Semiha Berksoy ilk defa sahnede göründüğü zaman, siyah
mektep önlüğünü henüz üzerinden çıkarmış bir genç kız
namzedi idi. Orada geçirdiği 30 yıl içinde operadan ko
medi ve revüye kadar her çeşit sanat kolunda çalıştı. Bu
gün onun geride bıraktığı 30 sanat yılma bir göz atıyoruz.
Semiha Berksoy Tosca'daAKNEDEKİ genç kadın, üstün sanat kabiliyeti ile süslediği ka dınlık zerafetinin bütün imkân- larını değerlendirerek rolünü oynuyor. Gözler onun üzerinde, her ha reketini takip ediyor. Oyunun en hara retli sahnesidir. Seyirciler arasında bu lunan Ekrem Reşit Rey, bir ara yanın da oturan kardeşi Cemal Reşit'in kula ğına eğilir. Heyecanını gizlemiyen bir sesle, fısıldar:
— Cemal, kim bu genç kadın? İki kardeş bakışırlar. Cemal Reşit'in yüzünde müphem bir ifade vardır.
— Demek tanımadın? Nasıl olur, kon- servatuvarda. Çok güzel sesi var. Bizim Sem iha... Semiha Berksoy.
Ekrem Reşit daha da heyecanlanmış tır. Bu defa kendi kendine söylenir:
— Tam benim aradığım tip. Demek sesi de var?
Ve bugünün genç, ihtiyar her yaşıyan nesil temsilcisinin en azından adını bil diği, melodisini ıslıkla çaldığı, hattâ söz lerini tekrarladığı cLüküs Hayat» opere tinin, sembolleşen Atıfet rolü, böylece doğdu.
A rtık kimse, hiçbir tiyatro sever, oyun esnasında Semiha Berksoyu işaret ederek « K im bu genç kadın?» diye sormıyacak- tı. «Lüküs Hayat» ın Atıfeti dillere des tandı. Ünü, «Deli - D o lu», «Saz - Caz» ve «Hava - C ıva » deki rolleri ile perçinlen- mişti.
Semiha Berksoy, tanınmış ve sevilmiş de olsa, bütün başarısını birkaç yerli operet veya oyundaki kompozisyonlarla sağlamış değildir.
Semiha Berksoy bir sahne artisti, bir film yıldızı ve bir opera sanatçısıdır.
Haklı bir şöhretin bu çeşitli unsur ları, ona Batı sahnelerinin de kapılarını açmıştı. Berksoy, 1939 da, Berlin Aka demi Operasında, Richard Strauss festi vali sırasında ünlü bestecinin «Ariadrıe Auf Nanos» operasının başrolü, Ariadne' yi oynamış, bu arada ilk Tü rk opera primadonna'sı unvanını almıştır. Ancak T ü rk sahnesine hizmeti tek gaye edinen değerli sanatçı, Berlin sahnelerinde kısa bir süre çalışmış ve yurda dönmüştür.
Haensel ve Gretel operasındaki « C a d ı» rolii, Semiha Berkaoyun en mükemmel kompozisyonlarından biriydi (ü s tte ). Tü rk
operasının öncüsü olan Berksoy, aynı zamanda memleketimizin ilk dramatik sopranosudur. Yıllarca önce orkestra eşliğinde verdiği Wagner konserleri hâil hatırlardadır. Kısa opera tarihimiz onu ilk Tü rk Senta'sı ve Isolde'si olarak da anacaktır.
Berksoy 1939'da Berlin'de tertiplenen Richard Strauss Festiva
linde «Ariadne avf Hazos» operasında başrolü oynam ıştı...
1 9 3 3 -3 4 tiyatro mevsiminde İstanbulda oynanan «Lüküs Ha y a t» operetindeki Atıfet rolü ile bir anda şöhrete ulaşmıştı.
K O KLU BİR SAHNE ÖĞRENİM İ Eskiler deyince, çok kişinin aklına üs tün kabiliyetlerin yarattığı alaydan ye tişmeler gelir. Oysa Semiha Berksoy, gü zel sanatların çeşitli alanlarında, içte ve dışta öğrenim g ö rm üş... Başarısı yalnız kabiliyetinin bir eseri değil. Teorinin köklü temeline dayanan, işlenmiş, yoğu- rulmuş b ir kabiliyet.
Berksoy öğrenim hayatını şöyle özet liyo r:
— 1929 da İstanbul Konservatuvarı Şan Bölümüne devam ettim. 1930 yılın da Güzel Sanatlar Akademisinde de öğ renciydim. Gene aynı yıl İstanbulda Muh sin Ertuğrul Beyin açmış olduğu ve Maa rif Vekâletine bağlı bulunan Tiya tro O ku luna devam ettim. 1932 de bu okulu bitirdim . 1936 da Başvekâletin aldığı bir kararla devlet hesabına Berlin’de ope ra tahsiline gönderildim. 1939 yılında, Berlin Devlet Yüksek Müzik Akademisi, Opera Bölümünden solist opera sanatçısı sıfatı ile mezun oldum.
SAN ATIN IN DEĞİŞİK CEPHELERİ Semiha Berksoy'un aynı zamanda bir film artisti olduğunu söylemiştik; asıl ilgi duyduğu konu sahne olmakla be raber Beyaz Perde çalışmalarına da ya bancı kalmamış. Bugünkü film lerim iz da ha çok yerli dekorlar içinde çevrilir ve dış ülkelerden sahneler bu kordelelerde pek az yer alırken. Bayan Berksoy'a da ha 1931 yılında «İstanbul Sokakları» adlı ilk sesli Tü rk filminde başroller den biri verilmiş ve film Paris'te çev rilm iştir.
Opera sanatçısı Berksoy'un şeref lis tesi, onun operet sanatçısı hüviyetini gölgede bırakacak başarılarla süslü. 1941 de Tosça, sonra Madame Butterfly, 195Ö den itibaren ve sıra ile Devlet Ope rasında Cavalleria Rusticana, II Tro - vatore, Tiefland, Fidelio, Haensel ve Gre-te l...
Onun, bir de tiyatro artisti hüviyeti var. Yerli ve yabancı en tanınmış tiyat ro yazarlarının, en ünlü piyeslerinde al mış olduğu birinci plân ro lle ri... ib- sen'in «Peer G y n t» ünde Solweig, Dos- toyevski'nin «Karam ezof Kardeşler» inde Katerina Ivanovna, M o liire'in « C im r i» sinde Frozin, Shakespeare'in «Ö lçüye Ö l ç ü » ve «Yanlışlıklar Komedyası» adlı piyeslerinde Peçeli Kadın ve Rahibe Ame- lia, Sophokles’in «E le k tra » sında Kırali- çe Clytemnestra, Necip Fazıl'ın «T o h u m » unda Hanım, Ahmet Kutsi Tecer'in «K ö şe Başı» sında Yenge Hanım.
Semiha Berksoy, bu yıldızlı ve imre nilecek başarılarla bezeli tiyatro hayatı ile yalnız sonraki nesillere iyi bir ön der olmakla kalmamış, kendi kızının da b ir tiyatro sanatçısı olmasını istemiş, onun bu yolda yetişmesi için olanca gay retini sarfetmiş ve kızı ile aynı piyes lerde oynamak mutluluğuna erişmiştir. «Köşe Başı» nda ve Arthur M iller'in «C a dı Kazanı» nda ana, kız rol almışlardır.
Taha Toros Arşivi