• Sonuç bulunamadı

Not 3: Papirüs ya da Ant olabilir Önce yazıları bitirelim” (a.g.e: 70).

4 YURDA DÖNÜŞ

“Temelli Döndüm.” Behramoğlu’nun Metin Demirtaş’a yazdığı 25 Eylül 1974 tarihli mektup böyle başlar. Bu mektup aynı zamanda, iki şair arkadaşın birbirlerine yazdığı mektupları bir araya toplayan Şiirin Kanadında Mektuplar adlı eserdeki ilk metindir (Behramoğlu, Demirtaş. 2011:11).

Çok kısa mektubunda Demirtaş’a “ Bir dergi tasarım var. Şu ara bir işe girmiş olmam, tasarıyı gerçekleştirmeme bir ölçüde (zaman ve enerji açısından) engel olacak. Buna karşılık işe girmem gerekiyordu” şeklinde dergi tasarısını ve işe girmiş olduğunu bildirir.

Ataol Behramoğlu, tıpkı yurtdışına çıkışında olduğu gibi işe girmekte de yine Yaşar Kemal’in yardımını görür. Onun aracılığı ile 4.9.1974 tarihli dilekçe ile İstanbul Şehir Tiyatroları Genel Müdürlüğü’ne başvurur. Dilekçe, “ Şehir Tiyatroları’nda çalışmak istiyorum. Gereğinin yapılmasına müsaadelerinizi arz ederim.” şeklindedir ve ekinde el yazısı ile kaleme alınmış kısa bir biyografisi vardır. Aynı gün dilekçe Yönetim Kurulu’na havale edilir ve Ataol Behramoğlu 16 Eylül 1974 tarihinde, yani başvurusundan on üç gün sonra, 5000 Türk lirası maaşla Şehir Tiyatroları Genel Müdürlüğü’nde dramaturg olarak çalışmaya başlar. Her şey adeta planlanmış ve çok hızlı gelişmiş ve sonuçlanmıştır. İşe, haftada üç gün; Pazartesi, Çarşamba, Cuma günleri gidecektir. Diğer günlerini yayın hazırlıklarına hız verdiği Militan adlı derginin çıkarılmasına ayıracaktır. O sırada Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Muhsin Ertuğrul’du.

21 Ekim 1974’te yapılan, Türkiye’ye dönmeden, Nihat Behram aracılığı ile üye olduğu Türkiye Yazarlar Sendikası kongresine katılır. Yaşar Kemal, Can Yücel, Murat Belge gibi isimlerle birlikte yönetim kurulu üyeliğine seçilir. Töb-Der (Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği)’in Türkiye Yazarlar Sendikası’sının, İ.Y.Ö.K.D (İlerici Yükseköğretim Kültür Derneği)’ nin düzenlediği konferanslara, sanat günlerine konuşmacı olarak katılır. Daha çok çağdaş sanatta gerçekçilik ve Nazım Hikmet üzerine konferansları ile İstanbul kültür ve sanat ortamında yurda dönmüş olduğunu ve varlığını hissettirir. 1976

yılında, Türkiye Yazarlar Sendikası’nın faaliyetlerinden olarak düşünülen Nazım Hikmet’in doğum ve ölüm günlerinin planlanması için belirlenecek kurula A.Kadir, Murat Belge, Kemal Özer, Genco Erkal gibi isimlerle birlikte seçilir.

1 Ocak 1975’te Devrimci Sanat ve Kültür Kavgasında Militan dergisini çıkarır.

Militan 4.1

Militan, hemen öyle kısa bir hazırlık döneminden sonra ortaya çıkmış bir dergi değildir. Daha Halkın Dostları yayın hayatında iken Behramoğlu’nun zihninde başka ve daha değişik bir dergi fikrinin var olduğunu, İsmet Özel’e, Paris’ten yazdığı 5 Şubat 1971 tarihli mektubunda “Türkiye’ye bir katkıda bulunabilmek için kendi alanımızda büyük boyutlara ulaşmaya çalışmalıyız diye düşünüyorum. Sıkı bir kültür dergisi. Namuslu şiirler. Az şey değil bu.” derken yeni bir dergiye ihtiyaç duyduğunun ilk ifadelerini ortaya koyuyordu (Behramoğlu, Özel,1995:148).

