• Sonuç bulunamadı

Yedeksiz insan

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yedeksiz insan"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T T

-'teuEO BW

G-flORRlYET-84 H M U y ír

Yede k siz i nsan

Z

OR yazılar vardır, kafanızda

.

yatarsınız da, kâğıda döke­ mezsiniz, oysa kaftnızdakiler bir yazı için yeter de artar bile, lâkin daktilonun başına çökünce yazı yürümez...

Bu yazı da, onlardan biri işte... Halbuki Haldun Taner yaşasaydı, ne kadar kolay yürürdü bu yazı...

Kitaplıktan teker teker kitaplarını alıp bakıyoruz..^ .■ ' _ ' .

“Yaşasın Demokrasi - Tuş- Şişha-, ne’ye Yağmur Yağıyordu - Ayışığın- da Çalış-Kur - Keşanlı Ali Destanı . Devekuşuna Mektuplar - ölürse Ten

Ölür/Canlar ölesi Değil.”

Rahmetli, çorunu imzalayıp' ver- rpiş de, ilk üçü imzasız...

Niye mi? * ■

Anlatacağız...

H

A L D U N T a n e r 'le b iz im

kuşağın tanışması “Varlık” sayfalarında oldu.

Sonra yü£ yüze geldik, aynı çatı altında yılla rca çalıştık. Eksik olmasın, her kitabını çıkınca imzalar verirdi ya da gönderirdi. Bir,ğün yine bir kitabını verirken “Bizde sizin

imzasız kitaplarınız da var” dedik. “Getir hemen İmzalayayım!” “Yooo, Haldun Bey onlar bizim için daha kıymetli, üç kuruşluk öğrenci harçlığım ızdan kesip almışız.”

O çelebi, o derinliği olan gülüşüy­ le güldü:

,pHaklısın!”

H

ALDUN Taner gazete yazılari-

nı, çoğunlukla tamamlama­ dan getirip hafta içi verirdi, ya birkaç kelime, va birkaç cümle eksiktir, o satırları nokta nokta ; koyarak boş bırakmıştır, yazı dizilir ¡cumartesi sabahını beklerdi. Allah rahmet eylesin sermürettip muavini

“Avanta Kemal” in bu hiç hoşuna

gitmezdi, kızardı, herm ü re ttip gib io da yazı tamam olsun isterdi. Cumartesi günü Haldun Bey gele­ cek, yazıdaki boşlukları dolduracak, ekler, çıkmalar yapacak yazı sankj baştan dizilecek.

Her cumartesi sabahı mürettipha­ neye haber yollayıp “Haldun Bey’in

provasını gönderin” dedik mi, '“Avanta Kemal” in suratından düşen

bin parça olurdu. Haldun Bey de bunu bildiği için bazı günler tiyatro davetiyesi verir, onların gönlünü alırdı. Yazının provası gelince boş bulduğu birmasaya çöker, hatta pal­ tosunu bile çıkarmadan, yazısını düzeltmeye başlardı.

İR ara eski askerlerin akşam çaylarına gidiyordu. Çoğu Kurtuluş— Savaşt'nm subaylarıydı, generalleriydi

C O I M V I C I I O I I I I U V / I I _ . . ı ı ı « - w ,

gün toplanıyorlar, m illi mücadeleyi anıp, . o. günleri yâd .ödiyorlardı. Haldun Bey de bu sohbetlerden haz duyuyordu.

Bir gün o sohbetleri anlatan yazısını okurken, laf açıldı, bizim de babamız o kuşaktandı, Şevket Süreyya'nın deyimiyle “Kahraman­

lar Kuşağı”ndan... Bir cepheden bir

cepheye, Galıçyadan Kafkas’ a, Kafkas'tan Çanakkale’ye, Çanakka­

le'den Kurtuluş Savaşı'na “vatan" di­ ye koşup, gençliğini veren kuşak.:.

A

RADAN yıllar geçti, Haldun

Taner'in bir kitabı daha geldi:

“Ölürse Ten Ölür/Canlar öle-, sİ Değil...”

imzalayıp göndermiş arasına da bir kâğıt sıkıştırmış, işaret koymuştu; belliydi ki “ Buraya bak!” diyordu.

Haldun Taner bu kitabında.tanıdı­ ğı, birlikte olduğu sanat, kültür, bilim adamlarını anlatıyordu. İşaretlediği 73. sayfanın başlığı “Güneş Ufuktan

Daha Doğmadan”dı. Hukuk Fakülte­

si profesörlerinden Ahmet Selahad- din Bey’in öyküsü. Birinci Cihan Savaşı yılları ve mütareke İstanbul’u.

