• Sonuç bulunamadı

Atatürk'ün 100. doğum yılı nedeni ile Türkiye'de nükleer enerji planlaması semineri : bildiri özetleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Atatürk'ün 100. doğum yılı nedeni ile Türkiye'de nükleer enerji planlaması semineri : bildiri özetleri"

Copied!
24
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Başbakanlık

Atom Enerjisi Komisyonu Genel Sekreterliği

Atatürk'ün 100. Doğum Yılı Nedeni ile

T Ü R K İ Y E ’ DE NÜKLEER ENERJİ

P L A N L A M A S I SEMİNERİ

Bildiri Özetleri

2 - 4 K A S I M 1981 A N K A R A

(2)

Başbakanlık

Atom Enerjisi Komisyonu Genel Sekreterliği

Atatürk'ün 100. Doğum Yılı Nedeni ile

Tü r k i y e'd e

nükleer

e n e r j î P L AN LA MA SI SE MÎ NE Rİ

Bildiri özetleri

2-4 KASIM 1981 ANKARA

(3)

İ Ç İ N D E K İ L E R

Enerji üretiminde Nükleer Enerjinin Yeri ... . . . 1

S. ŞAHİN

Türkiye’de Genel Enerji Problemi İçimde Nükleer Yeri ve önemi . . 2

V. ALTIN

Gelişmekte Olan ülkelerde Nükleer Enerji ve Nükleer Enerjiye

Geçişte Karşılaşılan Güçlükler ... *+

ü. ÖZDEMİR

Hafif ve Ağır Su Reaktör Teknolojilerinin Karşılaştırılması, . . . . 6

0. KADİROÖLU

Türkiye İçin Yakıt Çevrimleri ve Nükleer Güç Stratejisi Etüdü . . . 7

G. GÖKTEPE - U. ADALIOĞLU

Dünya Uranyum Kaynakları. Yeterliliği ve Türkiye'nin Uranyum

Potansiyeli ... 8

N. BİRSEN

Türkiye'de Uranyum Aramaları... 9

S. UZ

Türkiye'de Sarı Pasta üretimi için Mevcut Potansiyelin

Değerlend^LrisImesi ... 10

U. SAÖDIK

Nükleer Enerji Planlaması İçinde Nükleer Güvenlik ve Lisanslamanın

Yeri ve önemi ... 11

O. M. HERSİN

Nükleer Enerji Alanında Eleman Eğitimi * ... 12

(4)

Niiklear Santra

Harun Çevresel Etkileri ve Kamu Sağlığı . . . * * . • 13

S. A. GÖKSEL

Türkiye için Bir

Nükleer Prc^graa ve Gerekli Teşkilatlanma ... 15

U. ADALIOĞLU

Dünyadaki Gelişmeler

ve Türkiye^aik Kısa* Orta ve Uzun VadeJJt

Nükleer Güç Stratejisi

... .

16

N. AYBERS

Türkiye'de Nükleer Enerji Sorunu ve Hali Güçlükler ...

18

D. ÖNER

Türkiye'de Nükleer Alanda Kısa, Orta ve Uzun Donemde Alınması

önerilen Önlemler

... . . . ... 19

A. KÜTÜKÇÜOÖLU

Nükleer Enerjinin

Dünyadaki Son Görünümü Sorunlar ve Seçenekler . . 20

T. YARMAN

(5)

ENERJİ ÜRETİMİNDE NÜKLEER ENERJİNİN YERİ

S. ŞAHİN

TEK, nükleer Santraller Dairesi

G ü n ü m ü z d e bütün d ü n y a d a enerji ihtiyacını

karşılamada, bilinen

k o n v a n s i y o n e l k a y n a k l a r ı n kısıtlı olması

nedeniyle, darboğazlar

m e y d a n a gelmektedir, özellikle 1973 petrol

krizinden sonra, baş­

ta gelişmiş ülke l e r olmak üzere

bütün

dünya

ülkeleri enerji kay­

nakl a r ı n ı o p t i m u m şekilde değerlendirerek,

enerjinin akılcı kul­

lanımı ve korunmasını sağlayacak

önlemler almaya başlamışlardır.

Bütün bu önlemlerde, e nerjinin yeterli

düzeyde sağlanması petro­

le a l t e r n a t i f olacak, bol, ucuz ve

güvenilir enerji kaynaklarının

a r a ş t ı r ı l m a s ı büyük bir öne m

kazanmaktadır.

B u g ü n k ü t e k n o l o j i k gelişmelere bakıldığında

orta ve uzun

dönemde

e n e r j i i htiyaçlarını karşılamada nükleer

enerji önemli bir alter­

n a t i f olmaktadır.

Bi l i m s e l geliş m e l e r i n y a nısıra teknik

gelişimi ile de 2. Dünya

Savaşı sırasında askeri amaçlar için

kullanılabilecek düzeye

u l a ş a n nükl e e r enerjinin savaş sonrası

devrede elektrik enerjisi

üretimi, tarım, tıp ve endüstri alanlarında

barışçıl amaçlarla

k u l l a n ı l m a s ı sürekli olarak gelişmiştir.

Günümüzde, el e k t r i k enerjisi üretiminde

toplam gücü 125 000 M We’i

b u l a n 238 r e a k t ö r işletmede, toplam gücü

210 000

Mile*i

aşan 230

r e a k t ö r inşa halinde ve toplam gücü

100 000 M W e ’i aşan 111 reak­

törde pl a n l a m a safhasında bulunmaktadır.

N ü k l e e r enerji dışında, güneş, rüzgar,

jeotermal füzyon gibi yeni

enerji k a y n a k l a r ı n ı n henüz teknolojik

gelişmelerinin devam etmesi

dolayısıyla, önümüzdeki *40-50 yıl içinde

ticari anlamda genel

enerji tü k e t i m i içindeki paylar ı n ı n oldukça

sınırlı kalacağı bek­

lenmektedir.

