• Sonuç bulunamadı

A. Müellifin İsabetli Naklettiği Görüşler

1. İbn Rüşd: “(Çocuğun malına zekât düşüp düşmeyeceği hususunda) Bir

kavim yerden çıkanlarla diğer mallar arasında ayrım yapmıştır ve yerden çıkanlara düşer bunun dışında para, eşya..vs. mallara düşmez demişlerdir. Bunlar Ebû Hanîfe ve tâbiîleridir.”436

“Çocuk ile deliye zekât farz değildir, ancak fıtır ve öşürü vermek vâciptir. Fıtır

da öşür gibi görülüp, sadece ibadet olmayıp içinde başkasının hakkını barıdırması itibari ile öşür gibidir. Çocuğun ve delinin arâzisinde yetiştirilen ekinlerden ise öşür alınır. Mâlik’in vasfına itibar edilmez havl şartı da aranmaz. Hasadla nema tahakkuk eder.”437

2. İbn Rüşd: “Hz. Ömer (r.a.) Benî Tağlib hiristiyanlarından müslümanlardan

alınan zekâtın iki katını almıştır, Ebû Hanife’ de bunu benimsemiştir.”438

“Öşür arazisini bir zımmî satın alınca orası haraç arazisi haline gelir. Ebû

Hanife’ye göre zımmî öşür vermeye ehil değildir, çünkü öşür vermek ibâdettir. Benî Tağlib hiristiyanlarının iki kat öşür vermekle mükellef olduğu da icma ile sabittir.”439

3. İbn Rüşd: “Kölenin malına zekât düşer ancak efendisine vâciptir. Ebû

Hanife’ de bunu benimser.”440

“Zekât için hür olmak şarttır. Çünkü kölenin malı olsa bile onun değildir.”441

Zekât kölelerin efendilerine teveccüh eder.442

4. İbn Rüşd: “Ebû Hanife’ye göre borç, hububatın zekâtına mani değildir, fakat

diğer malların zekâtına manidir.”443

“Borç ekin ve meyvaların zekâtından men etmez.”444 Borç öşür ve haraç vergilerinin zekâtına mani görülmemiştir.445

5. İbn Rüşd: “Ebû Hanife’ ye göre zekât mal sahibine düşer kiracıya bir şey

düşmez.”446 436 İbn Rüşd, I, 297. 437 Mergînânî, I ,117; Kâsânî, I, 290; Mevsılî, I, 113. 438 İbn Rüşd, I, 298. 439 Mevsılî, I, 114. 440 İbn Rüşd, I, 298. 441 Mevsılî, I. 99.

442 Bilmen, Ömer Nâsuhi, Hukuk-ı İslamiyye ve Istılâhat-ı Fıkhiyye Kâmûsu, IV, 109. 443 İbn Rüşd, I, 298.

444 Ceziri, Abdurrahman, el-Fıkh ale’l-mezahibi’l-erba‘a, I, 475. 445 Bilmen, IV, 115 .

“Ebû Hanife: “Mal sahibi malını kiraya verirse çıkanın öşürü mal sahibine

aittir.”447

6. İbn Rüşd: “Haraç toprağı bir müslümana geçtiğinde ondan öşür ile beraber

haraç mı alınır yoksa sadece öşür mü? Ebû Hanife: “Sadece haraç alınır öşür düşmez.” demiştir.”448

“Haraç toprağını bir müslüman satın alırsa öşür toprağına dönüşmez, haraç

alınır.”449 7. İbn Rüşd: “Ebû Hanife’ ye göre zımmî bir öşür arazisi satın alırsa o arazi

haraç arazisine dönüşür.”450

“Öşür arazisini bir zımmî satın alırsa arazi haraç arazisi haline gelir.”451

8. İbn Rüşd: “Süs eşyası olan altın ve gümüşe Ebû Hanife’ye göre zekât

düşer.”452

“Hulliyyattan olan altın ve gümüşe zekât gerekir.”453

9. İbn Rüşd: “Ebû Hanife: ”At damızlık olarak bulunduruluyorsa yani erkek

dişi karışık ise ona zekât düşer.” demiştir.”454

“Bir kimsenin karışık olarak saime erkek ve dişi atları bulunsa, yahut sadece

dişileri olsa, bunlara zekât düşer.”455

10. İbn Rüşd: “Ebû Hanife: “Ot, odun, kamış, dışında yerden biten her şey de

zekât vardır.” demiştir.”456

“Az olsun çok olsun, yağmur suları veya akarsuyla sulanan ekin ve meyvalarda öşür vardır. Acem kamışı ve odun, ot bu hükmün dışındadır.”457

11. İbn Rüşd: “Ulemanın çoğu zekâtın ikiyüz dirhem gümüşe düştüğü gibi,

yirmi dinar(miskal) ağırlığındaki altına da düştüğü görüşündedir ki Ebû Hanife’de bu görüştedir.”458

“Altından yirmi miskale, gümüşten ikiyüz dirheme zekât düşer.”459

12. İbn Rüşd: “Ebû Hanife’ye göre ikiyüz dirhem üzeri ikiyüzkırk dirheme

ulaşıncaya kadar kusurata birşey gerekmez.”460

447 Kâsânî, II, 56. 448 İbn Rüşd, I, 300.

449 Semerkandî, Tuhfetü’l-Fukaha, I, 151; Kâsânî, II, 55. 450 İbn Rüşd, I, 300.

451 Mevsılî, I, 114. 452 İbn Rüşd, I, 303.

453 Mergînânî, I ,127; Mevsılî, I,110. 454 İbn Rüşd, I, 304. 455 Mergînânî, I , 122; Mevsılî, I, 108. 456 İbn Rüşd, I, 305. 457 Mevsılî, I, 113. 458 İbn Rüşd, I, 308. 459 Mevsılî, I, 111. 460 İbn Rüşd, I, 308.

“Ebû Hanife’ye göre ikiyüz dirhem üzeri kırk dirheme ulaşıncaya kadar zekât gerekmez.”461

13. İbn Rüşd: “Ebû Hanife: “Altınla ve gümüş birbirlerinin nisabını tamamlar.

İkisinden bir nisab oluştuğunda o nisaba zekât düşer.” demişlerdir.”462 “Altın ve gümüşün nisabları birbirleriyle tamamlanır.”463

14. İbn Rüşd: “Yüz dirhem gümüş ile yüz dirhem gümüş değerinde olan dokuz

miskal altın ya da dokuz miskal altın ile on bir miskal altın değerinde olan yüz dirhem gümüşe sahip olana zekât düşer. Ebû Hanife’de bunu benimser.”464

“Ebû Hanife’ye göre altın ve gümüşten birinin kıymeti diğerine eklenir. On miskal altını ve ikiyüz dirhemden az gümüş kabı varsa, bu kabların değeri on miskal altın kadarsa Ebû Hanife’ye göre bu kimsenin zekât vermesi gerekir.”465

15. İbn Rüşd: “Ebû Hanife’ye göre iki ortak arasında ortak olan malda zekât

her birinin hissesi nisab olmadıkça gerekmez.”466

“Ortaklık halinde münferid haldeki nisaba itibar edilir. Her biri için nisab olmadıkça zekât gerekmez.”467

16. İbn Rüşd: “Ebû Hanîfe madenin de bulunan altın ve gümüş için ne nisab ne

de yıl şartı aramamıştır.”468

“Altın, gümüş, demir, ..vs madenlerinden biri herhangi bir kimse tarafından öşür veya haraç vergisine tabi bir arazide bulunup çıkarılırsa o madene 1/5 zekât düşer.”469 Bu nevi eşyada nisab ve havl şartı yoktur.470

17. İbn Rüşd: “Develer yüz yirmiyi aşarsa aşan kısmında develerin sayısı yirmi

beşten aşağı olduğu zamanki hükmü uygulanır, yani her beş devede bir koyun veya keçi lazım gelir. Ebû Hanife’de bunu benimsemiştir.”471

“ 120’den 145’e kadar iki hıkka ile evvelki gibi her beş devede bir koyun verilir.”472

18. İbn Rüşd: “Ebû Hanife: “Zekât düşen malların piyasadaki rayiçlerine göre

zekâtalarının bedelini vermek caizdir.” demiştir.”473

461 Mergînânî, I , 126. 462 İbn Rüşd, I, 309. 463 Mergînânî, I , 128; Mevsılî, I, 111. 464 İbn Rüşd, I, 309. 465 Mevsılî, I, 111. 466 İbn Rüşd, I, 310. 467 Kâsânî, II, 29. 468 İbn Rüşd, I, 310.

469 Mergînânî, I , 130; Mevsılî, I,117. 470 Karadâvi, Fıkhu’z-zekât, I, 435. 471 İbn Rüşd, I, 311.

472 Mergînânî, I , 120; Mevsılî, I, 105,106. 473 İbn Rüşd, I, 313.

“Zekât olarak verilecek malın kıymetini de vermek caizdir.”474

19. İbn Rüşd: “Ebû Hanife: “Deve yavrularına zekât düşmez.”demiştir.”475

“Deve yavruları, kuzu, oğlak ve buzağılara zekât düşmez. Ancak yavrularla birlikte analarıda bulunursa zekât düşer, bu Ebû Hanife’nin en son görüşüdür.”476

20. İbn Rüşd: “Ebû Hanife’ye göre karışma ile ne zekâtın miktarı değişir ne de

onunla nisab tamamlanır.”477

“Ortaklık halinde münferid haldeki nisaba itibar edilir. Her biri için nisab olmadıkça zekât gerekmez. Ortak saime hayvanları olanlardan her ortağın hissesi ayrı ayrı doldurmadıkça, zekât vermeleri gerekmez.”478 Sadece karışmakla alakalı bir kayda rastlamadım ama ortaklık halinde gerekmediği üzere gerekmemelidir.

21. İbn Rüşd: “Ebû Hanîfe bir avucun(müd) iki ve bir sa‘ın 8 rıtıl olduğunu ve

ekin ve meyvelerde nisap olmadığı görüşündedir.”479

“Ebû Hanîfe meyve ve hububatta nisabı şart görmez aksine az olsun çok olsun zekât gerekir demiştir, her sa‘da sekiz rıtıl olarak rivayet edilmiştir.”480

22. İbn Rüşd: “Ebû Hanife: “Tahmin batıldır. Mal sahibi, eline tahmin edilen

miktardan fazla veya eksik ne geçerse zekâtını vermek zorundadır.” demiştir.”481

“Ebu Hanife hububatta nisabı şart görmemiştir, tahmin yapılmaz.”482 Bu nedenle bahçeden ne çıkarsa öşrü verilir.

23. İbn Rüşd: “Ebû Hanîfe aynına zekât düştüğü nassen belirlenmiş olan zekât

malları için kıymetini vermeyi caiz görmüştür.”483

“Zekât olarak verilen malın kıymetini vermek de câizdir.”484

24. İbn Rüşd: “Hanefiler: “Şeriat sahibinin, şu maldan yoksullara şu kadar

veriniz demesi mal sahiplerine kolaylık göstermiş olmasındandır. Zira mal sahiplerine ellerinde bulunan malın aynından vermek daha kolaydır. Bunun içindir ki bir hadiste, kumaşçılıkla uğraşanlara diyette kumaş verebildikleri bildirilmiştir, demişlerdir.”485

474 Mergînânî, I , 123; Mevsılî, I,106. 475 İbn Rüşd, I, 303.

476 Mergînânî, I , 120. 477 İbn Rüşd, I, 314.

478 Kâsânî, II, 29; Mevsılî, I, 111. 479 İbn Rüşd, I, 317.

480 Semerkandî, I, 152; Kâsânî, II, 59; Mevsılî, I, 113. 481 İbn Rüşd, I, 318.

482 Kâsâni, II, 59, 64. 483 İbn Rüşd, I, 320. 484 Mevsılî, I, 102. 485 İbn Rüşd, I, 320.

“Zekât olarak verilebilecek olan malın kıymetini vermek de caizdir. Hz. Peygamber (s.a.s) Muaz b. Cebel’i Yemen’e gönderdiğinde Muaz onlara şöyle demişti: “Arpa ve darı yerine zekât olarak hamis ve hebis getirin. Çünkü bu sizin için daha kolaydır, Medine‘deki ensâr ve muhacir için daha faydalıdır.” Hz. Peygamber (s.a.s) buna karşı çıkmamıştır.”486

25. İbn Rüşd: “Ebû Hanîfe müdir(malı piyasaya süren) ile muhtekir(stok yapıp

ihtikar yapan) arasında hüküm bakımından fark görmemiştir. Kişi ticaret için bir eşya satın alırsa ve yılsonuna kadar elinde tutarsa yılsonunda kıymetlendirip zekâtını verir. Ebû Hanife’de bunu benimser.”487

“Mallar ticaret malı olmadıkça ve kıymetleri de altın veya gümüş nakitlerden

birinin nisabına varmadıkça, zekâta tabi değildirler. Mal ticaret malı olup yılsonunda ve başında nisabın altına düşmüyorsa zekâtı verilir.”488

26. İbn Rüşd: “Ticari kârın zekâtı için Ebû Hanife: “Eğer nisab ise her ikisinin

zekâtı birlikte verilir. Değil ise verilmez.” demiştir.”489

“Eğer bir mala nisap miktarında sahip olan bir kimse yılın ortasında aynı maldan bir miktar daha eline geçirirse, yeni eline geçen malı da eskisine ekleyerek zekâtlarını birlikte verir. Ebû Hanife’ye göre Zekât yalnız nisapta bulunup nisaptan fazla olan miktarda yoktur. Asıl sebebiyle hâsıl olan veya ondan hâsıl olan yavrular ve kâr gibi ziyadeler asla tamamlanır. Aslın havliyle zekâtları verilir.490 Rivayet doğrudur.

27. İbn Rüşd: “Ebû Hanife’ye göre sermaye nisab ise yeni gelen katılımların

zekâtı yıl tamam olunca hepsi birden verilir.”491

“Sermaye nisab ise yeni gelen mal eskisine eklenip zekâtı verilir. Kâr ve diğer gelirler arasında bir ayrım yapılmamış aksine nisab sağlandıktan sonra gelen tüm ziyadeler kârolsun, başka gelirler olsun cins hilafı olmadıkça nisabın havli sonunda zekât gerekir denmiştir.”492

28. İbn Rüşd: “Ebû Hanife’ye göre senenin başında ve sonunda nisabın tam

olması yeterlidir.”493

“Senenin iki tarafındaki nisab yeterli görülmüştür, ortasındaki noksanlık etkili değildir.”494

486 Mevsılî, I, 102. 487 İbn Rüşd, I, 321.

488 Mergînânî, I , 128; Mevsılî, I,112. 489 İbn Rüşd, I, 322. 490 Mergînânî, I, 124; Kâsânî, II, 13,14. 491 İbn Rüşd, I, 333. 492 Mergînânî, I, 124; Kâsânî, II, 13,14. 493İbn Rüşd, I, 323. 494 Kâsânî, II, 15.

29. İbn Rüşd: “Ebû Hanife’ye göre, kök ister para olsun ister hayvan nisap

olarak yıl tamamlanmışsa artışlar da ona tabidir, ayrım yoktur.”495

“Asıl nisap olursa havl bitimine kadar gelen artışların hepsi aslatabidir, ancak nisabın nisabın dışındaki cinsler nisaba eklenmez.”496

30. İbn Rüşd: “Ebû Hanife’ye göre yıl tamam olmadan zekâtı vermekte bir beis

yoktur.”497

“Nisaba mâlik olan yıl tamam olmadan zekâtını verirse bu caizdir.”498 31. İbn

Rüşd: “İmam Ebû Hanife: “İmam gördüğü maslahata göre zekâtı zekât verilecek

sınıflardan birine veya bir kaçına verebilir.” demiştir.”499

Ebû Hanife: “Kanatımca zekâtınla bir fakiri zengin edersen bir kaç fakire vermek daha iyidir.” demiştir.500

32. İbn Rüşd: “Ebû Hanife’ye göre zengin nisap miktarı malı olan

kimsedir.”501

“Zekât kendisine farz olan asli ihtiyaçlarından fazla, nisab miktarı malı olan kimsedir.”502

33. İbn Rüşd: “Boyunduruktan kurtarılacak olan kimseler, Ebû Hanife’ye göre mükâteblerdir. 503

“Mükâteb, kendisiyle kitabet akdi yapılmış, kölelikten kurtulmak isteyen ve zekât alabilen kimselerdir504,

34. İbn Rüşd: Fisebililah’tan kasıt, Ebû Hanife’ye göre savaşa katılan ve nöbet tutan kimselerdir.”505

“Fisebililah fakir olup savaşa katılamayan mücahidler ve hac yolunda muhtaç kalanlardır.”506

35. İbn Rüşd: “Ebû Hanife’ye göre miskin fakirden daha iyi halde olan

kimsedir diye nakledilmiştir.”507

495 İbn Rüşd, I, 325. 496 Kâsânî, II, 13. 497 İbn Rüşd, I, 325. 498 Mergînânî, I, 125; Kâsânî, II, 50. 499 İbn Rüşd, I, 326.

500 Mergînânî, I , 138; Mevsılî, I,119. 501 İbn Rüşd, I, 327.

502 Semerkandî, Tuhfe, I, 142; Kâsânî, II, 48. 503 İbn Rüşd, I, 328.

504 Mergînânî, I, 135; Kâsânî, II, 45. 505 İbn Rüşd, I, 328.

506 Mevsılî, el-İhtiyar, I, 119. 507 İbn Rüşd, I, 328.

“Ebû Hanife’den miskin dilenen fakir ise dilenmeyen kimsedir şeklinde bir rivayet vardır. Ebû Yusuf’tan bunun tam tersini söylediği de rivayet edilmiştir. Ayrıca miskin için hiçbir şeye sahip olmayan kimsede denmiştir.”508

36. İbn Rüşd: “Ebû Hanîfe bir kişiye zekât miktarını aşan miktarda zekât

vermeyi mekruh görmüştür.”509

“Bir fakire bir defada nisab miktarı ya da daha fazla zekât verilmesi caiz olmakla beraber mekruh görülmüştür.”510

37. İbn Rüşd: “Ebû Hanife’ye göre kadın kendi fitresini verir.”511

“Kadının fitresi kocasına vâcip değildir, çünkü erkeğin, karısı üzerindeki velâyeti noksan olduğu gibi bütün masraflarını da karşılamak zorunda değildir.”512

38. İbn Rüşd: “Ebû Hanife: “Küçük çocuğun malı varsa fitreleri mallarından

ödenir.” demiştir.”513

“Ebû Hanife: “Küçük çocukların malları varsa fitreleri mallarından çıkarılır.” demiştir.”514

39. İbn Rüşd: “Ebû Hanîfe : “Bir kimsede zekât almanın cevazı ile vermenin

vucûbu birleşmez.” demiştir.”515

“Nisab miktarı malı olan kimse, mâlik olduğu nisab zekât düşen mallardan olmasa bile, zekât vermesini gerektirmese de başkasından zekât alması caiz olmaz, fitre ve kurbanla mükellef olur.”516

40. İbn Rüşd: “Ebû Hanife’ye göre mükâtebe fitre düşmez.”517

“Efendisiyle kitâbet akdi yapan kölenin fitresini efendisi vermek zorunda değildir. Çünkü efendisinin velayetinden çıkmıştır ve kendisi de fakir olduğu için fitre vermek zorunda değildir.”518

41. İbn Rüşd: “Ebû Hanife’ye göre ticaret malı olan kölelere fitre düşmez.”519

“Ticaret malı olan kölelere fitre vâcip olmaz, çünkü zekât vâcip olduğu yıl içinde iki kere zekât lazım gelmiş olur.”520

508 Kâsânî, II, 43; Mevsılî, I, 118. 509 İbn Rüşd, I, 329. 510 Mevsılî, I, 121. 511 İbn Rüşd, I, 331. 512 Mergînânî, I, 139. 513 İbn Rüşd, I, 331. 514 Mergînânî, I, 139. 515 İbn Rüşd, I, 331. 516 Mergînânî, I, 139. 517 İbn Rüşd, I, 332. 518 Mergînânî, I, 139. 519 İbn Rüşd, I, 332. 520 Mergînânî, I, 140,141.

42. İbn Rüşd: “Ebû Hanife: “Fitrenin miktarı buğdaydan yarım sa‘dır.”

demiştir.”521

“Buğdaydan veya buğday unundan yarım sa‘dır.”522

43. İbn Rüşd: “Fıtır sadasının vâcip oluş vakti için bayram günü fecrin sökmesi

iledir denmiş, Ebû Hanife’de bunu benimsemiştir.”523 “Fecrin doğuşuyla vâcip olur.”524

44. İbn Rüşd: “Zımmî fakirlere fitre verme hususunda Ebû Hanîfe fitre

verilebilir demiştir.”525

“İhtiyar’da: “Zımmîlere fıtır sadakası verilebilir.” denmiştir.”526

B. Müellifin Hatalı Naklettiği Görüşler

1. İbn Rüşd: “Cumhur öşür ekinin hakkıdır derken Ebu Hanife “Tarla vucubun

kaynağı olduğu için tarlanın hakkıdır.” demiştir.” 527

“ Öşür toprağından ürün alınamadığında öşür alınmaz,528 öşür nami olan

toprağındır529 denmiştir, burda ürün ile artıcı olan toprağın hakkı öşür dür demek daha uygun olacaktır, tarla vucubun kaynağıdır şeklinde ifade edilmesi hatalı bir ifadedir, nakil hatalıdır.

2. İbn Rüşd: “Zekât mevzuu malın satılması halinde, Ebû Hanife: “Satın alan

bu satışı kabul edip etmemekte serbesttir.” demiştir.”530

“Zekât malı satılırda ekin yetişmiş olur ise zekâtı satıcı üzerinedir, ekin

yetişmeden satılırsa zekât müşteriye gereklidir.”531 Görüldüğü üzere muhayyerlik yoktur, zira zekâtı kesinleşen mal satılınca zekâtı satıcıya aittir. Müşteriyi ilgilendirmez.

3. İbn Rüşd: “Ebû Hanife: “Zekât memuru sınıflarda ihtilaf ederse istediğini

almakta muhayyerdir.” demiştir.”532

“Zekât memuru malın en iyisi ile en kötüsünü alamaz, orta durumda olanı alır. Eğer sürüde verilmesi gereken yaşta hayvan bulunmazsa zekât memuru ya daha iyisini

521 İbn Rüşd, I, 333. 522 Mevsılî, I, 123. 523 İbn Rüşd, I, 333. 524 Mevsılî, I, 124. 525 İbn Rüşd, I, 334. 526 Mevsılî, I, 120. 527 İbn Rüşd, I, 300. 528 Semerkandî, I, 152. 529 Kâsânî, II, 54. 530 İbn Rüşd, I, 302. 531 Kâsânî, II, 56, 57; Ceziri, I, 497. 532 İbn Rüşd, I, 314.

alır ve aradaki değer farkını sürü sahibine verir ya da sürü sahibinden daha aşağısını alır, aradaki değer farkı ile böyle bir muhayyerlik vardır ve mal sahibinindir.”533

4. İbn Rüşd: “Ebû Hanife: “Analar nisab olmadıkça kuzularla nisab

tamamlanmaz.” demiştir.”534

“Yavrular arasında bir tane de büyük bulunsa ozaman yavrularla nisab tamamlanır. Fakat zekât yavrulardan değil büyüklerden verilir.”535

5. İbn Rüşd: “Ebû Hanife: “Hububatın çeşitleri çoktur ve her birinin ayrı

isimleri vardır. Bunun için birbirlerine tamamlanamazlar. Buğday, arpa ve çavdar da aynı çeşitler olup birbirleri ile tamamlanamazlar.”536

“Ebu Hanife hububatta nisabı şart görmemiştir.”537 Bu nedenle bunların birbirlerine tamamlanmaları hususunda bir beyanı olmasa gerek. Bu görüş imameynin görüşüne uygundur.538 Cins değişikliği isim değişikliği ile ortaya çıkar, buğday ile arpa

ayrı cinslerdir.539 Ancak bu husus ribanın tahakkukunda gözönünde

bulundurulmaktadır. Zekâtta geçtiği üzere Ebu Hanife’ye göre nisab şartı yoktur, cinslerin birbirine tamamlanmalarına ihtiyaç yoktur. Zekât hususunda bu nakil doğru değildir.

6. İbn Rüşd: “Ebû Hanife’ye göre mal sahibinin ekin ve meyvelarden hasaddan

önce yediği nisapta hesap edilir.”540

“Ebu Hanife’ye göre mal sahibi yediğini veya başkasına yedirdiğinin öşürünü tazmin eder. Yenen ve yedirilenin nisabtan hesab edilmesi Ebu Yusuf’a göredir, Ebu Hanife mahsulde nisab aramamaktadır.”541 Nakil nisab açısından yanlıştır.

7. İbn Rüşd: “Ebû Hanife’ye göre yavruların havli ancak anaların nisab

olmasına bağlıdır.”542

“Sadece yavrulara zekât düşmez ancak aralarında bir büyük varsa nisab tamamlanır.543 Yani illa annelerin nisab olması gerekmez. Ancak nisab olan saimeler doğurur ve sonra analar ölürse yavrular üzerinden sene geçerse, Ebu Hanife’ ye göre senenin hükmü munkatı olur, zekât gerekmez.544

533 Mergînânî, I, 123; Mevsılî, I, 110. 534 İbn Rüşd, I, 314. 535 Mergînânî, I, 123; Mevsılî, I, 109. 536 İbn Rüşd, I, 317. 537 Kâsânî, II, 59; Mevsılî, I, 113. 538 Kâsânî, II, 60. 539 İbn Abidin, IV, 249. 540 İbn Rüşd, I, 319. 541 Mergînânî, I, 132; Kâsânî, II, 64. 542 İbn Rüşd, I, 325. 543 Mergînânî, I, 123. 544 Mevsılî, I, 109.

8. İbn Rüşd: “Ebu Hanife Müellefe-i kulup hakkında “hakkı bugünde vardır”

demiştir.”545

“Günümüz için bu hak mensuhtur.”546 Hatta bazı kaynaklarda bunda sahabe icma olduğu da ifade edilmiştir.

9. İbn Rüşd: “Ebû Hanife’ye göre ‘ ibn-i sebil’ hayırlı bir iş için yola çıkıp

yolda kalandır.”547

“Yolda kalmış olan kimse memleketinden uzak düşüp beraberinde kendisini memleketine ulaştıracak malı bulunmayandır.”548 Taat ve hayırlı bir iş için yola çıkmış olmak gerektiğine dair bir şarta rastlayamadık.

10. İbn Rüşd: “Cumhur sadakayı fıtrın farz olduğunu, Irak ehli sünnet

olduğunu benimser.”549

“Sadakayı fıtr vaciptir.”550

Benzer Belgeler