(~ Gazeteler, Gazeteciler |
Ahm et Rasim Bey
Ahmet Rasim Bey hakkında 3 mütalâa
Tamamlanandan büyük lügat
Nevi şahsına münhasır bir sanatkâr — U sta
bir yazıcı — T a m m ânasile bir muharrir —
kendi kendinin üstadı şakirdi
10
Ahmet Raslm aey meğer ne ka dar çok sevili- yo>’muş... Ken disinden bahse dildiğini duyan, gazetede adım gören herkestele- fonla, mektupla: «Şu nokta eksik olmasın, aman
Sunu da yaz!> diye müracaat etmeğe başladı. Hemen her ta
raftan Ahmet Rasim beyin bir hususiyeti, haya tının bilinmi-
ye" bir noktası bildiriliyor. Ahmet Rasim be\, gösterilen j u alâka ve mu habbete cidden lâvıktır. Bilgisi çok derin, üslû bu bir memba suyu kadar h a fif ve tertemiz dir Ne kadar o
-kın.sa jazılaıı Ajımej Rasjm gevin gençlik resullerinden biri na doyulamaz.
Eserlerinin her sahifesinde baş ka bir güzellik, başka bir ca zibe vardır. Ahmet Mithat efen di kırk sene evvel Ahmet R a- shıı bey hakkında şunları söy lemişti:
«Nevi şahsına münhasır bir sanatkâr... Mevzuatı muhtelife- de kendisine mahsus bir şivei kalem icad eylemek iktidaıiyle
bahçelerinde sazlar ve sazende ler dinledi. Beşti kârlara şirin şirin güfteler yetiştirdi.
Müsalıabeciliğe meark sar dırdı. ciltlerle «Şehir mek tupları» vücuda geldi. Mi zahın iğneli sahasında ge zindi. Tutam tutam nük teler ve telmihler yakaladı. Güldü, güldürdü. Mekteplerin temeyyüz etmiştir. Hele bir ş e - 1 talebelerine baktı. Sıra sıra ço - yin tasvirinde gösterdiği
rat-
cuklar için eserler tab’ettirdi. hare t i Kalcuıiye en büyük res- j Tarihin engin sahasına dal-samların fuçasına rişkâverJacak derecededir »
Usta bir yazıcı
Ali Canip bey de şu satırları yazmıştır:
«Ahmet Rasim bey usta bir yazıcıdır. Hangi bahis olursa olsun can sıkmaksızın nasıl yazılmak icabettiğüıi herkesten iyi bilir. Hafızası kuvvetli, ma lûmatı bir muharrir için kâfi okluğundan makalelerini alâka uyandıracak unsurlarla kolay ca doldurur. Zaten böyle olma saydı yarım asra yakın zaman dan beri yazılarını anyan bir «âmme» yi kolay kolay etrafı na toplayabilir mi idi?
Zamanımızın bütün renk ve ânatı, İstanbul’un (pitoresk) i Ahmet Rasim beyin eserlerinde mahfuzdur. İstiklalin müver rihleri, müdekkikieri onun ki taplarından bir an vâreste ka lamazlar. Ahmet Rasim bey görüşteki kuvveti itibariyle mü kemmel bir (realist) tir. Mev zuunu ne güzel bir kavrayışı ve bize anlatışı vardır. Gözleri, fotoğraf makinesi gibi, bir şe yin ânatına kadar görüyor. Kalemi gördüğünü bir ressam fırçası meharetiyle tersim edi yor.«
K esilm eyen bir
m em ba suyu
Türk Teceddüt Edebiyatı Ta rihi müellifi İsmail Habip bey Ahmet Rasim beyi çok iyi tet kik ve tahlil ediyor. Diyor ki:
«İşte tam mâuasıyle bir mu harrir ki kırk senedir yazı ya zıyor. Kırk senedir hiç kesilmi- yen bir memba suyu gibi kale mi cümle akıtıyor. İstibdatta yazdı, Meşrutiyette yarzı, işgal oldu yazdı, istihlâs yapıldı yaz dı. Ne bütün kalemleri zincir- liyen tazyik zamanlan, ne ya zılara çörçöpîii bir seylâbe manzarası veren taşkın ânlar, ne kara günlerin matemi, 11e
zafer serdarlarının heyecanı, o tavrını bozmadan, hiç sekte ye uğramadan mütemadiyen yazdı.
dı. Oradan da. koltuğunda ka lın ciltlerle döndüğünü gördük.
Kırk senedir ne kadar yevmi gazete çıkmışsa hemen hepsin de yazdı. Kurcalamadığı mev zu, görmediği risale, girmediği gazete kalmamış, tam mâna- siyle muharrir. Muharrirlik de yince bir timsal halinde teces- süm ediveren bir muharrir. O yalnız kendinin muharrirtiir. O devirlerin mekteplerin, cere yanların doğduğunu, yürüdüğü nü, öldüğünü gördü. Fakat hiç birine mal olmadı. Sanki bütün bunlar ya onun üstünden aşıp geçiyor, ya o onların üstünden kayıyordu. Kendi mektebini kendi kurdu. Orada okunan yal nız o, okuyan gene yalnız odur. Kendi kendinin üstadı ve şa kirdi ki ne kimseyi taklit et ti, ne kimse onun izinde gide bilir.
öyle bir muharrir ki maziyi bülbül yapar, büyük yangınla rın bir tırpanla silip süpürdüğü o sayısız mahalleler yok mu? Ahmet Rasim yazdığı vakit der hal o mahallelerin sağdan sol dan eski yılankavi sokakları canlanıp kıvranır. Saçaklarını birbirine dayamış evler, cum balarım şişirerek murakabeye dalar. Kafesleri kuıııldatan genç kız gölgeleri pencereden pen cereye söyleşirler. Bekçilerin sopası, tulumbacıların velvelesi, satıcılar, baskınlar bayram yer leri, döıunedolapiar. Eminsin ki o mahallede geziyorsun. Bir muharrir ki en feci birer haki kat olan yangınları bile birer efsane yapmıştır.
Hüseyin Rahmi nin romanla- riyle Ahmet Ras'm ’iıı makale lerini bir an İçir, ortadan kal dıralım, o iki kalemle kâğıtların satırlarına sinmiş eski İstanbul buhar olmuş bir su gibi kaybo lacaktır.»
T am am lanam ıyan
lügat
Ahmet Rasim deyince akla muayyen bir devir ve muharri rin o devri yaşatan yazılan ge-Neler yazdı, neler yazdı? Türk lir. Fakat bu büyük muharri muharrirlerinin bu muhterem ıin yazdıkları yalnız bundan piıi için bunu saymak m üm kün1 ibaret değildir. O, ilmi mevzu- değildir. Hikayeci oldu. Küçük larda da büyük olgunluk gös- bikâye, büyük hikâye yazdı.
j
termiştir. Yazdığı tarih, bilhas- Mensürecilik yaptı, «Gam k i-js a tamamlıyamadan gözlerini tabeleri» ne hassas nesirler kapadığı lügat bunun delilidir, dizeli. Aruzun gülşenine girdi.1 Ahmet Rasim bey hastalığına «Andelip» îerle beraber manzu- rağmen, son günlerini hep bu meler terennüm etti. İstanbul lügatle uğraşarak geçirdi ▼«yazmağa (N) harfine kadar
muvaffak oldu.
Tamamlanabilseydi bu, Türk- çede mevcut en mükemmel lü gat olacaktı. Bir misal olarak şunu söyliyelim; Ahmet Rasim bey yalnız ağ kelimesinde alt mış küsur nevi balık ağı saymıştır. Baharda keiimenin mânasından sonra şiirlerde ge çen bütün baharlı msıralan toplamıştır. Ahmet Rasim beyin tükenmez irfan hâzinesini bi lenler bunu pek tabii bulurlar. Bu lügat ne oldu? Tamam lanması için 11 seneden beri n e den hiç bir teşebbüste bulunul madı? Bu cidden merak edile cek bir şeydir.
Enis Tahsin TİL
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi