• Sonuç bulunamadı

Doğu Karadeniz ve evleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Doğu Karadeniz ve evleri"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

V ,

. \ î *

Sürmene

Doğu Karadeniz

.¿.

- j X v -'Î&KS ' ' ’n - w .

Yazı, resim ve fotoğraflar Y. Müh. Mimar

Bülent ÇETİNOR

Karadenizin Ordu ve Hopa arasındaki sahili ile, sahile paralel Canik dağlarının Doğu uzantısı olan Giresun, Rize ve Kaçkar sıradağlarının çevrelediği dar arazi parçası, Karadeniz bölgesinin Doğu bölümüdür. 7 Bölge ve 22 Bölümde tanımlanan Türkiyemiz’de Doğu

Karadeniz, her yönüyle öteki yöreleri­ mizden farklıdır. Hattâ kuruluş ve yaşam düzeni bakımından Orta ve Batı Karadenize nazaran bile değişiklikler gösterir.

Sîzlere İLGİ derginizin bu sayısında yöreyi ve herzamanki gibi, genel konumuz olan şehirlerdeki, daha çok köylerdeki tipik evleri tanıtmaya çalışacağım. Böylece bu yazımla derginizde resimlerim, fotoğraflarım ve

yazılarımla birlikte 10 yılı tamamlamış ol

(2)

Karadenize en kestirme yol, hava yoludur. Büyük merkezlerden kalkan uçaklar yeni genişletilen Trabzon hava alanına her mevsim kolaylıkla ulaşırlar. Ayrıca Orta Karadenize Samsun’a muntazam uçak seferleri vardır. Uçakla gelenler, sahil yoluyle bütün yöreyi gezip görebilirler.

İstanbul-Hopa vapur seferleri de öteden beri yapılır. Düzenlenen bazı program­ larla limanlarda 2-3 saat kalan vapur yolcuları yöreyi karadan da gezerler. Tabii bu tür geziler kısıntılı zaman içinde yapıldığından çevre yeterince görülemez.

Karadenizi, köyü, kasabası ve şehir­ leriyle tanıyabilmek için zaman ayırabilenler karayolunu seçerler. 1950’li yıllarda yapılan sahil yolu, sahilde sıralanan bütün merkezleri birbirine bağlar. Gezi için denizde dalgasız, karada yağmursuz zamanı seçmek gerekir. En güzel zaman Haziran ile Ağustos ayları arası, yaz mevsimidir. Yine de güneşli hava görmek biraz şansa bağlıdır.

Karadenizde her şey boldur. Dağlar, ormanlar, akarsular birbirini kovalar.. Etraf bol çeşitli ‘yeşil’e bürünmüştür, toprak görünmez.. Suyu, rütubeti, bulutu, yağmuru, dalgası boldur. Denizde Hamsi’si, karada mısırı, fındığı, tütünü, çayı bitmek tükenmek bilmez.. Bu değerler sayesinde yöre halkı sıkıntıdan kurtulmuştur, muhtaç sayılmaz.

Şehir ve kasabalarda nüfus da boldur, hattâ Türkiye’nin ve dünyanın her yanında Karadenizliye rastlarsınız.. Eski eserleri, çeşitli el sanatları, müziği ve mimarîsi, Karadenizlinin maharetini yansıtır.

Bu değişik güzelliklere ve zenginliklere sahip olmak isteyenler tarihin her çağında

buralara seferler düzenlemişler, büyüklü küçüklü savaşlarla yöre devamlı el değiştirmiştir.

16

Ünlü Evliyâ'Çelebi’ıniz de (1611-1682) Karadenizi bir baştan bir başa gezip dolaşmıştır. 19 Ağustos 1640 da Trabzonlu Fırtıloğlunun Karamürsel tipi yelkenlisine binip, onunla birlikte Unkapanından Karadenize açılmış, bütün sahil boyundaki köy ve kasabalara uğrayarak Batum’a kadar gitmiş; hattâ sınır komşusu Gürcistan ve Mekrilistan’a da geçmiştir. Seyahat notlarında biraz mübalağalı olmakla beraber 345 yıl önceki Karadenizi kendisine has bir üslûpla anlatmıştır.

Çelebi son Karadeniz seyahatinde Kırım’dan İstanbul’a dönerken fırtınaya yakalanıp gemisi batar, kendisini güç

belâ Silistre sahillerinde bulur. Kara- denizin fırtınalarını anlata anlata bitiremez. Şeyh Sadî’nin bir sözünü hatırlayıp;

— Denizde çok kazanç vardır, amma selâmet istiyorsan kıyıdadır... diyerek. — Hakir (kendisi) bir daha gemi ile

Karadeniz seyahatine çıkmaya tövbe-i nasuh ettim... der (*)

(3)

Zamanında Doğu’ya gelen Avrupah yazarların da seyahat notları, bugün için değerli tarihî belgeler niteliğindedir. Bazıları Türkçeye çevrilmiştir, bir çoğu da Avrupa ve Amerikadaki kütüp­ hanelerde araştırmacılarımızın ilgisini beklemektedir.

A. D. Mordtmann d. A.nın (1811-1879) ANATOLIEN — Skizzen und

Reisebriefe aus Kleinasien (1850-1859) kitabı, çeşitli eserleri arasında Anadolu ve İstanbul hakkında çok ilginç bilgilerle doludur ve halen Türkçeye

çevrilmemiştir. (**)

Bizleri yakından ilgilendiren gravürler de İstanbul ve Anadolumuzu tanıtan birer belgedir. Birçoğu araştırmacılar ve koleksiyoncularca gün ışığına çıkarılmış, bir çoğu da bu tür kitapların sayfaları arasında kalmıştır.

Gönül isterdi ki Evliyâ Çelebi de seyahat notlarını gravürlerle süsletsin.. Böylece güzel tarifleri, tasvirlerle bir başka değer kazanırdı; hem eskilik bakımından, hem de kendi öz araştırmacımızın eseri olması bakımından...

Bölgenin topoğrafik yapısı, köy, kent ve kasabaların oluşunda etkin rol oynar. Denize paralel dağları, yer yer denize dik dereler böler. Böylece sahilde dar düzlükler, içerlerde tepeler, vadiler, yaylalar oluşur. Sahildeki küçük

düzlüklerde ve ana yol üzerinde birbirine yakın şehirler ve kasabalar sıralanır. Hızlı nüfus artışı dolayısiyle bu yerleşme merkezleri yayılmaktan çok, yüksel­ mişler, yörenin geleneksel mimarisi ile

pek ilgisi olmayan ve birbirine benzeyen yapılaşmalar türemiştir. Tek Artvin ili, bölgedeki 5 ilden farklı olarak sahilden içerde, yaylada kurulmuştur. Aynı olumsuz gelişmeler bu ilimizde de görünür.

Büyüyen şehirler ve yeniden oluşan mahallelere rağmen Karadenizin dağ ve köy evleri nisbeten bu yozlaşmadan uzak kalabilmiştir.

Engebeli arazide -köy- diyebileceğimiz ev toplulukları «dağınık yerleşme» düzenindedir. Anadoludaki gibi okul-cami merkezinin etrafında

sıralanmış bitişik evlerden oluşan klâsik köy görünümünü Doğu Karadenizde göremezsiniz. Karadenizlinin özene, bezene kendisinin yaptığı bu güzel evler, birbirinden uzakta, doğanın içine serpiş­ tirilmiştir.

Birbirinden 200-300 m. hattâ 2-3 km. uzaklıktaki evler ayrıca bir merkezle de ilişkilidir. Okul, cami, bakkal dükkânları ve kahvehaneler grubu bu dağınık

düzende yerleşmiş evlerde yaşayanların hizmetlerini karşılar. Kasabaya yakın olanlar da oranın çarşısından, pazarından yararlanırlar.

Karadenizlinin çevreden ve doğadan korkusu yoktur. Her evin reisi, silâhıyla ailesini hasımlarından, doğa zararlı­ larından korur.

Köylerde nüfus az da olsa dağınık evlere engebeli arazide yol, su, elektrik gibi hizmetleri götürmek çok zordur. Bu hizmetlerden yoksun, ama şikayetçi olmadan, dededen, babadan kalma görgüleriyle, yetiştirdikleri ürünleri ve arazilerini bekleyerek yaşamlarını sürdürürler.

