YAŞAMAK KASİDELERİ
Dağıldı birdenbirealnına düşen saçlar. Birdenbire toprakta bir şeyler kımıldadı. Bir şeyler konuşuyor
karanlıkta ağaçlar. Çıplak kolların üşüyecek Uzaklarda
görmediğimiz bir yerde ay doğuyor demek. O daha yapraklardan inip
senin omzunu aydınlatarak gelmedi bize kadar, ama ben bilirim kî
ay doğarken rüzgâr çıkar. Ağaçlar konuşuyor.
Kolların üşüyecek. Ay doğuyor d em ek... Yukardan
karanlıkta kaybolan dallardan
bir şey düştü ayağının dibine. Sokuldun bana.
Tüylü bîr yemiş kabuğu gibi . çıplak derin elimin altında.
N e bir yürek türküsü,ne "aklı s e lim " ,., ağaçların,kuşların,böceklerin önünde karımın eti üstünde
düşünüyor elim. Bu gece elimin
okuyup yazması yok; ne sevgisiz,ne sevgili.
Su başında bir parsın dili bir asma yaprağı
bir kurt pençesi gibi o. Kimi Idamak,nefes alm ak,yemek,içmek. Toprağın altında çatlıyan bir çekirdek
gibi elim. Ne bir yürek türküsü,ne "aklı selim" ne sevgisiz,ne sevgili;
karımın eti üstünde düşünen: ilk insan e li.
Toprakta suyu bulan bir kök gibi,o diyor ki bana:
"Yemek, içm ek,soğuk,sıcak, kavga,koku,renk, ölmek için yaşamak değil,
yaşamak için ölmek!," Ve şimdi ben
Yüzümde dolaşırken dişi kırmızı saçlar toprakta bir şeyler kımıldanır,
bir şeyler konuşurken karanlıkta ağaçlar, ve uzaklarda
görmediğimiz bir yerde ay doğarken, elim karımın eti üstünde
ağaçların,kuşların,böceklerin önünde yaşamak denen şeyin
su başındaki parsın,çatlıyan çekirdeğin, ilk insanın hakkını istiyorum ...
M um ıştgmda şiirlerin i okuyor (1950)
Nâzım Hikmet'i anarken:
Bir yorum ve bir öneri
Sevilen yazarlar, bUyiikyar za rla r yorumlanır, çoğullanıp taklit edilir. İl yada her çağda yorumlandı. Karacaoğlan adıy la, Yunus, P ir Sultan adlarıyla sonraki çağlarda da ş iirle r tü retildi. Nazım Hikmet de, ş ii rim ize yeni boyutlar kazan - dırdığı günden beri yorumla - nıyor, taklit ediliyor. Ölümü - nün 11. yıldönümünde bu yo - rumlar pek çok ülkede yoğun laştı ve, kuşkusuz, aynı ölçüde
sürüp gidecek. Geçen yıl Fran sa'da Münevver Andaç çevi - rislyle yayımlanan "Manzara- la r"ın ve mektuplarının büyük ilgi görm esi, bu yargımızın küçük bir tanıtı.
Ancak, üzülerek belirtmek gerekir, hem de marksizm a - dına getirilen bazı yorumlar dogmatizm planında kalıyor ; ancak bir süre için g eçerli o- labilm iş dar ve katı bir eleş
tiri anlayışına yaslanıyor. Sa nat olayının sosyolojik ve e s tetik açılardan ele alınıp in - celenmesi, böylece diyalektik bir bileşime varılm ası gere - ği, çeşitli nedenlerle, göz önü ne alınmıyor.
Söz gellm i, Selâhattin Hi - lav'm birkaç yıl önce getir - diği yorum üzerinde, bu katı anlayışın etkisiyle olacak, hiç durulmadı. Hilav, Papirüs der gisinin "Nazım Hikmet İçin özel sayı"sında yayımlanan yazısında şu görüşü ile ri sü - rüyordu : "Nazım aynı zaman da en büyük ferdiyetçi Türk şairidir, demek, paradoksal gi bi görünse de, yanlış değildir. Şüphesiz bu ferdiyetçilik, da ha yüksek bir aşama yani da ha yüksek bir uğrak (moment) içinde eritilm iş ve bütünsel (total) insana yönelmiş bir toplumcu ferd iyetçilik tir.”
1950'de, eşi M ü n e vve r Ran'la
Gerçekten de, Nazım H ik- met'in 1928-30Tarda başlayıp Şeyh Bedreddin Te, Manzara - larT a sona erecek ikinci dö nem şiirlerindeki :
"Dostların arasındayız Güneşin sofrasındayızî" vb. gibi k itleleri kapsa yan di - zelerinde bile bu toplumcu ferd iyetçiliği buluruz. Üstelik bu dönem, Nazım Hikmet’ in , şiirine ideoloji ve ajitasyon yönünden büyük yüklemler ge tirdiği bir dönemdir.
Nazım Hikmet, "Şeyh Bed- reddin Destanı" ve "M em le - ketimden İnsan Manzaraları " ile şiirinde önemli bir aşama yaptıktan sonra, tâ ölümüne ka^ dar artık yukarıda belirtilen ölçüde kitlesel kapsamlara git meyecektir.
Bu sayfada yer alan "Y a - şamak K asideleri" de aynı yo rumu doğrulayan somut ö r - neklerden ; bütün duyum ve İzlenim ler birinci tekil kişi - nin, şairin prizmasından sü zülerek aktarılıyor. Bu, şairin 1937 yılında "Yedigün" dergi sinde çıkmış, hiç bir kitabında yer almayan ve pek bilinme -
/en üç şiirinden biri. "Y ed i - 'ün", okuyucularma” tahrir ai lesine Nazım Hikmet'in de da hil olduğunu memnuniyetle bil dirdikten" sonra, 217, 222, ve 226. sayılarda yayımlamış bu ş iirle ri. Aynı derginin 216. ve 232. sayılarında çıkan Sabur Han im zalı iki hikâyenin de şairin kaleminden çıktığı an - taşılıyor.
Biz, Nazım Hikmet'i ölüm yıldönümünde kuru övgü söz - le riy le değil, bir yönüne eği - lip bir yorum üzerinde dura - rak ve bilinmeyen ş iirle rin den birini vererek anmak is - tedik. Gerçekten de, dünya e - debiyatı tarihinde hak ettiği y e ri almakta olan şairimizin övgülerim ize ihtiyacı yok. An cak, 111 rkiye açısından yerine getirilm esi zorunlu bir borç var :
Nazım Hikmet’in m ezarı nın İstanbul 'a taşınması .'
Sanatla ve sanatçılarımız la yakından ilgilenen, Fikret Muallâ*nın kemiklerinin T ü r kiye'ye getirilm esini sağla - yan sayın Cumhurbaşkanımız la sayın Başbakanımızın bu konuyla ilgilenm elerini düe - r iz .
■ A L P A Y KABA C A L I
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi