• Sonuç bulunamadı

Zilyedlik Davalarında Taraflar

Belgede İslam hukukunda zilyedlik (sayfa 125-129)

C. ZİLYEDLİĞİN DAVA YOLUYLA KORUNMASI

1. Zilyedlik Davalarında Taraflar

Diğer davalarda olduğu gibi, zilyedlik davalarında da tarafların belirlenmesi, zilyedin kim olduğunun tespiti ve zilyedliğin ispatı açısından önem taşımaktadır. Taraflardan hangisinden delil, hangisinden yemin isteneceği

374 Bakara, 2/188. Ayrıca bkz. Nisâ, 4/29.

375 Buhârî, Edeb 29; Müslim, Îmân 72; Tirmizî, Kıyâmet 60; Ahmed b. Hanbel, 1/287-288, 336, 373,

konusunun netlik kazanması açısından da tarafların tespiti zorunludur. Davada tarafları birbirinden ayırmada yine zilyedlik önemli rol oynamaktadır. Hatta bu belirleyici özelliğinden dolayı, islam hukukunda zilyedliğin en çok işlendiği bölümler “Dava” ve dava ile ilgili “Beyyinât, Şahitlik, Kaza” bölümleri olmuştur.376 Zilyedlik davasında taraflardan biri “Müddeî” (Davacı) diğeri “Müddeâ Aleyh” (Davalı)dır. Bunların herbiriyle ilgili hükümler ise şu şekildedir:

a. Müddeî /Davacı

Başkasının zilyedliğinde bulunan malın, kendisine ait olduğunu söyleyip, zilyed aleyhine dava açan, hak iddiasında bulunan kimseye “Davacı veya Müddeî” denir. Fıkıh kitaplarında “Kitabu’d-Dâvâ” bölümlerinde davacı/müddei şöyle tanımlanmıştır: “Dava açmaya zorlanamayan kimse, veya iddiası sebebiyle başkasının elindeki şeyi yahut zimmetindeki bir hakkı elde etmeye çalışan kimsedir.”377

Davacı, zilyedin elindeki malın zilyedliğinin kendine ait olduğu ve kendine iade edilmesi gerektiği düşüncesiyle, deliller sunarak mahkemeye başvurmaktadır. Buna fıkıhta “Hâric” de denir. Bir başka ifade ile müddei; belgesiz, delilsiz hak sahibi olamayan kimsedir. Çünkü müddei/davacı gizli olan bir hakkı iddia ettiği için beyyine (delil) getirmek zorundadır. Davacı hakkını ancak “beyyine getirerek” alabilir. Hz. Peygamber (s.a.v.)’in şu hadisi, müddeinin beyyine getirmek zorunda olduğunu gösteriyor:

ﻪﺘﺒﻄﺧ ﻲﻓ لﺎﻗ ﻢﻠﺳ و ﻪﻴﻠﻋ ﷲا ﻰﻠﺻ ﻲﺒﻨﻟا نا ﻩﺪﺟ ﻦﻋ ﻪﻴﺑا ﻦﻋ ﺐﻴﻌﺷ ﻦﺑ وﺮﻤﻋ ﻦﻋ :

ﻪﻴﻠﻋ ﻰﻋﺪﻤﻟا ﻰﻠﻋ ﻦﻴﻤﻴﻟاو ﻲﻋﺪﻤﻟا ﻲﻠﻋ ﺔﻨﻴﺒﻟا .

376 Muhammed, Abdülcevâd, el-Hıyâze ve’t-Tekâdüm, sh: 14.

“Amr b. Şuayb’ın, babasından, o da dedesinden rivayet ettiğine göre, Peygamber (s.a.v.) bir hutbesinde şöyle buyurmuştur: Delil getirmek müddeiye/davacıya, yemin etmek ise müddeâ aleyh’e/davalıya düşer.”378 Bu hadisten de anlaşılıyor ki; şartlarını taşıyan kimse, herhangi bir sebeple dâvâ açacak olsa, kendisinden delil getirmesi istenir. Eğer iddiasını delille ispatlayabilirse, mahkeme onun lehine karar verir.379 Şayet müddei/davacı delil getiremezse, hakimden, davalının yemin etmesini isteme hakkı vardır.380 Çünkü yemin de dava esnasında hakkı ispat yollarından biridir. İslam hukukunda şahitlik, yemin, nükül (yemin etmekten kaçınma) ve ikrar hakkı ispat yolları olarak kabul edilmiştir.381

Fıkıh kitaplarında tespit edilen şartlar çerçevesinde şâhitlik, zilyedliğin ispat yollarından biri olmuştur. Şartlarını taşıyan kimselerin, tespit edilen esaslara göre şahitlik etmeleriyle mahkeme davacı lehine sonuçlanır. Ancak hükmün verilmesinden sonra, şahitler şahitlikten vazgeçerlerse, bir hakkın zayi olmasına sebep oldukları takdirde tazminat öderler.382

