• Sonuç bulunamadı

Sahir Opereti'nden günümüze...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sahir Opereti'nden günümüze..."

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

HESAPLAŞMA " 33'

BURHAN ARPAD __________ _

Sahir Opereti’nden

Günümüze...

v

İstanbul Opera ve Balesi topluluğu, E. Kalman’ın Çardaş Fürs- tin operetini oynamaya başladı. Çardaş, Türkiye’de Türkçe su­ nuluşundan 69 yıl sonra. Yanlış anlaşılmasın, Çardaş, İstanbul Operası topluluğunca 1967 yılında da oynanmıştı. Fakat Sahir Opereti’nin 28 Nisan 1921 akşamı (Direklerarası'nda Ertuğrul si­ nema sahnesinde) İstanbullulara sunduğu Çağdaş’ın müzikli Türk tiyatrosu açısından önemi ve anlamı çok daha başkadır. Birinci Dünya Savaşı yıllarında tarım öğrenimi için Peşte’ye gönderil­ miş Türk gençlerinin girişimiyle ilk ürünlerini vermesi bakımın­ dan. Bu girişimde başı çekmiş olan Cemal Sahir, olayı ve son­ rasını şöyle anlatır:

“ Birinci Dünya Savaşı bitince İstanbul’a döndük. Her akşam Direklerarası'ndaydım. Ferah Tiyatrosu’nda kırmızı kadife per­ deye en yakın koltukta ben oturuyordum. Kırmızı kadife perde­ nin ağır ağır iki yana açılmasını heyecanla beklerdim. Sahnede hemen her gece Darülbedâyi artistleri vardı..Sonunda İstanbul operet heyeti kadrosuna 35 lira aylıkla girmeyi başardım. İstan bul operet heyeti o yıllarda Millet Tiyatrosu’nda alaturka müzikli oyunlar oynuyordu. Topluluğun rejisörü Ahmet Fehim ustaydı. O günlerde Musahipzade Celal Bey’in “ İstanbul Efendisi” ko­ medisi müzikal oyun olarak hazırlanıyordu. Oyunun baş kişisi olan Safi Çelebi’yi o günlerin tanınmış aktörlerinden Faik Bey oynayacaktı. Fakat provalar başarılı olamıyordu. Fehim usta bir ara: “ Olmuyor efendim, olmuyor” diye bağırdı, umutsuz ve öf­ keli bir sesle! Sonra öteki oyunculara döndü: "Kimse yok mu aranızda bu rolü üstlenecek.! Bu kadar genç arasında bir kişi çıkmayacak mı?” Ben bir davranıp: “ Ben oynarım!” deyiverdim heyecanla.! Cemal Sahir, İstanbul operet heyetinde uzun süre kalamadı. Aklı hep Budapeşte'de her gece izlediği Viyana ope­ retlerinde. Kendi adına bir topluluk kurabilmek için kollan sıva­ dı. Bir yığın borca g:rdi, baba yadigârı konağı sattı. Direklerara- sı’nda Ertuğrul sineması kiralandı. Uğraşarak az buçuk onarıl­ dı. Sahir Tiyatrosu, 1 Eylül 1921 akşamı “ Meçhul" adapte mü­ zikli oyunla perdesini açtı. Sonra Lehar’ın Tarla Kuşu opereti ve Audrian’ın, Mascot müzikli komedisi sunuldu ve 28 Mart 1922 akşamı, Kalman: Çardaş Fürstin, başladı. Cemal Sahir’in Çar­ daş Fürstin’i büyük ilgi topladı ve kısa sürede ellince oynanışa ulaşıldı. Ellinci oynayış cuma gününe rastlamıştı. Ellinci oynayı­ şın sevinciyle Ferah Tiyatrosu'nun giriş yerine ve birinci kat lo­ caların önüne halılar serilmişti. O günün Çardaş temsilinde ak­ lımda kaldığı kadarıyla Edvin: Cemal Sahir, Silva: Nuvart Suat, Boni: Şeref Şenpınar, Stassi: Lusi Tokatlı, Ferko: Nureddin Şef­ kati rol almıştı. Sonraları ünlenen Şevkiye May, figüranlar ara­ sındaydı. Cemal Sahir'in Ertuğrul sineması sahnesinde 1921’de başlayan oyunları, 1930’lu yılların yarısına değin kısa aralarla sürmüştü.

