• Sonuç bulunamadı

ENGELLİ ÇOCUĞA SAHİP EBEVEYNLERİN EVLİLİK DOYUMLARININ ÇEŞİTLİ DEĞİŞKENLERE GÖRE İNCELENMESİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "ENGELLİ ÇOCUĞA SAHİP EBEVEYNLERİN EVLİLİK DOYUMLARININ ÇEŞİTLİ DEĞİŞKENLERE GÖRE İNCELENMESİ"

Copied!
106
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

EĞİTİM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BİLİM DALI

ENGELLİ ÇOCUĞA SAHİP EBEVEYNLERİN EVLİLİK DOYUMLARININ ÇEŞİTLİ DEĞİŞKENLERE GÖRE İNCELENMESİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan Ayşe GÜLER

Ankara Haziran,2010

(2)
(3)

EĞİTİM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BİLİM DALI

ENGELLİ ÇOCUĞA SAHİP EBEVEYNLERİN EVLİLİK DOYUMLARININ ÇEŞİTLİ DEĞİŞKENLERE GÖRE İNCELENMESİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan Ayşe GÜLER

Tez Danışmanı: Doç. Dr. Feride BACANLI

Ankara Haziran, 2010

(4)

Eğitim Bilimleri Enstitüsü Müdürlüğü’ne

AyĢe GÜLER’in “Engelli Çocuğa Sahip Ebeveynlerin Evlilik Doyumlarının ÇeĢitli DeğiĢkenlere Göre Ġncelenmesi” baĢlıklı tezi 22/06/2010 tarihinde, jürimiz tarafından Rehberlik ve Psikolojik DanıĢmanlık Bilim Dalında Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiĢtir.

Üye:

Üye:

(5)

ÖNSÖZ

Ġlk olarak yoğun çalıĢma temposuna rağmen tez danıĢmanlığımı kabul eden ve çalıĢmam süresince ilgisini, emeğini esirgemeyen değerli hocam Doç. Dr. Feride BACANLI’ya göstermiĢ olduğu hoĢgörü ve umutsuzluğa düĢtüğüm anlarda bana verdiği destek ve moralle bugünlere gelmemi sağladığı için Ģükranlarımı sunarım. Ayrıca bu çalıĢmanın yapılması sırasında bilgi ve tecrübelerini benden esirgemeyen ArĢ. Gör. Mustafa SÜRÜCÜ’ye ve değerli hocam Mehmet Ali OCAKLI’ya teĢekkür ederim.

Yüksek lisans yapmam için maddi manevi her türlü desteği sağlayan ve hoĢgörülerini eksik etmeyen baĢta annem ve babam olmak üzere tüm aileme ve bu süreç içinde manevi desteklerini hep yanımda hissettiğim tüm dostlarıma en içten saygılarımla teĢekkür ediyorum. Ayrıca yoğun mesai saatlerinde çalıĢmalarımdan dolayı onları yalnız bırakmama rağmen bana göstermiĢ oldukları sabır ve destek için tüm mesai arkadaĢlarıma teĢekkür ediyorum. ÇalıĢmama katılmayı kabul edip, böylece bilime desteklerini esirgemeyen tüm katılımcılara teĢekkür ediyorum.

(6)

ÖZET

ENGELLĠ ÇOCUĞA SAHĠP EBEVEYNLERĠN EVLĠLĠK DOYUMLARININ ÇEġĠTLĠ DEĞĠġKENLERE GÖRE ĠNCELENMESĠ

GÜLER, AyĢe

Yüksek Lisans, Rehberlik ve Psikolojik DanıĢmanlık Bilim Dalı Tez DanıĢmanı: Doç Dr. Feride BACANLI

Haziran-2010, 92 Sayfa

Bu araĢtırmanın temel amacı engelli çocuğu olan ebeveynlerin denetim odakları ile evlilik doyumları arasındaki iliĢkiyi incelemektir. Bunun yanı sıra bu araĢtırmada engelli çocuğa sahip ebeveynlerin evlilik doyumları, cinsiyetlerine, yaĢlarına, eğitim düzeylerine, evlilik sürelerine, çocuk sayılarına ve çocuğun engel türüne göre de incelenmiĢtir.

AraĢtırmaya Aksaray il merkezinde bulunan Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezlerinde eğitim gören engelli bireylerin ebeveynlerinden araĢtırmaya katılmaya gönüllü, 192 (66 baba ve 126 anne) ebeveyn katılmıĢtır. Ancak 8 annenin ve 3 babanın ölçekleri eksik cevaplamaları nedeniyle araĢtırma grubu 181 (63 baba ve 118 anne) ebeveynden oluĢturulmuĢtur. Veriler, “Evlilik YaĢam Ölçeği (Tezer, 1996)”, “Rotter Ġç-DıĢ Kontrol Odağı Ölçeği (Dağ, 1991)“ ve “KiĢisel Bilgi Formu” kullanılarak toplanmıĢtır. AraĢtırmada veriler Pearson Momentler Korelasyon Katsayısı Tekniği, t-testi ve tek yönlü ANOVA ile analiz edilmiĢtir. Farkın kaynağını belirlemek için sheffe testi uygulanmıĢtır. AraĢtırma sonuçları engelli çocuğa sahip ebeveynlerin evlilik doyum puanları ve kontrol odağı puanları arasında anlamlı bir iliĢki bulunmamıĢtır. Evlilik doyumu üzerinde ebeveynlerin bulundukları yaĢ aralığının, evlilik sürelerinin ve sahip oldukları çocuk sayısının anlamlı bir etkisinin olduğu bulunmuĢtur. Engelli çocuğa sahip ebeveynlerden kadın bireylerin evlilik doyumları ile erkek bireylerin evlilik doyumları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı bulunmuĢtur. Evlilik doyum düzeyleri üzerinde ebeveynlerin eğitim düzeylerinin ve çocuklarının engel türünün anlamlı bir etkisinin olmadığı bulunmuĢtur.

(7)

ABSTRACT

AN EXAMINATION ACCORDING TO SEVERAL VARIABLES MARITAL SATISFACTION OF THE PARENTS WITH DISABLED CHILDREN

GÜLER, AyĢe

Graduate, Guidance and Counseling Science Supervisor: Doç.Dr. Feride BACANLI

June-2010, 92 Pages

The aim of this study is to investigate the relationship between marital satisfaction and control focus of the parents with disabled children. In addiation, it is also aimed to study the marital satisfaction of the families with disabled children according to gender, age, educational background, marital duration, number of children and the disability type of the children.

The parents whose children are disabled participated in this study and they are all from Private Training and Rehabilitation Centers in Aksaray city center. The study group consisted of 181 parents (63 fathers and 118 mothers). In this study, The Marriage Life Scale (Tezer, 1996), The Rotter Locus of Control (Dağ, 1991) and Personal Information Form were used. The data were analyzed according to Pearson Moments Correlation Coefficient Technique; for independent groups t-test and one-way ANOVA technique. For the source of the difference, Sheffe test was used.

The results indicated that there is not a significant relationship between the marital satisfaction scores and control locus scores of the parents with disabled children. The age group of the couples the duration of the marriage and the number of the children they have a meaningful effect on the marital satisfaction. Moreover, the marital satisfaction scores of the parents of the group did not differ significantly according to the gender, educational background and the types of disabilities of the children. In this study, the above findings are discussed in the related therotical framework and studies; and suggestions for future studies and applications are presented.

Key Words: Marital Satisfaction, Disabled Child, Parents, Locus of Control . TABLOLAR LİSTESİ

(8)

Tablo Sayfa No

Tablo-1 AraĢtırma Grubundaki Ebeveynlerin Demografik Özellikleri …. ………51

Tablo-2 Engelli Çocuğa Sahip Ebeveynlerin Evlilik Doyumları ve

Denetim Odakları Puanlarına ĠliĢkin Betimsel Veriler………... 55

Tablo-3 Engelli Çocuğa Sahip Ebeveynlerin Cinsiyete Göre

Evlilik Doyum Puanlarına ĠliĢkin Betimsel Veriler………... ………56

Tablo-4 Engelli Çocuğa Sahip Ebeveynlerin Evlilik Doyumlarının

YaĢlarına Göre Betimsel Ġstatistikleri……….. 56

Tablo-5 Engelli Çocuğa Sahip Ebeveynlerin YaĢlarına Göre

Evlilik Doyumu Puanlarına ĠliĢkin Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları…..… 57

Tablo-6 Engelli Çocuğa Sahip Ebeveynlerin YaĢlarına Göre

Evlilik YaĢam Ölçeği Puanlarına ĠliĢkin Scheffe Testi Sonuçları………. 57

Tablo-7 Engelli Çocuğa Sahip Ebeveynlerin Eğitim Düzeyine Göre

Evlilik Doyumu Puanlarına ĠliĢkin Betimsel Veriler………….. ……….. 58

Tablo-8 Engelli Çocuğa Sahip Ebeveynlerin Evlilik Doyumlarının

Evlilik Sürelerine Göre Betimsel Ġstatistikleri……… 58

Tablo-9 Engelli Çocuğa Sahip Ebeveynlerin Evlilik Sürelerine Göre

Evlilik Doyumu Puanlarına ĠliĢkin Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları..……. 59

Tablo-10 Engelli Çocuğa Sahip Ebeveynlerin Evlilik Sürelerine Göre

Evlilik YaĢam Ölçeği Puanlarına ĠliĢkin Scheffe Testi Sonuçları………. 59 Tablo-11 Engelli Çocuğa Sahip Ebeveynlerin Evlilik Doyumlarının

(9)

Çocuk Sayısına Göre Betimsel Ġstatistikleri………. 60

Tablo-12 Engelli Çocuğa Sahip Ebeveynlerin Çocuk Sayısına Göre

Evlilik Doyumu Puanlarına ĠliĢkin Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları…….. 60

Tablo-13 Engelli Çocuğa Sahip Ebeveynlerin Çocuk Sayısına Göre

Evlilik YaĢam Ölçeği Puanlarına ĠliĢkin Scheffe Testi Sonuçları……… 61

Tablo-14 Engelli Çocuğa Sahip Ebeveynlerin Evlilik Doyumlarının

Çocuklarının Engel Türüne Göre Betimsel Ġstatistikleri………. 62

Tablo-15 Engelli Çocuğa Sahip Ebeveynlerin Engel Türüne Göre Evlilik

Doyumu Puanlarına ĠliĢkin Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları……… 62

(10)

Şekil -1 Evlilik Kalitesi ve Ġstikrarı……… ……….13 Şekil-2 Yüklemeler, DavranıĢlar ve Evlilik Doyumu ile Ġlgili Bir Çerçeve………… 15 Şekil-3 KarĢılıklı Bağımlılık Kuramına Göre ĠliĢkilerde Doyum ve Bağlılık………..19

(11)

Sayfa No

JURİ ÜYELERİ İMZA SAYFASI...i

ÖNSÖZ………..ii ÖZET ………iii ABSTRACT………...iv TABLOLAR ……….vi ŞEKİLLER ………...vii İÇİNDEKİLER ………viii BÖLÜM I 1.GİRİŞ ……….…… 1 1.1. AraĢtırmanın Amacı.……….. 6 1.1.1. Problemler……… 6 1.2. AraĢtırmanın Önemi ……….………. 7 1.3. Sayıltılar ……….……… 9 1.4. Sınırlılıklar ……….……… 9 1.5. Tanımlar ……….……… 10 BÖLÜM II 2. KURAMSAL ÇERÇEVE ve İLGİLİ ARAŞTIRMALAR 11

2.1. Evlilik Doyumuyla Ġlgili Kuramlar……… 11

2.1.1.Evlilik Kalitesinin KarĢılıklı DeğiĢimi Kuramı……… 11

2.1.2. Yükleme Kuramı .………..………... 14

2.1.3. KarĢılıklı Bağımlılık Kuramı ………..………... 18

2.1.4. Sosyal Öğrenme Kuramı …….. ……….. 20

2.2. Kontrol Odağı Ġle Ġlgili Kavramsal Bilgiler……… 20

2.3. AraĢtırmanın Konusuyla Ġlgili YurtdıĢında ve Türkiye’de Yapılan AraĢtırmalar………... 25

(12)

2.3.1. Evlilik Doyumunu ÇeĢitli DeğiĢkenlere Göre Ġnceleyen AraĢtırmalar… 25

2.3.2.Engelli Çocukların Ebeveynlerinin Evlilik Doyumlarının Ġncelendiği AraĢtırmalar……….. 44

BÖLÜM III 3.YÖNTEM………. 49

3.1. AraĢtırmanın Modeli ………...……….. 49

3.2. AraĢtırma Grubu ………... 49

3.3. Veri Toplama Araçları ……….. 51

3.3.1.KiĢisel Bilgi Formu……….. 51

3.3.2.Evlilik YaĢam Ölçeği (EYÖ)………... 51

3.3.3. Rotter Ġç-DıĢ Kontrol Odağı Ölçeği (RĠDKOÖ)……… 52

3.4. Verilerin Toplanması………... 53

3.5. Verilerin Analizi………. 53

BÖLÜM IV 4.BULGULAR……….. 54

4.1. “Engelli çocuğa sahip ebeveynlerin evlilik doyumları ile denetim odakları arasında anlamlı bir iliĢki var mıdır?” Problemine ĠliĢkin Bulgular…………. 54

4.2. “Engelli çocuğa sahip ebeveynlerin evlilik doyumları cinsiyetlerine göre farklılaĢmakta mıdır?” Problemine ĠliĢkin Bulgular……… 55

4.3. “Engelli çocuğa sahip ebeveynlerin evlilik doyumları yaĢlarına göre farklılaĢmakta mıdır?” Problemine ĠliĢkin Bulgular……… 55

4.4. “Engelli çocuğa sahip ebeveynlerin evlilik doyumları eğitim düzeylerine göre farklılaĢmakta mıdır?” Problemine ĠliĢkin Bulgular……… 57

4.5. “Engelli çocuğa sahip ebeveynlerin evlilik doyumları evlilik sürelerine göre farklılaĢmakta mıdır?” Problemine ĠliĢkin Bulgular……… 58

4.6. “Engelli çocuğa sahip ebeveynlerin evlilik doyumları çocuk sayısına göre farklılaĢmakta mıdır?” Problemine ĠliĢkin Bulgular……… 60

(13)

4.7. “Engelli çocuğa sahip ebeveynlerin evlilik doyumları çocuklarının

engel türüne göre farklılaĢmakta mıdır?” Problemine ĠliĢkin Bulgular……… 62

BÖLÜM V

5. TARTIŞMA VE YORUM ……….. 64 “Engelli çocuğa sahip ebeveynlerin evlilik doyumları ile denetim odakları

arasında anlamlı bir iliĢki var mıdır?” Problemine ĠliĢkin

Bulguların TartıĢılması……….………… “Engelli çocuğa sahip ebeveynlerin evlilik doyumları cinsiyetlerine

göre farklılaĢmakta mıdır?” Problemine ĠliĢkin

Bulguların TartıĢılması………. “Engelli çocuğa sahip ebeveynlerin evlilik doyumları yaĢlarına göre

farklılaĢmakta mıdır?” Problemine ĠliĢkin

Bulguların TartıĢılması……… “Engelli çocuğa sahip ebeveynlerin evlilik doyumları eğitim düzeylerine göre farklılaĢmakta mıdır?” Problemine ĠliĢkin

Bulguların TartıĢılması……….. “Engelli çocuğa sahip ebeveynlerin evlilik doyumları evlilik sürelerine göre farklılaĢmakta mıdır?” Problemine ĠliĢkin

Bulguların TartıĢılması..……… “Engelli çocuğa sahip ebeveynlerin evlilik doyumları çocuk sayısına

göre farklılaĢmakta mıdır?” Problemine ĠliĢkin

Bulguların TartıĢılması…..………. “Engelli çocuğa sahip ebeveynlerin evlilik doyumları çocuklarının

engel türüne göre farklılaĢmakta mıdır?” Problemine ĠliĢkin

Bulguların TartıĢılması………

(14)

6. SONUÇ VE ÖNERİLER ………. 74 6.1. Sonuçlar……….. 6.2. Öneriler……….. KAYNAKÇA ……… 78 EKLER ………. 89 EK-1: ……… 90 EK-2: ……….………... 91 EK-3: ……… ………... 92

(15)

1.GĠRĠġ

Aile kurmak ve çocuk sahibi olmak pek çok kiĢi için istenen bir yaĢam tarzıdır. Her birey bir aile içinde doğar daha sonra kendisi de genellikle böyle bir yaĢam tarzını benimser ve evlenir(Oskargil-Göktepe, 2002).

Aile ve evlilikle ile ilgili literatür incelendiğinde evliliğin farklı Ģekillerde tanımlandığı görülmektedir. Gleen (1991) evliliği bireyin mutluluğunu sağlayan ve kiĢiliklerinin geliĢiminde önemli rol oynayan bir birim olarak tanımlamaktadır. Özgüven (2001) ise evliliğin, kurumsallaĢmıĢ bir yol, iliĢkiler sistemi, bir kadınla bir erkeği karı-koca olarak birbirine bağlayan, doğacak çocuklara belli bir statü sağlayan, toplumsal yönden devletin hak, kontrol ve yetkisi bulunan yasal bir iliĢki biçimi olduğunu ifade eder. Aynı zamanda evlilik kavramı iki farklı cinsten insanın kurumsal olarak birleĢmesinin yanı sıra düĢünce, inanç, kültür seviyeleri, yaĢam görüĢleri ve beklentiler açısından da birleĢmesini içerir. Bu yüzden evlilik bireysellikten toplumsallığa geçiĢi de ifade eder(Günay, 2000). Cutler ve Radford (1999), birbirlerine karĢı sorumluluk duygusu taĢıyan, birbirlerini sosyal açıdan destekleyen, birlikte isteyerek zaman geçiren, üyeleri arasında açık iletiĢim olan, kriz durumunda birbirine kenetlenen bireylerin oluĢturduğu sistemi evlilik olarak tanımlamaktadırlar. Bu sistem birbirinden farklı ilgi, istek ve ihtiyaçlara sahip iki insanın birlikteliğini içermekle birlikte, bireyin geliĢmesini ve kendini gerçekleĢtirmesini de etkileyen özel bir beraberliktir(Ersanlı ve Kalkan, 2008).

Evlilik, bekârlık rollerinden evli çift rollerine geçiĢi simgelemektedir ve bu yeni rol çiftin birbiriyle, kendi ana-babalarıyla ve bütün olarak toplumla olan iliĢkilerini etkilemektedir(Onur, 2004). Yasal ve törel bağlarla ortaya çıkan ailede asıl öğe ise eĢler arasındaki iliĢkilerdir (Özgüven, 2000). KiĢilerarası iliĢkilerin en yoğun olarak yaĢandığı toplumsal kurumlardan olan evlilik kurumunda bireylerin en fazla iletiĢim kurdukları, en çok paylaĢımda bulundukları eĢlerinden, beklentileri de fazla olmaktadır. Bireylerin evlilikte doyum yaĢamaları ve beklentilerini gerçekleĢtirmeleri mutlu olabilmeleri açısından son derece önemlidir. Beklentilerin gerçekleĢmediği ve doyumun yaĢanmadığı evliliklerin boĢanma ile sonuçlanması hem eĢleri hem çocukları olumsuz

(16)

olarak etkileyebilmektedir. Bu açıdan evlilik iliĢkileri üzerinde çalıĢmak hem kuramsal hem de klinik açıdan büyük önem taĢımaktadır(Üncü, 2007; Bal, 2007). Evliliğe atfedilen bu önem evlilik doyumu, evlilik uyumu ve evlilik kalitesi gibi kavramların tanımlanmasına ve araĢtırılmasına neden olmuĢtur. Evlilik uyumu ve doyumu kavramlarının arasında yüksek korelasyonların bulunması nedeni ile bu kavramlar çok sık birbirine karıĢtırılmakta ve eĢ anlamlı olarak kullanılmaktadır. Hatta evlilik doyumu yüksek çiftlerin aynı zamanda uyumlu çiftler olduğu belirtilerek bu iki kavramın birbirinden farklı kavramlar olmadığı ileri sürülmektedir. Buna karĢın bazı araĢtırmacılar ise bu korelasyon katsayısının bu Ģekilde yorumlanmasını doğru bulmayarak doyum ve uyum kavramlarının ayrı ayrı ele alınması gerektiğine iĢaret etmektedirler. Çünkü bu iki kavramın tanımlaması konusunda bir belirsizlik bulunmaktadır ve kavramlar bazen birbirinin yerine geçecek Ģekilde kullanılmaktadır(Yılmaz, 2001; Fidanoğlu, 2006). Evlilik konusunda yapılan araĢtırmalarda çok kullanılan diğer bir kavram ise evlilik kalitesidir. Evlilik kalitesi, daha genel bir kavram olup evlilik doyumu ve uyumu kavramlarını da içermektedir. Evlilik kalitesi, evlilik iliĢkisinin çiftler tarafından öznel değerlendirmesi olarak tanımlanmaktadır(Erdoğan, 2007).

Heyman, Sayers ve Bellack (1994) evlilik doyumunu eĢler arasındaki iliĢkinin uyumu, kalitesi, iliĢkiden aldıkları mutluluk ve bu kavramların bir ahenk içinde iliĢkide devam etmesi olarak açıklamaktadır. Lenthell (1977) evlilik doyumunu bir insanın evlilikten beklentileri ve evlilik çıktıları ile evliliğin sürekliliği arasındaki karĢılaĢtırma olarak ifade etmektedir. Tezer (1986) ise evlilik doyumunu, bireyin evlilik iliĢkisindeki gereksinimlerini karĢılama derecesine iliĢkin algısı olarak tanımlamaktadır.