Bu tebliğde, y u k a r ı d a k i a çıklamaların

ışığında Nükleer enerjinin

genel enerji ve elektrik enerjisi

üretimindeki yeri ve diğer kay­

n a k l a r l a m u k a y e s e s i anlatılmaktadır.

(6)

TÜRKİYE'DE GENEL ENERJİ PROBLEMİ İÇİNDE NÜKLEER ENERJİNİN YERİ VE ÖNEMİ

V. ALTIN

Boğaziçi üniversitesi, Nükleer Mühendislik Bölüoil

Bilindiği gibi Türkiye'nin bugünkü geraksinimini karşılayamayan 4700 M w ’lik kurulu elektrik enerjisi. üretim kapasitesinin yılda ortalama % 7'lik bir büyümeyle değil» bir toplumun yaşam süre­ cinde bir insan Ömründe bile çok fazla uzun bir süre sayılamaya­ cak olan 20 yıl içinde 40 000 Mw'ı aşacaktır, öte yandan ülkemiz 29 500 Mw'lik ekonomik ve teknik açıdan olası tüm hidroelektrik ve linyit kaynaklarıyla 6 400 Mw'lik termik» 225 Mw*lık jeoter- mal, 1213 Mw'lik akaryakıta dayalı termik santral kapasitelerini fiziksel sınırlamaları dahi zorlayarak devreye sokabilse dahi 2000 yılında 3000 Mw kadar bir açıkla karşı karşıya kalacaktır. Bu açığın güneş enerjisi, rüzgar gücü, bioenerji gibi orta vadede marj inal rol oynayabilecek alternatif enerji kaynaklarıyla kapa­ tılması olası görülmemektedir. Kanımız odur ki enerji gibi yaşam­ sal bir konuda yetersizlik karşılaşılabilecek en büyük risktir ve sözkonusu açığın kapatılmasıyla nükleer enerjinin kendine düşen rolü oynaması kaçınılmazdır. Ancak, görüldüğü gibi kamuoyunda yer yer hakim olan nükleer enerjinin; yenilebilir, emek yoğun dolayı­ sıyla ekonomik yapımıza daha uygun ve kıyaslanabilir kapasiteler için dış finansman gereksinimi daha düşük olan hidroelektrik se­ çeneğine bir alternatif olarak sunulduğu görüşü tümüyle asılsız­ dır. Sınırlı kaynaklarımızın bu iki seçenek arasında yarışır ol­ ması durumunda hidroelektrik kaynaklarımızın geliştirilmesine ön­ celik verilmesi gerekmektedir. Fakat bu kaynak dahil hiçbir seçe­ nek yalnız başına ve hatta yerli kaynaklar tümüyle 2000 yılı için beklenen talep düzeyini karşılayamayacak görünmektedir.

Nükleer enerjiye karşı çıkış noktaları; 2000 yılı için öngörülen talep düzeyinin abartıldığı, yakıt yönünden dışa bağımlılığın ka- b u l l e n i l m e z l i ğ i , doğuracağı çevresel sorun ve risklerin yoğunluğu, batıda kabul edilmeyen bir teknolojinin gelişmekte olan ülkelere aktarılmaya çalışıldığı, gelişmişlik düzeyimizin bu ileri tekno­ lojiyi sindiremeyeceği, döviz darboğazını daha zor bir duruma so­ kacağı, ayrı ayrı ele alındığında yer yer haklı görüşler yanında bu yönde alı nacak bir kararı olumsuz kılacak nitelikte görünmeyip tüm yönleriyle kamuoyunda açıklığa kavuşturulması gere k e n -nokta­ lardır.

Nükleer enerji alanında uzun tartışmalar sonucu ortaya çıkan r a ­ kamların işaret ettiği yönde sonuca doğru harekete geçilemeyişi- nin ana nedeni kanımızca gerekli yatırımların 1 milyar dolar gibi yüksek düzeyde olmasının ve dış finansman gereksiniminin

(7)

fazlalı-ğ ı n m karar mekanizmasını felce ufazlalı-ğratması ve bir bekle-gör poli­ tikasının yeğlenmesidir. Ancak kişisel yaşamda olduğu gibi bir toplumun yaşamında da bazı risklerin alınmayışı ne büyük başarı­ lar ne de büyük yenilgiler tanımayan alaca karanlıkta yaşamayı zorunlu kılar. Acaba Türk toplumu kaçınılması olanaksız bazı isabetsiz kararlar yanında bazı büyük başarıları da gerçekleşti­ recek bir yaklaşımı yeğlemez durumda mıdır veya bu dinamizmden yoksun mudur ?

(8)

GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE NÜKLEER ENERJİ VE NÜKLEER ENERJİYE GEÇİŞTE KARŞILAŞILAN GÜÇLÜKLER

t). ÖZDEMÎR

ABK Genel Sekreterliği, Nükleer Reaktörler Şubesi

Enerjinin günümüz dünyasında ülkelerin ekonomik gelişiminde önemli, kıymetli ve pahalı bir etken olduğu açıktır. Petrol f i a t l a r ı n m ucuzluğu ve nükleer enerjinin devreye girmesi 1950 sonlarına kadar tüm dünyada enerji temini konusunda bir rahat dönem geçirilmesini sağlamasının yanısıra, halen yaşanan enerji darboğazının oluşaca­ ğ ı m d a önemli ölçüde gizlemiştir. Petrol enerji temininde hala en önemli ye;ri tutmaktadır.Bugün enerji konusundaki talebin yıllık % 2,5 artışla devamedeceği düşünüldüğünde önümüzdeki 30 yıl için­ de kısmende olsa petrolün yerine ikame edilecek yeni enerji k a y ­ naklarına ihtiyaç vardır. Nitekim birçok ülkede petrol yakıtlı santraller yerine kömür yakıtlı santraller ikame edilmektedir.

