SAYFA
p-0
BU AŞAMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
Nâzım Hikmetin Mustafa
Kemal Atatürk'e Mektubu
Nâzım Hikmet 15 Ocak 1902’de doğdu. ‘Or
duyu isyana teşvik’ ettiği savıyla tutuklandığında,
aydın kamuoyunun şiirleri, oyunları, kendi sesiyle yayımlanmış plakları, yazılarıyla tanıdığı bir şair kimliği kazanmıştı.
Edebiyat dünyasında fırtınalar koparan... Dünya görüşünü benimsemeyen eleştirmenle rin de yadsımadığı değişik bir şiir dünyasının ön cüsü olmuştu çünkü Nâzım.
1932’de Nurullah Ataç’ın okuyacağımız satır larda belirttiği gerçek böyle özetlenebilir:
“Sihirbazlık... İşte Nâzım Hikm et’in baş vasfı. Her şairin baş vasfı olduğu gibi. Onu okurken ve ya dinlerken, içinde yaşadığımız âlemin bütün na- zariyeleriyle beraber siliniverdiğine şahit oluyor sunuz. Ortada yalnız Nâzım Hikmet, onun yarat tığı âlem kalıyor. ” (Milliyet, 4 Şubat 1932)
Biliyoruz ki, aykırı, toplum güçlerinin tepkiyle karşıladığı bir “â/em”di Nâzım’ın yarattığı. Bu ne denle Cumhuriyetin ilk on beş yıllık evresinde de, tutunmaya çalışan kişi, katman ve gizli-açık kumru larıyla eskinin tuzağına düşürülmek istendi Nâzım Hikmet.
1938 Harbokulu ve donanma davasının yorumu, yıllar sonra çeşitli açılardan, hukukçularca da ya pılmıştır.
Bu davanın, yapısı, hukuk anlayışı, varmak is tediği sonuç bakımından II. Abdülhamit dönemi mahkemelerini çağrıştırdığı yadsınabilir mi?
Mahkemenin, çağdaşlaşma atılımı içindeki top lumun gelişmeden yana güçlerini o tarihte de de rinden yaraladığını biliyoruz; ilerici kamuoyunda si yasal bir komplo niteliği taşıdığı inancıyla önleme ye çalışanlar eksik değil. (12 yıl sonra, 1950’de Nâ- zım’ın affedilmesini isteyen bilim, sanat ve düşün adamlarının çok sayıda oluşu kanıtlar sanırım bu yargıyı.)
Güven duyulan tek isim, hasta döşeğindeki Mus
tafa Kemal Atatürk.
Yön dergisinin 3 Şubat 1967’de yayımladığı, okuyacağımız mektup gösteriyor ki, Nâzım da yi tirmemiş bu güven duygusunu.
“Cumhur Reisi A tatürk’ün Yüksek Katına Türk Ordusunu ‘isyana teşvik’ ettiğim iddi- asiyle ‘on beş yıl ağır hapis cezası’ giydim. Şimdi de Türk donanmasını ‘isyana teşvik et m ekle’ töhmetlendiriliyorum.
Türk inkılabına ve senin adına and içerim ki suçsuzum.
Askeri isyana teşvik etmedim.
Kördeğilim ve senin yaptığın her ileri dev ham lesini anlayabilen bir kafam, yurdumu seven bir yüreğim var.
Askeri isyana teşvik etmedim.
Yurdumun ve inkılapçı senin karşında alnım açıktır.
Yüksek askeri makamlar, devlet ve adalet, kü çük bürokrat gizli rejim düşmanlarınca aldatı lıyorlar.
Askeri isyana teşvik etmedim.
Deli, serseri, mürteci, satılmış, inkılap ve yurt hâini değilim ki, bunu bir ân olsun düşünebi leyim.
Askeri isyana teşvik etmedim.
Senin eserin ve sana aziz olan Türk dilinin inanmış bir şâiriyim. Sırtıma yüklenen ve yük letilecek hapis yıllarını taşıyabilecek kadar sa - birli olabilirdim. Büyük işlerinin arasında seni bir Türk şâirinin felaketi ile alâkalandırmak is temezdim.
Bağışla beni. Seni bir an kendimle meşgul ettimse, alnıma vurulmak istenen bu ‘inkılap askerini isyana teşvik’ damgasının ancak senin ellerinle silinebileceğine inandığımdandır.
Başvurabileceğim en inkılapçı baş sensin. Kemalizmden ve senden adâlet istiyorum. Türk inkılabına ve senin başına and içerim ki, suçsuzum.”
Nâzım Hikmet Ran Yön’ün Notu: “Nâzım’m bu mektubu, Atatürk’e
sunulmak üzere, şairin b ir yakınına verilmiştir. Fakat, o sırada hastalığı ağırlaşan Atatürk’e mek tup bu yüzden sunulamamıştır. Haluk Şehsuvaroğ-
lu’nun eline geçen mektup Yücel arşivinde sak
lanmak üzere Muhtar Enata'ya tevdi edilmiştir. ”
e-posta: skurdakul@superonline.com