• Sonuç bulunamadı

Değeri gün geçtikçe artan sanatçımız:Fikret Mualla

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Değeri gün geçtikçe artan sanatçımız:Fikret Mualla"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

I

ı ı

va ttım

* f *

Değeri gün geçtikçe

artan sanatçımız:

Fikret Muallâ

TÜRKIYENiN VAN GOGH'U OLARAK ÜN YAPAN SA­

NATÇININ ESKİZLERİ BİLE 5000 LİRADAN KAPIŞILIYOR

1$0

PORTR

F. Muallâ

ıkı yonu ile

Toulouse Laufıec'e benziyordu.

Birincisi sanatı, diğeri bir kazâ

sonucu ayağından sakat oluşu

5 5 N Ü hâlen bütün dünyaya yayılm ış olan ressam Fikret I I Muallâ varlıklı bir ailenin çocuğu idi. 17 yaşında, he- w nüz liseyi bitirm ediği halde, mühendislik tahsili için Almanya’ya gönderildi. Bu hareket Muallâ’da evden atıldığı kanısını uyandırdı. V e hayatı boyunca bu kompleksten kur­ tulamadı. Almanya’da tam bir özgürlük içindeydi. Mühendis­ liği bir kenara bırakarak kendisini içgüdüsünün yönelttiği resme verdi. M em lekettekilerle de ilişkisini kesti. Muallâ’nm tek kopyacılığı içkide görülür. O da her ressam gibi çok iç­ mesi gerektiğine inanmıştır. Muallâ bir cinsi sapık değildi, fakat bir kadınla ilişkisi de

işitilmem iştir. 1928 de Ber- ______________ lin’de vücudunun alkolden

temizlenmesi amacıyla akıl hastahanesine yatırıldı. Ar­ tık onu tarayanlar için deli sınıfına girm işti. Paris, Fik­ ret’i bir anda sardı. Oraya yerleşmiş olan Türk kadın ressamı Hâle Asaf’la taraş­ tı. Oradan Türkiye’ye dön­ dü. Cemiyetle bağdaşamadı. Kendi seçtiği konunun ve mahallin içinde yaşayıp, hissettiklerini işlerse o ra­ man hârikalar yaratabili­ yordu. Bu nedenle Ayvalık Ortaokulu resim öğretmen­ liğinden istifa etti. Dostları­ nın yardım ıyla Galatasaray Lisesine resim öğretmeni o l­ du, fakat bir müddet sonra buradan da istifa etti. Dav­ ranışlarının nedenini anla­ tan, «U sera Karargâhı» adlı b ir hikâye yazdı. Sarhoş ol­ duğu b ir sırada Atatürk’ün bozuk çekilm iş bir resmini görünce, elindekini ona fır ­ lattı. Bu olay üzerine Bakır­ köy A kıl Hastahanesinin 27. servisine kaldırıldı. 1939 da N ew -York Uluslararası Fu- a r’daki Türk pavyonu yöne­ ticisi Abidin Dino ona pano­ lar ısmarladı. Bu sayede Türkiye devresine ait en ba­ şarılı 30 eseri elde edilmiş oldu. 1938 de babasının ölü­ mü üe eline geçen miras, ona geniş b ir özgürlük ver­ di. 1939 da tekrar Paris’e gitti. Picasso ile tanıştı. Onu takdir eden Picasso, ithaflı hir tablo hediye etti. Fran­ sa'da aklî dengesinin tesbiti için hastahaneye sevkedildi.

1952 de I. sınıf galerilerin adamı oldu. Y in e polisle ba­ şı derde girdi. Fakat Diva Vierny adında hayranı bir avukat, F ikret’in çok büyük bir ressam olduğunu ve bu tiplerde böyle ölçüsüzlükle­ re rastlanabileceğini ileri sürerek onu kurtardı. 1956 da sanayici Lherm ine ile an­ laşarak iki yılda 500 kadar eser verdi.

1957 de, 58 de Lhermine Uç sergi düzenleyerek F ik ­ re t’i daha seçkin bir çevre­ ye tanıttı. Lherm ine’den sonra madam Alignes ona dayanak oldu. Onun saye­ sinde hayatına biraz çeki düzen verdi, fakat 1967 de, içindeki endişeler onu yine bir buhrana sürükledi. Ön­

ce Manosque Hastahanesin- de yattı, daha sonra bir dinlenme evine nakledildi. Buradan Madam Angnes’e devamlı imdat mektupları gönderdi.

19 temmuz 1967 de de ba­ yata gözlerini yumdu.

Fikret Muallâ’nm Tolouse Lautrec'e benzemesi, sadece resim yönünden değildir. O da Lautrec gibi küçüklüğün­ de geçirdiği bir kazâ sonu­ cunda ayağından sakatlan- mıştı. V e bu olay, bütün hayatı boyunca onu etkile mişti.

Fakat şurası muhakkaktı ki Fikret Muâllâ bugün için Fransa’da Tolouse Lautrec’- den çok daha önemli ve çok daha aranan b ir sanatçı idi. Ama ne yazık ki artık ken­ disi gitmiş, ortada sadece eserleri kalmıştı.

İ

RAN SA’da hayata gözlerini yuman ünlü Türk ressamı Fik­

ret Muallâ’nın eserleri dünya resim kolleksiyoncuları tara­

fından kapışılmaktadır. Kataloglarda ismi en ünlü çağdaş

ressamlarla beraber geçen bu talihsiz sanatçımızın

ele geçen

eskiz’leri bile bir, iki bin Frank (yaklaşık olarak 2500 - 5000 TL.)

dan muamele görüyor.

Hayatını «P o rtre» sütununda okuyacağınız sanat­

çının eserlerinin büyük bir kısmı Fransa’da yapılmış

olduğu için bu tablolar memlekete gelemeden yaban­

cı koleksiyoncuların galerilerinde kaybolup gitmek­

tedir. Durumla yakînen ilgilenen Paris Büyük Elçimiz

Haşan

Işık bunlardan beş on tanesini toplamaya mu­

vaffak olmuştur. Büyük Elçimiz, Türkiye’deki sanatse­

verlere Paris’ten sesleniyor ve onları uyarıyor:

p a r is

b ü y ü k e l ç im iz in

■ • « ■ « * ■ ■ ■ ■ ■ ■ ■ ■ ■ ■ ■ ■ ■ ■ ■ ■ ■ ■ ■

MEMLEKETİMİZDEKİ BÜTÜN

SANATSEVERLERE ÇAĞIRIŞI

« — Türk Van Gogh’u diye ün yapmış olan bu

bü­

yük sanatçının resimlerini şimdi burada temin etmek

mümkündür. Zamanla bu tablolar altın değerine yük­

selecektir. Birçok yabancı kolleksiyoncu uzak memle­

ketlerden gelip bu tabloları almaktadırlar. Türkiye,

kendi evlâdının bu sanat eserlerinden mahrum kalma­

malıdır. Onun için sanatseverlerimizi uyarıyorum. Fi-

atları her gün biraz daha artan bu eserleri kaçırma­

yınız.»

Değeri gün geçtikçe artan ressa­ m ım ız Fikret Muallâ’nın Bakırköy’ de çizdiği bir eser: LEB LE BİC İ.

Fikret Muallâ'nın 1937 yılında yap­ tığı «Oturan Adamlar» adlı tablo­ su. Bu eser hâlen Beşiktaş’taki Devlet Resim ve Heykel Müzesi’- ndodir.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Kültür endüstrisinin ideolojisi, panzehirini yine kendi içinde taşır (Dellaloğlu, 2001: 96). Endüstri’nin kendisiyle çelişir hale gelebilmesi için, belirli bir

Verilen bilgilere göre ayrıca darülkurra, Cumhuriyet döneminde önce sağlık müzesi, ardından müftülük binası, 1968’den sonra Kültür Bakanlığı’na bağlı

Aya Yorgi manastırı, denize i- nen sert bir yamacın üzerinde inşa edilmiş olduğundan burası halk ara­ sında «Krimnos» yâni «Uçurum» manastırı diye de

Numune Maks.. fazla tokluk kazanımı elde edilerek üstün bir tokluk değerine ulaşılmıştır. Saf epoksi Zn nanopartikül ilaveli numunelerin postkür uygulanmış ve

Kemal paşa zade Sait beyin mnhtumu babaaum- j el yazısile yazılmış bazı notlarını j görmem için bana

Ancak bir hastada FESC ile frontal sinüs receslerini tam olarak temizleyebilmek mümkün olmadığından, frontal sinüsü tamamen dolduran fungus kitlesi klasik cerrahi yöntem olan

Dizide okuyucunun daha az tanıdı­ ğı sanatçılarla ilgili ciltler, özellikle de çağımıza daha yakın dönemlerle ilgili klasikleşmiş yazarlara ayrılacak

Derken konuşmaya başlıyor Manço: «İki yıllık aradan sonra geldik.» dİ yor.. Çalışsın, ürünlerini sersin ve