• Sonuç bulunamadı

Soğuk savaş sonrası dönemde Bulgaristan

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Soğuk savaş sonrası dönemde Bulgaristan"

Copied!
63
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

ULUSLARARASI ĠLĠġKĠLER ANABĠLĠMDALI

YÜKSEK LĠSANS PROJESĠ

SOĞUK SAVAġ SONRASI DÖNEMDE

BULGARĠSTAN

NEBAHAT ÇAVUġOĞLU

PROJE DANIġMANI

PROF. DR. SĠBEL TURAN

(2)
(3)

Projenin Adı: Soğuk SavaĢ Sonrası Dönemde Bulgaristan Hazırlayan: Nebahat ÇAVUġOĞLU

ÖZET

Soğuk SavaĢ döneminin sona ermesi Avrupa kıtası açısından gerçek bir dönüm noktası olmuĢtur. Bu dönemin sona ermesiyle birlikte Bulgaristan’da bir dönüĢüm süreci gerçekleĢmiĢtir. Bu süreçte ülke, komünizmden parlamenter demokrasiye geçmiĢtir. Bulgaristan siyasal istikrarsızlık ve yoğun ekonomik-toplumsal sorunlarla karĢı karĢıya kalmıĢtır.

Bulgaristan’da 2001’den sonra ekonomik ve politik koĢullar büyük ölçüde geliĢtirilmiĢtir. Ülke, 2004 yılında NATO, 2007 yılında Avrupa Birliği üyesi olmuĢtur.

Bu projede amaçlanan Soğuk SavaĢ dönemine damgasını vuran iki kutuplu uluslararası sistemin son bulması sonrası Bulgaristan’ın durumunu değerlendirmektir. Tarihsel bir analiz ile Soğuk SavaĢ sürecinde ve sonrasında Bulgaristan değerlendirilerek, günümüz geliĢmelerine ıĢık tutacak sonuçlara varılmaya çalıĢılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Bulgaristan, DıĢ Politika, Soğuk SavaĢ Sonrası Dönem, NATO, Avrupa Birliği

(4)

Name of Project: Bulgaria In Post Cold War Era Prepared By: Nebahat ÇAVUġOĞLU

ABSTRACT

The end of the Cold War era has been a real turning point for the European continent. A transformation process took place in Bulgaria with the end of this period. During this process, the country turned from communism into a parliamentary democracy. Bulgaria also faced political instability and intense economic-social problems.

After 2001 economic and political conditions largely improved in Bulgaria. It became a member of NATO in 2004 and a member of the European Union in 2007.

The purpose of this Project is to examine the status of Bulgaria following the end of the bipolar international system which put its mark on the Cold War era. Bulgaria during and after the Cold War will be examined by virtue of history analysis and conclusions that shed light on today’s developments will be drawn.

Keywords: Bulgaria, Foreign Policy, Post Cold War Era, NATO, European Union

(5)

ÖNSÖZ

Proje konumu belirlememde ve çalıĢmalarım sırasında bana yol gösteren çok değerli hocam Prof. Dr. Sibel TURAN’a, çalıĢmalarım boyunca yardım ve katkılarıyla beni yönlendiren Sayın Kader ÖZLEM’e ve bu projeyi hazırlamamda katkısı olan Yrd. Doç. Dr. Ġbrahim KAMĠL’e teĢekkürü bir borç bilirim.

Yüksek Lisans eğitimim esnasında değerli bilgilerini tarafıma aktaran ve beni motive eden tüm öğretim kadrosundaki hocalarıma teĢekkür ediyorum.

Nebahat ÇAVUġOĞLU 15 Nisan 2013

(6)

ĠÇĠNDEKĠLER

ÖZET ……..……….………I ABSTRACT .….………...…..II ÖNSÖZ ………..……...III ĠÇĠNDEKĠLER …….………...………...………...IV KISALTMALAR ...………..VI GĠRĠġ ………...………...1 BĠRĠNCĠ BÖLÜM TARĠHSEL SÜREÇ ĠÇERĠSĠNDE BULGARĠSTAN 1.1. Bulgaristan’ın Kısa Analizi .……...………..2

1.2. Bulgarların Balkanlara Göçü ve Tuna Bulgar Devleti ...……….….3

1.3. Ortaçağ Bulgaristanı (681-1393) ...………..3

1.4. Osmanlılar Döneminde Bulgaristan ……….6

1.4.1. 1877-1878 Osmanlı-Rus SavaĢı ……….……8

1.4.2. Tırnovo Anayasası ...……….…10

1.4.3. 1886 Tophane AntlaĢması……….…………10

1.5. Bulgaristan’ın Bağımsızlığını Kazanması ...………...………11

1.6. Bağımsızlık Sonrası Bulgaristan’ın DıĢ Politikası ………...…………..12

1.6.1. Balkan SavaĢları Sırasında Bulgaristan ...……….12

1.6.2. Birinci Dünya SavaĢı Sırasında Bulgaristan ...……….………….…13

1.6.3. Ġki SavaĢ Arası Dönemde Bulgaristan ...………...14

1.6.4. Ġkinci Dünya SavaĢı Sırasında Bulgaristan ...………...……….…16

ĠKĠNCĠ BÖLÜM KOMÜNĠST DÖNEMDE BULGARĠSTAN 2.1. Komünistlerin Ġktidara GeliĢi ...………..………18

2.2. Balkan Paktı ……….………..20

2.3. Todor Jivkov Döneminde Ġç ve DıĢ Politika ………..21

2.4. Jivkov Ġktidarının Gerilemesi ve ÇöküĢü ...………23

2.4.1. Bulgaristan’ın Türk Azınlık Politikası ………..………...23

2.4.2. Bulgaristan’ın Ekonomisi ...………..…26

(7)

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

DEMOKRATĠK DÖNEMDE BULGARĠSTAN

3.1. GeçiĢ Sürecinde Bulgaristan ...………28

3.1.1. Noksan GeçiĢ Süreci (1989-1997) ..……….……….29

3.1.2. Gerçek GeçiĢ Süreci (1997-2007) ...……….……….…31

3.2. Bulgaristan’ın DıĢ Politikası ...………33

3.2.1. Bulgaristan’ın Avro-Atlantik Kurumlara Üyeliği ..……….……..34

3.2.1.1. Bulgaristan’ın NATO Üyeliği ...………..…34

3.2.1.2. Bulgaristan’ın AB Üyeliği ...……….……..…35

3.2.2. Türkiye’yle ĠliĢkiler ...………...…37

3.2.3. Makedonya’yla ĠliĢkiler ...……….…41

3.2.4. Yugoslavya’daki ÇatıĢmalar ...……….……….……42

3.3. AB Üyeliğinin Ardından Bulgaristan ...………..………43

3.3.1. Ekonomik Durum ………..…...43

3.3.2. Azınlık Hakları ………..…………...44

3.3.3. DıĢ Politika Hedefleri ...………45

SONUÇ ...……….……….47

(8)

KISALTMALAR

a.g.e. : Adı geçen eser a.g.m. : Adı geçen makale AB : Avrupa Birliği

ABD : Amerika BirleĢik Devletleri BAB : Batı Avrupa Birliği

BĠK : Bölgesel ĠĢbirliği Konseyi BKP : Bulgar Komünist Partisi BM : BirleĢmiĢ Milletler

BSP : Bulgaristan Sosyalist Partisi

COMECON : KarĢılıklı Ekonomik YardımlaĢma Konseyi COMINTERN : Komünist Enternasyonal

çev. : Çeviren der. : Derleyen

DGB : Demokratik Güçler Birliği Partisi ed. : Editör

FYROM : Eski Yugoslav Cumhuriyeti Makedonya GDAÜ : Güneydoğu Avrupa Ülkeleri

HÖH : Hak ve Özgürlükler Hareketi Ġ.Ö. : Ġsa'dan Önce

(9)

KEĠ : Karadeniz Ekonomik ĠĢbirliği KKTC : Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti NATO : Kuzey Atlantik AntlaĢması Örgütü NDSV : II. Simeon Ulusal Hareketi

s. : Sayfa

ss. : Sayfadan sayfaya

(10)

GĠRĠġ

Soğuk SavaĢ döneminde iki kutuplu uluslararası sistem ortaya çıkmıĢtır ve iki kutuplu dünya politikası döneminde Bulgaristan, Doğu Bloğu içinde yer almıĢtır. Bulgaristan, ülkede komünist rejimin yıkıldığı 1989 yılına kadar Doğu Bloğu içerisinde Sovyetler Birliği’nin en sadık müttefiki olmuĢtur.

Bulgaristan’da komünist rejim 1989’da Doğu Bloğu ülkelerinde baĢlayan çözülme sonucu yıkılmıĢ, Jivkov devrilerek yerine 1990’da yapılan seçimlerde Jelev gelmiĢtir. 1997 yılında ise değiĢim yanlısı liberaller gelmiĢtir. 1997’den itibaren ülke Batı kurumları ile entegrasyonu öncelikli isteği haline getirmiĢtir.

1990 sonrası komünizmden parlamenter demokrasiye geçen Bulgaristan, yüzünü Batı’ya çevirdiği için azınlıklara da daha demokratik davranmakta ve onların her türlü eğitim, din, kültür gibi haklarını garanti altına almaktadır.

ÇalıĢmanın amacı, iç ve dıĢ unsurları da dikkate alarak Soğuk SavaĢ sonrası dönemde Bulgaristan’ın dıĢ politikasına bilimsel açıklama getirmektir. Konu dahilinde, Soğuk SavaĢ öncesi Bulgaristan’ın tarihçesinden de söz edilmiĢtir.

Yapılan bu çalıĢma hazırlanırken ulaĢılan kaynaklardan aktarma yapılıp, tezlerden de örnekler tespit edilerek bir sentez yapılmıĢtır.

ÇalıĢma üç ana bölümden oluĢmaktadır. Birinci bölümde komünizm dönemine kadar olan tarihsel sürece değinilecektir. Ġkinci bölümde komünist dönemde Bulgaristan’ın durumu ele alınacaktır. Üçüncü bölümde ise demokratik dönemde Bulgaristan incelenecek ve son zamanlardaki Bulgaristan’ın dıĢ politika hedeflerine de değinildikten sonra çalıĢma sonlandırılacaktır.

