• Sonuç bulunamadı

50.yıl Marşı'nın bestekarı Necil Kazım Akses

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "50.yıl Marşı'nın bestekarı Necil Kazım Akses"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

50. YIL MARŞI’NIN

B E S T E K Â R I

NECİL KÂZIM AKSES

Günümüzün en ünlü bestecilerindendir. 1908 yılında İstanbul'da doğmuştur. Lise tahsilinden sonra yüksek tahsili için Avrupa'ya gitmiştir. Viyana Devlet Akademisi ile Prag Devlet Konversa- tuarı'nda yüksek kompozisyon tahsili yapmış ve bu iki büyük konservatuardan da çok iyi derece ile mezun olmuştur.

Necil Kâzım Akses, ilk eserlerini 1929 yılında vermeye başlamış­ tır. Uzun bir süre Devlet Operası'nda çalışmış ve Genel M ü­ dürlük görevinde bulunmuştur. Piyano, viyolonsel ve keman için sonatlar, prelüdler ve çeşitli orkestra eserleri bestelemiştir. Besteleri Avrupa radyolarında ve orkestraları tarafından çalın­ maktadır. Ünü yurt sınırlarımızın hayli dışına taşmış bir beste- cimizdir. «Ankara Kalesi» adını taşıyan senfonik şiiri en ünlü eserleri arasında yer alır.

Ankara Devlet Konservatuarında öğretim üyesi olarak vazife göre Necil Kâzım Akses, yurt dışında çeşitli armağanlar kazan­ mış bir sanatçımızdır. Bunlar arasında Monako Prensliği Hizmet Nişanı, Italyan Hükümeti Şövalyelik Nişanı, Almanya Cumhur­ başkanlığı Birinci Sınıf Hizmet Nişanı da bulunmaktadır.

Cumhuriyet devrinde yetişip ün yapmış besteci Necil Kâzım Akses, «50. Yıl» marşı ile ölümsüz bir üne ulaşmış bulunmak­ tadır. Besteci evli ve üç çocuk babasıdır.

Radyo Şirketleri (8 /9/1936), Üskü- dar-Kadıköy Su Şirketi (11/4/1938), i/m ir Telefon Şirketi (25/4/1938), İstanbul Elektrik Şirketi (23/5/1938) devlet tarafından satın alınarak mil- lîleştirilmişti.

Yaşar Erkan'ın 1936 Berlin Olimpiyat Oyunlarında kazandığı şampiyonluk ve binicilerimizin Roma'daki uluslar­ arası konkurhipiklerde altın Musso- lini Kupasını kazanmaları da bu dev­ renin spor alanlarındaki başarılarıy­ dı.

Böylesine çeşitli başarılar ve her sahada üstün zaferlerle dolu beş yıl­ lık sürenin içinde, Tunceli’nde Kürt- lerin yeni bir tahrik sonucu ayaklan­ maları da yer alır. Tunceli'ndeki is­ yanın bastırılması ve âsilerin ele­ başısı Şeyh Seyyid Rıza'nın ele geç­ mesi 27 günün içine sığmış Cumhu­ riyetin çelik yumruğu âsilerin kafa­ ları üzerine bir kez daha inmiştir. Böylesine hareket dolu bu beş yıl­ lık sürenin en acı olayı ise Büyük Atatürk'ün rahatsızlığı olmuştu. Bü­ yük Kurtarıcının sağlık durumu hak- kındaki ilk tebliğ 31/3/1938 günü yayınlanmıştı. Bunda, Ata'nın bir ra­ hatsızlık geçirdiği ve sağlık duru­ munun düzeldiği bildiriliyordu. As­ lında ciddî bir rahatsızlıktı bu. Fakat o sıralarda Hatay meselesinden baş­ ka bir şey düşünmeyen Büyük A- dam, kendi sağlığını bile hiçe say­ mış ve gecesini gündüzüne katarak bu uğurda çalışmıştı. Doktorların kendisine kesin istirahat tavsiyele­ rine rağmen güneydoğuda uzun ve yorucu bir seyahate çıkmış, orada yapılan askerî manevraları izlediği gibi ordunun beş saat süren geçit- resmini de ayakta takip etmişti (27/ 8/1938).

O günden sonra, geçen her gün ra­ hatsızlığını biraz daha ağırlaştırmış ve bunu hisseden Büyük Kurtarıcı, 15/9/1938 günü İstanbul Noterini Dolmabahçe Sarayına çağırtarak va­ siyetnamesini yazdırmıştı. 16/10/ 1938 gününden itibaren de Atatürk' ün sağlık durumu hakkında devamlı olarak resmî tebliğler yayınlanmaya başlamıştı.

Cumhuriyetin 15. yıldönümünde, ge­ çen senelerde olduğu gibi yine An­ kara'da bulunmak, milletine hitap etmek ve geçitresmini izlemek ar­ zusundaydı. Ancak gittikçe ağırla­ şan hastalığı kendisini pek halsiz bırakmış ve tamamen yatağa bağ­ lamıştı.

Cumhuriyetin 15. yıldönümünde o- nun nutkunu Başbakan Celâl Ba- yar'ın okumasını istemişti. Bu nu­ tuk, millete bir hitaptan ziyade or­ duya bir mesaj havasını taşıyordu. Büyük Kurtarıcı bu nutkuyla âdeta silâh arkadaşlarına ve içinden ye­ tiştiğ i kahraman Türk ordusuna ve­ da ediyor gibiydi:

«Zaferleri ve mâzisi insanlık tarihiy­ le başlayan, her zaman zaferle bera­ ber medeniyet nurlarını taşıyan kah­ raman Türk Ordusu!:

Memleketi en buhranlı ve müşkül anlarında zulümden, felâket ve mu­ sibetlerden ve düşman istilâsından nasıl korumuş ve kurtarmış isen. Cumhuriyetin bugünkü feyizli dev­ rinde de askerlik tekniğinin bütün modern silâh ve vasıtalarıyla mü­ cehhez olduğun halde, vazifeni aynı bağlılıkla yaâpcağına hiç şüphem yoktur.

Bugün, Cumhuriyetin onbeşinci yı­ lını, mütemadiyen artan büyük bir refah ve kudret içinde idrak eden Büyük Türk Milletinin huzurunda

v

kahraman ordu, sana kalbî şükran­ larımı beyan ve ifade ederken, bü­ yük ulusumuzun iftihar hislerine de tercüman oluyorum.

Türk vatanının ve Türklük camiası­ nın şan ve şerefini, dahilî ve haricî her türlü tehlikelere karşı korumak­ tan ibaret olan vazifeni her an ifa­

ya hazır ve âmade olduğuna benim ve büyük ulusumuzun tam bir inan ve itimadımız vardır. Büyük ulusu­ muzun orduya bahşettiği en son sistem fabrikalar ve silâhlarla bir kat daha kuvvetlenerek büyük bir feragatinefs ve istihkarı hayatla her türlü vazifeyi ifaya müheyya oldu­ ğunuza eminim. Bu kanaatle kara, deniz, hava ordularımızın kahraman ve tecrübeli komutanlariyle subay ve eratını selâmlar ve tebriklerimi bütün ulus muvacehesinde beyan ederim.

Cumhuriyet Bayramının onbeşinci yıldönümü hakkınızda kutlu olsun..»

DİĞER

10 Y I L L A R

(1943

-

1953

-

1963

)

Büyük Atatürk, Cumhuriyetin 10. yıldönümünde söylediği tarihî nut­ kunda: «Türk milleti! Ebediyete akıp giden her on senede, büyük millet baryamını daha yüksek şereflerle, saadetlerle, huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim...» de­ mişti.

Türkiye Cumhuriyeti'nin 20. yıldö­ nümünde fâni Atatürk aramızdan ay­ rılalı beş sene olmuştu. O’nsuz, fa­ kat her an O'nunla beraber beş Cum­ huriyet Bayramı idrâk etm iştik... Cumhuriyetin 15. yıldönümünden sonra Büyük Adam’ın sağlık durumu büsbütün kötüye gitmiş ve oniki gün sonra; 10 kasım 1938 perşembe sabahı saat 9.05'te o güzel gök ma­ visi gözlerini hayata yummuştu. M il­ letin en büyük acısıydı bu... Yedi­ sinden yetmişine kadar bütün millet fâni Atatürk'ün ardından günlerce hıçkıra hıçkıra ağlamış, gözyaşı dök­ müştü.

11 kasım 1938 günü, Türkiye Büyük Millet Meclisi, İsmet İnönü'yü Cum­ hurbaşkanı seçmiş ve Büyük Ata­ türk'ün eski silâh arkadaşı ve ilk Başvekili olan İnönü, Türkiye Cum­ huriyeti'nin ikinci Cumhurbaşkanı o- larak vazifeye başlamıştı.

Büyük Atatürk'ün ölümünden yedi ay sonra Hatay Meclisi aldığı bir ka­ rarla anavatan Türkiye'ye ilhak et­ miş (30/6/1939) ve «Ebedî Şef» A- tatürk'ün büyük dâvası onun dile­ diği sonuca ulaşmıştı.

1/9/1939 günü Alman ordularının dört koldan Polonya'ya girmeleriyle başlıyan savaş kısa zamanda bütün Avrupa'ya yayılmış ve İkinci Dünya Savaşı'nın karanlık günleri başla­ mıştı. 1939 yılı eylül ayından itiba­ ren geçen her ay, hattâ her gün Tür­ kiye'nin kaderine de büyük etkide bulunmuştu. Bir yandan «Mihver» adıyla anılan Almanya ve İtalya öte yandan «Müttefikler» adıyla anılan Ingiltere, Fransa ve Rusya arasında Türkiye Cumhuriyeti gayet basiretli bir politika ile tarafsızlığını muha­ faza etmiş, bütün dış etkilere rağ­ men bunu korumasını başarmıştı. Yurtta askerî bölgelerin ihdası ve buralara sivillerin girişinin yasaklan­ ması (7/9/1940), Hava saldırılarına karşı bir tedbir olmak üzere bütün yurtta ışıkların karartılması (2 1 /1 1 / 1940) , Motörlü araçların trafikten kaldırılarak askeriyenin emrine ve­ rilmesi (23/11/1940), Askerlik hiz­ metinin bir yıl uzatılması ( 3 /1 / 1941) , altı büyük ilimizde Sıkı Yö­ netimin ilânı (22/11/1940), savaşın

(2)

Trakya şuurlarımıza dayanması kar­ şısında İstanbul'un boşaltılmaya başlaması (9/4/1941), ekmeğin ve­ sikaya bağlanması (13/1/1942), ek­ mek İstihkakının sık sık azaltılması, şekerin 5 liraya çıkışı (15/11/1942), İstanbul ekmeğinden buğday unu­ nun kaldırılması (1/7/1943), tifüs salgınının başgöstermesi (Haziran, 1943), karaborsacı ve muhtekirlerle mücadelenin hızlandırılması bu yıl­ ların belli başlı iç olayları arasında­ dır. Bu yıllar zarfında dış politika alanındaki canlılık ise Alman Büyük Elçisi Von Papen'in Cumhurbaşkanı İnönü ile devamlı görüşmeleri, Ingi­ liz elçisinin Çankaya'yı sık sık ziya­ retleri, Ingiltere Başvekili ve 2. Dün­ ya Savaşının en önemli simaların­ dan biri olan W inston Churchill'in Adanaya kadar gelerek özel trende İnönü ile görüşmeleri (1/2/1943) ve bunu izleyecek olan İnönü’nün Kahire'de Amerika Cumhurbaşkanı Roosevelt ve Churchill ile buluşup görüşmeleri (7/12/1943) siyasî at­ mosfer ve Türkiye'nin iki taraftan nasıl bir baskının altında bulundu­ ğunun en güzel örnekleridir. Türkiye, Cumhuriyetin 20. yıldönü­ münü işte böyle bir atmosfer içinde ve tifüs salgınının devam ettiği gün­ lerde idrak etti ve kutladı.

Üçüncü 10 yılın içinde ise Türkiye' de çok şeyler değişmişti. İkinci Dün­ ya Savaşında tarafsızlığını koruma­ yı başaran Türkiye Cumhuriyeti, 1946 yılında dünyanın gidişatına a- yak uydurarak çok partili bir rejime girmiş ve CHP saflarından ayrılan Celâl Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan tarafın­ dan kurulan Demokrat Parti ile iç politikamızda yeni bir devre başla­ mış oluyordu. 1946'da yapılan ve hayli gürültülere yol açan seçimler­ den sonra 14/5/1950 pazar günü yapılan Genel Seçimlerde Demokrat Parti büyük bir ekseriyetle kazana­ rak iktidarı ele geçirmişti. 36 ilde tam liste halinde seçimi kazanan Demokratlar Meclisteki 487 iskem­ lenin 434'ünü ele geçirmişler, CHP ise 52 milletvekilliği alabilmişti. Bu arada DP’den ayrılanlar tarafından kurulan Millet Partisi de 1 mebus­ luk kazanmıştı. 22 mayıs 1950 gü­ nü Demokrat Parti, iktidarı CHP'den resmen devir almış. Celâl Bayar 66'ya karşı 387 oyla Cumhurbaş­ kanlığına seçilmişti.

