• Sonuç bulunamadı

YABANCI UYRUKLU ÖĞRENCİLERİN EĞİTİM SİSTEMİNE UYUMUNDA KARŞILAŞILAN SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "YABANCI UYRUKLU ÖĞRENCİLERİN EĞİTİM SİSTEMİNE UYUMUNDA KARŞILAŞILAN SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ"

Copied!
150
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KASTAMONU ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

EĞİTİM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

YABANCI UYRUKLU ÖĞRENCİLERİN

EĞİTİM SİSTEMİNE UYUMUNDA

KARŞILAŞILAN SORUNLAR VE ÇÖZÜM

ÖNERİLERİ

(YÜKSEK LİSANS TEZİ)

HASAN SARIAHMETOĞLU

DANIŞMAN

Doç. Dr. S. Tunay KAMER

(2)

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

EĞİTİM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

EĞİTİM YÖNETİMİ, TEFTİŞİ, PLANLAMASI VE

EKONOMİSİ BİLİM DALI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

YABANCI UYRUKLU ÖĞRENCİLERİN EĞİTİM

SİSTEMİNE UYUMUNDA KARŞILAŞILAN SORUNLAR

VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Hasan SARIAHMETOĞLU

Jüri Başkanı Prof. Dr. Dursun DİLEK Sinop Üniversitesi

Jüri Üyesi Doç. Dr. S. Tunay KAMER (Danışman) Kastamonu Üniversitesi

Jüri Üyesi Dr. Öğr. Üyesi Ramazan ALABAŞ Kastamonu Üniversitesi

(3)
(4)
(5)

ÖZET Yüksek Lisans Tezi

YABANCI UYRUKLU ÖĞRENCİLERİN EĞİTİM SİSTEMİNE UYUMUNDA KARŞILAŞILAN SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Hasan SARIAHMETOĞLU Kastamonu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı Danışman: Doç. Dr. S. Tunay KAMER

Bu çalışmanın amacı; Kastamonu ilinde ortaokullarda öğrenim gören yabancı uyruklu öğrencilerin eğitim sistemine uyumunda öğrencilerin, öğretmenlerin ve okul yöneticilerinin karşılaştıkları sorunları tespit etmek ve bu konuyla ilgili çözüm önerileri sunmaktır. Bunun için Kastamonu’daki okul yöneticilerinin, öğretmenlerin ve öğrencilerin görüşlerine başvurulmuştur. Bu çalışma, betimsel araştırma modelinde nitel bir araştırmadır. Durum çalışması desenine göre yürütülen bu araştırmanın verileri yarı yapılandırılmış görüşme formları ile toplanmıştır. Veriler, 2017-2018 eğitim öğretim yılında Kastamonu ilinde 4 ortaokulda öğrenim gören 20 yabancı uyruklu öğrenci, yine bu okullarda görev yapan 8 öğretmen ve 8 okul yöneticisiyle yapılan görüşmelerden elde edilmiştir. Ses kaydına alınan görüşmelerden elde edilen verilerin çözümlenmesinde betimsel analiz yöntemi kullanılmıştır.

Araştırma sonucunda; yabancı uyruklu öğrencilerin Türkçe bilmemeleri hem öğrencilerin hem de öğretmen ve yöneticilerin karşılaştığı en önemli sorun olarak ortaya çıkmıştır. Bu sebeple öğrencilerin akademik anlamda başarısız oldukları ve ilk zamanlarda arkadaşları tarafından dışlandıkları okul yöneticileri ve öğretmenler tarafından ifade edilmiştir. Okullarda yabancı uyruklu öğrenci sayısının artmasıyla beraber çeteleşme ve şiddet olaylarının da arttığı belirtilmiştir. Bu öğrencilerde devamsızlık ve okul terkinin yüksek olduğu ve yabancı uyruklu öğrenci ailelerinin maddi sorunlar yaşadığı dile getirilen diğer sorunlar olmuştur. Yabancı uyruklu öğrencilerin sağlık kontrolünden geçirilmemesi ve aşılarının yapılmaması da sorunlar arasında gösterilmiştir. Denklik işlemleri yapılırken yaşlarından daha düşük sınıflara verilmesinin sorunlara yol açtığı ortaya çıkmıştır. Yabancı uyruklu öğrencilerin bazı okullarda yığılması sorunların çoğalmasına ve yeni sorunların ortaya çıkmasına sebep olduğu okul yöneticileri ve öğretmenler tarafından ifade edilmiştir.

Anahtar kelimeler: Göç, eğitim, yabancı, uyruk, yabancı uyruklu öğrenci 2019, 136 sayfa

(6)

ABSTRACT MSc. Thesis

PROBLEMS AND SOLUTIONS IN THE ADAPTATION OF FOREIGN STUDENTS TO THE EDUCATION SYSTEM

Hasan SARIAHMETOĞLU Kastamonu University Institute of Social Sciences Department of Educational Sciences Supervisor: Assoc. Prof. Dr. S. Tunay KAMER

The aim of this study is to determine the problems faced by students, teachers and school administrators in the adaptation of the foreign students studying in secondary schools in Kastamonu province to the education system and to identify solution proposals related to these problems. For this purpose, school administrators, teachers and students in Kastamonu were consulted. This study is a qualitative research in the descriptive research model. Face-to-face interview method was used through Multiple Holistic Case Study. The data were obtained from the interviews with 20 foreign students studying in 4 secondary schools also eight teachers and eight administrators in Kastamonu province in 2017-2018 academic year. Interviews were conducted through semi-structured interview form prepared by the researcher. Descriptive analysis method was used to analyze the data obtained from the audio recorded interviews.

According to the research results, it became evident that foreign students’ poor command of Turkish is the most important problem encountered by both students, teachers and the principals. For this reason, these students fail academically and are initially excluded by their friends. With the increase in the number of foreign students in schools, the incidence of violence and gang involvement increases among students. It was found that the absenteeism rate and dropout rate of these students are high and the families of these students are in financial difficulties. It was indicated that the issue of foreign students who didn’t undergo a medical examination and vaccinations are also among other problems. It was observed that the enrollment of foreign students in the underage ranking classes during the equivalence procedures caused some problems, too. The mass of foreign students in some particular schools has increased the problems and caused new ones.

Keywords: Immigration, education, foreign, nationality, foreign students. 2019, 136 pages

(7)

ÖNSÖZ

Tarihin her döneminde değişik sebeplere bağlı olarak göçler yaşanmıştır. Bugün de yaşanmaya devam etmektedir. Türkiye bulunduğu coğrafya itibariyle ve çevresinde meydana gelen olaylar sebebiyle göç hadiselerinden en fazla etkilenen ülkeler arasındadır. Son yıllarda Arap Baharı adı verilen ve Arap coğrafyasında savaş ve istikrarsızlık yaşanmasına sebep olan olaylar dolayısıyla çok sayıda insan yaşadığı yerleri terk etmiştir. Ülkemiz de bu göç olaylarından etkilenmiş, milyonlarla ifade edilen insan ülkemize göç etmiştir. Göç edenler içerisinde eğitim çağında olan birçok çocuk bulunmaktadır.

Eğitim bütün ülkelerin önem verdiği bir husustur. Yaşanan göçler neticesinde yabancı uyruklu öğrencilerin eğitimi de son yıllarda üzerinde en çok durulan konulardan biridir. Bu bağlamda yabancı uyruklu öğrencilerin eğitiminde karşılaşılan güçlüklerin ortaya çıkarılması ve çözüm önerilerinin araştırılması tez konusu olarak belirlenmiştir.

Bu çalışmam sırasında bana destek olan başta tez danışmanım Doç. Dr. S. Tunay KAMER’e, yine bu çalışma sürecinde desteklerini esirgemeyen Dr. Öğr. Üyesi Ramazan ALABAŞ’a teşekkürlerimi sunuyorum.

Ayrıca beni yüksek lisans eğitimine teşviklerinden dolayı Kastamonu Üniversitesi Eğitim Bilimleri bölüm başkanı Prof. Dr. Ergün RECEPOĞLU’na ve ders aldığım, bilgi ve tecrübesinden yararlandığım diğer bölüm hocalarına; veri toplama sürecinde yardımcı olan Kastamonu İl Milli Eğitim Müdürlüğü yöneticilerine; araştırmayı yaptığım okullardaki yönetici, öğretmen ve öğrencilere; yüksek lisans derslerim süresince ve tezimi hazırladığım süre boyunca beni motive eden ve desteğini esirgemeyen değerli eşime ve çocuklarıma gönülden teşekkür ederim.

Hasan SARIAHMETOĞLU Kastamonu, Haziran, 2019

(8)

İÇİNDEKİLER Sayfa TEZ ONAYI……...……….……….…………...ii TAAHHÜTNAME……...……… iii ÖZET……….... ... ………….iv ABSTRACT …….. ... v ÖNSÖZ………...vi İÇİNDEKİLER ... vii TABLOLAR DİZİNİ ... xiii 1. GİRİŞ…….. ... 1 1.1. Problem Durumu ... 1 1.2. Araştırmanın Amacı ... 5 1.3. Alt Problemler ... 6 1.4. Araştırmanın önemi ... 7 1.5. Sayıltılar ... 8 1.6. Sınırlılıklar ... 8 1.7. Tanımlar ... 8 2. KURAMSAL ÇERÇEVE ... 10 2.1. Göç Kavramı ... 10 2.1.1. Göçün Nedenleri ... 13 2.1.2. Göç Çeşitleri ... 15 2.1.3. Göçün Etki Boyutu ... 16 2.1.4. Göç ve Kültürel Etkileşim ... 19 2.1.5. Göç ve Eğitim ... 20 2.2. Türkiye’de Göç Olgusu ... 22

2.2.1. Türkiye’de Göçle İlgili Mevzuat ... 27

(9)

2.3. Yapılan Çalışmalar ... 31

3. YÖNTEM . ... 37

3.1. Araştırmanın Modeli ... 37

3.2. Araştırma Grubu ... 37

3.3. Veri Toplama Araçları ... 43

3.4. Verilerin Toplanması ... 45

3.5. Verilerin Analizi ve Yorumlanması ... 46

3.6 Geçerlilik ve Güvenirlik………..47

4. ARAŞTIRMA BULGULARI ... 49

4.1. Yabancı Uyruklu Öğrencilerin Eğitim Sistemine Uyumunda Karşılaşılan Sorunlara İlişkin Öğrenci Görüşleri ... 49

4.1.1. Okula İlk Kayıt Sırasında Yaşadıkları Sorunlarla İlgili Öğrenci Görüşleri ... 50

4.1.2. Sosyal ve Sportif Faaliyetlere Katılımda Yaşadıkları Sorunlarla İlgili Öğrenci Görüşleri ... 52

4.1.3. Türkçe Öğrenme konusunda Yaşanılan Sorunlarla İlgili Öğrenci Görüşleri ... 53

4.1.4. Türk arkadaşlarıyla İlişki ve İletişiminde Yaşadıkları Sorunlarla İlgili Öğrenci Görüşleri ... 55

4.1.4.1. Okul içinde Türk arkadaşlarıyla yaşadığı sorunlarla ilgili öğrenci görüşleri ... 55

4.1.4.2. Okul dışında Türk arkadaşlarıyla yaşadığı sorunlarla ilgili öğrenci görüşleri ... 56

4.1.5. Öğretmenler ve Okul Yöneticileriyle İlişki ve İletişiminde Yaşadıkları Sorunlarla İlgili Öğrenci Görüşleri ... 57

4.1.6. Akademik Başarı Konusunda Karşılaştığı Sorunlarla İlgili Öğrenci Görüşleri ... 58

(10)

4.1.6.1. Ders başarısı ile ilgili karşılaştığı sorunlara ilişkin öğrenci

görüşleri…….. ... 58

4.1.6.2. Ailesinin eğitimine desteğiyle ilgili karşılaştığı sorunlara ilişkin öğrenci görüşleri ... 61

4.1.7. Ayrımcılık Konusunda Yaşadıkları Sorunlarla İlgili Öğrenci

Görüşleri ... 62 4.1.7.1. Okullarda yaşadıkları ayrımcılıkla ilgili sorunlara ilişkin öğrenci görüşleri ... 62

4.1.7.2. Okullarda Türk öğrencilerle beraber eğitim görmeyle ilgili öğrenci görüşleri ... 63

4.1.8. Okul Masraflarını Karşılamada Yaşadıkları Sorunlarla İlgili Öğrenci Görüşleri ... 64

4.1.9. Gelecekle İlgili Hedefler konusundaki Öğrenci Görüşleri ... 66 4.2. Yabancı Uyruklu Öğrencilerin Eğitim Sistemine Uyumunda Karşılaşılan Sorunlara İlişkin Öğretmen Görüşleri ... 68

4.2.1. Eğitim Öğretim Sürecinde Yaşanan Sorunlarla İlgili Öğretmen

Görüşleri ... 69 4.2.2. Yabancı Uyruklu Öğrencilerle İletişim Konusunda Yaşanan Sorunlarla İlgili Öğretmen Görüşleri ... 70

4.2.2.1. Yabancı uyruklu öğrencilerin dil konusunda yaşadığı sorunlarla ilgili öğretmen görüşleri ... 71

4.2.2.2. Yabancı uyruklu öğrencilerin isteklerini ve sorularını iletmekle ilgili karşılaştıkları sorunlara ilişkin öğretmen görüşleri ... 73

4.2.3. Yabancı Uyruklu Öğrencilerin Akademik Başarıları Konusunda Yaşanan Sorunlarla İlgili Öğretmen Görüşleri ... 74

4.2.3.1. Yabancı uyruklu öğrencilerin akademik başarısında karşılaşılan sorunlara ilişkin öğretmen görüşleri ... 74

(11)

4.2.3.2. Yabancı uyruklu öğrencilerin eğitimine ailelerinin desteğiyle ilgili karşılaşılan sorunlara ilişkin öğretmen görüşleri ... 76

4.2.4. Yabancı Uyruklu Öğrencilere Karşı Olumlu ve Olumsuz Tepkiler Konusunda Yaşanan Sorunlarla İlgili Öğretmen Görüşleri…. ... 77

4.2.4.1. Yabancı uyruklu öğrencilerin Türk arkadaşları tarafından kabullenilmesi konusunda yaşanılan sorunlara ilişkin öğretmen görüşleri.. ... 77

4.2.4.2. Yabancı uyruklu öğrencilerin okulda Türk öğrencilerle beraber eğitim görmesi konusunda yaşanılan sorunlarla ilgili öğretmen görüşleri ... 79

4.2.5. Yabancı Uyruklu Öğrencilerin Karşılaştığı Maddi Sorunlar Konusunda Öğretmen Görüşleri ... 80

4.2.6. Motivasyon ve Hizmet İçi Eğitim ihtiyacıyla ilgili Karşılaşılan sorunlar Konusundaki Öğretmen Görüşleri ... 82

4.2.6.1. Öğretmenlerin hizmet içi eğitim ihtiyaçlarıyla ilgili sorunlarına

ilişkin öğretmen görüşleri ... 82

4.2.6.2. Motivasyon sorunlarıyla ilgili öğretmen görüşleri ... 83 4.2.7. Yabancı Uyruklu Öğrencilerle İlgili Sorunların Çözümü Konusunda Öğretmen Görüşleri ... 85

4.3. Yabancı Uyruklu Öğrencilerin Eğitim Sistemine Uyumunda Karşılaşılan Sorunlara İlişkin Yönetici Görüşleri ... 87

4.3.1. Yabancı Uyruklu Öğrencilerin Okula Kayıtları Sırasında Yaşanan Sorunlarla İlgili Yönetici Görüşleri ... 88

4.3.2.Yabancı Uyruklu Öğrencilerin Okul Kurallarına ve Düzenine

Uyumunda Karşılaşılan Sorunlarla İlgili Yönetici Görüşleri ... 89 4.3.2.1. Okul kültürü ve kurallarına uyumda karşılaşılan sorunlarla ilgili

(12)

4.3.2.2.Yabancı uyruklu öğrencilerde yaşanan devamsızlık ve okul terki

sorunuyla ilgili yönetici görüşleri ... 91

4.3.2.3. Yabancı uyruklu öğrencilerin okul kıyafetine uyma konusunda yaşanılan sorunlarla ilgili yönetici görüşleri ... 93

4.3.2.4. Yabancı uyruklu öğrencilerin kendi aralarında etnik gruplaşmalar oluşturması konusunda yaşanılan sorunlarla ilgili yönetici görüşleri ... 94

4.3.3. Yabancı Uyruklu Öğrencilerin Sosyal ve Sportif Faaliyetlere Katılımında Yaşanan Sorunlarla İlgili Yönetici Görüşleri... 96

4.3.4. Yabancı Uyruklu Öğrencilerle İletişimde Yaşanan Sorunlar Konusunda Yönetici Görüşleri ... 97

4.3.5. Yabancı Uyruklu Öğrenci Ailelerinin Eğitim Sürecine Desteğiyle İlgili Yaşanan Sorunlar Konusunda Yönetici Görüşleri………..98

4.3.6. Yabancı Uyruklu Öğrencilere Karşı Olumlu veya Olumsuz Tepkilerle İlgili Yaşanan Sorunlar Konusunda Yönetici Görüşleri ... 100

4.3.7. Yabancı Uyruklu Öğrencilerin ve Ailelerinin Karşılaştığı Maddi Sorunlar Konusunda Yönetici Görüşleri ... 102

4.3.8. Okul Yöneticilerinin Hizmet İçi Eğitim İhtiyacı ve Motivasyonu Konusunda Yaşanan Sorunlarla İlgili Yönetici Görüşleri ... 103

4.3.8.1. Hizmet içi eğitim ihtiyaçlarıyla ilgili yönetici görüşleri ... 103

4.3.8.2. Motivasyon sorunlarıyla İlgili yönetici görüşleri ... 104

4.3.9. Yabancı Uyruklu Öğrencilerle İlgili Yaşanan Sorunların Çözümüne Yönelik Okul Yöneticilerinin Görüşleri ... 106

5. TARTIŞMA VE SONUÇ ... 108

5.1. Öğrencilerle Yapılan Görüşmeler ... 108

5.2. Öğretmenlerle Yapılan Görüşmeler ... 111

(13)

6. ÖNERİLER………...121

KAYNAKLAR ... 124

EKLER.……. ... 130

EK 1. Araştırma İzni Onay Yazısı ... 131

EK 2. Yönetici Görüşme Formu ... 132

EK 3. Öğretmen Görüşme Formu ... 133

EK 4. Öğrenci Görüşme Formu ... 134

EK 5. Kastamonu İl Merkezinde Resmi Okullarda Öğrenim Gören Yabancı Uyruklu Öğrenci Sayıları Onay Yazısı ... 135

(14)

TABLOLAR DİZİNİ

Sayfa Tablo 3.1. Kastamonu il merkezindeki yabancı uyruklu öğrenci sayıları….… 39 Tablo 3.2. Öğrencilerin kişisel özelliklerine ilişkin bilgiler ……… 40 Tablo 3.3. Öğretmenlerin kişisel özelliklerine ilişkin bilgiler ………. 42 Tablo 3.4. Okul yöneticilerinin kişisel özelliklerine ilişkin bilgiler ……… 43 Tablo 3.5. Görüşmelerin ses kayıt süreleri ve word metin sayfa sayıları……... 46 Tablo 4.1. Öğrencilerin kişisel bilgilerine ait bulgular……… 49 Tablo 4.2 . Öğretmenlerin kişisel bilgilerine ait bulgular………. 68 Tablo 4.3. Yöneticilerin kişisel bilgilerine ait bulgular……… 87

(15)

I. BÖLÜM

GİRİŞ

Bu bölümde, araştırmaya ilişkin problem durumu, araştırmanın amacı, alt problemler, araştırmanın önemi, sayıltılar, sınırlılıklar ve tanımlar yer almaktadır.

1.1. Problem Durumu

Son yıllarda yaşanan iktidar kavgası, savaş ve şiddet sebebiyle birçok insanın yaşadığı yeri terk etmesi ve başka ülkelere gitmesi, göçle gelenlerin eğitimini ve topluma uyum sürecini önemli bir konu haline gelmiştir. Göç eden insanların önemli bir kısmının çocuklardan oluştuğu düşünülürse eğitimin önemi daha da artmaktadır.

