YAŞLI BİR BEDENDE
GENÇ BİR KAFA
RECEP BİLGİNER*
Unesco Türkiye Millî Komisyonu Yönetim K urulu toplantılarında, yan yana o tu ru rd u k . Az konuşur, ama, öz konuşurdu. Engin kü ltü rü n ü , ölçü lü çıkışlarla, yerinde değ erlen d irird i. D üşüncesini, sözü dolaştırm adan, yalın biçim de ortaya koyardı.
Takdir edilecek b ir başka yanı da, yönetim ku ru lu toplantılarına, ak satm adan, katılmasıydı.
Bu toplantılarda, gerek konuşulan konular, gerekse konuyu uzaktan ilgilendiren, ya da ilgilendirm eyen ko n ular hakkında, sık sık, kulağına eğilir, sorular sorardım . O da, g örüşm elerin düzenini bozm adan, cevabı nı kulağım a fısıldar, ya da ö nün d eki kâğıda yazar, gösterirdi. K endisin den çok yararlandım .
Mevlâna’dan Fuzûlî’ye, Fuzülî’den Nam ık Kem al’e uzanan yolda, ede biyatım ızın ölümsüz m ısralarını, ezbere söylerdi. Hafızası, hep, dipdiriydi.
Ö lü m ün den b ir hafta önce, A tatürk K ültür M erkezi’ndeki odasında, O ’nu, ziyaret etm iştim . Bir kaç gün sonra toplanacak “III. Türk K ültürü K ongresi”n d en söz ettik. Benim sunacağım b ild irin in adını, içerik özeti ni, ayrıntılarıyla biliyordu. Sakin d uruşunun, gülümseyen bakışlarının ge risinde, bu kongreyi çok önem sediğini sezdim.
O ziyaretimde elimde, sarı b ir zarf vardı. Yanından ayrıldıktan b ir kaç saat sonra, o zarfı odasında u n u ttu ğ u m u sanarak geri dönm üştüm . Zarf, rah m etlin in odasında da yoktu. Bana, “sarı b ir zarf değil m iydi” diye sor du. Sonra da zarfın enini boyunu söyledi. Dikkati, hafızasına işleyecek ka d ar şaşm ıyordu demek.
U zun sayılabilecek yaşam ında, zam an, bed enini, kısm en de olsa yıp ratm ıştı, ama, beynine dokunam am ıştı. Açıkçası, beyin hücreleri, beden h ü c re lerin d en çok daha genç kalm ıştı. Belki de, bu h ep okum anın, hep, okum uş oldu k ların ı özümsem iş olm asının b ir sonucuydu.
Keşke, bu tü r beyinleri saklayacak b ir galeri olsa!
* A tatürk K ültür M erkezi, M üzik-Sahne ve Perde S anatları Bilim ve U ygulam a Kolu Üyesi.
Manevî Kimliği
İn san ların m anevî kim liğini, g eride b ıraktığı eserleri tanım lar. Dü şüncesinin kökeninde, dünya görüşü saklıdır. Yani insan, hangi düşünce kökeninden geliyorsa, kim liğini o belirler.
R ahm etli O rd. Prof. Aydın Sayılı ustam ızın, çeşitli nitelikteki eserle ri, isim dizisi olarak çok yer tutar. Bu eserler, içerik yönünden uzm anla rınca, elbette, değerlendirilecektir.
Ben, bu eserlerden, sadece b irin in ü zerin de durm ak istiyorum . A tatürk K ültür M erkezi’n in d ö rt ayda b ir yayım ladığı Erdem dergisi, b ir kitaplığı zenginleştirecek niteliktedir. İçeriği, düzenlenm esi, baskı tek niği ile çok önem li b ir dergi. Bazı sayılarını yeniden inceledim . H er b ir sayının yapraklarını çevirdikçe, yeniden, engin b ir bilgi denizin in içine g irip çıkar gibi oldum .
N ur içinde yatsın, çok değerli hocam ız, O rd. Prof. Aydın Sayılı’nın o genç beyninin üstün zevkinin e serid ir bu dergi. “ Hoca, d erg in in bu sa yısı da çok güzel olm uş” denildiğinde, ta gözlerine kadar yansıyan m utlu b ir gülüm sem e yayılırdı yüzüne. O n un ısrarlı takibinin, h e r yazıyı titizce inceleyişinin büyük payı var bu sonuçta. Elbette, dergi hazırlık komisyo n u ü y elerinin uyum lu ve bilgili çalışm alarının değerli katkıları da saygıy la anılm alıdır.
R ahm etli Aydın Sayılı, d erg in in birinci cildinin birinci sayısında “Ya yına başlarken” başlıklı tanıtım yazısında bakın ne diyor:
“... En geniş anlam ıyla, Türk k ü ltü rü n ü , m illî k ü ltürüm ü zü tem sil et meyi benim sem ek suretiyle ERDEM dergisi, hiç şüphesiz, büyük b ir ül küyü, çok şerefli b ir görevi üzerine alm ış bulunm aktadır. H atta, şerefli olm ak ötesinde, burada, aynı zam anda, kutsal b ir görevi de üstlenm esi söz konusudur. Ç ünkü A tatürk K ültür M erkezi’n in dergisi olm ak, A tatürk’e lâyık b ir dergi olmayı am açlam ak dem ektir.”
R ahm etli Aydın Sayılı, çağdaş düşüncede b ir A tatürkçü olarak, m illî kültürü benimsemeyi şerefli b ir görev sayıyor. Hattâ, b unun ötesinde, kutsal b ir görev o lduğunu vurgulayarak, m illî k ültürü , vazgeçilemez, değiştiri lemez b ir ülkü saydığını perçinliyor. Bu düşüncelerini de “Türkiye C um h u riy etin in tem eli k ü ltü rd ü r” ilkesine bağlıyor.
Sayılı hocanın bu düşünceleri, zaman aşım ına uğram adan, uğratılm a dan ileriye doğru akıp gidecek b ir anlam taşım aktadır. Son yıllarda, bir yandan yabancı kültüre teslimiyet, öte yandan gemi azıya alm ış b ir kültü r yozlaşması ortalığı toz d um ana katm ış olsa bile.
YAŞLI BİR BEDENDE GENÇ BİR KAFA 71
Erdem, kendi adın a lâyık olarak, bu yozlaşm anın önüne, b ir kale gibi
dikilm iştir. Dikilmeye devam etm elidir; daha yaygınlaşarak, daha çok kit lelere ulaşıp seslenerek.
Yukarıda, rah m etlin in çağdaş b ir A tatürkçü olduğuna değinm iştim . Sayılı, ERDEM'in altıncı cilt, onyedinci sayısında A tatü rk’ün k ü ltü r anla yışını benim sem iş b ir aydın kişi olarak konuyu daha da açar. A tatü rk’ün, Afet İn an ’ın an ıla rın d a yer alan düşün celerin i yorum lar, kendi kendine tartışır. Millî k ü ltü rü n sın ırların ı çizerken, b u n u n statik kalm a anlam ına gelm ediğini, gelm em esi gerektiğini, m illî k ü ltü rü n de kendi öz b enliğini yitirm eden, evrensel k ü ltü r kervanında kalması gerektiğini vurgular.
Bilindiği gibi A tatürk, daha 1936 yılında k ü ltürün tanım ını şöyle yap m ıştır:
— “Kültür; okum ak, okuduğunu anlam ak, görebilm ek, görebildiğin den m âna çıkarm ak, uyanışa gelm ek, düşünm ek; zekâyı terbiye etm ektir. Kültür, insan olabilm ek için b ir aslî unsurdur.”
Ne yazık ki, gü nüm üzün medyası ve sınav m aratonu, ezberci gençlik yetiştirm eye yöneliktir.
Rahm etli, m illî k ü ltü rü n korunm ası konusunda, m illî kü ltü rü n çağın gerisinde kalm anın b ir gerekçesi sayılması tehlikesine karşı, uyarıcı açık lam alar yapıyor. Bu bağlam da, millî k ü ltü r denince, değişmeyen, durağan b ir kültürün düşünüldüğünün üzerinde durarak diyor ki: “Geçmişten kop m adan geleceğe uzanm ak söz konusudur.”
Bu düşüncenin tem elinde şöyle b ir eğilim yatm aktadır. Değişen d ü n yaya ayak uydurm ak, genellikle, kültürü m ü zd en kopm a tehlikesini de be raberind e getirm ektedir. B unun sonucu, benliğim izi kaybetmek demektir.
Sayılı Hocam ız, çıkış yolunu, A tatürk’ü n 1921 yılında A nkara’da to p ladığı Millî Eğitim K ongresi’n deki n u tk u n d a bulm aktadır: A tatürk, n u t kund a m illî k ültü rd en k opm am anın çerçevesini, şöyle çiziyor: “ Bize özgü vasıflarım ızla hiçbir ilişkisi olmayan, yabancı fikirlerden, Doğu’dan ve Ba tid a n gelen tüm etkilerden tam am en uzak, m illî ve tarih î seciyemizle uyum lu b ir kültür.” Çünkü, diye ekliyor A tatürk, “Bu m illî deham ızın tam b ir şekilde gelişmesi ile sağ lanabilir”.
A tatürk’ün m illî k ü ltü r konusundaki sözlerini, cüm le cümle, kelime kelime açıklayan Sayılı, genel kanısını şöyle noktalar: Millî kültürüm üzün düşünüm sel kesim inde ve özellikle bu kesim in tem elinde dinam izm , ta m am en ön plânda olm ak üzere, düşünülm ek d u ru m un dad ır. K ültürde ve uygarlıkta böylelikle, ilerlem e ve düzey farklılığı som utlaşm ış olmakta, sa
72 RECEP BİLGİNER
rih anlam kazanm ak yoluna girebilm ektedir. Böylece, A tatürk’ün, “ Millî kültürüm üzü m uasır m edeniyet seviseyinin ü stüne çıkaracağız” dediği za m an, m illî k ültü rü m ü zü n özellikle bu kesim ine atıf yapm akta olduğu gö rülm ektedir. Daha doğrusu, bu noktayı A tatürk’ün bu kadar kuvvetle vurgulayabilm iş olm asının n ed en in i, m illî k ü ltürde düşünüm sel kültüre çok belirg in b ir şekilde büyük, önem li b ir yer ayırm ış olması d u ru m u n u dikkate alınca, kend iliğ ind en , açıklık kazanm aktadır.
“... Z ihinlerdeki biçim i ile k ü ltü rü n özüm lenm esi ve bütünleşm iş bil gi b irikim i m ahiyetini taşıması tabiî olacağından, özellikle bu anlam ve şekliyle kültür, genellikle değer yargısı eşliğinde düşünülm ek d u ru m u n dadır.”
B unları d üşünebilen ve kalem e dökebilen b ir beyin nasıl, b ird e n d u rabilir. Bilim -kültür ko n u ların d a, d u rm ad an ışık saçan b ir düşünce düze ni, nasıl oluyor da, ölüm d en ilen kaçınılm az gerçekle, b ir anda yok olabiliyor.
Ama, çoğunlukla, ölüm karşısında, bizi acılardan a rın d ıra n teselliler buluyoruz. A rtık aram ızda yaşamayan yakınlarım ız, sevdiklerimiz, saydık larım ız, bize ya an ılar bırakıyor, zam an zam an o nları anıyoruz, ya da geri de eserler bırakıyorlar, on lard an yararlanıyoruz. R ahm etli Aydın Sayılı Hocamız, bunlardan biridir. Kendisi öldü, fikirleri yaşıyor, yaşayacak. Eser leri var, yazıları var arkasında bıraktığı, onlar, okuyanlara, üzerind e d ü şünenlere ışık saçacak.