• Sonuç bulunamadı

2.1. KARADENİZ VE EGE DENİZİ’NDEKİ UYGULAMALAR

2.1.2. Ege Denizi'nde Yetki Alanı Sınırlandırmaları

2.1.2.1. Yunanistan’ın İddiaları

Siyasal ve ülkesel bütünlük görüşü: Yunanistan’ın Ege Kıta Sahanlığı uyuşmazlığı hakkındaki esasa ilişkin görüşlerinden ilk olanı, Ege Denizinde bulunan adaların Yunanistan ülkesinin ayrılmaz bir parçası ve bunların ülkesinin siyasal ve ülkesel bütünlüğü açısından önemli olduğu varsayımına dayanmaktadır. Nitekim Yunanistan’ın, Türkiye’ye vermiş olduğu 07 Şubat 1974 tarihli notasında yer alan iddiasına göre, Türkiye’nin karşısında bulunan

100 a.g.e., s.249 101 Gökalp, a.g.e., s.159 102Pazarcı, 2005, a.g.e., s.375 103 Gökalp, a.g.e.,s.160 29

adalar, Yunan ülkesinin ayrılmaz bir parçasıdır. Dolayısıyla, Yunan egemenliğinde bulunan söz konusu adaları kıta ülkesinden ayırmadan, Yunan ülkesini bir bütün olarak ele almak gerekmektedir.104

Yunanistan, siyasal ve ülkesel bütünlük iddiasıyla, Türkiye kıyılarına yakın Doğu Ege Adaları’nın batısında Türkiye’ye kıta sahanlığı bırakmamayı amaçlamaktadır. Böylece Yunanistan, kıta sahanlığı sınırlandırmasında ülkesinin Türkiye’ye karşı kıyıları olarak en uçtaki adaların esas alınmasını sağlamaya çalışmaktadır. Ancak uygulanan milletlerarası hukukun, kıta sahanlığının sınırlandırılması bakımından siyasal ve ülkesel bütünlük iddiasına herhangi bir etki tanımadığını söylemek mümkündür.105

Adaların ayrı kıta sahanlığına sahip olduğu görüşü: Yunanistan’ın bu uyuşmazlık hakkındaki ikinci görüşü, Ege Denizi’ndeki adaların ayrı kıta sahanlığına sahip olduğu iddiasından oluşmaktadır. ‘Yani sınırlandırma yapılırken bu adaların, ayrı ve ayrıca bir kıta sahanlığına sahip oldukları kabul edilecek ve sınırlandırma buna göre yapılacaktır.”703 Nitekim Yunanistan’a göre, hem 1958 Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’nin 1’inci maddesinin b fıkrasında, hem de 1982 BMDHS 121’inci maddesinin 2’nci fıkrasında, adaların kıta sahanlığının kıta ülkelerininki gibi tanımlanmış olması, adaların da kıta sahanlığı konusunda kıta ülkeleri ile eşit haklara sahip olduğunu göstermektedir. Aslında iki unsuru içermekte olan Yunanistan’ın iddiası ile bir yandan adaların da kıta ülkesinin olduğu gibi kıta sahanlıkları olduğu vurgulanırken, öte yandan adaların kıta sahanlığı sınırlandırması sırasında, kıta ülkeleri ile eşit koşullarda ele alınması gerektiği belirtilmektedir.106

Daha sonra ilgili bahislerde de ayrıca değinileceği üzere, adaların her koşulda kendi adlarına kıta sahanlığına sahip olabilecekleri görüşü doğru değildir. Zira 1958 Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’nin 1’inci maddesinin b fıkrasında ve 1982 BMDHS’nin 121’inci maddesinde adalara da kara ülkeleri için uygulanması öngörülen kuralların uygulanmasının kabul edilmiş olması, koşullar ne olursa olsun adaların kıta sahanlığına sahip olacakları ve üstelik karşılarında yer alan kıta ülkelerine eşit bir biçimde sahip olacakları anlamına

104

Hüseyin Pazarcı, “Ege’deki Deniz Sorunlarında Türk ve Yunan Görüşleri: Hukukî

Açıdan”, Egedeki Deniz Sorunları Semineri, Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi

Yayınları, 1986, 79-94, s. 80 105Pazarcı, 1986, a.g.e., s. 82 106 Gökalp, a.g.e.,s.161 30

gelmemektedir. Nitekim Kuzey Denizi Davaları’nda da Divan bu durumu açık bir biçimde dile getirmiştir.107

Eşit uzaklık ilkesinin uygulanması görüşü: Yunanistan’ın Ege Denizi Kıta Sahanlığı Uyuşmazlığı kapsamında ileri sürdüğü son görüşü ise, Türkiye ile adalar arasında sınırlandırmada eşit uzaklık ilkesinin uygulanmasını savunan görüştür.

Yunanistan, bu iddiasını 1958 Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’nin 6’ncı maddesine dayandırmaktadır (Yunanistan ayrıca bu sözleşmenin örf ve âdet hukuku kuralı niteliğini de kazandığını iddia etmektedir). Söz konusu maddede, kıta sahanlığı sınırlandırmasının anlaşma ile gerçekleştirilmesi öngörüldükten sonra, anlaşma yapılamaması durumunda, eğer özel koşullar başka türlü bir sınırlandırmayı gerektirmiyorsa, eşit uzaklık ilkesinin uygulanacağı kabul edilmektedir. Böylece, Yunan iddiasının iki unsuru içerdiği görülmektedir. Bunlardan birincisine göre, anlaşma yapılamamışsa, kıta sahanlığı sınırlandırılmasında genel ilke olan eşit uzaklık ilkesi uygulanacaktır; İkincisi ise, Türkiye ile Yunanistan arasındaki sınırlandırma Türkiye’ye en yakın bulunan adalar ile Türkiye kıyıları arasında eşit uzaklık ilkesine göre yapılacaktır.108

Yunanistan’ın bu konuda ileri sürmüş olduğu iddiaları her türlü dayanaktan yoksundur. Zira 1958 Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’nin 6’ncı maddesinin Türkiye’ye karşı ileri sürülmesinin, anılan Sözleşmeye Türkiye taraf olmadığı için hukuken imkânı yoktur. Ayrıca 6’ncı maddede yer alan eşit uzaklık ilkesinin örf ve âdet hukuku kuralı niteliği de kazanmadığı, yargı kararlarıyla belirtilmiş olan bir husustur. Dolayısıyla bu ilkenin bu yolla da Türkiye’yi bağlaması mümkün değildir.109

Ege Denizi Kıta Sahanlığı Uyuşmazlığında 1958 Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’nin 6’ncı maddesi hükmünün uygulanması kabul edilse dahi, Yunanistan’ın bu maddeyi yorumlamak suretiyle gerçekleştirmek istediği sonuca varılması olanaksızdır. Çünkü eşit uzaklık, 6’ncı maddede var olan tek kural değildir. 1958 Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’nin 6’ncı maddesinde kıta

107

a.g.e.,s.161

108Sertaç Hami Başeren, Ege Sorunları, Tüdav Yayınları, Ankara, 2003, s.150 109

Toluner, 1996, s. 255-256.

31

sahanlığı sınırlandırılmasında tarafların anlaşmasına öncelik tanınmıştır. Eğer taraflar arasında kıta sahanlığı sınırlandırılması konusunda bir anlaşma yoksa ve özel koşullar da bir başka çözümün kabulünü haklı kılmıyorsa, ancak o zaman sınırlandırmada eşit uzaklığın uygulanması zorunlu olur. Yani 1958 Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’nin 6’ncı maddesinde eşit uzaklık, özel koşullar unsurlarından oluşan tek bir kural öngörülmüştür. 6’ncı maddede yer alan “özel koşullar” unsurunun işlevi hakkaniyete uygun bir sınırlandırmanın gerçekleşmesini sağlamaktır. Bu bağlamda, yabancı devlet kıyılarının yakınında bulunan adalar, öteden beri, eşit uzaklığın uygulanmasını engelleyen ve hakkaniyete uygun bir sınırlandırmanın gerçekleştirilmesini gerekli kılan özel koşullar olarak değerlendirilmiştir. Ege Denizi’ndeki koşulun, özel bir koşul olduğu ise hiçbir kuşku götürmeyecek kadar açık olan bir husustur.110

Ayrıca Ege Denizi’nde özel koşul sayılabilecek tek özellik yanlış tarafta yer alan Yunan adaları değildir. Nitekim yeryüzünde hakkaniyete uygun bir çözümü ve bunu gerçekleştirecek çeşitli yöntem ve ilkelerin uygulanmasını gerektiren bu özelliklere sahip bir başka deniz bulmanın güç olduğunu söylemek mümkündür. Yunanistan, BM III’üncü Deniz Hukuku Konferansı’nda, eşit uzaklığın uygulanmasında adaların da esas alınmasını açıkça öngören öneriler sunmuş, fakat bu öneriler etkin olamamıştır. Zira 1982 BMDHS ’nin kıta sahanlığı ve ekonomik bölgenin sınırlandırılmasına ilişkin 74 ve 83’üncü maddelerinde eşit uzaklık kabul edilmediği gibi bu konuda eşit uzaklık ilkesinden hiç bahsedilmemiştir. Kıta sahanlığının sınırlandırılmasına ilişkin kuralı düzenleyen 83. maddede sınırlandırmaya ilişkin ilkelerden çok gerçekleşmesi istenen sonuca önem verilmiş ve hakkaniyete uygun bir çözümün gerçekleştirilmesi gerektiği öngörülmüştür.111

Benzer Belgeler