1867 -1870
y a ş a r t :
Y U S U F M A R D İ N
Kiranı ayda 110 frank kadar birşey tutan 15 Fitzroy Square’de Ke mal, ünlü vatan kaside, sini ve diğer şiirle, ma kalelerini kaleme almış, tı (sağd a) 15 Fitzroy Square’in kapısı. Bugün
25 öğrenciyi barındıran bir yurt ve kapısında All Hallows Toe H Mark V II levhası asılı (solda)
Hukuk ve İktisat alanlarında
yeni bilgiler edinmek amacı
ile dostluk kurduğu Ingiliz,
s
E
L İM İZ E geçen belgelerden öğrendiğim ize göre, Ke m al'in ilk oturduğu ev Re- gent sokağında 13 numaralı ev miş. Ebüzziva Tevfik «Y en i Os manlIlar Tarih i» tefrikasında böyle belirtiyor. Ancak, Londra’ da Regent Road, S.E. 24, Regent Street, N.W. 10, Regent Street, W. 4., ve meşhur Regent Street, S.W. 1. var. Bunlardan başka, Regency Street, S.W. 1-, Regents Avenue N. 13, ve Regents Park Road, N.W. 1 da şehir plânında görülüyor. Kem al’in bunlardan hangisinde kaldığı kesin olarak bilinmemekle beraber, oturduğu evin Piccadilly’ye en yakın olan ve hâlen meşhur mağazaların bu lunduğu Regent Street, S.W. 1 üzerinde bulunması akla yakın dır. O zaman şehir sınırlan bu günkü kadar genişlememiş ve şimdi şehir içinde olan S.E. 24, N.W. 10, N. 13 o sıralarda plân da yer almamıştı.Kemal ile Ziya Bey ilkönce Londra’yı tanımak, ömürlerinin verim li yıllarının geçeceği bu şe hir hakkında bilgi edinmek için kollannı sıvadılar. Şehir haber leri veren City Press gazetesinde: «Londra’da 1867 yılı içersinde 9682 evin inşasının tamamlandı ğı, 3229 evin de temelinin atıldı ğı bildiriliyor. 220 yeni yol ve bir meydanın açılmasivle yeni yol uzunluğunun 42 mili buldu- ğu ifade ediliyordu. Gazetede ay- ifsrrrtfl tramvayların sayısı, haf talık yolcu geliri, atlı tramvay sürücüleri hakkında da bilgiler vardı.» Aradıkları bilgi bu değil di. Bu sırada ellerine geçen tu ristik bir kitapta şu bilgileri bul dular:
«Charing Cross tren istasyonu nun 12 -15 mi) çevresini almak üzere Londra’nın nüfusu 3.883.092 vi bulmuştu. Londra’ya minya tür halinde bir dünya denilebilir. 10 Londra nüfusu bütün Britan ya nüfusu demektir ve 350 Lon dra nüfusu ise bütün dünyanın nüfusuna tekabül eder. Londra’ da sekiz dakikada bir insan do ğar ve beş dakikada bir insan ölür. Şehirde 100,000 serseri, 40,000 seyyar mevva ve sebze sa tıcısı ve 30.000 dilenci vardır. 1867 yılında 66.000 kişi hapse mahkûm edilmiş olup bunların 50,000’i erkek gerisi kadındır. Hükümlülerden sadece 7000’! okuma yazma bilmektedir.»
Yüzlerinde bir tebessüm belir di, fakat ilgilenerek okumağa de vam ettiler:
«10,000 nüfuslu bir orta halli şehir tasavvur ediniz. PazaT gü
Air, Fanfon
Kemal’in zekâsına
hayran kalmıştı...
nü Londra’da çalışan insanların sayısı bunun gibi on şehri, cin içenlerin sayısı bunun gibi 14 şehri doldurur. Düşmüş kadınla rın sayısı ise bunun gibi iki şeh ri doldurabilmektedir. Kumar bazlarının sayısı bir böyle şehri, hırsız ve çalınmış eşya geçiren lerin sayısı ise böyle üç şehri ve suç işlemek üzere eğitim gören çocuklarının sayısı böyle iki şeh ri doldurabilir sayıdadır.
