• Sonuç bulunamadı

Yahya Kemal Beyatlı ve...Ses

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yahya Kemal Beyatlı ve...Ses"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

^ 0 4

Yaiıva Kemal Bevatlı

ve...

“Ses”

“Ölmek değildir öm rüm üzün en feci işi, Müşkül budur ki ölmeden evvel ölür kişi..."

Y

aşamda mutlu olmuş

toplumlar, yaşamım ken­ di özdeğerleri üzerine kuranlardır. Dayanacak değerleri olmayan uluslar bu ge­ reksinmeyi doğru saptamışlar, başka ülkelerden bilgiler toplamış­ lar, derlemişler, işlemişler ve ya­ pay da olsa kendileri adına ortaya birşeyler çıkarabilmişlerdir. Ayrıca, yapay da olsa ortaya çıkanı koru­ yabilmek için büyük

çaba ve bilinçli bir stra­ teji izlemişlerdir.

Özdeğerlerin başın­ da bir ulusun tarihi, di­ ni, dili, örfü, müziği ve oyunları gelir. Bu öğe­ lerin hepsi teker teker büyük önem taşımakta ve titiz bir özenle ko­ runması gerekm ekte­ dir. Ülkemiz tüm çaba­ lara karşın, özdeğerle- rimiz konusunda mo­ dernleşme sürecini ta­

mamlamaya çalışan toplumların (Japonya haricinde) ortak çelişki­ sine belirli oranda düşmüş ve öz- değerlerimize siyasi ve ticari kay­ gılardan uzak, bilinçli ve akade­ mik zeminde gereken önem tam olarak verilememiştir.

Özdeğerlerimizin korunabilme­ si konusunda, bu ülkenin yetiştir­ miş olduğu en büyük kişilerden bi­

risi de hiç kuşkusuz ki Yahya Ke­ mal Beyatlı'dır. Ancak, onun konu­ mu çok farklıdır. Yahya Kemal'in en büyük ayrıcalığı, Batı eğitimi ve deneyimi sonucu yapmış olduğu sentezi bizlere olağanüstü bir sanat gücü ile sunabilmesidir.

20'nci yüzyıl Türk şiirine dam­ gasını vuran büyük şairin sanatı­ nın gücü, düşüncesinin güzelliğin­ den gelmektedir. Bu düşünce, Na­ mık Kemal, Ziya^ Paşa, Hamid, Mehmet Akif ve Ziya Gökalp gibi ide­ oloji bazında ön planda işlenen bir düşünce ola­ rak değil, düş dünyamı­ zın kalplerimize duygu yüklü bir seslenişidir ve "meyvanın içindeki gı­ dalı usare gibi” gizlidir. Ona göre şiir herşeyden önce bir sanat ve duygu işidir. “Açık Deniz” şiiri­ ni okuduğunuzda, tari­ himizin, insan ruhunun ve doğanın ne denli bilinçli örgü- lendiğini göreceksiniz.

Üsküp’te doğan Yahya Kemal, Osmanlı'nın hasta adam olarak ta­ nımlandığı dönemin tüm acılarını kalbinde duyumsamış,

"Balka n şeb irleri tule

geçerken çocukluğum Her lahza bir alev gibi

hasretti duyduğum "

41

B ir Y a z a r

B ir Öyküsü

(2)

B ü t ü n D ü n y a • H a z i r a n 2 0 0 4

diyerek geçmişteki şanlı tarihi hep anımsamış, "Her yaz şimale doğru

asırlarca bir koşu ” dizesiyle adeta

tüm tarihimizi özetlemiş,

“Mağlupken ordu yaslı

dururken bütün vatan Rüyama girdi her gece

fatibane z a n "

diye ağlamış ve artık kurtuluş umudu kalmadığı bir dönemde çareyi düş kurmakta bulmuş ve o dönem en güzel şiirlerinin başlan­ gıcı olmuştur.

