• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: ŞERH-İ GÜLİSTÂN’IN İNCELENMESİ

2.7. Mahmud Tâ’î bin Muhammed’in Gülistân’ı Şerhetme Metodu

2.7.3. Reddiyeler

2.7.3.3. Anlam ve Yorumla İlgili Reddiyeler

Mahmud Tâ’î bin Muhammed’in Gülistân’ın bazı kısımları üzerinde gerçekleştirdiği tahkikatler neticesinde asıl manaya dair yapmış olduğu açıklama ve yorumlar Sûdî’nin ve diğer şârihlerin yapmış olduğu açıklamalardan oldukça farklıdır. Kendisi de bu fark-lılıkların diğer şârihlerde olmadığını şu ifadeleri kullanarak belirtir: “İşde bu maḳāma lāzım olan bu taḥḳīḳ-i ḥaḳįḳimüzden Sūdį şerḫi bį-behredür, taḥḳįḳate muḥtāç olan böy-le çoḳ maḥalböy-lerden merḥūm fāżıl Sūdį iġmāżu’l-ʿayn idüp ṣadįḳa-i şerḥinüñ ŝemeresin-den ŧālibleri maḥrūm itmişdür, taĥķįķi daḫı ĥıfž eyle ki başkada bulunmaz.” Aşağıdaki örnekde Mahmud Tâ’î bin Muhammed, Sûdî’nin Gülistân’ın birinci bölümünün ikinci hikayesine vermiş olduğu: 89 manayı tasavvufi bir bakış açısıyla tahkîk ederek reddeder:

89 Hikaye kısaca şöyledir: “Ḫorāsān memleketinüñ pādişāhlarından birisi Sebüktigin-nām kimsenüñ oġlu

Sulŧān Maḥmūd-ı Ġaznevį’yi düşünde gördi. Öldükden ṣoñra yüz yıl, yaʿnį mevtinden ṣoñra yüz yıl geç-dikden ṣoñra. Cemįʿ-i aʿżāsı çürüyüp ŧoprak olmışdı. Yaʿnį her yeri çürüyüp ŧopraḳ olmışdı illā göz ḫāne-sinde, yaʿnį göz evinde ki ḥālā ḥayātında gibi göz ḥānesinde çizginürdi, nažar iderdi. Sāʾir ḥukemā o düşüñ ʿibāretinden, yaʿnį taʿbįrinden ʿāciz ḳaldılar. Yaʿnį taʿbįr ü tefsįrine ḳādir olmadılar. İllā bir derviş teʾvįlinden ʿāciz ḳalmadı ki ḫiźmeti, yaʿnį meźkūr düşüñ taʿbįrini yerine getürdi. Ve didi: Yaʿnį Sulŧān Maḥmūd el-ān nāžırdur. Zįrā mülk ü salŧanatı ġayri kimselerdedür.”(46a-46b) Sûdî’nin bu hikâye’ye vermiş olduğu mana şöyledir: “Ya’nį Sulŧân Maĥmud el-ān nāžır u nigerāndur. Zirā mülki ve salŧanatı

53

“ Zübde-i maḳāl va’llāhu Teʿālā aʿlem bi-ḥaḳįḳati’l-ḥāl budur: Henüz baḳup nažar idiyor ki bu mülk ü salŧanat benden evvel nice kimseden āḫara geçüp kimseye ḳal-mayup vefā itmedi. Śoñra benüm elüme geçti. Baña daḫı vefā itmeyüp başka kimse-nüñ eline ve andan dįgere böyle elden ele geçüp kimseye ḳalup vefā itmeyecegi ežharu mine’ş-şems maʿlūm u āşikār iken kemāl-i ġafletümden nāşį, böyle vefāsız dünyāya ve mülk ü salŧanatına göñül baġlayup müzaḫrefātıyla mesrūr oldum. Āh vāh niçün böyle fāʾidesiz ʿömri telef idüp rıżā-yı Bārįde ṣarf itmekle ḫāne-i ḳabrimi ʿimār u ebdān eylemedim. Kāşkį enfās-ı ʿömrümi ḳabirde enįs u celis olacak aʿmāl-i ṣāliḥa kesbinde ḳaŧʿ ideydim. Ve şimdi benüm yerimde oturup salŧanat süren benüm gibi geçmişlerinden ʿibret almayup ġafletinden bį-vefā dünyā ve mülk ü salŧanatına göñül virüp bįhūde ʿömrini telef itmekde. Der-i ḫāne-i vaḥdete varup girdigi vaḳitde benüm gibi daḫı bį-hūde nedāmet ü ḥasret çeker. Lakin nedāmetde fāʾide yoḳ; ancaḳ ol şim-di ḥayātda olup böyle elinde fırṣat var iken ḫvāb-ı ġafletden teyaķķužla mā-sivādan iʿrāż idüp ḫāṣṣaten rıżā-yı Ĥaḳ Teʿālādan baķiyye-yi ʿömrini ṣarfiyle āḫiretḫānesini maʿmūr ider ise kendine ne büyük devlet ve saʿādetdür. Āh şimdi ben anuñ yerinde olsaydım ki böyle iderdim diyü böyle düşünüp āh u teʾessüf ve ḥasret u nedāmet çe-kerek ĥayrān u müteĥayyir ḳaldıġı sebebiyle nigerān u nāžırdur. İşte bu maḳāma lāzım olan bu taḥḳįḳimüzden şerḥini maḥrūm iden merḥūm fāżıl Sūdį: “Pādişāh-lıġından ĥasret ile ayrıldıġıçün yine gözi andadur.” diyü ķabūle ķābiliyeti olmayan bu ķavliyle iktifāsı muĥaķķaķlıġına münāfįdür.” (46b-47a)

Mahmud Tâ’î bin Muhammed, “Įn müddeʿiyān der-ŧalebeş bį-ḫaberānend- K’ān-rā ki ḫaber şod ḫaberį bāz-ne-yāmed” Gülistân’ın bu beytini “Bu vāṣılız diyü daʿvā iden müddeʿįler ve keźźāblar ʿaşḳ-ı ḥaḳįḳį ŧaleb ü taḥṣįlinden ḫabersizlerdür. Yaʿnį henūz üslūb-ı ŧaleb ü ŧarįḳ taḥṣįlinde ḫaberleri yoḳdur. İmdi maḳām-ı vuṣūl bunlara ḳanda mü-yesser olmaḳ iḥtimali vardur. Zįrā vāṣıl olup ḫaber-dār olandan ĥaber gelmedi.” şeklin-de tercüme ettikten sonra bu beyt ile ilgili yapmış olduğu şu tahkîkin Sûdî’nin şerhinşeklin-de olmadığını belirtir: “Ḥāṣılı zeḫārif-i dünyeviyye içün vāṣıllaruñ ḳıyāfetlerine girüp vāṣılız diyü keźźāben böyle iddiʿā iden murāʾį kimesneler ʿaşḳ-ı ḥaḳįḳį ŧaleb u taḥṣįlin-de hįç ḥaberleri yoḳdur. Zįrā bu maḳūle yalancı riyā itaḥṣįlin-denlere. Śıdḳan mā-sivā-yı terk idüp ḫāliṣen ü müḫliṣen rıżā-yı Teʿālā’ya ŧālib olmaġla vāṣıl olandan ḫaber gelmedi.

ġayri kimselerdedür. Ĥāśılı pādişāhlıġından ĥasretle ayrılduġı-y-çün gene gözi andadur.” Yılmaz, Sûdî-i Bosnevî Ve Şerh-i Gülistân’ı, 414.

54

Gelse ṣıdḳ u ḫulūś erbābına gelür. İşde bu maḳāma lāzım olan bu taḥḳīḳ-i ḥaḳįḳimüzden Sūdį şerḫi bį-behredür.” (11a)

Bu örnekte ise Mahmud Tâ’î bin Muhammed Lokmân-ı Hakîm’in: Hikmeti kimden öğrendin? sorusuna verdiği cevabını tahkîk eder ve Sûdî’nin o makama layık açıklamayı yapmayarak tâliblerini mahrum ettiğini belirtir:

“Loḳmān-ı Hakįm-i ǾÂdiyye didiler ki ḥikmeti kimden ögrendiñ? Lokmān-ı Ĥakįm didi ki görmeyenlerden, yaʿnį körlerden... Ĥażret-i Loḳmānuñ bu kelāmında va’llāhu Teʿālā aʿlem murādı budur ki: ʿĀḳil olan ḥikmeti körlerde ögrenür. Meŝelā her işüñ evvel śoñın fikr ü mülāḥaża eylemek ḥikmetindendür ve bu ḥikmeti ehl-i ʿāḳil ḳör-lerden de bilür. Zįrā körlerüñ ibtidā ʿaṣā ve degnek ile ayaḳ baṣacaḳ yeri arayup tedārik itmeleri fikr ü mülāḥażalarına delįl ü ʿalāmetdür. Pes bu ḥikmeti ki işün evvel śoñın fikr ü mülāḥaża itmekdür,ʿāḳıl ve ehl-i baṣįret olan aʿmāllerden aḫź u kesb ider. İşte bu maḳāmuñ taḥḳįk-ı ḥaḳįḳi budur ve taḥḳįḳate muḥtāç olan böyle çoḳ maḥallerden merḥūm fāżıl Sūdį iġmāżu’l-ʿayn idüp ṣadįḳa-i şerḥinüñ ŝemeresinden ŧālibleri maḥrūm itmişdür. ʿAfā’llāhu Teʿālā ʿannā ve ʿanhu.” (39b)

Mahmud Tâ’î bin Muhammed Gülistân’ın bölümlerinin tertîb ve tehzîbinden bahsedil-diği “İmǾān-ı nažar der-tertįb-i kitāb ve tehźįb-i ebvāb” kısmına dair yapmış olduğu aşağıdaki açıklamanın diğer şerhlerde olamadığını “Taĥķįķi daḫı ĥıfž eyle ki başkada bulunmaz.” İfadesiyle belirtir:

“Pūşįde vü mestūr olmaya ki kitābuñ tertįbinden murād olan müşāhede olan tertįb ki kitābuñ her bir cüzǿi aña lāyıķ u münāsib oldıġı maĥalde vażǾu źikr itmekde. Meŝelā bu kitāb-ı Gülistānuñ bāblarından birinci mertebeye lāyıķ u münāsib olan mülūk ü selāŧįn bābıdur, anı anda vażǾu źikr. Ve mertebe-i ŝānįye lāyıķ u münāsib olan dervişān bābı-dur, anı daḫı anda vażǾu źikr itmekdür. Ve sāǿir daḫı bu ķıyās üzredür. Ve kitābuñ tertįbinde olan iḫtiśārdan murād eczā-yı mertebesini muḫtaśar ve müfįd-i kelām u Ǿibāret eylemekdür yāḫud müşāhede olunan sekiz bābda ĥaśr ile taķlįl-i ebvāb olunur. Fuśūl u ebvāb-ı mütekeŝŝireye müştemil baǾżı kitāblar gibi tekŝįr itmemektedür. Ve tehźįb-i ebvābdan murād her bābuñ müştemil oldıġı ḫuśūśda lāyıķ u münāsib olan nevādir kelimāt ve leŧāǿif ĥikāyātı intiḫāb u aḫź ve anlardan bir bāb itmekdür. Meŝelā bāb-ı evvelüñ şāmil oldıġı sābıķ pādişāhlaruñ siyer ü ķānūnı ḫuśūśı lā-yüǾad ve lā-yuĥśā ĥikāyāt ve ķįl ü ķālden Ǿibāretdür, ol ḫuśūśdan lāyıķ u münāsib ġarāǿib ü nevādir

ke-55

limātı inḫitāb u cemǾ ile bāb-ı evvel itmekdür. Ve ebvābuñ tehźįbinde olan iḫtiśārdan murād her bābuñ müteżammın oldıġı ĥuśūśuñ ĥikāyāt u nevādirinden muḫtaśarını aḫź idüp źikr itmekdür.Taĥķįķi daḫı ĥıfž eyle ki başkada bulunmaz.”(42a)

Bu örnekte ise Mahmud Tâ’î bin Muhammed, Sûdî’nin Şem’î’ye yapmış olduğu bir reddiyeyi reddeder: “Bunda melāleti ķārilere śarf idüp “ķāriler uśanmaya” maǾnāsını ķaśd iden murād-ı muśannifi ḫilāfına śarf eylemiş (Redd-i Şem’î).” diyen fāżıl Sūdį ĥaķķ-ı muśannifüñ ḫilāf-ı murādına śarf iden kendidür.” (42b)

Benzer Belgeler