1978-1990 yılları tüketim beklentileri gözönüne alındığında 60 yıl yeteceği tahmin edilen kömür rezervlerinin, petrolün yerine ikame edilecek kaynaklardan biri olarak devreye girişinin yanısıra, bu konuda diğer en önemli kaynak nükleer enerji olmaktadır. Nükleer enerji endüstriyel uygulamada büyük oranda ve. kısa süre içinde ge­ liştirilmiş tek yeni enerji kaynağıdır. 1 9 S U ’de Rusya'da işletmeye a l m a n 5 MWe gücündeki ilk nükleer güç santralinden günümüze kadar olan önemli gelişler açıktır. Bu tarihten 12 yıl sonra, 1967'de, dünya nükleer enerji üretim kapasitesi 7000 MWe'e, Mayıs 1979 tarihi iti­ bariyle 115.000 MWe'e (231 reaktör), 1979 sonunda 120.000 MWe'e

(235 reaktör), 1980 sonunda ise bu değerler 140.000 MWe ve 250 reaktöre ulaşmıştır. Günümüzde nükleer santrallerden üretilen ener­ ji 400 Milyon Ton petrol eşdeğer olup .Suudi Arabistan'ın yillık üretimine tekabül etmektedir.

Ura n y u m kullanım etkinliği klasik nükleer santrallere göre 50-60 kez fazla olan hızlı üretken reaktörlerin (FBR) ticari üretim aşa­ masına gelişlerine kadar nükleer enerji alanındaki kesin tek prob­ lem uranyum tedarikidir. Bugünkü görünür uranyum rezervleri sıra­ sıyla 450 . 000 , 90.000 ve 60.000 Milyon ton petrole eşdeğer (mtpe) enerji kaynakları olan kömür, petrol ve tabii gaza oranla 30.000 mtpe sahip olup nişbeten mütevazi bir seviyededir. Ancak bu durum FBR'in devreye girişi ve özellikle GOÜ'de rezerv arama çalışmala­ rına daha etkin bir şekilde eğilme halinde çok daha tatminkar ola­ caktır. Bunun yanısıra birincil fosil enerji rezervleri açısından Gelişmekte olan ülkeler ufak yüzdeye sahiptir. Bu durumda nükleer enerji Gelişmekte olan ülkeler içinde etkin ve. önemli bir

(9)

alterna-tif olarak ortaya çıkmaktadır.

Ancak Gelişmekte olan ülkelerin nükleer enerjiye geçişlerinde ye­ tişmiş insan gücü potansiyeli, endüstriyel seviyedeki yetersizlik finansman ufak ve orta güçte reaktör tiplerin teminindeki zorluk ve yakıt temininin garantilenmesi, gibi limitleyici faktörler or­ taya çıkmaktadır. Bu nedenle nükleer enerjiye geçişte Gelişmekte olan ülkelerin düzenli ve planlı bir program takip etmeleri ve uzun vadedeki gelişmeleri gözörıüne almaları gereklidir.

Bugün Hindistan, Pakistan ve Arjantin gibi Gelişmekte olan ülke­ ler nükleer enerji konusunda belirli tecrübeye ulaşmış bulunmakta dırlar. Bu tecrübenin elde edilişinde nükleer enerjiye geçişte teknoloji transferinin yer alması, yerli katkının planlanmış olma sı büyük rol oynamıştır. Bu nedenle Gelişmekte olan ülkelerin nük leer enerjiye geçişlerinin planlı-programlı bir nükleer teknoloji transferi ile birlikte olması dışa bağımlılığın makul ölçülerde kalması ve ekonomik işletmecilik açısından büyük önem taşımakta­ dır.

(10)

HAFİF VE AĞIR SU REAKTÖR TEKNOLOJİLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI

O. KADİROĞLU

Hacettepe üniversitesi Nükleer Enerji Mühendisliği Bölümü

Nükleer teknolojinin ülkemize getirilmesine çalışıldığı bu yıllar­ da hangi tür nükleer teknolojinin uzun dönemde ulusal çıkarlarımı­ za uygun düşeceğini saptamakta yarar vardır. Türkiye bundan böyle hep anahtar teslimi nükleer santral mi satın alacaktır ycksa kuru­ lacak santrallerin yapımına kendi katkısı da olacakmıdır? Kanımızca Türk endüstrisi ve teknolojisi her türdeki reaktörün yapımına ve

işletmesine olanak sağlayacak kadar gelişmemiştir. Uzun dönemde ekonomik olan ve gelecekte dünya piyasasında büyük bir yer tuta­ cak olan iki tip reaktörün yapımı ülkemizin teknik olanakları içindedir. Bu iki tip Reaktör Gaz Soğutmalı reaktör ve Ağır Su Reaktörlerdir. Bu yazıda Ağır Su Reaktörleri kısaca tanıtılıp Hafif Su Reaktörleri ile aralarındaki farklar ülkemizin bugünkü ve yakın gelecekteki teknolojisi ışığı altında incelenecektir. ülkemizin çok sınırlı uranyum kaynakları gözönüne alındığında bol olan toryum kaynaklarımızı kullanabilecek olan bu iki nükleer reaktör tipinin uzun dönemdeki önemi ortaya çıkacaktır.

(11)

TÜRKİYE İÇİN YAKIT ÇEVRİMLERİ VE NÜKLEER GÜÇ STRATEJİSİ ETÜDÜ

G. GÖKTEPE - D. ADALIOĞLU

çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi Müdürlüğü

Gelişmekte olan bütün ülkelerde olduğu gibi T ü r k i y e ’de de enerji açığının nükleer santrallardan karşılanması planlanmaktadır.

Nükleer enerji politikasının tesbiti genel ekonomik enerji poli­ tikasının çok önemli bir kısmı olup hem, ulusal hem de uluslarara­ sı politikaya bağımlı olarak düşünülmelidir. Dünyadaki genel ener­ ji görünümü, nükleer enerjinin durumu, geçirilmiş tecrübeler ve ileriye dönük gelişme tahminleri incelenirken dünya uranyum piya­ sasının durumu özellikle arz ve talep dengesi, kısa-orta-uzun dö­ nem tahminleri, çeşitli yakıt çevrimi stratejilerinin avantajları ve sorunları gözönüne alınmalıdır.

Türkiye için bu çeşitli yakıt çevrimi stratejileri etüd edilip değerlendirilerek teknoloji transferinde rol oynıyacak etkenler v e . b^r politika tesbiti yapılmalıdır. Yakıt çevrimi stratejisi etüdü yapılırken kapasite yönünden düşünülen tesise yakın bir. sistemin işletme tecrübesinin niteliği, güvence derecesi fabri­ kasyon ve inşa için teknik bilgi, uzun dönemde yakıt temi-ni, ge­ lişme p o t a n s i y e l i , sistemin ekonomisi incelenmeli ve nükleer enerjinin avantajları ile politik sorunları tartışılmalıdır.

(12)

DÜNYA URANYUM KAYNAKLARI, YETERLİLİĞİ VE TÜRKİYE'NİN URANYUM POTANSİYELİ

N. BİRSEN

AEK Genel Sekreterliği, Nükleer Yakıt Şubesi

N ü f u s u n ve d o l a y ısıyla e nerji gereks i n i m i n i n sürekli arttığı d ü n ­ y a m ı z d a fosil k a y n a k l a r ı n azalmaya, su potansi y e l i n d e n y a r a r l a n ­ m a n ı n d oyuma u laşmaya başlaması ve 1974 yılında başlayan ve g ü n ü ­ m ü zde de kendi s i n i hi s s e d d i r e n petrol krizi ülkeleri yeni enerji k a y n a k l a r ı b u l m a y a ve kullan m a y a yöneltmiştir. Bu nedenle ülke l e r ticari o l d u ğ u n u h a fif sulu (PWR, BWR) ve Ağır sulu tipleri ile kanıtlaım.ş nü k l e e r reaktörlere enerji gereksinimini karşılamada her yıl cırtan bir şekilde y er vermektedirler, örneğin, 1975 y ı ­ lında t o p l a m e lektrik üreti m i n i n % 6 sı nükleer r e a ktörlerden elde edilmekte iken 2000 yılı için ya p ı l a n tahminler toplara

elek t r i k ü r e t i m i n i n y aklaşık % 3 0 ’unun nükleer reaktörlerden k a r ­ ş ılanacağı yolundadır. A n c a k nükleer gücün uzun süreli, bir enerji ka y n a ğ ı olabilmesi, re a k t ö r yakıtı olarak kullanılan ve kömür, petrol gibi bir enerji ‘kaynağı ve stratejik bir madde ola n uran­ y u m u n y e t e r i n c e bulunabilmesine bağlıdır.

Bu bildi r i d e önce O E C D / N E A ve UAEA tarafından ortaklaşa h a z ı r l a ­ narak 2 y ılda bir y a y ı n l a n a n ve Kırmızı Kitap olarak adlandırılan "Uranium Resources, Production and Demand" yayını esas cilmarak d ü nya u r a n y u m kaynakları, üretimi ve yeterliliği incelenip genel bir d u r u m de ğ e r l e n d i r m e s i yapılacak, daha sonra da ülke n i z i n u r a n ­ y u m po t a n s i y e l i ve üre t i m i n sağlanmasına yönelik gelişmeler ü z e ­ rinde durulacaktır.

(13)

TÜRKİYE’DE URANYUM ARAMALARI

S. uz

M,T.A. Enstitüsü, Radyoaktif Mineraller ve Kömür Dairesi

Türkiye'de u r a n y u m ar a m a l a r ı n a 1956-57 yıllar ı n d a başlanmıştır. İlk y ı l l a r d a D a m a r tipi veya sert kayaç tipi çenen y a t akların aranmasına y önelik olarak, asit karakt e r l i masiflerde ve metamor- fiklerde çalışılmıştır. Bulunan çok sayıda anomaliye karşın e k o ­ nomik bir yatak bulunamamıştır. 1960 lı yılların başından sonra secimanter y a t a k l a r ı n adanmasına yönelirmiş ve Salihli Köprübaşı h a v z a s ı n d a k i y a t a k l a r bulunmuştur. Sökonder uranyum m i n e r a l l e r i ­ nin o l u ş t u r d u ğ u bu yatakl a r ı n tenörü Dünya standartlarına göre •*' düşük t enorlü c evher o larak nitelendirilmektedir.

1970' l e r i n baş ı n d a n itibaren Örtülü sedimanter yatakların a r a n ­ m asına başlanmıştır. Y üzeyden her hangi bir belirtisi olmayan ve p r i m e r ur a n y u m m i n e r a l l e r i n i n oluşturduğu bu tip yatakların* ilki K öprübaşı y öresinde Eci n n i t a ş ' t a bulunmuştur. Halen Yozgat Sor­ gun ' da benzer tipte bir yatak üzerinde çalışılmaktadır. Yeraltı su t a b l a s ı n ı n altında o k s i d a s y o n d a n korunmuş olarak bulunan bu tip y a t a k l a r Dünya u ranyum rezervinin büyük bir bölümünü o l u ş t u r ­ maktadır.

Bugüne k adar yapılan çalışmalarla 3000 tonu Köprübaşı yöresinde olmak üzere t o p l a m *+600 ton U 308 rezervi bulunmuştur.

U y g u l a n a n arama yöntemi, Hav a d a n ve yerden radyometrik etüd g e ­ reken yer l e r d e hafriyat ve ümitli görülen anomalilerde s m d a j o l a r a k özetlenebilir.

1960 yıl ı n d a n 1980 yılı sonuna kadar toplam. 240.000 m. sondaj y a ­ pılmıştır. Bu m i k t a r yetersizdir. Sondaj kapasitesinin arttırılma sı gerekmektedir.

M.T.A. E n s t i t ü s ü bünyesinde halen sürdürülmekte olan arama t e m p o ­ sunu bir kaç k a t m a çıkarabilecek teknik eleman gücü vardır.