(11)

BĠRĠNCĠ BÖLÜM

TARĠHSEL SÜREÇ ĠÇERĠSĠNDE BULGARĠSTAN

1.1. Bulgaristan’ın Kısa Analizi

Balkanlar’da yer alan bir ülke olan Bulgaristan; batıda Sırbistan ve Makedonya, doğuda Karadeniz, kuzeyde Romanya, güneyde Yunanistan ve güneydoğuda Türkiye ile çevrilidir.1

Bulgaristan yüzey Ģekilleri bakımından baĢlıca en kuzeyde Tuna Ovası, güneyde Rila ve Rodop dağları ile iki bölge arasında uzanan Balkan Dağları olmak üzere üç bölgeye ayrılır. Ülkenin yaklaĢık üçte birini kaplayan Tuna Ovası verimli bir düzlüktür. Tuna Ovasının güneyinde yer alan Balkan Dağları’nın ortalama yüksekliği 720 m’dir; dağların en yüksek noktası Botev Doruğu’dur. Sredna, VitoĢa ve Lisa dağları ile Yukarı Trakya ve Tunca düzlükleri bu bölgededir. Ülkedeki en yüksek doruklar güneydeki dağlık bölgede bulunur. Rodop Dağlarının en yüksek noktası Golyam Perelik’tir. Rila Dağları üzerindeki Musala ise hem Bulgaristan’ın, hem de bütün Balkan Yarımadasının en yüksek noktasıdır. Bulgaristan’daki en önemli akarsu ülkenin kuzey sınırının büyük bölümünü çizen Tuna ırmağıdır. Öteki akarsular oldukça küçüktür. Bunlar arasında Meriç Irmağı, Iskır Irmağı, Struma Irmağı, Arda Irmağı, Tunca Irmağı ve Yantra Irmağı sayılabilir. Bulgaristan’ın büyük bölümünde kara iklimi görülür. 2

BaĢkenti Sofya olan Bulgaristan’ın 2011 genel nüfus sayımına göre nüfusu 7,364,570’dir.3

Bulgaristan’ın etnik yapısı, Bulgar, Türk, Roman ve diğerleri Ģeklindedir. Bulgaristan’da en büyük azınlık genellikle Rodop bölgesinin kuzey ve doğu kısımlarında yaĢayan Türklerdir. Makedonları ise Bulgar hükümeti etnik bir azınlık olarak görmemekte ve onları etnik olarak Bulgar kökenli saymaktadır.4

1

Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı Bulgaristan Ülke Raporu,

http://www.oka.org.tr/ContentDownload/Bulgaristan.pdf, (03.03.2013).

2 ‘‘Bulgaristan’’, AnaBritannica, Cilt 5.

3 ‘‘Bulgaristan’’, http://tr.wikipedia.org/wiki/Bulgaristan, (04.04.2013). 4

(12)

1.2. Bulgarların Balkanlara Göçü ve Tuna Bulgar Devleti

Günümüz Bulgaristan topraklarının ilk sakinleri Traklar’dı. Ġ. Ö. VIII. yy’da Yunanlılar Trak kıyılarında koloniler kurdular. Ġ. Ö. I. yy’da Romalılar Trak devletini ele geçirerek burayı Moesia eyaletine dönüĢtürdüler. Bu eyalet, Domitianus zamanında AĢağı Moesia ve Yukarı Moesia olarak ikiye ayrıldı. Daha sonra Bizans Ġmparatorluğu topraklarına katılan AĢağı Moesia yaklaĢık olarak bugünkü Bulgaristan topraklarına denk düĢer.5

453 yılında Batı Hun Devletinin hükümdarı Atilla’nın ölümü üzerine bir grup Hun onun oğlu Ġrnek önderliğinde Macaristan topraklarından ayrılarak doğuya hareket eder. Burada menĢeileri Orta Asya’da Ting Ling olarak bilinen kavme kadar uzanan Ogurlarla karĢılaĢırlar. Bu karıĢımdan Bulgarlar (Bulgar Türkleri) ortaya çıkar. Zaten Bulgar adı da ‘‘bulgamak’’ yani karıĢmak fiilinden türemiĢ bir kelimedir. Bu tarihlerde Bulgarlar, Hazar Denizi ile Tuna arasındaki saha üzerinde görülürler. Bulgarların ismi bilinen ilk kağanı Gostun adında birisidir. Bu kiĢinin 605 yılına kadar Bulgarların baĢında bulunduğu bilinmektedir. 605 yılında Gostun’un yeğeni olan Kubrat Bulgarların baĢına geçer. Kubrat 635 yılında Büyük Bulgaristan adı altında bir kavimler birliği kurmayı baĢarır. Bulgarların tarih sahnesinde göründükleri tarihten itibaren Bizans ile iliĢkileri önem taĢır. 642 yılında Kubrat’ın ölümü üzerine Hazarların baskısı neticesinde Büyük Bulgaristan yıkılır ve toprakları Kubrat’ın beĢ oğlu Batbayan, Bezmer, Asparuh, Kotrag, Altsek arasında paylaĢılır. Asparuh ile gelen Bulgarlar, I. Bulgar Devletini kuran ve ilmi araĢtırmalarda Protobulgar ya da Bulgar Türkleri olarak adlandırılan Türklerdir. Asparuh önderliğindeki Bulgarlar, Bizans’ın kuzey komĢusu olur. 6

1.3. Ortaçağ Bulgaristanı (681-1393)

Ortaçağ Bulgaristan’ı ortaya çıktığında Karadeniz fiilen bir Bizans gölü durumundaydı. Bulgarlar hiçbir zaman önemli bir deniz gücü geliĢtiremediler.

5 ‘‘Bulgaristan’’, Büyük Larousse, Cilt 4.

6 AyĢe Kayapınar, ‘‘Bulgarların Balkanlara Göçü ve Tuna Bulgar Devleti’’, Balkanlar El Kitabı,

(13)

Donanma eksikliği Karadeniz kıyılarında hem kuzey hem de güney yönünde geniĢlemeyi engellemekteydi.7

Krum Han devri, Tuna Bulgarları tarihinin en önemli bir devrini oluĢturmaktadır. Han Krum 803-814 arasında hükümdarlık yapmıĢtır. Krum Han’ın geniĢleme siyaseti Bizans için tehlikeli bir durum yaratmıĢtır. 813’te Krum Han Ġstanbul’u kuĢatmıĢ ise de, hanın ani ölümü Ģehrin alınmasına engel olmuĢtur. Krum’un ölümü üzerine oğlu Omurtağ Han zamanında Bizans ile Bulgarlar arasında 30 yıllık bir barıĢ yapılmıĢ ve Bulgar sınırları ayrıntıları ile tesbit edilmiĢtir. Omurtağ’dan sonra Malamir han olmuĢtur. Presiyan Han’dan sonra ise Bulgar tahtına Boris geçmiĢtir.8

I. Boris 852-888 arasında hükümdarlık yaptı. Otuz altı yıllık hükümdarlığı sırasında onu diğer hükümdarlardan ayıran en önemli icraatı, Bulgarlara Hristiyanlığı kabul ettirmesi oldu.9

Hristiyanlığa geçiĢ, Bulgaristan tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır. YaĢanan sıkıntılara rağmen bu geçiĢ iki kurucu unsurun kaynaĢmasına yardımcı oldu.10

Hristiyanlığa geçiĢ kadar önemli olan diğer bir geliĢme 9. yüzyılın ortalarından itibaren Kiril alfabesinin ortaya çıkmasıdır. 893’te toplanan ve ileri gelen Bulgarlardan oluĢan bir meclis devletin ve Kilisenin dilini Bulgarca dili olarak belirledi. Bulgarcayı devlet dili olarak ilan eden meclis, saray darbesiyle iktidarı ele geçiren Simeon’u hükümdar ilan etti. Kendisi o yüzyıllarda Büyük sıfatıyla nitelendirilen tek hükümdardı. Bulgaristan sınırlarını batıda Adriyatik’e, güneyde ise Ege Denizi’ne kadar geniĢletmekle kalmadı; kuzeybatıda bugünkü Sırbistan’ın ve Karadağ’ın büyük bir bölümünü de topraklarına kattı.11

7

R. J. Crampton, Bulgaristan Tarihi, Jeopolitika Yayınları, Ġstanbul, 2007, s.7.

8 Pars Tuğlacı, Bulgaristan ve Türk-Bulgar İlişkileri, Cem Yayınevi, Ġstanbul, 1984, s.40-41. 9 R. J. Crampton, a.g.e., s.8.

10 R. J. Crampton, a.g.e., s.11. 11

(14)

Simeon 927’de ölünce yerine varis gösterdiği Petır (Petro) geçti. Kırk üç yıl iktidarda kalan Petır’ın saltanatı, Bulgaristan’ın gerileme ve çöküĢ yıllarına denk gelmektedir.12

Petro döneminde önemli bir dini hareket görülür. Bu hareket, kurucusu papaz Bogomil’den dolayı Bogomillik hareketi olarak adlandırılır. Bogomillik dünyada iki prensibin, iyilik (Tanrı) ve kötülüğün (ġeytan) hükmettiğini ve birbirine zıt iki güç arasındaki mücadelenin dünya olaylarını ve her insanın hayatını düzenlediğini kabul eden düalist bir inançtır. Bogomil mezhebi, resmi kilise ve onun temsilcileri ile kilisede ibadet etmeyi, haç iĢareti yapmayı ret ediyor, günah çıkartma, vaftiz etme gibi dini gerekleri kabul etmeyerek Ortodoks kilisesinin haç ve ikonalarına karĢı çıkıyordu.13

Birinci Bulgar Krallığı, Bulgar ordularının 1014’te Makedonya’da yapılan savaĢta Bizans’a yenilmesi sonucunda fiilen yıkıldı. Birinci Bulgar Ġmparatorluğu çok Ģey baĢardı. Proto-Bulgarlar ve Slavlardan bir Bulgar ulusu oluĢtu. ÇeĢitli zorluklara rağmen, 11. yüzyılın baĢında artık bir Bulgar ulusu, devleti, dili, kilisesi ve edebiyatı bulunmaktaydı.14

1018 yılında I. Bulgar Devletine son veren Bizans hakimiyeti Bulgaristan topraklarında 169 yıl sürmüĢ ve 1185’deki Petro ve Asen kardeĢlerinin isyanı ile son bulmuĢtur. II. Bulgar Krallığının kurulduğu bölge, I. Bulgar Devletinde olduğu gibi yine Tuna nehri ile Balkan Dağları arasındaki bölgedir. Devletin baĢkenti Tırnova’ya nakledilmiĢtir.15

Ġki yüzyıl yaĢayacak olan Tırnovo merkezli Ġkinci Bulgar Devleti’nin sınırları dıĢ baskılar ve iç çekiĢmelerin de etkisiyle sürekli değiĢim gösterecektir. Yeniden kurulan devlet, 1197-1207 arasında ülkeyi yöneten ve saltanatının büyük

12

R. J. Crampton, a.g.e., s.14.

13 AyĢe Kayapınar, ‘‘Bulgarların Balkanlara Göçü ve Tuna Bulgar Devleti’’, s.123. 14 R. J. Crampton, a.g.e., s.17.

15 AyĢe Kayapınar, ‘‘II. Bulgar Krallığı’’, Balkanlar El Kitabı, Cilt II: Tarih AraĢtırma ve Kültür

(15)

bir bölümünü savaĢarak geçiren Çar Kaloyan tarafından istikrara kavuĢturuldu. Kaloyan Haçlılarla Edirne’de yapılan savaĢtan galip çıktı.16

1230’da günümüzde Hasköy civarında bulunan Klokotnitsa’da yapılan savaĢta Epir Despotu Theodoros tutsak alındı ve geniĢ toprakları Bulgaristan’a katıldı. Böylece Ġkinci Bulgar Krallığı artık Karadeniz’den Ege Denizi’ne, oradan da Adriyatik’e kadar uzanmaktaydı. II. Ivan Asen, Ġkinci Bulgar Krallığı’nı en geniĢ sınırlarına ulaĢtırıp devlete altın çağını yaĢatmıĢtır.17

Batıdan Sırplar, güneyden Osmanlılar olmak üzere 14. yüzyılda iki yeni iĢgalci Bulgaristan’ın durumunu güçleĢtirdi. 1360’larda Osmanlılar Edirne’yi aldılar ve Meriç Vadisi’ne doğru ilerlemeye baĢladılar. Üç aylık kuĢatmadan sonra 1393’te Tırnovo düĢtü.18

Beyazıt, 1396 yılında Vidin Prensliği’ne son vermekle Bulgarların elinde bulunan bütün toprakları Osmanlı Devleti sınırları içerisine dahil etmiĢtir.19

1.4. Osmanlılar Döneminde Bulgaristan

Osmanlı Devleti’nin bölgesel bir güç olmaktan çıkıp cihan devleti olma stratejisindeki en önemli parametreyi Balkan coğrafyası oluĢturmaktaydı.20

Osmanlıların Bulgarlar ile ilk siyasi temasları I. Murad döneminde, Türklerin Gelibolu Yarımadası’nı fethetmesinden kısa bir süre sonra Edirne ve Filibe’yi almaları üzerine Bulgarlar ile sınırdaĢ olmalarıyla baĢlar.21

Bulgaristan, önceleri merkezi Edirne olan ve daha sonra Sofya’ya taĢınan Rumeli Beylerbeyliği’ne idari bakımdan dahil edilmiĢtir. Bulgaristan, Fatih Sultan Mehmed tarafından temel yapısı oluĢturulan ‘‘millet sistemi’’ doğrultusunda Osmanlı Devleti içindeki bütün Ortodoks inancındaki topluluklar gibi Ġstanbul’daki

16

R. J. Crampton, a.g.e., s.19.

17 R. J. Crampton, a.g.e., s.21. 18 R. J. Crampton, a.g.e., s.22-23.

19 AyĢe Kayapınar, ‘‘II. Bulgar Krallığı’’, s.249.

20 Kader Özlem, ‘‘Bulgaristan Türklerinin Tarihsel Süreç Ġçerisinde DönüĢümü, AB Üyelik Süreci

ve Türk Azınlığa Etkileri’’, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt 1, Sayı:2, 2008, http://www.sosyalarastirmalar.com/cilt1/sayi2/sayi2pdf/ozlem_kader.pdf, (03.03.2013), s.344.

21 M. Alaeddin Yalçınkaya, ‘‘Osmanlılar Döneminde Bulgaristan’’, Balkanlar El Kitabı, Cilt II:

Tarih AraĢtırma ve Kültür Vakfı, der. Osman Karatay, Bilgehan A. Gökdağ, Öncü Basımevi, Ankara, 2006, s.320.

(16)

Fener Ortodoks Rum Kilisesi’nin bünyesine bağlanmıĢtı. Böylece Bulgarların Katolik Kilisesi’nin nüfuz ve hakimiyeti altına girmelerine engel olundu. Osmanlılar, Bulgaristan’ın fethinden hemen sonra yoğun bir TürkleĢtirme ve ĠslamlaĢtırma faaliyetine baĢlamıĢlardır. Bu maksatla Yörük, Türkmen, Konyar ve Tatar gibi Türk toplulukları bu bölgelerde iskan edilmiĢ; ayrıca 16. yüzyıl baĢlarında Celali isyanları sırasında bazı Türk Grupları Bulgaristan’a göçürülmüĢtür. Osmanlı döneminde Bulgaristan’daki Ģehir, kasaba ve köylerde yaĢayan Türk nüfusun büyük bölümü ‘‘Yörük’’ olarak bilinmekteydi.22

Bulgarlar, genellikle ‘‘reaya’’ diye adlandırılan, vergiye tabi çiftçi sınıfları olarak kaldılar.23

Bulgarların Balkanlarda meydana gelen isyan hareketlerine katılması ve Bulgaristan’da isyanların baĢlaması 19. yüzyıl ile birlikte baĢlamıĢtır. 19. yüzyıla kadar Osmanlı yönetiminden Ģikayetçi olmayan Bulgarların 1789 Fransız Ġhtilali’nin milliyetçilik akımını ortaya çıkarması ve Rusların Panslavist politikası ile Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi’nin Bulgarları istismarı, Bulgaristan’da isyan komitelerinin kurulmasına ve bölgede ilk olayların baĢlamasına sebep olmuĢtur. Bulgarların Osmanlı Ġmparatorluğu’na karĢı ilk ciddi hareketleri 1841 yılında Tanzimat’ın uygulanmaya baĢlamasıyla birlikte yürürlüğe konan düzenlemelerden kaynaklanmaktaydı. 1849 yılında Vidin’de isyan çıktı. Osmanlı hükümeti, bu isyanlar karĢısında ‘‘Çorbacı Nizamnamesi’’ gibi bazı kanuni tedbirler alarak Bulgaristan’da asayiĢi korumaya çalıĢtı. Bulgarlar, eski tarihlerden beri müstakil bir kilise kurmak istemekteydiler. 1848’de Bulgaristan liberallerinin baĢında bulunan Ġstefanaki, bir Bulgar Kilisesi’nin teĢekkülüne müsaade edilmesi için baĢvurdu, ancak Babıali uzun zaman bu isteğe cevap vermedi. Daha sonraları Babıali önce bir Papaz evi açtı, 11 Mart 1870 tarihinde de müstakil Bulgar Kilisesi’nin teĢekkül ettiğini resmen açıkladı. Gerçi, böylece Ortodoksluk biraz daha parçalanmıĢ oluyordu. Fakat aynı zamanda bu, bir devletin, Bulgaristan’ın kuruluĢuna doğru ilk adım oldu.24

22 M. Alaeddin Yalçınkaya, a.g.m., s.322-323. 23 M. Alaeddin Yalçınkaya, a.g.m., s.324. 24

(17)

Bulgarları istiklale götüren en büyük isyan hareketi 1876 yılında gerçekleĢmiĢtir. Osmanlı Devleti isyanın hazırlık aĢamasında Bulgarlardaki hareketliliğin farkına varmıĢ ancak Rus elçisi Ġgnatief’in etkisinden kurtulamayan Mahmut Nedim PaĢa gerekli tedbirleri alamamıĢtır. Ġsyanın Sofya taraflarına doğru yayılması üzerine Bab-ı ali tarafından olayın büyüklüğü anlaĢılmıĢ ve 18 bin kiĢilik kuvvet gönderilmiĢtir. Yerel kuvvetlerin de bu birliğe katılması ile Ģiddetli bir mukavemetten sonra bastırılabilmiĢtir.25

1.4.1. 1877-1878 Osmanlı-Rus SavaĢı

YaklaĢık 500 yıl Osmanlı Ġmparatorluğu’nun egemenliği altında kalan Bulgarlar, 1878 yılında Rusların yardımıyla fiilen bağımsızlıklarını kazanmıĢlar ve tarihlerindeki üçüncü Bulgar Devleti’ni kurmuĢlardır. 93 Harbi sonunda tarihin en büyük bozgunlarından birine uğrayan Osmanlı Ġmparatorluğu, 3 Mart 1878 tarihinde, Çatalca önlerine kadar gelen Rus askeri kuvvetlerinin gölgesinde, Ayastefanos (YeĢilköy) AntlaĢması’nı imzalamak zorunda kalmıĢtır. 3 Mart günü Bulgaristan’ın Osmanlı esaretinden kurtuluĢ bayramı olarak kutlanmaktadır.26

YeĢilköy (Ayastefanos) AntlaĢması, Tuna’dan Ege denizine, Selanik’ten Edirne kapılarına, Karadeniz’deki Balçık, Varna, Burgaz, Sisebolu, Ahtebolu limanları ile Lüleburgaz dolaylarına, batıdaki Pirot ve Ohri gölüne kadar hayallerdeki ‘‘Büyük Bulgaristan’ın (Velika Bılgariya)’’ kurulmasını öngörmekteydi.27

Ayastefanos AntlaĢması’nın imzalanması ve bu antlaĢma ile oluĢan mevcut durum Avrupa’da büyük yankılar uyandırmıĢtır. Bulgarlar ve Ruslar dıĢındaki bütün Avrupa ve Balkan devletleri bu antlaĢmaya karĢı çıkmıĢtır. Avrupa devletleri Almanya’nın da yardımıyla Ayastefanos AntlaĢması’nda tadilat yapılması

25 Süheyla Yenidünya, Balkanlarda Kilise Mücadeleleri (XIX. YY – XX. YY), Yüksek Lisans Tezi,

Trakya Üniversitesi, 1999, http://193.255.140.18/Tez/085430-0020884/METIN.pdf, (03.03.2013), s.38.

26

Nuray Ekici, ‘‘Bulgar Devleti’nin GeliĢmesi (1878-1908)’’, Balkanlar El Kitabı, Cilt II: Tarih AraĢtırma ve Kültür Vakfı, der. Osman Karatay, Bilgehan A. Gökdağ, Öncü Basımevi, Ankara, 2006, s.528-529.

27 Ġbrahim Kamil, Bulgaristan’daki Türklerin Hakları, Yükseköğretim Kurulu Matbaası, Ankara,

(18)

konusunda Rusya’yı ikna etmeyi baĢardıktan sonra Berlin’de bir kongre yapılması kararlaĢtırılmıĢtır.28

1878 Berlin Kongresi’nde Bismarck’ın Osmanlı delegelerine söylediği Ģu sözler anlamlıdır: ‘‘Kongre’nin Türkiye için toplandığını sanıyorsanız, kendinizi aldatıyorsunuz demektir. Ayastefanos AntlaĢması, Avrupa’nın belirli çıkarlarına dokunmasaydı, olduğu gibi kalırdı.’’29

Ayastefanos AntlaĢması, çıkarları zedelenen Avrupa ülkeleri tarafından değiĢtirilerek yerine Berlin AntlaĢması imzalanmıĢtır. Bu antlaĢmanın hükümsüz bırakılıĢı ile ilgili geliĢmeleri sadece Avrupa devletlerinin çıkarlarının zedelenmesi olarak değerlendirmek yeterli değildir. Çünkü Balkanlarda yaĢayan Sırplar, Romenler, Yunanlılar ve diğer unsurlar Bulgaristan’ın kendilerinden daha güçlü olacak Ģekilde büyümesinden memnun olmamıĢlar ve tepki göstermiĢlerdir.30

18 Haziran 1878’de Berlin Kongresi’yle büyük Bulgaristan Prensliği küçültülerek Tuna ile Balkan Dağları arasına çekilmiĢtir.31

1877-1878 Osmanlı Rus SavaĢı’nın yapılmasının nedenlerinden biri olan Bulgar meselesi, Berlin AntlaĢması’nda kısa süreli bir çözüme kavuĢturulmuĢtu. Bulgaristan Prensliği meselesi çöküĢ dönemindeki Osmanlı Devleti üzerinde Büyük Güçlerin çıkar mücadelelerinin ve bu devletler arasında yeniden kurulan kuvvet dengesinin önemli ve belirleyici sebebi olmuĢtu.32

28 Ġsmail Yıldız, Osmanlı Devleti’nin Son Dönemlerinde Bulgaristan’daki Bağımsızlık Faaliyetleri

(1878-1908), Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, 2008, http://www.belgeler.com/blg/1atd/osmanli-devleti-nin-son-dnemlerinde-bulgaristan-daki-baimsizlik- faaliyetleri-1878-1908-the-independence-actions-of-bulgarian-in-the-last-period-of-ottoman-1878-1908, (03.03.2013), s.82.

29 Maria Todorova, Balkanlar’ı Tahayyül Etmek, çev. Dilek ġendil, 2. Baskı, ĠletiĢim Yayınları,

Ġstanbul, 2006, s.338.

30 Ġbrahim Kamil, a.g.e., s.5.

31 Aydznhan Nevrezova, Bulgar Yönetiminde Azınlıklar (1878-2004), Master Tezi, Gazi

Üniversitesi, 2006, http://www.belgeler.com/blg/psl/bulgar-ynetiminde-azinliklar-1878-2004-minorities-under-bulgarian-government-1878-2004, (03.03.2013).

32 Eylem Tekemen, Berlin Kongresi ve Osmanlı Devleti (1878), Yüksek Lisans Tezi, Abant Ġzzet

Baysal Üniversitesi, 2006, http://www.belgeler.com/blg/rvl/berlin-kongresi-ve-osmanli-devleti-1878-berlin-congress-and-ottoman-empire-1878, (03.03.2013), s.96.

(19)

1.4.2. Tırnovo Anayasası

Bulgaristan’ın ‘‘doğum belgesi’’ olarak adlandırılan Berlin AntlaĢması’nın imzalanmasından sonra, Bulgar Meclisince (Sıbranie) gündeme bir anayasa yapılması ve ilanı konusu getirilmiĢtir.33

Berlin sonrası yeni kurulan Bulgar devletinin yapılandırılması Ruslar tarafından üstlenilmiĢtir. 28 Nisan 1879 yılında kabul edilen ve zamanına göre oldukça liberal bir anayasa sayılabilecek Tırnovo Anayasası ile Bulgaristan devleti güçler ayrılığı ilkesine dayalı parlamenter bir monarĢi olarak yapılandırılmıĢtır. Anayasanın kabulünden bir gün sonra toplanan Büyük Millet Meclisi (Sıbranie) de oy birliği ile Bulgaristan prensi olarak Rus Çarının yeğeni Alexander Battenberg’i (I. Aleksander) seçmiĢtir.34

Bulgaristan’ın ilk anayasası olan Tırnovo Anayasası 22 bab ve 169 bendden meydana gelmiĢtir. Anayasada sınırları içerisinde kalan azınlıklara özellikle de Türklere siyasi ve medeni haklardan baĢka kültürel ve dini haklar da tanınmıĢtır.35

1.4.3. 1886 Tophane AntlaĢması

1883 yılında aĢırı liberallerden Petko Karavelov’un baĢkanlığında yeni bir kabine kurulmuĢtur. Karavelov’un Doğu Rumeli’nin Bulgaristan ile birleĢtirilmesi fikrine iç ve dıĢ koĢulların uygun olmadığı gerekçesiyle sıcak bakmamasına rağmen, I. Aleksander bu fikri desteklemiĢ ve buradaki komitelere sürekli yardım etmiĢtir. Doğu Rumeli’de giderek etkinliğini arttıran komiteciler nihayet bir oldubitti ile 18 Eylül 1885 tarihinde bir hükümet darbesi gerçekleĢtirerek II. Abdülhamit’in tayin ettiği valiyi ve diğer idarecileri görevden almıĢlar, Osmanlı eyaletini Bulgaristan ile birleĢtirdiklerini, I. Aleksander’ı da prens seçtiklerini ilan etmiĢlerdir. YaĢanan bu oldubitti karĢısında Osmanlı Ġmparatorluğu hazırlıksız yakalanmıĢ ve bu nedenle de durumu kabullenmek zorunda kalmıĢtır. Berlin AntlaĢması’nın açık ihlali anlamına gelen bu birleĢme Bulgaristan’ı tekrardan

33 Ġbrahim Kamil, a.g.e., s.6. 34 Nuray Ekici, a.g.m., s.529. 35

(20)

büyük devletler arasında nüfuz mücadelesi sahası haline getirmiĢtir. Rusya bu birleĢmeyi tanımamıĢtır.36

5 Nisan 1886 tarihinde Tophane AnlaĢması imzalanmıĢtır. Buna göre Osmanlı Ġmparatorluğu, Doğu Rumeli ile Bulgaristan Prensliği’nin birleĢmesini tanıyacak, Bulgaristan prensi aynı zamanda Doğu Rumeli valisi olacak, buna karĢılık da Kırcaali ve yöresi Osmanlı Ġmparatorluğu’na bırakılacaktı. Sonuç olarak, Bulgar Devleti (Prensliği) dıĢ sınırlar ile ilgili üç ana amacından birini (diğerleri Makedonya ve Edirne bölgesinin ilhakı) gerçekleĢtirmiĢ oldu.37

1.5. Bulgaristan’ın Bağımsızlığını Kazanması

1894’te, eskiden muhafazakarlar olan Ulusal Parti’den Konstantin Stoilov tarafından 1899’a kadar devam eden bir hükümet kuruldu. Bu dönemde Rusya’yla tekrar dostluk kurulmaya giriĢildi. 1899’da Stoilov, demiryolları yolsuzluğu meselesinden dolayı istifa etmek zorunda bırakıldı. Vasil Radoslavov önderliğindeki liberaller iktidara geldi ve 1899’dan 1901’e kadar iktidarda kaldı.38

1908 yılında Aleksandır Malinov baĢkanlığında hükümet kuruldu. Malinov hükümetinin en önemli icraatı Bulgaristan’ın tam bağımsızlığının 1908’de ilan edilmesiydi.39 Bulgaristan’ın bağımsızlığı, yeni Osmanlı rejiminin dıĢ politikada karĢılaĢtığı ilk önemli problem olmuĢtur. Osmanlı Ġmparatorluğu, her ne kadar Bulgaristan’ın bağımsızlığını kabul etmek istemese de, Bulgaristan’a savaĢ ilan edebilecek durumda değildi. 1909’da Osmanlı hükümeti, Bulgaristan’ın bağımsızlığını tanımıĢtır.40

36 Nuray Ekici, a.g.m., s.530-531. 37

Nuray Ekici, a.g.m., s.532.

38 Barbara Jelavich, Balkan Tarihi: 20. Yüzyıl, 2. Baskı, Küre Yayınları, Ġstanbul, 2009, s. 38-39. 39 R. J. Crampton, a.g.e., s.115.

40 Birgül DemirtaĢ CoĢkun, Bulgaristan’la Yeni Dönem, Avrasya Stratejik AraĢtırmalar Merkezi

(21)

1.6. Bağımsızlık Sonrası Bulgaristan’ın DıĢ Politikası

Bulgaristan’ın bağımsızlığını ilan ettiği 1908’den birinci Balkan savaĢına doğru bu dönemde Bulgaristan Türk halkına çok ağır baskılar yapmıĢ, bir kısmının göç etmesine neden olmuĢtur.41

Bulgaristan, Birinci ve Ġkinci Dünya savaĢlarında Almanya ile 1944’ten sonra ise Sovyetler Birliği gibi büyük devletlerle ittifaklar kurmuĢtur.42

1.6.1. Balkan SavaĢları Sırasında Bulgaristan

Balkan SavaĢları Güneydoğu Avrupa’da 1912 sonbaharı ve 1913’ün kıĢ, ilkbahar ve yaz aylarında yapılan bir dizi sert ve kanlı çatıĢmalardan oluĢuyordu. Osmanlı Ġmparatorluğu, Birinci Balkan SavaĢı’nda Bulgaristan, Yunanistan, Karadağ ve Sırbistan’dan oluĢan gevĢek bir Balkan devletleri ittifakına karĢı savaĢtı.43

8 Ekim 1912’de Balkan SavaĢı baĢlamıĢtı. Osmanlılar kara savaĢlarında ve denizlerde pek baĢarılı olamamıĢtı. Yunanlılar, 20 Ekim 1912’de Bozcaada’yı, sonra da Limni, TaĢoz, Gökçeada, Semadirek ve Ġkarya adalarını iĢgal ettiler. Bulgar ordusu Çatalca’ya kadar gelmiĢti. Ġstanbul tehdit altındaydı. Bu Ģartlar altında 3 Aralık 1912’de Çatalca’da Balkan devletleri ile Osmanlılar arasında ateĢkes imzalandı. Bu ateĢkes antlaĢması barıĢ görüĢmelerinin Londra’da yapılmasını öngörüyordu. 30 Mayıs 1913’te yapılan Londra AntlaĢması ile Osmanlılar, Edirne dahil Rumelideki topraklarının tümünü terk etmeyi kabul ettiler.44

Bu geliĢmeler olurken Balkan Devletleri Osmanlı mirasının paylaĢılması konusunda aralarında anlaĢmazlığa düĢtüler ve savaĢa tutuĢtular. Bu arada Balkan

41 Ġbrahim Tatarlı, ‘‘Bulgaristan’daki Türk Varlığı’’, Balkanlar’daki Türk Kültürünün

Dünü-Bugünü-Yarını Uluslararası Sempozyum (26-28 Ekim 2001) Bildiri Kitabı, Uludağ Üniversitesi

Yayını, Bursa, 2001, s.147.

42

Kemal H. Karpat, Balkanlar’da Osmanlı Mirası ve Ulusçuluk, çev. Recep Bozdemir, Ġmge Kitabı, Ankara, 2004, s.319.

43 Richard C. Hall, Balkan Savaşları 1912-1913, çev. M. Tanju Akad, Homer Yayıncılık, Ġstanbul,

2003, s.1.

