lERSON ÜÇLÜ KTAR ÜNER REN Temsilcilikler: ANKARA: ORHAN TOKATLI
Tel: 419 14 00 (7 hal) Teleks: 42 349
İZMİR: NURETTİN TEKİNDOR
Tel. 19 1020Teleks: 41 55 14
ADANA: MUZAFFER BAL
Tel: 14 38 40/41 Teleks: 62 762
Gü n e y d o ğ ua n a d o l ü: ERTUĞRUL PİRİNÇÇİOĞLU
Diyarbakır. Tel: 18 141 Teleks: 72 074
KARADENİZ: İSMAİL BAŞARAN
Samsun. Tel: 118 175 Teleks: 82 003
ORTA ANADOLU: ŞEMSETTİN ÇETİNSÖZ
Kayseri. Tel: 126500 - 11 78 52 Fax: 11 7995
28 MAYIS 1992 PÍRSEMK Vakit Güneş öğle İkindi Aksam Yatsı İmsak Vasatı 5.29 13.06 17.04 20.32 [22.17 3.36
ı İYats p ı t m al 1412 zukade 25 Rumi 1408 Maviş 15
BUGÜNKÜ HAVA DURUMU
Adana Ankara Diyarbakır Erzurum İstanbul İzmir Samsun 11, 22‘ pab 4 ,16*pab 10.19*çb 2 .11'çb 7 .16*çb 7.20'çb 8 ,13*pçb Paria 21*ab Londra 20*ab Frankfurt 16*ab Roma 30’ ab Atina. 21*y Amsterdam lT a b Zûrih 24*ab
O L A Y L A R m İ N S A N L A R
HASAN PULUR
BİR MATEMATİK ALİMİ
RTAOKULDA cebir yoktur; cebri keşfetti, harfler koya rak problem çözmeyi becer di. Öğretmenleri ve babasının dost ları, dışarıda öğrenim görmesini tavsiye ettiler. Babası Fransız fran gını ucuza satın alarak onu vapurla Fransa’ya gönderdi. Paris'te Lycée St. Louis’ye gitti, kimseye danışma dan bir üst sınıfa kaydoldu, sonra Ecole Polytechnique^ girdi. Tatil için Türkiye’ye dönünce, Milli Eği tim Bakanlığı’nın açtığı Avrupa sı navlarına İzmir Lisesi onu aday gösterdi, kazandı, Paris'e dönüp, Ecole Normale'e girdi, bitirdi. Ba kanlık, “Doktoranı yap, öyle dön!” dedi. O ise “ Hayır, döneceğim,
Kastamonu Lisesi'nde öğretmenlik yapacağım” dedi. Fakat onu Kasta monu'ya değil, Galatasaray Lisesi’- ne tayin ettiler. O yıl üniversite re formu yapılıyordu, doçent adayı ola rak, üniversiteye aldılar, o günleri şöyle anlatır:
“ Bende muvaffak olacağım his si uyandı; muvaffak olmak da şu idi; alim olmak, matematikte bir şeyler yapmak.”
AY AT hikâyesinden bir bölü münü okuduğunuz bu insan, Türkiye’nin, uluslararası bi lim dünyasına yetiştirebildiği, adıy la anılan teorileri bulunan, ünlü ma tematikçi Prof.Dr. Cahit Arf’tır.
İstanbul Belediyesi Kültür İşleri Daire Başkanlığı tarafından düzen lenen “Türk Aydınlanmasına Katkı
da Bulunanlar” dizisinin dördüncü sü Cahit A rfa ayrılmıştı...
İnsanları öldükten sonra değil, yaşarken anmak, arkasından göz yaşı dökmek yerine değerini yaşar ken değerlendirmek...
Matematikte “ Hasse-Arf teore
mi, Arf değişmezi, Arf halkaları, Arf kavramları” gibi, kendi adıyla anı lan buluşların sahibi olan Cahit Arf, Türkiye’de buna layık olan bilim adamlarının başındaydı.
İSE çağından sonra, mate matikle ilgisi almayan ve okul sıralarında da matema tikle başı hoş olmayanlar, matema tik ve matematikçi denilince biraz ir kilirler...
Oysa, Cemal Reşit Rey Konser Salonu’ndaki o toplantı, bilinçaltın da bu duyguları taşıyanları ne kadar yanılttı ve belki de utandırdı...
