• Sonuç bulunamadı

Saray ve Babıali'nin iç yüzü:Suriye ve Irak'ta Alman kolonileri teşkili teşebbüsü, Almanya'nın takib ettiği gaye

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Saray ve Babıali'nin iç yüzü:Suriye ve Irak'ta Alman kolonileri teşkili teşebbüsü, Almanya'nın takib ettiği gaye"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ı ı r a y v e B aı Ib o HIII ra il mı Bç y ö z ö ı

Yazan : SÜLEYMAN KÂN! ÎRTEM

— Tercüme iktibas hakkı mahfuzdur —

Tefrka No. 698

S u riy e ve Irakta A lm a n kolonileri teşkili

te ş e b b ü s ü ,A lm a n y a n ın tâkib ettiği g a y e

Bundan seksen beş sene evvel bir Alman seyyahı, Hal üniversitesi pro­ fesörlerinden Ludwig Ross Anadolu- nun Almanlar için pek münasip bir mühaceret sahası olacağım ilk olarak söylemişti. Şimdi Almanya bu fikrin tahakkukuna doğru yürüyecekti. İm­ tiyazı Almanlara Anadolu ve Irakta kırk kilometre genişliğinde ve 2500 küometre uzunluğunda bir saha işga­ line hak kazandıran Bagdad hattının inşası diğer bütün Osmanlı demiryol­ larına el atmak için Almanları pek müsait bir mevkide bulunduracaktı.

Pek mütevazı bir surette OsmanlI işlerine sokulmuş olan Doyçe Bank bu. imtiyazdan sonra Osmanlı banka- siie boy ölçüşecek bir iktidar kazan­ mıştı. Şimdi Berimdeki büyük Bleich- : öder müessesesi Osmanlı ve Alman imparatorlukları arasındaki samimi­ yetten azamî istifadeyi temin edebi­ lecekti.

Irakm 24 milyon hektar tahmin edilen münbit arazisini doldurmak için on, on beş milyon Alman muhaci­ rine ve bu araziyi işletmek için de milyonlar ve milyonlarca sermayeye ihtiyaç vardı ^

Ne Alman milleti bu kadar muha­ ciri, ne Alman müesseseleri bu kadar sermayeyi birden bulamazdı; bu öyle hemen oluverecek bir iş değildi. Zaten Osmanlı devletinin istilâyı andıracak böyle bir Alman kolonizasyonuna müsaade etmiyeceği pek aşikârdı. Bu sebeple bu işe vakit bırakılmak lâzım­ dı.

Anadoluda ve Irakta kolonizasyon şimdilik bir kemmiyet işi değil, keyfi­ yet meselesi olarak düşünülmeli idi; buraya getirilecek Almanlar adetleri­ nin çokluğile değil, yarıyacakları ve yaratacakları işlerle ölçülmeli idi.

Anadolunun ve Irakm muhtelif ser­ vet kaynaklan için imtiyazlı işletme şirketleri yapılabilecekti. Alman mü­ hendisler, memurlar, iş müteahhitle­ ri, ustalar ve ameleler zaman ile ve tedricen buralarda yayılacaklardı. Bu gruplar bu sahalarda Almanlığın, Alman nüfuzunun alemleri gibi yerleşeceklerdi. Buraları bu vası­ talar ile ana Alman vatam mahsulât ve mamulatına en emin bir mahreç olacaktı.

Almanlar takibine karar verdik­ leri bu «tedricen ve mütekâmilen ko­ lonizasyon» usulünü bu suretle başa­ rabileceklerini kuvvetle umuyorlardı.

Almanlar (bugün olmazsa yarın!) si­ yasetini ve bir istedikleri olmazsa bu­ nu başka bir istediklerinin olmasına sebep tutmayı iyi bilirlerdi. Onlar Anadoluyu ve Irakı Alman sanayiinin pek muhtaç olduğu iptidaî madde­ ler kaynağı olan bir «Cermen Hindis- tanı» saymakta idiler. İdare masrafı­ na iştirak etmiyeeekleri böyle bir «müstemleke» den istikbalde iktisa- den temin edecekleri büyük menfaat­ leri uzun, uzun hesab ediyorlardı. Bu hesaplan risaleler, kitaplar, konfe­ ranslar, nutuklar ile izah ve neşredi-

urlardı.