B

ehçet Kemal Çağların

“Son yarım asır içinde şi­ ir yazıp da onun etkisi altında kalmayan yoktur” diye sunduğu şarimiz, eski şiirleri­ mizde çoğu kez bir bütünlük ol­ madığını (ilk dizeden son dizeye dek bir örgünün bulunmayışı) saptamış, eski şiiri dizelere ve be­ yitlere odaklanan bir sanat olarak değerlendirmiş ve şiirimize bir bü­ tünlük kazandınnıştır. Yahya Ke­ mal, bu saptamayı yaparken eski şiirimizi hiçbir zaman küçümse­ memiş, tam aksine “(Şiirin) çok zengin bir mazisi vardır. Bizde son zamanlarda büyük şair çıkmaması­ nın sebeblerinden biri de budur. Bizim arkamızda Nedimler, Baki­ ler var. Onlarla boy ölçüşebilecek bir deha lazım" diyerek şiirimizin tarihine sahip çıkmıştır. Onun eleştirisi eski şiirde konunun bir bütün biçiminde sunulamaması ve yalnızca dizelere odaklanılması konularındadır.

Anız ölçüsü, onun kaleminde bambaşka bir tat bulmuş, adeta Türkçe'nin sesi biçimine gelebil­ miş, hece ölçüsü taraftarlarını bile kendisine hayran bırakmıştır.

Öz-değerlerimizi halk dili ile yazmış, en sade sözcüklerle sanatın zirve­ sine çıkabilmiştir. Yahya Kemal’in tüm şiirlerinde, sade satırlarının arasında, ruhunun tüm incelikleri­ ni ve kalbini bulmak olasıdır. "Ok" şiiri hariç, şiirlerini hep anız ölçü­ süyle yazmıştır.

Yahya Kemal’in şiirinde ses herşeyden önemlidir ve bu konuda çok titizdir. Ona göre şiirde “Nefes ve ses iki esaslı unsurdur. Mısranm ayakları yerden kopmazsa ve uç­ mazsa, yahut da ister en hafif per­ deden olsun, ister İsrafilin suru ka­ dar olsun, kulağı bir ses gibi dol­ durmazsa halis şiir değildir”. Ünlü şairimiz, tek bir dize için günlerce, aylarca çalışır; şiirlerini uzun za­ man dilimleri içerisinde tamamlar (bazen bunlar yıllar sürmüştür) ve tek bir sözcüğü oturtana dek yo­ ğun emek harcar. Bu konuda ne denli seçici, ne denli ciddi ve ne denli uğraş verdiğini bizlerle yıllar­ dır üzerinde çalıştığı bir şiiri için, "Ah, kafamın içindeki üç, dört yara bir dinse!..” biçiminde paylaşmıştır.

Şairin uzun yıllar Batı’da yaşa­ mış olması ve Batı kültürünü çok iyi öğrenmesi, ona şiirimizi Batılı anlamda geliştirmesi olanağını sağ­ lamış ve modem Türk şiir dilinin yolunu açma olanağını vermiştir. Eski şiirlerimizin bizim zevkimize uygun düşmediğini düşünür, Batı kopyacılığından kendi öz benliği­ mize dönmemizi savunur. Özden­ lik konusunda eskiyi çok iyi araştı­ rır, tarihimizi ve değerlerimizi de­ rinliğine çok iyi bilir ve bu bilgi bi­ rikiminde de İstanbul'u bambaşka bir yere koyar. Şiire İstanbul’un se­ sini getiren, koylarında dolaşan, semtlerini bir tablo güzelliğinde bi-42

(3)

Y a h y a K e m a l B e y a t lı v e... "Ses"

ze tanıtan odur. Fatih Sultan Meh­ met İstanbul’un birinci fatihi ise, Yahya Kemal de ikinci fatihidir benzetmesine tümüyle katılıyorum.

“Bir insanın hayatında şiiri an­ lamaması büyük bir noksandır, çünkü hazların en derini en güze­ lidir” diyen şairimiz, insanlarımızın düşünmedikleri için anlamadıkla­ rından yakınmış, “Düşünülmüş şekli ile takdim ediyorum, kendi­ lerine anlatıyorum, yine anlamı­ yorlar” diye dert yanmış, ancak başkalarının bakıp da göremedik­ lerini, her an tüm ayrıntısı ve acısı ile duyumsuyor olmanın büyük yorgunluğunu ve ruhundaki ta­ nımsız acıyı, “Hiçbir insan gerçek bir şair kadar talihsiz doğamaz” di­ yerek çok veciz özetlemiştir. Ayrı­ ca, Yahya Kemal şairlerin yaşamı için, “Bu zavallıların çıktıkları uzun yolun ucu ancak, antolojiler ve mektep kitapları olur” demişti.

Yahya Kemal müziği de çok seven bir şairdi. Ve, onun en gü­ zel şiirlerinden kimileri Türk mü­ ziğinin unutulmaz klasikleri ara­ sında yer almıştır.

I

leriki sayfada Yahya Kemal Beyatlı’nın ünlü “Ses" şiirini sizlere sunuyorum. Bu şiir bi­ zim öğrencilik dönemimizde tam metin olarak edebiyat kitapla­ rımızda yer alır ve öğretmenleri­ miz tarafından da bizlere ezberle- tilirdi. Bugün, şiiri ezbere bilmeyi bırakalım, tam metin biçiminde bi­ le okutulmamaktadır.

“Ses” şiiri başlı başına üzerinde durulması gereken bir sanat yapıtı­ dır ve kanımca edebiyatımızda en güzel yazılmış şiirlerden birisidir. Şiirde şairimiz yaşamış olduğu bü­

yük aşk yarasının kapandığını san­ makta, ancak sevgiliden gelen bir ezgiyle adeta alevden bir gömlek giymişcesine yarasının nasıl açıldı­ ğını, doğayı mekan tutarak bizlere anlatmaktadır. Adeta bir romanın kısa bir özeti biçiminde, uyak yapı­ sına çok dikkat edilerek ve Ne­ dim'in ruhu, Rıza Tevfik'in duyarlı­ lığıyla yazılmış bu şiirin gücüne ba­ kın ki, dizelerinden ünlü romancı­ mız Halide Edib'in iki büyük roma­ nı adlannı (“Ateşten Gömlek” ve “Kalp Ağrısı”) bulmuştur. “Bir öy­ künün ve duyulan acının, doğa ko­ şullarıyla ancak bu denli güzel an- latılabilirdi” diyebileceğim “Ses” şi­ irini, şairimiz Bebek’te yazmıştır. “Bunu orada duydum ve bitirdim. En kısa zamanda yazdığım şiir bu- dur” dediği “Ses”, mütareke sırasın­ da 1920’de yazılmıştır.

“Ses” şiirini dikkatli ve defalarca okumanızı öneririm. Her seferinde ayn bir tat, ayrı bir anlam bulacak­ sınız ve bundan sonra İstanbul’da boğaza ilk çıktığınızda bu şiir size kendisini anımsatacaktır. Güneş ba­ tışında, camların kızıla dönen rengi­ ni gördüğünüz an, Yahya Kemal’in ne denli başarılı bir portre çizmiş ol­ duğunu duyumsayacaksınız.

Yeniçeriye, Abdülhak Hamid’e, Gedik Ahmet Paşaya yazmış ol­ duğu gazellerle ve her biri ayrı ay­ rı güzel olan, “Akıncı”, “Mohaç Türküsü”, “Eylül Sonu”, “Deniz Türküsü”, “Açık Deniz”, “Vuslat”, “Itri”, “Bir Tepeden”, “Rintlerin Akşamı”, “Hayalşehir”, “Sessiz Ge­ mi”, “Endülüste Raks" gibi unuta­ mayacağımız şiirleri yazan Yahya Kemal’i bir kez daha bize bırakmış olduğu tüm güzellikler adına sev­ gi ve saygıyla anıyorum.»

(4)

Yalıya Kemal Beyatlfnın Yaşamından Notlar ve Yapıtları

•2 Aralık 1 8 8 4 y ılında Üsküp’te doğdu. •Asıl adı A h m ed A g â h ’tır. •İlköğrenim ini İsta n b u l’da Vefa Lisesi’n d e tam am la­ dı. •P a ris’e gid erek (1 9 0 3 ) b ir yıl b ir kolejde F ra n s ız c a ’sını ilerlettikten sonra •Siyasal Bilgiler Fakültesi’n e girdi. •Paris’e gidişi, II. A bdülham it baskısından b ir kaçış olduğu halde, orada siyasi çalışm alara katılm ayarak sanat çevrelerinde k en d in i yetiştirdi. •Kişiliğini P a ris’te okurken ü n lü tarihçi Al- bert Sorel’in derslerinden aldığı tarih zevkiyle, F ra n sız şairle­ rin in (Jean Moreas, B audelaire, Verlaine, vb.) ölçü ve biçim güzelliklerinde buldu.

• D okuzy ıl kaldığı P aris’ten döndükten sonra (1 9 1 2 ), Yeni M ecm u a d a “B ıd u n m u ş Sayfalar” başlığıyla yayımladığı ga zel ve şarkılarla tanındı (1 9 1 8 ). •İstanbul’da üniversitede çeşitli dersler okuttu (1 9 1 5 -1 9 2 3 ). •Lozan K onferansı’na katıldı.

• Urfa milletvekili oldu (1 9 2 3 ); •Varşova (1 9 2 6 ), M adrid (1 9 2 9 ) O rtaelçiliklerine atandı, • Tekirdağ ( 1 9 3 5 - 1 9 4 2 ) ve İs­ tanbul (1 9 4 3 - 1 9 4 6 ) milletvekilliklerinde b u lu n d u .

•Büyükelçi olarak. Pakistan'a gitti (1 9 4 8 ), » b ir yıl sonra em ekliye ayrılarak y u rd a d ö n d ü (1 9 4 9 ). • 1 9 5 8 y ılında öldü.

• Rum elihisarı m ezarlığında g ö m ü lü d ü r.

Yahya Kemal, şiirlerini, m akale ve öykülerini sağlığında kitaplarda toplamamış, yapıtları dergilerde, d a ğın ık kalmıştı.

Ö lüm ünden sonra dostlan ve h a y ra n la n ta ra fın d a n b ir Yahya K em a l’i Sevenler D e m e ğ i k u ru ld u ğu gibi, İstanbul F e­ tih D e m e ğ i ’n e bağlı Yahya K em al Enstitüsü ve M üzesi açıldı ( 1 9 6 1 ) . B u Enstitü’n ü n yayım lam aya başladığı Yahya K em al Külliyatı ’n d a şairin ilk ü çü şiirlerini; diğeri makale, d en em e ve anılarını derleyen şu yapıtlan çıktı:

“K endi Gök K ubbem iz" (1 9 6 1 ), “.Eski Şiirin R üzgariyle” (1 9 6 2 ) , “R übailer ve H ayyam R ühailerini Türkçe Söyleyiş” (1 9 6 3 ) , “A ziz İsta n b u l” (1 9 6 4 ), “Eğil D a ğ la r” (1 9 6 6 ), “Siyasi H ik a y eler” ( 1 9 6 8 ) , “Siyasi ve E d eb i P o rtreler” ( 1 9 6 8 ) ,

“Edebiyata D air" (1 9 7 1 ), “Ç ocukluğum , Gençliğim , Siyasi ve Edebi H a tıra la rım ” (1 9 7 3 ), “Tarih M üsa h a b eleri” (1 9 7 5 ),

“Bitmemiş Şiirler" (1 9 7 6 ), “M ektuplar-M akaleler” (1 9 7 7 )•

44

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi * 0 0 1 5 8 0 4 5 8 0 1 0 *

Referanslar

Benzer Belgeler

Alışılagelmiş roman kalıplarını yıkan Oğuz Atay’a ilgi duymam belki de bu yüzdendir. Doğrusu ce­ saret isterdi hiç tanınmamış bir yazarın kita­

Yanımız da tıknefes, püf desek yıkılacak Mus- tafendiden başka erkek yok, korkar­ sak?,.. Derken amcazadeleri kahkahada: — İlâhi hemşire, düşündüğün şeye

İktisatçılığı, tarihçiliği, sosyal, siyasal ve sosyolojik kültürünün plüralizmi içinde renkli üslubu, yazılarına her zaman başka bir hava vermiştir.. TARIK ZAFER

Abdurrahman Ağaoğlu Fran- sada mühendislik tahsil et^iş, muhtelif vazifelerde, bilhassa Silâhtarağa elektrik fabrikasın­ da mühendis olarak çal.şmış, sonra

[r]

Daha önemlisi neden Doğuda zaman zaman, yer yer olu­ şan bilim ocakları, bilimciler topluluğu dar ha da güçlenerek sürüp gelmemiştir?. Bu kötü bir yazgı

Yeniköyde Said Halim Paşanın ma- muriyetini muhafaza eden yalısını da, Harbi Umumî başlangıcındaki siyasî müzakerelere sahne olduğundan dolayı zikrettikten

Özet olarak, 2010’da Kalkınma Bakanlığı’ndan alı- nan destekle TÜBİTAK UZAY tarafından başlatılan ve 2018’de tamamlanması planlanan HALE projesi kapsa- mında,