£
IŞIL OZCENTURK
Artık şu yaşlı dünyamıza büyük şairler, büyük liderler gelmiyor. Büyük liderler ve büyük şairler devri kapan mış gibi. Türkiye de bu gerçeğin dışında değil. Artık bir
Nâzım Hikmet, bir Edip Canscver, bir Turgut Uyar, bir Me tin Eloğlu, bir Cemal Süreya gelmiyor.
Bir Mehmet Ali Aybar daha olmuyor.
Düşünüyorum, 5 Ekim günü 90. yaşgününü kutladığı mız Mehmet Ali Aybar’ı unutulmaz bir lider yapan ney di? Uzun, ince bedeninin vakur duruşu mu? Ona dünya renklerinin ve kokularının sırlarını öğreten Fransız eği timi mi? Kendine olan güveni mi? Yaşamayı çok iyi bil mesi mi? Neydi Mehmet Ali Aybar’ı yıllarca sosyalist ka muoyunda lider kılan?
Bunun yanıtını vermek çok zor. Ben burada Mehmet Ali Aybar’a sadece kişisel bir özür sunmak istiyorum. Bel ki de benim için yukardaki sorunun yanıtı burada gizli.
Yıl 1969 ’du. Ben o zamanlar üniversite öğrencisiydim. İktisatta okuyordum. “Daha Özerk Bir Üniversite” ve
“Tam Bağımsız birTürkiye” için eylem üstüne eylem ya
pıyorduk. Son eylemimiz üniversitelerin işgaliydi. Evet, üniversiteleri işgal etmiştik. Günlerdir iktisat ve hukuk fakültelerinin geniş koridorlarında sabahlıyorduk. Ara sıra damlara çıkıp türküler söylediğimiz de oluyordu. İnanç dolu çocuklardık ve dünya bizden soruluyordu.
Tam o sırada Aybar’ın lider olduğu Türkiye İşçi Parti- si’nin Ankara’da 3. Olağanüstü Kongresi yapılacaktı. Par ti üyesi olsun olmasın biz öğrenciler işgal ettiğimiz üni versitelerden çıkıp arabalara bindik ve Ankara’ya gittik. Kongrenin çok elektrikli geçeceği belliydi. Çünkü Meh met Ali Aybar, Ruslar’m Çekoslovakya’yı işgal etmesi ne karşı çıkıyor ve her ülkenin kendi koşullarına uygun bir sosyalizm anlayışını savunuyordu. Parti yönetimi ise onu, bu görüşlerinden ötürü, Marksist dünya görüşünden sapmış olmakla suçluyordu. Onu suçlayan taraf, yani par
tideki büyük çoğunluk Sovyetler Birliği ’nin Çekoslovak ya’yı işgal etmesini de onaylıyordu. Parti Başkanı Aybar, yapayalnız kalmıştı ve kendisinin dediği gibi “Kıskanç
lıkla Bağımsız” kimliğinden asla taviz vermiyordu.
Bizler, Ankara’da arabalardan iner inmez kongre salo nuna gittik ve kulaktan dolma bilgilerle Aybar’ı bir ba ğımsızlık anıtı olan tarihi konuşmasını yaparken sürekli yuhaladık. O günü çok iyi anımsayan pek çok partili ve
n ozıur ditiyorum
partisiz insan vardır.O kongreden sonra Aybar’ın parti yönetimiyle yollan aynldı. Daha sonra, bu aynlma T ürk solunda daha vahim yol aynmlannın başlangıcı oldu.
Sonra ben, o yaz bir grup arkadaşımla bir minibüs ki ralayıp Avrupa’yı dolaşmaya çıktım. Kuzey ülkeleri ha riç bütün Avrupa’yı dolaşıp dönüş yolunda da Çekoslo vakya’ya uğradık. Başkent Prag’da sökülmedik kaldmm taşı kalmamıştı. Ve her yer Sovyetler Birliği’ni kınayan afişlerle donatılmıştı. Herkes, yaşlı genç herkes sokak taydı.
Ve “Özgürlük!” diye bağınyorlardı.
Sonra biz Prag’dan çıkıp Macaristan’a doğru yol alma ya başladık. Çekoslovakya’dan henüz çıkmamıştık ki, bir sabah minibüsün içinde tank sesleriyle uyandım. Pence reyi aralayıp baktım ve o zaman tankları gördüm. Bizim ters istikametimizde Prag’a doğru ilerliyorlardı. Hepsin de “kızıl yıldız” vardı. Ve ben donup kalmıştım.
Bir an, bu tankların ülkeme girdiğini düşündüm ve “o
zaman ne yaparım” diye kendi kendime sordum. Verdiğim
yamt çok açıktı. Savaşırım.
İşte o günden sonra Mehmet Ali Aybar’ a büyük bir hak sızlık yaptığımı ve yıllar sonra onu ilk gördüğüm yerde bu olayı anlatıp, özür dilemem gerektiğini düşündüm.
Olmadı.
Şimdi doğum gününden yararlanıp bu gecikmiş özürü ona iletmek istiyorum.
Yazımın başında büyük şairlerin ve büyük liderlerin dev ri kapandı demiş ve Mehmet Ali Aybar’ın neden büyük bir lider olduğunu bulmaya çalışmıştım. Meğer benim için bu sorunun yanıtı çok kolaymış.
Evet, Mehmet Ali Aybar büyüktü, çünkü yalnız kal maktan hiç korkmadı.
isoz50@hotmail.com.
Taha Toros Arşivi