Eğitim, insanın olgun, erdem sahibi, mükemmel bir varlık haline gelme/getirilme süreci olarak görülebilir. Buna göre eğitimin amacı insanı bulunduğu noktadan alıp iyi yönde gelişmesini sağlamaktır. Bugün yaşanan birçok insani ve toplumsal sorun eğitimle ilişkilendirilmektedir. Günümüzde eğitim, sosyalleşme süreçleriyle beraber anılmaktadır (Şişman, 2017). Yani eğitimin; bir bakıma insanı sosyalleştiren, içinde bulunduğu topluma hazırlayan işlevinin olduğu görülmektedir. Eğitim aynı zamanda hayat boyu devam eden bir süreçtir. Bu süreçteki olaylar hem eğitimi etkilemekte hem de eğitimden etkilenmektedir. Göçler de insan hayatında büyük etkileri olan önemli olaylardan biridir.

Coğrafi olarak yer değiştirme diyebileceğimiz göç ise yer değiştirmenin ötesinde birçok boyutu olan bir içeriğe de sahiptir. İnsanların yaşamlarını sürdürdükleri topraklardan, alıştıkları sosyal yapılarından, ekonomik imkânlarından ve toplumsal yaşamın daha nice unsurlarından kopartılarak ya da koparak yeni mekânlara yerleşmesi, yeni bir hayat kurması hem ayrıldıkları hem de yerleştikleri toplumlar üzerinde etkilere sebep olmaktadır (Toros, 2008).

(16)

Göç aslında sosyal bir yer değiştirme hareketi olmasına rağmen hayatın her yönünü etkileyen temel değişim araçlarından biri olmuştur. Toplumun sosyal, kültürel, ekonomik, politik yapısını etkileyen göç temelde iki kısımda incelenmektedir. Ülke sınırları içinde çeşitli merkezler arasında yer değiştirme hareketi ”iç göç” olarak tanımlanırken, toplulukların ülke sınırlarını aşarak farklı ülkelere göç etmelerine ise “dış göç” veya “uluslararası göç” denilmektedir (Sayın, Usanmaz ve Aslangiri, 2016).

Bölgeler arası ekonomik dengesizlikler, sosyal ve toplumsal olaylar, eğitim olanakları, güvenlik sorunları, doğal afetler gibi nedenlerle bir ülke içinde bölgeden bölgeye, ya da aynı bölgedeki farklı yerleşim bölgelerine yapılan göçler iç göçlerdir. Dış göçler ise bir ülkeden başka bir ülkeye yapılan göçlerdir (Selçuk, 2014).

Göç olarak tanımlanan insanoğlunun bu hareketi geçmişten günümüze devam etmektedir. Küreselleşmeyle beraber ekonomi ve finansmanın uluslararası bir hal alması ayrıca ulaşım ve iletişim teknolojilerinde meydana gelen gelişmeler insanların özellikle ülkeler arasındaki hareketliliğini yoğunlaştırmıştır. Günümüzde uluslararası göçün artması farklı kültürlerde yaşayan ve yetişen insanların yeni insanlarla tanışmasına, onlarla yaşamasına ve çalışmasına imkân sağlamıştır. Fakat uluslararası göçle farklı kültürlerden gelen insanların etkileşimi kültürel uyum sorunlarını beraberinde getirmiştir (Sayın ve diğerleri, 2016).

İnsanların doğdukları topraklardan ayrılıp yeni yerlere göç etmesinin birçok sebebi vardır. Göç sebeplerine bakacak olursak nüfus problemleri, ekonomik problemler, çevre şartlarındaki bozulmalar, eğitim şartlarındaki yetersizlikler, siyasi problemler ve savaşlar olarak sıralayabiliriz. Bu sebeplerden en etkili olanının ekonomik ve siyasi problemler olduğu; bunun yanında gelir dağılımındaki dengesizlikler, işsizlik ve yoksulluk gibi ekonomik sebeplerle çok sayıda kişinin yaşadığı yeri terk ettikleri görülmektedir. Çevre şartlarındaki bozulmalar, iklim değişmeleri, erozyon, su baskınları, deprem ve volkanik patlamalar gibi doğal olaylar, insanların göç etmelerinin en önemli sebepleri arasındadır (Kaştan, 2015).

Dünya Göç Raporunda (2018) ifade edildiğine göre; genel olarak, uluslararası göçmen sayısı son 45 yılda ciddi olarak artmıştır. 2015 yılında doğduğu ülkeden

(17)

başka bir ülkede yaşayan 244 milyon insan bulunmaktadır. Bu sayı; 1990'daki göçmen sayısından neredeyse 100 milyon, 1970’teki göçmen sayısından ise 160 milyon daha fazladır. Yine aynı raporda uluslararası göçmen nüfusunun da arttığı ve 2016 yılı sonunda Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) tarafından kayıt altına alınan mülteci sayısının 22,5 milyona yer almaktadır.

Göç konusu sadece göç alan devletlerde değil, küreselleşmenin hissedildiği veya yoğun olarak yaşandığı tüm coğrafyalarda gündemin ilk sıralarında yer almakta, herkesi ve her yapıyı ilgilendirmektedir. Dünya genelinde hemen hemen her ülke göçten etkilenmiştir. Özellikle 20’nci yüzyılın ikinci yarısında toplu nüfus hareketleri yaşanmış, göçmen nüfusu son yarım yüzyılda hızlı bir artış göstermiştir. Nitekim Birleşmiş Milletler verilerine göre son 20 yıldaki hızıyla artmaya devam ederse, dünyadaki uluslararası göçmenlerin sayısının 2050’de 405 milyona ulaşacağı düşünülmektedir (Türkiye Göç Raporu, 2017).

Günümüzde göçün belirgin özelliği sadece gittikçe daha küresel bir hal alması değildir. Günümüzde ortaya çıkan göçlerin çoğunun isteğe bağlı değil zorunluluktan gerçekleştiği görülmektedir. Daha doğru bir ifadeyle artık göç, yerinden olmaya (edilmeye) karşılık gelmektedir. Göçün değişen tabiatı, zorla yerinden edilmeye tekabül etmiştir. Mültecilik, sığınmacılık, yerinden edilenler, vatansızların ortaya çıkışı bir tesadüf değildir ve tam da bu gerçekliğe işaret etmektedir. Göçe tarihsel, coğrafik ve toplumsal olarak aşina olan bir ülke olarak Türkiye, yasadışı göçten nasibini almaya başladığından beri büyük yüklerin altına girmiştir (Kara ve Korkut, 2010).

Türkiye, 1951 Tarihli Mültecilerin Hukuki Statüsüne ilişkin Cenevre Sözleşmesini, 29 Ağustos 1961 tarihinde 359 sayılı Kanunla Türkiye Büyük Millet Meclisinde onaylayarak kabul etmiştir. Türkiye, söz konusu sözleşmenin 42’nci maddesinde yer alan “Her devlet, imza, tasdik veya katılım esnasında sözleşmenin 1, 2, 4, 16, 33 ve 36-46 maddeleri haricindeki maddeler hakkında kısıtlayıcı kayıtlar beyan edebilir” hükmü çerçevesinde, içerisinde bulunduğu bölgeyi göz önünde bulundurarak, mülteciliğin belirlenmesi yönünden öngörülen seçme hakkını kullanarak (coğrafi kısıtlama ile) yalnızca Avrupa’dan Türkiye’ye gelerek iltica etmek isteyen

(18)

yabancıları sözleşme kapsamında mülteci olarak kabul edeceğini 359 sayılı Kanunla yayınladığı deklarasyonda belirmiştir. Türkiye, coğrafi kısıtlama seçeneğini uygulasa da Avrupa dışındaki dünyanın diğer bölgelerinden gelmekte olan ve 1967 Protokolündeki mültecilik tanımına uyan sığınmacılara da 1994 İltica Yönetmeliği ile üçüncü bir ülke tarafından mülteci olarak kabul edilinceye kadar makul bir süre Türkiye’de ikamet etmelerine izin vererek geçici sığınma hakkı tanımaktadır (Türkiye Ulusal Eylem Planı, 2005).

Türkiye doğu ile batı arasındaki göç yolları üzerinde bulunmaktadır. Türkiye’yi transit göç güzergâhı olarak kaçak göçmenlerden sonra en sık kullananlar mültecilerdir. Türkiye, küreselleşmenin ivme kazandığı 1980’lerin başından itibaren rağbet gören bir sığınma ülkesi olmaya başlamıştır. Ortadoğu ve komşu ülkelerin baskıcı rejimlerinden kaçanlar ilk mültecileri oluştururken, ülkeye gelen ilk kitlesel mülteci grubu ise 1979 İran Devrimi’nin ardından ülkelerinden ayrılanlardır (Kara ve Korkut, 2010).

Anadolu tarihinin son iki yüz yılında yaklaşık 6 milyona yakın göçmen, bugünkü Türkiye Cumhuriyeti sınırları içine göç etmiş, bu göçmenlerin yaklaşık yarısı devlet imkânlarıyla yerleştirilmişler ve bu kişilere iş imkânları sağlanmıştır. Diğer yarısı genelde daha önce gelen eş-dost ve akrabaların yakınına yerleşmişlerdir. Göçmenler Türkiye’de gerek iç politikada gerekse dış politikada yıllar yılı önemli gündem konusu olmuştur ve bu gündem 2011 yılında Suriye’de başlayan karışıklıklar neticesinde farklı bir boyut kazanmıştır. Suriye’deki çatışmalardan kaçarak komşu ülkelere sığınan kişilere uyguladığı açık kapı politikası sonucunda Türkiye, dünyada en fazla mülteci barındıran ülke konumuna ve sığınmacı krizinin baş aktörü haline gelmiştir (Şen ve Özkorul, 2016). Ülkemizde 2000’li yıllara kadar göç mevzusu, karşı karşıya kalınan göç olaylarının ve eğilimlerinin kontrol edilmesi temelinde şekillenmiştir. 2000’li yıllara gelindiğinde ise güvenlik ve insan hakları bağlamında güncel politikaların geliştirilmesi ihtiyacı doğmuştur (Şen ve Özkorul, 2016).

