Erdal A lantar 15. sergisinde resim ve gravürlerine yer veriyor
(r *
Fırçasıyla eskrim yapan ressam
A
►Yeni sergisini Bodrum
Sualtı Arkeoloji Müze-
si’nde açan Erdal Alan
tar, 30 yıldır Paris’te ya
şayan bir Kadıköylü.
1958’de
İstanbul’da
açtığı ilk sergisinden bu
yana dünyanın dört bir
yanında sergiler açmış.
Alantar resim yaparken
Wagner, Mozart ya da
Beethoven dinliyor.
N ÍL G Ü N T O P T A Ş
62 yaşında bir volkan, yaşı tlarının içinde en canlısı. Sürekli kül ve buhar püskürtüyor, ba zen de ateş. Alantar her an pat lamaya hazır bir yanardağ.
Erdal Alantar, 30 yıldır Pa ris’te yaşayan İstanbul Kadı köy doğumlu bir ressamımız. Güzel Sanatlar A kadem isi nden 1954-55 yılında mezun ol muş.
Akademi yıllarında tanışıp evlendiği piyanist Sevinç Alan- tar’la birlikte, İtalyan Hüküme tinin verdiği bir bursla 1958’de, Floransa’ya fresk yapmaya git miş.
Floransa’dan bir yıl sonra Paris’e gitmişler: “Paris’teki ilk yıllarımız çok güç oldu, fabri kalarda çalıştım. Bu da benim için güzel bir deneyim oldu aynı zamanda. 66-67 yıllarında me talürji fabrikasında çalıştığım zaman, 600 makina sürekli gü rültüyle çalışır, sonra ‘şrak!’ diye durdururduk bütün maki- nalan.
Bu gürültüyle o sükunet kor kunç bir etki yaptı bende ve ben bunun resmini yaptım. Fabri kanın patronunu da çağırdım sergime, baktı, ‘Ben kırk yıllık fabrikamda hergün yaşadığım yerde, bu güzel kavgayla süku neti resmetmenize bayıldım’ dedi adamcağız. Ressam oldu ğumu anlayınca ahbap olduk, işler değişti tabii.”
Erdal Alantar 1972’den beri Paris’te sürdürdüğü resim ve gravür çalışmalarının yanısıra üç ayn atelyede de plastik sa natlar öğretim üyesi. Akademi de Cemal Tollu’nun, Halil Dik- men’in öğrencisi olmuş, hat,
minyatür, karkalem olmak
üzere Türk sanatından öğren dikleri ve edindiği izlenimlerle Avrupa’ya gitmiş: “Avrupalı yeni ya da Rönesans ressam larının etkisi altında resim ya parken, 1959-60’da, Wagner,
62 yaşında bir volkan. Alantar, ‘Ben resmimi bir boksör ya da eskrimci gibi ataklarla vaparan’ diyor.
Mozart, Beethoven, Berlioz.. Bunlara birden bire aşık ol dum. Diyeceksiniz ki ‘Beetho ven’i dinlemeseniz resim yapa maz mısınız?’ Yaparım fakat bütün o bildiğim soyut resim kültürümü, Wagner’e, M o zart’a ve Beethoven’e veriyo rum, Onlar da bana, hangi ren gi kullanacağımı, ne zaman to katlayacağımı resmimi, nerede kontrast kullanacağımı veri yor. Bazen soruyorlar: ‘Neden Türk müziğiyle resim yapmı yorsun?’ diye. Türk müziğiyle
de resim yapılır, çok büyük mü- tayı atmış adamdır. Leopold zik, fakat ben biraz kavgacı- Levy, çok yumuşacık, silik, yımdır, bizim müzik yumuşak.
Kavgayı çok severim. Resmimi bir boksör ya da eskrimci gibi ataklarla yaparım.”
Alantar kavgayı seviyor, yu muşaklıktan hoşlanmıyor, hele “yumuşak ressam” diyince ateş püskürüyor: “ Leopold Levy diye bir ressam varmış Akade
mide, bizim dönemimizden
önce. Adamı göklere çıkarıyor lar. Bence Leopold Levy Türk sanat hayatına en büyük
bal-Fransızın ‘pazar ressamı’ dedi ği, korkak ressam. O’nun yeri ne bir Soutine, bir Rouault gel seydi belki de elli sene daha ileri götürürdü resmimizi.
Sonra Hartung’lar, Mathi- eu’ler canavar gibi resim yapar ken ne karısını düşünür ne kom şusunu ne de alıcının tepkisini. Adam hayatını koyuyor, diyor ki,‘Ben resme aşığım, terledi ğim zaman terim renkli akar. Böyle insanlar varken Levy gibi
1
? "ufacık bir ressamı getirip, ‘tak!’ diye sanat kültürünü baltalat mak tehlikeliydi ama bilmiyor lardı ki o zaman, kim iyi res sam, kim değil. Y abana olsun da..”
Akademide yağlıboya, Flo- ransa’da fresk çalışan Alantar Paris’te gravüre başlamış: “G ra vür çok güzel bir disiplin. Be nim bu heyecanlı tekniğime bir fren yaptırdı. Bu fren asit nitrik. Terebantinle, haşhaşla, bezirle yaptığım resim yakmıyor diye ataklar yapanm , ama asit tehli keli bir şey olduğu için insanı yavaşlatıyor, minyatür yapar gibi disipline alıyor, hassas işler yaptırıyor.
Gravürde çok fazla teknik
vardır, hepsini öğrendikten
sonra, bir tekme attım hepsine, dedim ki: ‘Ben kendi gravürü mü yapacağım’. Gravür dün yasında çok modem şeyler yaptım, beğenildi. Müze Baye- ux'de birincilik kazandım, Bib- lotheque National de Paris mü zesi benden gravür satın aldı, orada beş gravürü olmak pres tijdir.”
Erdal Alantar, 1958’de İstan bul’da açtığ ilk sergisinden bu yana dünyanın dörtbir yanında sayısız kişisel ve karma sergiye katılmış. Resim ve gravürleri dünyanın sayılı müzeleri olan, Musee de Toulouse, Musee de Bayeux, Victoria Albert Muse um (L ondra), Biblotheque tionale de Paris, biblotheque Royale de Belgique tarafından satın alınmış.
Yurtiçi ve dışında birincilik ödülü ve madalyalar alan Erdal Alantar, geçtiğimiz günlerde Bodrum Sualtı Arkeoloji Mü- zesi’nde açlığı, Türkiye’deki 15. kişisel sergisiyle sanatseverlerin karşısında.
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi