• Sonuç bulunamadı

Sabahattin Ali'nin öldürülmesi emrini kim verdi?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sabahattin Ali'nin öldürülmesi emrini kim verdi?"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

I l

w

Salı 25 Temmuz 2000

A A A y i

r " á

ANI

EDİTÖR: H ü se y in Ş e n t ü r k

Faks: (0 2 1 2 ) SO S 68 02 hsenturk@milliyet.com.tr

''/Milliyet

Sabahattin Ali’nin

j j

j j

j j

emrini

kim verdi?

"G nayeti işleyen polis değil, MİTtir.

İnfaz emrini veren de gazeteci,

yazar, CHP'de

üst düzeylerde

bir kişidir. O

politikacı da

sonra feci şekilde

öldürüldü

// Gazeteci Hıfzı Topuz, Türkiye Cumhuriyeti'nin ikinci adamı, başbakanı, cumhurbaşkanı, milli şefi İsmet İnönü'yle birlikte.

yjr ıl 1947. Üniversite öğrenciliği sıra-

y k j / sında gazetecilik de yapmaya baş-

Tm/ layan delikanlı, Türkiye Komünist

] j Partisi üyesi Rasih Nuri’ye rastlaym- W ca sevinir ama arkadaşı, “Bu akşam bi­ ze gelirsen sana bir sürprizim olacak” de­ yince doğrusu çok meraklanır.

Resim, müzik ama esas aşkı edebiyat o- lan genç gazeteci, kendinin de anlam vere­ mediği bir heyecanla akşamı dar edip, hava kararır kararmaz hemen Nişantaşı’daki Ka­ melya Apartmam’nın beşinci katma bir so­ lukta tırmanır. Kapıyı açan Arap bacı Nailo içeride “Bibi”nin olduğunu söyleyince iyice meraklanır. Salona adımını attığı Ziya Şav, Faruk Sayar’ın dışında, tanışmadığı “Bibi”, yani ünlü yazar Sabahattin Ali’yle karşıla­ şınca heyecanı son raddeye gelir. Yazar onu kucaklar, öpüşürler.

Dost meclisinde konuşmalar sürerken gazeteci dayanamaz.

- Hukukta, polis kolejinden gelme öğ­ rencilerden biri bana, “Sizin solcuların ne­ ler yaptığını polisler iyi biliyor. Hele şu Sa­ bahattin Ali var ya, o Rus ajanıymış. Tünel­ de bir eve gizlenip, yan bahçedeki Sovyet Elçiliği’ne geçip, onlara bilgi verdikten son­ ra talimat da alıyormuş” dedi.

Sabahattin Ali kahkahayı basar.

- Doğru, Tünel’de çok yakın bir arkada­ şım var. Kendisi Türkiye’nin en önemli hu­ kukçularından biridir. Her çevreden dostla­ rı olduğu gibi polisten de tanıdıkları vardır. MIT hakkımda bir şey tezgahlıyorsa, o du­ yar. Bu kişi de Nazım Hikmet’in yakın dos­ tu Mehmet Ali Cimcoz’dur. Gazeteci o ta­ rihten itibaren sık Rasih Nuri’nin evine gi­ dip, Sabahattin Ali’yle görüşür. Ama bu be­ raberlik büyük yazarın öldürülmesine ka­ dar, ancak üç ay sürebilir!

İnfaz emrini kim verdi?

den tanıdığı karanhk adam Ali ErtekinTe sı­ nırı geçmek üzereyken MİT tarafından ya­ kalanıp işkenceyle öldürülmüş, cesedi de Kırklareli’nde bir tarlaya atılmıştır.

Ertekin, Sabahattin Ali’yi kendisinin öl­ dürdüğünü söylemesine rağmen, İstanbul Emniyeti Birinci Şube M üdürü Parmaksız

Hamdi yıllar sonra Cimcoz’a şöyle der: “Cinayeti işleyen polis değil, MIT’tir. İn­ faz emrini veren de gazeteci, yazar, CHP’de üst düzeylerde bir kişidir. Zaten bu emri ve­ ren politikacı da daha sonra feci şekilde öl­ dürüldü, adını veremem.”

Takvim yapraklarını geriye çevirip, arşi­ ve dalıyorum. Acaba infaz emrini veren po­ litikacı 12 M art’tan sonra başbakanlık ya­ pan Nihat Erim olabilir mi?

Olayın tüm detaylarını yıllardır içinde bir sır olarak saklayan araştırmacı gazeteci hiç kimseye bir şey anlatmaz. Sırrın yazıya dökülüşü ise tam 52 yıl sonraya rastlar.

deryanın küçücük bir parçasını ileteceğim. Oysa ne kadar çok isterdim dinlediklerimin tümünü sîzlere aktarmayı. Ama konuştuk­ larımın tamamını, yazacağım kitabıma ayır­ dığım için yine de teselli buluyorum.

T rik u p isT e rö p o rtaj

Akşam’in röportaj yazarı Hıfzı Topuz 1952 yılının mart ayında İstanbul Valisi ve Belediye Başkam Ord. Prof. Fahrettin Ke­ rim Gökay’la birlikte Atina’ya gider. Gö- kay’m görevi de Türk - Yunan ilişkilerinin düzeltilmesi için ortam hazırlamaktır. Atina Büyükelçimiz Ruşen Eşref Ünaydm’ın dü­ zenlediği kokteyle parti liderleri, bakanlar, gazeteciler katılır. Topuz bir ara yaşlı bir ki­ şiyle tanışıp, isminin de General Trikupis ol­ duğunu öğrenince çığlık atar.

- Yoksa siz İstiklal Savaşı’nda esir düşen Yunan Orduları Başkomutanı General Tri­ kupis misiniz?

Önce Akşam gazetesi

Sabahattin Ali, “gazeteci” ile tanışma­ dan önceki dönemlerde çeşitli yazılarından ötürü hapse girer. Bir şiirinde Atatürk’ü hicvettiğinin öne sürülmesi üzerine Konya ve Sinop cezaevlerinde yatar. Aziz Nesin Te Markopaşa, Merhumpaşa, Alibaba gazete­ lerini çıkarır ama hapisten başmı kurtara­ maz. Yoğun sıkıntı içinde geçen günlerde arkadaşı Mehmet Ali Cimcoz bir yakını adı­ na kamyon aldırıp, onu bu dertlerden kur­ tarır ama bir süre sonra Sabahattin Ali orta­ dan kaybolur. Oysa büyük yazar hapishane­

Galatasaray Lisesi’nden mezun olan “Hıfzı Topuz” İstanbul Üniversitesi, Hukuk Fakültesi’nde okurken 1947’de gazetecilik­ le tanışır. Önce Kâzım Şinasi Dersan ile Necmettin Sadak’ın sahibi olduğu Akşam gazetesinde Beyoğlu muhabirliği yapar. Ya­ zı işleri Müdürü Enis Tahsin Til’den disip­ linli çalışmayı ve “magazine kaçmadan” ha­ ber yazmayı öğrenir. Ardından aynı gazete­ nin istihbarat şefi, sonra yazı işleri müdürü olur. Geniş kültürü, Fransızca’ya hakimiye­ ti, saygın bir aileden gelmenin avantajıyla çok kısa sürede yükselir. Dönemin önemli şahsiyetleriyle büyük ses getiren röportajlar yapar. Sol görüşlü olması onu işçi haklarını korumaya da yönelttir. Türkiye Gazeteciler Sendikası’nı kurar. Akşam’da tatsızlıklar başladığı zaman UNESCO’nun sınavını ka­ zanıp, bu kuruluşta çok önemli görevler a- hr. 24 yıl çalıştığı UNESCO’da sömürgeci­ lik yüzünden yüzyıllardır ezilen Afrika halk­ larının aydınlanmasına da ışık tutar. Türki­ ye’ye kesin dönüş yaptığı zaman gönlü gaze­ tecilikte olmasına rağmen geniş çevresi, en­ gin kültürü yüzünden engellerler hep onu.

Oysa o kararını çoktan vermiştir bile. Önce Meyyale, ardından Taif ve Son Os­ manlIlar isimli tarihsel romanlar yazarak Türkiye’de kitap satış rekoru kırar.

Basın tarihinin labirentlerinde ustaca dans eden Flıfzı Topuz bir derya. Ben ise bu

lu’dan bize ne? Ne diye bizi oralara gönder­ diler. Artık itiraf etmekten çekinmiyorum, bizim Anadolu savaşında bir menfaatimiz yoktu. Yabancı devletlere alet olduk. Ana­ dolu, muazzam hata idi.

O günlerin acismı tekrar yaşayan Triku­ pis sözlerini sürdürürken gazeteci de yaka­ ladığı haberin heyecanıyla adeta sarhoş ol­ maya başlar.

- Savaşın kötüye gittiğini gören yaverim bir ara yanıma gelip, “Kılıçlarımızı yok ede­ lim” dedi. Ben de kılıcımı yaverime verdim, o kırdı. Kurtuluş ümidi kalmayınca teslim oldum. Türk karargahına götürüldüğüm za­ man Garp Cephesi Komutanı İsmet İnönü beni karşıladı. İnönü’yle birlikte Başkomu­ tanlığa gittiğimiz zaman Mustafa Kemal, “Generalim üzülme. Napolyon da savaş kaybedip, tutsak olmuştu. Lütfen kendinizi burada tutsak saymayın. Konuğumuzsunuz. Yakında her şey düzelecek” dedi. Ata­ türk’ün bu ince ve nazik davranışından son­ ra çok rahatladım.

Yunanistan Başbakanı Venizelos’la ayrı ayrı cephelerde Türk - Yunan dostluğunun temellerini atan Trikupis, uzun söyleşinin sonunda Topuz’a, İstiklal Savaşı’ndaki ye­ nilgisini anlatan Rumca bir kitabını imzala­ yıp verir. Bu müthiş röportaj 1952’nin nisan ayında Akşam’da yayınlandıktan sonra To- puz’un gazetecilikteki itibarı iyiden iyiye ar­ tar. Dokuz yıl sonra Demokrat Parti’nin ya­ yın organı Zafer gazetesi, İnönü’nün Gene­ ral Trikupis’i ne esir ettiğini, ne de yüzünü gördüğünü yazar. CHP’yi tutan Dünya ga­ zetesi ise Hıfzı Topuz’un yıllar önce yaptığı röportaja dayanarak şu başlığı atar:

“Trikupis iktidarı tekzip ediyor: Beni teslim alan İnönü’dür.”

Yolaç, ilk talimatı verir.

- Başka işlerim olduğu için gazeteye bile uğramayacağım, öteden beri bir gazetem olmasını isterdim, şimdi o zevki tadacağım. Arkadaşlar çok düşük maaş alıyorlar. Sen yeni bordro hazırla. Kadro kur, hamle yapa­ lım.

Hıfzı Topuz yıllardır hayalini kurduğu hamle işine girişmeye başlar. Önce Vala Nurettin ve Çetin Altan yeniden Akşam’a dönerler. Yeni Sabah’tan Müşerref Heki- moğlu, Vatan’dan Ferruh Doğan, Milli­ yet’ten Turhan Aytul ve izzet Sedes bu dina­ mik kadroya katılır, iyi bir ekiple yola de­ vam edilirken Malik Yolaç yavaş yavaş her i- şe burnunu sokmaya başlar. Topuz yeni bir gazetecinin alınmasını önerdiği zaman pat­ ron biraz düşüneceğini söyleyip, yakınları­ na, özellikle de D P’li Celal Yardımcı’ya da­ nışır. Bu süre içinde Topuz’un önerdiği Fik­ ret Adil ve Hikmet Çağlayan’ı da “emniyet­ te sicilleri var” gerekçesiyle reddeder. Bü­ tün vaktini gazetede geçirmeye başlayan Yolaç, hiç anlamamasına rağmen başlıkla­ ra, haberlerin yazılışlarına, fotoğrafların boyutuna, fıkralarda kullanılan üsluba, mi­ zanpaja bile karışır. Şevket Rado’nun ma­ kalesi yıllardır gazetenin ikinci sayfasında yer alırken, Yolaç bunun iç sayfalara geçiril­ mesine karar verince yazar da istifa eder.

Topuz üç gün önce çıkan "Eski Dostlar" kitabında arkadaşları Balcıoğlu ve

Derebeyoğlu ile ilgili birçok anısını anlatıyor.

Yaşlı adam evet cevabını verdikten son­ ra Topuz ertesi sabah erkenden emekli baş­ komutanın evine gider.

- Generalim, Ankara’nın kapılarına ka­ dar geldikten sonra savaşı nasıl kaybetti­ niz? Atatürk’e kılıcınızı siz mi verdiniz?

General derin bir iç geçirdikten sonra anlatmaya başlar.

- Bizim menfaatimiz Balkanlar’da, Ma­ kedonya’da, Adalar’da olabilir ama

Anado-1949 Akşam. Soldan sağa Hıfzı Topuz, Arif Derebeyoğlu, Sadettin Gökçepınar, Şahap Balcıoğlu, Cemal Refik, Cemalettin Bildik.

Yeni patron, Malik Yolaç

1918’den 1957’ye kadar Akşam gazete­ sinin her işiyle uğraşan Kâzım Şinasi’nin si­ nirleri yay gibi gerilir. Akşam’ı kalkındır­ mak için yeni atılımlara girişecek para gücü kalmaz. 1955 Eylül’ünde yazı işleri müdürü olan Hıfzı Topuz, her gün yeni tasarılarla Kazım Bey’in karşısına dikilince de sinirleri iyice bozulur. Bir gün artık bıçak kemiğe dayanır ve bağırmaya başlar.

- Benim artık verecek param yok. Bir or­ tak bul, sermaye getir. Paraları o versin, sen de gazetede istediğini yap.

Topuz önceleri bu lafı pek önemsemez ama Kazım Bey’in niyetinin ciddi olduğunu hissettiği zaman Galatasaray’dan arkadaşı Malik Yolaç’a telefon açar.