Göç sürecinden en fazla etkilenen ise şüphesiz çocuklar olmaktadır. Göç edenlerin belirli ve istikrarlı bir işe sahip olmamaları onların ekonomik açıdan sıkıntı ve sorunlar yaşamalarına neden olmaktadır. Bu durum çocukları da etkilemektedir.

(19)

Çocuklar zorunlu olarak küçük çaplı işler yaparak aile bütçesine destek sağlamaktadırlar. Çocukların çalışarak aile bütçesine katkı sağlaması onların temel sorumluluklarını yerine getirmelerini büyük ölçüde engellemektedir. Göç sonucunda aileler ilk zamanlarda kalabalık ortamlarda yaşamaktadırlar. Yakın akraba 2 veya 3 aile aynı konutta yaşayabilmektedir. Bu aynı mekânda 20-25 kişilik nüfusun bir arada yaşaması demektir ki böyle bir ortamda hiç bir ailesel fonksiyonun yerine getirilemeyeceği ortadadır (Kaştan, 2015). Bu durumdan en çok etkilenen yine çocuklar olmaktadır.

Eğitim göç eden ailelerin bir başka sorunudur. Göç eden aileler için eğitim öncelikli sorun olarak görülmemektedir. Yapılan araştırmalarda göç eden ailelerin hiçbiri çocukların eğitimini öncelikli sorun görmemektedir. Onlar için önemli olan ekonomik ihtiyaçlardır. Devlet güç koşullara rağmen eğitimi göçmen kamplarına taşımaktadır. Ancak eğitimden beklenen verim alınamamaktadır (Kaştan, 2015).

Sayın ve diğerlerine (2016) göre sığındıkları ülkede eğitime devam edebilen sığınmacı çocukların büyük bir çoğunluğu okullarda, maddi imkânsızlık, ayrımcılık, dil ve arkadaş edinememe gibi sorunlar yaşamaktadır. Bu durum sığınmacı çocukların sağlıklı bir eğitim sürecinden geçmelerini ve yeni kültüre adaptasyonlarını engellemektedir. Bunun sonucunda küçük yaşlarda mülteci çocuklarda dışlanma ve ait olamama duygusu hâkim olabilmektedir.

Bütün bu durumlardan hareketle araştırmanın problem cümlesini “Kastamonu ilinde ortaokul düzeyinde eğitim gören yabancı uyruklu öğrencilerin eğitim sistemine uyumunda karşılaşılan sorunlar ve çözüm önerilerine ilişkin öğrenci, öğretmen ve okul yöneticilerinin görüşleri nelerdir?” sorusu oluşturmaktadır.

1.2. Araştırmanın Amacı

Genelde ülkemizde özelde de Kastamonu’da yabancı uyruklu aile sayısı günden güne çoğalmaktadır. İlimizde bu ailelerin çocuklarının eğitimi, okullarımızda Türk öğrencilerle beraber yürütülmektedir. Yabancı uyruklu öğrencilerin özellikle yoğun olduğu okullarımızda bu durumdan kaynaklı çeşitli sorunların olması muhtemeldir.

(20)

Bu araştırmanın amacı yabancı uyruklu öğrencilerin eğitim sistemine uyumunda karşılaşılan sorunları ve önerileri öğrenci, öğretmen ve okul yöneticilerinin görüşlerine göre belirlemektir.

1.3. Alt Problemler

Araştırmanın amacına ulaşabilmek için aşağıdaki sorulara cevap aranmıştır. Yabancı uyruklu öğrencilerin;

1. Okula ilk kayıt sırasında yaşadıkları sorunlar nelerdir?

2. Sosyal ve sportif faaliyetlere katılımla ilgili yaşadıkları sorunlar nelerdir? 3. Türkçe öğrenmeyle ilgili yaşadıkları sorunlar nelerdir?

4. Arkadaşlarıyla ilişki ve iletişiminde yaşadıkları sorunlar nelerdir?

5. Öğretmenleri ve okul yöneticileriyle ilişki ve iletişiminde yaşadıkları sorunlar nelerdir?

6. Akademik başarıları ile ilgili karşılaştıkları sorunlar nelerdir? 7. Ayrımcılıkla ilgili yaşadıkları sorunlar nelerdir?

8. Okul masraflarını karşılamada yaşadıkları sorunlar nelerdir? 9. Gelecekle ilgili hedefler konusundaki düşünceleri nelerdir?

Öğretmenlerin;

1. Yabancı uyruklu öğrencilerin eğitim öğretim sürecinde yaşadığı sorunlarla ilgili görüşleri nelerdir?

2. Yabancı uyruklu öğrencilerle iletişim konusunda yaşadıkları sorunlar nelerdir?

3. Yabancı uyruklu öğrencilerin akademik başarısıyla ilgili yaşadıkları sorunlar nelerdir?

4. Yabancı uyruklu öğrencilere karşı olumlu veya olumsuz tepkilerle ilgili yaşadıkları sorunlar nelerdir?

5. Yabancı uyruklu öğrencilerin karşılaştığı maddi sorunlar hakkındaki görüşleri nelerdir?

(21)

6. Yabancı uyruklu öğrencilere eğitim verme konusunda hizmet içi eğitim ihtiyacı ve motivasyonla ilgili sorunları nelerdir?

7. Yabancı uyruklu öğrencilerle ilgili okulda yaşanan sorunların çözümüne yönelik önerileri nelerdir?

Yöneticilerin;

1. Yabancı uyruklu öğrencilerin okula kayıtları sırasında yaşadıkları sorunlar nelerdir?

2. Yabancı uyruklu öğrencilerin okul kurallarına ve düzenine uyumunda yaşadıkları sorunlar nelerdir?

3. Yabancı uyruklu öğrencilerin sosyal ve sportif faaliyetlere katılımında yaşadıkları sorunlar nelerdir?

4. Yabancı uyruklu öğrencilerle iletişim konusunda yaşadıkları sorunlar nelerdir?

5. Yabancı uyruklu öğrenci ailelerinin eğitim sürecine desteğiyle ilgili yaşadıkları sorunlar nelerdir?

6. Yabancı uyruklu öğrencilere karşı olumlu veya olumsuz tepkilerle ilgili yaşadıkları sorunlar nelerdir?

7. Yabancı uyruklu öğrencilerin karşılaştığı maddi sorunlar hakkındaki görüşleri nelerdir?

8. Yabancı uyruklu öğrencilere eğitim verme konusunda hizmet içi eğitim ihtiyacı ve motivasyonla ilgili sorunları nelerdir?

9. Yabancı uyruklu öğrencilerle ilgili okulda yaşanan sorunların çözümüne yönelik önerileri nelerdir?

1.4. Araştırmanın Önemi

Ülkemizin her yerine hızla yayılan ve sayıları sürekli artan yabancı uyruklu ailelerin çocuklarının eğitimi güncel bir sorun olarak varlığını devam ettirmektedir. Bu sorunların çözümü için geliştirilecek politikaların belirlenmesine kaynak olabilecek bilimsel çalışmaların yeterli olmadığı görülmektedir. Ayrıca ortaya çıkan sorunlar günden güne ve bölgeden bölgeye değişiklik göstermektedir. Yabancı uyruklu öğrencilerin eğitim gördüğü okullardaki okul yöneticileri, öğretmenler, öğrenciler,

(22)

veliler ve eğitimin paydaşı olan bütün çevreler bu durumdan etkilenmektedir. Yabancı uyruklu öğrencilerin ve bu öğrencilerin eğitim gördüğü okullardaki yönetici, öğretmen ve öğrencilerin karşılaştıkları sorunları ve çözüm önerilerini derinlemesine görüşmeler yoluyla belirlemek literatüre önemli katkılar sağlayacaktır. Ayrıca Kastamonu’da yabancı uyruklu öğrenciler hakkında yapılan derinlemesine bir araştırmanın olmaması da yaptığımız bu çalışmanın önemini artırmaktadır. Bu çalışma eğitimle ilgili yasal düzenlemeler yapacak makamlara ve bu alandaki uygulayıcılara da ışık tutacaktır.

1.5. Sayıltılar

Araştırma kapsamında geliştirilen görüşme formlarındaki sorular araştırmanın amacına yönelik bilgilerin elde edilmesinde yeterli niteliğe sahiptir.

Araştırma sırasında görüşme formlarında yer alan sorulara öğretmenler, öğrenciler ve okul yöneticileri tarafından samimi ve içten bir şekilde cevap verildiği varsayılmıştır.

1.6. Sınırlılıklar

Araştırma, Kastamonu ilinde ortaokul düzeyinde eğitim veren ve Milli Eğitim Bakanlığı Bilişim Sistemleri (MEBBİS) 2017 yılı Aralık ayı verilerine göre, bünyesinde kayıtlı yabancı uyruklu öğrencisi en fazla olan dört ortaokuldan ikişer yönetici, ikişer öğretmen, beşer yabancı uyruklu öğrencinin görüşleri ile sınırlıdır.

Araştırma, araştırmacı tarafından hazırlanan yarı yapılandırılmış görüşme formlarıyla elde edilen verilerle sınırlıdır.

1.7. Tanımlar

Göç: “Ekonomik, toplumsal veya siyasi sebeplerle bireyler ile toplulukların bir ülkeden başka bir ülkeye, bir yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine gitme işi, taşınma, hicret, muhaceret” olarak tanımlanmaktadır (TDK, 2019).

(23)

Mülteci: 1951 Cenevre Sözleşmesi’ne göre, kendi ülkesi dışında bulunan, ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi görüşü sebebiyle zulüm görmekten haklı nedenlerle korku duyan ve ülkesinin korumasından yararlanamayan ya da yararlanmak istemeyen veya zulüm korkusu nedeniyle oraya dönmek istemeyen kişidir (Göç Terimleri Sözlüğü, 2009).

Sığınmacı: İlgili ulusal ya da uluslararası belgeler çerçevesinde bir ülkeye mülteci olarak kabul edilmek isteyen ve mültecilik statüsüne ilişkin yaptıkları başvurunun sonucunu bekleyen kişilerdir (Göç Terimleri Sözlüğü, 2009).

Yabancı: Belirli bir devlet açısından o devletin uyruğunda olmayan kişidir (TDK, 2019).

Uyruk: Bir devlete vatandaşlık bağıyla bağlı olma durumu, tebaa. (TDK, 2019).