Behramoğlu’dan sonra yeni bir dergi çıkarma fikrini, Halkın Dostları’nın Eylül 1971 tarihinde İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı’nca kapatılmasının ardından Nihat Behram ortaya getirir. Tarihsiz ancak ele aldığı konulardan Eylül ayının ortalarında yazıldığı anlaşılan mektupta Behram, ağabeyi Behramoğlu’na “Bir sanat dergisi fikrime ne dersin. Böyle dönemde düşüncesini kültür üstüne yoğunlaştırmış kişilere sorumluluk düşüyor. Kuşak, grup, kişi dergisi olmaktan öte soylu anlayışın doğru yorumunu dostlara ileten ve belli bir düzeyi aşmış belli başlı yetenekli sanatçıların ürününü yansıtan bir dergi. Dergi zorunluluğunun propagandasını sana yapacak değilim. Ne düşünüyorsan bildir” (Behramoğlu, Behram, 2015:249).

Behramoğlu bu fikri benimser ve kardeşine, “Sana güveniyorum. Senin çıkaracağın derginin yazarı olmaya hazırım” şeklinde cevap verir. Konu üzerinde düşüncelerini de 28 Eylül 1971 tarihli mektubunda söyler:

“Üç olasılık var. Ya yasal yolla zorlayıp, dergiyi yeniden çıkarmak, ya AYLIK DERGİ adında bir dergi çıkarıp altına HALKIN DOSTLARI YAYINEVİ (çünkü yayınevi kapanmadı), yazmak, ya da yeni bir adla yeni bir dergi

çıkarmak. Ama her halükârda, soluklu bir işe girmeliyiz. Çıkaracağımız dergi, çıkardığımız derginin gerisinde kalmamalıdır” (a.g.e: 53).

Ataol Behramoğlu bu söyledikleriyle kalmaz. Halkın Dostları’nı, kaldığı yerden daha ileri bir aşamaya taşıyacak, her ay, yazı, haber ve çevirilerle desteklemeyi vaat ettiği bir dergi projesi hakkında düşüncelerini söylemeye devam eder. Bu dergi devrimci militanlara, taşranın namuslu aydınlarına dürüst, namuslu bir kaynak olacaktır. Adını da Aylık Dergi, Bildiri veya Halkın Davası olarak teklif eder:

“Aklımda sıkı bir dergi tasarısı var. Adı AYLIK DERGİ olabilir, daha önce yazdığım gibi. Günümüzün ekonomi, felsefe, estetik, siyasal ve edebiyat sorunlarını ve ürünlerini kapsayan kalınca bir dergi. Bilmiyorum ne ölçüde yaşama şansı vardır böyle bir derginin? Hem siyasal ortam, hem maddi olanaklar bakımından. Ama diyorum ki ben, madem ki Türkiye’de şu anda, örneğin bir “Nisan Tezleri” ya da ne bileyim, Ahmed Arif’in kitabı hâlâ yasaklanmış değildir, öyleyse hâlâ yasal yollar zorlanarak bir şeyler yapılabilir. Devrimci militanlara, taşranın namuslu aydınlarına dürüst, sağlam bir kaynak sağlamak az şey mi? Çağdaş marksizmin her alandaki sorunlarını aydınlık bir biçimde kavrayan, kalınca bir dergi. Sen yetkiyle yürütebilirsin bu işi. Defne gibi gerçek bir militan dostun var üstelik. Ben her ay, yazı, haber ve çeviri bombardımanına tutarım sizi. Murat, İsmet gibi arkadaşlar da umarım desteklerini esirgemezler. Hiç değilse biz bir iki sayı çıkardıktan sonra. Böylece Halkın Dostları’nı, kaldığı yerden daha ileri bir aşamada sürdürmeye başlarız. Ben çok istekliyim. Senin önerilerini bekliyorum. Aydınlık, açık bir Marksist dergi. Kentin züppe, ukala, karşı devrimci aydınına değil, Anadolunun dil bilme olanağı elde edememiş pırıl pırıl insanlarına, çağın en önemli sorunlarını açık bir dille ve yorumla ulaştıran bir dergi.Yaşayan, soluk alan, hayatla birlikte hareket halinde bulunan bir dergi. Aklıma bir başka isim daha geliyor: “Bildiri”. Ya da, “Halkın Dâvası” (Bu sonuncu adı taşıyan bir dergi yayınlanıyor burada).” (a.g.e: 57).