44

(22)

ülkeleri arasındaki savaĢtan yararlanan Osmanlılar Edirne’yi aldılar. 29 Eylül 1913’te Bulgaristan’la imzalanan Ġstanbul AntlaĢması ile Edirne’nin Osmanlılara bırakılması resmen kabul edildi. Yunanistan’la da 14 Kasım 1913’te Atina AntlaĢması yapıldı.45

Sonuç olarak, 29 Eylül 1913’te imzalanan Ġstanbul AntlaĢması ile Batı Trakya Bulgaristan’a verildi, Meriç sınır oldu ve Edirne Osmanlı Devleti’nde kaldı.46

Bunların yanı sıra Osmanlı Devleti’ne, sınırları içerisinde yaĢayan Bulgarlara diğer Hristiyanların haklarına sahip olmayı kabul ettirmiĢtir. Bunlara karĢılık Osmanlı Devleti de, Bulgaristan’da kalan ve Bulgar uyruğu olan Türklerin Bulgarlarla eĢit haklara sahip olmasını ve onları dini yönden gözetim altında tutma ve iliĢkileri sürdürme yetkisini sağlamıĢtır.47

1.6.2. Birinci Dünya SavaĢı Sırasında Bulgaristan

Bulgaristan, Birinci Dünya SavaĢı’na katılırken, toprak ihtiraslarını gerçekleĢtirmek amacı ile hareket etmiĢtir. Bulgaristan Ġkinci Balkan SavaĢı sonunda kaybettiği toprakları tekrar kazanmak istiyordu ki, bunlar Romanya’ya kaybettiği Dobruca, Yunanistan’a kaybettiği Kavala ve Serez ve Sırbistan’a kaybettiği Makedonya topraklarıydı.48

Bulgaristan, 6 Eylül 1915’de Almanya ve Avusturya ile imzalamıĢ olduğu anlaĢmalarla, 35 gün içinde Sırbistan’a karĢı savaĢa girmeyi kabul etti. Buna karĢılık kendisine bütün Sırbistan Makedonyası verilecekti. Bu anlaĢmalar üzerine Bulgaristan 12 Ekim 1915’de Sırbistan’a karĢı savaĢa baĢladı. Fakat, savaĢın genel sonucu Bulgaristan’ın beklemediği bir biçim aldı.49

45 Onur Öymen, a.g.e., s.490-491.

46 Sina AkĢin, Ana Çizgileriyle Türkiye’nin Yakın Tarihi 1789-1980, Ġmaj Yayıncılık, Ankara, 1998,

s.79.

47 Rıfat Uçarol, Siyasi Tarih 1789-2001, 6. Baskı, Der Yayınları, Ġstanbul, 2006, s.518-519.

48 Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi 1914-1995, 15. Baskı, Alkım Yayınevi, Ġstanbul, 2005,

s.118.

49

(23)

1.6.3. Ġki SavaĢ Arası Dönemde Bulgaristan

I. Dünya SavaĢı’na ittifak devletleri ile birlikte katılan Bulgaristan’da, daha savaĢ sırasında, ekonomik sorunlardan kaynaklanan huzursuzluklar ortaya çıkmaya baĢlamıĢtı. Bulgaristan Sosyaldemokrat ĠĢçi Partisi’nin propagandaları ve 1917 Devriminin etkisiyle, 1918 ilkbaharında, ordu içinde ayaklanmalar çıkınca, Çar Ferdinand, Almanya yanlısı bir politika izleyen Radoslavov hükümetini görevden almak zorunda kaldı ve yeni hükümeti kurmakla Ġngiltere’ye yakın bir politikacı olarak tanınan, Aleksandr Malinov’u görevlendirdi. Ancak, Malinov da duruma hakim olamadı.50

Bulgaristan, Birinci Dünya SavaĢı’ndan yenik çıktı. 27 Kasım 1919 günü, Paris yakınındaki Neuilly (Nöyi) kentinde barıĢ antlaĢması imzaladı.51

296 maddelik bu barıĢ antlaĢmasına göre Bulgaristan, Güney Dobruca’yı Romanya’ya, Batı Trakya’da Gümülcine ve Dedeağaç’ı Yunanistan’a ve Tsaribrod ile Sturmitsa bölgesini Yugoslavya’ya terk etti. Bulgaristan’ın Ege Denizi ile bağlantısı kalmıyordu. Ordusu 25.000 kiĢi olacaktı. Deniz ve hava kuvveti bulunmayacaktı. Mecburi askerlik kaldırılacaktı. 1920 yılından baĢlamak üzere, 37 yılda 2 Milyar 250 Milyon altın frank tamirat borcu ödeyecekti.52

Kısacası bu antlaĢmayla, Romanya, Yunanistan ve Yugoslavya gibi devletlere toprak veren Bulgaristan’a askeri kısıtlamalar uygulandı ve onarım borcu ödetildi.53

SavaĢın hemen sonrasında Bulgar siyasetindeki en önemli aktörler çiftçiler ve komünistlerdi. 1919-1923 yılları arası Çiftçi iktidarı yaĢandı. 1919’da Stamboliyski, demokratlarla yeni kabineyi kurdu.54

Stamboliyski ülkeyi Lenin’in devrimci rejiminden uzak tuttu. Stamboliyski’nin Avrupa baĢkentlerini turlamasından sonra Bulgaristan, 1920’de, Milletler Cemiyeti’ne kabul edilen ilk mağlup devlet olma özelliğini kazandı.

50 Sina AkĢin, Melek Fırat, ‘‘Ġki SavaĢ Arası Dönemde Balkanlar’’, Balkanlar, Eren Yayıncılık,

Ġstanbul, 1993, s.112.

51 Bilal ġimĢir, Bulgaristan Türkleri, 2. Basım, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2009, s.488. 52 Fahir Armaoğlu, a.g.e., s.148.

53 Oral Sander, Siyasi Tarih İlkçağlardan 1918’e, 15. Baskı, Ġmge Kitabevi, Ankara, 2006, s.404. 54

(24)

1923’teyse Sırbistan’la NiĢ AnlaĢması imzalandı. Buna göre iki ülke, Makedon eylemcilerin faaliyetlerini önlemek için iĢbirliği yapacaklardı.55

1923’te yapılan seçimlerden sonra darbe gerçekleĢtirildi. Ekonomist Aleksandır Tsankov baĢkanlığında yeni bir kabine kuruldu.56

Türkiye, Bulgaristan’ı, 9 ġubat 1934 tarihinde Türkiye, Yugoslavya, Yunanistan ve Romanya arasında imzalanan ‘‘Balkan AnlaĢma Yasası’’ ile kurulan Balkan Paktına katılmaya davet etti. Ancak Bulgaristan, izlediği revizyonist politikalar nedeniyle ve Balkan Paktı’nın iki üyesi Romanya ve Yunanistan’dan toprak talepleri olduğu için bu oluĢuma katılmadı.57

1934’teki darbeden sonra Devetnaiseti (on dokuzcular) grubu olarak bilinen Velçev’in grubu güçlü bir idare kurmayı baĢardı.58

Stamboliyski’nin düĢürülmesinden beri Bulgar siyasetçiler Ġtalya’yı Büyük Güçlerden biri olarak görme eğilimindeydiler. Bunlara göre Bulgaristan gibi küçük bir devletin hamiliğini Roma yapabilirdi. Devetnaisetilerin iktidara gelmesiyle bu görüĢ terk edildi. Temmuz 1934’te Sovyetler Birliği’ni resmen tanıyan devetnaisetilerin asıl amacı Yugoslavya ile yakınlaĢmaktı; bu sayede Balkanlar’daki gerilim azaltılabilir ve Bulgaristan’ın Fransa ve Ġngiltere ile olan iliĢkileri düzeltilebilirdi.59

1935’de devetnaisetilerin görevden uzaklaĢtırılmasından sonra 1934-1941 yılları arasında Kral Boris’in kiĢisel yönetimi görülmektedir. 1938 itibariyle tüm Avrupa Alman meselesiyle meĢguldü. Eylüldeki Münih AnlaĢması ve Kasımdaki Viyana Hükümleriyle Çekoslavakya’nın fiilen parçalanmasıyla; Çekoslavakya, Romanya ve Yugoslavya’nın kendi güvenlikleri için bel bağladıkları Küçük Antant ortadan kalkmıĢtı. Münih AnlaĢmasının Bulgaristan üzerindeki bir baĢka etkisi ise Viyana Hükümleri sonrasında Bulgaristan 1918 sonrasında herhangi bir toprak parçasını geri alamayan tek devlet olarak kalmıĢtı. ‘‘Karım Ġtalyan, ordum Alman, halkım ise Rus yanlısı. Bir ben Bulgar yanlısıyım’’ diyen Boris, Eylül 1939’da

55 R. J. Crampton, a.g.e., s.134-135. 56

R. J. Crampton, a.g.e., s.137.

57 Türel Yılmaz, ‘‘Balkanlarla ĠliĢkiler’’, Türk Dış Politikası 1919-2012, ed. Haydar Çakmak, 2.

Baskı, BarıĢ Platin Kitap, Ankara, 2012, s.204.

58 R. J. Crampton, a.g.e., s.143 59

(25)

Ġkinci Dünya SavaĢı’nın patlak vermesiyle hemen Bulgaristan’ın tarafsızlığını ilan etti. 1940’ta Balkan Antantı, Bulgaristan’ı üyeliğe davet ettiyse de Boris bu teklifi reddetti. Eylül 1940’da Nazi-Sovyet iĢbirliği Bulgaristan’a ilk toprak kazanımını getirdi. Romanya, 7 Eylül 1940’ta Craiova AnlaĢmasıyla Güney Dobruca’yı Bulgaristan’a geri vermeye zorlandı.60

Ekim 1940’da Mussolini Bulgaristan’a, Yunanistan’a yapılacak saldırıya katılması karĢılığında, Ege Denizi’ne çıkıĢ sözü verdi. Ancak Boris, bu teklifi geri çevirdi. Aralık baĢlarında Hitler’in Bulgaristan’dan doğrudan yardım isteğinde bulunmasıyla durum değiĢti. Hitler, Yunanistan’ı iĢgal etmeye karar vermiĢti. Bunun gerçekleĢmesi ise Alman ordularının Bulgaristan topraklarından geçiĢine bağlıydı.61

1.6.4. Ġkinci Dünya SavaĢı Sırasında Bulgaristan

Ġkinci Dünya SavaĢı sırasında Bulgaristan stratejik değeri olan bir ülkeydi. Almanya sayesinde Dobruca’yı alan ve SSCB’den bazı endiĢeleri olan bu ülke Almanya açısından SSCB’ye saldırmak için önemliydi. Sovyetler açısından ise hem Boğazlar bölgesinin Müttefikler ya da Almanlar tarafından SSCB aleyhine kullanılmaması, hem de Boğazlara karĢı SSCB’nin muhtemel bir eylemi açısından çok hassas bir konumdaydı. Diğer taraftan Alman ve Sovyet niyetlerinden aynı derecede endiĢe duymakta olan Türkiye, topraklarına yönelebilecek olası bir saldırıya karĢı Trakya’da almaya baĢladığı önlemlerden endiĢeye kapılan Bulgarların talebi üzerine 17 ġubat 1941’de bir saldırmazlık bildirisiyle sonuçlanacak görüĢmelere baĢlamıĢtı. Bu bildiri esasen Türk-Bulgar 1925 Dostluk ve 1929 Tarafsızlık AntlaĢmalarının bir teyidiydi.62

Bulgaristan, tıpkı Birinci Dünya SavaĢı’nda olduğu gibi, Ġkinci Dünya SavaĢı’nı da Almanya’nın kazanacağına inanıyordu.63

1941’de Filov Bulgaristan’ı

60

R. J. Crampton, a.g.e., s.149-150.

61 R. J. Crampton, a.g.e., s.151.

62 Mustafa Aydın, ‘‘Ġkinci Dünya SavaĢı ve Türkiye’’, Türk Dış Politikası, Cilt I:1919-1980, ed.

Baskın Oran, 13. Baskı, ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul, 2008, s.435-436.

63

(26)

Mihver devletleri arasına sokacak anlaĢmayı imzalamak üzere Viyana’ya gitti. Ardından Alman kuvvetlerinin, Yunanistan’a geçmek üzere ülkeden geçiĢine izin verildi. Almanlar, Nisan 1941’de Yugoslavya ve Yunanistan’a saldırdılar. Aynı ayın sonuna gelindiğinde Balkanlar, artık Mihver devletleri arasında paylaĢılmıĢtı. Bulgaristan’ın payına 1918’de batıda kaybettiği topraklar, Semadirek ve TaĢöz adaları dahil Batı Trakya, Ġtalyanların kontrolünde olan batıdaki bir hat dıĢındaki Sırbistan Makedonyası düĢmüĢtü.64

Bulgaristan, Eylül 1944’ten sonra Macaristan ve Avusturya cephelerinde verdiği kayıplara rağmen, galip devletlerden sayılmadı. Böylece Sofya, Güney Dobruca hariç, savaĢ sırasında iĢgal ettiği tüm toprakları kaybetti.65

64 R. J. Crampton, a.g.e., s.152-153. 65

(27)

ĠKĠNCĠ BÖLÜM

KOMÜNĠST DÖNEMDE BULGARĠSTAN

2.1. Komünistlerin Ġktidara GeliĢi

Ġkinci Dünya SavaĢı sonrasının iki kutuplu dünya politikası döneminde Bulgaristan, Doğu Bloğu içinde yer almıĢ ve Soğuk SavaĢ dönemi boyunca Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) tartıĢmasız en sadık müttefiki olmuĢ tur. Sofya yönetimi bu dönemde hem iç hem de dıĢ politikada çok büyük ölçüde Moskova’ya bağlı olmuĢtur. Bu durum, Bulgaristan’ın adeta Sovyetler’e bağlı cumhuriyetlerden biriymiĢ gibi hareket ettiği Ģeklinde yorumlar yapılmasına yol açmıĢtır.66

5 Eylül 1944 günü Sovyetler Birliği Bulgaristan’a savaĢ ilan etti. Sovyet kuvvetleri herhangi bir Bulgar direniĢiyle karĢılaĢmadan Bulgaristan’a girdi ve bütün ülkeyi kısa zamanda iĢgal etti. 9 Eylül 1944 günü, daha önce el altından kurulmuĢ olan ve ileri gelen kadrolarını Komünistler’in iĢgal ettiği ‘‘Vatan Cephesi’’ Sovyet ordusunun desteğinde ayaklandı ve kolaylıkla Sofya’yı denetimi altına aldı. Sovyetler’in daha önce yetiĢtirdikleri Bulgar Komünistleri Georgi Dimitrov ve Vasil Kolarov Sovyet Rusya’dan Bulgaristan’a döndüler ve yeni rejimin liderleri oldular. Kurulan yeni hükümetin ilk yılları Komünist Partisi’nin iktidarını sağlamlaĢtırma çabalarıyla geçmiĢtir.67

Georgi Dimitrov’un ülkeye dönmesiyle daha da güçlenmiĢ olan Sovyetler’in desteğindeki Komünist Partisi, etkisini ülkede büyük ölçüde yaymıĢtı ama komünistlerin daha da güçlenmesi, onlarla tek seçim oluĢturulmasına karĢı çıkan çiftçiler ve önderleri Petkov tarafından engellendi. Vatan Cephesi seçimleri kazandı ve Georgiev’in baĢkanlığında komünistlerin ağırlıkta olduğu bir hükümet

66

Birgül DemirtaĢ CoĢkun, ‘‘Soğuk SavaĢ Sonrası Dönemde Bulgaristan’ın DıĢ Politikası (1989-2000)’’, Balkan Diplomasisi, der. Ömer E. Lütem, Avrasya Stratejik AraĢtırmalara Merkezi Yayınları, Ankara, 2001, s.229.

67 Ġhsan Gürkan, ‘‘Ġkinci Dünya SavaĢından Günümüze Değin Balkanlar (1945-1989)’’, Balkanlar,

(28)

kuruldu.68 Ġngiltere ġubat 1947’de, ABD ise Mart 1947’de Bulgaristan’ı tanıdıklarını açıkladılar. 4 Aralık’ta yeni bir anayasa yürürlüğe kondu. Aynı yılın sonunda Sovyet iĢgal birlikleri Bulgaristan’dan ayrıldı.69

Sovyetlerde kaleme alınan Dimitrov Anayasası, Aralık 1947’de kabul edildi. Bununla Bulgaristan’ın bir halk cumhuriyeti olduğu ilan edilmekteydi. Yeni kabul edilen Anayasa tipik bir Sovyet tarzını yansıtmaktaydı.70

1947 tarihli anayasa Bulgaristan’ın ikinci anayasasıdır.71

23 Eylül 1947’de Petkov idam edildi. O tarihten itibaren, muhalefetin ortadan kaldırılmasına giriĢildi ve hükümette baĢlıca gücü oluĢturan komünistler, bulgar ‘‘halk demokrasisi’’nin kurulduğunu ilan ettiler. 1945’de baĢlanmıĢ olan iktisadi ve toplumsal reformlar hızlandırıldı: 9 Haziran 1945’de çıkarılan ve toprak mülkiyetini 20 hektarla (Dobruca’da 30) sınırlayan toprak mülkiyeti yasası, köylerde kolektifleĢtirmenin baĢlatılması, devletleĢtirmeler (1946 yasası, özel sektörün payının 2 yılda %5’e indirilmesini öngörüyordu), iki yıllık bir planın (1947-48) yürürlüğe konması.72

Bulgaristan’da Komünistler’in iktidarı ele geçirmeleri kolay olmuĢtur. Bulgar Komünist Partisi Romanya Partisinden daha büyüktü. Ġkincisi, Komünist olmayanlar Bulgar Komünistleri’nin Moskova’ya yakınlıklarının, özellikle Dimitrov’un Komünist Enternasyonali örgütü COMINTERN’de önemli bir konuma sahip olmasının, Bulgaristan’a Birinci Dünya SavaĢı’nda olduğu gibi, ekonomiyi çökertecek bir savaĢ tazminatı yüklenmesini önleyebileceğine inanıyorlardı.73

Komünistler kendilerine düĢman bir Dünya’ya karĢı, Sovyet Rusya gibi bir kalkan’ın gerisinde bulunmalarının hayati önemini Bulgar ulusuna anlatmayı baĢarmıĢlardır. Böylece Kızıl Ordu’nun, 1944 yılında Bulgaristan’a giriĢinden dört ay sonra, diğer partilerin liderleri temizlenmiĢ; pek çok kiĢi halk mahkemelerinde

68 ‘‘Bulgaristan’’, Büyük Larousse, Cilt 4. 69

‘‘Bulgaristan’’, AnaBritannica, Cilt 5.

70 R. J. Crampton, a.g.e., s.170. 71 Ġbrahim Kamil, a.g.e., s.55.

72 ‘‘Bulgaristan’’, Büyük Larousse, Cilt 4. 73

(29)

yargılanarak idam edilmiĢ, Bulgar Ordusu Macaristan ve Avusturya’da savaĢmak üzere Kızıl Ordu emrine verilmiĢ ve Ordu savaĢtan döndüğü zaman, Komünistler bütün kilit noktaları ellerine geçirmiĢ bulunuyorlardı. Bu iĢler tamamlandıktan sonra Orduda da büyük bir temizlik yapıldı ve Sovyet modeli siyasi komiserler yerleĢtirildi.74

Dimitrov Temmuz 1949’da, yerine geçen Vasil Kolarov da 1950 baĢlarında öldü. Komünist Parti merkez komitesi baĢkanı Vulko Çervenkov baĢbakan oldu. ABD ġubat 1950’de Bulgaristan’la diplomatik iliĢkilerini kesti. Bulgaristan’da toplum yapısı sosyalist modele göre yeniden biçimlendirilmeye çalıĢıldı.75

Bulgaristan, 1949 yılında COMECON’a ve 1955 yılında da BM örgütüne ve VarĢova Paktı’na katılmıĢtır.76

2.2. Balkan Paktı

Soğuk SavaĢ döneminin kısa ömürlü olan ve pek de baĢarılı sayılmayan örgütlenmelerinden biri Bağdat Paktı, diğeri ise Balkan Paktı’dır.77

Balkan Paktının güçlü bir güvenlik sistemi oluĢturamamasının nedenlerinin baĢında, tüm Balkan devletlerini içermemesi ve hatta Balkan devletlerinin iki gruba ayrılmalarını gözardı etmesi yatmaktadır.78

Yunanistan, 1950 yılında kuzey komĢularının desteklediği bir iç savaĢla karĢı karĢıya kalmıĢtı. Bulgaristan ve Yunanistan arasında, Yunanistan’ın 1946’dan bu yana korumakta çok zorlandığı uzun bir sınır vardı. Ayrıca, Yunan liderler Sovyetler Birliği’nin askeri olarak desteklediği Arnavutluk’tan gelebilecek bir tehditten de kaygılıydılar. Bu sebeple, Sovyetler Birliği’nden baskı gören Yugoslavya ve Türkiye ile kurulacak bir ittifak, Ġkinci Dünya SavaĢı’ndaki gibi bir saldırı durumunda Yunanistan’a güven verebilirdi. Bu çıkarlar ve düĢünceler

74

Ġhsan Gürkan, a.g.m., s.132

75 ‘‘Bulgaristan’’, AnaBritannica, Cilt 5. 76 Ġhsan Gürkan, a.g.m., s.132.