Yabancı uyruklu öğrenci: Türkiye’de Öğrenim Gören Yabancı Uyruklu Öğrencilere İlişkin Yönetmeliğin 3. maddesinde “Her derecedeki ve daldaki eğitim kurumlarında öğrenim gören veya Türkçe kurslarına katılan T.C uyruğunda bulunmayan kişi" şeklinde tanımlanmaktadır (Türkiye’de Öğrenim Gören Yabancı Uyruklu Öğrencilerle İlgili Yönetmelik, 1985)

(24)

II. BÖLÜM

KURAMSAL ÇERÇEVE

2.1. Göç Kavramı

İnsanlığın var olduğu tarihsel süreç boyunca göçlerin niteliğinde sürekli değişimler söz konusu olmuştur. İlk zamanlarda göç olayları daha çok coğrafi, savaş, kıtlık, açlık ve iklim koşulları gibi sebeplerden kaynaklanırken günümüzde bu nedenlerin yerini kültürel, siyasi, iktisadi, dini, eğitim sanayileşme gibi sebeplere bırakmıştır. Buradan hareketle toplumlar geçmişten günümüze göç olgusuyla karşı karşıya kalmış, bu durum konuyla ilgili araştırma yapan araştırmacıların da ilgisini çekmiştir. İnsanlığın bu serüvenini takip etmek isteyen araştırmacılar değişik göç tanımları yaparak bu süreci açıklamayı amaçlamışlardır (Akıncı, Nergiz ve Gedik, 2015). Zihinde çoğunlukla olumsuz etkiler uyandıran göç sorunu ile ilgili tanımları bilmek, konunun anlaşılması açısından önem taşımaktadır.

Selçuk (2014, s.3) göç kavramını; “insanların hayatlarını geçirmek üzere kalıcı veya geçici bir süre için bir coğrafyadan başka bir coğrafyaya yaptıkları yer değiştirme durumu” şeklinde coğrafi bir değişiklik olarak tarif etmektedir.

Kurt’a göre ise göç coğrafi anlamda değişikliğin yanında sosyo-kültürel olarak da bir değişikliği beraberinde getirmektedir. Kurt (2006, s.149) göçü; “bireylerin ya da toplulukların içinde yaşadıkları coğrafi mekân ve sosyo-kültürel çevreden ayrılarak başka bir coğrafi alana ve sosyokültürel çevreye girmesi” olarak tanımlamaktadır.

Dönmez Kara (2015, s.1) ise nedenlerini de eklediği tanımında göçü; “bireylerin, ailelerin, grupların ya da toplulukların doğal afetler, ekonomik zorluklar, toplumsal veya siyasal sebepler, zulüm, korku, güvenlik yoksunluğu, demografik değişimler gibi nedenlerle yaşadıkları yerlerden başka bir yere hareketleri” olarak ifade etmektedir.

(25)

Göçü sosyolojik açıdan ele alan Çakır’a (2011, s. 131) göre ise göç; “İnsan ve grubun çeşitli faktörler nedeniyle zaman ve mekânda yer değiştirmesi ile eyleme dönüşen, eylemin bitmesinden sonra da etkileri devam eden bir süreçler bütünü” olarak tanımlamıştır.

Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüğündeki tanımda göç; “Ekonomik, toplumsal veya siyasi sebeplerle bireyler ile toplulukların bir ülkeden başka bir ülkeye, bir yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine gitme işi, taşınma, hicret, muhaceret” olarak ifade edilmiştir (TDK, 2018).

Uluslararası Göç Örgütü’nün hazırladığı Göç Terimleri Sözlüğünde (2009) ise göç kavramı “Uluslararası bir sınırı geçerek veya bir devlet içinde yer değiştirmek. Süresi, yapısı ve nedeni ne olursa olsun insanların yer değiştirdiği nüfus hareketleri” şeklinde tanımlanmıştır.

En genel anlamda göç; çeşitli sebeplere bağlı olarak insanların bulunduğu yerden ayrılıp, geçici veya kalıcı bir süre, ülke içinde veya ülke dışında başka bir yere gitmesi olarak tarif edilebilir. Göçte temel unsur yer değiştirmedir.

Göç kavramının tanımlarına baktığımızda öncelikle belli bir nüfusun bir bölgeden başka bir yere olan hareketi akla gelmekle birlikte, göç coğrafi bir yer değiştirmeden çok daha kapsamlı ve köklü bir muhtevaya sahiptir. Sonuçları itibariyle sosyal, ekonomik, kültürel ve psikolojik birçok öğeyi içinde barındırır (Sağlam, 2006).

Göç öncelikle insan zihninde başlayan bir olgudur. Daha sonra eyleme dönüşür. Mekânda yer değiştirme, konaklama, yerleşme ve uyum aşamalarından geçerek bütünleşmeyle son bulan bir süreci ifade eder (Çakır, 2011). Bu süreçte insanların yaşamlarını sürdürdükleri topraklardan, alıştıkları sosyal yapılarından, ekonomik imkânlarından ve toplumsal yaşamın daha nice unsurlarından kopartılarak ya da koparak yeni mekânlara yerleşmesi, yeni bir hayat kurması hem ayrıldıkları hem de yerleştikleri toplumlar üzerinde etkili olmaktadır (Toros, 2008).

İnsanları göçe zorlayan ve itici faktörler olarak ifade edilen sebeplerin en önemlileri doğal ve toplumsal çevredir. Bu çevreler birey ya da grubun beklentilerini özellikle

(26)

de ekonomik ve kültürel ihtiyaçlarını karşılayamadığı zaman reddedilir ve böylece göç süreci başlamış olur. Bir yer değiştirme olarak ifade edilebilecek olan göç kentler ve bölgeler arasında yakın mesafeli iç göç biçiminde olabileceği gibi ülkeler ve kıtalar arasında uzun mesafeli dış göç biçimin de olabilir (Çakır, 2011).

Üzerinde birçok araştırma yapılan göç hareketleri zamanla boyutları genişleyen bir seyir izlemiş göçle ilgili çalışmalar da buna paralel olarak değişmiş ve gelişmiştir. Özellikle göçün uluslararası bir hal alması tek bir toplumun değil uluslararası toplumun sorunu haline gelmesine sebep olmuştur. Bu durum devletlerin politikalarını değiştirmesine ve yeni politikalar üretmesine öncülük etmiştir. Göçün nedenlerinin ve çeşitlerinin artması göç yönetimine ilişkin algı ve işbirliğini çalışma alanları içerisine dâhil etmiştir (Dönmez Kara, 2015).

Uluslararası göç sosyal, siyasal, ekonomik, hukuksal ve kültürel dinamikleri olan son derece değişken ve karmaşık bir alandır. Özellikle geride bıraktığımız son yarım yüzyılda meydana gelen göç hareketleri, hem nicel hem de nitel özellikleri açısından büyük bir dönüşüm süreci içine girmiştir. Bu dönüşümün altında yatan sebep birçok ülkenin uluslararası göç hareketleriyle karşı karşıya kalmasıdır (Ünal, 2014).

Birleşmiş Milletlerin açıkladığı Uluslararası Göç Raporuna (2013) göre dünya üzerindeki uluslararası göçmen sayısı her geçen yıl artmaktadır. 1910 yılında ülkeleri dışında yaşayan insan sayısı 33 milyon iken 1990 senesinde 154 milyon, 2000 yılında 175 milyon, 2010 yılında da 221 milyona ulaşmış, 2013 senesine gelindiğinde ise 232 milyon kişi yani dünya nüfusunun %3,2’si göçmen olarak yaşamaya başlamıştır. Boz’a (2016) göre uluslararası göçmen sayısının bu kadar artmasında içinde bulunduğumuz bilgi çağı ve küreselleşmenin önemi büyüktür. Dünya bilim ve teknolojideki gelişmelerle daha da küçülmüş, ülkelerin gelişmişlik seviyeleri yükselmiş, sınırlar kolay aşılır hale gelmiştir.

Son yıllarda güvenlik ve ekonomik sebepler başta olmak üzere birçok insanın bulunduğu ülkeyi terk etmek zorunda kalması tarihin hiçbir döneminde insanlığın gündeminden çıkmayan ve insanların gündemlerinden çıkartamadıkları bir konu olan göçü 2000’li yıllarda da önde gelen meselelerden biri haline getirmiştir. Özellikle

(27)

2010 yılında Kuzey Afrika’da ortaya çıkan ve daha sonraları Arap Baharı olarak isimlendirilen süreç Türkiye başta olmak üzere dünyanın birçok yerini göçler açısından doğrudan veya dolaylı olarak etkilemiştir (Ekici ve Tuncel, 2015). Göç hareketlerinde meydana gelen bu artış ülkeleri tedbir almak zorunda bırakmıştır.

Günümüzde göç ekonomik ve siyasal kaygılarla kontrol altında tutulmaya çalışılmaktadır. Oturma izinleri mümkün olduğu kadar sınırlı verilmektedir. Geçici görülen göçmenlere daha kısıtlı yerleşme, sosyal ve siyasal haklar verilirken, kalıcı olarak görülenlere ise daha geniş ve kapsamlı toplumsal ve siyasal haklar sunulmaktadır. Bu hakların en kapsamlısı vatandaşlık hakkıdır ki bu hak göç alan ülkeleri derinden etkileyen sürecin son halkasıdır (İçduygu, 2014).

2.1.1. Göçün Nedenleri

İnsanlık tarihi kadar eski olan göç olgusu, her dönem nitelik ve nicelik açısından farklılıklar göstermiştir. İlk zamanlarda kıtlık, savaş ve iklim koşullarına bağlı nedenlerle gerçekleşen göç, günümüzde kabuk değiştirerek; kültürel, siyasi, ekonomik, dini ve eğitim gibi farklı sebeplerle gerçekleşir olmuştur (H. Uzun, 2017).

Göç insana özgü olan bir hareketliliği içerir. İnsanda var olan daha iyiyi, daha güzeli arama içgüdüsü göçü sonu olmayan bir süreç haline getirmiştir. Bazen ekonomik ihtiyaçlar bazen tabiatla ilgili sebepler bazen siyasal zorunluluklar ve can güvenliği ihtiyacı göçü ortaya çıkarmıştır. Göçler insan merkezli bir sorun ya da ihtiyaç sonucunda gerçekleşmektedir (Dönmez Kara, 2015).