Evlilikler oldukça karmaĢık ve çok yönlü ortamlarda oluĢmaktadır ve bu ortamların evliliği ne yönde etkilediğiyle ilgili ortak bir anlayıĢ geliĢmeye baĢlamıĢtır. Evlilik doyumu evlilik iliĢkisinin sürdürülmesini sağlayan en önemli unsur olarak düĢünülmektedir(Cihan-Güngör, 2007). Bazı araĢtırmacılar evlilik doyumu konusunda yapılan çalıĢmaları Ģu baĢlıklar altında toplamıĢlardır: KiĢiler arası süreçler (biliĢ, duygu, fizyoloji, sosyal destek, Ģiddet), evlilikte bağlamsal süreçler (mikro ve makro bağlam). KiĢiler arası süreçlere iliĢkin değiĢkenlerden ilki olan biliĢ alanında yapılan çalıĢmaların, daha çok eĢlerin yüklemeleri konusuna odaklandığı belirtilmektedir. KiĢiler arası süreçlere iliĢkin diğer değiĢken ise duygudur. Duygu konusunda yapılan

(17)

çalıĢmalardan bazıları evlilikte olumsuz duygunun yıkıcı olduğunu ortaya koyarken, bazıları da evliliğin kalitesini artırdığı ya da evlilik doyumu ile iliĢkisiz bulunduğu göstermektedirler. BaĢka bir değiĢken olan fizyoloji alanında yapılan araĢtırmaların ise daha çok kan basıncındaki değiĢimler, kalp atıĢı gibi değiĢkenler üzerine odaklandığını belirtmiĢlerdir. Evlilikte yaĢanan Ģiddet araĢtırmaları, Ģiddet yaĢayan çiftlerin iletiĢim ve etkileĢimlerinde yüksek düzeyde olumsuz karĢılık ve kızgınlık ortaya koyduklarını göstermektedir. Evlilikteki makro bağlamlar kiĢileri ve evliliklerini etkileyen daha geniĢ sosyal Ģartlar ve kurumlardır. Evlilikte bağlamsal süreçlere bakıldığında öncelikle üç mikro bağlam üzerinde durulmaktadır. Bunlar çocuklar, eĢlerin geçmiĢleri ve özellikleri ile stres sebepleri ve geçiĢlerdir. Bu mikro bağlamlar evlilik konusunda direkt etkileri olan ve etkileri daha belirgin olan ortam ve çevrelerdir (Bradbury, Fincham ve Beach, 2000).

Sosyal, ekonomik ve kültürel olarak hızlı değiĢimlerin yaĢandığı toplumda evlilik iliĢkileri değiĢmekte evlilikle ilgili sorunlar çeĢitlenmekte ve fazlalaĢmaktadır(Çınar, 2008). Genel olarak bakıldığında Türk ailesinin sorun alanları Ģu Ģekilde belirlenmiĢtir:

1-Aile yapısından kaynaklanan sorunlar,

2-Aile kurumuyla birlikte yaĢanan ahlak ve değerlerin aĢınmasından kaynaklanan sorunlar,

3-ġiddet, suç, kötü alıĢkanlıkların hızla artması,

4-Aile içi iliĢkilerden kaynaklanan (eĢler ve ebeveyn- çocuk iletiĢimi gibi) sorunlar,

5-Özürlü bireye sahip ailelerin sorunları,

6-Ekonomik nedenlerden kaynaklanan sorunlar, 7-Ailenin sorun çözme kabiliyetini kaybetmesi,

8-BoĢanma, terk nedeniyle kadın ve çocukların yaĢadığı sorunlar (Demirkan, 2006).

EĢler, çeĢitli nedenlerle çocuk sahibi olmayı isterler ve genellikle çocuğu evliliklerinin tamamlayıcısı olarak görürler(Gündoğdu, 1995). Evlilikte çocukların dünyaya geliĢi mutluluğu artıran bir değiĢim olduğu gibi karmaĢıklığı da artırmaktadır. Birçok çift için çocuklar evliliğin niteliğini etkileyen en önemli faktörlerden biridir. AraĢtırmacılar eĢlerin çocuk sahibi olmak için nasıl müzakere ettiklerini ve çocukların evlilik doyumuna etkilerini öğrenmek için uğraĢmıĢlardır ve bu konuda 1990‟larda çok

(18)

sayıda çalıĢma yapılmıĢtır. Yapılan araĢtırmalar paradoksal olarak Ģunu göstermiĢtir: Çocuklar en azından küçükken evliliğin istikrarını artırırken niteliğini düĢürmektedir(Belsky 1990; Waite ve Lillard 1991 akt. Bradbury, Fincham ve Beach, 2000). Oldukça tartıĢmalı bulgular içermekle birlikte araĢtırmalar genel olarak ilk çocuğun yaĢıyla belirlenen aile siklusleri ile çocuk sayısının evlilik niteliğinin yordayıcıları olduğunu ortaya koymaktadır(Tezer, 1994).

Anne ve baba hamilelik döneminde kendisinin, eĢinin ve çevrenin beklentileri ıĢığında doğacak çocuğun bir biçimini oluĢturmaktadır. Normal koĢullarda birçok aile çocuklarının engelli ya da hasta olarak doğabileceklerini düĢünmezler(Altuğ-Özsoy, Özkahraman ve Çallı, 2006). Anne-babaların çocuğun doğumu ile yaĢadıkları karıĢık duygular, özürlü çocuğun doğumu veya bu gerçeğin daha sonraki günlerde öğrenilmesi ile büyük bir karmaĢaya dönüĢür(Molsa ve Ġkonen-Molsa, 1985). Aynı zamanda yetersizliği olan bir çocuğa sahip olmayla birlikte tüm aile bireyleri duygusal bir yük, stres verici bir yaĢam deneyimi ve sürekli baĢa çıkma tepkileri gerektiren bir stresörle karĢı karĢıya kalırlar. Bu stresörler çocukla sürekli bir bağımlılık iliĢkisi içinde olma, yeni ve farklı gereksinimlerin karĢılanmasında yaĢanacak ekonomik sıkıntılar, sorumlulukların artması nedeniyle aile bireylerinin özel yaĢamlarının kısıtlanması ve diğer bireylere özellikle eĢlerin birbirine ayırdıkları zamanın kısıtlanması Ģeklinde sıralanabilir (Yıldırım, Conk, 2005). Bazı araĢtırmacılar, engelli çocuğun aile yaĢamına getirdiği ek streslerle birlikte aile içi ve dıĢı iliĢkilerin bozulduğunu ve eĢlerin evlilik iliĢkilerinde bozulma ve kiĢisel uyumlarında azalma olduğunu belirtmektedirler (Girli, Yurdakul, Sarısoy ve ÖzekeĢ, 2000). Özellikle eĢlerin birbirine ayırdıkları zamanın kısıtlanması gibi duygusal iliĢkilerdeki sorunlar, aile içi gerilimi ve çatıĢmayı artırabilir. Böylece aile içi iliĢkileri düzenlemekte zorluk yaĢanır ve bu güçlük, bazen evlilik uyumsuzluğu ve ayrılma ile sonuçlanabilir(Tunalı ve Power, 1993; Yıldırım ve Conk, 2005).

Görüldüğü gibi ailede engelli bir çocuğun olması, olağan aile durumunu etkilemenin ötesinde özellikle çiftin iliĢkisini sınamaya yönelik bir etki yaratmaktadır. Engelli çocuklar ana-babaların evlilik iliĢkileri üzerinde bir takım etkilere sahiptirler. Engelin türü ve derecesi, çocuğun cinsiyeti, tanının konduğu yaĢ, bebeğin doğumdan önceki dönemde evliliğin niteliği, aile içi iliĢkiler, toplumla iliĢkiler, bireysel özellikler, problem çözme ve baĢ etme becerileri, iliĢki üzerindeki etkileri arttırıp, azaltabilecek

(19)

değiĢkenlerdir(Zucman, 1982; Crinic, Friedrich ve Greenberg, 1983, akt. Duygun ve Sezgin, 2003).

Farklı çiftler ve evliliğin farklı iĢlevleri için etkili olan veya olmayan yaĢanmıĢ olayların anlaĢılması; bireylerin ve evliliklerinin nasıl stresli olaylar ortaya çıkarabildiğinin ve de bu olayların eĢler tarafından kararlar alınırken nasıl bir etkiye sahip olduklarının anlaĢılmasını gerekli kılan bir takım durumlar vardır. Evlilik araĢtırmalarındaki temel amaç eĢlerin karĢılaĢtıkları sorunlarla mücadele etmelerine yardım etmektir(Bradbury, Fincham ve Beach, 2000).

Ülkemizde engelli bireyler için uygulamaya konulan yeni yasalarla birlikte engelli bireylerin eğitimleri için devlet desteği artırılmıĢtır. Bununla birlikte hem devlet okullarında hem de sayıları her geçen gün artan özel eğitim kurumlarında engelli bireylerin eğitimleri ve aile rehberliği hizmetleri hız kazanmıĢtır. Engelli çocuğa sahip ebeveynler, çocuklarının öğretmenleriyle görüĢerek çocuklarının okulda nasıl olduğunu ya da evde çocuklarını nasıl en iyi Ģekilde eğitebileceklerini öğrenebilir. Ancak Seligman (1985), çoğu ebeveynin, çocuklarının öğrenme problemleri ile ilgili yardımdan daha fazlasına ihtiyaç duyduklarını ifade etmektedir. Bu kapsamda ailelere yardım için öncelikli olarak onların sorun ve ihtiyaç alanlarının belirlenmesi gerekmektedir. Bu konulardan birisi de engelli çocuğun evlilik iliĢkisine etkileridir. Engelli çocukların ailelerinde evlilik iliĢkisinin zedelenebileceği düĢüncesi oldukça yaygın olsa da ilgili literatüre bakıldığında birbiri ile çeliĢen bulgular dikkati çekmektedir(Gündoğdu, 1995). Çünkü bazı araĢtırmalar(Quittner, Espelage, Opipari, Carter, Eid ve Eigen,1998; Kazak, 1987; Toros, 2002; Tunalı ve Power, 2002) evlilik problemleri açısından özürlü ve normal çocukların ailelerinde fark olmadığını ve çok az çalıĢma(Gündoğdu, 1995; Hobbs, Perin ve Irey, 1985), özürlü çocuğun anne babalarını yakınlaĢtırdığını bildirmesine rağmen bu konudaki birçok çalıĢma(Yurdakul, Girli, ÖzekeĢ ve Sarısoy, 1998; Toros, Solak ve Metin, 2005) evlilik uyumunda düĢüĢ ve evlilik çatıĢmasında artıĢ olduğunu göstermektedir.