«Demokrasi» mefhumunun verdiği sınırsız serbesti daha ilk anda çe­ şitli hazımsızlıklara yol açmış, bu arada memlekette aşırı bir sağ ve sol hareketlerin birden başladığı

gö-50.yıl m a r ş ı

M üjdeler var yurdumun toprağına taşm a

Erdi Cum huriyetim elli ş e r e f yaşm a,

Bu rü zga rla şahlanm ış dalga dalga bayrağım ,

Başka bir tuğ y a ra şm a z T ü rk ’ ün özgür başına.

Cum huriyet, özgürlük, insanca varlık yolu,

A tatü rk ’ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu , . .

Y ılla r ı bir çığ gibi aşarak hafta hafta,

K oşuyoruz durmadan kadın -erkek bir safta . . .

E lim izd e m e ş a le , ilke ilke Atatürk,

Işık la rla donattık ülkeyi her tarafta . . .

Cum huriyet, özgürlük, insanca varlık y o lu ,.

A tatü rk ’ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu . . .

Aynı kandan feyz alır bunca toprak, bunca taş . . .

K ılıç tutan b ilek ler, verdi sabanla sava ş.

Tekniğin dev nabzında her adım , her dakika,

Ç arklarda aynı tem po, yüreklerde aynı m a rş . . .

Cum huriyet, özgürlük, insanca varlık yolu,

Atatürk'ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu . . .

B iz yürekten b a ğlıy ız elli yıldır bu yola,

"Y u r tta b a r ış " ilk hedef, "Cihanda su lh " parola,

K oparam az hiç bir güç bizi m illi birlikten

A ta m ızın izinde koşuyoruz kol kola . . .

Cumhuriyet, özgürlük, insanca varlık yolu,

Atatürk'ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu . . .

Y a şa sın hür ulusum , soylu gençim , benliğim

Y a şa sın şanlı ordum , s a r s ılm a z güvenliğim

E rsin e lli y ılla r ım nice mutlu çağlara,

Örnek olsun cihana devletim , düzenliğim . . .

Cumhuriyet, özgürlük, insanca varlık yolu,

A tatü rk ’ ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu . . .

Bekir Sıtkı Erdoğan

rülmüştür. Atatürk'ün çeşitli il ve ilçelerdeki heykel ve büstleri «Ti- canî» tarikatına mensup kişiler tara­ fından saldırıya uğrarken solcuların da geniş çapta harekâta giriştikleri­ ne rastlanmıştır. Bunun neticesi ola­ rak kitle halinde tevkifler yapılmış­ tır.

Kore'de patlak veren savaş ve Bir- 'eşmiş M illetler emrine verilen Türk askerinin Kore savaş alanlarındaki kahramanlık destanları yine bu dev­ reye rastlamaktadır. NATO'ya fiilen katılışımız, bu devrenin diğer önem­ li olayları arasındadır.

Cumhuriyetin 30. yıldönümü mem­ lekette iç politika çekişmelerinin en şiddetli olduğu bir devrede kut­ lanmıştı.

Dördüncü 10 yıllık devrede bu iç çekişme daha had bir safhaya gir­ miş; köylerde CHP ve DP'lilerin ay­ rı camilerde namaz kıldıklarına, DP' lilerin getirdikleri suyu CHP'lilerin içmediklerine dahi rastlanmıştır. Kıbrıs buhranının patlak vermesi, Kıbrıs’ta Türk katliamı, gençliğin raretli olayları arasında yer almıştır. DP iktidarının muhalefete karşı sert tedbirlere girişmesi ve baskılara başlaması ile bunun sonucu patlak veren olaylar, gençlerle polislerin çatışmaları ve vahim bir hal almaya başlayan bu olaylara ordunun «Dur!» diyerek iktidarı ele alışı (2 7 /5 / 1960) ile memlekette yeni bir reji­ min başlaması, Anayasa'nın değiş­ tirilmesi, Kurucu Meclis'in teşekkü­ lü ve nihayet iktidara karşı girişilen ve İkincisi silâhlı çatışmaya kadar varan askerî darbe teşebbüsleri (22/2/1962 ve 21/5/1963) bu dev­ renin büyük olayları oldu ve Tür­ kiye Cumhuriyetinin 40. yıldönümü bu atmosferin içinde kutlandı. Son 10 yılda ise iç çatışmalar ve anarşik olaylar, milletin bütünlüğü­ nü parçalamaya matuf hareketler a- rasında geçen üzücü bir devreden sonra kahraman ordunun yine tam vaktindeki müdahalesi Türkiye Cum- huriyeti'ni yeni bir çıkmazın eşiğin­ den kurtardı.