Davacı/müddei şahit getirmekle hakkını ispatlayamazsa, zilyedden (müddeâ aleyh’ten) yemin etmesini ister. Eğer müddea aleyh/davalı yemin ederse, mahkeme malı zilyedin elinde bırakır. Ancak davacı daha sonra delil bulup getirirse, tekrar dava açar ve hakkını alır.383 Eğer davalı yemin etmezse,

mahkeme davacıyı haklı bulup, zilyedliği ona vermez. Davalı dini hassasiyetinin bir gereği olarak yemin etmemiş olabilir. Bu da geçerli bir sebeptir. Bu durumda davacı başka bir delil bulmak zorundadır.384

378 Buhârî, Rehin 6, Ahkâm 12; İbn Mâce, Ahkâm 7; Tirmizî, Ahkâm 12. 379 Mevsılî, a.g.e., II/110.

380 Meydânî, a.g.e., 4/29.

381 İbn Rüşd, Bidâyetü’l-Müctehid, II/385; Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslâmî, VI/587-588. 382 Kâsâni, Bedai, VI./283; İbn Kudâme, el-Muğnî, IX/248, Meydânî, el-Lübab, IV/72. 383 Kâsâni, a.g.e., VI/240.

Bazı durumlarda dava esnasındaki zilyedin ikrarı ile de davacı lehine hüküm verilir. Herhangi bir tesir altında kalmadan, davacının davalı lehine yaptığı ikrar, davada en önemli delillerden biridir. Böylece zilyedlik, haksız zilyedin itirafıyla haklı olana intikal ettirilmiş olur.385 Bütün bu sayılan yollar, davacının iddialarını mahkemede ispatlama yollarıdır.

b. Müddeâ Aleyh/Davalı

Mahkemede aleyhine dâvâ açılan kimse demektir. Mahkemelerin en önemli taraflarından birisidir. “Davacının kendisinden hak talebinde bulunması sebebiyle davalaşmak zorunda kalan kimsedir.386 Davaya konu olan malın kendi zilyedliğinde olmasına dayanarak, hak iddia eden kimsedir. Buna “Dâhil” de denir. Dava esnasındaki zilyedlikle olan ilgisinden dolayı müddeâ aleyh’e “Dâhil” ismi verilmiştir. Davacıya “hariç”, davalıya “dahil” ifadesi Hanefi fıkıh kitaplarında da sıkça kullanılmıştır.387

Yukarıda müddei bölümünde zikrettiğimiz hadis, müddeâ aleyh için de hüküm koymaktadır. Şöyle ki: “Delil getirmek davacıya, yemin etmek ise

davalıya düşer.”388 hadisinde ifade edildiği gibi “yemin etmek” müddeâ aleyhin/davalının bir delilidir. Çünkü müddeâ aleyh gizli bir şeyi ortaya çıkarmıyor, zaten herkesçe açıktan görülen zilyedliğini “yemin” ile ispatlamaya çalışıyor. Onun için beyyineye ihtiyacı yoktur.

Şafii mezhebinde, zilyedin (müddeâ aleyh/davalı) de beyyine getirebileceği kabul edilmiştir. Hatta zilyedin (dahil) beyyinesini, haricin (zilyed olmayan/davacının) beyyinesine tercih daha evladır. Çünkü zilyedlik ayrıca zilyedin beyyinesini de kuvvetlendirmiş olmaktadır. Böylece müddea aleyh olan

385 Meydâni, a.g.e, II/76. 386 Meydâni, a.g.e., II/110.

387 Kâsâni, el-Bedai, 6/224; Mevsıli, el-İhtiyar, 2/109, İbn Hümam, Fethu’l-Kadir, VI/138-139. 388 Buhârî, Rehin, 6, Ahkâm: 12.

dahilin/davalının iki delili olmaktadır. Birincisi “zilyedlik”, diğeri “yemin”. Şafiilerin dışındaki mezheplerde ise yukarıdaki hadisin de açıkça ifade ettiği şekilde, müdea aleyh’in beyyine getirmesine gerek görülmemiş, yemin yeterli sayılmıştır.389 Ancak müddea aleyh beyyine getirmeye mecbur olmadığı halde, yeminin dışında beyyine getirecek olursa iddiasını kuvvetlendirmiş olur. Kendi sözlü beyanıyla hak sahibi olabilen müddeâ aleyh, yeminin dışında ayrıca bir beyyine getirmeye zorlanmaz. “Delil getirmek dâvacıya, yemin etmek ise

davalıya düşer.”390 hadisinin hükmü budur.

Modern hukukta kimin haklı, kimin haksız olduğuna bakılmadan, dava esnasında tarafların fiilen zilyed olup olmama durumları ve bu zilyedliğin ihlal durumu göz önüne alınarak taraflar belirlenir, davacı ve davalı tespit edilir. Davacı zilyedliğin daha önceden kendine ait olduğunu ve ihlal edildiğini delillerle ispatlar. Davalı da ihlalin söz konusu olmadığını ve zilyedlik hakkının kendine ait olduğunu iddia ederek savunma yapar.391 Modern hukukta da, İslam hukukunda olduğu gibi “Yemin etmek”, davalı için bir ispat yolu olarak kabul edilmektedir.

Belgede İslam hukukunda zilyedlik (sayfa 125-129)