Evlilik ile ilgili araĢtırmalarda araĢtırmacıların en çok üzerinde durdukları konulardan biri eĢlerin kiĢilik özelliklerinin evlilik iliĢkisine etkileridir. 40 yıl önce ortaya çıkan ve „Büyük BeĢli‟ kiĢilik değiĢkenlerinden birisi olarak kabul edilen kontrol odağı kavramı, insan davranıĢlarının birçok yönünü ve insan davranıĢlarındaki

(20)

değiĢimleri anlamamıza yardım etmiĢtir(Myers ve Booth, 1999). Bu bakımdan kontrol odağının ebeveynlerin davranıĢlarının evlilik iliĢkilerini, evlilikteki değiĢimleri nasıl etkilediğini anlamada da etkili bir değiĢken olduğu düĢünülmektedir.

Ebeveynlerin evlilik iliĢkilerinin sağlıklı olması ve evliliklerinden doyum sağlamaları hem çocuğun geliĢimi açısından hem de ebeveynlerin yaĢam kalitelerinin artması bakımından önemli görülmektedir. Bu nedenlerle engelli çocuğa sahip ebeveynlerin evlilik doyumları ile kontrol odakları arasındaki iliĢkilerin incelenmesi ve evlilik doyumunun ebeveynlerin cinsiyetlerine, yaĢlarına, eğitim düzeylerine, evlilik sürelerine, çocuk sayılarına ve çocuğun engel türüne göre incelenmesi önemli görülmüĢtür.

1.1. AraĢtırmanın Amacı

Bu araĢtırmanın temel amacı engelli çocuğu olan ebeveynlerin kontrol odakları ile evlilik doyumları arasındaki iliĢkiyi incelemektir. Bunun yanı sıra bu araĢtırmada engelli çocuğa sahip ebeveynlerin evlilik doyumlarını, cinsiyetlerine, yaĢlarına, eğitim düzeylerine, evlilik sürelerine, çocuk sayılarına ve çocuğun engel türüne göre incelemek de amaçlanmaktadır.

1.1.1. Problemler

Bu araĢtırmanın iki ana problemi vardır. AĢağıda bu iki ana problem ve ikinci ana probleme bağlı alt problemler yer almaktadır.

1.0. Engelli çocuğa sahip ebeveynlerin evlilik doyumları ile kontrol odakları arasında anlamlı bir iliĢki var mıdır?

2.0. Engelli çocuğa sahip ebeveynlerin evlilik doyumları; 2.1. Cinsiyetlerine,

2.2. YaĢlarına,

2.3. Eğitim düzeylerine, 2.4. Evlilik sürelerine, 2.5. Çocuk sayılarına,

(21)

1.2. AraĢtırmanın Önemi

Ġnsanoğlunun içinde bulunduğu önemli sistemlerin baĢında aile ve evlilik gelmektedir. Aile örüntülerinin ve evlilik iliĢkilerinin incelenmesi gerek kuramsal gerekse aile danıĢmanlığı ve rehberliği için önem taĢımaktadır. 1930‟lu yıllardan bu yana farklı disiplinlerden birçok araĢtırmacının ilgisini çeken evlilik iliĢkisi, birçok değiĢken açısından kültürler arasında farklılıklar gösteriyor olsa bile, kiĢilerarası iliĢkiler içinde çok önemli bir yere sahip olmasından dolayı hala önemini korumaktadır(Açık, 2008).

“Evlilik iliĢkilerinin değerlendirilmesi, her iki eĢin kiĢilik özelliklerinin, eĢlerin birbirlerine karĢı tutumlarının ve eĢler arasındaki etkileĢimin araĢtırılmasını içermektedir. Evlilik uyumu, aile sorunlarına neden olan faktörlerin araĢtırılmasında üzerinde en çok durulan değiĢkenlerden birisidir. Bunun nedeni evlilik uyumunun hem aile içi hem de aile dıĢı iliĢkilerin belirleyicisi olarak gittikçe önem kazanmasıdır”(Fidanoğlu, 2006, s.9).

Ayrıca evli bireylerin çocuklarının olup olmaması, çocukların ne zaman doğduğu, eĢlerin ve evliliklerin bu durumdan nasıl etkilendiğinin incelenmesi de araĢtırmalara konu olmuĢtur. Çocukların küçük yaĢlardayken evliliğin istikrarını artırırken aynı zaman da evlilik kalitesini düĢürmek gibi çeliĢkili bir etkiye sahip olduğu çeĢitli araĢtırmalarla belirlenmiĢtir(Fidanoğlu, 2006). Bunların yanı sıra ülkemizde engelli çocukların, ailelerine nasıl etkileri olduğu ile ilgili birçok araĢtırma bulunmakla birlikte engelli çocuğu olan anne-babaların evlilik doyumunu inceleyen çalıĢmalara da gerek duyulmaktadır.

Yurt dıĢında ve ülkemizde engelli çocuğa sahip olmanın evlilik doyumuna veya uyumuna etkisi de incelenmiĢtir. Bu araĢtırmaların bazılarında (Yurdakul ve ark., 1998; Toros, Solak ve Metin, 2005) engelli çocuğa sahip olmanın evlilik doyumunu olumsuz etkilediği bulunmuĢtur. Bazılarında ise (Gündoğdu, 1995; Hobbs, Perin ve Irey, 1985) olumlu etkilediği bulunmuĢtur. Bunların yanı sıra yine yabancı ve yerli literatürde engelli çocuğa sahip ebeveynlerin evlilik doyumları ile normal çocuğa sahip ebeveynlerin evlilik doyumları karĢılaĢtırılmıĢtır. Bu araĢtırmaların sayısı da oldukça azdır. Dolayısıyla engelli çocuğa sahip olmanın evlilik doyumuna etkisiyle ilgili araĢtırmaların oldukça az olduğu ve sonuçlarının birbiriyle pek tutarlı olmadığı söylenebilir. Bu durum engelli çocuğa sahip ebeveynlerin evlilik doyumlarının bazı kiĢilik özellikleriyle (örneğin eĢlerin iç ya da dıĢ kontrol odağına sahip olmaları) ve

(22)

psikolojik özelliklerle iliĢkili olabileceğini düĢündürmektedir. Nitekim Doherty (1981), yüksek kontrol odağına sahip çiftlerin bilgi toplama ve baĢarı konularında daha iyi olduklarını, evliliğe daha olumlu yaklaĢabildiklerini, diğer yandan düĢük düzeyde kontrol odağına sahip bireylerin daha pasif kaldıklarını, hatta evlilik problemleriyle ilgili olarak problemle karĢılaĢınca agresif ve tepkili davranabildiklerini belirtmektedir. Bu nedenle engelli çocuğa sahip ebeveynlerin evlilik doyumları ile ebeveynlerin iç ya da dıĢ kontrol odağına sahip olmalarının iliĢkilerinin incelenmesinin gerekli ve önemli olduğu söylenebilir. Kontrol odağı, “büyük beĢli” kiĢilik değiĢkenlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Fakat burada ĢaĢırtıcı olan bu alandaki araĢtırmaların azlığıdır. Birçok araĢtırma yapılmıĢ olmasına rağmen, kontrol odağı nadiren evlilik sürecini ve kalitesini anlamak amacıyla kullanılmıĢtır. Bu nedenle evlilik kalitesini etkileyen faktörleri araĢtıran çalıĢmalarda kontrol odağı dahil edilmelidir. Çünkü bu, hangi problemli evliliklerin bozulmadan kalabileceğini tahmin etmeye yardımcı olur(Myers ve Booth,1999). Dolayısıyla bu araĢtırmada engelli çocuğa sahip ebeveynlerin evlilik doyumlarının kontrol odağıyla iliĢkisinin incelenmesi de amaçlanmıĢtır. Bu araĢtırmanın engelli çocuğa sahip ebeveynlerin evlilik doyumlarının onların kiĢilik özellikleri ile iliĢkili olup olmadığına iliĢkin sonuçlarının, bu konuda yapılacak gelecek araĢtırmalara katkı sağlayacağı beklenilmektedir.

Gerek yurt dıĢında gerekse ülkemizde engelli çocuğa/çocuklara sahip ebeveynlerin evlilik doyumlarının çeĢitli demografik değiĢkenlere göre farklılaĢıp farklılaĢmadığının ve evlilik doyumunun yine çeĢitli değiĢkenlerle iliĢkilerinin incelendiği araĢtırmalar yapılmıĢtır. Bu araĢtırmaların daha çok zihinsel engelli, bedensel engelli ve otistik çocuğa sahip ebeveynler üzerinde yapıldığı dikkati çekmektedir. Seligman (1985), Zihinsel engelli çocuklara sahip ailelerin dıĢında diğer engelli çocuklara sahip ailelerle ilgili çalıĢmalar en çok ihtiyaç olan alanlardan biri olduğunu ifade etmektedir. Bu araĢtırmada zihinsel ve bedensel engel türlerinin yanı sıra iĢitme ve konuĢma engeline sahip çocukların ebeveynleri de araĢtırmaya eklenmiĢtir. Yine bu araĢtırmada ebeveynlerin evlilik doyumları çocuğun engel türüne göre de incelenmiĢtir. Dolayısıyla bu araĢtırma, ilgili literatürde bugüne kadar ihmal edilen hem iĢitme ve konuĢma engelli çocukların ebeveynlerinin evlilik doyumlarını incelemesi hem de çocuğun engel türüne göre evlilik doyumunu inceleyen bir araĢtırma olması açısından önemlidir.

(23)

Mevcut araĢtırmaların çoğu engelli çocuğa ailenin tepkileriyle ilgilidir, özellikle annenin tepkisine odaklanmıĢtır. Çocuktaki davranıĢ bozukluğuyla ilgili gerginliğe karĢı annelerin olduğu kadar babaların da reaksiyonlarının göz önünde bulundurulması gerektiği düĢünülmektedir. DanıĢmanlar babaların hem araçsal olarak hem de destekleyici rollerde ne derecede müdahil olduklarını araĢtırabilirler. Çünkü babanın bu süreçten çekilmesinin aile için olumsuz etkileri olabilir (Seligman, 1985;Noh, Dumas, Wolf ve Fisman, 1989). Bu nedenle bu araĢtırmada annelerin evlilik doyumlarının yanı sıra babaların evlilik doyumlarını incelenmiĢtir.

Bunların yanı sıra araĢtırmadan elde edilecek bulgular, özellikle özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri baĢta olmak üzere çeĢitli özel ve resmi psikolojik danıĢmalık merkezlerinde ve hastanelerde aile danıĢmanlığı alanında hazırlanan evlilik iliĢkisini geliĢtirme programlarının geliĢtirilmesine katkı sağlayacaktır. Ayrıca bu çalıĢma engelli çocuğa sahip ebeveynlerin aile iliĢkilerini ve özellikle evlilik iliĢkilerini geliĢtirme programlarında eĢlerin hem engelli çocuklarına uyumlarını hem de eĢlerine uyum becerilerini geliĢtirmelerine yönelik çalıĢmalara da yer verilmesine dikkat çekeceği için büyük bir öneme sahiptir.