- Malik, benim Akşam’ın başına geçme­ me sevindiğini söylemiştin. Hatta kendi ba­ şına bir gazete çıkarmayı düşünürsen ben de katılırım demiştin, işte sana fırsat, Ka­ zım Şinasi gazetesine ortak arıyor.

O sıralar hem armatörlük, hem de hel­ vacılık yapan Malik Yolaç “arkadaşının” teklifine çok sevinir. Şinasi ile pazarlıklar başlar. Al takke ver külah derken, küçük or­ tak Necmettin Sadak’m çocuklarını da razı edince gazetenin tümüne sahip olur.

Basından hiç anlamadığını, gazeteyi yi­ ne Tbpuz’un yöneteceğini söyleyen Malik

UNESCO'da 24 yıl

Artık Topuz’un canı fena halde sıkılma­ ya başlar. Hele ağabeyi ölünce iyice sarsılır. Bu havadan bir süre kurtulmak ister. Stras- bourg’da yeni açılan Uluslararası Gazeteci­ lik Merkezi’nde de çağrı alınca soluğu yurt dışında alır. Yıllık izinle Strasbourg’a giden Topuz iki ay sonra Türkiye’ye döndüğü za­ man yazı işleri müdürlüğüne (kendi yerine) Osman Karaca getirilmiş, odası da ona ve­ rilmiştir. Yolaç bir de maaş indirimi isteyin­ ce, Topuz’un cini başına toplanır. Basar isti­ fayı, çıkar gider bunca yıldır emek verdiği gazetesinden.

Bir yıl işsiz kalır ama bu arada Gazeteci­ ler Sendikası’nm başkanlığım yürütür. Bu­ yandan da Strasbourg’ta doktora derslerine hazırlanır. O sırada Paris’te UNESCO mer­ kezinde iletişim uzmanı arandığını duyunca adaylığını koyar ve kazanır. 2 Ocak 1959’da da Paris’te, 24 yıl sürecek yeni görevine baş­ lar. Hıfzı Topuz UNESCO’da olduğu süre içinde iletişim araçlarının geliştirilmesi, ye­ ni gazete ve radyo kurulması için uzun yıllar Afrika’da kalır. Topuz, Bağlantısız Ülkeler Haber Ajansları Birliği’nin kurulmasına ön­ cülük yapar. Ardından Afrika Haber Ajans­ ları Birliği, Asya Haber Ajansları Birliği, A- rap Haber Ajansları Birliği kurulur. Bunla­ rın proje mimarı da hep Hıfzı Topüz’dur.

Hayatı boyunca basın meslek ilkelerini çiğnemeyen, işçi haklarının korunması için fişlenmekten kaçınmayan, beş parasız kala­ cağını bilmesine rağmen gazeteciliğinden taviz vermemek için gözünü kırpmadan is­ tifa eden araştırmacı yazar - gazeteci usta­ mız tükenmez bir enerjiyle şimdi de “Hati­ ce Sultan” adlı tarihsel kitabını bitirmeye çalışıyor.

B İM H K M N N İ ¡SnaMHWMHSIfi M i

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Takım sporları yapan kadınlar ile spor yapmayan kadınların karşılaştırılmasında takım sporları yapan kadınların daha güvenlik, enerjik, maceracı, risk almaya

T ÜRK edebiyatının ünlü şair, yazar ve düşünürü Necip Fazıl Kısakürek’in cenazesi dün Fatih Camii’nde kılınan öğle namazın­ dan sonra Eyüp

Bunun için küçük yayın­ evlerinin aralarında birleşip bir dağıtım örgütü kurm aları ş a r t Gene küçük yayınevleri araların­ da birleşip büyük çapta

Yakın geç­ mişlerde bilinen “ Telli B aba” Türbesi yanında şimdi, hemen her şey satı­ lan bir dükkân, bir gazino, bir lokanta ve adağa uygun bir düğün

Maddeler şimdi bir tabaka ğül manzarası arz ediyorlar .Bu ameliye onlar içun iyimi oldu fenamı oldu ,dünmü daha bahtiyar idiler bugünmü daha ksrlı

Chest X ray of the patient revealed bilateral diffuse reticulonodular infiltration.. Flexible fiberoptic bronchoscopy was

— Bu çeşme Istanbulun eıı güzel çeşmelerinden biridir; fa ­ kat kimse onunla meşgul olmaz; seneierdenberi tftmir görmemiş­ tir; bir gün Reşit S affet Bey

Buradan ölçtüğümüz kütleyle, çev- resindeki yıldızların hareketinden yani olay ufkundan çok daha uzakta olan ve karadeliğin çevresinde dolanan yıldızların