• Sonuç bulunamadı

Eski Boğaz

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Eski Boğaz"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

I

Bir zamanlar fukara vapuru

da vardı,

vükelâ vapuru

da

..1

Beykoz îstanbula o kadar uzak bir diyar-

dı ki, menfileri oraya gönderirlerdi

t

irketi hayriyenin en eski kaptanı

2 yıl evvelki Boğaziçîni anlatıyor

F

atih zamanında Boğaziçi, iki tarafı kâmilen ormanlık, te­ peleri ağaçlarla süslü, fakat kim - sesiz, tenha bir köşe idi.

Daha yakın bir mazide Trabya, Büyükdere birer balıkçı köyünden başka bir şey değildi.

Vak’anüvis Lûtfi efendi diyor ki: «Eskiden Rumeli cihetinden «Ye- niköy» ile Anadolu taraflarında «Kanlıca» mn üst tarafları ahalice sanki bilâdi meçhuleden idi., Husu- sile kavakları gören pek nadir idi. Hattâ bilâdi baide gibi (Beykoz) taraflarında menfiyen ikamet e - denler bulunurdu.»

Boğaziçi bütün güzelliklerine rağmen halkça rağbet görmemişti. Bunun sebebi de nakil vasıtala­ rının yokluğu idi. İkinci Mah - mutla Abdülmecit zamanında Bo­ ğaziçi birdenbire canlandı. Boğa - zın her ki tarafında da vükelâ ve ricalden ve devrin zenginlerinden bir çokları yalılar, köşkler yaptır- mıya başladılar. Bu rağbet ikinci Abdülhamidin devrinde daha ge­ niş bir şekil aldı. İstanbul kibar­ ları, bilhassa Rum ve Ermeni zen­ ginlerde esnaf takımından bir çok­ ları, Boğazın her iki sahiline yer­ leşerek tabiatın sonsuz güzellik - lerinden doya doya gâm alıyor - lar, günün yorgunluklarını gölge­ li korularda çıkarmıya çalışıyor - lardı.

Halkın rağbeti niçin bu derece aşkın ve taşkındı? 50-80 yıl önceki Boğaziçi safaları nasıl yapılır, halk oralara nasıl gidip gelirdi?

Bunların cevaplarını, Boğazın en eski ve en ihtiyar kaptanı olan Eksenoforrun ağzından dinledim.

Kaptan Eksenofon bugün yetmiş yaştnı aşmış bulunuyor. Şirketi Hayriyenin bugün ondan daha es­ ki, yaşıyan kaptanı yoktur. İhti­ yarlığına rağmen, bir genç gibi dik ve çek çeviktir.

Beyoğlu pansiyonlarının birin­ de, küçücük bir odada, yapayalnız, ömrünün sonunu bekliven ihtiyar kaptan sorgularıma şöyle cevap verdi:

— Babam, Şirketi Hayriyenin ilk kaptanlarındandır. İngilterede ya­ pılan ük üç yolcu vapurunu o ge­ tirdi Îstanbula... Yorgi kaptan der­ lerdi. Kardeşim Balas ta Şirkette

kaptandı. Ben de onun gibi olmak istedim.

O zamanlar kaptan yetiştirmek i- çin mektep vardı. Ben Türkçe bil­ mediğim için girmedim. Mektebe, mülâzim kaptanlıkla çalışırken A- risti isminde bir yelken gemisi kap­ tanından ders aldım. Şirketin ilk kaptanları hep yelken gemilerin­ den yetişme ve gelme insanlardır. Onların ilk mektepleri yelken ge­ mileridir.

Boğaz seferleri başlamadan,

şı'r-Şirketi Hayriyenin en eski kap­ tanının gençlik zamanlarında

alınmış bir resmi

ket faaliyete geçmeden evvel, yol­ cular kayıklarla İstanbula iner ve dönerlermiş. Ben bugünlere ye - tişmedim, fakat babam anlatırdı. Her köyün ayrı bir kayığı var - mış. İnsan ve eşya ücreti olarak îstanbula gidip gelme bakır para ile 2 kuruş alırlarmış. Kayıklar bir takım hayır sahipleri tarafından kiliselere vakfedildiği için, alı

-nan paralar kiliselere verilirmiş. Benim yetiştiğim devirlerde, Ke­ narlan yaldızlı ve çiçekli uzun pa­ zar kayıkları sahillerden eksik ol­ maz, bunlar eşya falan taşırlardı. Hele bir takım Yahudiler vardı, iğne, iplik, düğme, canfes kumaş, * patiska, pazen, terlik gibi tuhafiye

eşyalarım küçük sandallara dol - durup yalıların önünde bağıra ba­ ğıra satarlar, Boğaz kıyıları bir ne­ vi pazar halini alırdı. Bu şekilde kavun, karpuz, yağ ve yumurta sa­ tan esnaflar da vardı.

