş yer de Râhip Bahîra ola yı nı an la tır ken ha -dis il mi açı sın dan tem riz si ga sı di ye ta bir edi len “Fîmâ ye z‘ umûne/ze ‘ amû” (id di a et tik le ri ne gö -re/id di a et ti ler) şek lin de ifa de ler kul lan mak ta dır.6

Ta rih ki tap la rı ge nel ola rak bu rivâye ti İbn İs-hâk’tan nak le der ler. Ta berî, söz ko nu su ola yı iki ay rı rivâyet le bi ri ni Tirmîzî’den di ğe ri ni ise İbn İs-hâk’tan nak let mek te ve İbn İshâk’ın bu rivâye ti tâ-biînden Ab dul lah b. Ebû Bekr b. Mu ham med’ den (135/752) al dı ğı nı söy le mek te dir.7Do la yı sıy la ge -rek İbn İshâk’tan nak le di len ge -rek se Ta berî’de ol-du ğu gi bi onun Ab ol-dul lah b. Ebî Bekr ’den nak let ti ği rivâyet ler mu ‘ dal ha dis8ol mak ta dır ve ha dis tek ni ği açı sın dan bu tür rivâyet ler en za yıf ha dis tür le -rin den dir.

İbn İshâk’ın dı şın da ola yı baş ka bir se net le bi -ze nak le den di ğer bir ta rih çi ola n9 İbn Sa ‘d ’ın, Râhip Bahîra ola yıy la il gi li ak tar dı ğı iki rivâyet ten sa de ce bi rin de Hz. Pey gam ber ’in bir bu lut la göl ge -len me si ifa de si yer al mak ta dır.10İbn Sa ‘d ’ın rivâye -ti Vâkıdî’ye da yan mak ta dır ki Vâkıdî, ha dis çi ler ta ra fın dan şid det le eleş ti ri len bi ri dir ve onun rivâ-yet le ri za yıf ol mak tan kur tu la ma mış tır.11Üs te lik söz ko nu su rivâyet Dâvud b. Hu sayn 12(135/752) ile son bul mak ta dır ve onun la Hz. Pey gam ber ara sın -da en az iki râvî ko puk tur ve söz ko nu su rivâyet İbn İshâk ve Ta berî rivâyet le ri gi bi mu ‘ dal ha dis ol-mak ta dır.13

Râhip Bahîra ola yıy la ala ka lı en sa hih rivâyet ise 14İbn Ebî Şey be ve Tirmîzî rivâye ti dir.15Bu ri-vâyet le il gi li Tirmîzî “Ga rip, ha sen bir ha dis tir. Onu sa de ce bu ta rik ten bi li yo ruz.” de ğer len dir me sin de bu lun mak ta dır. Tirmîzî’ye gö re ha sen ha dis is na -dın da ya lan söy le mek le it ham edil miş bir râvî bu-lun ma yan, şaz ol ma yan ve ben ze ri baş ka ta rik ler den rivâyet edi len ha dis tir. Tirmîzî’nin isna dı mut ta sıl ol ma yan ha dis le ri ha sen ola rak ni te -len dir di ği de ifa de edil miş tir.16 Ga rip ha dis ise se ne di nin her han gi bir ye rin de râvî sa yı sı bi re dü şen ha dis tir ve ha dis alim le ri ta ra fın dan hoş gö rül -me miş tir.17

Tirmîzî’nin ifa de si, rivâye tin sa hih şart la rı nı ta şı ma dı ğı nı an lat mak ta dır. An cak, Hâkim rivâye -tin sa hih ol du ğu nu, Bu ha ri ve Müs lim ’in sıh hat şart la rı na uy gun ol du ğu hal de on lar ta ra fın dan nak le dil me di ği ni söy ler.18İbn Ha cer rivâye tin bü -tün râvîle ri nin si ka ol du ğu nu be lirt miş tir.19Süyûtî ha di sin sıh ha ti ni or ta ya ko yan şahid rivâyet le ri ol-du ğu nu söy ler ve bun lar dan bir ka çı nı zik re der.20

(3)

Bu olum lu de ğer len dir me le re rağ men se net le il gi li olum suz gö rüş ler de mev cut tur. Tirmîzî rivâye ti nin ilk râvîsi Fadl b. Sehl elA‘ rec (255/869) ha -dis alim le ri ta ra fın dan ge nel ola rak si ka ka bul edil mek le bir lik te, kay nak la rı mız da Ebû Dâvûd’un “On dan rivâyet te bu lun mam. Çün kü cey yi dü’lha -dis tir.” sö zü rivâyet edil mek te dir.21 Ha di sin ikin ci râvîsi, hak kın da en çok ko nu şu lan ki şi dir. Ab dur -rah man b. Gaz van Ebû Nûh Kurâd (207/822) is-min de ki bu râvî ile il gi li eleş ti ri ler da ha çok mün ker rivâyet le ri ve fert rivâyet le ri ile ala ka lı -dır.22Ze hebî onun Bahîra ola yıy la il gi li rivâye ti ni de mün ker rivâyet le ri kap sa mın da de ğer len di rir23 ve bu rivâye ti için “Bu ger çek ten mün ker bir ha-dis tir.” ifa de si ni kul la nır.24Ebu’lAbbâs on dan baş -ka bu nu an la tan kim se gör me di ği ni söy le mek te,25 kıs sa çok meş hur ol du ğu için bun dan kas tın kıs sa nın ko puk ol ma yan se ne di ol du ğu ifa de edil mek te -dir.26Bu ra dan da an la şı lan kıs sa nın ko puk ol ma yan tek se ne di nin bu se ned ol du ğu dur.

Rivâye tin di ğer râvîle ri gi bi ge nel ola rak si ka ve sadûk ka bul edil me si ne kar şın râvî Yu nus b. Ebî İshâk el-Kûfî (152/770) de “On da şid det li gaf let var dır.” “Sadûktur an cak onun la de lil ge ti ril mez.” “Ha dis le rin de ızdı rab var dır.” gi bi ifa de ler le cerh edil miş tir.27 Ebû Be kir b. Ebî Mûsâ el-Eş ’arî (106/724) ile il gi li İbn Sa’d onun az ha dis rivâyet et ti ği ni ve za yıf ka bul edil di ği ni söy ler.28Ze hebî de İbn Sa’d dı şın da onu za yıf ka bul eden bi ri si ni bil-me di ği ni, onun sadûk ol du ğu nu be lir tir.29

Söz ko nu su rivâye tin sahâbî râvîsi ise Ebû Mûsâ el-Eşârîdir ki o ne bu va kı a yı gör müş ne de ola yı kim den duy du ğu nu ha ber ver miş tir.30Bu hu-su sa te mas eden İbn Kesîr, ha dis te ki ga rip lik ler ara-sın da ha di sin sahâbe mür sel le rin den31 ol ma sı nı sa yar ve bu na se bep ola rak da onun hicrî ye din ci yıl da, Hay ber ’in fet hi yı lın da Rasûlul lah ’ın ya nı na gel me si ni gös te rir. İbn Kesîr her ha lü kar da ha di sin mür sel ol du ğu nu be lir tir ve “Muh te me len Ebû Mûsâ bu nu Hz. Pey gam ber’ den ve ya sahâbe nin bü-yük le rin den din le miş tir. Olay her kes ta ra fın dan bi-li nen, halk ara sın da yay gın ve meş hur bir me se le ol du ğu için Ebû Mûsâ bu nu hal kın ağ zın dan din-le miş de ola bi lir.” der.32

Ge nel ola rak rivâye tin bü tü nüy le il gi li en yo -ğun eleş ti ri ler, Ze hebî’den gel miş tir. Söz ko nu su

ri-vâyet le il gi li “Ben onun uy dur ma ol du ğu nu, di ğer ba zı rivâyet le rin ise ba tıl ol du ğu nu sa nı yo rum.”33 di yen Ze hebî Târîhu’l-İslam ad lı ese rin de bu ola-yın baş lı ğı na “in sah ha== şayet sa hih se ”34kay dı nı ko ya rak rivâyet le il gi li şüp he si ni ifa de et miş tir.35

Tir mizî rivâye ti nin son kıs mın da yer alan “Ebû Tâlib onu Ebû Be kir ve Bi lal ile ge ri gön der miş tir.” iba re si nin ise ne re dey se bü tün alim ler ta ra fın dan rivâye te son ra dan da hil edil di ği, tek nik ta bir le bu ifa de nin idrâc ol du ğu ka bul edil miş tir.36

Özet ola rak ver me ye ça lış tı ğı mız bü tün bu de-ğer len dir me ler den an la şı lan Râhip Bahîra ola yı ile il gi li en mu te ber rivâyet olan Tirmîzî rivâye ti nin se ne di, ha dis tek ni ği açı sın dan her ne ka dar za yıf sa yıl ma sa bi le sa hih bir rivâyet de de ğil dir. “Za ten Tirmîzî de muh te me len se ned de ki râvîle rin bu za-af la rı nı ve rivâye tin ferd ol ma sı nı göz önün de bu-lun du ra rak, dakîk bir de ğer len dir mey le ha di se ha sen garîb hük mü nü ver miş tir.”37Do la yı sıy la se -ned iti ba riy le ha sen bir ha di sin met nin de bir ta kım ila ve ve ek silt me ler bu lun ma sı nor mal dir. Ge rek ha ta ile ge rek se baş ka ni yet ler le ha di sin içe ri si ne bir ta kım ola ğa nüs tü ha di se le rin gir miş ol ma ih ti ma li Râhip Bahîra rivâyet le ri için son de re ce an la -şı lır ve ka bul edi le bi lir bir du rum dur. Do la yı sıy la bu rivâyet ler de ki ba zı cüm le le re da ya na rak hü küm ver mek de o de re ce yan lış bir an la yış ol sa ge rek tir. Ko nu muz açı sın dan söy le ye cek olur sak ta ma mıy la si ka ol ma yan râvîle rin rivâyet et ti ği bir sahâbî mür-se li ko nu mun da ki ve içe ri sin de idrâcın/ila ve nin bu lun du ğu bu rivâyet ler den ha re ket le “Hz. Peygam ber ’i özel ola rak göl ge le yen bir bu lu tun var lı -ğı ” ka bul edi le bi lir bir an la yış de ğil dir.

2) MEY SE RE RİVÂYE Tİ

Hz. Pey gam ber ’i bir bu lu tun özel ola rak göl ge len -dir me si ile ala ka lı ikin ci rivâyet, Hz. Pey gam ber ’in Ha ti ce bt. Hu vey lid adı na onun kö le si Mey se re ile bir lik te ger çek leş tir di ği Şam yol cu lu ğu rivâye ti dir. Bu rivâyet de Râhip Bahîra ola yı na ben ze mek te dir. Hat ta bu ra da ki râhi bin is mi de ki mi le ri ne gö re Ba-hîra, ki mi le ri ne gö re ise Nestûrâ’dır. Ko nu muz la ala ka lı olan kı sım ise bu rivâyet te de Hz. Pey gam -ber ’i gü ne şin ha ra re tin den iki me lek ko ru mak ta dır ve bu göl ge len me ha di se si ge rek râhip ge rek se Mey se re ta ra fın dan gö rül müş tür. Di ğer ta raf tan bu

(4)

râhip bir ağa cın al tın da Hz. Pey gam ber ’in otur du -ğu nu gör müş, O’ nun kim ol du -ğu nu sor muş ve Mey se re’ ye ‘’ Bu ağa cın al tın da ne bi ler den baş ka sı otur ma dı.’’ di ye rek on la rı Şam ’a git me me le ri için uyar mış tır. Üs te lik Mek ke’ ye ge ri dö nül dü ğün de Mey se re, râhi bi ve bu lu tun Hz. Pey gam ber ’i göl ge-le me si ni Ha ti ce bt. Hu vey lid ’e an lat mış tır.38

Mey se re rivâye ti ha dis kay nak la rın da geç me mek te dir. İbn Sa ‘d ha riç bü tün ki tap lar, söz ko nu -su rivâye ti İbn İshâk’tan nak let mek te dir, an cak İbn İshâk bu rivâye ti se net siz ver di ği gi bi üs te lik iki yer de “Fîmâ ye z‘ umûne ” (id di a et tik le ri ne gö re) ifa de si ni kul lan mak ta ve bun lar dan bi ri si ni özel lik le bi zim ko nu muz olan iki me le ğin Hz. Pey gam -ber ’i göl ge len dir me si ile il gi li kı sım da kul lan mak ta dır.39

İbn Sa ‘d, rivâye ti yi ne Vâkıdî’den nak let mek -te dir ki,40onun ha dis çi ler ta ra fın dan şid det le eleş ti -ri len bi -ri ve -rivâyet le -ri nin za yıf ol du ğu yu ka rı da geç miş ti.2Vâkıdî’nin söz ko nu su rivâye ti ken di sin -den nak let ti ği ki şi Mûsâ b. Şey be’ dir. Onun la il gi li Ah med b. Han bel ha dis le ri nin mün ker ol du ğu nu ifa de et miş tir.41Mûsâ b. Şey be’ nin rivâye ti al dı ğı râvî Umey ra bt. Ubey dul lah b. Ka ‘b, Mûsâ’nın ba-ba sı nın ha la sı dır ve ara la rın da öğ ren ci-ho ca iliş ki si var dır.42An cak Umeyrâ’nın du ru mu ile il gi li bil gi -le re rast la ya ma dık.43Ha di sin di ğer râvîsi Üm mü Sa -‘d bt. Sa -‘d b. er-Re bi ‘ kü çük yaş ta bir sahâbî ha nım dır.44Umeyrâ’nın on dan rivâyet te bu lun du -ğu na da ir bir bil gi ye de ula şa ma dık. Rivâye tin son râvîsi Nefîse bt. Mün ye (Mün ye an ne si nin is mi, ba-ba sı nın ki ise Ümey ye’ dir) ise Hz. Pey gam ber ’in Hz. Ha ti ce ile ev li li ğin de ara cı olan ki şi ler den bi ri dir. Kay nak lar onun Hz. Pey gam ber ile soh be ti nin ol-du ğu nu söy ler ler an cak hak kın da faz la bir bil gi yok-tur.45 İbnü’l-Esîr, Üm mü Sa ‘d ’ın on dan rivâyet et ti ği ni söy le mek te dir.46Ze hebî söz ko nu su rivâyet -le il gi li “Bu, mün ker bir rivâyet tir.” de mek te dir.47

Her ha lü kar da bu rivâye tin za yıf bir rivâyet oldu ğu açık tır ve za yıf bir rivâye te da ya na rak iki me -lek ta ra fın dan Hz. Pey gam ber ’in göl ge len di ril di ği ni söy le mek çok zor gö rün mek te dir.

3) ŞEYMÂ RİVÂYE Tİ

Hz. Pey gam ber sü tan ne si Halîme’ nin ya nın da iken, bir rivâye te gö re Halîme’ nin di ğer bir rivâye te gö

-re ise süt kar de şi Şeymâ’nın, Hz. Pey gam ber ’i göl ge-len di ren bir bu lu tun o dur du ğun da dur du ğu nu yü-rü dü ğün de yü yü-rü dü ğü nü gör dü ğü rivâyet tir.48Söz ko nu su rivâye ti bi ze nak le den ilk ta rih çi İbn Sa ‘d’ -dır. Da ha ön ce ki kay nak lar da yer al ma yan bu rivâ-ye tin se ne di nin ilk râvîsi İbn Sa ‘d ’ın ka tip li ği ni yap tı ğı Vâkıdî’dir ki, onun rivâyet le ri nin za yıf lı ğı yu ka rı da ifa de edil miş ti.2İkin ci râvîsi Muâz b. Muham med’ dir ve onu İbn Hıbbân si ka râvîler ara sın -da say mış, İbn Ma ce onun ha di si ni rivâyet et miş tir.49Muâz’ın rivâye ti nak let ti ği ki şi meş hur alim Atâ‘ b. Ebî Rebâh’tır. Onun la il gi li tek problem bir çok ir sal de bu lun ma sı ve mür sel rivâyet le -ri nin de za yıf ol ma sı dır. Ah med b. Han bel, “Atâ‘nın mür sel le ri ni en za yıf mür sel ler ara sın da say mış tır.50Rivâye tin son râvîsi Ab dul lah b. Abbâs’tır. Onun bu ola ya şahit ol ma sı müm kün de ğil -dir; do la yı sıy la İbn Abbâs, Ebû Mûsâ’nın Râhip Bahîra rivâye ti gi bi, bu rivâye ti ya Hz. Pey gam ber’ den ya da di ğer sahâbîler den, üçün cü bir ih ti -mal ola rak da halk ara sın da yay gın ve meş hur bir me se le ol du ğu için bu nu hal kın ağ zın dan din le -miş tir.

Şeymâ rivâye ti de se net iti ba riy le hem za yıf hem mür sel bir rivâyet tir. Do la yı sıy la bu rivâye te da ya na rak Hz. Pey gam ber ’i göl ge le yen bir bu lu tun var lı ğı na hük met mek isa bet li bir yak la şım gö rün -me -mek te dir.

Gö rül dü ğü üze re Hz. Pey gam ber ’i sı cak tan ve gü neş ten ko ru yan bir bu lut ve ya me le ğin var lı ğı na da ir rivâyet ler Hz. Pey gam ber ’in risâlet ön ce si döne me ait rivâyet ler dir. “Ya pı lan ça lış ma lar da Râ su -lul lah (sav)’nin pey gam ber lik dö ne mi için de onu bir bu lu tun göl ge le di ği ne iliş kin her han gi bir rivâ-yet tes pit edi le me miş tir.”51An cak Hz. Pey gam ber -’in Ta if dö nü şü es na sın da şu söz le ri ko nu muz açı sın dan hem is tis na hem de önem arz et mek te dir: “Ba şı mı kal dır dım. Be ni göl ge len di ren bir bu -lut gör düm. Bu Cibrîl idi. Ba na şöy le ses len di: Al lah, kav mi nin sa na olan söz le ri ni ve se ni red de -diş le ri ni duy muş tur. Al lah Teâlâ, on lar la il gi li di-le ği ni yap mak üze re dağ lar la gö rev li me di-le ği sa na gön der di ... ” 52Söz ko nu su rivâyet sa hih bir rivâyet ol mak la bir lik te bu ra da Hz. Pey gam ber ’i gü neş ten ko ru yan bir me lek göl ge len dir me si söz ko nu su ğil dir. Bu açı dan ko nu muz la doğ ru dan ala ka lı

(5)

değil dir. Bu ra da ki hu sus tar tı şı la bi lir ol mak la bir lik -te eğer ka bul edi lir se, çok zor ve sı kın tı lı bir du rum ya şa yan Al lah Ra sü lü’ ne, Ce nabı Hakk ’ın yar dı -mı nı ulaş tır mak üze re bir me le ğin bu lut şek lin de gel me si dir. Va hiy me le ği olan Cebrâîl’in yi ne eğer ri va yet ler ka bul edi lir se, de ği şik su ret ler de Al lah Ra sü lü’ ne gö rün dü ğü bi lin mek te dir. Do la yı sıy la söz ko nu su rivâye ti Hz. Pey gam ber ’i gü neş ten ko-ru yan bir bu lu tun ve ya me le ğin var lı ğı na de lil ola-rak ge tir mek ka na a ti miz ce isa bet li bir hu sus de ğil dir.

II) BİR BULUTUN HZ. PEYGAMBER’İ

GÖLGELEDİĞİNE DAİR RİVAYETLERİN

METİN TENKİDİ

Hz. Pey gam ber ’in bu lut ve ya me lek ler ta ra fın dan göl ge len di ril me si ile il gi li rivâyet ler de iki tür lü me -tin ten ki di söz ko nu su dur. Ön ce lik le rivâyet ler, İs-lam ’ın ge nel dü şün ce ya pı sı açı sın dan ele alı na cak ve na kil le rin içe ri sin de bir ta kım te zat la rın olup ol-ma dı ğı tar tı şı la cak tır. İkin ci ola rak söz ko nu su ri-vâyet le rin, Hz. Pey gam ber ’in ha ya tı bo yun ca gü neş ten ve sı cak tan nor mal bir şekil de ko run du ğu na da ir sa hih rivâyet ler le kar şı laş tı rıl ma sı ya pı -la cak tır.

RİVÂYET LE RİN AN LA ŞIL MA SI İLE İLGİ Lİ PROB LEM LER: Hz. Pey gam ber ’i en azın dan bir kaç ki şi nin için de bu lun du ğu bir an da bir bu lu tun ve ya me le ğin göl-ge len dir me si ak la şunu göl-ge tir mek te dir: Bu ola ya şahit olan in san lar Hz. Mu ham med pey gam ber olun ca onun bir bu lut ta ra fın dan göl ge len di ril me -si hu su su nu ne den gün de me ge tir me di ler? Biz Hz. Pey gam ber ’in ola ğa nüs tü bir şekil de bu lut la göl ge -len me si ne da ir rivâyet ler de ola yın için de yer alan in san lar dan da ha son ra ki dö nem ler de böy le açık-la ma açık-la ra rast açık-la ya mı yo ruz. “Bir çok ki şi nin şahit ol-ma sı ge re ken bir ola yın, tek ki şi ta ra fın dan nak le dil me si ve ha be rin yay gın laş ma ma sı rivâye -tin ten ki di ni ko lay laş tır mak ta dır.”53Ör ne ğin kö le -si Mey se re’ nin an la tı mıy la bu ola yı öğ re nen Hz. Ha ti ce va li de miz, Hz. Mu ham med ’e ilk pey gam -ber lik gel di ği za man onu tes kin ba bın da söz ler söy-ler ken onun ah la kın dan bah set mek te, an cak o gün “Se nin za ten bü yük bir adam ola ca ğın bel liy di. Bu-lut lar bi le sa de ce sa na göl ge ya pı yor lar dı.” vb.

sözler söy le me mek te, en azın dan bu lu tun göl ge le me siy le ri sa let gö re vi ara sın da, son ra ki le rin ya kış tır -ma la rı gi bi bir bağ ve ya il gi kur -ma -mak ta dır.54

Hz. Pey gam ber ’in ken di si nin bu ko nuy la il gi -li bir be ya nı nın ol ma ma sı da ga rip tir. Al lah Rasûlü bu ko nu da ken di si doğ ru dan her han gi bir açık la -ma yap -ma -mak ta dır. Do la yı sıy la Hz. Pey gam ber, ken di si ni göl ge le yen bir bu lut tan ha ber siz ki şi du-ru mun da ol mak ta dır.

Râhip Bahîra rivâye tin de gör dü ğü müz top lu -luk içe ri sin de bu lu tun sa de ce onu göl ge len dir me si, şayet doğ ruy sa ne den di ğer in san lar Mek ke’ den Bus ra’ ya ka dar bu bu lu tu gö re me di ler de bu bu lu -tu ilk ola rak ve sa de ce Bahîra gö re bil di? Ni ye ker-van da ki ler özel lik le Ebû Tâlib bu hu sus ta bir şey söy le me di? Râhip Bahîra rivâye tin de özel lik le her şeyin râhi be söy le til me si ve onun ko nuş tu ru lup di -ğer in san la rın sus tu rul ma sı rivâyet te kur gu sal olay-la rın var lı ğı nı bi ze dü şün dürt mek te dir.

Ge rek Râhip Bahîra ge rek se Şeymâ rivâyet le -rin de bu lut la göl ge le nen Hz. Mu ham med (sav) ağa-cın al tın da otu ru yor. Bir se fer de in san lar ağa ağa-cın al tı na göl ge sin den is ti fa de et mek ama cıy la otu rur -lar. Ker van da ki ler için bu hu sus nor mal ol mak la bir lik te za ten da i mi bir göl ge de olan Hz. Mu ham -med, ni çin ağa cın al tı na otur ma ih ti ya cı his set sin ki? Ne ga rip tir ki, iki rivâyet te de Al lah Rasûlü ağacın al tı na otur tul mak ta dır ki bu bu lut la göl ge len -me si rivâye ti ne ters düş -mek te dir. Ay rı ca ağa cın al tın da otu ran bi ri ni, bu lu tun göl ge le di ği nin fark edil me si de ol duk ça zor dur.

“Bu lut, Hz. Pey gam ber ’e göl ge ya par ken ağaçla rın göl ge si nin ona doğ ru uzan dı ğı na sıl dü şü nü -le bi lir? Bu lu tun göl ge -le me si se be biy -le ağa cın göl ge si nin ol ma sı müm kün de ğil dir.”55di yen Ze he-bî’nin ifa de et ti ği gi bi, ağaç dal la rı nın Rasûlul lah ’a mey let me si ve onu göl ge le me si baş lı ba şı na bir te-zat tır. Ağa cın göl ge le me si se be biy le bu lu tun göl ge-le me si müm kün de ğil dir. Çün kü gü neş ol du ğu za man göl ge söz ko nu su olur. Bu ra da za ten Hz. Pey gam ber için gü neş söz ko nu su de ğil dir ki ağaç ona göl ge yap sın.

Şeymâ rivâye tin de Hz. Pey gam ber ’i bu lu tun de ğil de, iki me le ğin göl ge len dir me si çok da ha ga rip bir du rum dur. Şeymâ ve ya an ne Ha li me, on la

(6)

-rın me lek ol du ğu nu na sıl bil miş tir? Ne den bu ko nu da ha son ra Şeymâ ve Ha li me ile Hz. Pey gam be ri miz ara sın da ba his ko nu su ol ma mış tır? Yıl lar son -ra kar şı la şan bu in san la rın, söz ko nu su il ginç ve aca yip du ru mu ara la rın da pay laş ma la rı ve bu luş ma es na sın da ora da ki in san la ra ak tar ma la rı nor mal bir du rum de ğil mi dir?

Bu rivâyet le rin sıh ha ti ko nu sun da bi zi şüp he ye dü şü ren di ğer bir hu sus da bu ola yın bir kaç za -yıf rivâyet le ve Hz. Pey gam ber ’in ço cuk lu ğu/ genç li ğiy le sı nır lı olu şu dur. Hz. Pey gam ber alt mış üç yıl lık bir ömür sür müş tür, an cak bu olay en faz la üç de fa ger çek leş miş tir. Hat ta bu üç olay ara sın -da -da bu lut la ve ya me lek ler le göl ge len me şek lin de cid di fark lar bu lun mak ta dır. Aca ba Hz. Pey gam ber son ra ki ha ya tın da göl ge ye ih ti yaç his set me miş mi -dir? Sı cak ta ve gü neş te ne yap mış tır? Be şer ica bı nor mal göl ge len me yol la rı na mı mü ra ca at et miş tir yok sa söz ko nu su bu lut la rı ve me lek le ri mi ça ğır -mış tır?

HZ. PEY GAM BER ’İN BE ŞER İCA BI

GÜ NEŞ TEN KO RUN MA SI NA DA İR RİVÂYET LER

Al lah Rasûlü’ nün de ği şik ve si le ler le gü neş ten ve sı-cak tan ko run mak üze re göl ge de otur du ğu na da ir pek çok ri va yet bu lun mak ta dır. Söz ko nu su ri va yet ler, sıh ha ti üze rin de her han gi bir şüp he ye ma -hal bı rak ma mak adı na, sa hih kay nak lar dan se çil miş tir.

a) Mek ke’ de bir çok ezi yet le re ma ruz ka lan Habbâb b. Eret, sı kın tı la rı nı di le ge tir mek üze re Al -lah Rasûlü’ ne gel di ğin de, Hz. Pey gam ber Kâbe’ nin göl ge sin de otur mak ta dır.56

b) Al lah Rasûlü, Kâbe’ nin göl ge sin de na maz kı lar ken Ebû Ce hil ve müş rik le rin ele baş la rı kes-tik le ri bir ko yu nun iş kem be si ni onun üze ri ne bo-şalt mış lar dır.57

c) Bir se fe rin de Ebû Zer, Hz. Pey gam ber ’in yanı na gel di ğin de o Kâbe’ nin göl ge sin de otur mak ta -dır.58

d) Ebû Ram se et-Temîmî ba ba sıy la be ra ber Hz. Pey gam ber ’e gel di ğin de o Kâbe’ nin göl ge sin de otur mak ta dır.59

e) Mek ke’ de Hz. Pey gam ber ’in meş hur Ta if dö nü şün de, kan ter içe ri sin de ka lan Hz. Pey gam

-ber ade ta bir ağa cın göl ge si ne ken di si ni at mış, iki re kat na maz kıl mış ve du a et miş tir.60

f) Hic re tin 3. yı lın da Ga ta fan oğul la rı na ya pı -lan se fer de ya şa dı ğı bir ha tı ra sı nı Câbir b. Ab dul lah şöy le an la tır: “Bu se fer de iken ben bir ağa cın göl ge-si ne otur muş tum. Bak tım ki Al lah Rasûlü gel di. He men ona ‘Ey Al lah ’ın Rasûlü! Göl ge ye ge lin!’ di -ye ses len dim o da gel di.”61 Bu rivâyet le il gi li Mu-vat ta’ yı şerh eden Zürkânî, “Bir göl ge bul duk la rın da sahâbe nin ade ti onu Rasûlul lah ’a ver mek idi.” de mek te dir.62

g) Hz. Pey gam ber, Zâtü’r-Ri ka ‘ se fe rin de iken Câbir b. Ab dul lah şöy le der: “Biz Rasûlul lah ile bir lik te Zâtü’rRi ka ‘ se fe rin dey ken bir ağaç göl ge -si ne gel dik ve ora yı Rasûlul lah ’a bı rak tık.”63Da ha son ra Hz. Pey gam ber kı lı cı nı ağa ca asıp uyu muş ve bir adam Al lah Rasûlü’ nün kı lı cı nı alıp onu öl-dür me ye kal kış mış tır.64Ay nı se fer de muh te me len fark lı bir olay la il gi li Câbir şöy le de mek te dir: Hz. Pey gam ber ’in al tın da ko nak la dı ğı ağaç Se mü re ağa cıy dı ve bu ağaç bü yük ve dal la rı ge niş bir ağaç -tı.65

h) Hz. Pey gam ber Nadîr oğul la rı nın yur du na git ti ğin de on la rın ce vap la rı nı bek ler ken bir du va -rın göl ge sin de otur muş tur.66

i) Hic ret es na sın da Me di ne’ ye gi rer ken, gü neş iyi den iyi ye ken di ni his set tir di ği bir sı ra da, gü neş Al lah Ra sü lü’ ne vu run ca, Hz. Ebû Be kir, el bi se siy -le Al lah Ra sü lü’ ne göl ge yap mış tır.67

j) Hu neyn Se fe ri es na sın da Ebû Ab dur rahmân Fihrî’nin an lat tı ğı na gö re çok sı cak bir gün de ağaç-la rın göl ge sin de sahâbe din le nir ler ken, Hz. Pey-gam ber de ça dı rın da din len miş tir.68 Yi ne Hu neyn ’de öğ le na ma zı nı kıl dı ran Al lah Rasûlü son ra bir ağa cın göl ge si ne geç miş tir.69

k) Ya ‘lâ b. Ümey ye’ nin an lat tı ğı na gö re Ci ‘ ra ne’ de Rasûlul lah ’ın üze rin de ken di si ne göl ge lik ya -pan bir bez par ça sı var ken bir be de vi ona gel miş tir.70

l) Rasûlul lah ve da hac cın da şey tan taş la mak üze re Mi na’ ya doğ ru yo la çık tı ğın da Bilâl, el bi se si -ni Hz. Pey gam ber ’in ba şı nın üze rin de tu ta rak ona göl ge yap mış tır.71Di ğer bir rivâyet te de elin de ki değ nek le ger di ği bir bez par ça sıy la onu göl ge len

(7)

-dir miş tir.72Yi ne Mi na’ da Hz. Ai şe Al lah Ra sü lü’ ne “Ey Al lah ’ın Ra sü lü! Se ni gü ne şe kar şı göl ge le ye -cek bir ça dır ya pa lım mı?” di ye sor muş, Hz. Pey-gam ber de bu nu is te me miş tir.73

m) Hum mev ki in de Al lah Rasûlü in san la ra hut be okur ken, Se mü re ağa cı na bir bez ger mek su-re tiy le Al lah Rasûlü gü neş ten ko run muş tur.74

n) Selmânı Fârisî’nin yer be lirt me den an lat -tı ğı bir rivâyet te Rasûlul lah ile bir lik te bir ağa cın göl ge sin de otu rur lar ken, Hz. Pey gam ber bir değ-nek alır, onun la ağa cı sil ke ler ve yap rak la rı nı dü şü-rür. Ar dın dan “Ne den böy le yap tı ğı mı sor ma ya cak mı sı nız?’ der. As hab-ı ki ram bu nun ne de ni ni sorun ca Hz. Pey gam ber şöy le ce vap ve rir: ‘Na maz kı -lan kim se nin gü nah la rı bu ağa cın yap rak la rı gi bi dö kü lür.’75

o) Ebû Hu rey re, Hz. Pey gam ber (sas) ile Herşâ te pe sin den iner ken Al lah Rasûlü’ nün ayak ka bı sı ko par. Ebû Hu rey re, he men ken di si nin ki ni çı ka rır ve ona tek lif eder. O, ayak ka bı yı al ma yı red de der ve ayak ka bı sı nı ta mir et mek üze re bir ağa cın göl ge-si ne otu rur.76

p) Enes b. Mâlik ar ka daş la rıy la oy nar ken Hz. Pey gam ber onun ya nı na ge lir, ona se lam ve rir ve ona ver di ği mek tup la onu bir ye re gön de rir. Bu es-na da Al lah Rasûlü, Enes ’i bir du va rın göl ge sin de bek ler.77

Bü tün bu rivâyet ler gös ter mek te dir ki Hz. Pey gam ber (sav) be şer ica bı nor mal bir in san gi bi gü neş ten ve sı cak tan ko run mak üze re göl ge ye sı-ğın mış tır.78Söz ko nu su et ti ği miz ço ğu sa hih olan bu rivâyet ler onun bir bu lut ve ya me lek le göl ge len di ril di ği ne da ir za yıf rivâyet ler le kar şı laş tı rıl dı -ğın da hiç şüp he siz sa hih rivâyet le ri al mak uy gun gö rün mek te dir. Rivâyet ler ara sın da bir cem/bir leş -tir me yap mak su re tiy le, her ne ka dar Al lah Rasûlü, be şe ri li ği ica bı gü neş ten ko run mak üze re göl ge ye sı ğın mış sa da, “ola ğa nüs tü bir şekil de ço cuk lu ğun -da bir bu lu tun onu bir kaç de fa göl ge len dir me si müm kün dü r” şek lin de dü şün mek ka na a ti miz ce hiç isa bet li de ğil dir. Çün kü ilk ola rak yu ka rı da arz etme ye ça lış tı ğı mız rivâyet ler içe ri sin de ki tu tar sız -lık lar bu gö rü şü çü rüt mek te dir. İkin ci ola rak cem/bir leş tir me an la yı şıy la “Ni ye ih ti yaç anın da en azın dan asıl mu ci ze ola rak gö rül me si ge re ken dö

-nem ola rak risâlet son ra sın da bir kaç de fa bu olay tek rar et me miş tir?” so ru su zi hin le ri meş gul ede cek ve sağ lık lı bir şekil de bu tu tar sız lık la ra ve so ru la ra ce vap ve ri le me ye cek tir.

O za man bir baş ka so ru da ha gün de me gelmek te dir: “Na sıl ve ne den bu rivâyet ler ki tap la rı -mız da yer al mış tır?”

III) HZ. PEYGAMBER’İ BİR BULUTUN

GÖLGELEMESİ ANLAYIŞININ

DOĞUŞ SEBEPLERİ

Ge nel ola rak Hz. Pey gam ber ’e du yu lan sev gi ve say gı özel lik le onun ve fa tın dan son ra fark lı bir şek -le bü rün müş ve gün geç tik çe ar tan has ret -le ya nıp tu tu şan zi hin ler de ki Pey gam ber ta sav vu ru de ğiş -me ye baş la mış tır. Özel lik le sahâbe dö ne mi son ra sı, Hz. Pey gam ber ’i gö re me yen ler de, ge rek Hı ris ti yan ve Ya hudî müh tedîler ve zimmîle rin sa hip ol duk -la rı pey gam ber ta sav vur -la rı nın, ge rek se İran ve Hint kül tü rün de ki mi to lo jik ve mis tik an la yış la rın et ki siy le, git tik çe ef sa ne leş ti ri len, be şer üs tü bir hüvi ye te bü rün dü rü len bir pey gam ber an la yı şı ge liş -me ye baş la mış tı.79

Hz. Pey gam ber ’in ola ğa nüs tü tec rü be le ri konu sun da, okonun di ğer pey gam ber ler den üs tün ol ma -sı, ön ce ki pey gam ber le rin mu ci ze le ri nin her bi ri ni hat ta da ha faz la sı nı Al lah Rasûlü’ nün de gös ter me si ve bel ki de böy le ce ehli ki ta ba ve in san lı ğa kar -şı Hz. Mu ham med ’in nü büv ve ti nin is pat edil me si bu tip rivâyet le rin do ğu şun da di ğer bir se bep ola rak kar şı mı za çık mak ta dır. Her han gi bir şart la ka yıt la mak sı zın Hz. Pey gam ber ’in doğ ru lu ğu nu ka nıt la -yan ve nü büv ve ti ni is pat eden her çe şit de lil an la mın da Delâilü’nNü büv ve ve Mu ‘ cizâtu’lEn -biyâ, onun pey gam ber li ği nin ala met le ri ma na sı na A‘lâmü’nNü büv ve, Al lah Teâlâ’nın di ğer in san lar -dan ay rı ola rak sa de ce Hz. Pey gam ber ’e lüt fet ti ği bir ta kım özel lik ler ve üs tün lük le ri ta nı mıy la Ha-sâisü’n-Nebî ve Fedâilü’n-Nebî, Hz. Pey gam ber ’in nü büv ve ti nin ger çek ol du ğu nun ta nık la rı de mek olan Şevâhi dü’-Nü büv ve vb. ilim dal la rı nın80or ta -ya çı kı şın da hep bu an la yış ha kim ol muş tur. Söz ko nu su ilim dal la rın da ya zıl mış eser le re ve me se la Kas tallânî’nin “Hak Teâlâ’nın Rasûlul lah Haz ret le -ri ne Mah sus Kı lıp, On lar ile Sa ir En biyâ Üze -ri ne

(8)

Teş rif Et ti ği Âyât ve Kerâmât Hak kın da dı r” baş lı -ğı na81 ve İbn Kesîr’in “Hz. Pey gam ber ’in Ken din -den Ön ce ki Pey gam ber le rin Mu ci ze le le ri ne Ben ze yen Mu ci ze le ri ”82 baş lı ğı na mal ze me ol ma sı açı sın dan ma a le sef bu tip rivâyet le rin uy du rul muş ol du ğu nu ka bul et mek te yiz. “Süyûtî (911/1505) ve Ebu’l-Ha sen el-Eş’ârî’den (324/936) nak le di len ‘Ne-bi le re ve ril miş olan her mu ci ze nin ben ze ri ve ya on dan da ha üs tü nü Pey gam be ri mi ze de ve ril miş -tir.’83sö zü, Hz. Pey gam ber’ le di ğer pey gam ber le rin in sa nüs tü mu ci zevî güç ba kı mın dan üs tün lük yarı şı na so kul du ğu an la yı şı nı des tek ler ma hi yet te -dir.”84

Mu hak kik bir alim ol ma sı na, rivâyet le ri bir mu had dis ola rak ten kit et me si ne kar şın İbn Kesîr, Hz. Mûsâ ile Hz. Pey gam ber ’in mu ci ze le ri ni kar şı -laş tı rır ken şöy le der: “Hz. Mûsâ’nın çöl de bu lut la göl ge len me si nin ben ze ri, Râhip Bahîra’ nın gör dü -ğü ve sa de ce Hz. Pey gam ber ’i göl ge len di ren bu lut ri va ye tin de var dır. O, on iki ya şın da dır ve am ca sı Ebû Tâlib ile bir lik te Şam ’a ti ca ret için git mek te dir. Bu olay, Hz. Mu ham med ken di si ne vah ye dil -me den ön ce ger çek leş ti ği için da ha et ki le yi ci dir. Bu lut çev re sin de ki le ri de ğil de sa de ce onu göl ge -len dir miş tir. Bu Al lah Teâlâ’nın ona ver di ği öne-min da ha çok ol du ğu nu ve İsra i lo ğul la rı ile baş ka la rı nın bu lut la göl ge len me sin den da ha net ol-du ğu nu gös ter mek te dir. Yi ne bu lu tun göl ge yap-ma sın dan yap-mak sat, sı ca ğın şid de tin den do la yı göl ge ye du yu lan ih ti yaç tır. Bu ko nu da bi zim Delâ-il’ de zik ret ti ği miz şöy le bir rivâyet var dır: “Aç lık, su suz luk ve kıt lık tan do la yı Hz. Pey gam ber’ den yağ mur yağ ma sı için du a is ten di ğin de o, el le ri ni kal dı rıp üç de fa ‘Al lah ’ım! Yağ mur ver.’ di ye du a et miş tir. Enes de di ki: ‘Val la hi biz gök yü zün de hiç bu lut gör mü yor duk. Bi zim le Se l‘ da ğı ara sın da gör-me mi ze en gel olan her han gi bir ev vb. bir şey de yok tu. Da ğın ar dın dan bü yük bir bu lut kü me si gö-rün dü. Gök yü zü nü bu lut lar sar dı ve yağ mur yağ-ma ya baş la dı.’ Yi ne Enes şöy le de mek te dir: ‘Val la hi bir haf ta gü ne şi gör me dik.’ İnsan lar Al lah Ra-sûlü’n den yağ mur suz bir ha va is te dik le rin de o, el-le ri ni kal dı ra rak ‘Al lah ’ım! Bi ze de ğil et ra fı mı za yağ dır.’ di ye du a et ti. Hz. Pey gam ber ’in el le riy le işa ret et ti ği ye re doğ ru bu lut lar çe kil di ler. So nuç ta Me di ne, çev re si ne yağ mur ya ğan an cak ken di si ne

yağ ma yan bir şem si ye gi bi ol du.’ Bu, ken di si ne ih-ti yaç du yu lan bir göl ge du ru mu dur ve emi nim ki bu na ih ti yaç çok da ha faz la dır. O, (yağ mur için olan) da ha fay da lı dır. Bu ko nu da ki ta sar ruf ise da -ha açık bir mu ci ze ye ve da -ha çok öne me işa ret et-mek te dir. Al lah en iyi bi len dir.”85

Yu ka rı da ki sa tır lar da da açık ça gö rül dü ğü üze -re, pey gam ber le ri nü büv vet ve mu ci ze ko nu sun da ri va yet le ri hiç boş luk bı rak ma dan in ce ay rın tı la rı -na va rın ca ya ka dar de tay lan dı ra rak ya rış tır ma an-la yı şı ile Kur ’an-ı Ke rim’ de yer aan-lan İsra i lo ğul an-la rı na hi ta ben “Biz si zi bu lut la göl ge len dir dik.” ve “Biz on la rı bu lut la göl ge len dir dik.” ayet le ri nin86kar şı lı ğın da Hz. Pey gam ber ’in (sas) de Al lah Teâlâ ta ra -fın dan bu lut la göl ge len di ril di ği ne da ir rivâyet ler, ka na a ti miz ce ba zı rivâyet le rin ara sı na so kuş tu rul -muş tur. Hat ta ehl-i ki tap olan râhip le re özel lik le bu hu sus söy le til miş gi bi dir. “Bu rivâyet ler, Hz. Pey gam ber ’in ge le ce ği nin mü nec cim ler, kâhin ler, râhip ler ve Ya hu di ha ham la rı ta ra fın dan da hi bi-lin di ği ni ve ilan edil di ği ni be lir te rek Rasûlul lah ’ın şanı nı yü celt mek ve onu red de den le ri il zam et mek mak sa dı na bağ lı ola rak son ra dan vü cut bul muş ri-vâyet ler dir.”87

Kur ’an-ı Ke rim’ de “On la ra ka tı mız dan ger çek ge lin ce, ‘Mûsâ’ya ve ri len (mu ci ze)le rin ben ze ri ni -çin bu na da ve ril me di.’ de di ler. On lar da ha ön ce Mûsâ’ya ve ri len (mu ci ze)le ri in kar et me miş ler miy di?”88de ni le rek mu ci ze ler ko nu sun da Hz. Peygam ber ile Hz. Mu sa’ nın ya rış tı rıl ma sı hoş gö rül -me miş tir. An cak yu ka rı da da ifa de et ti ği miz gi bi ba zı alim ler ısrar la Hz. Mu ham med ile Hz. Mu sa’ yı mu ci ze ler ve ola ğa nüs tü hal ler açı sın dan kar şı -laş tır mış lar ve hat ta bir bi riy le ya rış tır mış lar dır.

Hris ti yan lar ca apok rif ka bul edi len Bar na ba İnci li’n de Îsâ’nın (as) Hz. Pey gam ber ’i müj de ler ken üze rin de bir bu lu tun du ra ca ğın dan bah set me -si Ahat lı’ nın ifa de et ti ği gi bi il ginç tir: “(El çi -si’ nin) üze rin de bir bu lut du ra cak, bu ra dan onun Al lah ’ın se çil miş bir (kul)u ol du ğu bi li ne cek ve onun la ta-nı na cak tır.”89An cak Bar na ba İnci li’n de ki bu ifa-de ifa-den ha re ket le Hz. Pey gam ber adı na böy le bir hu su sun uy du rul ma sı müm kün ol sa da zor gi bi gö-rün mek te dir. Çün kü Hz. Mu ham med ’in bu lut la göl ge len me si rivâyet le ri onun nü büv ve tin den çok

(9)

ön ce ço cuk luk ve genç lik yıl la rın da böy le bir tec-rü be ya şa dı ğı nı ifa de et mek te dir. İncil’ de ise pey-gam ber li ği nin de li li ola rak böy le bir mu ci ze yi gös te re ce ği gi bi bir an la tım söz ko nu su dur. Üs te lik bu olay lar dan ha re ket le Hz. Mu ham med ’in ne pey gam ber ola ca ğı na da ir, ne de ona bi ri le ri nin inan dı ğı na da ir sa hih bir rivâyet söz ko nu su dur. Do la yı sıy la aye ti ke ri me ler de ge çen İsra i lo ğul la rı nın çöl de bu lut la göl ge len me si ne ben zer bir şekil -de, rivâyet ler yo luy la bu ola yın Al lah Ra sû lu ne de yan sı tıl dı ğı nı dü şün mek da ha ma kul gö rün mek te -dir.

SONUÇ

Hz. Pey gam ber ’in Al lah ta ra fın dan bir bu lut la ve -ya iki me lek le göl ge len di ril di ği ne da ir, bir ta ri ki ha dis kay nak la rın da yer al mak la be ra ber da ha çok ta rih ki tap la rın da yer alan rivâyet ler se net açı sın -dan son de re ce za yıf rivâyet ler dir. Söz ko nu su za-yıf lı ğa rivâyet le rin içe ri sin de yer alan tu tar sız lık lar da ek len di ğin de ve Hz. Pey gam ber ’in be şer ica bı gü neş ten ko run mak üze re her in sa nın mü ra ca at et-ti ği yol la ra baş vur du ğu ve do ğal yön tem ler le göl-ge len di ği ne da ir sa hih rivâyet ler de göz önü ne alın dı ğın da Hz. Pey gam ber ’in bir bu lut ve ya me-lek ler ta ra fın dan göl ge len di ril di ği rivâyet le ri nin doğ ru ol ma dı ğı an la şıl mak ta dır.

Hz. Pey gam ber ’in di ğer pey gam ber ler den üs -tün ol ma sı, ön ce ki pey gam ber le rin mu ci ze le ri nin, Al lah Rasûlü ta ra fın dan da faz la sıy la gös te ril me si ve böy le ce ehl-i ki ta ba ve in san lı ğa kar şı Hz. Mu-ham med ’in nü büv ve ti nin is pat edil me si an la yı şı ne ti ce sin de, özel lik le Hz. Pey gam ber ’in ya şa dı ğı ola ğa nüs tü olay lar ko nu sun da abar tı lar gö rül mek -te dir. Ma a le sef bu ila ve ler ile bir lik -te bu ko nu da nü büv vet le il gi li Delâilü’nNü büv ve, A‘lâmü’nNü büv ve, Hasâisü’nNebî, Fedâilü’nNebî, Şevâhi -dü’-Nü büv ve ve Mu ‘ cizâtu’l-En biyâ vb. ki tap lar ya zıl mış hat ta bun lar bir ilim da lı oluş tu ra cak ka dar mal ze me oluş muş tur. Söz ko nu su an la yış, yü cel ti ci bir an la yış la ol du ğun dan fark lı bir Hz. Pey gam -ber por tre si çiz miş tir.

Bu se bep le bu ça lış ma da yap tı ğı mız gi bi, Hz. Pey gam ber ’i doğ ru an la ma nok ta sın da ilk dö nem ta rih ki tap la rın da yer alan rivâyet ler ile da ha son -ra söz ko nu su isim ler le ya zıl mış ki tap lar da ki rivâ-yet le rin kar şı laş tı rıl ma sı önem arz et mek te dir. Fark lı ola ğa nüs tü olay lar la il gi li ya pı la cak araş tır -ma lar da bu ko nu ya dik kat edil me si ge rek mek te dir. Yi ne Hz. Pey gam ber ’in ola ğa nüs tü tec rü be le ri ile il gi li ge nel le me ci bir yak la şım la tüm den ret ve ya ka bul an la yış la rı ye ri ne tek tek olay la rın hem se net hem me tin açı sın dan in ce len me si da ha sağ lık -lı so nuç lar do ğu ra cak tır.

1. En’am(6), 109; İsra(17), 59, 90,91,92,93; Taha(20), 133; Enbiya(21), 5; Furkan(25), 7,8; Ankebut(29), 50.

2. Furkan(25), 7.

3. Bu iki grup arasındaki ayrılığın büyük ölçüde isimlendirmeden kaynaklandığı görülmektedir. Mucizeyi, nübüvvet iddiasında bulunan zâtın, sözlerinin doğruluğuna delil olmak üzere, peygamberliğini ilan ettiği sırada, beşer ku-dretinin üstünde ve tabiat kanunlarına aykırı olarak meydana getirdiği olaylardır, şeklinde tanımlayıp da peygamberlik iddiasının ve mey-dan okumanın ardınmey-dan zuhur etmesini mu-cizenin temel özelliği olarak görenlere göre Hz. Peygamber’in Kur’an dışında mucizesi yoktur. Nitekim sahih bir hadiste ona mucize olarak sadece Kur’an’ın verildiği ifade edilmek-tedir. (Buhârî, İ‘tisâm, 1; Fedâilü’l-Kurân, 1; Müslim, Îmân, 239; Müsned, II/341,452.) İçerisinde meydan okuma bulunmayan ve bir beşer tecrübesi olarak Allah Teâlâ’nın

peygamberine lütfettiği bazı olağanüstü olay-lar ise terim anlamıyla mucize değildir. Bununla birlikte Yaratıcının sünnetullah de-nilen bir tabiat kanunu va’z edip bunu peygam-berler eliyle dahi değiştirmediği düşüncesiyle Hz. Peygamber’in bu tür olağanüstü tecrübeler yaşamadığını düşünenler ayrı bir kategori olarak ele alınmalıdır. Geniş bilgi için bkz. Bulut, Halil İbrahim, “Mucize” DİA, İstanbul, 2005, XXX/350-352; Özervarlı, M. Sait, “Hârikulâde”, DİA, İstanbul, 1997, XVI/181-183; Özbek, Durmuş, “Hârikulâde Olaylar”, Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı:7. Konya, 1997, s. 167-196; Türkben, Yaşar, Richard Swinburne ve Gazali’de Mu-cize Problemi, (Basılmamış Doktora Tezi), Konya, 2008, s. 15-49; Ahatlı, Erdinç, Hz. Muhammed’in Peygamberliği, Diyanet İşleri Başkanlığı Yay., Ankara, 2007, s.192-196, 208-223.

4. Bu rivâyetin genel olarak tenkitleri için bkz.

Ez-Zehebî, Şemsüddîn Muhammed b. Ahmed (748/1347), Târîhu’l-İslâm (I-XXXV), 2. Baskı, Thk: Ömer Abdüsselâm Tedmürî, Dâru’l-Kitâbi’l-Arabî, Beyrut, 1410/1990, II/56-57; Şiblî, Mevlânâ, Asr-ı Saadet (I-V), Çev: Ömer Rıza Doğrul, Eser Neşriyat, İstanbul, 1977, I/131-134; en-Nedvî, Ebu’l-Hasen Ali, Rahmet Peygamberi, Çev: Abdülkerim Özaydın, İz Yayıncılık, İstanbul, 1992, s. 77-80; Önkal, Ahmet, “İslam Tarihçiliğinde Tarafsızlık Prob-lemi”, İslami Araştırmalar, VI/3, Ankara, 1992, s. 192-193; Uyar, Gülgün, Hz. Muhammed’in Risâlet Öncesi Hayatına Dair Bazı Rivâyet Farklarının Tespiti, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul, 1993, s. 51-57. Umerî, Ekrem Zıyâ, es-Sîretü’n-Nebeviyyi’s-Sahîha, Mektebetü’l-Ulûm ve’l-Hıkme, Medine, 1994, s. 107-110; Erul, Bünyamin, “Hz. Peygam-ber’in Risâlet Öncesi Hayatına Farklı Bir Yak-laşım”, Diyanet İlmi Dergi, Peygamberimiz Hz. Muhammmed (SAV) –Özel Sayı-, Ankara, 2000, s. 45-49; Azimli, Mehmet, Siyeri Farklı

(10)

Okumak Mekke Yılları, Ankara Okulu Yay., Ankara, 2008, s. 63-70; Erçetin, Ahmet, Rivâyetler ve Farklı Yorumlar Işığında Râhip Bahîra Olayı, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Konya, 2008, s. 48-63.

5. Bu hadise ile ilgili rivâyetler ve farklılıkları için bkz. Uyar, Gülgün, Hz. Muhammed’in Risâlet Öncesi Hayatına Dair Bazı Rivâyet Farklarının Tespiti, s. 49-57.

6. İbn İshâk, Muhammed (151/768), es-Sîretü’n-Nebeviyye, Thk: Ahmed Ferîd el-Mezîdî, Dâru’l-Kütübi’l-Ilmiyye, Beyrut, 2004, s. 122-126. Bu ifadelerden birisi bulutların Hz. Peygamber’i gölgelemesi ve ağaçların dal-larının onun üzerine yönelmesiyle ilgili haber-lerde geçmektedir ve İbn İshâk bunları şüpheyle karşılamaktadır. (Bkz.Ahatlı, Hz. Muhammed’in Peygamberliği, s. 179-180). 7. Et-Taberî, Ebû Ca’fer Muhammed b. Cerîr

(310/922), Târîhu’t-Taberî -Târîhu’r-Rusul ve’l-Mülûk- (I-X), thk: Muhammed Ebu’l-Fadl İbrahim, Dâru’l-Meârif, Kâhira, 1969, III/277-279.

8. Senedinden birbiri ardınca iki veya daha fazla râvinin düştüğü hadistir. Efendioğlu, Mehmet, “Mu‘dal”, DİA, İstanbul, 2005, XXX/356. 9. Erdinç Ahatlı, Ebû Nuaym’ın, Delâil adlı

es-erinde olayı farklı bir senetle verdiğini ve bu rivâyetin de Vâkıdi’ye dayandığını söylemek-tedir. Görebildiğimiz kadarıyla söz konusu müellifin eserinde herhangi bir senet ver-ilmemektedir. Sadece eserin muhakkiki dip-notta şunları söylemektedirler: “Ebû Nuaym bu şekilde rivâyeti senetsiz vermiştir. Fakat Süyûtî Hasâis adlı eserinde bu rivâyeti Ebû Nuaym’ın Vâkıdî’den onun da hocalarından naklettiğini söylemektedir.” Muhakkik sözler-ine şöyle devam etmektedir: “Ben derim ki belki de Ebû Nuaym bu rivâyeti 99 numaralı rivâyetin senedine atfetmiştir de burada sened düşmüştür. İbn Hacer İsâbe’de Ebû Nuaym’ın Delâil adlı eserinde bu rivâyeti Vâkıdi’ye dayandırdığını ifade etmektedir. Nitekim İbn Sa‘d da Tabakât’ta Vâkıdî isnadıyla bu rivâyeti vermektedir.” 99 numaralı rivâyetin Râhip Bahîra olayıyla alakası yoktur ve onun senediyle ilgili muhakkiklerin cerh ifadelerini Erdinç Ahatlı da söylemektedir ve râvîlerin hal-lerini açıklamaktadır. Görülen o ki ortada bir yanlışlık vardır. Ya Ebû Nuaym’ın başka bir eserinde bu rivâyet Vakıdî’ye dayandırılan bir senetle verilmektedir ya da Süyûti, İbn Hacer ve onların ifadelerine göre hareket eden es-erin muhakkiki ve Erdinç Ahatlı hata yap-mışlardır. Bkz. Ebû Nuaym, el-Isfehânî (430), Delâilü’n-Nübüvve (I-II), Thk: Muhammed Ravvâs el-Kal‘acî-Abdülber Abbâs, 2. Baskı, Dâru’n-Nefâis, Beyrut, 1406/1986, s. 168, 108 numaralı rivâyetle ilgili dipnot açıklaması. Ahatlı, Hz. Muhammed’in Peygamberliği, s. 179-180.

10. İbn Sa‘d, Muhammed (230/845), Tabakâtü’l-Kübrâ, (I-XI), Thk: Ali Muhammed Ömer,

Mek-tebetü’l-Hâncî, Kahire, 1421, 2001, I/127-130. 11. El-Mizzî, Cemâlüddîn Ebu’l-Haccâc Yusuf (742/1341), Tehzîbü’l-Kemâl fî Esmâi’r-Ricâl (I-XXXV), Thk: Beşşâr Avvâr, Müessesetü’r-Risâle, Beyrut, 1413/1992, XXVI/186-193; ez-Zehebî, Muhammed b. Ahmed (748/1347), Mîzânü’l-‘İtidâl fî Nakdi’r-Ricâl (I-IV), Thk: Ali Muhammed el-Becâvî, Dâru’l-Marife, Beyrut, 1382/1963, III/662-666; İbn Hacer, Ahmed b. Ali b. Muhammed el-Askalânî (852/1449), Takrîbü’t-Tehzîb, Thk: Ahmed Şâğif el-Pâk-istânî, Dâru’l-Âsıme, Mekke, 1413, s. 882; Tehzîbü’t-Tehzîb, Thk: İbrahim ez-Zeybek-Âdil Mürşit, Müessesetü’r-Risâle, byy., 1416/1995, III/656-658.