Londra’da vaşıvan Fransızlaı yirmibin. Almanlar kırkbin. Yu nanlılar onbin. Yahudiler ise Fi listin’de yaşayanlardan fazladır Katolik dininden olanların sayısı na gelince. Rnma şehrini doldu racak sayıya yükselmiştir. Lon dra’da yirmibin Public House (Pub • Birahane) mevcut olup bunlan ziyaret edpn Londralıla rın sayısı varım milyondur. Lon dra’da yaşayan 890 kişiden biri delidir. 1200 kişiye hir fırın. 1500 kişiye bir kasap. 650 kişiye bir birahane ve 1800 kişiye bir bak kal düşmektedir Londra’da 553 kilise mevcut olup 600 rahip ve papas vardır. Bütün tapınakla rın sayısı, sinagog ve cam iler da hil 1316 dır.»
Parlâmentonun yolunu sık sık tu tardı. Bu hürriyet şehrinin bina larına zaten Kemal gönlünü kap tırmıştı. Parliament Houses’u şöyle tasvir ediyordu:
«Dünyada gördüğümüz politika kurallarından hemen bir çoğunun çıktığı ver bulunan o koca Par lâmentonun valnız binasına ba kılsa. kamuoyunun dehşet ve di renç bakışları idareye karşı bir vücut kazanmış ve sanki o engel leyici bedenin değme hir vuruş la yitirilmekten korunmuş oldu ğunu göstermek için taş kesildi ğine hükmolunur.»
Kemal He Ziya Bey kendileri ne kollarını açan bu şehrin ser vet ve .bayındırlığım hayranlıkla seyretmekteydiler.
— Ziya şu milyonlarla altın değerinde bulunan yüksek yapı lara bak! Bunlar vanyana getiril se, İstanbul kadar şahane bir sa ray teşekkül eder!
Kapıyı tem iz yüzlü, pembe ya naklı bir kız açtı. Kemal, Mr. Fanton’u görmeğe geldiğini söy ledi. K ız Kem al’i misafir odasına götürdü. Viktorya çağının tipik evlerindendi. Kendi ölçülerine göre döşedikleri salonlarında bir marketri masa, iki koltuk, bir şezlong ve pencereye arkasını vermiş bir de piyano vardı. Şö minenin üzerinde olduğu gibi pi yanonun üstünde de Dresden porseleni çeşitli biblolar, kuzu ve köpek, elindeki sopasiyle ço ban şekilleri ver almıştı.
— Hoş geldiniz, aziz dostum! Çok memnun oldum! Paristeyken geleceğinizi söylemişlerdi.
pek samimi bir hava hüküm sü rüyordu.
Mr. A. FANTON
Ayak bastıkları bu hürriyet şehri hakkındaki genel bilgiyi şehrin tanınmış simalarına daiı şu not tamamlıyordu:
«Fen alanında Lyell ve Dar- w in’in, tarih alanında Nacaulay’- in ve edebiyat alanında Charles Dickens, Robert Browning, Tho mas Carlyle, George Eliot, Matt hew Arnold, Rossetti, Christina Rossetti, Samuel Butler Thomas Hardy gibi ünlülerin tahtlarım kurdukları ve resim dalında ise Whistler'in kendini tanıtmağa başladığı bu sıralarda politika da sivrilmiş iki dağ vardı. Bun lardan biri Gladstone öbürü Dis raeli idi.»
Kemal hitabetteki maharetleri ne meftun olduğu bu iki şahsı görüp dinleyebilmek arzusuyla
Paris Büyükelçiliğinde görevli İmam Hoca Tahsin Efendi’nin, «Çok tonton bir adamdır Fan- ton!» diye adından bahsederek Londra’daki adresini bir kâğıda yazıp kendisine verdiği A. Fan ton’u aramak istedi. Zaten Pa ris’te bir dostun evinde tanışmış lardı. Kem al’in maksadı Fanton’- dan ders almaktı Üstelik Ziya Bey de Kem al’e hukuk ve ikti sat alanında bilgisini arttırması nın büyük faydalar sağlayacağım söylemişti Kemal hem Fransız- casını ilerletmek, hem bir parça İngilizce öğrenmek hem de hu kuk ve iktisat alanlarında yeni bilgiler edinmek amaciyle Lon dra'da Fransız Yardım Cemiye- ti’nin de başkanlığım yapmakta bulunan Mr. A. Fanton’u ziyarete gitti.
Fitzroy Square’e bağlanan Grafton Street 28 numaralı evin kapısını çaldığı zaman saat dört buçuğu gösteriyordu.
Bu sözleri söyllyen Kt mal'le aynı boyda, değirmi yüzlü ve çember sakallı bir İngilizdi. K e mal’den on yaş kadar büyük o l makla beraber yaşını gösteren tiplerden değildi. Mükemmel Fransızcası sayesinde ve Times gazetesinin de muhabiri olması nedeniyle Société Française de Secours’un başkanı seçilmişti.
Hani Kemal Abdülhamid'in huzurunda bulunurken, bir gün, Damat Mahmut Paşa da muzika çalıyormuş ve:
— Kemal Bey, Muzikai Hümâ yûnu ıslah ettim. Nasıl buluyor sunuz? diye sormuş da, Kemal:
— Feııa değil efendimiz! ceva bını vermiş. Bunun üzerine Mahmut Paşa:
— Fena değil de söz mü? B i zim Muzikai Hümâyun takımı m ız gibi bir takım Avrupa'da bi le yoktur! demiş, buna cevaben Kemal:
— Muzikai Hümâvu: gibi ta. kıllılar Avrtıpaııın en âdi kafe- şantaniannda bile vardır, der ken Jimmy’s’i düşünüyor olmalı dır.
F'anton, Kem al'e ilkönce nere de kaldığını sordu. Oturdukları yerin pahalı olduğu kadar çalış masına elverişli bulunmadığını da bildirerek:
— Derhal bir ev aramalıyız!
dedi.
FİTZROY SQUARE 15
Bu ilk görüşmelerinde Fanton, Kem al’in hangi konularla ilgilen diğini eleştirdi ve çalışmalarım nerede yapacaklarını ve saatleri ni konuştular. Kısa bir zamanda kanlan biribirine kaynamıştı. O kadar ki Mrs Fanton çay getir mekte olan kızla birlikte içeriye girdiği zaman kocasiyle K em al’i adetâ çocukluk arkadaşı sanmış tı.
Ertesi gün görüşmek üzere Kem al kendilerine vedâ edip de sokak kapısı arkasından kapan diktan sonra, Fanton’la eşi pjm - be yanaklı ve ışıldayan gözlerin de zekâ dalgalanan bu gence hayran kaldıklarım birbirlerine İtiraf ettiler.
Fanton kendisine bu sayede esrarlı Doğu’nun hazineler sak- lıyan kapılarının açılabileceği ümidiyle ellerini oğuşturuyor:
« — Böyle zekî bir gençle ça lışmak büyük bir zevk olacak! Hem de anladığıma göre parası da var!» diyordu.
Ertesi gün Kem al’le birlikte ev aramağa çıktılar. Fanton ö ğ le yemeğine kendisini St. James’* Restaurant’a götürdü. Kapısı Pic- cadilly ve Regent Street’e açı lan ve halk ağzında Jimmy’s di ye anılan bu yerde Londra’nın en hareketli gece hayatı varmış. Şimdi gençleri nasıl Piccadilly meydanındaki Eros adlı aşk ilâ hı kendine çekiyorsa, o zaman larda da Jimmyis gençleri öyle cezbedermiş. Evli erkekler ancak başkalarının kanlarivle buraya gelmeği tercih ederler, ya da yal mz başlarına gelin «efk âr» da ğıtır. « d e fi gam » ederlermiş. K e mal yemek boyunca az konuştu, zihni bir an evvel bir yer bulup kaldığı yerden çıkmak ve yerleş mek fikrine takılmıştı.
O gün gezdikleri kiralık kat lar içersinde Fanton’un kendi evine yakınlığı ve K em al’in de fazla vatak odası ve güzel möb- lesi nedenleriyle en beğendiği Fitzroy Sçııare’dekı ev olmuştu. Fanton kira konusunu ev sahi biyle görüşmek ve kesin bir so nuca bağlamak için Kem al’den yetki aldı.
O gece Kemal ev derdini hal letmiş olmaktan memnun Ziya Beyi de alarak Jimmy’s’e gitti ler. Bir yandan etrafı seyredi yor, bir vandan da viskinin ta dına alışıyorlardı Küçük bir bando eşliğinde söylenen şarkı lara halk Ak coşarak karışıyor.
YARIN :
N. KEMAL FANTON'A
TÜRKİYE'NİN
GERİ
KALMA NEDENLERİNİ
ANLATIYOR
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi
K em al’in geniş almlı yuvar lak yüzü, düzgün ağzı ve söz söylerken pembeleşen yüzü Re gent Street’deki ikametgâhının uzun süre m isafiri olamadı. K e mal, Fanton’un yardım ıyla ken disine daha sftkin, çalışması ve kesesi için daha elverişli bir yer bulmuştu.
Bu ev Charlotte Street’in de vamı olan ve hâlen Fitzroy Stre et adını taşıyan yolun sonunda ki Fitzroy Square’de 15 numa ralı evdi. Kemal'in târifine göre, «b ir âlâ salonu, üç nefis vatak odası ve bir mutfağı vardı. K i rası da ayda 110 frank kadar bir şey tutuyordu.» Evin banyosu Kem al’in alıştığı hamam tipine uymuyordu, bu bakımdan KemaT in hiç olmazsa ayda bir kere Jermyn Street’de 1860 yılında açılan Turkish Baths (Türk Ha mamı )na gittiği anlaşılmaktadır. Bugün Fitzroy Square 15 nu mara beş katlı kârgir bir bina dır. Dışında, her katında mey dana bakan üç penceresi görül mekte ve pencereler arası süs şeklinde alçıyla binaya yapıştırıl- dığı anlaşılan Yunan sütunıan bulunmaktadır. 19-20 odası oulu- nan binanın adı All Hallows House olup üniversite öğrencile rine bir nevi yurt vazifesi gör mekte ve 25 öğrenciyi barındır maktadır. Yurdun idarecileri Toc H. Mark V I I rümûzunu binanın ön cephesine asmışlardır.
Fitzroy Square dört köşe bir meydan olmakla beraber orta sındaki yeşil saha bir daire şek linde tertiplenmiş ve yüzyıl gör müş oniki büyük çınar ağacı et rafını çevirmiştir. Yeşil saha or tasında çim ve çiçek tarhları gö ze renk vermektedir. Kem al bu gün aynı yerde yaşamış olsaydı, penceresinden baktığı zaman karşısında bir hevûlâ gibi yük selen GPO (Postahane) kulesini görecekti. London Foot Hospital, Spastics Hospital, St. Luke’s Nursing Home of the Clergy gi bi hastahane ve nekahathanele- rin çevrelediği bu meydanda ay rıca Kıbrıslı Rum Demeği. Per- gamon Press Ltd. adlı dergi ve kitap nâşiri firmanın merkezi de vardır.
Kem al burada oturduğu sıra larda, bir süre Büyük Britanya Başbakanlığını yapmış Robert Gascovne Cecil. 3. Salisbury M arki'si (1830-1903), Fitzroy Square 21 numaralı evde otur maktaydı.