Bilet fiatlarına gelince, pek ak- > lımda kalmadı amma, ikinci mevki | galiba yüz para ile üç kuruş ara­ sında idi, fazla değildi. Daha evvel­ leri, şirketin ilk faaliyet yılların­ da İstanbuldan Kandilliye veya Kayalara gidecek yolcu, yanında bir de uşağı olmak şartile ayda 250 kuruş maktu ücret verirmiş. İs - tinye ve Kanlıcaya gidenler de yi­ ne ayda 300 kuruş verirlermiş.

Benim ilk kaptanlık zamanlarım­ da biletler vapurların içinde satı­ lır, bu vazifeyi iki kişi görürdü. Som radan bu adet kalktı, gişeler açıl­ dı.

Yolcu vapurlarından başka, bir de (fukara vapuru) vardı. Sabah erken Yenimahalleden kalkar, sıra ile iskelelere uğrıyarak Sirkeciye yanaşırdı. Bilet fiatı 60 para idi bu

v a k u r d a . .

Bundan başka bir de vükelâ va­ puru vardı. Bu vapur, araba vapu­ ru iskelesinden kalkar, Tophaneye uğrar, ricali ve vükelâyı alarak o- turdukları köylere bırakır, sabah­ leyin de îstanbula getirirdi.

O zamanlar Şirket vapurları yal­ nız yolcu taşıyan bir nakil vasıta­ sı değil, ayni zamanda bir eğlence yeri idi. Vapurda içki satılır, yal­ nız büfelerde değil, vapurun her yerinde serbest serbest içilirdi. Kü­ me halinde işret edenled, köyle - rine gelinceye kadar eğlenenler çoktu. Bundan başka, vapurun baş tarafında tavla bile oynanırdı.

O zamanki gemilerin başları bas­ tonlu olduğu için, Köprüye kolay­ ca yanaşamaz, manevra yapamaz­ dık. Akıntı bizi mavnaların, san - dalların üstüne atardı, bu suretle bazı kazalar da olurdu.

Bazı zamanlarda, inat için mü­ sademe yaptığımız d;A'olurdu. Kap­ tanlar Köprüye sen evvel, ben ev» vel yanaşacağım diye inat eder - ler, biribirlerine yol vermezler, ve o zaman müsademe olur, iki vapur davlumbaz davlumbaza gelir, bir tarafı parçalanır, yahut Köprü ha­ rap olurdu. Böyle bir müsademe de ben yaptım. Üsküdar iskelesin­ de, şimdi (Akay) işletme müdürü olan Aziz kaptanla... o inat etti, bana yol vermedi, çarpıştık... Şir­ kette tam otuz üç buçuk yıl ça - lıştım.

İhtiyar kapta, şen ve şâtır ge­ çen gençlik günlerini hatırlatan bir sorgum karşısında, gözleri dolu do­ lu cevap verdi:

— O bir âlemdi. Hem de nasıl

(Devamı 6 inci sayjada)

Boğazda mehtap

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Vertekste lineer uzanan 3x6 cm genişliğinde alopesik alan mevcuttu (Resim 1).. Palpasyon sırasında saçlı deride içeri doğru çökme saptandı

Klasik histopatolojik bulgu, adipöz doku hücrelerinde hipertrofi ya da hiperplazi olmaksızın subkutan yağlı dokudaki artış ve üst dermise doğru yağ tabakasının

İntertrijinöz bölgelerde eritem, maserasyon, vezikül, bül ve erozyonla başvuran hastalarda ayırıcı tanıda pemfigus, Darier gibi hastalıklara ek olarak aile öyküsü olmasa

Klinik olarak farklı ve nadir görülen bir tipi olup lezyonlar, yüzdeki alışıldık yerleşim yerleri dışında boyun, göğüs, aksilla, pubis ve karında da görülmektedir

Bu olguda, lezyonun meme başında oluşu, pigmente görünümü ve histopatolojik olarak pajetoid patern göstermesi, özellikle Paget hastalığı ve yüzeyel yayılan melanoma ile

tutuculu kulak, burun ve göz epitezleri tutuculu kulak, burun ve göz epitezleri için implant yerleştirildi için implant yerleştirildi.. 1- İntraoral defektler 1-

Uygur Çocuk Tiyatrosu 13.00 / Çocuk Tiyatrosu Üçü Bir Arada İstanbul Halk Tiyatrosu 20.30 / Yetişkin Oyunu 23 Şubat Pazar. Burnunu Kaybeden Palyaço Uygur Çocuk Tiyatrosu 13.00

ilkeler do¤rultusunda çevre ve kültür de¤erlerini yaflatmak, gelifltirmek ve en önemlisi bu de¤erlerle buluflmak için ÇEKÜL ve Tarihi Kentler Birli¤i, Anadolu’da