77 Onur Öymen, a.g.e., s.131. 78

(30)

üzerine Yugoslavya, Yunanistan ve Türkiye arasında Nisan 1953’te bir Balkan Paktı oluĢturulmuĢtur.79

1950’lerin baĢında, Türkiye’nin NATO’ya girmesinden sonra Sovyet yayılmasını engellemeyi amaçlayan giriĢimlerden biri olan bu Pakt uzun ömürlü olamadı. Esasen Sovyetler’in güdümündeki diğer Balkan ülkeleri, Bulgaristan, Romanya ve Arnavutluk Pakta katılmamıĢtı. Katılmaları da beklenemezdi.80

Balkan Paktı, Yunanistan için Bulgaristan üzerinde büyük bir baskı aracı olmuĢtur. Paktın imzalanmasından sonra Bulgaristan, Yunanistan’a karĢı olan sert tutumunu terk etmiĢ ve iki ülke arasında 1953 yılı sonunda ticaret, haberleĢme ve sınır anlaĢmaları yapılmıĢtır.81

2.3. Todor Jivkov Döneminde Ġç ve DıĢ Politika

1953’te Stalin’in ölümünden sonra Komünist Parti’nin merkez komitesi yeniden oluĢturuldu. Todor Jivkov parti sekreteri oldu.82

1962 Martında Bulgar Milli meclisi, meclis baĢkanlığına Jukov’u ve bu baĢkan vekilliğine Tsankov’u dört yıl için seçti. Kasımda Komünist Partisi genel sekreteri Todor Jivkov’un yönettiği Ģiddetli muhalefet bir temizlik hareketiyle sonuçlandı: Jukov ile Tsankov bölücü faaliyetlerde bulundukları gerekçesiyle partiden ve hükümetten atıldılar. Jivkov meclis baĢkanı seçildi, parti yöneticiliğini de sürdürdü. Todor Jivkov, 11 Mart 1966’da yeniden seçildi; sosyalist ülkeler içinde hem meclis baĢkanı hem de Komünist partisi genel sekreterliği görevlerini yüklenen tek liderdir.83

1965’te, yerel iĢletmelere ve bunların yöneticilerine ‘‘aĢağıdan yukarı planlama sistemi’’ aracılığıyla daha fazla ekonomik sorumluluk yükleyen bir dizi reform gerçekleĢtirildi. Ancak, üç yıl sonra Çekoslavakya’da patlak veren olaylar,

79 Oral Sander, Türkiye’nin Dış Politikası, der. Melek Fırat, Ġmge Kitabevi Yayınları, Ankara, 1998,

s.181

80

Onur Öymen, a.g.e., s.131.

81 Salih IĢık, Balkan Antantı, Balkan Paktı ve Türkiye, Yüksek Lisans Tezi, Trakya Üniversitesi,

2011, http://193.255.140.18/Tez/0093649/METIN.pdf, (03.03.2013), s.134.

82 ‘‘Bulgaristan’’, AnaBritannica, Cilt 5. 83

(31)

bu reformların uygulanmasını engelledi.84

1968 ağustosunda bulgar birlikleri VarĢova Paktı’nın bir üyesi olarak Çekoslavakya’nın iĢgaline katıldılar ve ekim ayına kadar bu ülkede kaldılar.85

Bundan sonra Bulgar Komünist Partisi (BKP) sadece ekonomik ortodoksluğa geri dönmekle kalmadı, siyasi denetim mekanizmasını da sıkılaĢtırdı.86

1971’de, mayıs ayında yapılan bir referandumda büyük bir çoğunluğun onayladığı yeni bir anayasa, 1947 anayasasının yerine yürürlüğe girdi.87

Georgi Dimitrof Anayasası da denilmektedir. Bu anayasada da önceki yıllarda çıkarılan anayasalarda görüldüğü gibi, ülkede bulunan azınlıklarla ilgili hükümlere yer verildi.88

1971 Anayasası’na göre Bulgaristan, iĢçi sınıfının önderliğinde sosyalist bir devletti. Kabul edilen yeni Anayasa’yla yasama ve yürütme yetkilerine sahip yeni bir devlet organı daha kuruldu: Devlet Konseyi. Bu konseyin baĢında Devlet BaĢkanı yani Jivkov bulunacaktı. 1971 Anayasası, komünist rejimin çöküĢüne kadar yürürlükte kalacaktır. DıĢ politika alanında Jivkov’un Sovyetlere olan derin sadakati devam etti. Öyle ki Jivkov, 1973’te, Bulgaristan ve Sovyetler Birliği’ni ‘‘aynı kan dolaĢımına sahip, aynı akciğerlerle nefes alıp veren tek bir vücud’’a benzetti. Jivkov Batı’yla olan iliĢkileri de geliĢtirdi. 1966’da komünist ülkeler dıĢındaki ilk ziyaretini General De Gaulle’ün Amerikan karĢıtı Fransası’na yaptı.89

Üçüncü Dünya’yla da önemli iliĢkiler kuruldu. 1960’lar ve 1970’lerde hayat standartlarında kademeli olarak görülen iyileĢmenin bir nedeni 1960’ların baĢında uygulamaya konulan KarĢılıklı Ekonomik YardımlaĢma Konseyi (COMECON)’nin ekonomik uzmanlaĢmayı öngören kararlarıydı.90

84 R. J. Crampton, a.g.e., s.178.

85 ‘‘Bulgaristan’’, Büyük Larousse, Cilt 4. 86

R. J. Crampton, a.g.e., s.178.

87 ‘‘Bulgaristan’’, Büyük Larousse, Cilt 4. 88 Ġbrahim Kamil, a.g.e., s.56.

89 R. J. Crampton, a.g.e., s.178-179. 90

(32)

2.4. Jivkov Ġktidarının Gerilemesi ve ÇöküĢü

1985’den sonra ekonomik sorunlara ilaveten ortaya çıkan iki önemli etken Jivkov’un sonunu hazırladı. Birincisi, Türklere karĢı giriĢilen asimilasyon kampanyası, ikincisiyse Gorbaçov’un Sovyetlerde iktidara geliĢiydi.91

Gorbaçov’la gelen değiĢim rüzgarı SSCB’de büyük problemlere yol açmıĢ ve Moskova eski desteğini Sofya’dan çekmiĢtir. Asimilasyon politikası, ülkeye içeride ve dıĢarıda zararlara yol açmıĢtır. Türk azınlığın toplu göçe zorlanması, ekonomide büyük bir kayba yol açmıĢ ve hükümetin baskıcı politikasına karĢı sivil toplum örgütleri kurulmuĢtur. Batılı ülkelerin ve uluslararası kuruluĢların Bulgaristan’ı Ģiddetle kınamaları nedeniyle ülke uluslararası alanda yalnızlığa itilmiĢtir. Bulgar Komünist Partisi’ndeki Jivkov karĢıtları çözümü sosyalist rejimi yıkıp dünyayla bütünleĢmekte görmüĢtür.92

2.4.1. Bulgaristan’ın Türk Azınlık Politikası

Komünist rejimin kurulduğu 1944 yılından beri Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç hemen hemen durdurulmuĢtu. Bulgaristan Türklerinin kaygıları artmıĢtı. Tarlası, okulu, vakıfları elinden alınan Türk azınlığının BulgarlaĢtırılmak isteneceği seziliyordu. Bu durum Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç arzularını büsbütün kamçılıyordu.93

Bulgaristan Hükümeti, 10 Ağustos 1950 tarihinde Türkiye’nin Sofya Elçiliğine verdiği bir notayla Türkiye’ye göç etmek isteyen 250.000 Türk’ün üç ay içinde kabulü için kendilerine vize verilmesini istemiĢtir.94

1950 göçü esnasında Bulgar Hükümeti ülkesindeki kalabalık Türk kitlesini azaltmayı amaçlamıĢtı. Ancak, vize alarak ilk etapta Türkiye’ye gelenlerin büyük

91 R. J. Crampton, a.g.e., s.189. 92

Birgül DemirtaĢ CoĢkun, a.g.m., s.230.

93 Bilal N. ġimĢir, ‘‘Bulgaristan Türkleri ve Göç Sorunu’’, Bulgaristan’da Türk Varlığı, Türk Tarih

Kurumu Basımevi, Ankara, 1985, s.57.

94 Sibel Turan, ‘‘Türkiye’nin Balkan Politikası Bağlamında Türkiye-Bulgaristan ĠliĢkilerine Bir

(33)

çoğunluğu çingeneydi. Bulgarlar hiçbir iĢe yaramayan, herhangi bir yerde istihdam edemediği, Bulgar ekonomisine faydası olmayan bu vatandaĢlarını göz açıp kapayıncaya kadar Türkiye’ye göndermek istemiĢti. Olayın farkına varılır varılmaz sınırlar kapatıldı ve sert bir nota ile Bulgar Hükümeti ikaz edildi.95

1968’de Bulgaristan ve Türkiye arasında, 1950’lerin baĢında yaĢanan göç sonucunda ortaya çıkan parçalanmıĢ aileleri birleĢtirmeye yönelik bir göç anlaĢması imzalanmıĢtı. Bu anlaĢmanın yürürlükte kaldığı on yıl boyunca yaklaĢık 130.000 Türk Bulgaristan’ı terk etti.96

1968 Göç AntlaĢması 1951 yılındaki ilk toplu göçten farklı olarak ‘‘serbest göçmen’’ statüsünü gündeme getirmiĢtir. 1950-1951 yılındaki göçte Türkiye’ye gelen göçmenler ‘‘iskanlı göçmen’’ olarak kabul edilmiĢlerdir. Beslenme, barınma, iskan ve iĢgücünü değerlendirme gibi konularda Türk Hükümeti sorumluluğu üzerine almıĢtır. Halbuki 1968 göçünde böyle bir durum olmamıĢtır. AntlaĢma hükümlerinde parçalanmıĢ ailelerin birleĢtirilmesi söz konusu olduğu için 1952 yılına kadar Türkiye’ye göç etmiĢ ve Türk tabiyetine geçmiĢ olan yakın akrabalar, gelecek olan göçmenlerin her türlü ihtiyacını karĢılama yükümlülüğü altına girmiĢlerdir. Dolayısıyla ‘‘serbest göçmen’’ olarak gelenler Türk Devleti’ne yük olmamıĢlardır.97

Komünist dönemde Türk azınlığa karĢı uygulanan baskı 1980’li yıllarda giderek arttırılmıĢtır.98

1974 yılında Türkçe dilinde öğretim yasaklanmıĢtı. Bu, 1947’de Türk ve Bulgar okullarının birleĢtirilmesi ve 1958’de okullarda Türkçe’nin kullanılmasının yasaklanmasıyla baĢlayan uzun süreli ‘‘BulgarlaĢtırma süreci’’nin doruğa ulaĢtığı noktaydı.99

Türkiye’nin Kıbrıs’a yaptığı müdahaleden sonra Kasım 1983’te KKTC’nin ilan edilmesi, bir yoruma göre Bulgar yönetimini Türkiye’nin benzeri bir operasyonu buradaki Türkler için de gerçekleĢtirebileceği yolunda bir kuĢkuya

95

Ġbrahim Kamil, a.g.e., s.33.

