• Sonuç bulunamadı

Yurt İçinde Yapılan Araştırmalar

2.5. İlgili Araştırmalar

2.5.1. Yurt İçinde Yapılan Araştırmalar

Araştırmanın bu kısmında, ilk ve ortaöğretim okullarında müze eğitimi uygulamalarında, müzelerden yeteri kadar yararlanılıp yararlanılmadığı, müzelerin eğitim birimlerindeki çalışmaları; müzelere yapılan gezilerin eğitimde kullanılarak öğrencilerin öğrenmelerine etkileri ve müze gezilerinin müfredatla ilişkilendirilmesi ile müzelerde eğitimin öğrenmeye etkisini içeren ilgili araştırmalar yer almaktadır.

Kösebalaban’ın (1989) “Eğitsel Fonksiyonları açısından Müze Organizasyonu ve Yönetimi, Türkiye’de Müzecilik Sorunları” adlı yüksek lisans tezinde, çağdaş müzecilik anlayışının kültür varlıklarını derleme, depolama, koruma ve sergileme görevlerinin yanında araştırma, eğitim ve öğretim görevlerini üstlenen birer eğitim ve

araştırma kurumu olduklarından bahsedilmiştir. Tezin amacı, müzelerin toplumsal eğitime katkılarını belirlemek olarak verilmiş, araştırmanın birinci bölümünde müzeciliğin eğitsel işlevleri ve araştırma işlevlerine değinilmiştir. Araştırmanın üçüncü bölümünde, müzeciliğin devlet politikası ile ilgili sorunları ile finansal sorunları, istihdam, eğitim tanıtım ve güvenlik sorunları ele alınmıştır. Araştırmanın sonuç bölümünde araştırmacı, toplumsal eğitimin amacının müzelerin, yönetici ve personelinin eğitiminin önemi üzerinde durulmuştur. Müzelerin en önemli görevinin, eğitim fonksiyonu olduğu bunun da müzenin toplumla işbirliğine dayanması gerektiği vurgulanmıştır. Toplumun bu ilgisinin sürekli hale getirilebilmesi ve gelişebilmesi için müzelerin bilimsel organizasyon ve yönetime gereksinimleri olduğu öneriler bölümünde önemle vurgulanmıştır.

Belen, 1992 yılında “İlk ve Ortaöğretimde Arkeoloji Müzelerinde Eğitim Sorumluluklarının Belirlenmesi- Çözüm Üzerine Bir Deneme” adlı araştırmasında, müzelerle okul ilişkisini ve müzelerin eğitim görevini yerine getirip getirmediğini belirlemeyi amaçlamıştır. Tez kapsamında, dünyadaki belli başlı çocuk müzeleri incelenmiş, ülkemiz müzelerindeki programların ve eğitim kurumlarımızdaki faaliyetlerin irdelenmesi amaçlanmış, bu amaçlar doğrultusunda, Türkiye genelinde yedi bölgeden müze ve okullara anketler gönderilmiştir. Araştırma sonucuna göre, Türkiye’de müze-okul ilişkisinin bir plan dâhilinde yapılmadığı, çocuklara, tarihi koruma bilincinin yeteri derecede verilmediği, okulların müzelere sadece Müzeler Haftası’nda gidebildikleri, bazılarının hiç gitmediği, müzelerin birkaçı hariç eğitim programları olan müzelerin bulunmadığı, müzelerde özel rehber olmadığı ve Türkiye’de halkın müzelere rağbet etmediği belirtilmiştir. Ayrıca öğrenciler için özel eğitim programlarının bulunmadığı, müzelerin kendilerini tanıtıcı broşürler, dergiler ile yazılı materyallerden yoksun olmasının, müzelerin tanınmaması ve kullanılmamasında önemli bir etken olduğu belirtilmiştir. Araştırmanın öneriler kısmında, çocukların geleneksel eğitim biçimi dışında dokunarak, tadarak, deneyerek, yaparak, yaratıcılık ve katılımcılığın ön plana çıkarıldığı ziyaretlerin çok daha ilgi çekici olacağı vurgulanmıştır.

Eğitmen, 1995 yılında yaptığı “Arkeoloji Müzelerinin Eğitim Ortamı Olarak Etkinliğinin Artmasında Yaratıcı Dramanın Yeri ve Önemi” adlı yüksek lisans tezinde, arkeoloji müzesi ziyareti sırasında yaratıcı drama yönteminden

yararlanmanın, çocukların müzeye ilişkin bilgi edinme düzeyine etki edip etmeyeceğini araştırmayı amaçlamıştır. Araştırma beş bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, yaratıcı drama yönteminin bilişsel davranışları geliştirmedeki etkisi, gerekliliği, çağdaş müzecilikte müzelerin artık birer eğitim kurumu olduğuna dikkat çekmiştir. İkinci bölümde, bir eğitim yöntemi olarak drama ile bir eğitim ortamı olarak müzeler ve müzelere ilişkin kuramsal araştırmalara yer verilmiştir. Araştırmanın sonuç bölümünde yapılan testlerin sonunda anlamlı bir sonuca ulaşılmıştır. Dramanın, imgesel düşünme yeteneği ile ussal düşünme yeteneğini bir arada aynı anda gerçekleştirebilmesinde büyük öneminin olduğu ve müzelerin bunların gerçekleşmesini sağlayacak somut ortamlar olduğu vurgulanmıştır. Araştırmanın öneriler bölümünde, müzelerin eğitim ortamı olarak etkinliğini arttırmak için eğitim kurumları ile müzeler arasında işbirliğinin sağlanması gerektiği ve bu işbirliği içerisinde eğitimcilerin belli düzeyde müzecilik bilgisine sahip olması gerekliliği vurgulanmıştır. Ülkemizde çocuk müzelerinin açılması ve müzelerde çocuklara yönelik bölümlerin oluşturulması, eğitim programlarının düzenlenmesi, etkili bir eğitim için müzelerde drama yönteminden yararlanılması gerekliliği de öneriler bölümünde sunulmuştur.

Atasoy’un 1996 yılında “Müze Eğitimi ve Yazılı Gereçlerin İstanbul Arkeoloji Müzeleri Taş Eserler Bölümü Üzerine Örneklenmesi” adlı araştırmasında; müze eğitimi çalışmalarında önem taşıyan yazılı gereç örneklerini, İstanbul Arkeoloji Müzeleri Taş Eserler Bölümü üzerinde gerçekleştirmiştir. Öğrencilerin eğitime katılmasını sağlayan yazılı gereç örneklerini hazırlayarak, bu alanda çeşitli örnekleri üretmeyi amaçlamıştır. Atasoy’a göre müzeler ziyaretçilerinin duygu, düşünce ve istekleri hakkında bilgi sahibi olarak, onları yönlendirecek belli yaşantı deneyimleri kazandırarak; bir değişim yaşatacak program ve etkinlikleri gerçekleştirmelidir. Bu araştırma, müze eğitimini pedagojik açıdan ele almayı, müze teknolojisini irdelemeyi ve yararlarını, sınırlılıklarını, niteliklerini belirlemeyi amaçlamıştır. Atasoy, müze eğitiminin başarılı olabilmesi için, eğitim programlanmasında uygun ortam ve uygun yöntemin seçilmesinin, eğitimin materyallerle desteklenmesinin yanı sıra programları hazırlayacak ve uygulayacak müze eğitimcisinin bulunmasının önemi üzerinde de durmuştur. Çalışmanın uygulama kısmında, müze eğitimi çalışmalarında yazılı gereç örnekleri, İstanbul Arkeoloji Müzeleri Taş Eserler Bölümü üzerinde

gerçekleştirmiştir. Bilimsel yöntemlerle geliştirilen yazılı gereçler, müze eğitim çalışmalarında en çok ihtiyaç duyulan materyallerdir. Bu materyallerin müze eğitimi çalışmalarında kullanılması, öğrenenlerin aktif olarak eğitime katılmalarını sağlayacaktır. İstanbul Arkeoloji Müzeleri Taş Eserler Bölümü için hazırlanan yazılı gereçler, broşür, al-beni, öğretmen rehberi, öğrenme yaprakları olmak üzere dört tip örnek olarak gerçekleştirilmiştir. Araştırmada yöntem olarak tarama modeli uygulanmıştır. Araştırmada müzede uygulanacak yöntem ve teknikler aktarılmıştır. Araştırmanın önerileri ise şöyle belirtilmiştir: Müze eğitiminde başarılı olabilmek için eğitim programlarının uygulanmasında uygun ortam ve yöntemin seçilmesi, müze eğitiminin çeşitli materyallerle desteklenmesinin yanı sıra programları hazırlayacak, uygulayacak eğitimci donanımlı olması önemlidir. Müzelerin kendilerini iyi tanıtmaları, toplumun gereksinimlerini göz önüne almaları, eğitim programları hazırlamaları ve müzecilerin öğretmenlerle işbirliği içinde çalışması gerekmektedir.

Abacı, 1996 yılında “Müze Eğitimi” adlı, Sanatta Yeterlik çalışmasında araştırmasının amacını, eğitimin salt bilgi vermek yerine, aktif öğretim yöntemlerini kullanabilmeyi sağlaması gerektiği, bunun için de geçmişi sergileyen, toplumda tarihsel bilincin doğru ve tam olarak yerleşmesine katkıda bulunan ve görsel dil öğelerini kullanan müzelerin, eğitim için vazgeçilmez kaynak olduğunu aktarmıştır. Bu araştırmada, müzelerin nasıl ve kime eğitim hizmeti verdikleri, kimleri eğitimle görevlendirdikleri ile bu hizmetlerin neler olabileceğinin, Batı’daki uygulamaları temel alarak incelemiş ve ülkemizdeki bu konu ile ilgili yapılan çalışmalar karşılaştırılmıştır. Araştırmanın sonuç bölümünde, Türkiye’nin hemen her yerinde müzelerin bulunduğu, ancak bu müzelerdeki eğitimin formal olmadığı dile getirilmiştir. Türkiye’de müzelerin özellikle görsel eğitim yöntemlerini kullanmada ve öğrenmenin kalıcı olmasında eğitime katkısının önemli olduğunun öğretmenler tarafından kabul edildiği, ancak öğretim programlarının buna uygun olmadığı belirtilmektedir. Türkiye’deki müzelerin ve okulların birbirleriyle programlı bir işbirliğinin olmadığından da ayrıca söz edilmektedir. Abacı çalışmasının sonunda; müzelerin yakın çevrelerindeki okullarla işbirliği içinde olmaları, öğrenci gruplarının haftada bir defa bile olsa rehberli turlarla galeri ve müzeleri ziyaret etmeleri önerilmiştir. Müzelerin farklı aktivitelerle izleyicinin ilgisini çekmelerinin ve bunun

için proje ile ön hazırlık yapmalarının önemi belirtilmiş, müzeyi ziyaret etme alışkanlığı kazandırabilmek için müzelerin sanatsal içerikli kurslar düzenlemelerini tavsiye etmiştir. Öğrencilere ulaşmak için okul programlarının incelenmesi, müzenin kendi alanıyla ilgili olabilecek tarihlerde okullara kaynak malzeme yollaması ve çocukların müzeyi ziyaret etmeleri için okullarla işbirliği kurulması da ayrıca önerilmiştir.

Ata’nın (1999) “İngiltere’de Piaget ve Bruner’in Görüşlerinin İlköğretimde Tarih Öğretimine Yansıması Üzerine Bir Araştırma” adlı bildirisinde, tarihsel perspektif içerisinde, İngiltere’de çocuğun tarihle düşünmesi ve öğrenmesine ilişkin araştırmaların ve “Yeni Tarih” yaklaşımının, tarih programının inşasına etkileri gösterilmeye ve bu araştırmaların, Türkiye’de ilköğretim düzeyinde tarih öğretimine ilişkin yapılan araştırmalar ile karşılaştırılmasına çalışılmıştır. İngiltere’de Tarih programında, ilköğretim düzeyinde somut işlem döneminde çocuklara, somut nesnelere bağlı olarak karşılaştırma, sınıflama, sıralama yaptırılmasının, çocukların, tarihle düşünme alıştırmalarına erken yaşta başlanılmasının önemi vurgulanmıştır. Türkiye’de ilköğretim 4. ve 5. sınıf çocuklarının tarihte düşünmelerine ilişkin bilinen ilk çalışmalardan ve öneminden bahsedilmiştir. Tarih Derslerinin; çocukların, bilimsel, eleştirel ve yaratıcı düşünme, problem çözme, karar verme becerilerini geliştirecek şekilde düzenlenmesi gerektiği önerilmiştir.