Başta Sayın Arf ve onun öğren cisi olan bilim adamları, o kadar renkli ve güzel konuşup, değerlen dirmeler yaptılar, anılar anlattılar ki! İstanbul Üniversitesi’nin rah metli rektörü Nazım Terzioğlu’nun, babası gibi materna , kçi olan oğlu
Prof.Dr. Tosun Terzioğlu'nun, hoca sı Arf'ı anlatırken verdiği bir örnek, bir bilim adamının resmini çiziyor du:
“O günlerde, ODTÜ’de olaylar vardı, hocamızı bazı grupların he def aldığını biliyor ve endişeleniyor duk. Bir gece sabaha karşı üçte, te lefonum çaldı, açtım, hocamın se si...
Yüreğim oynadı, oysa kendisi, bana sabah tartıştığımız bir mate matik problemini anlatıyordu, ama ben o kadar heyecanlanmıştım ki, ne dediğini bile tam anlamıyordum, yarım saat kadar o konuştu, ben
dinledim, tabii sabaha kadar da uyuyamadım, hocam o gün beni gö rünce, galiba seni biraz geç saatte aradım, demez mi?”
RF’ın aynı özelliğini Prof. Dr.M. Asım Özkan da belirti yordu:
“ Hocamız, kendisini yalnız öğ rencilerine ve yakın çevresine karşı değil, tüm Türkiye’ye karşı sorumlu saymıştır. Bu içten duygu, matema tiksel bir sorunla karşılaşan herke sin kendisine hiç çekinmeden baş vurabilme olanağını sağlamıştır. Arf’ın yemek yemeyi unuttuğu ya da buna vakit bulamadığı olabilir, fakat herkesin matematiksel sorunlarını dinlemeye ve onların çözümü için çaba harcamaya daima vakti var dır.”
ROF.Dr. Mithat Idemen'in, Cahit A rfa yaklaşımı ise, onun çok önemli bir yanını vurguluyordu:
“ Ben, Sayın Arf’ın, bilimsel ça lışmalara tutkusu olan gençlere dal ve yöre farkı gözetmeden ve kişisel yarar beklemeden, sahip çıkmakta gösterdiği eşine az rastlanır başarı sına dikkat çekmek istiyorum. Bun da Osmanlı Imparatorluğu’nun çök tüğü ve Atatürk Türkiyesi’nin kurul duğu, şimdi bize çok uzakmış gibi gelen o sıkıntılı günleri yaşamış ol masının yarattığı karmaşık hislerin etkisi büyük olmuştur, sanırım. Okumuş ve sorumluluklar yüklen miş diğer insanlarımız da aynı yüce duygulara sahip olsalardı, bugün biz uluslarası ortamda daha onurlu bir yerde olurduk.”
İLİM adamının alkışlanması, ödül alması ve adına böyle bir toplantının düzenlenme si...
Cahit A rf’ın hoşlandığı şeyler değildir bunlar, hatta bu toplantıya bile zor katılmıştır, kendi deyimiyle o da insandı, o da elinde olmadan
“şişinebilir” ...
O halde niye katıldı?
özendirici olsun, diye, kendisin den sonra gelen bilim adamlarını özendirmek için...
1948’de İnönü Bilim ödülü'nü kazandığında da, aynı şeyleri dü şünmemiş miydi?
“Alkış da kazandım, hatta İnönü mükâfatı da verildi bana... Fakat böyle alkış için iş yapmak iyi bir şey değil, insan, zannediyorum ki, ken di problemini, bütün gücü ile yapa bildiği kadar götürmeye çalışırsa, bilime çok daha iyi bir katkısı olur”
öğrenmek mi, anlamak mı? A rfa göre önemli olan anlamak tır.
öğrenmek ise, bir bakıma kopya çekmektir, oysa anlamakla bilgiye hâkim olunur ve yaratılır.
SKİLER kadirşinaslık derler di, değerbilirlik karşılığı...
En çok buna hasret değil miyiz?
“Türk Aydınlanmasına Katkıda Bulunanlar” toplantıları, bu hasreti gideriyor...
Hele bu “çağdaş” damgalı ara besk, kapkaççı düzenin, ipsiz sap sız “yükselen değerleri” nin şak şakçılarını seyrettikçe...
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi T a h a T o ros Arşivi