• Sonuç bulunamadı

Suat Derviş Hanım'ın şayanı dikkat bir eseri:'Ne bir ses ne bir nefes'

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Suat Derviş Hanım'ın şayanı dikkat bir eseri:'Ne bir ses ne bir nefes'"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Suat D erviş H an ım ’ın şayanı dikkat b ir eseri: ‘N e B ir Ses, Ne. B ir Nefes’

1

‘Fakat bilhassa^ bir

küçük hikâye’

‘Ne Bir Ses, Ne Bir Nefes’ Suat

Derviş’in ‘Kara Kitap’tan sonra

yazdığı ikinci romanı. 1923 yılında

yayımlandığına göre yazar o sıralarda

18 yaşında olmalı. Suat Derviş

kitabında yaşlı kocasıyla genç üvey

oğlu arasında kalan bir kadının aşkını

konu alıyor.

REFİK DURBAŞ

“ Son günlerde intişar eden bir çok hikâye kitapları arasında, tesa­ düfün bana okuttuğu şayanı dikkat bir eserden bahsetmek istiyorum: Suat Derviş Hanım’ın “ N e Bir Ses, Ne Bir Nefes” isimli küçük hi­ kâyesi.”

Ahmet Haşim 22 Şubat 1923 ta­ rihli, 1588 numaralı “ Akşam ” ga­ zetesinde yayımlanan “ Bir Genç Kızın Eseri” başlıklı yazısına bu satırlarla başlamış.

Haşim’in “ tesadüfen” okuduğu bu kitabın elime ne zaman geçtiğini ben de anımsayamıyorum. Sayfaları­ nın uçları zamanla parçalanmış, solmuş bu kitap olduk­ ça uzun bir zamandır kitaplığımın raflarında. Bir kal­ dırım kitapçısından mı aldım onu, bir arkadaş mı ar­ mağan etti, meçhul! Yalnız şunu biliyorum, çoğu za­ man o kendisini okutmak için kitapların önüne atıldı, çoğu zaman elime alıp okumak istedim de okuyama- dım...

Kitap aslında 1923 yılında yayımlanmış. Haşim de bu baskısı üzerine yukarıda adı geçen yazıyı yazmış. Be­ nim elimdeki 1946 yılında yayımlananı. Önce kapağı­ na bir göz atalım:

“ Ne. Bir Ses, N e Bir N efe..., Yazan: Suat Derviş, 50 Krş. İnkılâp Kitabevi”

Bir kadınla iki erkeğin göründüğü kapak resmini Fe­ rit yapmış.

Kapağın içi daha anlamlı. İç kapağın üzerinde “ İnkı­ lap Kitabevi Ucuz Rom anlar Serisi N o: 6” yazıyor. Kitabın adının altında ise “ Milli Rom an”

“ N e Bir Ses... Ne Bir N efes” Suat Derviş’in “ Kara Kitap” tan sonra yazdığı ikinci romanı. 1923 yılında ya­ yımlandığına göre Suat Derviş o sıralar 18 yaşında ol­ malı.

Kitapların başındaki ya da sonundaki yazıları genel­ likle kitabın aslını okuduktan sonra okumayı yeğleme­ me karşın, bu kitapta öncelikle Ahmet Haşim’in ön­ sözüne bakmaktan kendimi alamadım. Romanın ko­ nusu aslında oldukça basit, ikinci evliliğini yapan yaşlı bir baba, genç bir kadın ve kadının üvey oğlu genç bir adam. Yaşlı kocasıyla genç üvey oğlu arasında kalan ka­ dının aşkı... Ama yine de romanı Ahmet Haşim’in özet­ lemesi daha doğru:

“ Eserin mevzuu basittir. Ruhların ebediyette beden­ den bedene seyahatine, meçhulden gelen haberlere, rü­ yalara, seslere ve gürültülere inanan çok okumuş, fa­

kat nîm mecnun bir zevç. Osman ikinci teehhülde al­ dığı, kendisinden çok genç zevcesini, beyaz, ince, ses­ siz ve tatlı Zelihayı seviyor, fakat sevilmediğini biliyor.

Rakibi birinci zevceden oğlu, Kemaldir. Bu gencin bir gün ona hıyanet edeceğini, senelerce evvel, bir ge­ ce, korkunç bir rüyada görmüştür.

O geceden beri meş’um felâketin tahakkukunu da­ kika dakika bekliyor. Filhakika genç adam, üvey an­ nesini seviyor ve taşkın aşkını ondan saklamıyor. Genç, ince ve beyaz Zeliha etrafında, baba ve oğlu arasında manidar söz teatisi, titreme ve sararma, sükût ve ba­ kışma şeklinde devam eden kıskançlık faciası, nihayet bir gece, babanın, hançerle, oğlunu boğazîamasiyle hi­ tam buluyor. Hikâyeyi bize nakleden Zelihadır. Lisa­ nı baştan başa hazin, yakıcı, renkli, munis bir şarkıyı andırıyor.”

“ N e Bir Ses, N e Bir Nefes” kuşkusuz bir başyapıt değil, Suat Derviş’in önemli romanları arasında bile sa­ yılmayabilir. Onun sonradan, daha doğrusu 1930’lardan sonra önemli adımlar atacağı “ toplumcu gerçekçi” ede­ biyatının en ufak bir izi bile yok bu romanda. Benim dikkatimi çeken yalnızca şu oldu: 18 yaşında bir genç kızın kadın duyarlığını yakalaması, Zeliha’yı anlatır­ ken onun iç karmaşasını vermedeki ustalığı. Aslında bir roman bile denemez yazdığına. Haşim de bu yüzden hep bir “ küçük hikâye” olarak söz ediyor ondan...

Sözü yine Ahmet Haşim’e bırakarak tamamlamak is­ tiyorum:

“ Bu satırları yazmak için, kitabı kaparken, bir afyon kâbusundan uyanan Çinli gibi, asabım garip, anlatılmaz bir korkunun ürpermeleri içindedir ve gözlerim, par­ lak sırmalı karanlık kumaşlara uzun uzun bakmış gibi tatlı ve derin kamaşmalarla doludur. Suat Derviş Ha­ nım haşyetengiz bir mevzuun siyahlığı üzerinde Üslû­ bunun altınlarile nakışlar işleyerek Türkçenin mühey- yiç eserlerinden birini vücuda getirmiştir.”

Bence Suat Derviş’in romanından çok, Ahmet Ha­ şim’in önsözü daha ilginç. Korkarım Haşim’in bu ya­ zısı ya bu kitabın önsözünde ya da 22 Şubat 1923 ta­ rihli “ Akşam” gazetesinin tozİu sayfaları arasında kal­ mış olsun...

Kim arayıp bulup da gün ışığına çıkara böylesi yazı­ ları... Hikâyeleri, romanları, şiirleri... □

P

O

R

T

R

E

Berlin’de okudu

Suat Derviş 1905 yılında İstanbul’da doğdu. Özel öğrenim gördükten sonra Berlin Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde okudu. 1932’de İstanbul’da gazeteciliğe başladı. Son Posta, Vatan, Cumhuriyet, Gece Postası gibi gazetelerde yayımlanan röportajları ve romanlarıyla tanındı. Eşi Reşat Fuat Baraner’le birlikte, toplumcu gerçekçi akımın ilk organlarından biri sayılan Yeni Edebiyat gazetesini on beş günlük olarak 5 Ekim 1940 - 15 Kasım 1941 tarihleri arasında 26 sayı çıkardı. Bu gazetede küçük öyküler, fıkra ve eleştiriler yazdı. 1953-63 yıllarını başta Fransa olmak üzere dış ülkelerde geçirdi. 24 Temmuz 1972 tarihinde yaşamını noktaladı.

Başlıca Yapıtları: Kara Kitap (1920), Ne Bir Ses, Ne Bir Nefes (1923), Hiçbiri (1923), Ahmet Ferdi (1923),

Behice’nin Talipleri (1923), Fatma'nın Günahı (1924),

Ben mi? (1924), Buhran Gecesi (1924), Gönül Gibi

(1928), Emine (1931), Hiç (1939), Çılgın Gibi (1945),

Fosforlu Çevriye (1968), Ankara Mahpusu (1968).

S A Y F A 1 1

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bundan sonra içine ilâç doldurulan te ker­ leklere, herkesin gözü önünde, çe­ kiçle 10-15 santim uzunluğunda çi­ viler çakılmış, lâstiklerde en ufak bir

Rahmi Oruç Güvenç explains that his clinical studies o f music therapy have been a valuable experience, proving its benefits in the field ofper­ sonality development,

Bunları Fikret değil, sanki Salih Paşa, aziz dostum ve komşum O- murtak söylemiş gibi söylerdi. Şiir bitince «neler geldi, neler geçti» yi tekrar ederdi ve

AraĢtırma sonuçlarına göre, ilköğretim okullarında görev yapan öğretmenler örgütsel desteği en yüksek düzeyde öğretimsel destek boyutunda, en düĢük düzeyde

[r]

Beyoğlu değil, B alat, Hasköy, Cibali, Kuledibi ile Tarlabaşı, Beşiktaş ve Kurtuluş cihetinden gelenler bu salonda dans rekoru­ nu kırmaya çalışırlardı..

Sanırım yedikle­ rimiz denli, bizi eski-püskU bir yalının terasında hemen denizin üstünde yemek ye­ mek memnun etmiş olmalıy­ dı.. Bir şişe şarabı da

Oysa ilerde tarih, o günü insan öyküsünün en önemli dönüm noktalarından biri olarak nitele- yecekti.. Ama acaba Fransız Devrimi gerçekten o gün