• Sonuç bulunamadı

İstanbulda sonbaharlar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İstanbulda sonbaharlar"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

H A F T A K O N U Ş M A S I

t

^

îstanbulda sonbaharlar

Her yerde güz gurupları hoştur, fakat Istanbuldaki hususiyetini ve misilsiz

güzelliğini şehrin dört tarafını kaplayan denize borçluyuz. Su bolluğu sa­

yesindedir ki şehir hem batı ufkundan, hem denizden vurup birbirlerile

uyuşan renk renk ışıklarla iki gurup arasmda kalır, tabiat dört

cepheden aydınlanır

l l / l armara denizi bölgesinin en güzel mevsimine bugün girdik.

Bugün — 23 eylül — sonbahar başlıyor. İstanbul ancak sonba. harda kendine gelir, kendi ren. gini, kendi sesini bulur; renkler Ve sesler bakımından da duru ve ahenkli olur. Hele meltemle, rin yeni kesildiği, lodosların he. nüz esmediği bir durgunluk faslı vardır ki şehirde ve kırda tam gezme, uzun gezintiler yapma devridir.

Asıl şimdi Adalara gitmeli, asıl bu devirde Boğaziçini dolaş, malı, hattâ ^gene bugünlerde Çamlıcaya tırmanmak, Eyüp sırtlarından Halice bakmalı, Ka. lamış koyunda oturmalı ve Pen. dikten İzmit körfezini seyretme­ li. Zira sonbahar güneşi, görme kabiliyetini kolaylaştıran ve renkleri daha iyi ayırdetmeğe yarıyan pek ölçülü, ne keskin ne dumanlı, içine âdeta biraz bal katılmışcasına tatlımsı bir ay. dınlık yayar. Bu, öyle bir ışıktır ki yazınki gibi tepenizde durdu, ğünu şiddetle belli eden bîr küre, den geliyormuşa benzemez; tabi, at ve eşyanın sanki içinden sızar; on lan aslından ışıklı ve ışık ve. rici bir hale sokar.

Gök’ün ve denizin dinlendirici maviliğini başka hiç bir mevsim, de daha vüzuhla ve zevkle göre, mezsirtiz. İlkbaharda gök — su. ya doymuş toprak neminin ilk sıcaklarla buğuya çevrilmesi yü. zünden — tam gök mavisi de. ğildir; çok su katılmış süt gibi akçıl maviliktedir. Denizin ma. visi ise yeni doğmuş mavi gözlü çocuklannkine benzer, kıvamını

c mânâsım henüa buİA»»orvııç_ tır. Yazın ikisinin de maviliğini rüzgârlar ve bulutlar mütema. diyen lekeleyip gölgelerler, öyle de olmasa yaz mavisini fazla ışık zayıflatır, soldurur; evde bece. riksiz ellerin mavi anilin boya, sına vurduğu çamaşırlar gibi manzarayı soluk ve yer yer do. nuk bir renge sokar.

***

O onbaharda — dikkat et. miş olmalısınız — sesleri de daha yakından, tanlnl ve ahengi bozulmadan, bozulmak şöyle dursun bestelenerek gene büyük bir vüzuhla duyarız; mâ. nasım daha iyi kavrarız. Meselâ vapur düdükleri yaz mevsimin, dekinden fazla bir akis yapar, dağlara, binalara çarpar, uzun müddet boşlukta titrer, etrafa hüznünü serper, düşündürücü olur.

Kırlarda ise toprak yoldan ge. len bir atın na1 sesini çok uzak, tan, derinden duymağa başlar, siniz. Çift süren köylünün hay. van’ arma seslenmesi perde per. de genişliyerek bütün tabiatı ok. şar ve mahalle aralarile cami avlularında oynıyan çocukların şamatası yazın insanı rahatsız ettiği halde bu mevsimde uçup dağfan bir hafifliğe girer, hoşa gider.

Uykudaki denizin rahat ve muntazam nefes alışım kıyılar, da tatlı tatlı dinlemek müm. kündiir. Ağaçlıklı yerlerde de yapraklar kabak melteminin elinde biteviye çırpınmadıkları için sinire dokunmaz’ ar. Artık bıı. kavgaya benzeyen bir hışırtı değildir; aralarında fısıldaşma, birbirlerini dinliyerek efendice dertleşme, kibarca bir vedalâş. madır.