Ataol Behramoğlu, çıkarılmasını arzuladığı dergi üzerine 1974 yılına kadar ne düşünüyor, bilmiyoruz. Ulaşabildiğimiz kaynaklarda bu konuda bilgiye rastlamıyoruz. Bunu da normal karşılamak gerekir. Araya bir buçuk yıldan uzun süren Moskova’daki öğrenimi girmiştir. Mektuplarda da azalma olmuştur.

30 Ekim 1971 tarihli mektuptan sonra düşünülen dergiye ait elimizdeki ilk bilgi yine kardeşine yazdığı 25 Ocak 1974 tarihli mektuptadır. Bu mektupta söylenenler derginin daha önce söylenenlerden daha dar bir alanla sınırlanmış olmasını teklif eder ve öncekilerden ayrı yeni bir ismi de teklif eder: Türkiye Kültürü. Dergiye, önce söylediği alanlarda, yazı yazacağını da bildirir:

“Bir edebiyat- kültür dergisi kesin zorunlu. Geçici bir gençlik dergisi değil (böyle dergilerin önemini yadsımıyorum); yerleşik, sağlam bir şey. Aklımda (Türkiye Kültürü) gibi bir ad var. En azından, böyle bir adı haklı çıkarabilecek yoğunlukta bir dergi. Olanaklar buna elverişli mi, bilmiyorum. Ben kendi payıma alabildiğine çalışmaya hazır olduğumu sanıyorum:Şiir-Eleştiri-Çeviri” (a.g.e: 85).

Bundan sonraki mektuplarda, Ataol Behramoğlu’nun, Türkiye’de edebiyat ortamının güçsüz ve dağınık olduğu bir dönemde canlı, dinamik, devrimci bir edebiyat ortamı oluşturnak üzere çıkarmayı düşündükleri dergi üzerine tasarladıklarını adım adım takip edebiliyoruz. Hemen her mektubun önemli bir bölümünü bu konuya ayırır. Nihat Behram’a yazdığı 14 Şubat 1974 tarihli mektubunda dergiyi neden çıkarmaları gerektiğini, Halkın Dostları dergisinin çıkış nedenlerine ve Ant söyleşilerinde dile getirilenlere yakın ifadelerle ortaya koyduktan sonra, derginin muhtevasına yönelir, Türkiye’nin ve dünyanın önde gelen yazarları, önemli edebiyat ve kültür olayları için özel sayılar planlanmalı, fotoğraf, yazı vb için arşiv hazırlıklarına girişilmeli. Bu konuda kendisinin, geçen dört yıl içinde edindiği kitaplar ve diğer dokümanların dergiyi önemli ölçüde besleyebileceğini, önemli görülen sanatçı arkadaşlarla ilişkilerin yenilenmesi gerektiğini; Bekir Yıldız, İsmet Özel, Murat Belge’nin önemli olduğunu, derginin genç, yenilikçi havasının ağır basması yanında yaşayan, yaşamayan ustalarla da kan bağının göz önünde tutulması gerektiğini, değersiz olanın, kimden gelirse gelsin dergide yer bulamamasına özen gösterilmesini, genç yazarlarla militanca bir dayanışma düzeyi sağlanmasını, ancak eleştirinin daima korunmasını, derginin cesurca eleştirilerin, saldırıların, açığa çıkarışların yanı sıra önemli bir kitap yayınına da girişmesi gerektiğini teklif eder (a.g.e: 91- 94).

Ataol, bu şekilde bir nevi program çizmekle kalmaz, isim olarak, Türkiye Kültürü yanında Alınteri, Sanat İşçisi gibi isimlerin de düşünülmesini söyler (a.g.e: 91-94).

20 Şubat 1974 tarihli mektubunda ise derginin çıkış nedenlerinin bir nevi programını verir:

“Bir dergi çıkarmamız için yığınla neden var. Giriş yazısında belirteceğimiz bu nedenlerin başlıcaları:

1- Sanatın toplumda ve devrimdeki yerini, niteliğini, özgürlüğünü savunmak, belirtmek, göstermek, kanıtlamak.

Benzer Belgeler