(14)

-TORKÎYE'OE SARI PASTA ÜRETİMİ İÇİN MEVCUT POTANSİYELİN DEĞERLENDİRİLMESİ

U. SAĞDIK

M,T.A. Enstitüsü, Teknoloji Dairesi

Türkiye bilinen uranyum kaynaklarına, örneğin; i- Manisa, Aydın, Uşak, Giresun ve Çanakkaledeki Uranyum c e v herlerine, ii- Kamu ve özel sektöre ait tesislerde üretilen fosforik a s i t l e r e , iii- Soma, Şırnak gibi yakıt k ü l l e r i n e , iv. Karadeniz ve Van GÖ1Ü gibi d e n i z , göl suyu ve sedimentlerine malik olmasına rağmen, bunlar arasında ticari sarı pasta üretimi için en başta cevherler gelmekte ve son yıllarda ise fosforik asit önem kazanmaktadır. Diğer kaynaklardan uranyumu kazanma, henüz araştırma ve geliştirme aşamasındadır ve bugün için de ekonomik değildirler.

Cevherlerin değerlendirilmesi; bulunmuş rezervlere uygun bir tek­ nolojinin (cevher çıkarma ve kimyasal proses) uygulandığı ekono­ mik bir üretim ile sonuçlandırılmaktadır.

Belli bir uranyum rezervi içeren cevher yatağının işletilmesi, açık ve 400 m. ye kadar yeraltı çalışması ile olmaktadır.

Cevherlerdeki uranyumu kazanmak için uygulanacak hidrometalurjik (kimyasal) yöntemi ise, cevherin mineralojik yapısına göre değişe­ bilen cevherin tane iriliği, kullanılan kimyasal çözücünün cinsi ve miktarı, temperatür, zaman, katı/sıvı oranı ve o k s i d a n m m i k ­ tarı gibi etkenler kontrol etmektedir.

-65 meşe öğütülen Türkiye uranyum cevherleri ile yapılan özütleme deneylerinde, ton-oevher başına harcanan asit miktarı saptandık­ tan sonra, iri taneli (-2cm) cevherlere statik kulon testleri uy­ gulanmıştır. Ekonomik sarı pasta üretim koşullarını sağlayabilen cevherlerle de, kesin fizibilite verileri için, pilot çapta yığma liçing deneylerine geçilmiştir. Cevherden ana çözeltiye a l m a n uranyum, SX veya IX yöntemleri ile arıtılıp, konsantre edilmiş ve amonyak veya MgO-südu ile sarı pasta şeklinde çöktürülmüştür.

Deneylerin sonunda yapılan Türkiye Uranyum Cevherlerinin Teknolo­ jik Sınıflandırılmasına göre; bugün için ancak, Manisa-Köprübaşı cevherlerinden 50-70 ton U 30 e/yıl lık bur üretim kapasitesi ortaya çıktığından, üretim için planlama çalışmaları başlamıştır.

(15)

O.M. MERSİN

ABK Genel Sekreterliği, Nükleer Tesisler Güvenlik Bölümü

NÜKLEER ENERJİ PLANLAMASI İÇİNDE NÜKLEER GÜVENLİK VE LİSANSLAMANIN YERİ VE ÖNEMİ

Bu bildiri’de; nükleer güvenlik ve lisanslamanın nükleer enerji planlamasının zamanlama ve maliyet öğeleri üzerindeki doğrudan ve dolaylı etkilerinin neler olabileceği konusuna somut örneklerle açıklık getirilmeye çalışılmaktadır. Bunun yanında, nükleer gü­ venlik ve l i s a n s l a m a n m zamanlama ve maliyet üzerindeki ters et­ kilerini en aza indirmek amacına yönelik önerilere yer verilmek­ tedir.

(16)

NÜKLEER ENERJİ ALANINDA ELEMAN EÖİTÎMÎ

A. BAYÜLKEN

İstanbul Teknik üniversitesi, nükleer Enerji Enstitüsü

Bilindiği Üzere T ü r k i y e ’de, dünyadaki pek çok gelişmekte olan ülke gibi elektrik enerjisi gereksiniminin bir kısmını nükleer reaktörler yoluyla sağlama düşüncesindedir.

Bu durumdaki ülkelerin geçtiği veya geçmekte olduğu evrelerden T ü r k i y e ’nin de geçmesi kadar normal ne olabilir ki?

Durum böyle olunca, bu evrelerin neler olduğunu ve bunların n a ­ sıl üstesinden gelinebileceğinin araştırılması, planlı bir ekono­ minin kaçınılmaz ve vazgeçilmez bir şartıdır.

Bu araştırmaların en başında yapılması gereken şey ise muhakkak ki eleman sorunudur. Eğer bir ülkede yeterli sayı ve yetenekte eleman yoksa, o ülkenin modern ve yeni bir teknolojiye talip olmasının son derece yersiz olduğu herkesin bildiği bir gerçektir Bu düşünceden hareket edilirse, Türkiye'nin halihazır potansiyeli nin ve ilerde uygulanması uygun olan politikasının araştırılması gerekir. Bu nedenle hazırlanan bu çalışmada, evvela diğer bazı ülkelerin bu konudaki çalışmaları incelenmiş ve Türkiye'nin bugü­ ne kadar bu konuda yaptıkları ve ne yapmasının uygun olacağı ü z e ­ rinde durulmuştur.

Artık kaçınılmaz bir gerçek olan nükleer çağa girişin bir an evvel ve eksiksiz başlayabilmesi için böyle bir eğitim programı­ nın dikkatlice hazırlanıp yürürlüğe konması* muhakkak ki yararlı olacaktır.

(17)

NÜKLEER SANTRALLARIN ÇEVRESEL ETKİLERİ VE KAMU SAĞLISI

S .A. GÖKSEL

Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi

Türkiye'nin

endüstrileşme çabalarına paralel olarak hızla artan

eiektrik enerjisi

gereksinimin karşılanmasında öncelikle ülkemi­

zin su gücü

ve linyit gibi birincil enerji kaynaklarından yarar­

lanılması doğaldır.

Ancak, T ü r k i y e ’nin enerji kaynakları konusun­

daki araştırmalara

ve Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) tarafından

yapılan planlamaya

göre, hidrolik ve termik enerji kaynaklarımı­

zın tümünün

kullanılmasına karşın, 1990'l a r m sonundan itibaren

ülkemizin artan

enerji gereksiniminin karşılanması mümkün olamı-

yacaktır.

Elektrik enerjisi

üretiminde çeşitli alternatif enerji kaynakla­

rından yararlanma

olasılığı varsa da, bu durumda ortaya çıkacak

elektrik enerjisi

açığını kapatabilecek nitelikte sadece nükleer

enerji bulunmaktadır.

Bu nedenle, ülkemizde 2000 yılına kadar -en

az- 5200 MWa

gücünde nükleer santralların kurulması öngörül­

mektedir. Böyle bir

öngörü, 20, yüzyılın sonuna kadar 800-1000

MWe gücünde 6 - 7

nükleer santralın devreye sokulmasının gerekli

olduğu anlamına

gelmektedir.

Bu

curumda.

ülküm’

z için oldukça yoğun sayılabilecek böyle bir

nükleer güç

programının gerçekleştirilmesinde karşılaşılacak

parasal sorunlar ve diğer güçlüklerin yanısıra kamu sağlığı ve

çevresel

sorunların

gündeme gelmesi de beklenmelidir.

1979 yılınca

A . B . L . ’de meydana gelen ve "şimdiye kadar bilinen

en büyük

rü kleer reaktör kazası" olarak nitelenen Three Mile

Island (TMi)

nükleer

santral kazasının tüm olumsuz etkilerine rağmen

dün;, ada

nükleer güç üretimi gelişimini sürdürmektedir.

Nükleer güç

üretimindeki bu hızlı ve başarılı gelişmelere k a r ­

şın,

yine

ce,

nükleer santrallar bazı batı ülkelerinde şiddetli

eleştiriler ve karu

oyu tepkisi ile k a r l ı ş m a k t a d ı r . Bu tür eleş­

tirilerin

cikkati çeken yönü, nükleer enerjinin yaygınlaşmasını

eleştiren ve

nükleer santralların kurulmasına karşı çıkanların sadece

konuyu

politik bir sömürü aracı olarak kullanmak İ6teyen sorumsuz

kişilerden meydana gelmeyip, bunların yanısıra dünyaca

ünlü

bazı

bilim adamlarının da bulunmasıdır. Bu bilim adamlarının nükleer santralların kurulmasına karşı çıkmalarının başlıca nedeni,

beyle bir

santralca meydana gelebilecek bir kaza sonucu büyük

(18)

miktarlarda radyoaktif maddelerin çevreye salınması ile çevrenin kirletilmesi ve insan sağlığının tehlikeye atılması olasılığıdır. Toplumsal bir bilinçlenme sürecine girmiş bulunan Ülkemizde de nükleer santrallara karşı bu tür eleştiri ve tepkilerin ortaya çıkması doğal sayılmalıdır. Ancak, böyle hızlı bir nükleerleş- menin getireceği kamu sağlığı ve çevre kirlenmesi sorunlarının tüm yenleriyle ilgili bilimsel, çevrelerde ve kamu oyünda tartı­ şılması ile nükleer enerjiye karşı tutumların ve eleştirilerin -tamamen önlenmese bile- bir dereceye kadar yumuşatılması veya olumlu bir yönde kanalize edilmesi mümkün olabilir. Bu nedenle nükleer güç programımızın ve getirmesi olası sorunların şimdiden açıkça tartışılarak bir çözüme bağlanması uygun olacaktır kanı­ sındayım. Aksi takdirde sorunların gitgide artarak ilerde çözümü zor boyutlara erişmesi ve nükleer güç p n o g r a m ı m ı z m uygulanmasın­ da ciddi aksamalara neden olması gibi bir durumla karşılaşılabi­ lecektir.

Bu bildirimizde nükleer santralların kamu sağlığı ve çevresel sorunlar açısından güvenirliği - A.B.D.'deki son nükleer santral kazasından alınan derslerin ışığı altında- gözden geçirilerek, özellikle ülkemizde kurulması planlanan nükleer santralların yer­

lerinin seçimi bakımından bazı değerlendirilmeler yapılmasına •>

(19)

TÜRKİYE İÇİN BİR NÜKLEER PROGRAM VE GEREKLİ TEŞKİLATLANMA

U. AOALIOĞLU

Çökmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi

Gelişmekte olan ve sanayileşmiş birçok ülke nükleer gücü, tabii çevreye en az zarar veren ve en düşük maliyetle hayat seviyesini yükselten bir vasıta olarak görmektedir. Hatta petrol zengini ül­ keler bile gelecek nesiller için hidrokarbon yakıt kaynaklarından bir kısmını saklamak ve daha ucuz enerji elde etmek için nükleer enerji ile ilgilenmekte ve programlarını yapmaktadırlar.

Bazı gelişmekte olan ülkeler enerji programları içine nükleer op- siyonu koyabilecek kapasiteyi geliştirmiş ve başarıyla program tatbikatını yürütmüştür. Nükleer politikanın hükümet politikası seviyesine kadar çıkabilmesi ve ecnebi müdahelelere m a h a l 'bırakmı- yacak bağımsız bir programın seçilip ısrarla tatbikine gidilmesi böyle bir kapasitenin doğmasındaki bariz faktörlerdir.

Prensipleri ve ana hatları vaz'edilen bağımsız bir programın tat­ biki için bilhassa insan gücü potansiyelinin hazırlanması ve tam bir teknoloji trasferini sağlıyacak şekilde yerli imkanların ha­ rekete geçirilmesi vazgeçilmez unsurlar olarak görülmektedir.

