• Sonuç bulunamadı

ZELLE-I KARİ (NAMAZ İÇİNDE KUR'ÂN OKURKEN YANILMA) Kur'an'da Bulunmayan Bir Lafız Gibi Okumak

10- Âma olmak

Bu saydıklarımızın hepsi, cemâatten geri kalmayı mubah kı­lan özürlerdendir. [135]

Kimin İmâm Olması Daha Uygunduk

İnsanlar arasında imamete evlâ olan sünneti en iyi bilendir.

Eğer ilimde eşit iseler, Kur'ân-ı Kerîm'i en iyi okuyanınimamlık yapması evlâdır.

Eğer, bu iki hususta da müsavi iseler, haramlardan en çok sakınanın imamlık yapması evlâdır.

Yukarıda saydığımız üç vasıfta da müsavi iseler, yaşça] büyük olanın imamlık yapması evlâdır.

Zikredilen bu dört vasıfta da eşit olurlarsa, güzel ahlâk­lı olup, hilm, yumuşak başlı ve haya sahibi olanın imamlık yap­ması evlâdır.

Saydığımız bu beş vasıfta da eşit olunması halinde ilâ­veten hangi vasfı taşıyanın imamlık' yapmasının evlâ olduğu hu­susunda ihtilâf edilmiştir.

Bazıları : »Yüzü güzel olanın imâm olması evlâdır.» demiş­lerdir.

Bâzıları ise : «Nesebce yüksek olanın imâm olması evlâdır.»demişlerdir.

Saydığımız bu şeylerin hepsinde müsavi olurlarsa, ara­larında kur'a atılır,hangisinin ismi zahir olursa, o kimseninimamlık yapması evlâ olur. [136]

Fâsık Ve Bid'atçinin İmamlığı

Fâsık olan kimseyi imamete-geçirmek kerâhat-i tahrimiy-ye ile (harama yakın bir şekilde) mekruhtur.

'İmâm Mâlik (E.A)ya göre, o kimsenin imamlığa geçüilmesi caiz değildir. İmâm Ahmet (R.A.)'den de bu şekilde rivayet edil­miştir.

Keza, bid'atçinin imamete geçirilmesi hususunda da yu­karıdaki ihtilaf vardır.

Bid'atçi diye, ehl-i sünnet ve'l-cemâatin i'tikâd eyledikleri niıı aksine i'tikâd eden kimseye denir.

Hanefi İmamlarına göre, bid'atçiye iktidânm (ona uyup na­maz kılmanın) maa'l-kerâhe (mekruh olmakla beraber) caiz ol­ması, o kimsenin inandığı şeyin küfre müeddî sebep) olma­ması şartına bağlıdır. Bid'atçinin i'tikâd ettiği şey küfre müeddi olursa, ona iktidâ caiz değildir.

Meselâ :

Gulât-ı revâfızdan (râfizıylerin aşırılarından) Hazreti Âişe Cradıyallahü Teâlâ antıâ) ye iftira edenler.

Hazreti Ebü Bokir-iVSıddıyk (R.A.î'nm halifeliğini veya O'nun salıâbi olduğunu inkâr edenler...

Şeyhayne (yani Hazreti Ebû Bekir (R-A-Ha Hazreti Ömer m.A.)'ya) küfredenler... gibi.

Zikredilen bu kimselerin hiç birisine iktidâ etmek caiz değil­dir.

Cehmiyye fırkasından olanlara, Kaderiyye fırkasından olanlara, Müşebbihe fıkrasından olanlara, Şefaati inkâr edenlere; Rü'yeti, Kabir azabını, Kirâmen kâtibini. inkâr edenlere iktidâ etmek de caiz değildükat, Hazreti Ali (R.A.) yi daha üstün gören, lâkin şeyhayne (Hz, Ebû Bekir (R.A.) le Hz. Ömer (R.A.) e söğmeyen kim­seye iktidâ etmek maa'l-kerâhe (mekruh olmakla birlikte) caizdir.

Keza, «Allahu Teâlâ, -bildiğimiz- cisimler gibi olmayan bir cisimdir.» diyenlere veya :

«Allahu Teâlâ, Celâi ve Azameti ile görünmez» diyenlere, iktidâ etmek de maa'l-kerâhe caizdir.

Böyle diyenler hakkında İmâm Ebû Yûsuf un :

«Doğruyu söylemiş olsa bile, böyle diyen ilm-i kelâma düşmüş olan- kimseye iktidâ etmek caiz değildir.» dediği rivayet olun­muştun :

Bu beyanda âlimler ihtilâf etmişlerdir. Bazıları : «Burada zikredilen «kimseden murad, kelâm ilminin inceliklerinde mü-' nazara eden kimsedir.»

demişlerdir.

Bazıları da: «Kelâmda, münazara esnasında hasmının ha­taya düşmesini isteyen kimsedir.» demişlerdir. [137]

İmamlığa Geçirilmesi Mekruh Olanlar

Kölenin (hür olmayan kimsenin), A'râbînin (şehirli olmayan, çölde yaşayan kimsenin),

Veled-i zinanın (= nesebi gayr-i sahili olan kimsenin) ve A'mânm imamlığa, geçirilmesi mekruhtur.

Ancak, bunları imamlığa geçirmenin mekruh olması, fâ-sıkı imamlığa geçirmenin mekruh olmasından daha hafiftir.

Muhıyt'da: «A'mânm imâm olmasında bir beis yoktur. Fakat, gören kimsenin imamlığı daha evlâdır.» denilmiştir.

Kölenin, a'râbinin ve veled-i zinanın İmamlığa geçirilme­sinin mekruh olması, cahilliğin bu gib'i kimseler arasında yaygın olmasından dolayıdır.

Eğer bunların âlâm olduğu bilinirse, kölenin, a'râbînin ve veled-i zinanın imamlığa geçirilmesinde mekrûhluk yoktur.

Şafii ve benzerine iktidâ etmek, eğer o kimsede, muk-tedînin görüşüne göre namazı fâsid eden bir şey tahakkuk etme­se- caizdir.

Fakat, bu hususun caiz olması konusunda ihtilâf edi Bazıları, maa'l-kerâhe caiz görmüş; bazıları ise, kerahatsiz ola­rak caiz görmüşlerdir. [138]

İmâm Olarak Kimlere Uymak Caizdir Ve Kimlere Uymak Caiz Değildir Erkeğin kadına uyması caiz değildir.

Sahili olan kavil üzere, çocuğa uymak da câiz-değildi

Akıllı kimsenin, ma'tûha (bunamış kimseye), Kur'ân okumasını bÜejnin, ümmıye, . Ümmînin, dilsize,

Avret mahalli örtülü olanın, avret mahalli açık olana,îmâ ile kılabilenin, imâ edemiyene, Ayakta imâ edebilenin, yanı veya sırtı üzere yatarak imâ edebilene.

Temiz bir kimsenin, özür sahibi bir kimseye,

Bir özür ile özür sahibi olan kimsenin, başka bir özür ile özür sahibi olan kimseye, iktidâ etmesi caiz değildir.

Fakat, iki kimsenin de özürleri ayni ise, birinin diğerine ikti dâ etmesi caiz olur.

Farz kılan kimsenin, nafile kılan kimseye iktidâsı sahih değildir.

Bir farzı kılarken iktidâ edecek olan kimsenin, kendi kı­lacağı farzın dnşndabir farz kılmakta olan kimseye iktidâ etme­si sahih olmaz.

Nafile kılacak olan kimsenin, farz kılmakta olan kimsi iktidâ etmesi caizdir.

Nezretmiş (adamış) olan bir kimsenin, nezretmiş. olan bir başka kimseye İktidâ etmesi sahih olmaz.

Ancak, iktidâ eden kimse, imâmın adamasından sonra, ;«fela­nın nezretmiş olduğu, mendûb namazı, ona iktidâ, ederek birlik­te kılmayı nezrettim (adadım).» derse, bu durumda, iktidâ et­mesi sahih olur.

Hâlifin (yem'in eden kimsenin), diğer bir hâlife iktidâ et­mesi caizdir,

Hâlifin (yemin eden kimsenin), nezretmiş olan kimseye iktidâ etmesi de caizdir. Fakat, nezretmiş olan kimsenin, hâlife iktidâ etmesi caiz değildir.

İki rek'at tavaf namazı kılan kimseler, nâzir (adamış) hükmünde olup, bu kimselerden birinin diğerine iktidâ etmesi sahih olmaz.

İki kişi nafile bir namaza müştereken başlamış ve yine birlikte bu namazı dfsâd etmiş olsalar bu kimselerin bu namazı kaza etmeleri lâzım olduğundan, bu namazı kaza ederken, bu iki kişiden birinin diğerine iktidâ etmesi sahih olur.

Fakat, bu iki kişi, mezkûr namaza müştereken başlamış ve beraberce ifsâd etmiş omazlarsa, biri diğerinden önce başla­mış veya önce ifsâd etmiş bulunursa, birinin diğerine iktidâsı sa­hih olmaz.

Bu iki kişiden birinin nâzdr'e (adamış bulunan kimseye) ik­tidâ etmesi de sahih olmaz.

Öğle namazını kılan iki kişiden her biri, diğerine imâm olmaya'niyyet etse, bu iki kişindn namazları sahih olur.

Fakat bu iki kişiden her biri diğerine iktidâ (uymaya) etme­ye niyyet etmiş olsa, namazları fâsid olur.

Öğleden sonraki sünneti kılmakta olan bir kimsenin, Öğle­den önceki sünneti kılan kimseye iktidâ etmesi caizdir.

Keza, yatsının sünnetini kılan kimsenin, teravih kılana iktidâ etmesi caizdir.

Keza, Muhammed bin Fadl'a göre vitir namazının vâcib olduğuna inanan kimsenin, vitir namazının sünnet olduğuna ina­nan kimseye iktidâ etmesi caizdir. Fakat, evlâ olan bunun câdz olmadığıdır.

Gâsilin (yıkayarak abdest almış olan kimsenin), mâsihe meshederek abdest almış olan kimseye) iktidâsı.caizdir.

Abdest almış olan kimsenin, teyemmüm etmiş olan kim­seye iktidâsı caizdir.

Namazı ayakta lalan kimsenin, oturarak kılan, kimseye iktidâ etmesi caizdir.

Bu son iki kavle, İmâm Muhammed (R.A.) muhaliftir.

Ayakta kılan kimsenin, kamburluğu rüku' derecesine va­ran bir kambura iktidâ etmesi de yukarıdakd ihtilâf üzeredir.

Fakat o kimsenin kamburluğu rükû' haddine ulaşmazsa, sa­hih olan kavle göre, ittifakla, ayakta kılanın bu kimseye iktidâ etmesi caizdir.

Hünsâyi müşkilin, kadınlara imameti caizdir.

Kadının, kadına imameti caizdir. Fakat, aralarında erkek bulunmadan, sadece kadınlardan meydana gelen bir topluluğun, cemâat olarak namaz kılmaları mekruhtur.

Kadınların cemâat olup namaz kılmaları hâlinde, imâm olan kadının, diğerlerinin önüne geçmesi mekruhtur. İmâm olan kadının ortalarda durması gerektir. Nitekim, çıplak olan bir kim­senin, çıplak olan kimselere imamlık yapması hâlinde, onların ortalarında durması gibi, imâm olan kadın da diğer kadınların ortasında durur.

Dilsizin, ümmîye iktidâsı caizdir ve fakat ümminin dilsi­ze iktidâsı caiz değildir.

Dilsizin ümmî ile hükmü, ümminin Kur'ân'ı güzel okuyanla hükmü gibidir.

Muhıyt'te : «Kur'ân'ı güzel okuyan kimse, mescidin kapı­sında bulunur veya civarında olursa, ümmî de mescidin içinde bulunur ve her ikisi de namazı yalnız kılarlarsa, ümmînin nama­zı ihtilafsız caizdir.» denilmiştir.

Keza, Kur'ân'ı güzel okuyan İtimse, ümmindn kıldığı na­mazdan başka bir namaz kılarken, ümminin münferiden (tek başına) namaz kılması caizdir.

Ö ümminin, Kur'ân'ı güzel okuyan kimsenin namazını bitir­mesini beklemesi, bil-ittifak (ittifakla) lâzım değildir.

Fakat, güzel Kur'ân okuyan kimse, bir köşede namaz kı­lıp ümmi de başka bir köşede kusa, ikisinin kıldığı namaz da ayni namaz olsa, bu durumda, Ebû Hâzim'in İmâm A'zam (R.A) dan naklettiği kavle göre, bu namaz caiz omaz. Başka bir riva­yette de «caiz olduğu» nakledilmiştir.

Birinci kavil şu asıl.üzere bina edilmiştir

Eğer Kur'ân'ı güzel okuyan bir kimse ile bir ümmi, başka bir ümmiye jktidâ etmiş olsa, îmâm-i A'zam (R,A.) a göre bunların hepsinin namazı fâsid olur.

Fakat, bu durumda, İmâm Ebû Yûsuf (R.A,) a ve İmâm Mu-hamraed (R.A.) e göre, sadece güzel Kur'ân okuyanın namazı fâ­sid olur. [139]

İmâm Nerede Durmalıdır

İmâma uymuş olan kimsenin, imamının önüne geçmesi caiz değildir. Bu hükme, İmâm Mâlik (R.A.) muhaliftir.

Bu mes'elede mu'teber olan, ayakların durmakta olduğu yerdir.

Hatta, eğer imâma uymuş olan kimse, imâmdan daha uzun boylu olsa ve bu sebebteıı dolayı secdesi, imâmın secde et­tiği yerden daha ileriye vâki' olsa, fakat ayağı imânımın ayağın­dan daha ileride bulunmasa, bu kimsenin namazı caizdir.

Ayakta da mu'teber olan ökçedir.

Hatta, eğer muktedînin (İmâma uymuş olan kimsenin) topu­ğu imamının topuğundan ileride olmasa, fakat muktedinin aya­ğının uzun olmasından dolayı, parmakları imamının parmakla­rından ileride bulunsa, bu kimsenin namazı caiz olur.

Bir kimse, yalnız bir şahsa imam olsa, onu sağ tarafına durdurur.

Bir kimse, iki kişiye imâm olsa, onlardan ileride durur ve namazı öyle kıldırır.

İmâm Muhammed (R.A) in : «İmâma, yalnız bir kişi iktida ederse, o kimse -ayak- parmaklarını imâmın ökçesi hizasına getirmesi gerekir.» dediği rivayet olunmuştur.

İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) un da : «imam, iki şahısla birlikte namaz kıldığı zaman, onların ortasında durur.» dediği rivayetolunmuştur.

İmâma, yalnız bir kişi iktida ettiği zaman, imâmın ardında veya, solunda durması mekruh olur. Bazıları da «Mekruh ol­maz. » demişlerdir.

Buna göre, iki kişinin ortasında durmak mekruh olmaz. Fa­kat ikiden çok kişilerin ortasında durmak mekruhtur. [140]

Saf Tutarken Dikkat Edilecek Hususlar Bir cemâatte önce erkekler saf tutarlar.

Sonra çocuklar ve daha sonra da kadınlar saf tutar.

Hünsâyi müşkil, kadınların safının önünde durur,

Erkekler ile çocukların safları arasındaki tertib sünnettir;farz değildir ve sahih kavil de budur.

Fakat, erkekler üe Kadınlar arasındaki tertib, Hanefîimamlarına göre farzdır. [141]

Namazda Erkekle Kadının Aynı Hizada Bulunması

Hatta, eğer bir kadın veya müşteha bir kız çocuğu, na­mazda bir erkekle beraber (bir hizada) veya bir rükün edâ ede­cek kadar erkekden önde durur ve ikisinin de namazı mutlak bir namaz olursa, iftitâh tekbîrinde ve edada ikisinin namazı da müşterek bulunur ve aralarında bir hâil (perde) bulunmaksızın mekânları ve yönleri de aynı olur ve imâmda kadına imamlık yapmaya niyyet etmiş bulunursa, o erkeğin namazı fâsid olur[142]

Kadınla Erkeğin Aynı Hizada Bulunmasının Namazı Bozmasının On Şartı

Fâkihlerin zikrettiklerine göre, kadının erkekle aynı hizada bulunmasının namazı bozmasının on şartı vardır : 1-Kadının hâliğa (bulûğa ermiş) olması veya kız çocuğu­nun müştehât bulunması.

Kız çocuğunun müştehât olması, mutlak olarak dokuz yaşın­da olması, ile olur, Yahud sekiz yaşında veya yedi yaşında olma­sına rağmen semiz ve gösterişli olan kız çocukları da müştehât sayılır. Fakat, böyle olmazsa, sadece yedi veya sekiz yaşında bu­lunmakla, kız çocuğu müştehât sayılmaz.

Bu durumdaki kız ço­cuklarının, erkeklerle ayni hizada bulunması ile erkeğin namazı fâsid olmaz.

Bu mes'elede, kadının mahrem veya gayr-d mahrem olmasıarasında bir fark yoktur.

2- Erkeklerle ayni hizada bulunan kadının veya müştehât olan kız çocuğunun, namazı düşünebilen bir halde bulunması ge­rekir. Bu durumda, bu kadının namazın ne olduğunu akledemi-yen bir mecnûne olması halinde, sadece cemâate, uymuş olma­sından dolayı namaz fâsid olmaz.

3- Ayni hizada bulunma hâli. İmâm Muhammed (R.A.) e göre bir rüknü eda edebilecek bir miktarda devam etmelidir. İmâm Ebû Yûsuf tR.A.) 'a göre ise, ayni hizada bulunan kadınla bir rükün edâ etmek şarttır.

4 - Bu namazın mutlak bir namaz olması yâni rükû'u ve sücûdu bulunan bir namaz olması şarttır.

Bu durumda, cenaze namazında ve tilâvet secdesini de, ka­dınla ayni hizada bulunmak, bunların sıhhatine mâni' değildir.