Özsoy, (2001)  “Başarılı Bir Çocuk ve Gençlik Sanat Müzesi” adlı çalışmasında Batılı ülkelerde sanat ve çocuk müzelerinin gerek bölge gerekse tüm ülkeye yayılmış okullara yönelik özel gezilerin hazırlanması için “yardımlaşma” ve “işbirliği” temeline oturtulmuş etkinlikler gerçekleştirdiklerini belirmiştir. Ayrıca müzelerin, öğretmenlere ve öğrencilere yardımcı olacak, onların müze öncesi ve sonrası ihtiyaçlarını giderecek yayınlar, posterler, video teypler, slaytlar ve diğer sınıf materyallerini sağladığı belirtilmiş, müfredat programlarıyla müze kaynaklı konuların ilişkilendirildiğini de eklemiştir. Bu tür çocuk ve gençlik müze programlarında, öğrencilerin ev ödevlerini gerçekleştirme konusunda özel mekânlar ayırdıklarını, bu mekânlarda plastik sanatlara ilişkin öğretici sergilere de yer verdiklerini belirtmiştir. Bu çalışmasında Özsoy, özellikle Arizona Çocuk ve Gençlik Sanat Müzesi’nde gerçekleştirilen müze etkinliklerinden de bahsederek örnekler vermiştir.

Özsoy’un (2002a) “Resim-İş (Sanat) Öğretmeni Eğitimine Yönelik Lisansüstü Programlarda Müze Eğitiminin Yeri ve Önemi” adlı araştırmasında, resim öğretmenlerinin lisansüstü öğretiminde, müze eğitimine ilişkin edindikleri bilgi, deneyim ve gerçekleştirdikleri uygulamaların sanatı öğretme ve öğrenmeye katkısının neler olduğunu araştırılmıştır. Bu bilgiler nitel olarak değerlendirilmiştir. Veriler on üçer haftadan oluşan eğitim-öğretim dönemi (1999-2001) boyunca programa kayıtlı resim-iş öğretmenleri ile yapılan görüşmeler, derslerdeki katılımcı gözlem, ödev makale ve süreç dosyaları ile 5 açık uçlu sorudan oluşan bir ön anket ve 7 açık uçlu sorudan oluşan son anket (ders değerlendirme anketi) veri toplama araçları ile toplanmıştır. Araştırma sonucunda Özsoy (2002a, s.70) şu bulgulara ulaşmıştır: Resim (iş) öğretmenlerinin hem lisans, hem de lisansüstü eğitiminde müze eğitiminden yoksun bırakılmamaları gerekmektedir. Lisansüstü eğitimde müzelerden ve galerilerden yararlanarak sanat eğitimi derslerinin verilmesi, ilk ve ortaöğretimdeki sanat eğitimi derslerinin nitelikli olarak gerçekleştirilmesi bakımından önemlidir. Müzelerle okullar arasında müze eğitimi amacıyla sürekli bir iletişim olması gerekmektedir. Müzeler ve galeriler öğretmenlere ve öğrencilere destek ve yardımcı olacak, onların müze gezisi öncesi ve sonrası ihtiyaçlarını giderecek nitelikte yayınlar, posterler, video teypler, slaytlar gibi öğretim araç ve gereçleri sağlamalıdır. Okullarda sanat (resim) dersinin öncelikli olarak okul programlarında ana dersler arasına girmesi ve buna paralel olarak, ders öğretim programlarında müze kaynaklı konuların yaygın olarak yer alması gereklidir. Özsoy araştırmasının sonunda şu önerileri sunmuştur: Müze eğitiminin okullardaki programlarda yer alabilmesi için Milli Eğitim Bakanlığı’na sorumluluklar düşmektedir. Ancak bu sorumluluk sadece Bakanlığa ait olmamalı, bu bağlamda müze-okul işbirliğini sağlayacak dernek ve vakıflar kurulmalıdır. Resim öğretmenleri hizmet içi eğitim kurslarıyla müze eğitimi konusunda bilgilendirilmelidir. Okullarda yöneticiler ve okul aile birliklerinin organizasyonu ile müzelere ve ören yerlerine geziler düzenlemelidir.

Başka bir araştırma, müzeleri tarih öğretiminde kaynak yapmak isteyen Tarih öğretmenlerinin önündeki engelleri bilimsel olarak saptamak amacıyla yapılan “Müzelerle ve Tarihi Mekânlarla Tarih Öğretimi: Tarih Öğretmenlerinin ‘Müze Eğitimine’ İlişkin Görüşleri” adlı doktora tezidir. Bu tez iki bölümden oluşmaktadır.

Birinci bölümde, tarih öğretiminde müzelerin ve tarihî mekânların sınırlı kullanılmasının nedenleri; akademik tarihçilik anlayışı ve tarih öğretmeninin yetiştirilmesi, tarih programları, müzeciliğin gelişimi; müze tanımı, tür ve işlevleri, müzelerin pedagojik dayanakları; planlanması ve daha etkili kullanılabilmesine yönelik yöntem ve teknikler üzerinde kuramsal olarak durulmaktadır. İkinci bölümde ise Ankara ili merkez ilçelerindeki ilköğretim ve ortaöğretimde görevli 204 tarih öğretmeninin müze eğitimine ilişkin görüşleri değerlendirilmiştir (Ata, 2002, s.18). Araştırmanın sonuç bölümünde, tarih öğretmenlerine göre, müzelere öğrencileri götürememelerinin ilk üç gerekçesi; haftalık ders programında gezi için boş zaman olmaması, sınıfların kalabalık olması ve tarih ders programının yeterince yoğun olmasıdır. Tarih öğretmenleri, müze etkinliklerinin tek belirleyicisinin müze uzmanlarının olmadığı, beraber müze gezileri planlamalarının yapılması ve gezinin müze uzmanlarını tarafından yaptırılması gerektiği görüşlerini taşımaktadır. Tarih öğretmenleri, müze gezisi öncesi ön-hazırlık aşamasının öneminin farkındadır. Tarih öğretmenleri, tarih konularını müzeleri ve tarihî yerleri gezdirerek öğretmenin bilgiyi daha kalıcı yapacağı görüşündedirler. Tarih öğretmenleri, kendileri için müzeler ve müzelerde tarih öğretimi konularında hizmet içi kurslar, seminerler ve konferanslar düzenlenmesi gerektiği görüşündedirler. Gezi için gerekli yasal prosedürün azaltılması gerektiği görüşü taşımaktadırlar. Eğitimciler ayrıca Tarih Dersi müfredat programının, müze ve tarihî mekân gezilerine elverişli şekilde düzenlenmesi görüşüne sahiptir (Ata, 2002, s.256)

Buyurgan (2002) “Programlı Bir Müze Ziyareti ve Sonrasında Uygulama Örneği” adlı bildirisini, 2001-2002 eğitim-öğretim yılında G.Ü. G.E.F. Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü, Resim-İş Eğitimi Anabilim Dalı, Lisans programında verilen Müze Eğitimi ve Uygulamaları dersi kapsamında lisans öğrencilerine uyguladığı ders sonucunda gerçekleştirmiştir. Beş haftalık bir süreçte yapılan araştırma kapsamında, Anadolu Medeniyetleri Müzesi ziyaret edilmiştir. Bu bildiride, üç üniteden oluşan programlı bir müze ziyareti anlatılmıştır. Çalışmanın sonunda sürece katılan öğrencilerin görüşlerine yer verilmiş, programlı bir müze ziyaretinin etkililiği belirtilmiştir.

Mercin (2002), “Anadolu Güzel Sanatlar Liselerinde Görev Yapan Yönetici ve Öğretmenlerin, Müzelerin Sanat (Resim) Eğitimi Amaçlı Kullanılması Hakkındaki

