• Sonuç bulunamadı

Düğün Kelimesi ve Kültürümüzdeki Yeri Üzerine Ali Yakıcı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Düğün Kelimesi ve Kültürümüzdeki Yeri Üzerine Ali Yakıcı"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

DÜĞÜN KELİMESİ VE

KÜLTÜRÜNÜZDEKİ YERİ ÜZERİNE

Ali YAKICI

Sosyal hayatımızı büyük ölçüde etkileyen geleneklerden biri dü ğü n ­ dür. Düğün, insanın geçiş dönem i ka­ bul edilen evlilik hareketinin getirdi­ ğ i önem li b ir geleneğin adıdır.

S osyal âdetlerimiz arasında dü­ ğünler önem li b ir yer kaplamaktadır. Buna, sonradan düğün olarak ben im ­ senen sünnet eğlencelerini de ilave e- derek kapladığı alanın daha da geniş­ lediğini görürüz.

Gelenek ve göreneklerim iz içeri­ sinde böylesine büyük y er işgal eden ve önem li bulanan «düğün» nedir, n e ­ reden gelm ektedir? Bu kon uda çeşitli görüşler bulunmaktadır.

Düğün denince akla ilk olarak ev­ liliğin getirdiği eğlencelerin ve tö- renerin geldiğini belirtmiştik. Şem- seddin Sami ve A hm ed V efik Paşa «düğün» kelim esinin «toy günü» ya da «tü günü»nden bozm a olduğunu ileri sürmektedirler. Buna açıklık g e ­ tirm ek ve «düğün»le ilgili kurm ak i- çin de şöyle bir açıklam a yapm akta­ dırlar: «Düğün günü herkesin doya d oy a yiyip içm esinden dolayı «toy günü», Türklerin o günde evlerini kuş tüyüyle süslem elerinden dolayı d a «tüy günü»dür.»

Düğün için yapılan bu açıklam a­ ların mantıklı olm akla birlikte yeter­ li olm adığı görüşü hakimdir. Konuya dah a yakın kabul edilen bir başka açıklam a ise şu şekildedir:

«Düğün kelimesi düğm ek masda- rından gelmektedir. Düğmek, bağla­ mak, düğüm lem ek demektir. Düğün, Ç ağatayca ve U ygu rca düğüm anla­ m ında kullanılmıştır. A nadolu ağızla­ rında ise bugün bile yaşanan m /n d e­ ğişm esinin «düğüm » kelim esinin «dü­ ğün» olarak kabul görm esinde ve y a y ­

gınlaşm asında etkili olduğu görüşü yaygındır. A yrıca bundan dokuzyüz yıl ön ce yazılmış olan D ivânü Lüga- ti’-T ürk’de «tüğün» kelim esi bağlam a anlam ına gelen «akd»e karşılık göste­ rilm iştir. Divanü Lügati’t-Türk’ten da­ ha ön ce yazıldığı sanılan b ir K ur’an tercüm esinde «Felak» suresindeki «akd» kelim esi «tüğünler» şeklinde Türkçeye çevrilmiştir. Bir nesneyi el ile bağlam aya «akd» denildiği gibi dil ile b ir işi bağlam aya da «akd» denil­ mektedir. Meselâ, düğünle ilgili olan b ir «akd-i nikâh» deyim i vardır ki y ü zyıllarca Türk insanı tarafından kullanılmış, günüm üzde de zaman za­ man karşım ıza çıkmaktadır.

Günüm üzde «akd» yerine «bağla­ mak» kelim esinin kullanıldığı görü l­ m ektedir Bir alış veriş yahut b ir ev­ lenme işinde söz kesildikten sonra «filanın kızı filanın oğluna b a ğla n ­ mış» denir. Burada söz kesilmiş, «ver- dim -aldım » akdi yapılmış, kısacası iş tatlıya bağlanmıştır.

Eskiden «akd, düğüm, düğün» manasına, yani iki tarafın birbirine söz verm esi, bağlanm ası anlam ına g e­ len düğünün, eğlenceli, çalgılı, yem ek­ li toplantılara karşılık olarak kulla­ nılm aya başlam ası sonradandır.

S öz «düğüm » den açılmışken, k o ­ n uyla yakından ilgili b ir batıl inanç­ tan da bahsetm enin yerinde olacağı kanaatindeyim :

D üğünün «düğm ek» mastarından ortaya çıktığı görüşünü kuvvetlendi­ rici b ir durum , nikahla ilgili b ir inanç­ ta, b ü yü olayında da karşım ıza çık­ maktadır.

