• Sonuç bulunamadı

Mesbûk olan kimse, imamının selâm vermesinden ön­ce kalkar ve bundan sonra da imâmı sehiv secdeleri yaparsa, bü kimse kalkmış bulunduğu rek'ati secde ile bağlamamış olduğu müddetçe, imamına uyarak o da sehiv secdelerini yapar

9 - MESCİDLERLE İLGİLİ HÜKÜMLER

3- Mesbûk olan kimse, imamının selâm vermesinden ön­ce kalkar ve bundan sonra da imâmı sehiv secdeleri yaparsa, bü kimse kalkmış bulunduğu rek'ati secde ile bağlamamış olduğu müddetçe, imamına uyarak o da sehiv secdelerini yapar

Fakat, münferid (namazı tek başına kılan) kimseye, başka­sının sehvetmesinden dolayı, sehiv secdeleri lâzım gelmez.

Mesbûk olan kimsenin ittifakla teşrik tekbirlerini alma­sı vâcibtir.

Fakat, İmâm-ı A'zam (R.A.) 'ya göre münferîd (namazı tek başına kılan) kimseye, teşrik tekbirleri vâcib değildir.

Mesbük olan kimse, kendisinin yetişemediği kısımları ka­za etmeye kalkmasının sahih olduğu yerde kalkar, noksanlarını kaza ettikten sonra ve imâmın selâm vermesinden ânce namazı­nı tamamlayıp, selâm vermekte yine imâma uyarsa, bazı alimle­re göre bu durumda namazı fâsid olur.

Fakat, bu hususta fetva namazın fâsid olmayacağı üzeredir. [89]

Mesbûkla Îlgîli Bazı Mes'eleler

Mesbûk, -namazını tamamlamak üzere- kalkmış bu­lunduğu rek'ati, secde ile bağlamadan önce, imâmı tilâvet secde­sini hatırlar ve bu secdeyi yaparsa, o mesbûk, bu secdede de imamına uyar. Mesbûk, bu durumda, eğer imamına uymazsa, namazı fâsid olur.

Fakat, eğer bu mesbûk, kalkmış bulunduğu rek'ati secde ile bağlamış bulunsa, bu tilâvet secdelerinde imâma uymaz. Bu durumda imâma uyarsa namazı fâsid olur.

Bazıları «uymaması hâlinde namazı fâsid olur.» demişler­dir. Fakat, bu durumda esahh olan, namazın fâsid olmadığıdır.

Mesbûk olan bu kimsenin kalkmasından sonra, kalkmış bulunduğu o rek'ati secde ile bağlamadan, imâmı geçirmiş bulun­duğu selbi secdeyi (namazın rükünlerinden olan secdelerden birini) hatırlar ve bu secdeyi yaparsa, o mesbûk secdede imamı­na gerek -uymuş ve gerek uymamış olsun, kendisinin namazı fâ­sid olur.

Mesbûk olan kimse, imâmla birlikte akşam namazından bir rek'ati kılmaya yetişmiş olsa, yetişemeyip geçirmiş bulundu­ğu iki rek'atte. Fatiha ile birlikte sûre de okur. Kuûdu (oturu­şu) o iki rek'atin birincisinde yapar. Çünkü mesbûk, kıraat hak­kında namazının baş kısmım kaza etmekte, kuûd (oturuş) hak­kında da namazının son kısmını kaza etmektedir. Fakat sehve-dip, o iki rek'atin birincisinde kuûd etmese, kendisine sehiv sec­desi lâzım gelmez. Çünkü, o rek'at bir yönden namazın birinci rek'ati olmaktadır.

Eğer mesbûk, dört rek'atli namazların sadece bir rek'atı-ne yetişmiş olsa, kazaya kalktığı zaman birinci rek'ati Fâtihâ ve zamm-ı sûre ile kılıp oturur.

Bu kuûddan sonra kıldığı rek'ati de fâtihâ ve zamm-ı sûre ile kılar. Ondan sonra kuûd etmiyerek -kalktıktan sonraki- üçüncü rek'ati sâdece fâtihâ ile kılar.

İmâmın, kıraati önceki iki rek'atte terk edip, son iki rek'­atte kaza etmiş oduğu durumda, mesbûk imâma son iki rek'atte yetişmiş olsa, kaza ettiği lek'atlerde de o mesbûkun üzerine kıra­at farz olur. Çünkü imâmın kıraati, yeri olan önceki iki rek'at­te iltihâk etmiş olmakla, ikinci iki rek'at kıraatten hâli kalmış ol­maktadır. İmdi geçmiş olan kırâti kaza etmek kendisine lâzım gelir.

Bazıları : «Mesbûk olan bir kimse, teşehhüdü imamının se­lâm vermesinden önce okuyup bitirirse, yine başından başlıya rak teşehhüdü tekrar eder.» demişlerdir.

Bazıları da demişlerdir.

Bazıları ise Bazıları da

«Bu durumda kelime-i şehâdeti tekrar eder.»

«Sükût eder.» demişlerdir.

«Salevâtı ve duayı okur.» demişlerdir.

Fakat, bu hususta esahh olan kavil şudur: Bu kimse teşeh­hüdü ağır ağır okumalıdır. Ta ki, imâmı selâm verdiği zaman, kendisi de teşehhüdü tamamlayıp bitirmiş olsun.

Fakat, muktedi (imâma uymuş) olan kimse, imamının tamamlamasından önce, kendisi teşehhüd'ü bitirmiş olursa, bu kimsenin sükût edip

bekliyeceği hususunda ihtilâf yoktur.

Açıktan okunarak kılman namazlarda, mesbûk plan kim­se, yetişmeyip geçirdiği kısımları kaza etmek için kalkmadıkça semâyı (sübhâneke'yi) okumaz. Sahih olan kavil budur.

İmâm sehven beşinci rek'ate kalktığı zaman, mesbûk olan kimse de ona uysa, eğer bu imâm dördüncü rek'atte kuûd etmiş ise (oturmuşsa) mesbûkun namazı mücerred kalkmış olması ile fâsid olur. Eğer imâm dördüncü rek'atte oturmamışsa, bu mes­bûkun namazı, beşinci rek'ati -imâm ile birlikte-secde ile bağ­lamadıkça fâsid olmaz. [90]

Lâhık'la İlgili Bazı Mes'eleler

Lâhık olan kimsenin -namaz esnasında- imâma bir müddet uymamasının sebebi vakit olur ki, tu da -bazen- uyu­makla, veya abdestinin bozulmasından dolayı abdest almakla meşgul olması ile veya rükû1 ve sücûd edecek bir yer bulamıya-cak kadar izdiham ve zahmet bulunması ile olabilir.

Bu durumda bu sebeplerden herhangi biri ile, -imâma uya­rak kılmakta olduğu namazdan bir kısmını geçirmiş olan lâ­hık hakkındaki hüküm şudur : O lâhık, -mesbûkun aksine- önce geçirmiş olduğu o kısmı kaza edip, sonra eğer henüz imâmı namazı bitirmenıişse, imâma tâbi olur. Namazın geçirmiş bulun­duğu kısmını kaza ederken, lâhık kıraat eylemez. Bu durumda, imâmın namazını bitirmiş olmasından sonra kaza etmekte olsa bile, lâhıkyine kıraat eylemez. Çünkü, lâhık olan kimse, hükmen imâmın ardmdadır. Bundan dolayı, geçirdiği kısmı kaza ederken, kıraat etmez.

Lâhık, kaza ederken sehvetmiş olsa, hükmen imâmın ar­dında bulunmasından dolayı, sehiv secdelerini yapmaz.

Lâhık kaza namazını tamamlamadan, imâmı sehiv secde­leri yapsa, bu lâhık imâmı ile bu sehiv secdelerini yapmaz..An­cak, namazını tamamladıktan sonra bu secdeleri yapar.

Eğer Lâhık ve imâmı misafir Cyolcu) olur, fakat lâhık namaz esnasında- ikâmete (mukîm olmaya) niyyet ederse, -bu niyyeti ile- o lâhıkın namazı dört rek'ate dönüşmüş olmaz.

Saydığımız bu durumların hepsinde, mesbûk lahika muhaliftir. [91]

Kaç Rek'at Kıldığını Bilmeyen Kimse

Fetevâyi Hâkâniyye'de : «Bir kimse namaz kılarken üç rek'at mi veya dört rek'at mi kıldığını bilemese, eğer bu sehvi o kimsenin ilk sehvi ise, o kimse bu namazı yeniden kılar.» denil­miştir.

Fakat, «ilk sehvi ise» denilmesinde ihtilâf edilmiştir. Bazıları: «Kıldığı namazda ilk sehvi ise...» demişlerdir.

Bazıları ise : «O şeyde rükünde- vâki' olan ilk sehvi işe...»

demişlerdir. Bazıları da: «Bulûğa ermesinden sonra ilk sehvi ise...» de­mişlerdir. H Bu hususta meşâyihin ekserisinin amel etmiş oldukları ise şudur: Bu sehiv, o kimsenin ömründe vâki olan ilk sehvi ise bu namazı yeniden kılar.

Fakat, o kimsede bu şekilde şüpheler çok kere meydana gelmekte ise, o kimse amele en uygun olanını araştırır.

Meselâ : Eğer o kimsenin kıldığı namaz iki rek'atli namazlar­dan ise ve araştırması bir rek'at kılmış olduğu kanâatini verirse, .o kıldığı rek'ate bir rek'at daha ilâve ederek namazını ta­mamlar ve sonra sehiv secdelerini yapar,

Eğer, bu namazda, o kimsenin araştırması, iki rek'at kılmış olduğu zarınım kuvvetlendirir ve iki rek'at kılmış olduğu kanâa­tine varırsa, bu durumda -usulünce- kuûd edip (oturup), te-şehhüd ederek selâm verir ve yine secdelerini yapar.

Fakat eğer, o kimse araştırması sonucu hiç bir kanâate varamasa, şüphe ettiği şeylerden az olanı tutar ve' onunla amel ederek namazım tamamlar.

Meselâ : Eğer .o kimse, sabah namazını kılarken, bir rek'at yahut iki rek'at mi kıldığı hususunda şüpheye düşse, güya ken­disini bir rek'at kılmış farz eder, fakat bu rek'atin sonunda ihti­yaten kuûd.eder, oturur.) Çünkü, iki rek'at kılmış olması ihti­mâli vardır..

Zehıyre Sahibi: «Dört rek'atli bir namaz kılan kimse, şüp­heye düşüp, kıldığı rek'atin birinci rek'at mi veya ikinci rek'at mi olduğunu bilmese, her rek'at sonunda kuûd eder (oturur.) demiştir.

Yâni, eğer o kimse araştırması sonunda bir kanâate sahip olmazsa, o kimse, şüpheye düşmüş bulunduğu rek'ati birinci rek'at farzeder. Fakat, rek'atin ikinci rek'at olması ihtimâli de bulunduğu için, bu /rek'atten. sonra kuûd eder (oturur.) Sonra bir rek'at daha kılar ve yine kuûd eder. Bu rek'at ona göre,, ikin­ci rek'at olarak kabul edildiği için... Sonra bir rek'at daha kılıp yine kuûd eder; çünkü bunun dördüncü rek'at olma ihtimali var­dır.

Sonra, bir rek'at daha kılıp yine kuûd eder. Çünkü, bu rek'­at o kimsenin namazının sonu olmaktadır.

Hasılı o kimse, bütün rek'atlerde ihtiyat ile amel eder.

Fetevâyi Fazliyye'de : «Namaz kılan bir kimse, bir rek'ati tamamlayıp ayağa kalktığı zaman, kıyam halinde iken, kılıp ta­mamladığı rek'atin ikinci rek'at mi, üçüncü rek'at mi olduğu hususunda şüphe edip hangi rek'ati tamamlamış olduğunu bil­mese, sahili kavil üzere o kimse hiç bir rek'atte kuûd eylemez. (oturmaz.) Çünkü, eğer o rek'at üçüncü rek'atse, onda kuûd ol­madığı, zahirdir. Eğer bu rek'at ikinci rek'at ise, hangi rek'atte olduğunda tereddüt eden bu kimsenin kıldığı namaz da akşam namazı veya vitir namazı olduğu takdirde o kimse, kuûda avdet eder. (oturur.) Ve teşehhüd eder. Çünkü, o rek'atin üçüncü rek'­at olma ihtimâli vardır. Bu namazlarda da üçüncü rek'atte kuûd etmek (oturmak), farz olduğu için eder ve sonra kalkıp bir rek'­at daha kılar. Çünkü, bu rek'atin ikinci rek'at olması ihtimâli de vardır.

Fakat, eğer o kimsenin kıldığı namaz bu iki namazın dı­şında bir namaz ise, kıldığı rek'atin ikinci rek'at olması duru­munda birinci ka'de (oturuş) yi yapmadan ayağa kalkmış olmak­la kuûda (oturmaya) avdet etmez.

Eğer namaz kılan kimse, sabah namazında, kâim olduğu halde şüphe etse ve kâim olduğu (ayakta durduğu) rek'atin ikin­ci veya üçüncü rek'at olduğunu bilmese veyahut da akşam na­mazında ve vitir namazında şüpheye düşüp, kâim olduğu rek'a­tin üçüncü veya dördüncü rek'at olduğunu bilmese veya dört rek'atli namazlarda şüpheye düşüp, kâim olduğu rek'atin dör­düncü veya beşinci rek'at olduğunu bilmese, o kimse kuûd eder.

(oturur.) ve sonra kalkıp bir rek'at daha kılar.

Keza, bu şüpheye rükû'da düşmüş olsa veya rükû'dan sonra fakat, o rek'ati secde ile bağlamadan önce bu şüpheye düşse, yine kuûda avdet edip,

teşehhüdü okur. Undan sonra kal­kıp bir rek'at daha kılar.

Fakat, o kimse bu şüpheye birinci secdede başını kaldır­madan düşmüş olsa, İmâm Muhammed (R.A.)'in kavli üzere, o kimseye namazını ıslâh etmek mümkün olur. Çünkü, onun kâim olduğu rek'at eğer zaide (fazla) değil ise, o namazı tamamlamak, o kimse üzerine lâzım olur. Ve eğer zâid (fazla) ise, İmâm Mu-hammed (R.A.)'e göre namaz fâsid olmaz. Çünkü, o kimse birin­ci secdede şüpheye düştüğünden o secde ortadan kalkar ve ona i'tibâr olunmaz. Nitekim, birinci secdede, namaz kılan kimseyehades vâki' olduğu (abdesti bozulduğu) zaman, o secdenin orta dan kalkması gibi...

Buna göre, o kimse, bu durumda,.kendisine şüphe gelen bi­rinci secdeyi bırakıp, kuûda (oturmaya) avdet eder.. Teşehhüd-de bulunur, sonra bir rek'at daha kılar.

Eğer bu şahsın, mezkûr şüphesi, onun başını birinci sec­deden kaldırmasından sonra arız olursa, o kimsenin namazı itti­fakla batıl olur. Çünkü, o rek'atin zâid (fazla) olmak ihtimâli bulunduğundan, o kimse son ka'deyi terk etmiş olmaktadır. Bir rüknü terk etmiş olduğu için de namazı bâtıl olur.

Musalli (namaz kılan kimse) eğer sehvederek, birinci ve­ya ikinci rek'atte fatiha'dan önce sûreye başlamış olsa, o kimse­nin sehiv secdelerini yapması vâcib olur. Çünkü, o kimse bu du­rumda, vâcib olan fâtihâ'yı te'hir etmiş olmaktadır.

Eğer başladığı sûreden bir harf bile okumuş olsa yine se­hiv secdelerinin vâcib olduğu Hâmiyye'de de zikredilmiştir. Bu mes'elede az bir miktarın bile affedilmemiş olması, burada seh-vetmenin gâlib olmamasından (sık sık) vuku' bulmamasından) dolayıdır.

Fakat, açıktan okunacak yerde gizli okumak, gizli okunacak yerde açıktan okumak, hususundaki sehiv gâlib olduğundan do­layı, bu mes'elede az bir miktar affolunmuştur.

Buna göre yukarıda zikredilen durumda, sehveden bu kim­se, fâtihâ'ya dönüp onu kıraat eder (okur.) Sonra da sûreyi okur.

Keza, eğer o kimse, Fâtihâ Sûresini, başladığı sûreyi bi­tirdikten sonra hatırlarsa veya bunu rukû'da hatırlamış olursa, yine dönüp, tertib üzere önce fâtihâ'yı bundan sonra da sûreyi okur. [92]

Sehiv Secdesi Nasıl Yapılır

Sehiv secdesi, namaz kılan kimse tarafından, selâm ver­dikten sonra, iki defa secde edilerek yapılır.

İmâm Şafii (R.A.) ve İmâm Ahmed bin Hanbel göre sehiv secdeleri selâmdan önce yapılır.

İmâm Mâlik (R.A.) 'e göre ise, sehiv ziyade etmekle ol­muşsa, bu secdeler selâmdan sonfa ve eğer sehiv bir noksandan dolayı ise, bu secdeler selâmdan önce yapılır.

İmâm Mâlik (R.A.)'den rivayet edilmiş olan bu husus, imâm Ahmed bin Hanbel (R.A.)den de rivayet edilmiştir.

Sehiv secdeleri hususunda imamlar arasında vâki' olan bu ihtilâf onun efdaiiyyeti hakkındadır.

Hatta, sehveden kimse, eğer selâmdan önce sehiv secde­lerini yapmış olsa, zahir rivayet üzere,. Hanefi imamlarına göre de bu kâfi gelir.

Bu hususta yine ihtilâf hasıl olmuş ye bazıları: «Sehiv sec­deleri birinci selâmdan sonra yapılır.» demişlerdir. Cumhurun kavli de budur. Bu kavil Şeyhü'1-islâm ve Fahrü'l-islâm'm da ihti­yar ettiği kavildir.

Bazıları da: Sehiv secdeleri iki selâmdan da sonra yapı­lır.» demişlerdir. Bu kavil ise, Şemsül-eiınme ve Fahrü 1-islâm'ın kardeşi Sadrü'î-islâm'm ihtiyar ettikleri kavildir. Hidâye sahibi de bu kavlin sahih olduğuna hükmetmiştir. Keza, Zahiriyye'de ve Yenâbî'de de bu kavil sahih görülmüştür.

Sehiv secdelerini yapan kimse, bu iki secdeden sonra, teşehhüd eder ye yine selâm verir. Çünkü, Resûlullah (S.A.V.) Efendimizin böyle yaptığı rivayet edilmiştir.

Tahâvî'nin ihtiyar (seçip kabûi) ettiğine göre, sehiv secdelerini yapan kimse, bu secdelerin ka'desinde (oturuşunda) namazların ka'desinde olduğu gibi- Peygamber (S A.V.) Efendimize Salevât getirir ve me'sûr duaları okur.

îmâm Kerhî: Sehiv secdelerinin ka'desinde Salevâtı ve me'­sûr duaları okur.» demiştir. Hidâye Sahibi de bu kavlin sahih olduğuna hükmetmiştir.

[93]

Sehiv Secdeleri İle İlgili Bazı Mes'eleler

Bir kimse, nafile olarak iki rek'at namaz kılar ve bu na­mazda sehvetmiş olduğu için sehiv secdelerini yapmış olursa; bu kimse kılmış bulunduğu bu namazın tahrimesi üzerine (ifti-tâh.tekbiri ile 3iki rek'at namaz daha bina etmemelidir. Çünkü, bu durumda, o kimsenin yapmış olduğu sehiv secdeleri, zarûret-sdz olarak namazın ortasında kalmış olur.

Ancak, o kimse, kılmış olduğu iki rek'atin tahrimesine Cifti-tâh tekbirine), iki rek'at daha bina etmiş olsa, namazı fâsid olmaz. Fakat, sahih olan kavle göre böyle yapan kimse, sehiv sec­delerini iade eder.

Misafir (yolcu) olan kimse, öğle namazını iki rek'at ola­rak kıldıktan ve bu iki rek'atteki sehvinden dolayı, sehiv secde­lerini yaptıktan sonra, ikâmete (mukîm olmaya) niyyet aylese, o kimse namazını tashihe muhtaç olduğu için, yaptığı sehiv sec­deleri batıl olur ve o kimse namazını dört rek'ate- tamamlar.

Musalli, namazın sonunda teşehhüdü unutup sslâm ve rir ve sonra hatırlayıp teşehhüdü okumaya başlar, fakat tamam­lamadan yine selâm verirse, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, o kimsenin namazı fasid olur. İmâm Muhammed (R.A.)'e göre ise, fâsid olmaz. Fetva ise, İmâm Muhammed (R.A.)'in kavli üzere­dir.

Zikredeceğimiz şu mesele de yine bu ihtilâf üzeredir: Eğer bir kimse, fâtihâ'yı veya sûreyi unutup, rükû'a varınca ha­tırlayıp, sonra onu kıraat için döner fakat kıraati tamamlama­dan secde ederse, bazıları: «O kimsenin namazı fâsid olur.» de­mişlerdir. Lâkin evlâ olan fâsid olmadığıdır.

Namaz kılan kimse, eğer gizli okunacak yerde açıktan ckur veya açıktan okunacak yerde gizli okumuş oluı ve bu du­rumu fâtihâ'mn bir kısmında hatırlamış olursa, açıktan okun­ması gereken namazda fâtihâ'yı bir rek'atte açıktan. okunanla gizli okunan bir arada toplanmış olmaması için- iade eder. (tek­rar açıktan-okur).

Namaz kılan kimse, birinci rek'atte kıraat etmiş olduğu sûreden sonraki sûreyi okumayı murad etse de, -burada denil­diği gibi- ondan bir önceki

sûreyi okumuş olsa, kendisine sehiv secdeleri vacip olmaz.

Kendisine sehiv secdeleri vâcib olan kimsenin selâm ver­miş olması, o kimseyi namazdan, mevkuf bir çıkışla çıkarmış olur. Bu hüküm, îmâm-ı A'zam (R.A.) ile İmâm Muhammed (R. A.)'e göredir,

Bu durumda, o kimse eğer sehiv secdelerini yaparsa tekrar namaza dönmüş olur; bu secdeleri yapmazsa, namaza dönmüş olmaz.

İmâm Muhammedi (R.A.) 'e göre ise, kendisine sehiv secdele­ri vacip olan kimseyi, selâm vermiş olması asla namazdan çıkar­maz.

Şu mes'ele zikrettiğimiz bu ihtilâf üzerine bina kılınmış­tır : Bu kimse, selâm verdikten sonra, kendisine başka bir kimse iktidâ etmiş (ona uyarak ardında namaz kılmış) olsa, İmâm Mu-hamraed (R.A.)'e göre, o kimsenin iktidâsı mutlaka sahihtir.

İmâm-ı A'zam (R;A.) ile İmânı Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre ise, eğer o kimse sehiv secdelerini yaparsa, kendisine iktidâ etmek sahih olur, eğer bu secdeleri yapmazsa ona uymak sahih olmaz.

Kendisine sehiv secdeleri vacip olan kimse, eğer misafir (yolcu) olur ve selâm verdikten sonra ikâmete t mukîm) olmaya niyyet ederse, o kimsenin namazı mutlaka dört.rek'âte dönüş­müş olur.

Fakat, İmâm-ı A'zam (R.A.) ve İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, o kimse eğer sehiv için secde ederse namaz dört rek'a-te dönüşmüş olur. Fakat, eğer secde etmezse, namazı dört rek'ate dönüşmüş olmaz.

Eğer, o kimse selâmdan sonra kahkaha ile gülerse, İmâm Muhammed (R.A.)e göre, abdesti bozulur. İmâm-ı A'zam (R.A.) ile İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) 'a göre ise, bu durumda abdesti bozul­maz. [94]

ZELLE-I KARİ (NAMAZ İÇİNDE KUR'ÂN OKURKEN YANILMA)