• Sonuç bulunamadı

Gayeler ve çareler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Gayeler ve çareler"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

28 Mayıs 1950

TT-P A N A Y I R :

Gayeler ve çareler

Yazan: Fazıl Ahmet Aykaç

M E ŞH U R bir İngiliz muharririnin, içinde pek büyük fikirler biriken kü- ■'■çük bir kitabı şu unvanı taşır: Gayeler ve çareler.. Evet, küre üzerindeki ilk günlerinden beri insanlık, — bilerek veya bilmiyerek— bir çok maksatlar gütmüş ve bunları sağlamak uğurunda da sayısız vasıtaya başvurmuş bulunu­ yor. Toprak üstündeki süreksiz varlığı, yaşamağa değer bir kılığa sokabil­ mek için kendimizden ve tabiatten neler istemiyoruz k i? ! Sıhhat, kuvvet, servet, güzellik, saadet, hakikat, hak, adalet, müsavat, barış, emniyet, sanat, şiir, musiki, aşk, vefa, ciddiyet, şaka vesaire vesaire...

Haksız m ıyız? Elbette hayır! Şayet bunları aramazsak, etrafım ızda bulduğumuz şeyler, bizi bu mefhumlardan müstağni edecek mahiyette mi? Cevap meydanda: Yine hayır! demek ki...

İşte bu sebepledir ki bahsettiğim İngiliz muharriri insanlığın sayısız derdine şimdiye kadar deva diye gösterilmiş çarelerden başlıcalarım kısaca hatırlamak istiyor. Bir dakika düşünürsek bunların bizim de zihnimizden ko­ layca geçebileceğine şüphe yoktur: En ilkin devirlerde, tabiatin üzerimize saldıran her kuvveti, bize zalim bir dev gibi hücum etm işi Tuğyandan kork­ muşuz; yıldırımdan korkmuşuz; tayfundan korkmuşuz, hayvandan kork­ muşuz ve insandan korkmuşuz!. Bu korku, bizi kâh bize üstün kudretlerin ayakları altına serilmeğe, kâh kollarımızı göklere kaldırarak ondan medet beklemeğe şevketmiş... İşte her muhite ve devre göre kalıptan kalıba giren dinî, mezhebi duygularımızın, ve dâvalarımızın kaynağı... Fakat bu ilâç yet­ miş m i? Vereceğim iz karşılığın müspet olmayacağı açık bir şey... Ellerimizi göklere çevirdiğiuiz zaman dahi, gözlerimiz, etrafım ızdaki varlık muamma­ sının köşesini, bucağını araştırmaktan fa riğ olamamış! Bir meçhulün kilidini açıncaya kadar bin bir yanlışın çukuruna düşmüşüz; zihnimiz sürçmüş, vic­ danımız sendelemiş ve idrakimiz sar’alara tutulmuş! İnanmışız, şüphe et­ mişiz. Yine inanmışız; yine fikrim izde şüphe şimşekleri çakmış!.. Peki amma bunların neticesi ? ! Diyeceksiniz. Şükranla söylemek gerektir ki bunların ne­ ticesi bir çok alanda menfi değil! İşte artık hiç birimizin hepsini birden ku­ caklamasına imkân kalmayan ilimler, fenler, teknikler, felsefeler, hukuklar, ekonomiler filân, filân ortada duruyor. A sırlar ve asırlar boyunca, bütün insanlığın meçhulâtla savaşmasından gelme bu uçsuz bucaksız (fütuhat) ha­ kikaten lıarikulâde! Âdeta toprağın karanlıklarını deşe deşe oradan ziya ve hararet unsurunu aydınlığa çıkaran madenciler gibi, biz de kürenin sinesin­ den bir çok esrarı söküp koparmışız. Lâkin yine her gün kendi kendimize soruyoruz.

— Mesut olduk mu? A rtık beşeriyet kurtuldu mu? N e yazık ki verilecek cevap, yine kimsenin meçhulü değil!

Yeni devirlerin mütefekkirleri yetişmiş; cihanın İçtimaî saadeti, ancak ekonomik kalkınmanın genişlemesinde olacağı iddiasını ileri sürmüş.. Ger­ çekten çok düşündürücü mülâhaza... (Modern) terbiyeciler, (pedagoglar) öne fırlam ış: Onlar fertlerin gerek beden, gerek fikir ve ruh terbiyesi yoluna girmedikçe insanlar için hiç bir esaslı huzura varma imkânı olmayacağım iddiaya başlamış... Elbette bu düşünce de içinde mühim bir hakikat payı ta­ şıyor. Fakat o kadar! Ahlâkçılar, politikacılar, diplomatlar, siyasiler de bir

çok (enteresan) sözler söylemektedir. Hattâ — asırlar boyunca kalkıp kal­ kıp yine devrilmiş istibdat sütunlarını unutıi))— yeniden bütün âlemi bir bayrağın gölgesi altına toplamak iddiasındaki azgın müstebitler bile hâlâ mevcut!. Kadim jeolojik devirlerden tek tük kalmış bazı müfteris mahlûklar halinde!

Acaba bütün bunlardan ne çıkar? Benim anladığım şu:

Tıpkı tababet âleminde olduğu gibi siyasiyat ve içtimaiyat âleminde de bir sürü küçük ilâç mevcut! Ancak vaktiyle (sim yagerlerin) aradığı bir (Şâh-dârû) yok! Şu halde bütün insanlığı, sayısız derdi bakımından, niha­ yetsiz bir hastahaneye benzetebiliriz, timi, aklı, fenni ve felsefeyi de henüz küçük bir eczahaneye!

Yine şu halde ne tedaviden ümit kesmek, ne de üfürükçü ruhiyle bir iyiletm e afsunu veya muskası bulunduğuna inanmak lâzım gelir. Gerek fert, gerek cemiyet için!

B iz Türkler de bu dünyanın önemli bir unsuruyuz. Dün çalıştık, evvelki gün çalıştık bugün de çalışıyoruz. Yarın yine çalışacağız. Bütün medeniyetle beraber! V e bütün medeniyetin yöneldiği amaçlara doğru... İşte gaye ve işte

çare!

Referanslar

Benzer Belgeler

Bizim için büyük bir mutlu- luktu ki Hanımefendi toplantıya teş- rif etti ve burada Tezkirecilik Geleneği ve Mecâlisü’n-nefâis isimli bildirisini sundu (Mustafa İsen

Karanlığa düşen yorgun ışık; boyası dökülmüş ahşap çerçevelerin için- de, yeşil-mavi saç örgüsü kuşaklarla renklendirilmiş hat yazılarında saman alevi

Söz konusu yazıdan bir gün sonra dünyanın en büyük tarımsal ilaç ve tohum şirketlerinden Bayer’in yine dünyanın en büyük tohum şirketlerinden Monsanto’yu 66 milyar

Demokritos, “atom olamadan, hiçten hiçbir şey meydana gelmez ve varolan şey asla yok edilemez” der Demokritos, ruhun da atomlardan oluştuğu söyler, ona göre ruh da yok

Refakatsiz göçmen çocukların göç süreçlerindeki etkin özneler olarak karşımıza çıktığı ikinci tartışma alanı, mahalledeki göçmen çocuklar (göçmen

Makro besinler karbonhidratlar ve yağ enerji üretimi için kullanılır ve mevcut oksijen miktarına bağlı olarak karşılıklı olarak birbirlerinin yerine enerji elde etmek

[r]

Madalyalar puanlara göre veriliyor: 42-27 puan arası altın madalya, 26-21 puan arası gümüş madalya, 21-15 puan arası ise bronz madalya.. 14-7 puan