1.3. Sayıltılar

1. Evlilik YaĢam Ölçeği‟nin engelli çocuğa sahip ebeveynlerin evlilik doyum düzeylerini ortaya koyabilecek nitelikte ve yeterlikte bir araç olduğu kabul edilmiĢtir.

2. Rotter Ġç-DıĢ Kontrol Odağı Ölçeği‟nin engelli çocuğa sahip ebeveynlerin kontrol odaklarını ortaya koyabilecek nitelikte ve yeterlikte bir araç olduğu kabul edilmiĢtir.

3. AraĢtırmada uygulamaya katılan engelli çocuğa sahip ebeveynlerin, ölçekleri içtenlikle cevapladıkları varsayılmıĢtır.

1.4. Sınırlılıklar

1.Bu araĢtırmanın 2009 yılında Aksaray Gülbahar Ökçe Rehberlik ve AraĢtırma Merkezine kayıtlı 192 çocuğun anne-babasına uygulanan ölçeklerden ve KiĢisel Bilgi Formundan toplanan verilerle sınırlıdır. Dolayısıyla bu araĢtırmanın sonuçları benzer özellikteki engelli çocuğa sahip ebeveynlere genellenebilir.

(24)

1.5. Tanımlar

Evlilik Doyumu : Bireyin evlilik iliĢkisindeki gereksinimlerini karĢılama derecesine iliĢkin algısıdır. Bu evlilikten sağlanan doyumu ifade ettiği gibi evlilikteki arkadaĢlıktan ve cinsellikten sağlanan doyum gibi daha özel durumları da ifade etmektedir(Spainer ve Lewis, 1980).

Kontrol Odağı : Bireyin kendisini etkileyen iyi veya kötü olayları kendi davranıĢları sonucu veya talih, Ģans, kader ya da kendi dıĢındaki güçler tarafından geliĢtiğine iliĢkin algılamasıdır. Kontrol odağı bireylerin kendi davranıĢları hakkındaki inançlarıdır(Rotter, 1966).

Özel Eğitim Gerektiren Birey (Engelli Birey): ÇeĢitli nedenlerle, bireysel özellikleri ve eğitim yeterlilikleri açısından akranlarından beklenilen düzeyden anlamlı farklılık gösteren bireydir(Özel Eğitim Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 1997, Madde-3).

Bedensel Engelli Birey: Bütün düzeltmelere rağmen yaĢamlarında ve çalıĢmalarında; iskelet, sinir sitemi, kas ve eklemlerinden yeteri kadar yararlanamayan ve sosyal yaĢama uyamayan bireydir(Bıyıklı, 1995a).

KonuĢma Engelli Birey: KonuĢmasının akıĢında, ritminde, tizliğinde, vurgularında, ses birimlerinin çıkarılıĢında, eklemleniĢinde bozukluk olan bireydir(Bıyıklı, 1995b).

ĠĢitme Engelli Birey: ĠĢitme gücünde tümüyle veya ileri derecede kaybı olan bireydir(Bıyıklı, 1995b).

Zihinsel Engelli Birey: Zihin geliĢiminde meydana gelen yavaĢlama, duraklama ve gerileme nedeniyle davranıĢ ve uyum yönünden yaĢıtlarına göre sürekli gerilik gösteren bireydir(Bıyıklı, 1995c).

(25)

BÖLÜM II

2. KURAMSAL ÇERÇEVE VE ĠLGĠLĠ ARAġTIRMALAR

Bu bölümde önce evlilik doyumuyla ilgili kuramlar ve kontrol odağıyla ilgili teorik bilgiler verilmiĢtir. Sonra araĢtırmanın konusuyla ilgili yurtdıĢında ve ülkemizde yapılan araĢtırmalardan ulaĢılabilenler özetlenmiĢtir.

2.7. Evlilik Doyumuyla Ġlgili Kuramlar

AĢağıda evlilik doyumuyla ilgili kuramlardan evlilik kalitesinin karĢılıklı değiĢimi kuramı, yükleme kuramı, karĢılıklı bağımlılık kuramı, ve sosyal öğrenme kuramı özetlenerek sunulmuĢtur.

2.1.1. Evlilik Kalitesinin KarĢılıklı DeğiĢimi Kuramı

Lewis ve Spanier‟ın (1979) indüktif evlilik kalitesi teorisi yüzlerce amprik önermenin envanterinin çıkarılması ile oluĢturulmuĢtur. Daha sonrada Evlilik Kalitesinin KarĢılıklı DeğiĢimi Teorisine dönüĢmüĢtür. Bütün envanter 93 önerme içermesine rağmen en soyut üç önerme Ģöyledir:(1) Yeterli evlilik rolü fonksiyonu için ne kadar sosyal ve kiĢisel kaynaklar mevcutsa o kadar evlilik doyumu yüksektir.(2) EĢlerin yaĢam biçimlerinden doyumları ne kadar yüksekse evlilik kalitesi de o kadar yüksektir.(3) EĢler arası etkileĢimden gelen ödüller ne kadar yüksekse evlilik kalitesi de o kadar yüksektir. Evlilik öncesi faktörler, sosyal ve ekonomik faktörler, kiĢiler arası iliĢki faktörleri evliliği etkileyen temel faktörlerdir. Evlilik öncesi faktörlerden ırk, sosyo-ekonomik statü, dini inançlar, zeka ve yaĢ benzerliğinin evlilik niteliği ve kararlılığının önemli göstergeleri olduğu ve tahmin edileceği gibi evlilik öncesi benzerlik ne kadar fazlaysa, evlilik niteliğinin o kadar yüksek olacağı ifade edilmektedir. Ebeveynlerle olan iyi iliĢkilerin baĢarılı bir evliliğin en önemli yordayıcısı olduğu ve eĢ seçimini onaylayan, mutlu bir evlilik için iyi bir model olan ebeveynlerin önemi vurgulanmaktadır. Birey çocukluk çağında ne kadar sağlıklı bir ortamda büyüdüyse ve ebeveyni ile olan iliĢkisi ne kadar olumluysa, evlilik niteliğinin o kadar yüksek olacağı, aynı Ģekilde önemli olan kiĢilerden (arkadaĢlar ve diğer aile üyeleri) gelen desteğin evlilik kalitesini arttıracağı ifade edilmektedir. Öte yandan, eğitim düzeyi, sosyal sınıf, evlilikteki yaĢ, evlilik öncesi eĢle tanıĢıklık düzeyi, duygusal kararlılık, olumlu benlik kavramı ve fiziksel sağlık gibi kiĢisel özelliklerin evliliklerin

(26)

kalitesi ve kararlılığı üzerinde olumlu etkilere sahip olduğu belirtilmektedir. Sosyo-ekonomik faktörler, Sosyo-ekonomik iyi olmayı, kadınların iĢ statüsünü, ev halkının sayısını içerir. KiĢiler arası özellikler ise modelde çiftlerin birbirlerini olumlu kabulünü, evlilikten elde edilen duygusal faydaları, iletiĢim, etkileĢim ve rol uygunluğunu içermektedir. Olumlu kabul benzer olma algısını, fiziksel ve cinsel çekiciliği, değerlerdeki anlaĢmayı, baĢkaları tarafından onaylanmayı içerir. Evliliklere yardım eden diğer önemli özellikler; duygu ve saygının ifadesi, duygusal bağımsızlık, sevgi, cinsel doyum, kiĢisel geliĢimi cesaretlendirme, otonomi duygusu ve eĢitlik olarak belirlenmiĢtir. ĠletiĢim ve evlilik doyumu arasındaki bağlantının temelinde, empati ve anlamadaki doğruluk ve kendini açma düzeyi etkilidir. Modeldeki rol uygunluğu, karĢılıklı rol beklentileri konusunda anlaĢmayı, rol paylaĢımını ve birbirini tamamlayabilmeyi ifade etmektedir(Lewis ve Spanier, 1980).

(27)

IV. DüĢük Kalite I. Yüksek Kalite Yüksek Ġstikrar Yüksek Ġstikrar

III. DüĢük Kalite II. Yüksek Kalite DüĢük Ġstikrar DüĢük Ġstikrar

ġekil 1. Evlilik Kalitesi ve Ġstikrarı (Lewis ve Spanier, 1980) Alternatif

Cazibeler

DıĢ baskılar

Gerginlikler

Cazibeler Evli Çift

Vektör D Vektör A Çift içi Vektör B Boyut B oyu t Vektör C Çift d ıĢı

(28)

ġekil-1 dört adet yüksek-düĢük evlilik kalitesi ve yüksek-düĢük evlilik sürekliliği kombinasyonunu örneklendirmektedir. AraĢtırmacılar zaman içerisinde belli bir noktada evlilik uyumunun (dyadının), Ģekilde verilmiĢ olan 4 maddenin herhangi bir yerinde olacağını iddia etmektedir. Zaman içerisinde çift bir noktadan diğerine hareket edebilir. Bu hareket ise pozitif ya da negatif intradyadik faktörlerin büyüklüğüne göre olacaktır ve bunlar yatay vektörlerle gösterilmiĢtir. Intradyadik faktörler evliliğin kalitesini doğrudan etkilemektedirler. Bunlar evlilik içindeki cazibe ve gerginliklerin dengesinden ortaya çıkar. Ekstradyadik faktörler ġekil-1 de dikey vektörlerle gösterilmiĢlerdir ve evliliğin sürekliliğini doğrudan etkiler görünmektedirler. Ekstradyadik faktörler evlilik dıĢındaki alternatif cazibelerden ve evlilik üzerindeki dıĢ baskılardan oluĢurlar. Evlilik üzerindeki cari olan bütün güçler, nihai maliyetler ve ödüller çekme ve itmeler evliliğin kalitesini ve sürekliliğini etkileyecektir(Lewis ve Spanier, 1980).

2.1.2. Yükleme Kuramı

Fincham, Bradbury ve Baucom tarafından geliĢtirilen evlilikte Yükleme Kuramı evlilik iliĢkisinde nedensel yüklemeler ve sorumluluk yüklemeleri kavramlarının üzerinde durmaktadır. Nedensel yüklemeler bir olayı oluĢturan faktörlerle ilgilidir yani bir olayın oluĢumuna iliĢkin açıklamalardır. Sorumluluk yüklemeleri ise bireylerin herhangi bir olay için hesap verebilirliğine iliĢkin bir kavramdır(Bradbury ve Fincham, 1990).

Nedensellik yüklemeleri odak, istikrarlılık, genellik alt boyutlarından oluĢurken, sorumluluk yüklemeleri suçlama, kasıt, güdü alt boyutlarından oluĢmaktadır(Tutarel-KıĢlak, 2002). En genel haliyle insanların, “neden” diye baĢlayan soruları nasıl cevaplandırdıklarıyla ilgilenen bu kuram sorumluluk yüklemelerinin, uyumlu ve uyumsuz eĢleri birbirinden daha iyi ayırt ettiğini ileri sürmektedir. Evliliklerinde uyumsuzluk yaĢayan eĢlerin, nedeni eĢlerinde aradıkları ve eĢin davranıĢlarını olumsuz olarak değerlendirme eğiliminde oldukları, uyumlu eĢlerin ise olumsuz olayların etkisini azaltıcı yüklemeler yaptıkları ve eĢin olumsuz davranıĢlarına daha az sorumluluk yükledikleri belirlenmiĢtir(Tutarel-KıĢlak, 1999).

Yükleme kuramındaki temel hipotez olumsuz iliĢki olaylarının etkisini artıracak ve olumlu iliĢki olaylarının etkisini azaltacak Ģekilde yükleme yapmanın düĢük düzeyde evlilik doyumuyla iliĢkili olduğuna dairdir. Daha sonra ortaya çıkan genel kanı ise

(29)

yüklemeler ve doyum arasında doğrudan değil dolaylı bir iliĢki olduğu yönündedir. Buna göre yüklemeler eĢ davranıĢlarını, eĢ davranıĢları da iliĢki doyumunu etkilemektedir. EĢlerin evlilik problemlerini eĢlerine yüklemelerinin daha çok olumsuz davranıĢa neden olduğu ve bununda problemlerin devam etmesine yol açtığı ve bu nedenle evlilik doyumunun düĢtüğü ifade edilmektedir(Curun, 2006).

Bu kurama göre eĢler arasında çatıĢmaya hangi olayların yol açtığı çoğunlukla açık değildir. Bireyin belli bir olaya yaptığı nedensel yükleme onun sonraki duygu ve davranıĢlarını önemli derecede etkilemektedir. Bir olaya iliĢkin nedenin algılanması, algılayan kiĢi ve olayla bağlantılıdır. BaĢka bir deyiĢle olay, algılayıcı açısından ele alınmaktadır. Bu durumda çatıĢmanın ortaya çıkıp çıkmayacağını, davranıĢın kendisinden çok, olayın algılayıcı açısından anlamı belirlemektedir(Özgüven,2000). Görüldüğü gibi evliliklerde meydana gelen olaylar için eĢlerin kullandığı yüklemeler evlilik doyumuyla ilgilidir. Mutlu çiftlerle kıyaslandığında, mutsuz çiftler olumsuz olayların etkisini artıracak ve olumlu olayların etkisini düĢürecek yüklemelerde bulunurlar. Özellikle nedenselliğin evrensel boyutlarıyla ilgili güçlü etkiler bulunmuĢtur. Örneğin mutsuz çiftler olumsuz olayların sebeplerinin evrensel olduklarını düĢünürken olumlu olayların sebeplerini belirli durumlarda aramaktadırlar. Yani mutsuzluğu evrensel nedenlere mutluluğu ise o anki duruma bağlı olarak açıklamaktadırlar. Sorumluluk alanındaki araĢtırmalar mutsuz çiftlerin eĢlerini bencil ve kötü niyetli olarak düĢündüklerini göstermiĢtir. Ayrıca burada Ģu ortaya çıkmıĢtır: yüklemeler, evlilik doyumunu etkilemektedir yoksa bunun tersi yani evlilik doyumunun yüklemeleri etkilemesi söz konusu değildir(Bradbury ve Fincham,1990).

ġekil-2 Yüklemeler, DavranıĢlar ve Evlilik Doyumuyla Ġlgili Bir Çerçeve ( Bradbury, Fincham, 1990). Partner DavranıĢı Kendi DavranıĢın Birincil ĠĢlem Özel Anlam

Yükleme Kısa Uzun Dönem Dönem Doyum Doyum a b c h g f e d

(30)

Bradbury ve Fincham (1990) yükleme kuramında, davranıĢ ve doyumu bütünleĢtiren bir modelde birkaç faktörü birlikte incelemiĢlerdir. Modelde ilk olarak, evlilikte eĢlerin karĢılıklı etkileĢimi söz konusu olduğundan, bir olay meydana geldiğinde(tartıĢma vb.) tek kiĢinin davranıĢlarına odaklanmaktansa her ikisinin davranıĢlarını incelemek gerektiği belirtilmektedir. Ġkincisi, eĢlerin, partnerlerinin her davranıĢına yükleme yapması beklenmediğinden, böyle bir sürecin varlığı da dikkate alınmalıdır. Birincil Süreç olarak adlandırılan bu sürecin bir iĢlevi olarak, bir anlam yükleme olabilir veya olmayabilir. Bu araĢtırmalardaki odak noktası ve baĢlıca vurgu ise özel olan ve partnerlere belli ettirilmeyen bu özel anlam yükleme konularıdır. Üçüncüsü eĢlerden bir tanesinin partnerinin davranıĢına yaptığı anlam yüklemesi, eĢlerin uzun dönemli evlilik doyumu konusunda önemli bir etkiye sahip olduğundan, kısa dönemli, geçici doyum ile uzun dönemli doyum arasındaki farka da vurgu yapılmaktadır. Bu konudaki beklenti kısa dönemli doyumun kısmen uzun dönemli doyumun bir parçası olduğu ve zaman içerisinde biriken kısa dönemli hislerin uzun dönemli doyumu etkilediği yönündedir. Koca davranıĢı, kadın davranıĢı, birincil iĢlem, özel anlam yükleme, kısa dönem doyumu ve uzun dönem doyumu gibi kavramlar arasındaki teorik iliĢkiyi belirten çerçeve ġekil 2‟de gösterilmiĢtir. Çerçeve sadece bir eĢ için gösterilmiĢtir ve bunun için çoğu zaman kadın seçilmiĢtir. Bu çerçeveye göre, kocanın davranıĢını, kadının birincil süreci takip eder (yol b) ve bu süreçte kadın eĢinin davranıĢa anlam verir ve kendi davranıĢlarına anlam yüklemeye geçebilir (yol c) ki bu da kocanın davranıĢına neden olur (yol a aracılığıyla). Kadın eĢ, kocanın davranıĢını daha az olumsuz algıladığı ölçüde, buna tepki gösterme ihtimali de azalır (yol h). Eğer kocanın davranıĢı yüksek bir olumsuzluk taĢıyorsa kadın, bunun için bir anlam yüklemesi yapar (yol d) ve daha sonra bu anlam yüklemesinden etkilenir (yol g). Ortaya çıkan birincil süreçler ve anlam yüklemeler, evlilik doyumunu etkiler ve de onlardan etkilenir (sırasıyla yol f ve e). AraĢtırmacılar bu çerçevenin daha önce incelenen araĢtırmalardaki önemli boĢlukları gösterdiğini; daha önceki araĢtırmaların çoğunun, özel anlam yüklemeleri ve onların uzun dönemli doyuma direkt etkisiyle ilgili olarak ġekil 2‟deki e yolunu incelediklerini buna karĢılık, yüklemeler ve doyum arasındaki dolaylı iliĢkileri (ör: yol b, d, g,a,b,f; yol b,d, c,f) henüz araĢtırmadıklarını belirtmektedirler. Ayrıca evlilik üzerinde daha istikrarlı bir etkiye sahip olma ihtimali olmasına rağmen, anlam yüklemeleri ve kısa dönemli doyuma çok fazla dikkat edilmemiĢtir. Kısaca özetleyecek olursak, önerilen çerçeve anlam yüklemeleri ve evlilik doyumu arasında basit bir bağ olduğunu farz etmenin yeterli olmadığını çünkü bu

(31)

kavramlar ve evlilik doyumu arasında dolaylı bağlantılar olabileceği gibi, evlilik doyumunun da tek baĢına geçici ve sabit etmenlere sahip olabileceği belirtilmektedir.

Kuramın dayandığı en önemli hipotezlerden olan “bir eĢin yapmıĢ olduğu anlam yüklemesi bu kiĢinin daha sonraki davranıĢlarıyla iliĢkili olacaktır” hipotezidir ve ġekil 2‟de g yolu ile gösterilmektedir. ġekil 2‟de partner davranıĢı ile özel anlam yüklemesi arasında bir iĢlem safhası vardır. Çünkü özel anlam yüklemeler sürekli partner davranıĢlarını takip etmez. Bunun yerine, özel anlam yüklemelerinin ortaya çıkması birincil iĢlemin sonucuna bağlıdır. Çerçeveye bu safhanın dâhil edilmesi Ģunu göstermektedir: stresli ve stresli olmayan eĢler arasındaki birincil iĢlem farklılıkları (yol f) bu gruplar arasında ortaya çıkan özel anlam yüklemelerinden kısmen sorumlu olabilir (yol e). Daha açıkçası, evlilik doyumu ile özel anlam yüklemeleri arasındaki her iliĢki tamamen bu süreçlerdeki değiĢkenlikten kaynaklanmayabilir ama bu stresli eĢlerin partnerlerini olumsuz, beklenmedik ve bencil görme eğilimlerinden kaynaklanabilir. Birincil iĢlemin bir özelliği de bir eĢin partnerinin olumsuz davranıĢına seçici bir Ģekilde ilgi gösterme derecesidir (yol b ile). Bu daha büyük bir özel anlam yükleme ihtimaline neden olur (yol g) ve bu da sırasıyla davranıĢları (yol g) ve evlilik doyumunu etkileyebilir ( e yolu ile direkt, g, a, b, f yolları ile dolaylı olarak). ġekil 2‟de belirtilen çerçeve, eĢlerin, sadece partneri için değil (yol b, d) aynı zamanda kendi davranıĢları hakkında da yüklemede bulunduğunu göstermiĢtir (yol c, d). Bir eĢin kendi davranıĢları hakkında yaptığı yükleme, partnerinin davranıĢlarını değerlendirirken kullandığı standartlarla ilgili olarak bize bilgi vermektedir. Bu karĢılaĢtırma süreci doyumu (yol e) ve davranıĢları (yol g) etkileyebilir. Örneğin partnerinin davranıĢını kendi davranıĢından daha olumlu gören birisi kısa dönemli doyumda bir yükseliĢ yaĢayabilir. Buna karĢılık, partner davranıĢını kendi davranıĢından daha olumsuz görmek kısa dönemli doyumda düĢüĢ yaĢanmasına neden olmaktadır. Ġlk açıkladığımız örnek mutlu çiftlerde sık görülürken, ikinci örnek stresli çiftlerde daha çok görülmektedir. Doyumlu eĢler kendilerinin ve partnerlerinin davranıĢları için benzer yüklemeler yaparlar ya da partnerlerinin davranıĢlarını daha olumlu olarak algılanır. Böylece, kendi davranıĢı için benzer bir yükleme, partner davranıĢının etkisini en aza indirebilir. Oysa ki kendisini daha olumlu gösteren yüklemeler partner davranıĢlarının etkisini en yükseğe çıkarabilir. Kısacası evlilikteki yüklemeleri tam olarak anlamak için kendi davranıĢlarını da değerlendirmek büyük önem arz etmektedir(Bradbury ve Fincham, 1990).