Fichter’e (1990) göre insanların göç sebepleri sayısız denecek kadar çok ve karmaşık olmasına rağmen geleneksel olarak ekonomik faktör temel etkileyici olurken; göçebelerin daha iyi yiyecek, işçilerin daha iyi iş, ailelerin maddi yaşama standartlarını geliştirmek için göç ettikleri söylenebilir. Tarımda çalışacak işçiye duyulan ihtiyacın azalması kişileri köyden uzaklaştırır. Sanayileşmenin artması insanları geniş nüfuslu merkezlerdeki iş imkânlarına doğru çeker. Südaş’a (2005) göre ise ekonomik şartlar, bölgesel gelişmişlik farklarının bulunduğu ülkelerde iç

(28)

göçe sebep olurken, Batı Avrupa ülkeleri de gelişmekte olan ülkeler için hedef konumundadır ve bu nedenle uluslararası göç ortaya çıkmaktadır.

Göçe neden olan unsurlar, göç süreci ve sonrasındaki gelişmeleri de büyük ölçüde etkilemiştir. Ekonomik nedenli göçler, siyasi nedenli göçlerden farklı bir sürecin işlemesine neden olabileceği gibi farklı ekonomik, sosyal ve siyasi sonuçların ortaya çıkmasına da neden olabilir (Ekici ve Tuncel, 2015).

Sirkeci ve H. Cohen’e (2018) göre ise ekonomik nedenler muhakkak bir rol oynarken bunların ötesinde nedenlerin de göç kararlarını etkilediği görülmüştür. Bunun anlamı iş bulmak, zengin olmak, daha iyi eğitim gibi iyi bilinen nedenlerin yanında ve onlarla birlikte pek çok başka dinamik de bu süreçte rol oynayabilir.

Ekonomik, siyasal ve sosyo-kültürel nedenler gibi göçe sebep olan bir başka etken de doğal sebeplerdir. Depremler, volkanik püskürmeler, iklim değişiklikleri, küresel ısınma, kuraklık göçe neden olan olayların başında gelmektedir (Günay, Atıgan ve Serin, 2017)

20. yüzyılın sonunda değişik nedenlerle göç edenler kadar sığınmacı olarak göçe zorlanan insanlar da vardır. Ülkeler arasındaki dengesizlikler ve totaliter rejimlerin bir sonucu olarak iltica hareketleri (sığınmacı ve mülteciler) artarak devam etmektedir. Özellikle Suriye’den son yıllarda siyasal nedenlerle göç edenlerin sayısı gittikçe artmaktadır. Suriye örneğinde de görüldüğü gibi ülkeden göç edenlerin ilk düşünceleri can güvenliklerini sağlamak ve tehlikeden kurtulmaktır. İkinci etapta ise ülkelerindeki durum devam ediyorsa refah düzeyi daha yüksek bir ülkeye gitme aşamasına geçilmektedir. Günümüzde siyasal nedenlerden dolayı göç eden insanların çoğu sığınmacı ve mülteci konumundadır (Dönmez Kara, 2015)

Göç yaşanmasına sebep olan pek çok başka faktör daha vardır. Kişiler siyasal işkenceler ve ırk ayrımcılığından dolayı göç edebilirler, dini özgürlüklerini kullanabilecekleri bir yer bulmak için göç edebilirler, aileler çocuklarının daha iyi eğitim almasını sağlamak için göç edebilirler, İnsanlar akrabalarına daha yakın olmak için göç edebilirler (Fichter, 1990). Bunların dışında macera arayışı, aile

(29)

birleşmeleri, kendini gerçekleştirme, yüksek oranda kişisel özgürlük ve kendini ifade edebilme isteği gibi sebepler de göçe yol açmaktadır (Südaş, 2005).

2.1.2. Göç Çeşitleri

Göç hareketlerinin sınıflandırılmasında temel kriter göçün isteğe bağlı olması veya zorunlu olmasıdır (Toros, 2008). Daha iyi bir hayata kavuşma isteğiyle insanın bulunduğu mekânı terk etmesi demek olan isteğe bağlı göçte ekonomik şartların belirleyiciliği söz konusu iken insanın öncelikli olarak sığınacak bir yer arayışı içerisinde olduğu zorunlu göçlerde ise çoğu zaman siyaset daha belirleyici bir unsur olmaktadır (Ekici ve Tuncel, 2015). Göçlerin gönüllü veya zorunlu olmasına göre kişiler üzerindeki etkileri farklılaşmaktadır (Fichter,1990).

Göç çeşitleri göç sebeplerine bağlı olarak artmaktadır. Bunun için birçok göç çeşidinden bahsetmek mümkündür. Bazı göçler ülke sınırları içinde bir bölgeden diğerine iç göç şeklinde gerçekleşirken, bazıları ise bir kıtadan başka bir kıtaya ya da bir ülkeden başka bir ülkeye dış göç şeklinde gerçekleşmektedir. Göç, bazı durumlarda zorunlu bazı durumlarda da gönüllü olarak gerçekleşmektedir. Zorunlu göçler, ülkeler arasında imzalanan antlaşmalara bağlı olarak da gerçekleşebilir. Türkiye ile Yunanistan arasındaki antlaşma sonucunda Türk ve Rum kökenli bireylerin yer değiştirmesi bu duruma örnek olarak verilebilir. Almanya, Hollanda, Fransa gibi Avrupa ülkelerine çalışma amaçlı giden Türk vatandaşları ise gönüllü göçe örnek teşkil etmektedir. Bazen göç hareketleri göç edenlerin geri dönmeleri ile sonuçlanmaktadır. Bu tür göç hareketlerine geçici göç denirken, bazen de göç hareketine katılanlar gittikleri yerde kalıcı hale gelmekte ve hatta göç ettikleri yere yerleşerek vatandaşlık dahi elde edebilmektedirler. Bu tür göçler ise kalıcı göç olarak adlandırılmaktadır (Dönmez Kara, 2015).

Göç kavramının çok boyutlu ve karmaşık bir yapıya sahip olduğunu aynı zamanda insanların içinde bulundukları duruma göre farklı göç türlerinin olduğunu belirten H. Uzun, (2017 s. 366) ise göç çeşitlerini şu şekilde sınıflandırmıştır: Bireysel göç, toplu göç, kitlesel göç, toplu akın, isteğe bağlı göç, zorunlu göç, devamlı/kesin göç, geçici

(30)

göç, iç göç, dış göç, yasal göç (düzenli), yasal olmayan göç (düzensiz), transit göç, gizli göç.

2.1.3. Göçün Etki Boyutu

Göç, insanların veya toplulukların kendi iradeleriyle gerçekleşen özgür bir seçim olabileceği gibi kendi iradeleri dışındaki gelişmelerin bir sonucu olarak gerçekleşen zorlama bir süreç şeklinde de ortaya çıkabilir. Göç, bireysel bir süreç olabileceği gibi kitlesel bir dalga şeklinde de yaşanabilir. Göçün nasıl gerçekleştiğinin bilinmesi, göçün etki boyutunun anlaşılmasında faydalı olacaktır (Ekici ve Tuncel. 2015).

Göçlerin sınıflandırılmasında temel ölçüt olarak kabul edilen “gönüllü” ve “zorunlu” göç ayrımının göçmenlerin göç ettikleri yerdeki yeni yaşamlarını kurmada çok etkili olduğu bilinmektedir. Özellikle dış göç söz konusu olduğunda bireyin kendi isteği ile göç etmesiyle, zorla göç ettirilmesinin ve terk ettiği ülkesiyle ilişki kurup kuramamasının çok farklı etkileri olabilmektedir. Bütün göç türleri zor olsa da zorunlu göç, göçmenlerin en çok acı çektiği göç türü olarak özel bir öneme sahiptir (Erder, 2014).

Yeni bir yere zorunlu olarak gelen göçmenin çeşitli konularla yüzleşmesi ve o yerin düzenine alışması birçok uyum sorununu da beraberinde getirmektedir. Bununla beraber uluslararası gerçekleşen göç hareketinin “yasal” veya “yasal olmayan” şeklinde gerçekleşmesi de göçmenlerin göç edilen ülkedeki konumlarını etkilemektedir. Yasal kanallar kullanılarak gerçekleşen ve düzenli göç hareketi şeklinde de ifade edilen yasal göç hareketinde, göç ettikleri ülkelerin yasalarına uygun şekilde giriş yaparak oturma izni alan kişiler bulunmaktadır (Akıncı ve diğerleri, 2015).

Göç insanın doğduğu ve yaşadığı mekânla bağının zedelenmesine, moral dünyasında birçok sorunun ortaya çıkmasına neden olmaktadır. İnsanların sahip olduğu inanç, düşünce, hayal, alışkanlıkları, tutum ve davranışlarında çevresel ortamın önemli bir etkisi bulunmaktadır. Doğal veya sosyal çevresiyle uyumlu insan sağlıklı insan olarak tanımlanmaktadır. İnsanların göç sebebiyle çevrelerini değiştirmeleri bireyi

(31)

yeni bir gerilim, stres ve psikolojik sarsıntı gibi rahatsızlıklara sürüklemektedir (Ekici ve Tuncel, 2015).

Fichter’e (1990 s.157) göre göçün birey üzerindeki etkisi göç edilen yerdeki sosyal durumlara göre değişmektedir. Hiçbir göçmen yeni çevresinde kendisini tümüyle yabancı hissetmez. Çünkü göçmenler genellikle kendi cinsinden olanların bulunduğu yerlere giderler. Bu sebeple kentsel komşuluklarda etnik, dini veya benzer diğer ortaklıklar oldukça etkilidir. Göçmenlerin genel nüfus tarafından özümsenebilmesi için iki veya daha fazla kuşağın geçmesi gerekmektedir. Göçmen, özümseme sürecinin ilk aşamasında marjinal bir kişidir. Ama hiçbir zaman ne yeni ne de eski çevresine tümüyle yabancıdır.

Göçmenlerin göçtükleri yeni yerde hayatta kalabilmesi ve güçlü olabilmesi benzer özelliklere sahip toplumsal kesimlerle güçlü bir dayanışma ilişkisi içerisinde hareket etmesine bağlı olmuştur. Ayrıca göçmenlerin kaybedecekleri çok az şey bulunmasına karşın kazanacakları birçok şey bulunması risk alma seviyelerinin yüksek olmasını sağlamaktadır. Bu dayanışma ve risk alma seviyesindeki yüksekliğin göçmenlerin güçlü bir yenilenme potansiyeline sahip olmasını ve kendilerine yeni fırsat alanları açmasını kolaylaştırmaktadır (Ekici ve Tuncel, 2015).

Gerçekleşme sebebine bağlı olmaksızın bütün göç hareketleri göç alan yerleşim biriminde büyük dönüşümlere yol açmaktadır. Gerek göç yaşanırken gerekse göç sonrası bireylerin kendisi değişirken bir yandan da geldikleri yerlerde değişimlere neden olmaktadırlar. Göç özellikle kentlerin sosyo-ekonomik yapısında köklü değişimler yaşanmasına neden olmaktadır (Tümtaş ve Ergun, 2016).

Fichter’e (1990) göre de kişilerin bir yerden bir yere göç etmeleri kendileri üzerinde olduğu gibi taşındıkları yerdeki insanlar ve mekân üzerinde de etkilere sebep olur. Tarihsel olarak bakıldığında göçün en önemli sonucu kültür yayılmasıdır. Göç kültürel ve coğrafi olarak birbirine yabancı farklı kişiler arasında temasa ve iletişime yol açar. Davranış örüntüleri değiş tokuş edilir, yeni fikirler ortaya çıkar. Kültürel yayılma kişiler göç ettiğinde, evlendiğinde ve çocuk doğurduğunda ortaya çıkar. Coğrafi hareketlilik sonucunda ırklar birbirine karışır ve özellikle büyük toplumlar

(32)

için saf ırktan söz etmek imkansız hale gelir. Biyolojik karışımlar İster istila, İster zapt etme ister barışçı dolaşımlar, İster kasıtlı sömürgeleştirme yoluyla olsun her zaman bir göç sonunda olmuştur. Göçle beraber ortaya çıkan kültürel yayılma mevcut kültürü zenginleştirir ve yaygınlaştırır. Ancak bu, kişilerin birbiriyle karışımının her zaman olumlu sonuçlar doğuracağı anlamına gelmez.

Göçü hayata karşı bir meydan okuma olarak gören Sirkeci ve Erdoğan (2012) göçün varılan ülkede gerilim ve uzlaşmazlıklara yol açtığını, pek çok geleneksel göç alan ülkede göçmenlere ayrımcı politikalar uygulandığını bu durumun popülist aşırı sağ siyasi partilerin güçlenmesine yol açtığını belirtmektedir. Aynı konu üzerinde duran Deniz (2014) ise uluslararası göç ve mülteciler sorunu, kontrolsüzce yoğun şekilde gerçekleştiğinde hedef ülkelerde yabancı korkusu ve etnik şiddet gibi güvenlik tehditlerine dönüşebileceğini, siyasi, ekonomik ve sosyo-kültürel yapıları olumsuz etkileyeceğini belirtmektedir.

Göçün yaşanılan coğrafyada meydana getirdiği büyük değişikliklere son yıllarda Avrupa’ya yapılan yoğun göçün Avrupa toplumu üzerinde yarattığı değişiklikler örnek olarak gösterilebilir. Bu durum sosyal açıdan incelendiğinde ulusal kimliğin hasar görmesi, sosyal devlet yapısında meydana gelebilecek olumsuz etkiler nedeniyle toplumda meydana gelen endişe ve önyargının göçmenlere karşı tutumu olumsuz yönde etkilediği görülmektedir. Yine ekonomik açıdan incelendiğinde işgücünün ucuzlaması dolayısıyla hali hazırda istihdam edilen nüfusun gelirinin azalması gibi olumsuz etkileri de ortaya çıkmaktadır (Boz, 2016).

Bu olumsuz etkilerin hafifletilmesi için yerel halkın ortak değerler iklimi dikkate alınarak; göçmenlerin güçlü yönlerinin değerlendirilmesi, zayıf yönlerinin de güçlü yönlere dönüştürülmesine yönelik stratejilerin geliştirilmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda göçmenlere karşı oluşan ön yargı çeşitli kavramlar kullanılarak (misafir, coğrafya birliği, din birliği vb.) hafifletilmeye çalışılmaktadır (H. Uzun, 2017).

(33)

2.1.4. Göç ve Kültürel Etkileşim

Aksoy (2012) kültürü, insanların belirli bir toplum içinde öğrendikleri, paylaştıkları ve anlam inşa etmeye çalıştıkları bir yaşam düzeni olarak tanımlarken, pek çok etkinliği içinde barındıran anlam inşasını genel olarak iki boyutta incelemektedir. Bunlarda birincisi teknoloji, üretim araçları, ekonomik, finansal, sosyal alt yapı, sanat vb. gibi unsurları içeren maddi kültür; ikincisi ise dil, din, ahlak anlayışı, değer yargıları, adet ve gelenekleri içeren manevi kültürdür. Aslında kültür dendiğinde akla gelen manevi kültür olmaktadır. Manevi kültür bir topluluğu, halkı ya da milleti diğerinden ayıran gelenekler, kolektif davranışlar, toplumsal kurallar, değer yargıları ve zihniyettir. Bu bağlamda kültürlerarası iletişimin konusunu daha çok manevi kültür oluşturmaktadır (Aksoy, 2012).

“Göç denilince farklı fiziki, ekonomik, siyasal, sosyal ve/ya kültürel ortamdan bir diğerine gidiş (geliş), göçmen deyince de bu harekete katılan kişi ya da grup akla gelmektedir” Gümüş (1996, s.243). göçle beraber akla gelen bir başka husus ise uyum meselesidir.

Göç eden bireylerin yeni kültüre uyumları araştırılırken öncelikle onların nereden geldikleri ve geldikleri toplumun özellikleri araştırılmalıdır. Çünkü bireylerin şekillenmesinde toplumların değer yargılarının, sosyal ve kültürel sistemlerinin önemli bir etkisi olmaktadır. Göçler neticesinde yerleşilen toplumla daha önce yaşanan toplum arasındaki kültürel özellikler uyuşmazsa kültürel mesafe artar ve bireyin yeni yerleştiği topluma uyumunu olumsuz etkiler. Bu durumda bireyler çelişki yaşayabilir (Aliyev ve Öğülmüş, 2016).

Kültürler arası iletişim ve buna bağlı geliştirilen olumlu davranış biçimleri, sadece göçmenlerin değil yerel kişilerin de göçmenlere karşı benimsemesi beklenilen ideal bir durumu gösterir. İnsanların karşılıklı olarak birbirlerinin kültürlerine saygı duyduğu, birbirini anlamaya çalıştığı, kişiler arası iletişimi etkin bir şekilde yürüttüğü ve belirsizlikler karşısında olumlu bir tavır aldığı toplumsal düzenin oluşması oldukça zordur. Çünkü bireyi öz kültüründen tamamen soyutlamak

(34)

mümkün değildir. Karşılıklı olarak kültürlerarası iletişimin geliştirilmesi kültürel uyum sorunlarının çözülmesinde anahtar görevi görecektir (Aksoy, 2012).

Göçmenlerin yaşadığı uyum sorununun aşılmasında göç edilen ülkenin tarihsel gelişimi, göçmenlere bakış açısı, daha önce yaşanılan göç deneyimleri, ekonomik ve sosyal imkanlar, göçmenlerin bireysel özellikleri (yaş, göç etme nedeni, cinciyet, medini durum vb.), göçmenin sahip olduğu sosyal kültürel ve mesleki beceriler ile diğer göçmen gruplarının varlığı da doğrudan etkili olmaktadır. Göçmenlerin uyum sorunlarını çözmek amacıyla farklı zamanlarda farklı ülkelerde farklı yaklaşımlar geliştirilmiştir. Benzeşme(asimilasyon), bütünleşme(adaptasyon) ve çok kültürlülük (multiculturalism) bu yaklaşımların başlıcalarıdır (Karasu, 2017).

Küreselleşme bir yandan ülkeler arası sınırları ortadan kaldırırken bir yandan da yeni sınırlar oluşturmaktadır. Küreselleşmeyle beraber insanlar arasındaki mesafelerin kısalması kültürlerin birbirlerini tanımalarına imkân sağlamakla birlikte bu kültürlerin birbirleriyle çatışma içine girmelerine de sebep olmaktadır. Uluslararası göçün ortaya çıkardığı sorunları aşmak sağlıklı ve başarılı bir kültürler arası iletişim ortamı sağlamakla mümkün olabilecektir. Bu iletişimin sağlanmasıyla beraber uluslararası göç, toplumların yaşamında olumlu etkilere sahip olacaktır. Bunun için kültürler arası iletişime uluslararası örgütler, sivil toplum kuruluşları, çok uluslu işletmeler ve eğitim kurumları tarafından gereken önem verilmeli ve geliştirilmeye çalışılmalıdır (Aksoy, 2012).

2.1.5. Göç ve Eğitim

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) verilerine göre; 31 milyon çocuk doğdukları ülkenin dışında başka bir ülkede yaşamakta, doğduğu ülke dışında yaşayan her üç çocuktan biri mültecidir. Günümüzde dünyadaki yaklaşık her 200 çocuktan biri mülteci konumundadır. Birleşmiş Milletler Mülteci Örgütünün (UNHCR) yetki alanı içindeki çocuk mülteci sayısı 2005 yılından 2015 yılına iki kattan daha fazla artış göstermiştir. Yine aynı dönem içinde toplam çocuk göçmen sayısı yüzde 21 artmıştır. Başta doğdukları ülkelerin bulunduğu bölgelerde olmak üzere, bugün dünyada barındırılan çocuk mülteci sayısı yaklaşık 10 milyondur. Dünyadaki göçmenlerin büyük çoğunluğu yetişkinken, günümüzde mültecilerin

(35)

yarısını çocuklar oluşturmaktadır. En fazla mülteci barındıran 10 ülkenin tamamı Asya ve Afrika’dadır. Bu ülkeler arasında UNHCR’nin yetki alanında en çok mülteci barındıran ülke ise açık ara Türkiye’dir. Türkiye’deki mültecilerle ilgili yaşa göre ayrıştırılmış tam veriler bulunmamakla birlikte, toplam mülteciler içindeki önemli payı nedeniyle Türkiye’nin günümüzde dünyada en fazla çocuk mülteci barındıran ülke olduğu söylenebilir (Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu [UNICEF], 2016)

Göç eden çocuklar açısından sığınma talebinde bulundukları ülkenin özellikleri kadar; gelmiş oldukları ülkelerdeki mevcut durum, geliş sebepleri de son derece önemlidir. Bu durum hem ihtiyaç tespiti ve kaynak analizi hem de politika oluşturma ve uygulama süreçlerinde doğru müdahalelerde bulunabilmek adına önem arz etmektedir. Ayrıca gelinen ülkenin dil, din, ırk, etnik, kültürel, sosyal, ailesel, toplumsal yapıları gibi özellikleri de toplumsal kabul ve uyum süreçleri açısından dikkat edilmesi gereken önemli faktörler arasında yer almaktadır (Gencer, 2017).

Göç yaşayan aileler geldikleri ülkede sosyal ve kültürel çevreye uyum sağlamak için mücadele ederken çocuklar sadece yeni sosyo-kültürel çevreye değil, aynı zamanda bu çevredeki okul sistemine de uyum sağlamak zorundadır. Özellikle çocuklar için yeni başlayan bu hayat onların ruh sağlığında çeşitli tahribatlara sebep olabilmektedir. Yani göç, çocuk ve ergen açısından çeşitli riskler içermektedir. Göçe maruz kalan çocuk ve ergenlerde uyum sorunları oluşabilmektedir. Bu durum çocukların eğitimlerine de yansımaktadır ve bu çocuklar göç ettikleri yerlerdeki okullarda çeşitli zorluklar yaşamaktadırlar (Nar, 2008).

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre her çocuğun "yaşama, katılım, korunma ve gelişim" olmak üzere 4 temel gereksinimi ve hakkı bulunmaktadır. Her çocuk gelişebilmek için doğduğu andan itibaren, beslenmeye, uykuya, hareket edebilmeye, korunmaya gereksinim duyar. Bunların yanında çocuğun gelişim süreçleri için eğitim hakkı temel bir hak olarak tanımlanmıştır. En önemli uluslararası sözleşmeler arasında yer alan BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye göre, bu anlaşmaya taraf ülkelerdeki tüm çocukların bu haklardan eşit şekillerde faydalanmaları gerekmektedir (Gencer, 2017).

(36)

Göçmenlerin eğitimi, ülkelerin göçmen nüfusun eğitim ihtiyaçlarının karşılanmasından çok daha kritik anlam taşımaktadır. Öncelikle çocuklardan başlamak üzere göçmenlerin eğitimi ve topluma entegrasyonu, ülkelerde kalış süresinin uzaması söz konusu olduğunda uzun vadede yeni sorunların oluşmasını en başından engelleyerek göç edilen ülkeye en fazla yararı sağlamaktadır. Dolayısıyla göç edenlerin eğitimi, göç edenler kadar göç edilen ülkelerin çocuklarının geleceği için de kritik önem taşımaktadır. Göçe dayalı eğitim sorunlarının bu bakış açısı ile ele alınması, tüm toplumsal kesimlerin ve kurumların işbirliği içinde daha kapsamlı ve ciddiyetle üzerinde durulması, topluma bunun iyi açıklanması gerekliliği gözlerden kaçırılmamalıdır. Göç ve eğitim konusunun sadece göç edenlere değil göç edilen ülke insanlarına da yarar sağlayacağı bakış açısı ile ele alınması ve buna uygun gerçekçi çözümler üretilmesi gerekmektedir. Kısa vadede göçmen çocukların eğitim sorunlarının çözülmemesi ve entegrasyonlarının sağlanamamasının, uzun vadede göç edilen ülkeler için bir güvenlik sorunu haline gelebileceği akıllardan çıkarılmamalıdır (Eren, 2019).

2.2. Türkiye’de Göç Olgusu

Toplumların kültürel, ekonomik ve politik yapısı ile yakından ilişkili olan göç olgusu, toplumsal yapıyı etkileyen ve toplumsal yapının değişmesine sebep olan önemli faktörlerden biridir. Nedenleri ve sonuçlarına bakıldığında göç basit bir yer değiştirme değildir. Göç hareketleri özellikle ülkelerin nüfus yapısında, nüfusun yaş ve cinsiyet gibi nicel ve nitel yapısında büyük değişimlere neden olabileceği gibi doğrudan doğruya ülkelerin veya küçük toplulukların gelişmesini de etkileyecek güçtedir (Bülbül ve Köse, 2010).

Türkiye’de göç hareketleri Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne uzanan tarihi bir süreci kapsamaktadır. 15. yüzyıldan 20. yüzyılın sonlarına kadar genellikle Türk ve Müslüman bireylerin veya toplulukların göçleri yaşanırken, 1980’li yıllarla birlikte farklı uyruk ve dinlerden bireylerin de Türkiye’ye göç ettikleri görülmüştür (Dönmez Kara, 2015).

(37)

İçduygu (2014) cumhuriyetin kuruluşundan bu yana yaşanan göç hareketlerini üç döneme ayırmaktadır. Bunlardan ilki 1923-1950 yılları arası ulus-devlet inşasının erken dönemi. İkincisi 1950-1980 yılları arası ulus devlet inşasının ve korunmasının yerleşme süreci. Üçüncüsü ise 1980 yılından bu yana ulus-devlet inşasının küresel olarak belirginleştiği aşamadır.

Cumhuriyetin kurulmasıyla beraber imzalanan mübadele anlaşmaları özellikle Balkanlarda yaşayan Türk ve Müslüman nüfusun Türkiye’ye göçünü artırmıştır. 1923 ve 1924 yıllarında Yunanistan’dan, 1950 ve 1951 yıllarında Bulgaristan’dan 1954 sonrasında ise Yugoslavya’dan Türkiye’ye yönelik göç hareketleri yaşanmıştır. 1980’lerin başına kadar ise Türkiye’den başta Avrupa ülkeleri olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerine işgücü göçleri olmuştur (Dönmez Kara, 2015).

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda tanık olunan göçlerden bir diğeri de Rusya, Kafkasya ve Orta Asya’dan gelmiştir. Bu göçler genellikle eski Osmanlı coğrafyası olan SSCB topraklarında yaşayan Türkler’in göçü şeklindedir. Sovyetler Birliğinin kurulmasıyla beraber bölgedeki Türklere karşı uygulanan Ruslaştırma politikası sonucu gerçekleşen göçlerdir. Bu göçler Türkiye’nin kuruluş sürecinde zorlu günlere rastlasa da gelenlere gerekli yardımlar yapılmaya çalışılmıştır. Rus zulmünden kaçarak Türkiye’ye gelen Türklerin yanı sıra 1920’de yaşanan Rus devrimi sonucunda Beyaz Rusların da Türkiye’ye hatırı sayılır miktarda göçleri olmuştur (Yücel, 2010).

Osmanlı’dan Türkiye’nin kuruluş sürecine, Lozan Antlaşması’ndan 1940’lar, 1960’lar ve 1980’lere kadar süren bir dizi göç dalgası da Kıbrıs’tan yaşanmıştır. Bu göçler belli biçimlerde bugün de devam etmektedir. Bu göçler Türkiye ve Kıbrıs arasındaki ilişkilere bağlı ve karşılıklı gerçekleşmektedir (Yücel, 2010).

Türkiye’nin 1920’lerin başından bu yana aldığı göçlere bakıldığında Türk soyundan olan ve Türk kültürüne bağlı olanların gelişiyle sınırlı olduğu, 1980’lere gelindiğinde ise ilk defa kökenleri itibariyle Türk ve Müslüman olmayanların da Türkiye’ye göç ettiği görülmektedir. (İçduygu, 2014).

Şekil

Tablo 3.1. Kastamonu il merkezi yabancı uyruklu öğrenci sayıları  ÖZELLİK  KİŞİ SAYISI  Irak   Uyruklu Öğrenciler  Kız  232 Erkek 243  Toplam  475  Afganistan   Uyruklu Öğrenciler  Kız  179 Erkek 207  Toplam  386  İran   Uyruklu Öğrenciler  Kız  40 Erkek 3
Tablo 3.2. Öğrencilerin kişisel özelliklerine ilişkin bilgiler
Tablo  3.2’deki  verilere  göre;  görüşme  yapılan  öğrencilerin  kişisel  özelliklerine  baktığımızda çoğunluğu 13-14 yaş grubu oluşturmaktadır
Tablo 3.3. Öğretmenlerin kişisel özelliklerine ilişkin bilgiler
+6

Referanslar

Benzer Belgeler

and Rahman Q.I., "Functions of exponential type not vanishing in a half plane and related polynomails "

Benzer şekilde soğuk hat yalıtımlarında da ortam şartlarına göre seçilen optimum yalıtım kalınlıkları ve yüksek su buharı difüzyon direnç katsayısı olan uygun

Ek olarak, banka sahipleri ile görünüşte ilişkili görünmeyen şirketlere ÇB’den kullandırılan krediler daha sonra dolaylı yollarla yeni sahibin şirketlerine aktarılmış ya

Sonuç olarak artan eğitim fakültesi sayısı, ikinci öğretim programları, açık öğretim fakültesi, pedagojik formasyon programı (YÖK, 2007) ve kaynak alan dışı

Madde 35- (3) Tezsiz yüksek lisans programına devam edenler, tezli yüksek lisans programı için belirlenmiş olan asgari şartları yerine getirmek kaydıyla, aynı

Ne kadar süredir Türkçe öğrendiklerinin madde 2 için sıra ortalamaları göz önüne alındığında en fazla 25-36 ay arası öğrencilerin zorluk yaşadığı, bunu sırasıyla

Adayların başvuru yapmak için öncelikle ön başvuru işlemini, https://obs.comu.edu.tr/ogrenci/yonetim/enstitubasvuru.aspx adresinden tamamlamaları ve başvuru

‘’ ifadeleri erek metne sözcüğü sözcüğüne ve eşdeğer çeviri tekniğiyle çevrilmiş ancak erek metnin aynı mısrasında kaynak metinde olmayan bir ifadenin eklendiğini