96 R. J. Crampton, a.g.e., s.184. 97 Ġbrahim Kamil, a.g.e., s.39.

98 Birgül DemirtaĢ CoĢkun, a.g.m., s.229. 99

(34)

itmiĢti. Bu kaygıların bir sonucu olarak, Todor Jivkov liderliğindeki Bulgar yönetimi 1984 sonuna doğru Türklere karĢı yoğun bir baskının eĢlik ettiği ve ‘‘Yeniden DoğuĢ Süreci’’ adını verdikleri bir ‘‘isim değiĢtirme’’ kampanyası baĢlattı.100

1984’de ‘‘ad değiĢtirme’’ olayları esnasında 3.300.000 kimliğin değiĢtirildiği bilinmektedir. Bunlara küçük çocuklar dahil olmadığına ve değiĢenler sadece Türklerin nüfus cüzdanları olduğuna göre, Bulgaristan’daki Müslüman nüfusunun ulaĢtığı seviye açıkça görülmektedir.101

Ocak 1985’te, iki dilde yayınlanan ‘‘Yeni IĢık’’ gazetesi yalnızca Bulgarca çıkmaya baĢladı ve Bulgar yöneticileri, Bulgar sınırını Türk turistlere kapattı. ġubat 1985’te üç Türk ve Reuter’dan bir gazeteci Bulgaristan’dan sınır dıĢı edildi. Mart 1985’te Türk adlarını Slav adlarıyla değiĢtirme iĢlemi tamamlandı.102

Kısacası, Türklerin adları zorla Bulgar adları ile değiĢtiriliyor, Türklerin dini ve dili yasaklanıyor, kültürel değerleri ve milli benlikleri yok edilmeye çalıĢılıyordu. YaĢadıkları köyler, kasabalar, hatta mezarlıkları yıkılıyor ve direnen Türkler öldürülüyordu. 1985 Mart ayına kadar bu uygulamalar sırasında en az 2.500 Türkün öldürüldüğü tespit edilmiĢtir.103

GeliĢmelerden haberdar olan Türkiye, 22 ġubat 1985 tarihinde Bulgar Hükümetine bir nota verdi. Meselenin müzakere yoluyla çözümlenmesini istedi. Çözüm yollarından biri olarak geniĢ kapsamlı bir göç anlaĢması önerdi.104

Bulgar hükümetinden Türk azınlığın göç etmesine izin vermesini istedi, fakat, karĢı taraftan Bulgaristan’da Türk azınlık değil Müslüman Bulgarlar bulunduğu yanıtını aldı. 1989’da ise Jivkov Bulgaristan’daki Türk varlığını kabul ettiğini açıkladı.105

100

Ġlhan Uzgel, ‘‘Balkanlarla ĠliĢkiler’’, Türk Dış Politikası Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular,

Belgeler, Yorumlar, (Cilt: II – 1980-2001), ed. Baskın Oran, 8. Baskı, ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul,

2005, s.178.

101

Halit Eren, ‘‘Balkanlarda Türk ve Diğer Müslüman Toplumları ve Göç Olgusu’’, Balkanlar, Eren Yayıncılık, Ġstanbul, 1993, s.290.

102 Oral Sander, Türkiye’nin Dış Politikası, s.186.

103 Hüseyin Baskın, ‘‘Bulgaristan-Türkiye ĠliĢkileri ve Göç’’,

http://www.rumelibalkanfederasyonu.org/site/index.php?option=com_content&view=article&id=18 5:bulgaristan-tye-ilieri-ve-g&Itemid=44, (03.03.2013).

104 Hamza Eroğlu, ‘‘Bulgaristan’daki Türk Azınlığı Sorunu’’, Bulgaristan’da Türk Varlığı, Türk

Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1985, s.16.

105 Nazif Mandacı, ‘‘Balkanlar Ġle ĠliĢkiler’’, Türk Dış Politikası 1919-2012, ed. Haydar Çakmak, 2.

(35)

2.4.2. Bulgaristan’ın Ekonomisi

Sosyalist rejim, Bulgaristan’ın ekonomisini bütünüyle değiĢtirmiĢtir. Daha 1949’da, ilk beĢ yıllık planda ülkeyi sağlam enerji ve sanayi tesisleriyle donatma gereği vurgulandı. 1950’de giriĢilen toprak reformuyla, bir yıl içinde toprakların yarısı kolektifleĢtirildi.106

1989’dan önceki komünist sistem Bulgaristanı’nda, ekonomik hedefleri hükümetçe belirlenen ve üretim aygıtları devlet yönetiminde olan tek merkezden denetlenen bir ekonomi vardı. SanayileĢmenin ilk aĢamalarında bu sistem etkili biçimde iĢlese de, daha karmaĢık bir ekonomi için yeterli değildi.107

1980’li yılların baĢına gelindiğinde Bulgaristan ekonomisi gerilemeye baĢladı. Bunda, Bulgaristan’ın Ekonomik YardımlaĢma Konseyi’yle olan iliĢkilerinin doruk noktasına ulaĢmasının etkisi büyük olmuĢtur. Bu durumda Bulgaristan’ın geliĢmiĢ ülkelerin pazarlarına girmesi gerekliliği ortaya çıkmıĢtır. Fakat, geliĢmiĢ ülkelere ticaret yapacak kadar geliĢmiĢ sanayi altyapısı olmadığından bu mümkün olmamıĢtır. Diğer yandan da Sovyetler Birliği ucuz fiyatlara verdiği hammaddeler için dünya fiyatlarının uygulanmasını istemeye baĢlamıĢtır. Bu nedenle her yıl göreceli olarak fiyatları yükseltmiĢtir. Ekonomisinin temellerini dıĢ ticarete dayandıran Bulgaristan ihracatı azalınca, doğal olarak milli gelirinde düĢmeler baĢlamıĢtır.108

1989’da Komünist diktatörlüğün çökmesiyle, serbest piyasaya dayalı bir sisteme geçme yoluna girildi. Küçük bağımsız giriĢimler hemen yasallaĢtırıldı ve daha büyük sanayiler için de benzer ölçekler hazırlandı.109

106

‘‘Bulgaristan’’, Büyük Larousse, Cilt 4.

107

‘‘Bulgaristan’’, Grolier International Americana, Cilt 3.

108

RüĢtü Yılmaz, Jivkov Döneminde Bulgaristan Türkleri ve Türkiye’ye Göç Olayı (Türk Basınına Göre), Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, 2008, http://www.belgeler.com/blg/1g8c/jivkov- dneminde-bulgaristan-trkleri-ve-trkiye-ye-g-olayi-trk-basinina-gre-bulgarian-turks-during-jivkov-term-and-the-evet-of-immigration-to-turkey-as-to-turkish-press, (04.04.2013), s.30.

109

(36)

2.5. Komünizmin ÇöküĢü

Berlin Duvarı’nın ortadan kalkması, Soğuk SavaĢ dönemine büyük ölçüde son veren bir geliĢme olmuĢ, Doğu ve Batı Blokları arasındaki düĢmanlığın azalmasıyla da Bulgaristan, en yakın müttefiki, diğer bir deyiĢle ‘‘büyük ağabeyi’’ Sovyetler Birliği’nin desteğini kaybetmiĢtir.110

Sosyalist rejimlerin ard arda çökmesi ve SSCB’nin dağılması üzerine Bulgaristan’da demokratik yönetime geçiĢ süreci baĢladı.111

Jivkov, Berlin Duvarı’nın yıkılmasından bir gün sonra 10 Kasım 1989’da istifa etti. Jivkov’un vakti zamanında görevden kovduğu eski DıĢiĢleri Bakanı Petar Mladenov baĢa geçti. Mladenov liderliğindeki yeni yönetimin ilk iĢi Komünist Parti’yi Bulgar Sosyalist Partisi’ne dönüĢtürmek, çok partili siyasi hayatın yolunu açmak ve asimilasyona son vermek oldu.112

Petar Mladenov öncülüğündeki partililer Aralık sonunda Türklere yönelik baskı ve asimilasyon politikasına son vermiĢlerdir. Ardından, siyasal özgürlüklerin tanınması Bulgaristan’daki Türklerin de örgütlenmeleri sonucunu doğurdu ve 4 Ocak 1990’da Ahmet Doğan önderliğinde Haklar ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) kuruldu.113

Diğer Doğu ve Orta Avrupa ülkelerinde komünist rejimler büyük ölçüde halkın protestoları nedeniyle devrilirken, Bulgaristan’da Komünist Parti’nin reformcu kanadı, rejimi sona erdirmiĢtir.114

110 Birgül DemirtaĢ CoĢkun, a.g.e., s.41. 111 ‘‘Bulgaristan’’, Büyük Larousse, Cilt 4.

112 Özer Özbayraktar, ‘‘Portre: Bulgaristan ve AB Üyeliği’’,

http://www.usakgundem.com/haber/635/portre-bulgaristan-ve-ab-%C3%BCyeligi.html, (03.03.2013).

113 Ilhan Uzgel, a.g.m., s.484. 114

Referanslar

Benzer Belgeler

 Avrupa birliği ile topluluğun istikrar ve ortaklık sürecine taraf ülkeler (Makedonya, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Sırbistan, Karadağ, Kosova ve Arnavutluk)

Tez ile varılması düşünülen nokta; bulunduğu coğrafyanın önemli bir güç merkezi konumundaki Türkiye’nin dış politika serüveninde Bosna ve Kosova’nın

Turun ardından Balkanların en büyük göllerinden biri olan Ohrid Gölünden ismini alan Ohrid şehrinde birlikte yapacağımız tur esnasında , Ohrid Camii, Türk Çarşısı,

Sohbet toplantısının akıllı mobil cihazlardan takip edilebilmesi için ise Microsoft Teams uygulamasının mobil cihazlara indirilmesi gerekmektedir... Sohbet toplantısı

Bu kapsamda çalışmada Birleşmiş Milletler Kalkınma Programının (UNDP); Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi, Cinsiyete Dayalı Ge- lişme Endeksi ile İnsani

Kürdyan, Eremya Çelebinin bu son yangın hakkında yazdıklarını makalesinde ikti­ bas ettiği ve ilk manzumede de yangının Odun Kapısından çıktığı kayıtlı

Yerel Yönetimler Denetimi: Türkiye’de yerel yönetimler; siyasal denetim, yönetsel denetim, mali denetim, yargı denetimi, kamuoyu denetimi ve kamu denetçiliği

Atina’dan di ğer şehirlere giden ana yollar ile Bulgaristan sınırına giden yolu kesen çiftçilerin eylemi tırların yak ıt depolama koşullarını zorlaştırırken