,
,
.
Çeviren: Nerınİn SİNEMÜGLU ..Se~ar .~ayri
«Gerçekten, Allah güzeldir ve güzelligi
sever.»
Muhammed:
Aynı dinden olqıı milletlere kar~ı,' Büyük' Harp esnasında be~ yıllık
propa-ganda neticelerini iyi bilenler dü~man memİeketlerin ahalisi gibi hemen' hemen ..
aynı kültür ve medeniyete sahip aynı ırk. mensubu kimselerdir ve bunlar bin üç
yüz yı]dan .ıberi süre geIen zararlı birptopagandadan sonra hakikati göremi~
yen Avrupa ve Amerika'da müslümanlar. ve İslamiyete kar~ı her çe:;ıit dolap ve
yalanların atasözü haline gllmesini yadırgamıyacaklardır.
Zaman zaman Avrupa ve Amerika'da hakikati az çok görebilen alimler
ol-mu~tur ve bunlar insanların hakiki saa~eti yolunda İslamiyetin ve
müslüman-ların hissesinedikkati çekmi~lerdir. Fa;kat bu boşlukta bir feryat olarak
kalmış-tır. Asırlar boyunca devam eden kötü düşünceler bir kaç sene içinde silihemez.
Batılılara göre İslamiyet terakki yolunda bir mania idi. İslamlıkta kadının
ruhsuz oldugu, umumi. bir inançtır. islamiyete karşı san'at ve ilim düşmanıdır di- .
ye ithamlar olmuştur; ahlaklarının düşük oldugu da söylenmiştir. Bütün bunlar
mütenakız (= çelişik) vakıalar karşısın,da söylenmiş ve 'söylenmektedir.
Kadın ve erkek her müslüman için ilim yolunda gitmek hakikati aramak
gerçekten bir vazifedir. Kur'an böyle emiirlerl:edoluıdur v,e bu hususta
Peygam-berin nasihatları çok kuvvetlidir; «ilim ögret, kim ögretirse ögretsin Allahtan
korkar; bunu arzu eden Allaha tapar; ondan bahseden Allahı metheder; onu
ög-reten sadaka dagıtır; ona malik olan hür~et ve saygı timsali olur. ilim bizi hata
ve günahtan korur; cennete giden yolu aydınlatır; seyahatlerde
koruyucumuz-dur, çölde dayanagımız, yalnızlıkta arkadaşımızdır. Bize hayatın zevk ve.
dertle-rinde önderlik eder; arkadaşlarımız aTasında bir süs gibi, düşmanlarımıza karşı
bir kalkan gibi hizmet eder,' onun vasıtasiyle iyiyi ve dogruyu tespit. etmek için
tayin ettikleriniyükseltir. Bu:qların hatıraları yaşayacak olanlardır. ilim cehaletin
zayıflıgı için kati bir devadır, haksızlık gecesinde parlak bir fenerdir. İlmi
çalış-ala oruç tutmak kadar meziyetlidir; telkinleri duadan aşagı degildir; aliceneıp bir
kalpte en yüksek hisleri uyand~rıyor, zayıflara dogruluk ve faziletin insani emri.,
ni veriyor.»
Okuyucuya islam mimarısinden bahsetmeden önce islamlık hakkında biraz.
fikir vermek yersiz olmayacaktır. tık adımda hayata tam bir bagMık veI'cligi
için diger dinlerden ayrılır. Avrupa ve Amerika'da bugünlerde anla~ıldıgı gibi dm' manada bir din degildir. Husus! bir i~ degildir. Kilise ve camiye gitmek ve bazı seremoni yapmak için degildir. Hayatın bütün faaliyetine nüfuz etmi~tir. O ken ..
Saniyen İslamiyet Adem, Nuh, İbrahim, Musa, İsa. ve Muhammed, hakikatte
yıllar boyunca dünyanın her tarafındaki. peygamberler tarafındari ögretilen Kur'.
an'da bildi~digi gibi bir dindir. Allah dünyanın bütün insanlarına kendi,
haberci-lerini göndermiştir. Böylece, hakikatte'rnuhtelif zamanlarda ve memleketlerde
çeşitli elçiler tarafından ögretilmesine rağmen yalnız tek bir din vardır. Bu dine
Allah tarafından İslamiyet denmiştir. qoethe'nin dediği gibi: «Eger İslamiyet,
Al-laha teslimiyet demek olsaydı hepimiz tslamiyet i'Çinde ya.iar ve ölürdük>,. Ve
hatta <<Kur'anın başlıca gayesi üç farklı )in mensuplarını birleştirmek gibi
görü-nÜD>.Kant diyor ki: .<-<Gerçek.t-ek pir d'l1.vaI'dır». Hak,ilkaten İslami doktrinlere
gö-re bütün peygamberler aynı dini öğretmişlerdir, fakat bu ilk öğretilen bilgiler
kaybolmuştur. Çünkü değişik menşeli iniıhtelif doktrinlerle karıştırılmıştır. Bu
sebeple gerçeği sahteden ayırt etmek im~ansız olmuştur. Yalnız Muhammedih
öğ-rettikleri bize kadar orijinal şeklile gelmiştir. İslamiyetin hiç bir düşmanı
müm-:.1, '.: . •
kün olan her gayrete rağmen Kur'anın orijinal şeklini muhafaza etmedigini ispata
muktedir olmamıştır. Bunun için Allahın bütün elçilerinin öğrettikleri Kur'anda
muhafaza edilmektedir. İslamiyetin en büyük tarafı, hakikatin bütün .büyük
öğ-retmenlerini tanımasıdır. Onun için Kant'ın dediği gibi bütün dinlerin
kayboldu-ğu ve tekrar insanlıgın tek hakiki dini olarak meydana çıkan yegane dindir.
Salisen İslamiyet müminlerinin temelsiz hiç bir şeye inanmasını istemez. Bir
müslüman mantığa aykırı olan hfç bir şeye inanmağa mecburdeğildir. Şayet,
de-mek caizse tek dogma şudur: «Allahtan başka tanrı yöktur ve Muhammed onun
elçisidir.» Bu müslümanların inanç formülüdür. Bunun bir defa tekrarı bir
insa-nı müslüman yapar. Eger s()nradan İslamiyetin kaidelerini takip etmez se kötü
bir müslümandır. Allaha inançtan' .diger bütün peygamberlere, ölümden sonra'
ikinci bir hayata, mükafatlara ve cezalara inanç doğar. Bu inanç, mantığı tekzip
etmez. O mantı~ın üstü:ndedir, mantıksız değildir.
Rabiyen İslamiyet sadece' münferit bir şahsın değil fakat kaİnatın dinidir.
Eğer hakkında kafi bilgisi. varsa sosyalizmin kabul edebilecegi tek dindir. Sadece
o harbi durdurabilir. Sadece o dünyayı büyük bir aile yapar. Onlarsız hiç bir
ce-miyetin uzun zaman yaşıyamıyacağı sosyal faziletleri öğretmekle kalmaz takvi~e
eder, hakikatte bu faziletlerin kullanılmasını lüzumlu yapan müesseselerin
kurul-ma<;ını mecbur kılar. Bu manada İslamiyet insanlıgın iyiligi için bir teşekküldür.
Teferruata girmek imkansızdır. Okuyucunun bana bir çok sual sorabileceğini
ve ~ünyada İsla.miyeti nasıl değişik gördüğünü biliyorum. Mesela; kadın,
İşla-miyette ruhsuzdur denmesi ne çok uzak olarak Kur'an'da daima erkeğe eşit.
ola-rak bahsedilir. Kur'an kadın için . arkadaş manasına gelen «Sahibeh» kelimesini
kullanır. İslainiyette kadın tamamen hürdürve mükemmel bir şahsiyettir. Hiç
bir din onu İslamiyet kadar yükseltmemiştir. Fakat, dedigim gibi burada
te'ferru-ata kaçılamaz. Benim maksadım gelecek çalı~hıalar için alakayı çekmektir.'
Allah tarafından insanlara son mesajını bildirmek üzere seçilen Muhammed
569 veya 570 Nisanında Mekkede doğdu. Onun çocukluktan itibaren bütün. hayatı
numune olacak şekilde geçmiştir. Şehrin itimada şayan bir şahsı idi. Yimlibeş
ya-'aında iken ölümline kadar beraber yaııadığı kendisinden yaşça iki misli büyük bir
70
çok itirazIa kar~ıla~tı. Çok geçmeden ~iddetli zulme maruz kaldı. 622'de davetedil-diği Medine'ye gitti. Mekkelilerin Medinelilere olan dü~manlığı arttı. Bazı
mücade-Ider 'Oldu. Medine iki defh. hücuma uğr:adı ve muhasara edildi. Bu İslam
devleti-nin kurulmasına yol açtı ve Muhammed n~hayet bir dinin,' devletin ve bir kültü~
rün. kurucusu oldu. . .
Çok geçmeden bütün Arabistan İsJamiyeti kabul etti ve onunnüfuzu altına
girdi. Muhammed 632'de öldü ve Ebubekir İslam camiasının başı olarak ou takjp
etti. Ebubekir dünyada ilk hakiki demokrat devlet olan İslam Cumhuriyetinin ilk
Halifesi oldu ve onu, idaresi aıtında süratle geli~en İslam Cumhuriyeti içine
bütün İran ve İlk Roma İmparatorluğunun büyük bir kısmını birleştiren Büyük
Ömer takip etti. Çokgeçmeden Atlantik'ten Pasifik sahillerine kadar uzayan
sa-halarda müslümanların <<Allah-ı Ekber» avazeleri duyuldu. Böylece yüzlerce,
farklı kültür ve medeniyet sahibi milletler İslamnüfuzu tahına girdiler. Bir çok
memleketlere ekilen İslamiyet tohuıru en harika meyvasını verdi. Gayri müte~
eanis büyük bir insan kütlesi a~ağı yukarı aynı cinsten olan bir kütle içinde
eri-di. 'Bundan İslamiyetin birl~şik kültürü. doğdu. İslami kültür birçok kültürlerin
. tüplamııi:de.11doğmuştur: Bugün İslam dünyası çe~itlilik birleşiminin en harika
"alalıietidir.
II.
. İslami müesseseleraslında lüzum ve ihU,yaç duyulduğu ıçın doğmuştur. İhti~
yaç keşfin anasıdır. Müslümanların kültür ve n\edeniyette' pek az. hissesi olduğu
söylenir. Bu bana Mark Twain tarafından anlatılan komik fakat öğretici birhi.
kayeyi hatırlatır. O bir defa meşhur bir vaizi dinledI. !Ayinin sonunda rahip
vaa-~ını metheden fakat içinde yeni hiç birşey bulunmadığını söyleyen Mark
Twa-in'e takdim edildi. Muharririn evinde içinde vaazın her kelimesinin mevcut
bu-lunabileceği bir kitabı vardı. Tabii köy papazı', bunu, bunun ancak ancak dün ak.
~am hazırlamış olduğu ve hiç bir yerdebulunmasına imkap. olmıyan yeni bit
vaız olduğunu söyliyerek . şiddetle reddetti. Mark Twain sadece kendisine kitabı
göndereceğini söyledi. İlk postada köy papazı lugatı aldı.
Müslümanlar dünyanın gördüğü en müsamahakar insanlardır. Onlar her za..
man faydalı buldukları herhangi bir şeyi kabul etmeğe hazırdırlar.
Yabancılar-dan bir şey - öğrenmeyi küçümsemezlerdi. Peygamberleri demiştir ki:
<<Akılsa.-dık olanın yol gösteren devesidir, nerede ıhulursanonu yakala».' Fakat onlar
baş-kalflI'ından nealmı~larsa ona kendilerinden öyle bir renk vermişlerdir ki kendi i~.
teri gibi addedilmiştir. Agra~daki Tac Mahal Hinclistan'da, İspanya'qaki İslam
ze-kasının neticesi olan Elhamra. gibi, İslamiyetin mahsulüdür. Her ikisi de bilinen
hiçbir~eyin taklidi değildir. İkisi de fikir, plan ve kompozisyon baiHm:ı~dan
ori-j~naldir::Birİ Doğu'da, biri Batı'da. Birbirlerinden nekadar farklı!. Fakat her
iki-si:iı'd~<detslami ruh hakimdir ve onları birleşik bir kültürün mahsulll yapıyor.
-A~iupa
ve
medeniyetinin. İslamiyete ne borçlu' olduğu dünyaca az 'bilinh',Bilnun aksine olarak İslamiyet hakkında tamamen .yanlış düşünceler hüküm
sül'--ı:l:ı.el{t~ve müslümanlar sah'at -dü~maııı olarak addedilmektedirler.' . Eğer ben
Pey-'gan:ıb~i'in «Gerçekten, Allah güzeldir ve güzeJliği sever» sözünü tekrar ederseın
bunt1tekzip edebilirve dinlerinin kafi tesiri altında' müslümanların yaptı~ları
mütehas-maıj ve, halıların batının süsü oİduğu ve Rönesans devrinde İtalyan resim
sah'-atının renk inkişI3fında mii!him t:esir( olduğunu hatırlıyamaırnası, şark İslam
sa~'-atmm ıbu kada,I' az tanınması hayret veriddir.» diyerek bunu tam manasiyle ifade
etmiıjtir. . " ,'\,
Eğer ben müslümanların çeıjitli ilim ve san'attaki payını, hayata nasıl yeni
bir mana verdiklerilli, günlük konforumuza nasıl yeni ilaveler yaptıklarını birer
birer anlatmııj olsaydım, mevzuumun hudutlarını çoktan a~mış olacaktım.
Kağıt-sız, terazisİt", pusulaKağıt-sız, ~ekersiz, kimyasız ve çamaıjırsız' bir hayat tasayvur edin
belki böyleee ibi,z,modem medeniyetin İslam dünyasına olan borcu hakkında
kü-çük bir tikir edinebiliriz. Fakat ~iındi dikkatimizi bu küçük kitabın mevzutina
çevirelim.
III
Nasıl her milletin dinlerinin, hükumetIerinin, örf ve adetlerinin' tarihçesi
kendi mimari anıtlarında görülebilirse aynı ıjekildemüslümanların mevcut
yapı-laı~ı da bunların iman prensiplerini, sosyal ve fikrihayatlarının hususfyetletin;i;
muhte~em imparatorluklarının geliıjmeve birleıjmesini belirten e~siz .bir kaynak
teıjkil ederler. . ' . .
İslamiyet her ıjeyi içine alan bir din olduğundan onun sözde ihadet eyi
o-lan cami, müslüman hayatının merkezini te~kil eder. Müslümanların yaptığı< ilk
bina, içinde Peygamberin de namaz kıldırmııj olduğu, 623'de in~a edilen
Medi-nedeki mesçittir. Bu mesçit aynı zamanda İslam cemaatının toplantı yeri idi; Ya":
bancılarırr kabul ve misafir edildikleri bir ev olarak da kullanıldı. Peygamberin
hususi ikametgahı da bubinaya bağlıydı ve halen de kendiısi omda Elbubekir
ve
Ömer ile birlikte metfun bulunmaktadıl'.O zamandan beri dini "ve siyasibirliğin,
maneviyat ve cemaatın, iman ve aklın sembolü olan bu ilk ibadet evi,
'sıksık:ta-mil' gÖrdüğÜ ve koİayca anİaıjılabiliİ' ıjekilde büyütülmüıj ôlduğundan esas.yapının
saclece ilk yeri tespit edilebilmektedir. Mamafih o kendinden sonrakica:riiil~re
modellik etmiıjtir. .,' '('\
Umumiyetİe müslüman camisine, camiin büyük veya küçük oluıjuria'gÖr~,
bir kÜtüphane, mektep, fakülte veyabir üniversÜe, 'talebeİer ve seyyahlar içİn
bir imaret, muiıtaçİar için bir aıjhane, hamam ve yıkanma odaları'
bazan.birlia~-talıane ilave edilmiıjtir. Bazan müessisin mezarı da onun bir parçasını :.te~:kil:~d~.
şüphesiz cami en mühim bir toplan'tı yeriydL Mahalli ıjura oradatopl~haigı;~glbi
milletvekili seçimİerincle oy atılacaİ{ y~rler de orada bulunuyordu.'
:';.>;>;~~t,;,;
Kutsilikle~indendolayı iyi korunmuıj olan camlıer vetürb'el~tmil~,iU#i~ll
mimari anıtlarının en çok ömürlü olanlarıdır. Sivil binalkırdan pek
az!talın¥?'V~r-dır. Fakat bugÜn eİimizde ı~üsiümal1 mi marisine ait eksiksiz tam bilgi
v~i'~h,"~~-
-, , " , • ." ,."':} ''''''':, <,',
, .killer mevcuttur. Burada teferruata girmemiz mümkün değildir.,
Şarklıbi'r,'~eyim-le", mevz)l ~iı;vazoyasığdırılması ,mümk üp.',olmayan Okyanus. kadar
.geİ1{~t~t"'$Ck-ha, 'Mag~bÜe~, A~apiar, 'Türkler:: Berbe'riler; Hintiiler, Zenciıer,
'çiniÜer~c~v~iı-largibI nüfusian 27'0-350milyon tutarında, birbirinden apayrı, 4\tlantik'kıyıfa,.
geni~tir. Hakkiyle bir iki satıra degil, bir kaç yüz. sahifa için,e dalü sıgdırılamaz. Benim maksadım sadece, okuyucunun pek az bilinen ziyadesiyl~ yanlış anlaşılmış
olan İsUım kültürü mevzuuna alaka ve ~empatisini celbetrnek ve ikaz etmektir.
Bu kültürün prıensipleri şimdi batıda ika~'ançzeminidir ve kendini
hissettirmek-sizin dünyanın her tarafına. yayılmaktadır. Politik, kanuni ve ahlak reform
hare-k~tleri aşagı yukarı bunun neticesidir. B,~h sÜratle ve gözü ,kapalıbir şekild~ ona.
doğ;ru yürüyor. Bu sebeple nereye dogru, gidildigini bilmek daha akıllıca l;:ıir ha~
reket olmıyacak mıdır? ' "
İslamiyet, san'atı ve dolayısiyle mimarisi beynelmileldir. Böyle ögrenme:
maksadiyle yapılan çalışmalar insanlığın' selameti için en ehemmiyetlisi olabilir.
Sı::ladin İslam mim.arısini şu şekilde beş sınıfa ayırıyor: Suriye-Mısır, İs-;
panya ve bütün Kuzey Afrikayı içine aljnak şartiyle Magriibi,. İran, Osmanlı ve Hint.
Başlangıçta müslümanlar mevcutbinaları kullandılar ve onları
ihtiyaçları-na uydurduhr. Böylece kiliseler camiler~~çe;vrildi. Sonraları eski 'bina ve
harabe--lerden aldıkları malzemeden istifade ettiLer. Bu da tükendiği zaman kimsenin
yar-dımı olmaksız~n kendi zekalerından f~yda lanmağa, mecbur, kaldılar. «Her memle"
kette tanzimi birbirine benzemeyen menkıbelerinde dini bir tevekkül ve minnet
ı~uhu esen, şekil ve renk birleşmesiyle göz kamaştıran tezyinah, ile kendi stil.leri
meydana çıktı. Mamafih hepsinde de Kuran'ın ~airane rapsodisinden ve yerli _ve
esrarlı sistem ihtiyacından mülhem olan umumi bir be1l2eyişi muhafaza etti.
Bü-yük Müslürrüm İmparatorlug-Unun İll"qhtelif kİsımlarındaki umurru inanç ve sıkı
bağ; herkes tarafından elde edilen çeşitli' t~crübe ve bilgiyiher tarafa geniş mik~
tatda" yaymiştır. Her san'at kolunun kai deleri tamamenanlaşılmış ve onların
tat-bikatı,zEmginliğlıı artması ve imparatorun" cömertligi ile takviye edilerek, kolay~
'la:şıp; rağbet gölüp terakki etmiştir. Arap talebesinin göster~igi ilk niğbet'in
mi-marı ineziyetin, mükemmelliğin inkişafı nda mühim raIli olmuştur.» (Scott)
Eğer memleket ve iklimfarkları göz önünde tutulursa müslüman
mimarısİ-nin mütecanis ve benzer olduğu ve kendine has karekteristik özelliklere sahip
bu-lunduğu söylenebilir. Bütün kUvvet Allah'ın birliğinde toplandı ve ibadet maksadı ile tasvir yapma yasağı aşağı yukarı İsla ın sanatında heykel ve resim yapılmasm,! önledi. Fakat bu,. küçük san'ı;ıtye mimari de, mesela.: arabesk gibi daha yüksek
tez-y,ini motiflerin keşfine gÖ,türdü. Tezyinattaarap alfabesi İspanyadan Hindis,tana
kadaruzayan sahada kullanıJdı ve en meşhur hattatlan yetiştirdi. Müslüman sal1'~
atİnı karekterlendiren diğer bir ~sursivri kemerdir. «Hiç bir millet ince hatlarda,
şahane güzellik ifadesinde, bin~ların nefis tezyin1'ıtınd"J,.daha. yüksek, bir seviyeye
erişmerhiştir. Batıda, stucco duvar tezyin atlarınıp. ,bir hususiyetidif. İmal sırn ma
alıesef,kaybedi1m::~,bulunlUyo:r».Sırlı tuglalar qa)şlam .(;;qn'atınmdiger ,bir
hususi-yetidir. 13a?ı muhalif fikirlere ragmen,nişler'c1e ~l?iı:wla,rı:ı:ı.ınayrıbir .hususiyetini
teşkil, etmektedir. Sarkıtlı ,pantantifler bir kaç nişinbir :a~aya toplanmasmdan
i,-bare'ttir\ Bir problemin mükemmelbir şekilde tatmin edicl_haııi.gibi ,Fergusson .ta,,:
rafından. çok nıethediIen, b,ütün asırlçırda mimarıarın ,hijnerlerlııi gösterdiği faka:t
başkalarından ziyade 8ar,aceiıie (müslüman) mimarlar tarafından, kemerin, ku,bbe~
nin ve dl.:lvarhoşiuklarının ~n teshir e4ici ifade ile işlenmesiyle daha
muvaffaki-, yetli bir şekilde yapılanyarım kt~bbeli kapı, İslam. mimarisind~ en mühim rolü
k~a-73
darhiç bir samatkar hamle yapmamıştır. Atnalı, sarkıtma, hafif si1vri,çok dHimli ve
sivri k~mer ~ekillerini kullanmı~lardır. Hakim fikir Gothic san'atınin mÜhim bir
unsuru olan «sivri kemerin Avrupaya Sicilya ve İspanya yoluyla~ geçtigi
merke-zindedir.» (Scott)
Müslüman Inimarisi dini ideallerin ilharriınınneticesidir, İslamiyet
disiplin-li ve basittir. Gerçek İslam hayatı da böyledir. Bu harika kuvvet ve kudrete
bu-.gün baki kalmı~ binalar tanıklık eder.
İslam hayatının esası i~ ve vazife Üzerine kurulmu~tur. Bu iıj için mür~it
kuvvet, Allah a~kından doğan gayretten .gelir. Bir müslüman ancak iıjini
bitirdik-ten, vazifesini yaptıktan sonra artistik zevklerle meşgulolabilir. Böylece, İslam
estetiği, çalı~ma hayatındaki tevaffuk nazariyesi üzerine inıja edilmiştir~ Bu
se-beple, müslüman cenneti bir estetik idealdir. 0, altında sular akan harikülade
gü-zel paviyonlarıhavi bir bahçedir. Müslüman şair ve yazarlar bu cennetin güzellik
ve ~enlikleri hakkında pek çok yazı yazmışlardır. Mamafih, Kur'anda; Allahın
çalı!:j-kan yaratıkları için hiç kimsenin görmediği, işitmediği ve hatta tahayyü1 etmediği
böyle bir cenneti hazırladığına dair bahis vardır. Fakat insan kafasibütün bunlara
bir şekil vermeyi denedi. Böylece, ideal müslüman cenneti insan kııfasında,
prens-lik ve kırallıklar yaşatacak derecede, çok büyük tesirler meydana ..getirdi. Büyük
hükümdarlar binalarının inşasında bu cennetin c~landırılmasına yardım etmek
için dünyanın her tarafından en meşhur sanatkarla~ı davet ettiler. İmparator Şah
. Cih•.m tarafından yaptırılmış Agra'daki Tae'ın bütün mimar ve sanatkarlarının
milliyet ve isimlerini biliyoruz. Timur'un başkenti Semerkant'ı güzelleştirmek
i-çin her memleketten san' at üstadlarını getirttiğini de biliyoruz. Yine en üstün ilim
ve san'at adamlarının İspanyadaki müsİüman prensIerin saraylarına nasıl
toplan-dıklarını da biliyoruz. Bu, aynı zamanda dünyanın her yerindeki müslüman bina~
larında mÜıjahede edilen büyük ölçüdeki benzerliği izah eder. İspanya, Mısır ve
İs-tanbul yapıları çok güzeldirler fakat müslümanlar tarafından Hindistanda yapılan~
lar bunların hepsinden üstündür. Hiç bir yerde müslüman yapıları. Hindistandaki- .
ler gibi mimari zihniyetli mütenasip bir ahenk göstermezler. Teferruat o Kadar
«ince hesaplanmış ve o kadar güzel uydurulmu~tur ki, bina ahenk ve biinyevi
ifa-desinden hiç :bir şey kay1betmez».
İslam mimarisi zirvesine Hindistanda ula~tı. İspanyadaki 'Elhaml'a' fevkalade
güzeldir, Kahiredeki caInilerin bir kısmı hakikaten çok güzeldider fakat Havel'in
deyişin~ göre: «Müslüman binaları içinde Hindistandakiler, Arabistan, Türkiye,
Mısır. ve İspanyadakilerden üstündürler. Kahire ve İstanbuldaki camiler Bidjapur.
Delhi, Fatehpur (=Sikrl) ve Ahmedabad'dakilerle mukayese edilirse plan
bakımın-dan ifadesiz ve inşa bakımınbakımın-dan zayıftırlar. Hindista~daki' Moğol saraylarının
fi-kir zenginliği ve üstün kuvveti yanında' EJhamranın keskin hatları ve renkli stuc-ca'ları soğuk ve yeknesak kalır.»
. İslam ~marisi, ienyüksekestetik zirveye Hindistanda ula~tığmdan
İslami-yet, hala, diğer .yerlere nazaran orada ya~amaktadır. Hintli' olduğum . için böyle
söyleIniyorum. Bilakis Hindistanda tatmin olmadığımdan çok zaman önce 1904'de
• oradan ayrıldım.
°
zamandan beri müslüman dünyasının en önemİi kısımlarındayaşadım ve pek az kimsenin yapniı~ olduğu şekilde tanımayı öğrendim. O memle-ketlerde onların arzu ve usulü ile beraber fikri ve ruhi yükseklik için halkla elele
çalıştım. İsI~ kültürünü .canlandırmak ve gelecek inkişaiları için Hindistana
ba-kıyorum. Araplarm, bütün kabiliyetlere ve dahaçok ~ansa sahip oldukları halde,
~imd~ki durumlarınabakarak, daha gelecek uzunyıllar için içten bir gelişmeyi
ta-savvur edemiyorum. Belki cür'etli ideallere karşı duracak ces~retleri yok, belki o
idealled. kaybettiler, 'belki de onları kavramanın imkfmsızlığını gördüler.
Türkle-re gelince, onlar~ İslamiyeti hiç bir zaman anlamamışlardır ve her zamanki gibi;'
'bugün de ondan hayli uzaktırlar. Münevverlerinin büyük bir kıs~ının İslainiyetle
alakası yoktur. Çok .defa, Türkiyenin başındakiler değil, 'halkın 'pek azı İslamiyeti
benimsedi. Hiç şüphe yokki, 'Hindistan halkıkadar idealleri içIn kendilerihi fed~
etmeğe hazır yer yüzünde kimse mevcut değildir.
. Hindistan akıl ve fel.sefe memleketi oldu. İslamiyet tohumu onUnana
topra-ğına bö~una ekilmemiştir. İsl~mik Hind ruhu harikalar göster~bilİİ".Dünya onu
'ça-lışmalıdır. O ınsanlığı. kurtarabilir.