12. Dâvud b. Husayn hakkında genel olarak olum-suz ifadeler kullanılmıştır. Özellikle İbn Ebî Habîbe’den rivâyetlerinin tam bir bela olduğu ifade edilmiştir ki İbn Sa‘d senedinde Dâvud İbn Ebî Habîbe’den rivâyet etmektedir. Mizzî, Tehzîbü’l-Kemâl, VIII/380-381; Zehebî, Mîzânü’l-‘İtidâl, II/5-6; İbn Hacer, Tehzîbü’t-Tehzîb, I/561-562. İbn İshâk, Dâvud’dan rivâyet ettiğine göre (Mizzî, Tehzîbü’l-Kemâl, VIII/380; Zehebî, Mîzânü’l-‘İtidâl, II/6; İbn Hacer, Tehzîbü’t-Tehzîb, I/561) İbn İshâk’ın senet vermeden rivâyet ettiği söz konusu rivâyetleri Dâvud b. Husayn’dan duymuş ola-bilir. O halde İbn İshâk rivâyetini esas alan bütün Râhip Bahîra rivâyetleri, mu‘dal ol-masının yanında ikinci bir cerh ile karşı karşıya kalmaktadır.

13. Bkz. Umerî, Ekrem Zıyâ, es-Sîretü’n-Nebeviyyi’s-Sahîha, s. 107, dipnot: 1; Ahatlı, Hz. Muhammed’in Peygamberliği, s. 178. 14. İbn Kesîr, Ebu’l-Fidâ İsmâil b. Ömer

ed-Dımeşkî (774/1372), el-Bidâye ve’n-Nihâye, thk: Abdurrahman el-Lâdkî-Muhammed Bey-dûn, Beyrut, 1416/1996, II/690; Şiblî, Asr-ı Saadet, I/132; Umerî, Ekrem Zıyâ, es-Sîretü’n-Nebeviyyi’s-Sahîha, s. 107.

15. İbn Ebî Şeybe, Ebû Bekr Abdillâh b. Muhammed (235/849) Musannef (I-XVI), Thk: Hamed b. Abdillah-Muhammed b. İbrâhîm, Mektebetü’r-Rüşd, Riyâd, 1424/2004, XIII/199-200, Hadis No:37538; Tirmîzî, Menâkıb, 3.

16. Uğur, Mücteba, “Hasen”, DİA, İstanbul, 1997, XVI/374-375.

17. Polat, Selahattin, “Garib”, DİA, İstanbul, 1996, XIII/375.

18. Hâkim, Ebû Abdullah en-Neysâbûrî (405/1014), el-Müstedrek ale’s-Sahîhayn (I-V), Thk: Yûsuf Abdurrahmân el-Mar‘aşlî, Dâru’l-Ma’rife, Beyrut, trs., II/616.

19. İbn Hacer, Ahmed b. Ali b. Muhammed el-Askalânî (852/1449), el-İsâbe fî Temyîzi’s-Sâhabe, Dârü’l-Kütüb, Mısır, 1853, I/183. 20. Es-Süyûtî, Celâlüddîn Abdurrahmân b. Ebî

Bekr (911/1505), el-Hasâisü’l-Kübrâ, Thk: Hamza en-Neşrati vd., Mektebetü’l-Ehrâm, bsy., trs., s. 196-201.

21. Mizzî, Tehzîbü’l-Kemâl, XXIII/224; Zehebî, Mîzânü’l-‘İtidâl, III/352; İbn Hacer, Takrîbü’t-Tehzîb, s. 782.

22. Mizzî, Tehzîbü’l-Kemâl, XVII/337; İbn Kesîr, Bidâye, II/689; İbn Hacer, Takrîbü’t-Tehzîb, s. 594; Tehzîbü’t-Tehzîb, II/542; Şiblî, Asr-ı Saadet, I/133; Fayda, Mustafa, “Bahira”, DİA, İstanbul, 1991, IV/487.

23. Zehebî, Mîzânü’l-‘İtidâl, II/581; Nedvî, Rah-met Peygamberi, s. 78.

24. Zehebî, Târihu’l-İslâm, II/57.

25. El-Beyhakî, Ebû Bekir Ahmed b. el-Hüseyin (458/1066), Delâilü’-Nübüvve (I-VII), Thk: Ab-dü’l-mü‘tî el-Kal‘acî, Dâru’l-Kütübi’l-Ilmiyye, Beyrut, 1408/1988, II/26; İbn Kesîr, Bidâye, II/690.

26. Beyhakî, Delâil, II/26.

27. Mizzî, Tehzîbü’l-Kemâl, XXXII/492; Zehebî, Mîzânü’l-‘İtidâl, IV/482-483; İbn Hacer, Tehzîbü’t-Tehzîb, IV/465-466.

28. İbn Sa‘d, Tabakâtü’l-Kübrâ, VIII/387. 29. Zehebî, Mîzânü’l-‘İtidâl, IV/499.

30. Şiblî, Mevlânâ, Asr-ı Saadet, I/133; Fayda, Mustafa, “Bahira”, IV/187.

31. Mürsel hadis, isnadında sahâbî olan veya diğer râvîlerinden biri zikredilmeyen hadistir. Sahâbenin doğrudan Resul-i Ekrem’den değil başka bir sahâbîden duyduğu ancak Resulul-lah’tan işitmiş gibi naklettiği hadise sahâbî mürseli denir. Hadis alimler mürsel rivâyetin delil olması noktasında temkinli davranmak-tadırlar. Polat, Selahattin, “Mürsel”, DİA, İs-tanbul, 2006, XXXII/52-54.

32. İbn Kesîr, Bidâye, II/690.

33. Ez-Zehebî, Şemsüddîn Muhammed b. Ahmed (748/1347), Telhîsü’l-Habîr, (I-V), Thk: Yûsuf Abdurrahmân el-Mar‘aşlî, Dâru’l-Ma’rife, Beyrut, trs., II/616.

34. Zehebî, Târîhu’l-İslâm, II/55.

35. Azimli, Mehmet, Siyeri Farklı Okumak Mekke Yılları, s. 66.

36. İbn Seyyidi’n-Nâs (734/1334), Uyûnü’l-Eser (I-II), Thk: Muhammedü’l-Îd el-Hadrâvî-Muhyiddîn Mestû, Mektebetü Dâru’t-Türâs, Medine, trs., I/108; Zehebî, Târîhu’l-İslâm, II/57; İbn Kayyım, Zâdü’l-Meâd, I/76; İbn Hacer, İsâbe, I/183.

37. Ahatlı, Erdinç, Peygamberlik ve Hz. Peygam-ber’in Peygamberliği, s. 175.

38. İbn İshâk, Sîre, s. 129; İbn Hişâm, Abdülmelik, (218/813), es-Sîretü’n-Nebeviyye, (I-IV), Thk: Mustafa es-Sekkâ-İbrahim el-Ebyârî, Beyrut, 1992, I/153; İbn Sa‘d, Tabakâtü’l-Kübrâ, I/108; Taberî, Târîhu’t-Taberî, II/280; İbnü’l-Esîr, Ebu’l-Hasan Izzüddîn Ali b. Muhammed el-Cezerî (630/1233), el-Kâmil fi’t-Târîh, 4. baskı, Beyrut, 1414/1994, I/4722; İbn Kesîr, Bidâye, II/698; Süyûtî, Hasâis, I/211. Hadisenin farklı rivâyetleri ve eleştirileri için bkz. Uyar, Gülgün,

(11)

Hz. Muhammed’in Risâlet Öncesi Hayatına Dair Bazı Rivâyet Farklarının Tespiti, s. 59-62.

39. İbn İshâk, Sîre, s. 129. 40. İbn Sa‘d, Tabakâtü’l-Kübrâ, I/108. 41. Mizzî, Tehzîbü’l-Kemâl, XXIX/79; Zehebî,

Mîzânü’l-‘İtidâl, IV/207; İbn Hacer, Tehzîbü’t-Tehzîb, IV/177.

42. Mizzî, Tehzîbü’l-Kemâl, XXIX/79.

43. Gerek Şâmile programında gerekse kul-landığımız cerh tadil kitaplarında herhangi bir bilgiye ulaşamadık.

44. İbnü’l-Esîr, Ebu’l-Hasan Izzüddîn Ali b. Muhammed el-Cezerî (630/1233), Üsdü’l-Gâbe fî Ma‘rifeti’s-Sahâbe (I-VIII), Thk: Ali Muhammed Müavvıd-Âdil Ahmed Abdü’l-Mevcûd, Dâru’l-Kütübi’l-Ilmiyye, Beyrut, 1415/1994, VII/327; Mizzî, Tehzîbü’l-Kemâl, XXXV/363; İbn Hacer, Takrîbü’t-Tehzîb, IV/756; Tehzîbü’t-Tehzîb, IV/697.

45. İbn Sa‘d, Tabakâtü’l-Kübrâ, X/232; İbn Abdil-ber, Ebû Ömer Yusuf b. Abdillah en-Nemerî (463/1071), El-İstiâb fî Ma‘rifeti’l-Ashâb, (I-XIII), Thk: Tâhâ Muhammed ez-Zeynî, Kahire, 1414/1993, XIII/169; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, VII/272; İbn Hacer, el-İsâbe, VIII/200. Hamidullah, onun Müslüman olduğunun şüpheli olduğunu ifade etmektedir. Hamidul-lah, Muhammed, İslam Peygamberi (I-II), Çev: Salih Tuğ, İrfan Yay., İstanbul, 1993, I/61. 46. İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, VII/272. 47. Zehebî, Târîhu’l-İslâm, II/64.

48. İbn Sa‘d, Tabakâtü’l-Kübrâ, I/126-127; İbn Asâkîr, Ebu’l-Kasım Ali b. Hüseyin (571/1176), Târîhu Medîneti Dımeşk (I-80), Thk: Muhîbüd-dîn Ebî Saîd Ömer b. el-Garâme el-Umrevî, Dâru’l-Fikr, Beyrut, 1415/1995, IV/360; İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, II/678; İbn Seyyidi’n-Nâs, Uyûnü’l-Eser, I/96. (Gerek İbn Seyyidi’-Nâs’ın gerekse İbn Kesîr’in söz konusu rivâyeti Hz. Peygamber’in şakku’l-kamer diye bilinen sütannesinin yanındayken göğsünün yarılması ile ilgili rivâyetlerle birlikte vermesi iki olayın birbiriyle karıştırılması ihti-malini göstermektedir. Şeymâ’nın yanında iki melekle gerçekleşen olaylar karıştırılmış gibidir.); Süyûtî, Hasâis, I/143. İbnü’l-Esîr, bu rivâyeti eserine almamıştır. Kâmil, I/297-298. 49. Mizzî, Tehzîbü’l-Kemâl, XXVIII/131; Zehebî, Mîzânü’l-‘İtidâl, IV/132; İbn Hacer, Tehzîbü’t-Tehzîb, IV/100.

50. Mizzî, Tehzîbü’l-Kemâl, XX/83; Zehebî,

Mîzânü’l-‘İtidâl, III/70; İbn Hacer, Tehzîbü’t-Tehzîb, III/103; Polat, Selahattin, “Mürsel”, XXXII/54.

51. Ahatlı, Erdinç, Peygamberlik ve Hz. Peygam-ber’in Peygamberliği, s. 183.

52. Buhârî, Bed‘ül-halk, 7; Müslim, Cihâd, 111. 53. Uyar, Gülgün, Hz. Muhammed’in Risâlet

Öncesi Hayatına Dair Bazı Rivâyet Farklarının Tespiti, s. 66.

54. Erul, Bünyamin, “Hz. Peygamber’in Risâlet Öncesi Hayatına Farklı Bir Yaklaşım”, s. 62. 55. Zehebî, Târîhu’l-İslâm, II/57.

56. Buhârî, Menâkıb 25; Menâkıbü'l-Ensar 29; İkrâh 1; Ebû Dâvûd, Cihad 97; Nesâî, Zînet, 98.

57. Buhârî, Cizye, 21; Vudû, 69; Salât, 109; Müs-lim, Cihâd, 107, 108.

58. Buhârî, Eymân, 3; Zekât, 43; Müslim, Zekât, 301; Tirmîzî, Zekât, 1.

59. Müsned, II/227, 228; IV/163.

60. El-Belâzurî, Ahmed b. Yahyâ (279/892), En-sâbü’l-Eşrâf (I-XIII), Thk: Muhammed Hamidullah, Dâru’l-Meârif, Mısır, 1959, I/237; İbn Asakîr, Târîhu Dımeşk, 49/152. 61. Mâlik, Muvatta, Libâs, 1. Seferin nereye

yapıldığı ve yılı ile ilgili bilgiler için bkz. Ez-Zürkânî, Muhammed b. Abdilbâkî (1122/1710), Şerhu’z-Zürkânî alâ Muvattai’l-İmam Mâlik, (I-IV), Matbaatü’l-Hayriyye, Mısır, 1310, IV/108.

62. Ez-Zürkânî, Şerhu’z-Zürkânî alâ Muvatta İmam Mâlik, IV/108.

63. Buhârî, Megâzî, 31; Müslim, Müsâfirîn, 311, 312; Müsned, III/354.

64. Buhârî, Megâzî, 31, 84, 84; Müslim, Müsâfirîn, 307-311; Nesâî, Salâtü’l-Havf, 1.

65. Aliyyü’l-Kârî, Ali b. Muhammed (1014/1605), Mirkâtü’l-Mefâtîh Şerhu Mişkâti’l-Mesâbîh (I-XI), Thk: Cemâl Aytânî, Dâru’l-Kütübi’l-Ilmiyye, Beyrut, 1422/2001, IX/494.

66. İbn Hişâm, Sîre, IV/144; Taberî, Târîh, II/551; Beyhakî, Ebû Bekir Ahmed b. el-Hüseyin (458/1066), es-Sünenü’l-Kübrâ (I-X), Thk: Muhammed Abdülkâdir Atâ, Dâru’l-Kütübi’l-Ilmiyye, Beyrut, 1424/2003, IX/337, Hadis No: 18711.

67. Buhârî, Menâkıbü’l-Ensâr, 45. 68. Ebû Dâvûd, Edeb, 155; Dârimî, Siyer, 16. 69. İbn Hişâm, Sîre, IV/207; Beyhakî,

Sünenü’l-Kübrâ, IX/196, Hadis No: 18270.

70. Buhârî, Hac, 17; Megâzî, 56; Fedâilü’l-Kurân, 2; Müslim, Hac, 8; Müsned, IV/222. 71. Müslim, Hac, 311, 312; Müsned, IV/161, 343,

V/262. 72. Müsned, V/268.

73. Ebû Dâvûd, Menâsik, 90; Tirmizî, Hac, 51. 74. Müsned, IV/372.

75. Müsned, III/152, V/438.

76. İbn Ebî Şeybe, Musannef, XI/182, Hadis No: 32802.

77. Müsned, III/174; Ebu Davud, Edeb, 136. 78. Zürkânî, bu gibi rivâyetlerden dolayı Hz.

Peygamber’in bulutla gölgelenmesine dair rivâyetleri kabul etmeyen alimlerin olduğunu söylemektedir. Ez-Zürkânî, Muhammed b. Ab-dilbâkî (1122/1710), Şerhu’l-Mevâhibi’l-Ledünniye, (I-XII), Dâru’l-Kütübi’l-Ilmiyye, Beyrut, 1996, I/279.

79. Bkz. Musa Bağcı, Beşer Olarak Hz. Peygam-ber, Ankara Okulu Yay., Ankara 2010, s. 19 vd., 181 vd.; Erul, Bünyamin, “Hz. Peygam-ber’in Risâlet Öncesi Hayatına Farklı Bir Yak-laşım”, s. 34.

80. Ahatlı, Erdinç, Peygamberlik ve Hz. Peygam-ber’in Peygamberliği, s. 77-88.

81. El-Kastalânî, Ahmed b. Muhammed (1122/1710), el-Mevâhibü’l-Ledünniye, Şerh: Mahmud Abdülbaki, Çev: İhsan Uzungüngör, Semerkant Yay., İstanbul, 1972, s. 374. 82. İbn Kesîr, Bidâye, VI/643.

83. İbn Arrâk Ebu’l-Hasen Ali b. Muhammed (963/1556), Tenzîhu’ş-Şerî’ati’l-Merfû’a ani’l-Ahbâri’ş-Şenî’ati’l-Mevzû’a, Thk: Abdüllatîf Ab-dülvehhâb-Abdullah Muhammed, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut, 1981, I, 379; Kâdî Iyâz, Ebu’l-Fadl el-Yahsubî (543/1149), eş-Şifâ bi Tarîfi Hukûkı’l-Mustafâ (I-II), (Aliyyü’l-Kârî’nin Şerhu Şifâ’sı ile birlikte), Dâru’l-Kütübi’l-Ilmiyye, Beyrut, trs., I/423. 84. Bağcı, Musa, “Müslümanların Peygamber

Tasavvuru”, http://www.musabagci.tr.gg/15.09. 2010.

85. İbn Kesîr, Bidâye, VI/669.

86. Bkz. Bakara (2), 57, 210; A‘raf (7), 160 87. Önkal, Ahmet, “İslam Tarihçiliğinde Tarafsızlık

Problemi”, s. 193 Ayrıca bkz. Azimli, Mehmet, Siyeri Farklı Okumak Mekke Yılları, s. 69 88. Kasas (28), 48.

89. Ahatlı, Erdinç, Peygamberlik ve Hz. Peygam-ber’in Peygamberliği, s. 181-182.

Referanslar

Benzer Belgeler

Gün lük dil de ahlakiolanı ifa de et mek için kul lan dı ğı mız pek çok ke li me var dır.. gi bi söz cük le ri kul la

Ola¤an Genel Kurulda; Çal›flma Ra- porunu Yönetim Kurulu Yazman Üyesi Ba- hattin Murat DEM‹R, Mali Raporunu Yöne- tim Kurulu Sayman Üyesi Çetin KURTO⁄- LU, Denetleme

Siyer ve tabakât kitaplarında Hz. Peygamber’le evlilik ya- şına dair farklı rivayetler yer almaktadır. Konu ile ilgili rivayetler arasında çe- lişkili bilgiler vardır. Genel

den ge rek se bir çok Ko mü nist Par ti için den bir çok ko mü nist, re viz yo nist Kruş çef’in der di nin ger çek te ya pı lan ki mi yan lış lık la rı dü zelt mek

Söz konusu mali göstergeler üzerinde etkisi incelenecek para politikası araçları ise zorunlu kar ılık oranları, Merkez Bankası borç alma ve borç verme faiz oranı

The Pre si dent of Turk me nis tan, Gurbanguly Berdimuhamedow and the Pri me Mi nis ters of the ot her fo ur count ries held talks on the ro le and place of the re gion's econo

Te ori ye gö re bu dö nü şüm yüz mil yon lar ca yıl sü ren uzun bir za - man di li mi ni kap sa mış ve ka de me ka de me iler le miş tir. Ör ne ğin geç miş te, ba lık özel

This paper tries to evaluate the processes which constitute the documentary video project, aşkını ver bana, or give me your love, which is a story, a subjective and artistic