Görüşlerinin Değerlendirilmesi” adlı yüksek lisans tezinde, Anadolu Güzel Sanatlar Lise’lerinde görev yapan yöneticilerin ve öğretmenlerin, müzelerin sanat eğitimi amaçlı kullanılması konusundaki görüşlerini belirlemek ve bu kurumlarda müzelerin sanat eğitimi amaçlı kullanılıp kullanılmadığını belirlemeyi amaçlamıştır. Araştırmanın sonuç bölümünde, öğretmen ve yöneticilerin çoğunluğunun müzelerin sanat eğitimi amacıyla kullanılması gerektiğini bildiği, ancak müzelere götürme düzeylerinin çok az olduğu saptanmıştır. Anadolu Güzel Sanatlar Lise’lerinde müzelerin sanat eğitimi amaçlı kullanılamamasının en önemli nedenine ilişkin olarak, öğretmenlerin vardıkları ortak kanı, öğretim programlarının uygun olmaması diye belirlenmiştir. Mercin, (2002, s.137) bu araştırmasında bazı öneriler geliştirmiştir: AGSL’nde müzelerin sanat eğitimi amaçlı kullanılabilmesi için öncelikle öğretim programları gözden geçirilmeli ve öğretim programlarına müze eğitimi ile ilgili bir ders konulmalıdır. AGSL’nde görev yapan öğretmenlere, müze eğitimi konusunda hizmet içi eğitim kursları ile deneyim kazandırılmalı ve öğretmenler konferanslar ve seminerlerle bilgilendirilmelidir.

Altun, (2003) müzelerin eğitimdeki yeri ve buna bağlı olarak müzelerin eğitim olanakları açısından yeterlilikleri konusunu, müze yetkililerinin görüşlerini tesbit ederek yorumlamak amacıyla “Müzelerin Eğitimdeki Yeri ve Bu Bağlamda Müzelerin Eğitim Olanakları (Araç-Gereç-Personel) Açısından Yeterlilik Durumları” adlı yüksek lisans tezi hazırlamıştır. Yapılan bu araştırmada ulaşılan veriler; Müze yöneticilerinin % 40’ının lisans, % 22’sinin ise ön lisans, yüksek lisans ve doktora programı mezunu olduklarını, üç müzeden on beş tanesinin ücretsiz, yedi tanesinin ise ücretli olduğunu, müzelerden yararlanan öğrenci gruplarının çoğunluğunu üniversite ve ilköğretim öğrencilerinin oluşturduğunu ortaya çıkarmıştır. Ayrıca, müzelerin eğitim olanaklarının Ankara müzeleri bakımından yeterli olmadığı görülmüş ve bu anlamda müzelerde eğitim, servis, araç-gereç ve uzman personellerinin olmadığı da saptanmıştır. Araştırmada bazı önerilerde de bulunulmuştur: Okul-müze ilişkisi sürekli olmalı ve sadece Müzeler Haftası ile sınırlı tutulmamalıdır. Müzeler kendilerini okullara tanıtabilecek etkinliklere gitmelidirler. Okullar da eğitim-öğretim müfredatları içerisine müze ziyaretlerini de almalıdırlar. Müzelerde çocuklara yönelik olarak eğitim programları hazırlanmalı ve müzelerde eğitim personeli bulundurulmalıdır. Müzedeki eserleri tanıtan etiketlerin uzun

olmamasına dikkat edilmeli ve müzelerin teknolojik olanaklardan faydalanması sağlanmalıdır (Akt., Mercin, 2006, s.78).

Alkış ve Güleç’in (2003) “Sosyal Bilgiler Öğretiminde Müze Gezilerinin İletişimsel Boyutu” adlı makalesinde, ülkemizdeki eğitim alanında önem kazanmaya başlayan müzelerin, öğrencilere ve öğretmenlere yeni, etkili ve değişik öğretim imkânları sunabilecek mekânlar olduğundan bahsedilmiştir. Müzeciliğin, artık objelerin sadece sergilendiği bir mekân değil, sürekli yaşayan, canlı ve ziyaretçileri ile objeler arasında birebir iletişim kurma çalışmalarının yoğunlaştığı bir anlayışa yöneldiği belirtilmiş, öğrenmenin yalnızca okulla sınırlı olmadığı, farklı mekânları kullanmanın eğitimde daha etkili ve kalıcı sonuçlar verdiği düşüncesi üzerinde durulmuştur. Eğitimin temelde bir iletişim etkinliği olduğundan, öğrenme ve iletişim kavramları arasındaki ilişkiden, bu kavramların birbirinden soyutlanamayacağından ve bunların birlikte ele alınması gerektiğinden bahsedilmiştir. Bu araştırmada, ülkemizde müze, eğitim ve iletişim ilişkisi dikkate alınarak, ilköğretim I. kademede görev yapan sınıf öğretmenlerinin alternatif bir eğitim ve iletişim ortamı olan müzeleri ders kapsamında kullanıp kullanmadıkları ve sınıf öğretmenlerinin müze gezileriyle ilgili görüşleri ve bu mekânlarda yapılan uygulamalar incelenmiştir. Bu araştırma kapsamında; müze gezileri ve bu gezilerin etkililiği çeşitli açılardan ele alınmış ve okulun bağlı bulunduğu sosyo-ekonomik çevreye göre, müze gezilerinin nicelik ve nitelik açısından farklılaşıp farklılaşmadığı değerlendirilerek araştırma sonuçlandırılmıştır. Ayrıca araştırmacı, öğretmenlerin, müzelerde çeşitli etkinlikler düzenlenmesini ve bu etkinliklerde öğrencilerden yardım istemesini, öğretmen ve öğrencilere müzede etkinlik yapabilme fırsatı verilmesini, film, slayt gösterileri, animasyon, drama, öykü anlatma vb. etkinliklerin yapılmasını, öğrenci ve öğretmenlerin de drama içinde yer almasını önermektedir. Sınıf öğretmenlerinin eğitim teknolojilerinden mümkün olduğunca faydalanmasının eğitim-öğretimin kalitesinin artmasına katkı sağlayabileceği araştırmacı tarafından vurgulanmıştır. Öğretmenlerin bir kısmı müzeye gidildiğinde sergilenen eserlerle ilgili olarak, öğrencileri yeterinde bilgilendiremediklerini ve müze çalışanlarından yardım alamadıkları zaman kendilerini yeterli görmediklerini belirtmişlerdir.

Erdoğan’ın 2003 yılında yaptığı “Türkiye’deki Arkeoloji Müzelerinde Yapılan Eğitsel Faaliyetler” adlı çalışmasında, Türkiye’de bulunan arkeoloji

müzelerini ve bu müzelerde yapılan eğitsel faaliyetleri araştırmıştır. Araştırma, üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde müze, müzecilik, müze eğitimi ve müze çeşitleri kavramlarının tanımlarına yer verilmiştir. İkinci bölümde Türkiye’de bulunan arkeoloji müzeleri hakkında kısa tarihsel bilgiler verilerek, bu müzelerde yapılan eğitim programlarına yer verilmiştir. Araştırmanın öneri bölümünde ise, ülkemizde müzelerde yapılan eğitsel faaliyetlerin belli başlı müzelerin dışına çıkmadığını ve hatta bu müzelerde de yeterli şekilde yapılamadığı vurgulanmıştır. Bu doğrultuda müzenin öncelikle, kendi personelini, halkı, gençleri ve öğrencileri eğitmesi, konferans, sergi, rehberli gezi, yarışma gibi faaliyetleri bir araç olarak kullanması gerektiği önerilmiştir. Müzeler konusunda halkın eğitiminde ülkemizdeki eserlerin tanıtılmasında rehber kitapların, broşürlerin teksirlerin büyük etkisinin olduğu da eklenmiştir.

Gürkan (2004), hazırlamış olduğu “Bursa Örneğinde İlköğretim II. Kademe Eğitiminde Müze Eğitiminin Önemi Üzerine Araştırma” adlı yüksek lisans tezinde, İlköğretim II. kademede müze eğitiminin yeterli düzeyde verilip verilmediğini ve öğrencilerin müzelere genel bakış açılarını saptamayı, bir müze eğitimi uygulamasının sanat eğitimine ne gibi katkılar sağladığını belirlemeyi ve elde edilen bulgular doğrultusunda önerilerde bulunmayı amaçlamıştır. Araştırmanın verileri araştırmacı tarafından geliştirilen 12 soruluk bir anketin 5 sorudan oluşan öntest ile 7 sorudan oluşan sontest sonuçlarından elde edilmiştir. Araştırmada ulaşılan bulgular şöyle sıralanabilir: Öğrenciler, müzelere genelde okul gezileriyle bir kısmı ise ailesiyle ve arkadaş grubuyla gittiklerini ifade etmişlerdir. Öğrencilerin çoğu

Benzer Belgeler