• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: ŞERH-İ GÜLİSTÂN’IN İNCELENMESİ

2.7. Mahmud Tâ’î bin Muhammed’in Gülistân’ı Şerhetme Metodu

2.7.2. Kelime Tahlili, Tercüme ve Yorum

2.7.2.1. Kelime Tahlili ve Filolojik İzahlar

Mahmud Tâ’î bin Muhammed kaynak metni yukarıda anlatıldığı şekillerde şerh metnine dahil ettikten sonra bazı yerlerde hiç bir kelime manası ve filolojik izahta bulunmadan direk tercüme ve yorum kısmına geçer:

“İmrūz Bugün kes kimse nişān ne-dehed nişān virmez der-basįŧ-i ḫāk yeryüzünde. Mānend-i āstān-ı deret Ķapuñ eşigine beñzer meʾmen-i rıżā, rıżā ile emįn olacaḳ yer. Yaʿnį rıża-yı ḳalb ve ṣafā-yı ḫāŧırla geçinmege maḳām-ı meʾmen ve ḫāvi-yi emįn, yaʿnį emįn yer senüñ ḳapuñ eşigidür, ancaḳ aña beñzer selāŧįn āsitānelerinden bir daḥı yoḳdur.”(17a-17b)

“Bārān-ı raḥmet bį-ḥisābeş heme-rā resįde Ḥisābsız ve niḥāyetsiz raḥmetį yaġmūr, yaʿnį raḥmeti cemįʿ-i kāināta irişmiş. Ĥāṣılı cemįʿ-i kāināt raḥmeti deryāsına mus-taġraḳdur. Ve ḫvān-ı niʿmet-i bį-dirįġeş Daḫı Ḫudā’nuñ dirįġsiz niʿmet sofrası heme cā keşįde cemįʿ-i yere, yaʿnį her yere çekilmişdür. Yaʿnį tamām-ı dünyāda cemįʿ-i eşyāya niʿmeti vaṣıl u ḥāṣıldur.”(5b)

“ʿĀkifān-ı kaʿbe-i Celāleş Allāh Teʿālā Ḥażretleri’nüñ Ǿažameti Kaʿbesine mülāzim ü nāžır olanlar be-taḳṣįr-i ʿibādet muʿterifend ʿibādetleri eksikligine muʿterif ü iḳrār idicilerdür. Ki mā ʿabednāke ḥaḳḳa ʿibādetike Ki Ey Tañrı Teʿālā biz saña gerçek ʿibādetle ʿibādet idemedik diyü, yaʿnį senüñ ʿažamet ü ululuġıña lāyıḳ u şāyeste ḳul-luḳ idemedik.”(9b)

Bazı yerlerde kaynak metin verildikten sonra kelime anlamı ve irâb kaideleri verilir. Kelimenin önce lüğat manası sonra o kelimenin muktezâ-yı hâl’e göre almış olduğu anlam “Bunda, böyle yerlerde, bunda murâd, murâd” şeklindeki ifadelerle açıklanır:

“ʿAzze, lüġatde bulunmadı dimekdür, böyle yerlerde miŝli bulunmadı maʿnāsınadur. Ve Celle, lüġatde celįl oldı yaʿnį ʿažįm oldı dimekdür. Bunda teʿālā maʿnāsına.” (2b) “Mevżiʿį ḫoş u ḫürrem Ḫoş, güzel dimekdür ve ḫürrem, ḫınuñ żammı ve ġalebe-i istiʿmālden teşdįdi neşʾet iden rā’nuñ fetḥiyle lüġatde şād maʿnāsınadur, emmā bun-da āb u çemen ü çiçekle müzeyyenāt-ı mekān murāddur.”(27b)

43

“Tehevvür, bį-pervā şeye duḫūle dirler. Bunda hücūm ve iḳdam, yaʿnį bį-pervā murāddur.”(50a)

“Ve lafż-ı ravża egerçi lüġatde çemene ve raǾnā iki yüzli güle yaǾnį gül-i nāśırıya dirler, emmā bunda ravżadan murād bāġçe ve raǾnādan murād güzeldür. Ĥāśılı ravża ve raǾnādan güzel bāġçe murāddur.”(42b)

Şerhin incelediğimiz kısımlarında manaları en kapsamlı şekilde verilen iki kelime kutb ve tevfîk kelimeleridir. Bu kelimelerin hem lüğat hem de istilah manaları uzun uzun açıklanmıştır.