(4)

Tepelerde sıralanan evlerin, mısır tarlalarının arasında bazen, Pontus Rumlarından kalma küçük kiliselere de rastlanır. Denizden görünüp Gavur köyü... denmesin diye büyük dedelerince çan kuleleri hep yıktırılmıştır. Şimdi de yeni yapılan camilerin hoparlörlü, merdivensiz saç kıvırmalı minareleri yeşilliklerin içinde görünür olmuştur. Karadenizli değilim ama, ben de İstanbul’da bö)de bağlık bahçelik, şehirden uzak büyük bir ahşap evde doğmuşum. Kartal’da, Yakacık ile sahil arasında, Adalara karşı, çok güzel manzaralı -KÖŞKLER- mevkiinde geçti çocukluğum. İstanbul’un dışında oturmak isteyen ailelerin birbirinden 200-300 m. uzaklıktaki köşklerinde, tabiatın içinde adetâ bir köy hayatı yaşanırdı. Bağda bahçede her türlü sebze, meyve yetiştirilir, hayvan beslenir, ava gidilir, ekmek bile evin bahçesindeki fırında pişirilirdi. Haftada bir de Kartal’a at arabasiyle çarşıya pazara gidilir, tuz, bez, gaz gibi ihtiyaçlar alınırdı.

Köşkler sahiplerinin adlariyle anılırdı. Danyal paşanın, Sani Yaver beyin, Fesçi Ali beyin, Muammer beyin, Ebülhü- da’nın, Süleyman efendinin, İtalyanın,

Asaf beyin, Trabzon eşrafından Osman beyin ve babam Mühendis Atâ beyin köşklerinin yapılışları 100 yıl öncesine kadar uzanır. 50 yılda ömürlerini tamamlayan bu güzelim köşkler ve bağ, bahçe evleri şimdi yerlerini gecekon­ dulara, atelye ve fabrikalara bırakmıştır. Merkezlere yakın eski doku hemen bozulup yerini yeni anlayışlara bırakıyor. Karadenizin bu evleri de 100-150

yıllık bir geçmişe sahip olmalarına rağmen Karadenizli şimdilik bozmuyor, onları koruyor.

Evleri içten ve dıştan incelerken bu tür yapılara ve yaşayışlara hiç de yabancı olmadığımı anladım ve doğup

büyüdüğüm çevreyi hatırladım. Buralarda da evler sahiplerinin

adlariyle anılıyor. Taa uzaktan elleriyle gösterip Yakupların, Fmdıkçıoğlunun, Hamza Travacı’nın, Trabzonda

Kundupoğlunun, Yarımbıyıkoğlunun, Sabri Ava, Hacı Kadir, Ali Kurt, vs.’nin evleri gibi. Bu âdet Almanya’da, Avusturya’da, İnnsbruck dağlarında da sürdürülüyor. Evlerin sahiplerinin adları, ayrıca büyük harflerle cephenin görünür bir yerine yazılıyor. Villa Hahn, Villa

Schneider gibi.

Doğu Karadenizin ormanlarındaki çam',, meşe, kestane ağaçları, işinin ehli

ustalarca kesilip biçilip evin her yerinde kullanılmıştır. Taşıyıcı karkasından kaplama tahtasına, bağdadî çıtasından ev eşyalarına kadar ustalıklı, nakışlı ve boyasız ahşap, köy evinin ana inşaat malzemesidir.

En güzel balıkçı tekneleri, takalar, hiç bir yerde olmayan üstü örtülü köprüler, bahçe çitleri, çardaklar hep ahşaptan yapılır. Bazı dağ köylerinde yazılı mezar taşları (!) bile çıralı çamdan oyulmuş ve kabirlerin başucunua dikilmiştir. Kiremit olmayan, ya da getirilmesi zor olan yerlerde 2-3 cm. ye kadar biçilen, enli, bindirmeli tahtalarla çatılar kaplanır. Genellikle Hartama, daha doğuda Pedavra denilen bu çatı kapla­ maları şimdi yasaklanmış, yerine saz, kamış, hasır, ziftli teneke, oluklu saç gibi çeşitli malzemeler kullanılmıştır. Bu değişik çatı kaplamalariyle tipik evler doğa içinde bir başka görünüm oluştururlar. Yola ve merkeze yakın evlerde artık marsilya tipi kiremitler kullanılmaya başlamıştır.

Bu kadar çok yönlü kullanılan ahşap Karadenizlinin yakacak malzemesidir de.

(5)

Souvenir de Trebizonde

Domino ct G ü z e l-lliss a r

1930'Iu yılların başında Trabzon'u gösteren iki kartpostal.

Meyilli arazide ev yerinin düzlenme- siyle yarım katlar elde edilir. Toprak içindeki bu rütubetli boşluklar kısmen giriş, depo ve ahır olarak kullanılır. Temel ve toprak kazısından, dere yataklarından toplanan taşlarla alt Kat duvarları örülür. Yağmur ve çamurda çürümemesi için alt katlarda pek ahşap kullanılmaz. Rüzgâr ve yağmurun devamlı geldiği yönlerdeki bazı cephe duvarları da çatıya kadar yükseltilir. Bahçe setleri, dayama duvarları, ocak ve bacalar da taştan örülür. Derelerden, sahilden toplanan iri taşlar karkas aralarında, dar yol kaplamalarında kullanılır.

Yapı iskelesi, asansör gibi yardımcı âlet ve edevat pek olmadığından, taş ustaları genellikle duvar taşlarını boyu hizasına kadar kaldırıp kullanır, daha yükseğe çıkartmaz, kendini de yormaz.

Çoğunlukla iki kat olan köy evlerinin hem kullanma, hem de inşa etme kolaylığı yönünden, alt katları kârgir, üst katları ahşaptandır.

Bölgede tuğla ve kerpiç malzemesi, geleneksel köy mimarisini yansıtmaz. Şimdi yeni yeni yapılan evlerde çabuk inşaatlar için ucuz briketler kullanılmaya başlanmıştır.

En küçük köy evinde bile ahşap işlerinin ustasıyla taş duvar ustası ayrı ayrıdır. Taş işçiliğinde pek özellik yoktur, ama ahşap ustalarının hem statik hem de estetik bakımdan hayranlık uyandıran kendine özgü yöntemleri vardır.

Evin inşaatında duvar işleri biter bitmez evvelce hazırlanan boy boy ağaçlar adetâ bir el çabukluğu ile çatılıverir. Yağmur endişesiyle hemen evin çatısı kapatılır, sonra içten faaliyete devam edilir. Karadenizlinin işi de, konuşması da, müziği de hep böyle çabuk çabuk, hızlı hızlıdır.. Ünlü inşaatçı ve kalıpçı ustaları, dışarıya işçi gitmesinden sonra

Dünyaca da ünlü olmuştur.

Bölgede ana malzeme ahşap olduğundan bütün inşaat tabirleri ahşap için

kullanılır. Meselâ (yığma yapı) deyimi başka yörelerde taş ve tuğlanın üst üste

konularak inşaatın yapıldığını belirtirken, Doğu Karadenizde ahşabın bolluğundan olacak, kalın kesitli kütük ve ağaçlar üst üste konularak yapılan inşaat türüne (yığma) derler. Bu tür yapılarda

çividen çok (geçme)lerle bağlantı sağlanır. Kalın kesitli ağaçlar geç çürü­ yeceğinden küçük ev, ya da erzak deposu gibi basit yapılar hemen zemin üzerine, ya da dört direk üzerine oturtulur. Üst üste yığılarak yapılan bu tür ahşap duvarların aralıkları çamurla sıvanır, ayrıca içten ve dıştan başka bir malzeme ile kaplamaya lüzum kalmaz.

Biraz kaba görünümlü olan bu tür yapılar dış etkenlere dayanıklı olduklarından belirli zamanlarda gidilen yaylalarda, mezra’larda daha çok görülür. Yığma yapıların bir özelliği de sökülür-takılır olmalarıdır. Karadenizli bu tür yapılarını isterse zayiat vermeden başka bir yere götürüp tekrar kurabilir. El değiştiren arazilerde bu tip ev ve depoların yeni sahiplerince başka bir yere tekrar kurulduğu çok görülmüştür.

Evvelce daha çok yapılan bu tür basit evlerden, yem ve erzak depolarından, çok kereste sarfına yol açtıkları için şimdi vazgeçilmiştir. Daha ince kesitli ahşapla, çok daha kullanışlı ve dayanıklı yapı türleri üretilmiştir.

Geleneksel Türk evinin en çok tanınan yapı türü, araları kerpiç ve tuğla ile doldurulan ahşap karkaslardır.

Genellikle Ankara ve çevresi ile Batı Anadoluda yaygındır.

Kârgir dolgusu yapılmadan, duvar içlerinin boş bırakıldığı ve dıştan bindir- meli ahşapla kaplı, içten bağdadî çıtaların üzerine kireç harcı sıvanmış evlerimiz de Trakya ve İstanbul dahil Batı Karadenizde Şile’den Sinop’a kadar çok görülür ve yurdumuzda

çoğunluktadır.

Doğu Karadeniz bölgesindeki köy ve dağ evlerindeki ahşap karkas yapılar ise sadece bu yörede vardır ve yapılış­ larıyla görünümleri ayrı özellikler gösterir.

Evin alt kat taş duvarlarının son sırası üzerine çepeçevre Taban ağacı yatırılır. Üzerine 15-20 cm. ara ile kat yüksekliği boyunda 5/10 luk Dikme’ler dikilir. Köşe ve bölmelere gelen dikmeler daha kalın ağaçtan seçilir. Cephede, pencere gelen yerlerde yatay hatıllara saplanan dikmeler pencere genişliğince seyreltilir.

(6)

Karadeniz görünümleri.

Sonra dikmelerin arası kısa yatay parçalarla bağlanıp 17x23 cm.den 20 x 25 cm. e kadar değişen kare ya da dikdörtgen boşluklar, gözler elde edilir. Göz büyüklüklerinin aynı olmasına dikkat edilir. Bu sistemde bütün dikmeler taşıyıcı, yatay parçalar yan kuvvetler için sağlamlaştırıcı ara bağlantılardır. Çatma işleri bitip çatı kapanınca küçük gözler toplama taşlariyle doldurulup üstleri bazen sıvanır, bazen sıvasız bırakılır. Çatma karkasın taşıyıcılığı doldurma işleminden sonra daha da artar. Çoğunlukla Doğuda, Artvin ve çevresinde üretilmiş bu tür evlere

(gözlü çatma), ya da (göz dolmalı) evler denir.

Dikmelerin araları yatay değil de 30-60° çaprazlarla bağlanırsa dikmelerle çapraz bağlantılar arasında üçgen gözler oluşur. Yine bu gözlerin içleri tek, ya da 1-2 küçük taşla doldurulur. Bu tür evlere de (muskalı çatma), ya da (muskalı

dolma) evler denir. Çatma-karkas sisteminde taş ve ağacın en küçük parçasından bile yararlanılır. Her iki çatmalı ev, Doğu Karadenizde en çok görülen yapılardandır. Çünkü sağlam, kullanılışlı ve daha teferruatlı plânlanan evlerin yapılmasına imkân verir.

Çatma-karkas ağaçlarının üstleri rütubet ve güneşten korunmaları için zift

sürülerek siyaha boyanır. Aralarındaki beyaz dolgu taşlarıyla ve geometrik şekilleriyle Doğu Karadeniz evleri başka yörelerimize benzemeyen bir perspektif gösterirler.

Söğüt ağaçlarının ayıklanmış ince dallarından sepet örgüsü biçiminde hafif panolar da yapılıp evlerin bazı bölme­ lerinde kullanılır. Evin küçük müştemilât binalarında, çardaklarda ve bahçelerde küçük oturma köşeleri elde etmek için, bu tip bölme panoları pratik çözümler sağlar.

Sizlere açıklamaya çalıştığım birkaç tür ev yapma usulünden (muskalı çatma), çevrede daha çok görülür. (Gözlü çatma) evler ise Arhavi, Artvin ve çevresinde alışılmış inşaat türüdür.

İkisi, ya da hepsinin bir arada olduğu evlere de rastlanır.

Doğu Karadenizde gezici ustalardan, ya da birbirinden görerek yapmalarından olacak, evlerde köy köy, yer yer benzer gruplaşmalar göze çarpar.

Eski ustalar, akılcı inşaat çözümleri gibi akılcı plânlamaları ile de evlerini biçimlendirmişlerdir. Küçüklü büyüklü köy evinin Hayat, Salon denilen büyük bölmeleri en çok kullanılan yeridir. Plânda Hayat merkezdedir, diğer odalar etrafında sıralanır. Bazı evlerde, grup­ landırılan odalar ve servisler, İç Hayatla, Hayata bağlanırlar. Ailenin günlük hayatı burada geçer. İçindeki mutfağı ve ocağıyla, oturma ve ev işi yapma yeri olarak devamlı burası kullanılır.

(7)

Helâsı, mutfağı evin dışında, bahçede plânlanmış ev tipleri de vardır. Bunlar, küçük dar yollarla, asma çardaklarıyla ana eve bağlanırlar. Nüfusun kalaba- lıklığı ve ailenin zenginliği evin boyut­ larını da büyültür.

Karadenizlinin kendine özgü inşaat ve mimarlık anlayışından küçük bir örnek de (Meydan odalaradır. Zamanla büyüyen ve hali vakti düzelen aileler, gece yatısına gelen misafirini bu küçük evlerde ağırlarlar.

Helâsı, yüklükleri, kereveti, ocağı ile tam konforlu (meydan odaları) ana evin bir parçası sayılır.

Evvelce de belirttiğim gibi, genellikle iki kat olan evlerin meyilli arazide inşa edilmelerinden, alt katlar ambar, depo, ahır olarak kullanılır. Evin içine sığdırılamayan erzak ve yem depolan evin dışında, bahçede plânlanmıştır. Çatı araları, depolanacak şeyin hafif oluşundan dolayı samanlık olarak kullanılır.

En basit inşaat malzemesinden bile yararlanan Karadenizli, en küçük yerlerden istifade etmesini bilmiştir. Yöre halkı iklim şartlarının zorlama­ sından dolayı hiçbir şeyini açıkta bırakmak istemez. Arı kovanlarını bile bir çatı altına almasını bilir.

Yıllık erzak, tütün ve yem gibi ihtiyaç­ lar geniş yer kaplayacağından evin dışında biriktirilir, saklanır. Bu sebeple her ev için Serander denilen erzak deposuna, ambara, ayrı bir yere ihtiyaç doğmuştur. Aynı köy evinin detayları, hattâ süslemeleri bu küçük ve şirin Seranderlerde de görünür. Genellikle tek bölmeden oluşan Seranderlerin iki bölmelileri, önleri çardaklı tipleri de vardır. Bu değişik, küçük yapıların bir özelliği de yerden yüksekte, ahşap direkler üzerine oturtulmuş olmalarıdır. Direklerle ızgaralı ahşap döşemesinin bağlandığı yerler Teker denilen yuvarlak teneke levhalarla çevrilidir. Bu tekerler sayesinde fare, böcek gibi zararlılar Seranderlerin içine giremez. Ahşap ayaklar üzerine oturtulmasıyla da hem kendi yapısı, hem içindeki erzakı rütubetten korumuş olur.

Doğu Karadenizin Seranderleri, yeşil­ likler arasında, ana evlerinin yanında, güzel görünüm içinde yıllardan beri görevlerini sürdürürler.

Doğu Karadeniz bölgesinde tarih ve mimarlık yönünden incelenecek daha çok konular vardır. İç ve dış turizme yeterince açılamayan bölgede bir Sumela (Meryemana) manastırı, Kasteldeki Tuzcuoğlu Memişoğlu konağı, Ordu, Bolaman’daki Kale konağı (Bkz: 1983 SHELL takvimi), Trabzondaki Atatürk köşkü ve diğer eski eserler birer kültür ve tarih hâzinesidir.

Bölgedeki şehirlerimiz arasında Trabzon, öteden beri Doğu Karadenizin merkezi

olarak tanınır. Cumhuriyetin ilânından önce de, sonra da çok gelişen ve tanınan bir ilimizdir. (***)

Şehir ve kasabalardaki hızlı gelişmeler yüzünden kaybedilen değerler, köylere nazaran daha fazladır. Yörede değiş­ meyen eski mimarî doku, sahil boyunca kaybolmuş gibidir. Yine de dayanıklı kârgir yapıların ve oluşturdukları dar sokakların ömürlerinin uzun olacağı düşünülebilir.

Şehirlerdeki kârgir evler, Türk ve Müslüman halkın gelenekleri ve yaşam biçimleri doğrultusunda Rum asıllı kalfalara yaptırılmıştır. Sakız, Karnıyarık, Ada tipi evler, zenginlerin oturdukları eski mahallelerde çoğunluktadır. 80-100 yıllık bu evlerde Avrupa’nın inşaat malzemeleri ve modası takip edilmiş, Alaturka ile Alafranga bir arada yaşatılmıştır.

1312 de (1896) inşa edilen Trabzon’un bakımlı evlerinden 90 yıllık örnekte, Maiandros (Menderes) motifli dökme demirden iç ve dış parmaklıklar ile çift ayyıldızlı ve 1312 tarihli mermer kitâbe, iki anlayışı bir arada yaşatır.

Tarihî ve kültürel değerlerimizin tanıtıl­ ması ve korunması amaciyle Karadeniz Teknik Üniversitesi ve Mimarlık Fakültesinin olumlu çabaları, geç de olsa Bölgede kendini gösterecektir.

( *) Mustafa Nihat ÖZÖN, Evliya Çelebi, GÖRDÜKLERİM 1-2 cilt İnkılâp ve Aka kitabevi 1976 İstanbul

ve diğerleri...

( ** ) Bülent Çetinor arşivi, HANNOVER 1925 Orientbuchhandlung Heinz Lafaire (* * * ) Gravür ve eski fotoğraflar Sn. Erol Gürsoy

arşivinden alınmıştır.

KAYNAKLAR:

H. Karpuz, Türk Folkloru Araştırmaları. Ankara Ü. Basımevi, 1982

H. Karpuz, Trabzon evleri, Bilim, Birlik, Başarı dergisi. Sayı 29, İzmir

Orhan Özgüner, Köyde Mimarî Doğu Karadeniz ODTÜ Mimarlık Fakültesi Ankara 1970 No. 13 Cevat Şentürk, İhsan Bektaş, TRABZON

(Fotoğraflar Haşan Saltık)

22

Referanslar

Benzer Belgeler

:( Şimşir Ormanları ziyretimizi tamamladıktan sonra Gito Yaylası'na doğru yola çıkıyoruz.. Yaklaşık 40-50 dakikalık bir yolculukla 2050 metre yükseklikteki Gito

Bu grubun üçüncü çalışması ise, “Doğu Karadeniz Bölgesi Halk Hekimliğinde Isırgan Otu” başlıklı başka bir halk kültürü çalışmasıdır ve Doğu

Not: Karadeniz Yayla Turları 44 kişilik katılım esas alınarak planlama yapılmış olup lüx otobüslerle ulaşım

Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti’nin Rize şubesi l2 Şubat l9l9’da yapılan ilk kongreden sonra Mataracızade Mehmet, Mataracızade Hakkı, Lazoğlu

Sonra zaman- la, daha önce olduðundan çok daha büyük bir þeye

Birinci alt bölge kıyı şeridi, ikinci alt bölge dağların güney yamacında üst kotlarda yer alan iç bölgeler, üçüncü alt bölge ise Orta Karadeniz Bölgesinde yer alan

Türkiye balıkçılığı büyük ölçüde deniz balıkları avcılığına dayalı olarak gelişme göstermiş ve özellikle 1980’li yıllardan sonra, başta balıkçı filosu

561 TABLO 104: BAYBURT İLİ BÜTÜNÜNDE TURİZM İŞLETME VE BELEDİYE İŞLETME BELGELİ TESİSLERDE KONAKLAYAN KİŞİ VE GECELEME SAYILARI .... 561 TABLO 105: BAYBURT