(32)

2.1.3. KarĢılıklı Bağımlılık Kuramı (DeğiĢ-TokuĢ Kuramı)

Thibaut ve Kelley (1959) tarafından ikili iliĢkilerdeki karĢılıklı bağımlılığı açıklama amacını güden kuram, iliĢkiden alınan doyum ve iliĢkiye bağımlı olmanın (iliĢki istikrarı) iki ayrı kavram olduğunu ileri sürmektedir. Çünkü bir birey kendisine fazla doyum sağlamayan bir iliĢkiyi sadece bağımlılığının yüksek olmasından dolayı sürdürebilir. Kuramın baĢlıca kavramları, ödül, bedel, çıktı, karĢılaĢtırma düzeyi ve seçenekler için karĢılaĢtırma düzeyidir. Kuramın temel varsayımı, bireylerin baĢlıca amaçlarının çıktılarını olanaklarınca en yüksek düzeye ulaĢtırmak olduğudur. Ödül kavramı sonuçta elde edilmek istenen ya da arzu edilen durumdur. Bedel ise ödüle ulaĢmak için yapılan fedakârlıklardır. ĠliĢki için ödenen bedeller haricinde elde kalan ödüller ise çıktı ya da sonuç kavramı ile açıklanmaktadır. KarĢılaĢtırma düzeyi, bireyin geçmiĢ çıktıları ve gelecekte beklediği çıktılar ile kendisini karĢılaĢtırdığı benzer kiĢilerin çıktılarının ağırlıklı bir ortalamasıdır. Aynı zamanda karĢılaĢtırma düzeyi, bireysel yaĢantılar ve gözlemlere bağlı olarak bir iliĢki için doyum ve doyumsuzluk boyutundaki nötr noktayı temsil etmektedir. KarĢılaĢtırma düzeyi zaman içinde belirleyici öğelerin değiĢmesi ile değiĢebilir. KarĢılaĢtırma düzeyi, kiĢinin memnun olabileceği en düĢük çıktı düzeyini belirlemektedir. Buna göre herhangi bir iliĢkide bireyin elde ettiği çıktı karĢılaĢtırma düzeyinin üstünde ise kiĢi o iliĢkiden memnun olmakta, altında ise kiĢinin iliĢkiden elde ettiği doyum düĢük olmaktadır. Seçenekler için karĢılaĢtırma düzeyi ise bireyin mevcut yaĢadığı iliĢki içinde olmadığı durumda girebileceğini düĢündüğü yeni bir iliĢkiden elde edeceğini düĢündüğü çıktı düzeyidir. Yani bireyin alternatif iliĢkilerden elde edeceğini düĢündüğü doyuma iliĢkin tahminleridir. Buna göre seçenekler için karĢılaĢtırma düzeyi, kiĢinin içinde bulunduğu iliĢkiden elde ettiği çıktıdan düĢükse, kiĢi içinde bulunduğu iliĢkiye bağımlıdır, tersi durumda ise iliĢkiyi sonlandırma ihtimali yüksektir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta her zaman bir baĢka partner ya da iliĢkinin değil bazen iliĢkisizliğin de tercih edilen bir alternatif olabileceğidir(Hortaçsu, 1997; Hovardaoğlu, 1996; Ersanlı ve Kalkan, 2008).

Yukarıda belirtildiği gibi karĢılıklı bağımlılık kuramı ikili iliĢkilerden alınan doyum ve iliĢkiye bağımlı olma(iliĢki istikrarı) kavramlarını birbirinden ayırmaktadır. Bu bağlamda karĢılaĢtırma düzeyi kavramı iliĢki doyumunu, seçenekler için karĢılaĢtırma düzeyi kavramı ise iliĢkinin istikrarını yordama da kullanılan önemli kavramlardır. Yani bireyin iliĢkiden doyum sağlayıp sağlamadığını karĢılaĢtırma düzeyi

(33)

belirlerken, bireyin iliĢkiyi sürdürüp sürdürmeyeceğini belirleyen ise seçenekler için karĢılaĢtırma düzeyidir.

Durum I: Çıktı>KD>SKD: Doyum Yüksek, Bağlılık Yüksek Durum II: SKD>Çıktı>KD: Doyum Yüksek, Bağlılık DüĢük Durum III: KD>Çıktı>SKD: Doyum DüĢük, Bağlılık Yüksek Durum IV: SKD>KD>Çıktı: Doyum DüĢük, Bağlılık DüĢük

ġekil-3 KarĢılıklı Bağımlılık Kuramına Göre ĠliĢkilerde Doyum ve Bağlılık

ġekil-3 incelendiğinde iliĢkiler hakkında Ģunları söyleyebiliriz:

Durum I: Bireyin içinde bulunduğu iliĢkiden elde ettiği Çıktı karĢılaĢtırma düzeyinden ve seçenekler için karĢılaĢtırma düzeyinden yüksek ise bireyin iliĢkiden yüksek doyum sağlaması ve iliĢkinin istikrarlı olması beklenmektedir. Böyle bir iliĢkinin ise bağlanım düzeyi yüksek olacaktır.

Durum II: Bireyin içinde bulunduğu iliĢkiden elde ettiği Çıktı seçenekler için karĢılaĢtırma düzeyinden düĢük ancak karĢılaĢtırma düzeyinden yüksek ise iliĢki doyumu yüksek fakat daha cazip alternatif iliĢkiler bulunması nedeniyle iliĢki istikrarı düĢük olacaktır.

Durum III: Bireyin içinde bulunduğu iliĢkiden elde ettiği Çıktı karĢılaĢtırma düzeyinden düĢük fakat seçenekler için karĢılaĢtırma düzeyinden yüksek ise bireyin bu iliĢkiden sağladığı doyum düĢüktür ancak alternatif bir iliĢki bulunmaması nedeniyle bağlılık yüksektir ve iliĢki istikrarlı olacaktır.

Durum IV: Bireyin içinde bulunduğu iliĢkiden elde ettiği Çıktı hem karĢılaĢtırma düzeyinden hem de seçenekler için karĢılaĢtırma düzeyinden düĢük ise iliĢki hem doyumsuz hem istikrarsız olacaktır. ĠliĢkide hem beklentiler karĢılanamamakta hem de beklentilerin alternatif iliĢkiler de karĢılanma olasılığı yüksek görünmektedir. Böyle değerlendirilen bir iliĢkinin sonlanma olasılığı yüksektir.

Kuramın en güçlü yanlarından biri, bazen doyum sağlayamayan iliĢkilerin neden sürdüklerini, bazen de cazip görünen iliĢkilerin neden sona erdirildiğini

(34)

açıklayabilmesidir. Kuramın eleĢtirildiği nokta ise karĢılaĢtırma düzeyi ya da seçenekler için karĢılaĢtırma düzeyi kavramlarının içeriğinin belirtilmemesi buna bağlı olarak da bireylerin iliĢkilerini içerik-bağlantılı olarak değerlendirebilmesi konusuna değinmemesidir(Stanley, 1993, akt. Çimen, 2007). Kuramın en önemli problemlerinden birisi de ödül ve bedel kavramlarının kiĢiden kiĢiye ve aynı kiĢi için zaman içinde değiĢmesi nedeniyle, kesin bir biçimde tanımlanamamasıdır(Hortaçsu, 1997).

2.1.4. Sosyal Öğrenme Kuramı

Sosyal öğrenme kuramına göre, bireyin geleceğe yönelik beklentilerini geçmiĢ yaĢantıları sırasında aldığı pekiĢtireçler büyük ölçüde etkilemektedir. Bu nedenle belli bir alandaki beklentiyi, geleceğe yönelik dilek ve arzulardan çok bireyin kendisine yönelik algıları biçimlendirmektedir(Akman, 1992). Bu kurama göre evlilik sorunları olumsuz davranıĢların karĢılıklı değiĢimiyle karakterize edilmiĢtir(Aydemir-Sevim, 1986).

Sosyal öğrenme yaklaĢımı evlilik iĢlevselliğini açıklayan ayrıntılı bir modelin önemli bir boyutu olarak görülebilir. Bu yönüyle sosyal öğrenme yaklaĢımı evlilik iliĢkilerinin iç yapısına odaklanır. Evliliklerin kurulduğu ortamlara ve iç süreçler ile dıĢ faktörler arasındaki etkileĢime yeterince değinmez. Stres bu modelde çiftlerin etkileĢim kalıplarının bir fonksiyonudur. ĠliĢkide kaçınılmaz olarak eĢlerin birbiriyle çeliĢen istekleri ve ihtiyaçları vardır. Stres bu çeliĢki durumlarında verilen istenmeyen ve etkisiz yanıtlardan kaynaklanır. Stresten kaynaklanan eĢler arasındaki çatıĢma eĢlerin etkileĢim süreçlerinin bir iĢlevidir. BaĢka bir deyiĢle çiftler etkileĢim için çatıĢmayı istemekte ve çatıĢmaya ihtiyaç duymaktadır(Koerner ve Jacobsen, 1994). Evlilik ortamları, stres kaynakları ve geçiĢleri evlilik sonuçlarına bağlayan çalıĢmaların artmasıyla birlikte, sosyal öğrenme perspektifi daha kapsayıcı evlilik modellerinin bir parçası olarak görülebilir(Bradbury, Fincham ve Beach, 2000).

2.8. Kontrol Odağı Ġle Ġlgili Kuramsal Bilgiler

Kontrol odağı kavramı –bir kiĢilik özelliği olarak- ilk kez Rotter‟ın teorisinde tanımlanmıĢtır. Yapı bir tipolojiden ziyade bireysel farklılıklar boyutunu temsil etmektedir(Doherty, 1981).

(35)

Kontrol odağı, bireylerin hareketlerinin kendi hayat Ģartlarında ufak etkilemelere sahip olma derecesi olarak tanımlanmaktadır (Myers ve Booth, 1999). Yeni bir durumda baĢımıza gelecekler hakkında beklenti sahibi olabileceğimiz herhangi bir bilgimiz yoktur. Rotter‟ın modeline göre bu gibi durumlarda olayları etkileme yeteneğimize dönük inançlarımıza baĢvururuz.

“Sağlıklı olmanızı kendinize iyi bakmak, yalnızlığı arkadaĢ bulmamaya çalıĢmak, yarıĢmayı kazanmayı çaba göstermek olarak açıklıyorsanız büyük olasılıkla içsel bir kontrol odağınız var. GenellenmiĢ beklentiniz insanların baĢlarına gelen Ģeyleri etkileyebildikleri, iyi ve kötü deneyimlerin kendi davranıĢları sonucunda olduğu Ģeklindedir. Ancak sağlığınızı Ģansla, insanların yalnızlıklarını içinde bulundukları koĢullarla, kazanmayı da tesadüfen attığınız iyi toplarla açıklıyorsanız, büyük olasılıkla kontrol odağı boyutunun dıĢsal ucuna denk düĢüyorsunuz. Ġnsanların çoğundan farklı olarak sizin ve baĢkalarının baĢlarına gelen Ģeyin kontrolünüzün dıĢında olduğuna inanıyorsunuz”(Burger, 2006, s.593).

Kontrol odağının, edimsel koĢullanma modelinin “pekiĢtirme” kavramına, sosyal öğrenme modelince eklenen “beklenti” kavramının bir sonucu olarak ortaya atılmıĢtır ve kontrol odağının kiĢiliğin önemli bir boyutunu oluĢturduğu düĢünülmektedir(Dağ, 1991). Rotter (1966) ödüllendirme yönteminin bir birey tarafından nasıl algılandığının kontrol odağı üzerinde etkisi olduğunu savunur. Sosyal öğrenme teorisine dayanan Rotter, teĢvik ve takviye etmenin gelecekte de, belli bir davranıĢtan sonra ödüllendirmenin geleceği beklentisini oluĢturduğunu söyler (akt. Myers ve Booth, 1999). Örneğin X birey yaptığı bir davranıĢın pekiĢtirici ile sonuçlandığını algıladığında, o pekiĢtiricinin bu davranıĢı gelecekte izleyeceğine iliĢkin bir beklenti oluĢturmaktadır. Bireyin pekiĢtirilen davranıĢı genel olarak iki Ģekilde sonuçlanmaktadır: PekiĢtiricinin davranıĢı izlemesi ya da izlememesi. Bu da öğrenme ilkeleri uyarınca genellemeye açık bir yaĢantı olduğundan ve bireyin geliĢim süreci boyunca bu pekiĢtirme deneyimi türlerinden birinin ağırlık kazanmasıyla genellenmiĢ bir pekiĢtirici beklentisi oluĢabilmektedir. Birey, pekiĢtiricilerin kendisinin ya da kendisinin dıĢındaki güçlerin (Ģans ve kader) kontrolünde olduğuna dair genel bir beklenti (inancı) sahibi olmaktadır. Birinci durumda bireyin “iç kontrol odağına”, ikinci durumda ise “dıĢ kontrol odağına” inandığı kavramsallaĢtırılmıĢtır. Ancak bazen kontrol odağı, pekiĢtirme yaĢantılarının belirgin bir türde ağırlık kazanmaması durumunda kutuplaĢmamakta ve uzamın herhangi bir noktasında yer alabilmektedir. (Rotter, 1975 akt. Dağ, 1991). Görüldüğü gibi kontrol odağının dıĢsal boyutuna denk düĢen bireyler, pekiĢtireçlerin kaderin Ģansın veya kendileri dıĢındaki bazı güçlerin kontrolünde

(36)

olduğunu düĢünürken, içsel boyutuna denk düĢen bireyler ise baĢlarına gelen olaylardan kendilerini sorumlu tutmakta ve pekiĢtireçlerin kendi kontrollerinde olduğunu düĢünmektedirler(Hisli-ġahin, Basım ve Çetin, 2009).

Yapılan araĢtırmalar kontrol odağı konusunda iki kutuplu bir tek boyuttan çok, “çok boyutlu” bir kavramsallaĢtırmayla daha iyi anlaĢılabileceğine iliĢkin sonuçlar ortaya çıkarmıĢlardır. Buna bağlı olarak “neyin kontrolü” sorusu üzerinde yoğunlaĢılmıĢ ve sonunda özel alanlarla ilgili birçok kontrol odağı ölçekleri geliĢtirilmiĢtir( Dağ, 1991).

Kontrol odağı ile ilgili literatürdeki çalıĢmalar bazı genel durumlar ortaya koymaktadırlar. Bu durumlar Ģöyle özetlenebilir: 1) Ġçe dönükler dıĢa dönüklerle karĢılaĢtırıldığında sosyal etki ile daha az uyumludurlar 2) Ġçe dönükler bir çıktıya değer verdiklerinde dıĢa dönüklerden daha göreve odaklı ve daha iyi veri toplayıcıdırlar 3) Ġçe dönükler baĢarı odaklı davranıĢlarla daha fazla angaje olmaya meyillidirler 4) Ġçe dönükler dıĢa dönüklerden daha fazla kiĢisel uyum bildirmektedirler. Bu bulguların her biri kontrol odağının yapısı ile ilgili varsayımlarla da uyumludurlar (Doherty, 1981).

Ne içsel ne de dıĢsal yönlendirme için doğru denilebilir. AraĢtırmalarda üzerinde durulan nokta insanların bu boyutta nereye denk düĢtüklerini belirleyerek kontrol odağı araĢtırmacılarının bazı davranıĢları kestirmelerini sağlamaktır. Rotter‟ın modeline geri dönersek çoğu durumu kontrol edebileceğini düĢünen insanların, kontrol edemeyeceğini düĢünen insanlardan farklı davranması beklenen bir durumdur. Eğitimde, psikoterapide, örgütsel ortamlarda ve diğer uygulamalı alanlarda çalıĢan psikologların kontrol odağı kavramını çok yararlı bulması da bunun doğal sonucudur. Diğer kiĢilik özellikleri gibi kontrol odağı sonuçları da zaman içinde kararlılık gösterebilir ancak bu sonuçlar bazen değiĢebilir. Örneğin insanlar üniversiteye baĢladıktan sonra daha içsel olduğu ve boĢanan kadınların bir süreliğine dıĢsal olduğunu ancak daha sonra evli kadınlarınkine benzer bir kontrol odağı düzeyine döndüğünü gösteren (Doherty, 1983) araĢtırmalar bulunmaktadır(Burger, 2006).

Kontrol odağının psikolojik rahatsızlıkların bazı türleriyle özellikle depresyonla ilgili olduğu öne sürülmektedir. Ancak bu bulguları yorumlarken iki noktaya dikkat etmemiz gerekir. Birincisi kontrol odağı bazı rahatsızlıklarla iliĢkili olabilir ancak göz

(37)

önüne alınması gereken pek çok baĢka değiĢkeninde var olduğu unutulmamalıdır. Ayrıca bu iliĢkiler korelasyonlu olduğu için dıĢsal odağın rahatsızlığa yol açacağı Ģeklinde kesin önermelerde bulunmak doğru olmayabilir. Belki dıĢ kontrol odağına sahip bireyler depresyona eğilimlidir, ancak depresyonlu insanların daha çok dıĢ kontrol odağına sahip olması da olasıdır. Ġkincisi de kontrol odağı ölçeklerinin dıĢsal ucunda yer alan insanların büyük bir çoğunluğu mutlu ve iyi uyumludur (Burger, 2006).

Mutluluk Ģüphesiz ki pek çok etmen tarafından belirlenir. Aynı zamanda kontrol odağı yelpazesinin herhangi bir noktasında hem mutlu hem mutsuz insanlara rastlanabilir. Fakat birkaç istisna dıĢında, araĢtırmacıların genelde bulduğu Ģey, iç kontrol odaklıların dıĢ kontrol odaklılardan daha mutlu olduğudur.(DeNeve ve Cooper, 1998, akt. Burger, 2006).

Kontrol odağının farklı olması bireylerin birçok tutum ve davranıĢını etkilediği gibi evlilik iliĢkilerinin, baĢarısını, geleceğini ve kalitesini de etkilediği bilinmektedir(Çelik, 2009).

Bir insanın olaylar üzerinde etkisinin olduğuna yönelik inancı, stresi olumlu dürtüye dönüĢtürme de önemli bir yoldur. Bunlar göz önüne aldığında, eĢlerin yüksek kontrol odağına sahip olduğu evliliklerde, evlilik kalitesinin yüksek olması beklenen bir durumdur. Bu iliĢki birbiri ile bağlantılı 4 sürecin sonucu olabilir:

1. Yüksek kontrol odağına sahip olan bireyler daha motive olmuĢ olabilirler ve evlilik baĢarısına ulaĢmak için daha çok çabalıyor olabilirler.

2. Evlilik üzerinde yüksek oranda kontrole sahip olan bireyler, evlilikle alakalı konuları müzakere etme de daha etkilidirler.

3. Problemlerle baĢa çıkmak için etkili yollar araĢtırma çabasının, çözmek için bir yol bulma ile sonuçlanması daha muhtemel bir süreçtir.

4. Bir problemle uğraĢmanın sonucunda alınan pozitif sonuçlar yeni evlilik problemleri ortaya çıktığı takdirde gelecek olaylar için önlemler almaya teĢvik edecektir (Myers ve Booth, 1999).

Benzer Ģekilde Hisli-ġahin, Basım ve Çetin (2009)‟in yapmıĢ oldukları araĢtırmanın sonucuna göre çatıĢma süreçlerinde iç kontrol odağına sahip bireylerin yüzleĢmeyi tercih ettikleri buna karĢın dıĢ kontrol odağına sahip bireylerinse

Şekil

ġekil 1. Evlilik Kalitesi ve Ġstikrarı (Lewis ve Spanier, 1980) Alternatif
Tablo 1-AraĢtırma Grubundaki Ebeveynlerin Demografik Özellikleri        DeğiĢken  n  %  Cinsiyet  Kadın  118  65.2  Erkek  63  34.8  Toplam  181  100  YaĢ  20-35 yaĢ  73  40.3 36-44 yaĢ 70 38.6  45 ve 70  38  20.9  Toplam  181  100  Çocuğun Engel  Türü  Be
Tablo  3‟de  görüldüğü  gibi  engelli  çocuğa  sahip  ebeveynlerden  annelerin  evlilik  doyumu  puan  ortalamaları  =34.33,  babaların  evlilik  doyumu  puan  ortalamalarından  =33.75  daha  yüksektir

Referanslar

Benzer Belgeler

Faruk Sümer, Eski Türklerde Şehircilik, Türk Dün yası Araştırmaları Vakfı yayını, İstanbul 1984, s.. Faruk Sümer, Eski Türkler'de Şehircilik, Türk Dünyası

Yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgınından faydalanmak isteyen kötü niyetli ki- şiler salgınla ilgili haber, bilgi, rapor ve uyarı gibi içerikler- le kullanıcılara

In large konaks, seaside residences and sum­ mer pavilions the decoration is highly ornate, with various motifs such as grooved columns, oyster shells, cartouches

This authentic self is created through a transformative process, from Being to Becoming, and thus opens itself up to the possibility of affirmation of life through the

Tüm ürünlerin yeti şmesi için suya gereksinim olduğu bir gerçektir; ancak organik madde yönünden daha zengin olan topraklar daha fazla su tutar ve bu suyu daha zengin bir

l Yüksek basınç kuşağının kuzeye kayması sonucu ülkemizde egemen olabilecek tropikal iklime benzer bir kuru hava daha s ık, uzun süreli kuraklıklara neden olacaktır.. l

Gelintepe için daha önce verilen yürütmenin durdurulmasına madenci şirketin itirazı reddedilirken, Yerlitahtacı altın madeni için verilen bilirkişi raporunda da

Önceki gün "İstikbal derinliklerdedir" diyerek yer altı zenginliklerini özelleştireceklerini ifade eden Bakan Güler, bu kez ''Su akarken biz bakmayaca ğız.. 'Su akar