Osmanlı ülkesi Alman halkına gı- ia, Alman sanayiine iptidaî madde temin eden bir müteahhid durumun­ da kalacaktı,

1868 denberi Yafa ve Hayfa taraf­ larında Alman kolonizasyonu başla­ mıştı. Bunu tedricen daha içerilere ileriletmek için hiç bir engel olamaz­ dı. Bagdad demiryolunun geçeceği yer­ lerde, etrafında teşkil edilecek büyük şirketler bu kolonizasyonun ilk müte­ şebbisleri olacaktı. Osmanlı devletile bü muahede aktolunarak bu devlet başkalarının taarruzundan masun bulundurulacak, buna mukabil kolo­ nizasyon için müsaadeler alınacaktı. Hattâ Osmanlı devleti ile bir gün bir gümrük ittihadı vücude getirmek dü­ şünülebilirdi!

Bu suretle Avrupa nihayet Osman­

lI devleti üzerinde Alman himayesini

tanımağa mecbur kalacaktı!

Hamburg'u Bağdada, şimal denizi­ ni Basra körfezine bağlıyan imtiyaz fermanı ile «büyük simsar seyyah*

Qİt.ın^a Alman

adı-mı Boğaziçini aşarak Anadoluya gir­ mişti.

Şimdi Basra körfezine inecekti. Bu suretle Anadoluya, Iraka tedricen el konacaktı.

Abdülhamidin siyasî mesleği buna pek müsait görülüyordu. Daha sonra kimbilir nerelere kadar ilerlenebile- cekti...

İngilterenin Cebelüttarıktan, Sü­ veyş kanalından, Babülmendepten ge­ çen bir Hindistan yolu vardı.

Umumî harbin devirici müthiş darbesi olmasaydı belki Almanlar da Boğaziçinden, Basra körfezinden Çin- de Kiyaüçeüye kadar kendileri için bir yol arıyacaklardı...

İmtiyaznameye göre kilometre ba­ şına temin edilen 12000 frank hasılat­ tan maada işletme masarifi olarak şirkete 4500 frank verilecekti. Bu su­ retle kilometre başına teminat 16500 frangı buluyordu.

Said paşanın altıncı sadareti (6 Şa­ ban 1319 - 16 Şevval 1320) iptidala­ rında bir kaç İngiliz şirketi namına hareket eden M. Kotar Babıâliye mum caatle Basraya kadar bir demiryolu­ nun hiç teminat akçesi istenilmeden inşası teklifinde bulunmuştu. Kendi­ sini tevkil eden şirketlerin geniş malî kudretlerini ispata hazır olduğunu da bildirmişti.

Fakat İngilizler pek geç kalmışlar­ dı. Kotarın verdiği mektup iradei se- niye ile mabeyin başkitabetinden ya­ zılan bir tezkere ile hükümsüz bıra­ kıldı.

Osmanlı hükümeti şimdiye kadar imtiyazını verdiği hatlara kilometre başına şu teminatı göstermişti:

Selânik - İstanbul iltisak hattına 15500 frank; Haydarpaşa - İzmit hat­ tına 10300 frank; İzmit - Ankara hat­ tına 15000 frank; Eskişehir - Konya hattına 13892 frank; Alaşehir - Afyon- karahisar hattına 18900 frank; Ra- yak - Hama hattına 15000 frank.

Devlet hâzinesi bu hatlar için se­ nevi vasati olarak 17 milyon frank tahsis eylemek mecburiyetinde kalı­ yordu.

Bağdad hattı için gösterilen (16500) frank teminat - hat Konyadan itibar edilmek suretile - 2800 kilometre üze­ rinden 46 milyon frangı geçecekti. Bu hattan ilk senelerde on bir milyon frank hasılat alınacağı tahmin edili­ yordu. Buna göre hâzinenin her sene 35 müyon frank yani diğer hatlara tahsis edilen miktarın iki misli tahsi­ sat göstermesi lâzım gelecekti. (1)

Bu kadar paranın müzayikası sene­ den seneye artan devlet hâzinesine ait varidattan ayrılması ne kadar müşkülâtı davet edeceği, hattâ ne kadar ince düşünülse ve yapılsa hâ­ zinenin mevcut taahhütleri ve zarurî masrafları çıkınca buna hiç imkân olamıyacağı kendi kendisine anlaşılır. İnşaata başlanacağı sırada bir (tevhi­ di düyun) meselesinin ortaya çıkması

l l ll■ IH^HI^Hf^î---—

---işte bu zaruretle olmuştur.

1903 senesinde Bellinde otuz bin aksiyon ve on beş milyon frank ile Bağdad demiryolu şirketi tesis olun­ du.

Bu aksiyonlardan üç bini Osmanlı devletine, üç bini Anadolu demiryol­ ları şirketine, yirmi dört bini de arsı­ ulusal bir finans grupuna aitti.

İmtiyazname mucibince inşaat ted­ ricî surette hep ikişer yüz kilometre­ lik kısımlara ayrılmıştı.

Almanlar daha ilk iki yüz kilomet­ relik Konya Bulgurlu kısmı inşaatı için bile lâzım olan parayı bulmakta müşkülâta uğrayc rdı. FraçşsJbü- kûmeti eshamı Paris borsasma kabul etmiyordu. Fakat Doyçe Bank gayet mahirane müzakerelerle el altından Fransız bankalarını yüzde kırk, belki daha ziyade nisbette işe alâkadar et­ meğe muvaffak olmuş, nihayet inşa­ ata başlanmıştır.

Bağdad hattı inşaatına, bu inşaat için muktazi paraya, teminat olarak tahsis olunacak varidata dair gerek Sa­ id, gerek Ferid paşalar sadaretlerinde bir çok defa müzakereler cereyan etmiş,

kararlaşan maddeler hakkında muka­ veleler imzalanmıştır.

(Meşrutiyet devrinde hattın Bağ- daddan Basraya temdidi İngilizlerin katî itirazlarını celbeylemesi üzerine bu meseleye dair siyasî, malî müşkü- I lâtın iktihamı ile pek ziyade uğraşıl mıştır.) (Arkası var) ( 1 ) C h e ra d a m e : Le ehem in d e fer de B ağdad. ııııaııtıııım ııııııııııuıııtıiH

Kadıköy Vakıflar C

Alemdağı E

Müteaddidi resmi müessesatı sıhl

yapılan hikemî, kimyevî ve bakti:

edilen raporlarla, sıbhl sularda t

olduğu (Kolibasii, anaerp, likefy

kimyeviye ve uzviyeden tamamer

arasında en kuvvetli W

r a d h

Defneli suyu 10 Haziran 936 g

(Evkaf) diğer tarafı (Defneli)

kurşun mühürle mühürlü otuz li

buçuk litrelik galon şişeler deri

çaktır. Yukarda evsafı hikemiyc

saları ve bilhassa r a d İ O a k t i

olan bu suyun safiyetinden emin

vakfın hususi kurşun mühür

sayın halkımıza ehemmiyetle taı

c

DarüttaHmi I

SU ADİYİ

Referanslar

Benzer Belgeler

8 Irak’taki durumun aciliyeti üzerine Osmanlı Ordusunun Irak’taki faaliyetlerine destek veren Klein, Süleyman Askeri komutasındaki Irak ordusunda

Özellikle Avrupa Birliği gibi varlığını kültürel çeşitlilik üzerine kuran ve sivil unsurları güç temeline yerleştiren devletlerarası kuruluşların yanı sıra,

Uwe Johnson böyle bir dönemde Doğu Almanya’da iken 1959 yılında Batı Almanya’ya kaçmış, oradan da önce İngiltere’ye sonra New York’a yerleşmiştir.. Bu yüzden

• 28 Şubat 1962 yılında, liderliğini Alexander Kluge’nin yaptığı 26 sinemacı Oberhausen’de, Alman kısa film günleri sırasında bir araya gelmiş ve Oberhausen

(Doktorlar›n çok önemli bir uyar›s›n› he- men söyleyelim: Bu teknolojinin yayg›n bir flekilde uygulanabilmesi için 10 y›l ka- dar bir zaman gerekiyormufl.) Bana

Ön sahne elemanlarının bu değişkenliği, sah­ ne mekanik ve elektrik tesisatı ile bir­ likte, büyük opera ve müzikal tiyatro kü­ çük ve büyük tiyatro,

Benign ve malign deri tümörü tanısı alan hastaların beklenenden az olmasının öncelikle çalışma metodunun retrospektif olmasına, buna ek olarak derinin

Alman sanatkârlarından heykeltraş NORBERT KRİCKE ile ressam HANS HELFER'in Şehir Galörisinde açmış ol- dukları sergi, bize, uzun seneler nasyonal-sosyalizm tarafın- dan