(20)

DÜNYADAKİ GELİŞMELER VE TÜRKİYE'NİN KISA, ORTA VE UZUN VADELİ NÜKLEER GÜÇ STRATEJİSİ

N. AYBERS

İstanbul Teknik üniversitesi Nükleer Enerji Enstitüsü

1 Haziran 1980 tarihi esas alındığı takdirde dünyada 31 ülkede 251 adet nükleer santralin çalıştığı ve 236 adet santralin de inşa halinde olduğu görülür. Ayrıca, dünyada 304 adet araştırma reaktörü çalışır durumdadır. 1985 yılında dünya elektrik gereksin­ mesinin % 12'sini bu yolla karşılayacaktır.

Bu gün dünyada nükleer enerjiden yararlanarak enerji dar boğazını aşmak amacının ötesinde bazı gelişmeler olmaktadır. 12 Ağustos 1980 tarihinde toplanan NSYÖ Andlaşması II. Değerlendirme Konfe­ ransı sonuca yaramadan dağılmıştır. Dünya'da halen bilinen 5 nük­ leer devlet dışında 4 ülkenin de nükleer silahlara sahip olabile­ ceği varsayılmaktadır. Ayrıca bu teknolojide ileri durumdaki 8 diğer ülkeye de Eşik Devletler gözü ile bakılmaktadır. Buna kar­ şılık B. Amerika ve Londra Klübü diye adlandırılan ileri ülkeler geri kalmış ülkelerin kritik bazı teknolojilere sahip olmalarını

önlemek amacı ile ne mümkün ise yapmaktadırlar.

Bazı ülkelerde görülen karşı hareketlere rağmen nükleer santral­ lerin gelişeceği ve 2020 yılında kurulu gücün 2500 GWe, 2025 yı­ lında da 2850 GWe ulaşacağı varsayılmaktadır. Bu suretle dünya 2020 yılında elektrik gereksinmesinin % 5 0 1 sini bu yolla karşılaya­ caktır. Bu gelişme gerçekleştiği takdirde, şimdiki reaktör kullan­ ma stratejisinin devam ettirilmesi ile (% 10 HWR ♦ % 80 LWR + % 10 FBR) 2000 yılındaki yıllık doğal uranyum tüketimi 135 000 Ton/yıl olur, 1980*de 49000 Ton/yıl olan dünya üretim kapasitesinin bu de­ ğere ulaşması kolay görülmemektedir. Dolayısı ile 2000 yılı civa­ rında dünyada uranyum kıtlığı çekileceği varsayılmaktadır. Bu stra­ teji ile devam edildiği taktirde 2025 yılında yığık uranyum tüke­ timi 7,3 x 10* Ton olacaktır, halbuki dünyada varsayılan güvenilir ve muhtemel uranyum rezervlerinin toplamı 5 x 10* kadardır. Bu rezerv miktarı ile 2025 yılana kadar üretime devam edebilmek için, % 10 HWR + % 30 LWR + % 30 HWR (Toryum Çevrimi) ♦ % 30 FBR reaktör kullanma stratejisine başvurmak uygun gözükmektedir. Tek geçişli LWR stratejisine devam etmek sadece doğal uranyum rezervleri ba­ kımından olmayıp, dünyanın zenginleştirme olanakları bakımından da olanaksız gözükmektedir. Halen çalışmakta olan, inşa halinde bulunan ve planlanmış olan tüm zenginleştirme tesislerinin kapa­ sitesi 2000 yılı civarındaki Atü (Ayırma îşi ünitesi) gereksinme­ sini karşılayamayacaktır.

(21)

Bu sebeplerle dünyada daha büyük nispette F3R veya HWR kullan'.- ması gerekli gözükmekte ve özellikle Toryum Çevrimi kullarını'.,

ilginç bulunmaktadır.

Bu gelişmelerin ışığı altında Türkiye’nin

nükleer g“ ,

:

tr etejisi­

nin tespitine çalışılmış ve aşağıdaki

sonuçlar varılmıştır.

1. Türkiye, kısa vadeli program olarak, ?nno yalındaki e; ırji açı­ ğının gerektirdiği kadar nükleer santral kvr may.ı hedef almalı­ dır. Bu reaktörlerin kurulmasında

2000 yılı

civarında

deklenen

doğal uranyum ve Alt) darboğazlarını gözönüncie

bulundurulmalı­

dır.

2.

Orta vadeli program olarak, kurulacak nükleer 'santralleri yer­ li ham malzeme ile beslemek üzere yakıt

çevrimi tesisleri

k u ­ rulması ve santral inşasındaki yerli

katk.iv:. arttırmak hedef

alınmalıdır.

3. Türk i y e ’nin uzun vade içindeki şaşmaz hedefi Toryum reservlı- rini değerlendirmek olmalıdır. Bu maksatla İIWR tipi reaktörle­ rin kullanılması çok ilginç gözükmektedir.

Bu reaktörü

bu maksatla kullanılması mümkün olur ise FER ve HTGR gibi çek zor gelişen teknolojilere başvurma gereğini kaldırabilir. 'ısa va­ deli programda kurulacak reaktörler bu tip seçildikler takdir­ de tek tip bir reaktör ile Türkiye nükleer enerji soruuTarına çözüm bulabilecektir.

(22)

TORKIYEDE NÜKLEER ENERJÎ SORUNU VE MALİ GÜÇLÜKLER

D. ÖNER

Çekmece nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi

Bu raporda, Türkiye'nin elektrik enerjisi gelişmesi, 200ü yılına kadar tüketim ve üretim tahminleri ile planlanan tesisler, yatı­ rım gerekleri ve nükleer enerji öngörüleri, TEK çalışmalarına dayanılarak; Türkiye'nin genel üretim, tüketim ve yatırım durumu ile genel enerji ve elektrik enerjisi yatırımları 1981 Programı­ na dayanılarak gözden geçirilmiş ve 205)0 yılına kadar gözönüne alınan 7760 MWe lık Nükleer Enerji üretim Tesislerinin Mali kül­ feti 1981 yılı döviz gelir ve giderleri ile karşılaştırılarak olabilirliği kabaca tartışılmıştır.