“Ķuŧb, pergār ile dāʾire çizdigiñde dāʾire ortasında pergāruñ ayaġı ŧuran noḳŧaya ḳutb dirler. Ve degirmenüñ çarḫına muttaṣıl demir ki döner ve üst ŧaşı döndürür, aña da ḳuŧb dirler. Ve felekde iki ḳuŧb vardur. Birisi taḥte’l-arżdur ki bu yirlerden görün-mez, aña ḳuŧb-i cenūbį dirler. Ve birisi de fevḳa’l-arżdur ki görinür, aña ḳuŧb-i şimāl dirler. Demürḳazıḳ didikleri yıldızdur, anda ŧulūʿ u ġurūb olmaz. Ve ricāl-i ġaybdan birine ki taṣarruf-ı ʿalem bi-iźni’llāhi Teʿālā aña müteʿallıḳdur, yaʿnį medār-ı dāʾire-i ʿālemdür, aña ḳuŧb dirler.” (12b)

“Faķaŧ tevfįķ, tefǾįl bābından maśdardur. Lüġatde uydurmaķ dimekdür, emmā iśŧilāĥda maǾnā-yı müteǾaddideye ıtlāķ olınur. Biri Allāh TeǾālā Ĥażretleri ķuluñ murādını kendi murādına uydurmaķdur. Ve biri daḫı Allāh TeǾālā Ĥażretleri ķulına umūrı teshįl ü āsān itmekdür. Ve biri daḫı Allāh TeǾālā Ĥażretleri ķullarınuñ ḫayrāta esbāb olan müseyyebāta muvāfıķ ķılmaķdur. Ve biri daḫı Allāh TeǾālā Ĥażretleri ķullarınuñ efǾālini rıżā-yı Ǿaliyyesine muvāfıķ ķılmaķdur.”(41a)

Sûdî’nin vermiş olduğu bilgiler dahilinde pâdişah ve şâhan kelimelerinin geçirmiş oldu-ğu değişimleri verir:

“Pādişāh, aṣlında şāh-ı pād idi, şāh-ı ulu maʿnāsına ve pād-ı ḥāfıž, mevṣūfuñ ṣıfatına iźāfeti ḳabįlinden idi. Śoñra ṣıfatı mevṣūf üzerine taḳdįm ve aña iżāfet olunup pādişāh didiler. Ĥāfıž-ı ʿāžįm maʿnāsına ḥıfž idici ulu ve büyük źāt dimekdür.” (12a) “Şāhenşāh, aṣlında şāhān idi, pādişāhlar pādişāhı dimekdür, soñra mużāfun ileyhi olan şāhān lafžını taḳdįm idüp şāhān oldı. Pes mütevassıŧa olan elifi ḫaźf idüp şāhenşāh didiler.” (12b-13a)

44

Sûdî şerhinin bazı yerlerinde kaynak metni tercüme ederken Farsça ve Arapça kelime ve ibâreleri Türkçeye çevirmeden olduğu gibi alır. Mahmud Tâ’î bin Muhammed’in şer-hinde bu kelime ve ibârelerin tamamı Türkçeye çevrilmiştir. Bu kelime ve ibârelerden bazıları şunlardır:

Şükūfe külāhını: Çiçek külāhını, Nāya mensūb ṣıḳındı: Ķamışa mensūb ṣıḳındı, Di-raḫt-i gül: Gül aġacı, Defter-i zebānı: Dil defterini, Dāmen, Etek, Pelengler pelenglik ḫulķ u ḫūyını terk eylemiş: Ķaplanları ḳaplanlıḳ ḫulḳ u ḫūyını terk eylemiş. Bir gice geçmiş eyyāmumı fikr ü mülāḥaža eylerdim: Bir gice geçmiş günlerimi fikr ü mülāḥaža eylerdim.

Bir kelimenin ya da terkibin daha önce izah edilmiş olduğunu “Niteki îmâ olundı” ifa-desi ile belirtir:

“Ḫunük ān kes Devletlü ve saʿādetlü ol kimsedür ki gūy-ı nįkį bord ki iyilik ŧopını dünyā meydānından iltdi. Yaʿnį dünyādan āḫirete ḫayrāt u ḥasenātla ḥāṣılı aʿmāl-i ṣaliḥa ile gitdi...Bunda gūy-i nįkįnden murād ḫayrāt u ḥasenāt ve aʿmāl-i ṣāliḥadur, niteki įmā olundı.”(20a)

“Sirācü’l-milleti’l-bāhire Din-i İslām ki sāʾir-i edyāna ġālipdür. Anuñ żiyāsı vü nūrı-dur. Sirāc, çerāġ, yaʿnį şemʿuñ fetįlesinde yanan āteş dimekdür, emmā bunda żiyā ve nūr murāddur; niteki tefsįr-i ʿibāretde imā olundı.” (30b)