Cumhuriyetin 50. yılına, 10. yıldaki birlik, beraberlik ve kardeşlik havası içinde girmiş bulunuyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'nin «Altın jübile»si, bu büyük bayrama yakışan bir atmos­ fer, vekar ve heyecan içinde kutla­ nacaktır. Bunu görmenin haklı se­ vinci içinde, 50 yıl önce Türkiye Bü­ yük M illet Meclisini dolduran o em­ salsiz heyecan içinde bütün milletçe, var gücümüzle haykırıyoruz: YAŞASIN CUMHURİYETİ...

50. YIL MARŞI’NIN GÜFTE YAZARI

SITKI ERDOĞAN

BEKİR

Günümüzün ünlü şairlerinden­ dir. 9 Eylül 1926 günü Kara- man'da doğmuştur. İlk ve orta tahsilini Karaman'da yaptıktan sonra Kuleli Askerî Lisesi'ne girmiş 1946 senesinde buradan mezun olmuş, 1948 yılında da Harbokulu'nu bitirerek kahra­ man ordumuz saflarına katıl­ mıştır. On yıl kadar kıt'a hiz­ meti gören Erdoğan, Ankara'­

da bulunduğu yıllarda (1953- 1957) Dil-Tarih-Coğrafya Fa­ kültesine yazılmış ve Türk Dili ile Edebiyatı Bölümünü bitir­ miştir. Şiir yazmaya pek küçük yaşta heves etmiş Kuleli ve Harbokulunda geçen yıllarında başarılı örnekler vermiştir. Aruz ve heceyi aynı ustalıkla kulla­ nan subay şairimiz 22 şiirini bir arada toplayan ilk kitabını

1949 yılında yayınlamıştır. Şii­ rin yanısıra nesirde de başarılı hikâye örnekleri veren Bekir Sıtkı Erdoğan'ın bir çok şiiri kitap halinde yayınlanmıştır. Edebiyat dünyamızda ilk büyük süksesini «Gurbetten gelmişim yorgunum hancı» mısraı ile başlıyan «Binikinci gece» isim­ li şiiriyle yapmıştır. «Karagöz­ lüm efkârlanma gül gayri, ibi­

bikler öter ötmez ordayım» mısraı ile başlıyan «Kışlada Ba­ har» isimli şiiri de edebiyat dünyamızdaki yerini perçinle­ niştir.

Bekir Sıtkı Erdoğan ayrıca «De­ niz Harbokulu Marşı»nın güf­ tesini de yazan kişidir. 1949 yı­ lında yayınladığı ilk kitabı «Bir yağmur başladı»nın 1957 yılın­ da ikinci baskısı yapılmıştır. Bekir Sıtkı Erdoğan daha son­ raları Kuleli Askerî Lisesi ile İs­ tanbul'un çeşitli liselerinde ede­ biyat öğretmenliği yapmıştır. Halen bu göreve devam etmek­ tedir.

(3)

M Ü ZİK : N ecil Kâzım AKSES

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Beyaz işçi sınıflarının kültürel milliyetçiliğine ve kuşatılmış ahlaki doğruluk hislerine başvurdular (bu sınıf, kronik ekonomik güvensizlik koşulları

İki çarpı bir Altının beş katı Dört kere yedi Birin sekiz katı Beş çarpı dört Üç kere dokuz Üç çarpı beş İkinin beş katı Dört kere yedi Altının iki katı Dört çarpı

Karadeniz ve Akdeniz’deki önemli limanların da birbirine bağlanması işlevini üstlenen bu hatların Kayseri İli içinde kalan kısmının, hem Kayseri kentinin merkezindeki

Türk milletinin küllerinden yeniden doğmasını sağlayan Gazi Paşa’nın; büyük önem vererek Türk milletine miras bı- raktığı 105 adet özel evrakından biri olan

Son olarak ise büyük önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ün akıl ve bilim üzerine önemli sayılacak tavsiye niteliğinde bir. açıklamasını

19 Köy Enstitüleri, Halkodaları ve Halkevlerinin Köycülük Şubesi, Türk inkılâbını kırsal alanda yaşayan vatandaşlara benimsetmek ve yayılmasını sağlamak için

Atatürk çok sade bir kahvaltı alışkanlığı vardı kahvaltıda bir iki dilim ekmek ile bir bardak ayran veya bir kâse yoğurt tüketirdi... Atatürk’ün en sevdiği yemeklerin

Millî Mücadele'yi kazanmak, büyük davayı başarıya ulaştırmak için Türk milletine inanan ve güvenen kişi olan Mustafa Kemal Atatürk, daha Millî M ücadele'nin