CUMHURİYET
5
Abdülmecidin son hastalık ay larında, Serasker Rıza Paşayla bazı taraftarlarının, Veliahd A b - dülaziz Efendiyi saltanat hakkın
dan mahrum ederek Murad E-
fendiyi tahta çıkaracakları riva yet olunuyordu.
Bu rivayetler ve şayialar, V e liahd Abdülaziz Efendile, valide si tarafından da duyulmuş, ken dilerine verilen ciddî teminatla ra rağmen kalblerindeki endişe dağılmamıştı.
Hasta Padişahın ecelle pençeleş tiği günlerde Dolmabahçe sara yının Veliahd dairesinde güzel hayallerin yanında korkulu ihti maller de hatıra getiriliyor ve a- radaki gizli vasıtalarla mütema diyen yeni haberler toplanıyordu. Nihayet beklenen âkıbet zuhu ra gelmiş, 25 haziran 1862 sah günü Abdülmecid vefat etmişti.
Bu haber hemen şüyu bulmuş
harem dairesinde kadınlar ayna ları, pencere camlarım kırarak feryad ve çığlıklar koparmaya baş lamışlardı.
Son dakikalarında Padişahın
baş ucunda bulunan Sadnâzam Kıbrıslı Mehmed Paşa, Serasker
Rıza Paşa, Kaptanderya Meh
med A li Paşa hemen dışarıya çı karak hızlı adımlarla. Veliahd dai resine geçmişlerdi.
Veliahd dairesinin kapısı kapalıy dı. Üç paşa telâşla kapıyı yum ruklamışlar ve bir cevab alama yınca Mehmed A li Paşa hulûs kârlık arzularile (kapıyı kıralım) demeye başlamıştı.
Nihayet kapı açılmış ve paşa lar sofanın karşısına rastlıyan merdiven üzerinde Veliahd A b dülaziz Efendiyi sakosunu giymiş hazır bir halde bulmuşlardı.
Sadrıâzam Kıbrıslı Mehmed Pa şa bir iki adım ilerliyerek V eli- ahdi selâmlamış ve (Efendimiz başınız sağ olsun, biraderiniz v e fat etti, tahtı saltanat teşrifinize muntazırdır) demişti.
Kıyafetinden ve bekleyişinden her şeyi öğrendiği zannedilen A b dülaziz Efendi, gösterdiği tees sürle paşaları şaşırtmıştı. Sadrı- âzamın sözlerine karşı Veliahd (Vah birader vefat etti mi, ne vakit vefat etti.) diye ağlamaya başlamıştı.
Sadrıâzam derhal su getirtip kendisine içirtti, bir iki yudum dan sonra kendisine gelen yeni hükümdar paşalara ne yapılmak lâzım geleceğini, merasimin ne lerden ibaret bulunduğunu sor muştu.
Veliahd dairesinin merdiven ba şında Osmanlı tahtının yeni bir devresi açılıyordu. Üç paşa A b -
dülazi Efendiyi önlerine alıp
(Dairei Hümayun) a gitmek ü
zere yola çıkmışlardı.
Bu esnada hâlâ Murad Efen dinin padişah olacağına ve oğlu na suikasd yapılacağına inanan
Pertevniyal Kadınefendi merdi
venlere doğru telâşla koşuyor ve paşaların arkasından (aman oğ lumu almayınız, bana bırakınız) diye haykırıyordu.
Bu hâdiselerden on beş sene sonra gene aynı dairenin harem
merdivenleri başında yeni bir
Osmanlı veliahdi tahta davet e- diliyordu.
Abdülaziz idaresinin kötülüğü ne karar veren, memlekette meş rutî bir idare kurulmasını isti— yenler 29 mayıs 1876 gecesi sa baha karşı Dolmabahçe sarayım harbiye talebelerde, askerî bir liklerle kuşatmışlardı. Dolmabah çe caddesi süngülü askerlerle dol muş, zabitler yer yer yapılacak işin büyüklüğünü, padişahm fena idaresini anlatmaya başlamışlar dı.
Bu sırada hareketin başlarında olan gene bir mirliva, büyük bir cesaretle Veliahd dairesinin so kak tarafındaki kapısından içeri girmiş ve yanındaki iki bölük askere veliahd bahçesinde mevki aldırmıştı.
Harbiye Mektebi Nazırı Süley man Paşa bundan sonra bina ka
pışma doğru yürümüş, veliahdin adamları ve harem ağalan üze rinde paşalık alâmeti taşımıyan ve belinde siyah bir kayış bulu nan bu kumral şahsın kim oldu ğunu anlıyamamışlardı.
Süleyman Paşa, tereddüd için de bulunan veliahdin adamlan- na: (K apıyı açm Efendimizi is terim) kumandasını vermişti. Fa kat onlarm tereddüdü dağılma yınca hiddet ve tehevvürle (Ça
buk olunuz. Efendimize haber
veriniz, dışarı teşrif etsinler) di ye gürlemişti.
Kapı omuzlanarak açıldı. Sü leyman Paşa büyük bir salona girmişti. Bu esnada veliahd Mu rad Efendi bahçe üstündeki bü yük yatak odasında uyuyordu. A damları kendisini derin uykusun dan (bir binbaşı sizi istiyor) di ye uyandırmışlardı.
Asabî mizaçlı, yorgun Veliahd yatağından korkuyla doğrulmuş- tu. Yüzü sararmış ve gözleri bü yümüştü. Sultan Azizin her şeyi öğrendiği ve kendisini tevkife
geldikleri vehmine kapılmıştı.
Veliahdın validesile bazı yaşlı
hazinedarlar da başbaşa verip
vaziyeti söyleşmeye başlamışlar dı.
Bu sırada aceleyle giyinen Mu rad Efendi bir kâğıdla, hokka ka
lem istemiş ve başına bir tehlike gelmek ihtimaline karşı biraderi
Abdülhamid Efendiye hemen:
(Birader beni götürüyorlar, lâkin nasıl ve ne için gittiğimi bilmi yorum. Evlâd ve âyalim evvel A l laha, saniyen sana emanet) diye bir tezkere yazmıştı.
Veliahd, kapısında bekliyen ha rem ağalarına da kendisini isti— yen adam için (içeri gelsin ba kayım, göreyim, onun üzerine çı kayım) demişti.
Veliahdın ağaları, harem daire sinin merdivenlerinden inip bah çe kapışma açılan büyük sofada sabırsızlıkla bekliyen Süleyman Paşaya (Efendimiz sizi görmeyin
ce, çıkmıyacak, buyurun içeri
girin) demişlerdi. Ve bu sırada (Efendi Hazretleri şayed korkar) sözile tabancasını da almışlardı. Süleyman Paşa sofanm merdiven başına açılan kapısmdan geçerek hızlı adımlarla yukarı kata çık maya başlamıştı.
Süleyman Paşayla, Veliahd bu merdivenlerin üstünde (salonva- rî) bir yerde karşılaşmışlardı. V. Muradın, validesi Şevkefza K a - dmefendi, başı örtülü olarak oğ lunun arkasında duruyordu. E-
fendinin lalası Süleyman Ağa,
Harbiye Mektebi Nazırını görün ce (Bu Süleyman Paşadır) demiş
ve bunun üzerine Veliahde em niyet gelmişti. Süleyman Paşa,
merdiven başındaki sahanlıkta
Veliahd Murad Efendiye yerden
bir temenna ederek: (Buyurun
teşrifinize muntazırız, asker sizi bekliyor) demişti.
Bunun üzerine Süleyman Paşa önde, Murad Efendi arkada mer divenlerden inip bahçeye geçmiş lerdi. Bahçede asker yeni hüküm darı selâmlamış ve derhal ken disini aralarma alarak dış kapı dan çıkarmışlardı. Bu sırada a- ğalar ve hademeler dairelerinden
Veliahdin götürüldüğünü gör
müşler ve aralarında (Murad E- fendi bir hainlik etti, Efendimiz asker gönderdi aldırdı, nefiy ve ya katlederek cezasını verecek tir) diye konuşmuşlardı.
O sabah Murad Efendi, birbiri arkasından bir çok vesilelerle kor ku ve telâşa düşmüş, Babı Seıas- kerideki biat merasiminden son ra, V. Murad unvanile asabı yor gun ve perişan bir halde Dolma bahçe sarayına dönmüştü.
Dolmabahçe sarayında bir diğer merdiven başı da H. Abdülhami- din siyasi bir kararile tarihimize geçmiştir.
H. Abdülhamid, hâdiselerin zo- rile sadarete getirdiği kanunu e- sasi ve meşrutiyet taraftarı Mit hat Paşayı bir an evvel bertaraf etmeyi kurmuş ve müretteb jur-
nallarla kanunu esasinin 113.
maddesine dayanarak, kendisini
memleket hududları dışına çıkart tırmıştı.
(Mühr-ü Hümayun) un alın ması ve kendisinin hemen Dol
mabahçe önünde hazırlanan îz-
zeddin vapuruna bindirilmesi
maksadile Mithat Paşa 5 şubat 1876 günü Dolmabahçede Paşa Dairesine getirtilmişti.
Dairede Mabeyin Feriki Said
Paşa iradeyi kendisine bildirmiş ve Mithat Paşanın bazı ricalarını da Padişaha arzetmek üzere sa raya gitmişti.
İşte bu esnada II. Abdülhamid
Dolmabahçe sarayının Mabeyin
dairesi taş merdivenleri sahanlı ğında asabî bir halde dolaşıyor du. Said Paşayı görünce (ne yap tın?) diye sormuştu. Said Paşa, (İşte efendim Mühr-ü Hümayu nunuz) cümlesile sadaret mühü- rünü takdim etmişti.
Mithat Paşanın memleketten
çıkarılmamak hususundaki istir hamım arzedince II Abdülhamid bu merdiven başmda Mabeyin Fe rikine telâş ve asabiyetle (Bu o- lamaz, mutlaka gitmeli, bundan sonra bu adamı burada bırakmak daha ziyade tehlikeyi mucib olur, al bu zaptiye jurnallarını da ken disine göster) demişti.
İstanbul Şehir üniversitesi Kütüphanesi Ta h a Toros Arşivi