Mahmud Tâ’î bin Muhammed gramer ve irâb kaideleri hakkında yeri geldiğince satır aralarında bazı açıklamalarda bulunduğu gibi bazı yerlerde “Ma’lûm ola ki, nihân olma-ya ki, zann olunmaolma-ya” şeklindeki ifadelerle okuyucunun dikkatini çekerek önemli gra-mer açıklamalarında bulunur:

“Bįşe,bāṣı’nuñ kesriyle lafž-ı ʿArabįdür. ʿAcemce mįşe dirler ve Türkįce meşe maʿrūfdur.(48b)

“Ravżatün, mübtedā-yı maḥźūfa ḫaberdür, taḳdįri hiye ravżatündür. Devḥatün secʿü ŧayrihā mevzūn Ol dıraḫtan daḫı bir aġaçlıḳ idi ki ḳuşlarınuñ āvaz-ı naġamātı laŧįf ü mevzūn idi. Devĥa, ulu aġaca dirler. İsm-i cins olup keŝįr u muŧlaḳ āvāz maʿnāsınadur.”(27b) ḳalįle şumūli cihetden ve maḳām ḥasebiyle aġaçlıḳlar-danʿibāretdür. Secʿ, gügercinüñ ve ḳumrınuñ ve ġayri ḳuşlaruñ ötmesine dirler.

45

“Ki Ḥarf-i rābıŧ-ı ṣıfat yā ḥarf-i taʿlįldür. Ŧāʿateş Ŧāʿat,inḳıyād maʿnāsına. Mużāfun ileyhįsi olan şįn żamįrinüñ merciʿi Ḫudā’dur. Mūcib-i Bāb-ı ifʿālden ism-i fāʿildür. Müŝbet maʿnāsına, yaʿnį ʿādetu’llāh üzre iŝbāt, yaʿnį ŝābit idici ve meksūru’l-āḫir oldıġı mużāf oldıġındandur. Zįrā bu dilde böyledür, mā-baʿdine iżāfeti, ism-i fāʿilüñ mefʿūline iżāfetdür ve yāḫud sebeb maʿnāsınadur.”(3a)

“Meşşāŧ ,mįmüñ fetḥi ve şįnüñ teşdįdiyle nisbet ṣįġasıdur, ĥammāl u lebbān u tebbān nisbet ṣįġaları oldıġı gibi. Lüġatde muşŧa, yaʿnį ŧaraġa mensūb dimekdür, ŧaraḳlı maʿnāsına.”36a)

“Maʿlūm ola ki maʿraż ,mįmüñ żammıyla ifʿāl bābından ism-i mefʿūl ve ism-i zamān ve ism-i mekān beynlerinde müşterekdür ve fetḥ-i mįm ile mücerredden maṣdar-i mįmiyle ism-i zamān ve mekān beynlerinde müşterekdür. Bunda murād ism-i mekān murāddur.”(34b)

“Güzįret, tā ḥarf-i ḫiŧāb güzįr ḳāf-ı ʿAcemįnüñ żammı ve zānuñ kesri ile żarūretsizlik maǾnāsınadur.ʿArabįde büdd gibi edāt-ı nefy olan nā dāḫil olıcaḳ żarūret maʿnāsını ifāde ider. Yā gürįz, yā ḫarf-iʿaŧfdur,ʿArabįde av gibi...”(26a)

“Maʿlūm ola ki eviddaʾ vedįdüñ cemʿidür, aḥibbāǿ, ḥabįbüñ cemʿi oldıġı gibi dostlar dimekdür. Vülātihi, ḳużāt gibi velįnüñ cemʿidür, ḥākimler dimekdür. Ve şünātihi, yi-ne vezinde ḳużāt ve vülāt gibi ʿadāʾ ve düşmanlar dimekdür; ancaḳ bunuñ aṣlı mehmūzü’l-lāmdur, ʿalime bābından. Hemze ŧarafda mā-beḳāsı meksūr olduġı-çün yā’ya ibdāl olundı. Pes ḥükm-i nāḳıṣa dāḫil olup nāḳıṣ iʿlāl ile iʿlāl olundı.” (15b) “Ĥavālet, ĥānuñ fetĥiyle ism-i maśdardur, tefvįż veyā iĥāle maǾnāsınadur. Tā, ĥarf-i maśdardur.ǾArabį ķāǾidesi üzre müdevvere yazılmayup Fārsį ķāǾidesi üzre muŧavve-le ve uzun yazıldıġından ĥarf-i ḫiŧāb žann olunmaya!” (43b)

“Nihān olmaya ki taĥsįn-i kelām içün gelen mer lafżıyla ismü’l-işāre olan lafž-ı įnüñ hemzesinden lafžen ve ḫatǿen istiǾnā olmuşdur.” (42b)

Benzer Belgeler