Okudukça “Yaman adammış bu

Ahmet Selahaddin Bey!” diyorduk.:,

İttihat Terakki Hükümeti, matema­ tikçi Saljh Zeki Bey’i muhalif diye görevden alınca, hükümete kafa tutup istifa feden, Yunan İzmir’e çıkınca Fatih Mitinginde “Biz teslim

olmayız” diye haykıran, işgal edilmiş

vatanın Amerikan mandasına teslim edilmesine “Vasilik ve himaye altına

giren bir devlet bağımsızlığını yitirir”*'

diye kükreyen, “Param yok hocam

evliyim, ne yapacağımı bilmiyorum“

diyen öğrencisine, askıda aSılı tek paltosunu gösterip “Git bunu

Bitpazan’nda sat, yansını bana getir, ■ yansı senin” diyen, Hukuk Fakültesi

kitaplığını birlikte düzenlediği ha­ demelerden birinin öğle yemeği molasında “Şimdi bir tepsi baklava

olsa da yesek” dediğini duyunca,

cebindeki bütün parasını çıkarıp “G it,

bir tepsi baklava al da beraber yiye­ lim” diye veren, yetiştirdiği 900 öğ-

rencisinin'çanakkalede, Sarıkamış' -ta cariyerişinin üzüntüsünü yüreğin­

den atamayan, ağır kalp hastası olmasına rağmen, daha Anadolu’da Kurtuluş Savaşı başlamadan, İstan­ bul Üniversitesi'nde kurtuluş bayra­ ğını açan, ikinci krizden sonra hasta yatağında bir makale yazarken

‘‘Allahını seversen istirahat et, durumun ciddi” diye uyaran Prof. Dr.

Akil Muhtar a “Memleketin bu duru­

munda, asıl yazamazsam ölürüm”

cevabını veren Prof. Ahmet Sela­ haddin Bey..,

K

İMDİR bu Ahmet Selahaddin Bey? Haldun Taner, kitabında işa­ retlediği bu portrenin sonunu şöyle bitirmiştir:

“Ahmet Selahaddin, Kurtuluş

Savaşı’nı ve zaferi göremeden gözle­ rini dünyaya kapar.

öldüğünde 42 yaşındadır ve ce­ binden yalnız yetmişbeş kuruş çıkmıştır.

Bütün bu ayrıntılan nereden mİ bi­ liyorum?

Kendisi babamdır da ondan...”

-Cuma günü toprağa verdiğimiz

Haldun Taner'in ardından iki damla

gözyaşı dökmüşsek, biri de Ahmet

Selahaddin Bey içindir.

E

VET, Haldun Taner'i de kay­

bettik, bir kültür, bir sanat adamı, bir çelebi, bir İstanbul efendisi daha göçtü...

Olayın en acısı nedir bilir misiniz? Yedeğimiz yokl

Haldun Taner'in yerine koyacak

bir adamımız var mı? * Bu çorak arazide, ikinci birHaldun

Taner kolay yetişir mi?

Referanslar

Benzer Belgeler

Ey dünya geçerken sana bakmıştım, aşkla Ne kadar ovsam da kibrin inatçı kirini Gülün merhametine yetişemiyorum asla Ve bol geliyor her seferinde kalbim, Yüzük

Eğer eğrilik tensörü R, sıradaki (3.3.1) eşitliğini sağlıyorsa hemen hemen kosimplektik bir manifolda genelleştirilmiş tekrarlayan manifold denir.. Böylece ispat

 - İnsanlar arasındaki toplumsal ilişkilerin yapısını, grup olarak insan davranışlarını inceleyen bilim dalıdır.  - Toplumun içinde yaşayan

Farklı istihdam biçimlerini deneyimlemiş (güvencesiz ve kadrolu) performatif bir sanat üreticisi olarak, esnek çalışma koşullarının sanatın üretim noktasında işler

Çok yaygın olan bu parlak çimen yeşili renginin yarn sıra daha az rastlanan grimsi yeşil, açık mavimsi yeşil, açık mor ve beyaz türleri de vardır.. Çizgi

Yıllarca Ticaret Mahkemesi’nin kararlarına tanıklık eden o tonozlu tavanlar, şimdi Sanat Restaurant-Bar adıyla seçkin ve sakin bir mekânda yçmek yeyip sohbet

Kronik sinüzitli hastalarda tespit edilen mukosilier temizlenme oranı (MSTO) ve yarılanma za- manı (YZ) sonuçlarının kontrol grubuna göre istatistiki olarak daha kötü

yenler, onun şairliğini kabul ediyorlardı, ama (bence hiç gerekli değildir), “mit” haline gelmiş bir mit haline gelmiş olan yaranı kabul etmiyor- kişileri şöyle