İnanışa göre, eğer nikah kıyılır- ken, yan i kızla erkek biribirine b ağ­ lanırken orada bulunanlardan biri eli­

(2)

ne b ir ip ya d a bir mendil alıp da bağlar veya düğüm lerse çok tehlike­ lidir. Çünkü, erkeğin bağlanm asın­ dan, erkeklik duygusunun y o k olm a­ sından korkulur. Hatta nikah törenin­ de bulunanlardan bu tehlikeyi unut­ muş, b ir eliyle d iğer elininin bileğini tutmş olan biri bulunursa, büyüye, bağlanm aya inanmış olan diğer insan­ lar onu ikaz eder, ellerini birbirin­ den ayırm asını sağlarlardı.

Günümüz A nadolu düğünlerinde yaşanan b ir çok m otif eski Türk kül- türü’nün izlerini taşımaktadır.

Aslında evlilikle ilgili törenlere şa­ m an ve baksılarm katılması yok dene­ cek kadar azdır, denilmektedir. Kız k a ­ çırm a ile evlenme âdeti m uhafaza edi­ len Yakut boylarında kız kaçırm aya g i­ decek olan gençler, şaman tarafından b ir âyin yapıldıktan sonra y o la çıkar­ lardı. Bu tören şöyle y a p ılır d ı:

Kız kaçırm aya gidecek gençler bir araya toplanır ve atlarını h azır halde bulundururlardı. Şaman, direklere b a ğ ­ lı atların yanm a kım ız dolu b ir tulum­ la gelir ve bundan b ir avuç kım ız ala­ rak atların çevresine saçardı. Kırk k ö­ tü ruhun isimlerini söyleyerek bunlara karşı gençleri korum ası için «ıtık» de­ nilen tanrılarına yalvarırlardı. Â yinden sonra gençler a tlan n a binip kaçırıla­ cak kızın kabilesine doğru y ol alırlar­ dı. Y akut Türklerinin bu âdetlerini çok eski devirlerde, savaş ve baskınla kız kaçırm a devrinin hatıralarına b a ğla ­ m ak mümkündür.

Bunun dışındaki Türk boylarında gerçek anlam ıyla baskın yapılarak «kız kaçırm a» seyrek olaylardandır. Eski devirlerin bu âdeti ancak düğünlerde görülen bazı âdetlerde izini sürdür­ mektedir.

A ltaylılarda kız kaçırm a kızın rı­ zasıyla, hatta b a b a v e annesinin tasvi­ biyle olurdu. Kız, evliliğe rızası oldu­ ğunu belirtm ek için yüzük veya m en­ dil ben zeri b ir şey verm ekteydi ki, bu günüm üzdeki anlam ıyla nişan yüzüğü

olarak kabul edilirdi.

K ız kaçırıldıktan son ra damadın arkadaşları çalı çırpıdan b ir otağ y a ­ parlardı. Bu otağın kapısı olmazdı. Ge­ lin ile güvey bu otağa ü ç gün kapanır­ lardı. Bunlar ateşlerini çakm ak taşıy­ la kendileri yakardı. Dışardan ateş ve kibrit verilm ezdi.

Kırgız - Kazaklarda düğün âdetle­ rinde görülen Şakanizm gelenekleri, gelinin kayın babasının evinde yanan ocaktaki ateşe yağ atıp secd etmesi şeklinde devam etmektedir. Başkurtlar- da ise bu âdet hocalar tarafından k a l­ dırılmıştır. Başkurtlarda gelinler ka- ym baban m içtiği pınar, ırm ak ve göl sularına güm üş paralar saçı yaparak «selam» verirlerdi. Bu tören bir ihtiyar kadının rehberliği altında yapılırdı. Bu­ na «su gösterm e» töreni denilirdi.

Şamamst ve Müslüman Türklerin evlenm e törenlerinde m üşterek olan Şa­ m anizm unsuru, gelinin geldiği gün b a ­ şına saçı saçmaktır. Bu saçı, yukarıda belirttiğim iz gibi her devirde toplulu­ ğun sahibi bulunduğu en önemli m ah ­ sullerden m eydana gelir. A vcılık d e v ­ rinde avın kam, yağı ve eti; çobanlık devrinde süt, kım ız ve hayvanların y a ­ ğı ve eti; çiftçilik devrinde darı, b u ğ ­ day gibi m uhtelif m addeler ile m eyve­ le r saçı olarak kullanılmıştır.

