• Sonuç bulunamadı

Cahide 'Kleopatra' mıydı?...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Cahide 'Kleopatra' mıydı?..."

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Yıl 1935: Cahlde Sonku, kendini üne ulaştıran “ Aysel, Bataklı Damın Kızı” (ilmini çevirdiği günlerde... Daha sonraları Haldun Taner, onun “ Bir kraliçe hayatı" yaşadığını yazacak, Sonku’yu Kleopatra’ya benzetecekti...

Gazete haberlerinde ve polis kayıtlarında

Ölmeden öldürülen bir yıldız

C

ahide Sonku, yaşarken iki kez "öldürülüyor” ... Şimdi bu ölüm öykülerini, Cahide Sonku'nun ağzından Agâh ö z g ü ç ’ün notların­ dan okuyalım:

Sabah gazetelerinin birinci sayfalarında bir haber vardı: "Cahlde Sonku'nun parçalanmış elbiseleri ve evrakı Ayasofya Meydanı nda bulundu. Polis bir cinayet İhtimali üzerinde duruyor.”

...Ve haberin altında sanatçının kocaman fotoğrafları.

Oysa Cahide Sonku daha ölmemişti. Yalnızca bu son günlerinde, yaşayan bir ölüden farkı yoktu. Ve öldüğü ya da öldürüldüğü yazılan Cahide Sonku, Pendik'te bir ahbabının evinde istirahat ediyordu.

"Pendik'te Suzan Hanım'ın evinde kalıyordum. Galiba sekiz gün kadar misafir olarak kalmıştım. Birgün bir de baktım gazete şöyle yazıyor: Ca­ h ld e S o n k u beyaz z e h ird e n ko m a ya g ir d i. . . ' ...Ve b e ­ yaz zehir aldığım için savcılığa ihbar edilmişim. Bu ihbar olayından sonra savcı, birkaç kişiyle birlikte evimin kapısını kırıp içeri girmişler, içeride cesedimi arıyorlar. Evi yeni tuttuğum için elektriği açtırmamış- tım. Cesedimi, karanlıkta mum yakarak aramışlar. Gazetedeki haber­ den sonra kızım beni canlı görsün diye Arnavutköy’e gitmek üzere evden çıktım. Pendik’te bir trene biniyorum. Yağmurlu bir gün... Bu arada polis Pendik'teki eve geliyor. Suzan Hanım, ‘Cahide Hanım sağ, şimdi evden çıktı’ diyor polislere. Ve onu alıp götürüyorlar. Ben de Haydarpaşa'dan trenden iner inmez bir ses duyuyorum arkamdan:

— Cahide Hanım, Cahlde Hanım...

Polisler birden önümü kesiyorlar. Bakıyorlar ki, gerçekten yaşıyo­

rum, hayattayım... Polislerden biri boynuma sarılıp, göğsüme yatıyor. Gözyaşlarını tutamayarak:

— İyi ki ölmedin. Biz seni ailece severiz, diyor. — İşte görüyorsunuz, daha ölmedim...

Ve bir süre sonra polisler beni görevleri icabı emniyete teslim edi­ yorlar.

Sonku, bu ara susup, votka kadehini dudaklarına götürdükten son­ ra, "dur daha bitmedi” diyerek konuşmasını sürdürüyor:

“ İsmet Paşa’nın ölümünden on beş gün önceydi. Ankara, Yenima­ halle 'Beşinci Durak’ta bir ev tuttuk. Annem, ‘evde yalnızken sakın kapıyı kim seye açma’ demişti. O gün, zırr diye birden kapı çalındı. Dışarıya baktım. Aşağıda siyah bir araba vardı. Derken, pat pat diye ayak sesleri duydum. Sonra camı açtım baktım. Biri:

‘Biz s iv il p o lisiz...' dedi. ‘Cahide Hanım’ın cenazesini almaya gel­ d ik. Ölm üş zavallı...'

Şaşırmıştım

'H ü viye tin izi g ö sterin ,’ dedim.

Polis hüviyetini çıkardı. Hiç unutmam polisin adı Mustafa Topsoy’du. ‘Ben daha ölmedim. İşte görüyorsunuz, karşınızdayım...’ ‘Hüviyetinizi ispat edin. Çünkü emir gereğince rapor yazmamız

gerekir.’ '

Hüviyetimi gösterdim. Böylece ölmediğimi ispat etmiş oldum." ilginçti. Cahide'yi ölmeden öldürüyorlardı... U

Yılların ardından, yorgun bir Cahide Sonku. 1981'de, kendi efsanesini yargılayanlara karşı çıkıyordu... Anatılanların çoğunun abartılı ve yanlış olduğunu sö ylü yo rd u .

Cahide Sonku, yaşamının iki ayrı döneminde, kendi hakkında

anlatılan ilginç öyküleri, farklı yargıları nasıl yanıtlamıştı?..

ca usandırmış, iğreodirmişti!”

Şimdi yine Agah Özgüç’ün “Cahide Sonku-

nun Son Günleri” araştırmasına dönelim: “ Parlak dönemlerinde evine gelen Reisicum­ hur Celal Bayar'ın yanma ‘Rol ezberliyorum,’ diye çıkmadığı, yürüdüğü zaman ayaklarının al­ tına halılar serildiği, tabakasından sigara çıka­ rınca birbirleriyle yarışırcasına beş elin birden yakmak için uzandığı; düşüş döneminde ise es­ rardan kurtulması için akıl hastanesine yatırı­ lıp oradan kaçtığı anlatılan Cahide Sonku’ya bunları hep sormuşumdur.

Ne var ki rivayetlerin çoğuna karşı çıkıyordu Cahide Sonku.

‘Çoğu abartma’, diyordu üzerine basa basa...

‘Ö yıllarda erkekler ayakkabıma şampanya dökerlermiş. Ben pavyon kadını değilim. Onları küçümsemiyorum ama... Ayakkabılarımda pır­ lanta taşlar varmış... Ziynet ayağa indirilmez. Kültürüm ve aile terbiyem buna müsaade etmez. Sigaramı yakmak için beş çakmak uzandığı za­ man onları bozardım. Çünkü dalkavukluğa ta­ hammülüm yoktur.’

Ayrıca ona, ‘Çok kibirli kadın. Karşısındaki

insanı rahatsız ediyor’ diyenler de vardı. Ve bu konuya değindiğinde ise verdiği yanıt şöyle olu­ yordu:

‘Hayır... Kibirli falan değilim. Onu söyleyenler halt etmiş. Kibirli olmadım da hiç... Ben yıllar önce lağım çukurları üstünde akrabalarımı ara­ dım...”

Zengin ve görkemli bir yaşamın ardından, Be- yoğlu’nun arka sokaklarındaki meyhanelerde, ölümünden kısa bir süre önce, hakkında söyle­ nenleri böyle yanıtlıyordu “efsane kadın” Ca­ hide... □

ürk sinemasında bir dönemin ‘efsane ka­ dım’, ilk büyük ‘star’ımız, ‘zirveden bata­ ğa düşen kadın' gibi değişik nitelendirme­ lerle anılan Cahide Sonku’nun (1916-1981) ya­ şamından esinlenilerek hazırlanmış TV dizisi­ nin ilk bölümü, geçen pazar ekranlarımızday- dı... Tabii Cahide Sonku hakkında kimin ne dü­ şündüğü de dizinin tanıtım yazılarıyla birlikte gazete sütunlarında gözükmeye başladı...

Biz, “Kimdi Cahide” sorusunun yanıtlarını yine geçmişte araştıralım istedik ve Agâh Öz­ güç’ün kısa bir süre sonra yayımlanacak biyog­ rafik çalışmasından da yararlanarak Cahide Sonku h ak k ın d a, “ C ahide’nin şaşaalı

dönemlerinde” çevresindeki farklı kişiler tara­ fından dile getirilmiş yargı ve düşünceleri bir araya getirmeye çalıştık...

İstanbul’da konservatuvara giden, 1932’de Şe­ hir Tiyatrosu’na girdikten sonra, önce operet­ lerde, sonra diğer oyunlarda da rol alan Cahi­ de Sonku, 1948’e dek “ tiyatronun en büyük yıldızı” idi. 40’h ve 50’li yıllarda çevirdiği film­ lerle de “ büyük bir hayran kitlesi edinen” Ca­ hide Sonku, 1950’de “Sonku Film”i kurarak ya­ pımcılığı ve yönetmenliği de denemişti.