öyle olmakla beraber lodos fırtınaları da küçücük kapalı Maımaraya açık ve büyük deniz manzarası verdiği, manzarayı Avvazofski’nin tablolarına ben. «ettiği için bunu da sonbaharın azametli bir değişikliği, şahane bir güzelliği sayabiliriz. Yazın doğu rüzgârlarının ancak mis. kince köpiiklendirebildlği ve ürkmüş bir koyun sürüsü gibi birbiri ardından sürükleyip güç. lükle götürebildiği dalgalâr lo_ dos esince mitoloji atlan gibi kanatlanıp şahlanırlar, gürliye. rek kayalıklara çarparlar ve rıh­

tımları aşıp boşluklarda çatlar, lar.

Lodos fırtmalariledir ki Istan. buMa denizin kuvveti, dehşeti ve korkunç şiiri hakkında bir fi. kir edinmeğe imkân bulunur. Coşup kıyılara vuran - denizin — hiç de ölgün denizlerinkine benzemeyen — bambaşka, eczalı bir kokusu ve vücuda masaj ya. pan bir tesiri vardır. Geceleyin yatakta lodos fırtınasının derin, den uğultusunu duymakta aca. yip ve hususî bir zevk yok m u. dur? Bu uğultuyu dinlerken ço. cukluğunuzda okuduğunuz se_ yahat romanlarını düşünmez ve Jules Veme’in korsan tipleri pe. şi sıra sürük1enmez misiniz?

***

U* akat İstanbul şehri azgın denizden pek hoşlanmadı, ğı için Karadenize yayılıp açıl, maktan, etek salmaktan, uza. maktan çekinmiş, pek haklı ola. rak daima Marmaraya doğru kaymış, Marmara kıyılarında ge. lişip genişlemiştir.'

Boğazdan çıkınız: İki kıtanın kıyısı bombuştur. İçeride ise o boş yerlerin karşılığı cenup sa­ hiller bir taraftan Pendiğe ve da. ha ötesine, öbür taraftan Florya, ya kadar köylerle ve yemiş bah. çelerile bezenmiştir. Marmara yakasında kirazlar kızarır, zey. tinler devşirilir, bostanlar yeşe. rirken Karadeniz yakasında ko. yu renkli vahşî bir güzellik yal. nız başına inzivada yaşar. Sanki iki deniz arasına uzun mesafeler

girmiştir; dağdan ovaya inil, mşicesine, yahut uzak bir seya. hate çıkılmışcasma iki kıyı, ha.

f i n e o j n l ı ı i h i a » ..0 * 14—«« a

rir.

Zaten îstanbulun içinde bile semt semt iklim farkları sezilir. Meselâ Atatürk bulvarının Mar. maraya bakan sırtı Halice ve Okmeydanma çevrilmiş olan yü. zünden bir, iki derece ılıktır. Ko. camustafapaşadaki ev bahçele. rinde gayet iri ve seçme kayısılar yetişebildiği halde öte tarafta karayel çiçekleri yakar ve döker. Hattâ o bakımdan Halicin iki kı. yısı bile farklıdır; Hasköyde ye. mlşler baş verirken Ayvansaray. da ağaçlar henüz çiçeklenebil. miştir.

Yalnız sonbaharın yukarıda bahsettiğim durgun günlerinde îstanbulun her yeri aynı iklimde yaşar. Şimdi, ikindi üzerleri Ka. radeniz kıyılan bile Marmara et. rafı ılıklığmdadır; görüş ve işi. diş aynı berraklıktadır. Güz mev. siminin ağaçlarda bir renk birli, ği yaptğı da muhakkaktır. İlk. baharda yeşile büründü deyip geçtiğimiz ağaçlann yeşilinde ehemmiyetli aynlıklar olmasın, dan başka cinslerine göre çiçek, lerile de büyük ve birbirine zıt renk başkalıkları gösterirler.

İlkbahar manzarasında ne şe­ kil, ne renk «stil» i vardır; bir m o. bilyacı salonu gibi şekiller kadar ^renkler de karmakanşıktır; yan. gmdan kaçmlmış eşya lmişçesi. ne ne varsa zevksizce yığılmış, tır. Halbuki solmadan, dökül” . den önce tunç gibi benekleşereıc kibar bir paslılıkla kızaran son. bahar yapraklan birbirlerile da. ha imtizaçlı dururlar; yeşil ol. dukları mevsimdeki gibi İnsanı bakmaktan bıktırmazlar; aksine baktıkça zevkin derinliğine gö. türürler.

* * *

A

-ul renk şenliği güz mev. simine raslar.

Zira îstanbulda grup güzelli.- ğini yalnız sonbaharda seyrede, biliriz. * Baharda batı ufku çok defa dumanlıdır, güneş kızarma, ğa vakit bulamadan ham bir el. ma gibi boşluğa düşer, gider. Yazın ise kaim pus tabakalarile örtülü olan ufukta güneşin an. cak keskinliğini kaybetmeden birdenbire söndüğünü görürüz. Kışın bir kaç defa renkli grup olur, karlı manzaraya kan ka. tarsa da bunu yapan gene lo. dostur.

En coşkun renkli grup tablo, larının ve bu tablolar arasında en müsrifçe boyalılarının teşhir edildiği mevsim sonbahardır ve resim salonu batı ufkunda açılır. Ama gerçekten güzel olan ufuk." tâki galeri ve boya kaynağı de. ğildir; bütün keramet oradan akseden çiğ renklerin ve ışıkların kabalığını gidererek, keskinliğini törpüliyerek, sertliği yumuşata. rak onları şuruplaştıran ve kadi. feleştiren denizdedir.

Her yerde güz grupları hoş. tur. Fakat istanbuldaki hususi, yetini ve misilsiz güzelliğini şeh. rin dört tarafım kaplayan denize borçluyuz. Su bolluğu sayesinde, dir ki tabiat hem ufuktan, hem denizden vurarf, birbirile uyuşan; renk renk ışıklarla iki grup a r a .! smda kalır, bir cepheden değil, dört tarafından aydınlanır.

İki tarafından aydınlandığı içindir ki meselâ Mihriimah ca. miinin surlar ortasında yükselen minaresi mercandan işlenmişe, Süleymaniye kubbesi mor erik renginde çinilerle döşenmişe ben. zer. Gazi köprüsü artık gümüşi

j

boyalı, sıska ayaklar üstünde güç ! tutunan bir demir heyulâ değil, dir; Çin yelpazeleri ve paravana, lan üstünde gördüğümüz köprü., ler gibi hayal mahsulü «hoh!» deseniz uçup gidecek nazlı, na. zik, buğumsu bir sihirbaz eseri, dir.

Eyüp sırtlarına sanki turuncu bir kar yağmıştır ve bu kar için İçin eriyerek suya karışınca Haliç taze sıkümıs, aşlama bir kızılcık, şerbeti rengini almıştır. Hele î s . ! tinye koyunda deniz o kadar renkli, ışıklıdır ki ufukta kaybo. lan güneşin ağır ağır örtünerek

B u rn u n g c v d i y c t t ğ m ı , ın -m ı t r - ı

doka çekileceğini sanırsınız ve kendi yüzünüzü de grup renkle, rile makyajlanmış hisseder, te. ninizde renklerin kremini duyar, siniz.

* * *

D u renklerin, boyaların, kor i kesilen camların, . reçelle badanalanmışa benziyen binaların ve eleğimsağma içine kurulmuş gibi duran bütün şehrin, hepsi, nin bir de kokusu vardır: Yoksul evlerde cızırdıyan palamut balı, ğı tavalarından havaya sinmiş, dumanı bile doyurucu bir koku...!

Belki de herkese hoş gelmez. Fakat îstanbulda durgun ve gü. zel gruplu sonbahar akşamlan, nın kokusu budur. Beğenilmez sandığımız o deniz şehri kokusu, nun iç memleketlere gidilip de denizden uzak kalındığı zaman ne kadar aranacağını, özlenece. ğini ben bilirim.

Refik Halid Karay \

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Renk görme kusuru (color vision defect): Do¤um- sal olan ve renkleri tam olarak ay›rt edememe, renklerin bir k›sm›n›, toplumun ço¤undan farkl› görme durumu..

o Periyodik, sürekli, parçalı sürekli ve parçalı düzgün fonksiyonların Fourier serileri

Güneşli bir günde renklerin daha parlak ve canlı olmaları kapalı havada ise parlaklığını, canlılığını kaybetmeleri ve olduklarından daha koyu görünmeleri rengin

Alman Renk Bilimci Johannes Itten (1888- 1967) Renk uyumlarını geometri ile açıklamış ve rengin kombinasyonları üzerine formüller üretmiştir. Tarih İçinde

Ardından sırasıyla 1915’de “Munsell Renk Sistemi Rehberi/Atlas of the Munsell Color System” ve ölümünün ardında 1921’de “Renklerin Grameri: Munsell

CMYK Renk Uzayı: Çıkarmalı renk sistemi ile bir küpün içinde renkleri tanımlayacak şekilde tasarlanmıştır. Teorik olarak küpün beyaz ve siyah noktalarını birleştiren

• İki obje belli bir ışık kaynağında aynı renk.. olarak görülürken farklı ışık kaynaklarında farklı renklere

The artificial UV lights (UV torches, UV lamps or high-intensity UV spotlights) are larger in size, and the emission of UV radiation has to be directed either to the