Saçı, yaban cı soya mensup olan bir kızı, kocasının ataları ve koruyucu ruhları tarafından kabul edilmesi için yapılan kurban ayinini b ir kalıtsızdır.

Gelinler için birçok şey tabu sayı­ lır. K ocasının ve onun soyuna mensup erkeklerin adını söylemek, büyük b a ­ ba çadırının ocağından yukarıya g e ç ­ mek, m uayyen bir zaman içinde kayın b a b a ve kayın biraderleriyle, hatta ih ­ tiyar kadınlarla konuşm ak yasak sayıl­ maktadır. Bu âdetlerin kaynağı nasıl açıklanırsa açıksansm, m uhakkak ki çok eski şaman-ı inançlarla ilgilidir.

A yrıca Köprülü, edebiyat târihin­ de şam an düğünlerinde çok rastlanan ‘ç ö k -k a lk ’ m otifinden bahseder. Ç ö k - Kalk, gelini b a b a evinden alan düğün alayının oğlan evine gelirken yaptık ­

(3)

ları harekettir. Bu hareket şöyle cere­ yan e d e r : Gelin kızı evinden alan topluluk önde şaman, şamanın hemen arkasında kopuzcular ve davul benzeri çalgıcılar olm ak üzere yürüm ektedir. Bu arada şaman, kopuz eşliğinde gelin ve dam adın mutluluğu için koşuklar okumaktadır. Koşukların asıl dörtlük­ leri söylenirken yürünmekte ve düğün alayı d a söylenen bu besteli manzum e­ lere iştirak etmektedirler. Nakarat k ı­ sım larında ise; Şaman topluluğuna d ö ­ nerek ‘çök ’ demekte, topluluk topluca bu emre uym akta ve türkünün nakara­ tını ayakları üzerinde çöm elm iş bir şe­ kilde dinlemektedirler. Nakaratın biti­ minden hem en sonra şaman süratle ayağa kalkmakta ve bu arada düğün alayına kalk emrini vermektedir, Bu emre anında tepki gösteren topluluk sert bir şekilde ayağa kalkmakta, bu arada davul ve diğer çalgılar çok gü­ rültülü sesler çıkarm aktadır. Bunun, yeni evlilere zararı dokunabilecek, on­ ların m utluluğunu bozabilecek kötü ruhların korkutularak gelin ve dam a­ dın bulunduğu yerden uzaklaştırılm a­ sı amacını taşıdığı sanılmaktadır.

A yn ı m otife ben, K on ya’nın ova köylerinden G öçü K öyü ’nde rastladım. 1973 yılında katıldığım b ir düğünde ‘ç ö k -k a lk ’ m otifini yaşadım . A m a o günlerde b ir lise öğrencisinin değil m o­ tifleri, şamanizmi, hatta düğünün sos­ y a l hayattaki önemini bile takdir et­ m esi v eya böyle b ir düşünce içinde bu ­ lunması uzak bir ihtimaldir. Yıllar son­ r a K öprülü’yü okurken hem en o gün­ le r ve g ö çü ’de katıldığım o düğünde yaşanan ‘çök - kalk’ m otifi b ir sinema şeridi gib i hatıralarım da canlandı, göz­ lerim in önüne geldi. K öprülü’nün şa- m anızden verdiği örnekle, benim için ­ de bulunduğum ve yakından temaşa imkanı bulduğum motif, hareket olarak aynıydı. Yâni, saz, ud, davul, zu m a eşliğinde söylenen türkünün (bu ge­ nellikle K onya türküsü olm aktadır.) asıl dörtlüklerinde yürünmekte, naka­

rat bölüm ünde ‘çö k ’ kom utuyla ayak­ lar üzerine oturulmakta, bu arada da, vul susmaktadır. Nakaratın tibim iyle ‘zam an başı’ ve orada şamanî fon ksi­ yon a sahip olan kişi hızla ayağa kalk ­ m akta ve bu arada ‘kalk’ diye b a ğ ır­ maktadır. Bu kom u ta uyan dü ğün ala­ yı top lu ca kalkmaktadır. Bu kalkış anında davul z u m a çalmakta; birçok kişi tarafından silah atışı yapılm akta­ dır. A y n ı olayın ay tutulm asında da yaşadığını gözönüne getirirsek, şama- nizm le bağlantı kurmak daha kolay olur sanırım.

Y alnız burada, düğün alayı gelin götürm em ekte, Zam ak’tan dü ğün evine yem ek için gitmektedir. B irçok Türk düğününde ollayan veya değişik b i­ çim lerde görülen ‘zamak’ , k ın a g e ce ­ sinde ve kız evinin ‘km a’sm a karşılık oğlan evi tarafından yapılmaktadır. K ı­ nada kişiler kadın, zamakta erkektir. Her ikisinde de eğlence sözkonusudur. Kına gecesi gelinlik kıza kına erm e­ siyle son a erm esine rağmen, dam adın gönlünü hoş etm ek ve evlilik h eyeca­ nına ortak olm ak am acıyla yapılan za­ m ak ise sabaha k adar devam etm ek­ tedir. Sabaha kadar içki içen, saz, cura, ud eşliğinde oynayan eğlenenen za- makçılar, sabah güneşin üç adam boyu yükselm esiyle birlikte kapalı b ir ça r­ dak, ağıl, garaj vey a büyük b ir anba- rın tefşiriyle m eydana gelm iş olan za­ mak dam ını terketmekte ve ‘çö k - kalk’ yaparak düğün evine doğru yürüm ek­ tedir. Bu yürüyüşte yaşlan 15-40 ara­ sında değişen bütün ‘delikanlılar’ yer alabilmektedir. Zam akçılann sabahın erken saatlerinde y o la çıkm aları, biraz da, düğün sofrasında kendilerini b ek ­ leyen özel düğün çorbası, kızarm ış ku­ zu eti, k ol ekşili bam ya, pilav, zerde ve h oşaf içindir.

G örüldüğü gib i Orta-Asya şaman kültüründen izler taşıyan düğünler, günüm üzde de sosyal hayatın ve kül­ türünün içindeki önemini korum akta, sosyal dayanışm ayı sağlam anın yanı

(4)

sıra şiirin, romanın, hikâyenin, tiyat­ ronun, operanın, sinemanın işlediği önemli konulardan olma özelliğini de devam ettirmektedir.

1. Abdulkadir Erdoğan, «Konya’da Dü­ ğünler». 10 Haziran 1937, s. 617-626.

2. Abdulkadir İNAN, Tarihte ve Bu­ gün Şamanizm, 3. Baskı, İstanbul

1986, 240 S.

3. Abdulkadir İNAN, Makaleler ve İn­ celemeler, Ankara 1987, 720 s. 4. Hamit Zübeyr KOŞAY, Makaleler

ve İncelemeler, Ankara 1974, 388 s.

5. M. Fuad KÖPRÜLÜ, Türk Edebiya­ tı Tarihi (2. Baskı), İstanbul 1980, 440 s.

6. Bahaeddin ÖGEL, «Türklerde Kalın ve Başlık», II. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi Bildirileri, Ankara 1982, S. 383-396.

7. Sedat Veyis ÖRNEK, Türk Halkbi­ limi, Ankara 1977.

8. Türk Dil Kurumu, Yeni Tarama Sözlüğü, Ankara 1983, 478 s. 9. Ali YAKICI, Turkish Customs and

Traditıons, Ankara 1988, 48 s.

Referanslar

Benzer Belgeler

doğrultusuda yaptığı çalışmalar sonucunda Türkiye’ye kazandırdığı kurumlarla, yazdığı eserlerle, ismen davet edilerek katıldığı uluslararası kongrelere

Araştırmada, medya okuryazarlığı konusunda daha duyarlı olması beklenen -ileride med- yanın içinde ya da yanında olacak bir meslek ile hayata atılacak olan- ve

Yapılan analizler sonucunda; deney grubu çocuklarının sosyal duygusal uyumunun sosyal yetkinlik ve anksiyete-içe dönüklük alt boyutlarında psikoeğitim programı

From the physics phenomena down to interpretation o f the results, there is a strongly connected chain o f links including detector development, design o f front- end (FE) and

Amma ne hazindir ki sol, vatan hâinlerini bile büyük şâir; hırsızı, iti-uğursuzu sa­ natkâr diye ortaya sürürken, şöhretlerini her dem taze tutabilmek ve

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha

Sonuç olarak; hava kurusu özgül ağırlık, denge rutubet miktarı ve radyal yöndeki daralma ve genişleme oranları buharlama yapılmış örneklerde

Burada sunulan çalışmada JICA çalışmasından farklı olarak, hem birden fazla hasar fonksiyonunun içerisine yerleştirilebileceği bir mantık ağacı yaklaşımı