Çevresindeki geniş “hayranlık halesi” ile ya­ şayan bir efsane sayılan Cahide Sonku için ka­ pıcısı Miço, “ Pabuçlarındaki parlak taşlar bile yalancı değil, gerçek pırlantadır. Dikkat edin...” diyordu.

Haldun Taner’e göre, “Bir kraliçe hayatıdır

yaşadığı. Sigaralarını altın bir tabakada taşır, onları zümrütlerle süslenmiş çakmaklarla yakar. Cahide Hanım, Kleopatra gibi süt banyosu ya­ par. Kendine hediye gelen en pahalı Paris par­ fümlerini kahkahalar atarak başından vücuduna boca eder...”

Zeki Müren’e göre, “Melahat tçli'nin yazıha­

nesinde oturuyoruz. Bir yere film çekmeye gi­ deceğiz. Elektrik teknisyenini, ‘Vay efendim niye yanlış ayarlamış ışığı’ diye, o sivri, şık, altın su­

yuna batmış topuklu rugan papuçlarının bur­ nu ile diz kemiğinin altından tekmeledi.”

Melahat İçli’ye göre, “Bu karı günün birinde sürünür... Niye sürünür biliyor musun! Behzat Bu t!ak, yaşgününde bu hanıma çok kıymetli bir

Fransız parfümü hediye etti! ‘Behzat Bey rica ederim, bunu Paris’te hizmetçiler kullanıyor..!

cevabını verdi. Bulak da dedi ki, ‘Kızım bir gün mavi ispirto bile bule nayacaksın’...”

Tüm bu dile getirilenler, gerçekten “şaşaalı” bir dönemin, farklı ve ilginç yargıları... Ancak 1958’de, bir yangınla tüm film arşivi yok olan ve 1960’larda, Cahit Irgat ile evlenip tiyatroya dönen “efsane kadın” 1970’lerde de “tümüyle

alkole tutsak” olur. Artık Beyoğlu’nun arka so- kaklarındadır. İşte o dönemin Cahide Sonku1 su için yazılanlardan bir örnek: Selim İleri an­ latıyor:

“Üç dört yıl önce, yine Beyoğlu’nun arka so­ kaklarında, hayli geç saat ve bir meyhane çıkı­ şında:

Oradaydı Cahide Sonku. Yüzünün çizgileri hâlâ incecik, ama teni

paralanmışçasma. Sağ elinde mavi ispirto şişesi vardı. Sol eliy­ le de dudakları arasındaki bek­ çi düdüğünü tutuyordu. Birkaç kez uzun uzadıya çaldı o düdüğü. Sabaha karşı kime sesleniyordu, neye isyan ediyordu, onu, ne ya da neler toplum yaşamından bun­

Cahide ‘Kleopatra

1

mıydı?..

14

Referanslar

Benzer Belgeler

Çocuğunun daha cep telefonu kullanamayacak kadar küçük olduğunu düşünen anne babalar için geliştirilen telefon ve uygulaması sayesinde anne babalar çocuklarını her

Beş ana bölümden teşekkül eden kitabın birinci ana bölümünde, Esendal'm hayatı fikirleri ve mizacı üzerinde durulup hikâye kitapları, romanları ve sanat

Bu dört sene sonraki ikinci karşılaşmamdan sonra, son hastalı­ ğına kadar Atatürk’ün huzuruna sık sık çıkarıldım ve şarkı okudum.».. Atatürk’ün

Giyilebilir akıllı cihazlar, nesnelerin interneti, 3D baskı, basılı elektronikler, bulut bilişim, mobil çalışma ve akıllı belgeler yeni yılın ses getirecek

Bel­ ki de Sabahattin AH’nin üzerinde daha sonra çalışmayı düşündüğü için yayım­ lamadığı hikâye, yazı ve şürler bunlar.. Bu nedenle, bunların estetik

Bu nedenle, her ne kadar bazı erythema mul- tiforme lezyonları, ilaca veya ilaç kullanımıyla beraber virusa maruz kalınmasının sinerjist etkisine bağlı olarak gelişebilse

Dünya bankaları önünde birbirini itip kakarak, ülkeler­ arası kuruluşlann durakla- ında küçümsemeli bakışlara karşı kederle bekleşerek bir­ kaç yüz bin

Resim Heykel müzesi, resmi ve özel koleksiyonlarda eserleri bulunmaktadır.... Konularını genellikle yerel eserlerden