Sahir operetinin repertuannı şöyle özetleyebiliriz: Mascot: Aud- rian, Tarla Kuşu: Franz Lehar, Şen Dul: Franz Lehar, Sevda Ti­ carethanesi •' Faschingse: Kalman, Lüksemburg Kontu: Lehar, İstanbul Gülü: Leo Fail. Sahir opereti, on yıllık bu parlak döne­ minde Ertuğrul sineması, Ferah tiyatrosu, Felek sineması (ön­ celeri Feyziya kıraathanesi, sonraları Emperyal sinemasında oyunlar sunmuştur. Sahir opereti öncülüğünde gelişen müzikli Türk tiyatrosu, şimdilerde hepsi yıktırılmış olan Direklerarası ti­ yatrolarında gelişerek yeni topluluklar kurulmuş, operetler Ka-

(2)

dıköy ve Beyoğlu yakalarına aa uzanmıştır. Çoğu hemen hemen aynı kişilerdir. Cemal Sahir, Şeref Şenpınar, Refik Kemal Ardu- man; Nurettin Nuvart, L. Tokatlı, Şefkati, Ömer Aydın, Mahmut İbrahim, Selah Cehdi, Sezai Namık. Bu arada yeni operetler ku­ rulur ve kısa sürede dağılır. Hale opereti, Halk opereti, Sürey­ ya opereti gibi.

1960’lı yıllarda Cemal Sahir’le yaptığım söyleşi şöyle bitiyor: “Anılar, geçmişin en renkli yanlarını da getirseler, günün ger­ çekleri karşısında kısa ömürlü oluyor.” Cemal Sahir’le kırk yıl ge­ rilere el ele yaptığımız duygular gezisi Tarlabaşı'nın bir yan so­ kağında, kasvetli, bir kira odasında sona ermişti.

Taksim’e doğru yürüdüm. Işıklı reklamların albenisi çekiciydi. Fakat camları ışıldayan opera yapısı hiç de sevimli görünmüyor­ du. 1921 yılında cebinden para ödeyerek Türkçe Viyana operet­ leri sunan Cemal Sahir gözümde büyüdü. Cemal Sahir’in Ed- vin’i dünya operet sahnelerinin bütün Edvin’lerinden daha ölüm­ süzdü.

Yıllarca sonra bir dosttan acı gerçeği öğrendim. Cemal Sa- hir’i kaç gündür göremeyen ev sahibi kadın, polise duyurmuş ve kapıyı açtıklarında ölüsüyle karşılaşmışlar. Ölüsünü beledi­ ye, yoksullarınki gibi kaldırmıştı. Gömüldüğü yer belli değildi. Bi­ len yoktu!

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Sonuçları Optics Letters dergisinde yayımlanan bir araştırmada meta- yüzeyler olarak bilinen aşırı ince optik aygıtlar piyasada bulunan kontakt lenslerle birleştirilerek

Son bir kaç yılda, akıllı telefonların kamera özelliklerinin bas-çek kamera satışlarının dibe vurmasına neden olmasından sonra ortaya çıkan DSLR görünümlü bas-çek

ca makaleler de yaz­ mış, 1908 İnkılâbından sonra Türkçe gazete ve mecmualarda bâzan (Ebülmuvakkar) imzasile.. makaleler

Öte yandan Ebû Zehre, “La ikrâhe” denilmesini, Allah’a davetçinin her türlü dayatma ve zorbalıktan uzak durması manasında anlamıştır. Bu durumu Ebû Zehre

1913 yılında ölünce Tasviri Efkârı oğulları Velid ile Talha Beyler «Tevlı di Efkâr» adiyle devam ettirdiler.. 1884 yılında do­ ğan Velid bey tanınmış

[r]

Fakat, öyle sanıyorum ki, konuşma sahibine bu dost kayıbından da acı ve ağır gelen şey, tenkitlerinin, bü­ tün ömrünce mücadele ettiği yıkıcı bir

B; Numan Menemenetoğlu 1928 senesinde Hariciye Vekâleti Birin­ ci Daire Umum Müdürlüğüne tayir edilmiş, 1-7-1929 tarihinde Birinci Sınıf Orta Elçi payesiyle