Nükleer Enerjinin gözönüne alınmaması halinde karşılaşılacak durum hakkında bazı görüş ve vurgulamalar da yapılmıştır. . Nükleer Enerjinin diğer konularındaki görüşler, hazırlık çalış­ malarına katıldığımız Ref.l deki Raporda mevcut olduğu gibi, bu seminere sunulan diğer raporlarda da işlenecektir.

(23)

TÜRKİYE'DE NÜKLEER ALANDA KISA, ORTA VE UZUM DÖNEMDE ALINMASI ÖNERİLEN ÖNLEMLER

A. KÜTÜKÇÜOĞLU

TEK Nükleer Santrallar Dairesi

2000 yıllarına kadar toplam 7000-8000 MWe gücünde nükleer santra İı işletmeye açabilmek için biran önce gerekli teknoloji transfe rini, eleman eğitimini, örgütleme ve üretim tesislerini oluştu­ rarak yerli katkının olabildiğince arttırılması için bilinçli ve programlı bir çaba harcanması zorunludur. Aksi halde, büyük bir bölümü diğer ülkelerden alınacak uzmanlık, imalat ve, en önem­ lisi, dış finansmana dayanarak böyle ağır bir programı gerçekleş tirmek çok güçtür. Gerekli teknoloji transferi ve birikiminin sağlanması için aşağıdaki şekilde kısa, orta ve uzun dönende önerilen önlemlerin alınması yerinde olacaktır.

Kısa D ö n e m d e : Başbakanlık A t o m Enerjisi Komisyonuna bağlı A r a ş ­ tırma, Güvenlik ve Lisanslama çalışmalarını, yakıt ve santralın kuruluş ve işletmesi bakımlarından da MTA, Etibank, TEK gibi ku­ ruluşların çalışmalarına kurulacak ilk nükleer santral çerçeve­ sinde mobilize ederek, böyle bir tesisin etüd, proje, ihale, li­ sanslama, kuruluş ve işletmesinde temel deneyimin kazanılması, organizasyon ve kadronun oluşturulması,

Orta D ö n e m d e : Türkiye'deki mevcut araştırma, mühendislik ve ima­ lat kapasitelerini en yüksek oranda değerlendirecek şekille yer­ li katkının arttırılması, bunun yanısıra güvenlik ve imal it yö­ nünden ikinci derecede önem taşıyan alanlarda yeni araştırma, mühendislik ve imalat kapasiteleri oluşturarak yerli katkının daha da yükseltilmesi,

ülkedeki nükleer hammadde araştırma ve üretimine hız verilmesi, zenginleştirme hizmetleri (veya ağır su temini), kullanılmış yakıtlarin yeniden arıtılması gibi hususlarda uzun süreli an­ laşmalara gidilmesi,

Uzun D ö n e m d e : Hassas, mühendislik ve imalatı güç olan uygulama­ lar ve ekipman için yerli olanakların oluşturulması.

Zenginleştirme hizmetleri (veya ağır su temini), kullanılmış yakıtların ve/veya radyoaktif artıkların depolanması ve .yeniden arıtma içir, uluslararası veya bölgesel kuruluşlara iştirak edil­ mesi .

(24)

HOKLEER ENERJİNİN DO NY ADA Kî SON GÖRONOMO SORUNUR VE SEÇENEKLER

T. YARMAN

İstanbul Teknik üniversitesi, Nükleer Enerji Enstitüsü

Nükleer enerjinin günümüzde sergilediği çerçeve çizilmekte. Hammadde, zenginleştirme, yakıt sıyırma (reprosesing), nükleer artıklar ve güvenlik sorunları irdelenmekte.

Kırk yıllık birikim uzantısında "sanık" sandalyesindeki nükleer enerjiye yöneltilen yargılama tartışılmakta.

Plütonyum ve toryum çevrimleriyle nükleer enerjinin gelecekteki olası çizgisi ele alınmakta.

Alışılmamış enerji seçenekleri k ı s ı t m d a olarak dünya enerji so­ runu içerisinde nükleer enerjiye dönük kaygılarla beklentiler bir sonuca dökülmeye çalışılmakta.

Referanslar

Benzer Belgeler

Dünyada nükleer enerjinin tercih edilmesinde birincil enerji kaynakları olan petrol, doğalgaz ve kömürün hızla tükenmesi, ( Yapılan araştırmalarda petrolün 46

Hükümetin 6 aydır Meclis’te yasalaştırmaya çalıştığı nükleer santral kurulmasını sağlayacak düzenleme, bugünden itibaren Genel Kurul’da ele alınacak..

Akkuyu Nükleer Santralı için Rusların verdiği fiyat teklifinin kabul edilmesi durumunda, santralde kullanılacak olan uranyum tabletlerinin Türkiye'de üretilece ği belirtildi..

Nükleer santral kurulmasına ilişkin yasa, değişiklikler yapılarak TBMM Sanayi Komisyonu'nda kabul edildi.. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan ı Hilmi Güler , elektrik iletimi

Nükleer santralın 3 bin megavat (MW) gücünde olması durumunda 5-6, 5 bin MW gücünde olması durumunda 10-11 milyar dolarlık bir yatırım söz konusu olacağı

Nükleer santral yakınındaki bölgelerdeki kansere yakalananların sayısı ile aynı bölgelerde yaşayan sağlıklı çocukların say ısı ve ülke çapında çocukların

TAEK, Ukrayna ile 7 Haziran 2005 tarihinde Ankara'da "Türkiye Atom Enerjisi Kurumu ile Ukrayna Devlet Nükleer Düzenleme Komitesi Arasında Nükleer Düzenleme Konularında

Sinop Çevre Platformu Yönetim Kurulu üyesi Metin Gürbüz, Mersin Akkuyu'da yapılacak nükleer santral için Ruslarla görüşmeler sürerken, Sinop'taki santral için Güney