• Sonuç bulunamadı

Yok Oluş Öyküsü: Ürkün ve Özgürlüğe Doğru Kaçış

3. ÖYKÜLERDE YAPI VE İZLEK

3.4 Kırmızı Kaya

3.5.2.1 Yok Oluş Öyküsü: Ürkün ve Özgürlüğe Doğru Kaçış

Öyküde, Ürkün olayından sonra Çin’e kaçan Kırgız halkının özgürlüğü için tekrardan yurtlarına dönerken yaşadıkları sıkıntılar anlatılmaktadır. Ürkün olayı bir halkın nasıl yok edilmek istenmesi ve Rus Çarı’nın Kırgız halkı üzerindeki baskı ve zulmün göstergesidir. Baskı altındaki Kırgız halkı zulüm ve acılar sonrası artık dayanamayarak Çin’e doğru yola çıkar. Bu yolculukta soğuktan ya da Rus askerlerinin mermileri ile binlercesi yolda katledilir. Ürkün olayı, bir katliamın olması yanında bir direnişin de öyküsüdür.

“1916 yılına gelene kadar Çarlık yönetiminden memnun olmayan yerli halk defalarca tepki gösterir. 1885 yılında Fergana’da, 1897 yılında ise Taşkent’te büyük isyan hareketleri yaşanır. Halk 1900 yılında 75 kez, 1905’te 235 kez, 1910 yılında 334 kez ve 1915 yılında 372 kez değişik bölgelerde isyan eder. 1916 yılında ise kanlı katliama yol açan Ürkün ayaklanması gerçekleşir. Füsun Kara, Ürkün ayaklanmasını anlattığı makalesinde, ayaklanmanın nedenleri arasında şunları gösterir; 1914 yılında başlayan birinci dünya savaşının getirdiği açlık ve fakirliği bahane eden Rus hükümeti ve kapitalistler, savaşı bahane ederek ülke halkını daha fazla talan edip, tarımın ve hayvancılığın geri kalmasına yol açmış, halktan zorla vergi almışlardır. 1915 yılından itibaren yerli halktan askerlik hizmeti yapmamalarına karşılık olarak gelirlerinden ek olarak yüzde 21 askerlik vergisi alınması emredilmiştir. Bunun dışında 1916 yılında

Rus cephesine 40.899.244 pud4 pamuk, 38.044 kare arşın5 keçe, 3.109.000 pud pamuk yağı, 299.000 pud sabun, 300.000 pud et, 50.000 pud kene otu, 473.928 pud balık, 70.000 at, 12.797 deve, 13.441 çadır gönderilmiştir. “Kırgız halkının en önemli topraklarından, otlak yerlerinden ve su kaynaklarından mahrum kalışı sonrası içine düştüğü fakirlik, açlık ve kitlesel ölüm yaşanması isyanın sebeplerindendir. 1916 isyanının diğer bir nedeni ise, halkın derdini anlatacağı bir mercii bulunmamasıdır” (Kara, 2011: 540). 15 Haziran 1916 tarihinde “Çar II. Nicholas imzasıyla çıkan fermanda 23-45 yaş arasındaki Kırgız erkeklerinin cephe gerisinde görevlendirilmesi bardağı taşıran son damla olmuştur” (Azap, 2017: 181).

İsyana yaklaşık Kırgızlardan 10 bin kişi katılmıştı. Çarlık Rusya’sı 1916 ‘da meydana gelen bu isyanı çok kanlı bir şekilde bastırmış ve Kırgızların “1916 Ürkünü” (Karasayuulu, 1993: 217) dedikleri bu olay sırasında birçok insan hayatını kaybetmişti. “İsyan sonrasında 168.000 kişi Sibirya’ya sürülmüş, 300.000’den fazla Kazak ve Kırgız hayatlarını kurtarmak için Çin topraklarına kaçmıştır” (Gömeç, 2003: 171). Canını ve malını kurtarmak için tek bir seçenekleri vardı, Çin’e kaçmak. İşte Kırgızların en büyük kayıpları Çin’e kaçarken, Çin’deyken ve Çin’den döndüklerinde olmuştur. Kırgız ve Kazak kaçakları Çin’in Sincan vilâyetine akın etmişlerdi.

Çin’e kaçarken insanların nasıl bir kıyıma uğradıklarını şu hatıratla vermek uygun olur düşüncesindeyiz:

“Uzun uzadıya giden tek bir yol. Dağlar taşlarda havanın ne kadar soğuk olduğunu anlatmaya gerek var mıdır bilmiyorum. Ama sanırım eksi 40˚ idi. Muzart suyunun başı olsa gerek. Ala Aygır geçidinin iki tarafı da kayalıklar ve bir de çıkmazlar halinde. Ancak bir koyunun gidebileceği yol gibi. Halk bu manzara karşısında donakaldı. Öyle bir yolda göçün uzunluğu 40–50 kilometre olsa gerek. Onun için, neden ön taraftaki göçün durduğunu bilmek imkânsızdı. Geç olmuştu. Malların/ hayvanların, insanların geceyi geçirebileceği doğru dürüst her hangi bir yer yoktu. Yük, eşya denilen her şey hayvanların üzerinde idi. İndirecek yer yok. İşte o gecede nice hasta insanlar, çoluk çocuk, yaşlılar öbür dünyaya göçtü. Ölüleri taşlarla kapatıp ya da açık bir yerde bir şeye sararak bıraktılar. Arasında hayatta olanları da vardı. Fakat karanlık olunca kim hasta adamla uğraşacaktı ki.”6

1917 yılın Ocak ayından itibaren Çin idarecilerinin Kırgızlara olan tavrı tersine döndü. Geri dönmeleri için Kırgızlara baskı uygulamaya başladılar. “Belirsiz Kader”

4

Pud: Eskiden Ruslar’da kullanılan 16. 3 kiloluk ağırlık birimi. 5 Arşın: 71 cm’lik uzunluk ölçüsü birimi

6

Ürkün olayının tanığı olan Musacan Canboyev’in Kırgızistan İlimler Akademisi’ne gönderdiği El Yazmaları Arşivi 1519 Envanter No’lu yazı.

öyküsünde de Çinlilerin uyguladığı baskı sonucu özgürlüğü için memleketine kaçan insanların yaşadığı zorluklar ele alınır. “Yol çok uzak. Ancak altı yaşına gelen genç çocuklar, kaç yıldır köleliğe zorlanarak, acı çeken canı için, bu yol çok uzak, uzaktı” (H.B.K.: 1).Yazar, eserde başkişi Saadat isimli bir kızın hayatının bir parçasını anlatır. Yani Çin’den Kırgızistan’a kaçıp geldiği zamanı betimler. Hikâyenin adından da anlaşılacağı gibi belirsiz bir yolculuk var. Yazar, “Belirsiz Kader” ismini koyarak geleceğin belirsizliğine de değinmiştir. Nehir boyunca kıyıya çıkan başkişinin ikizlerinden birinin bu tarafta diğerinin öbür tarafta olması o dönemde özgürlüğe ulaşa(n)mayan Kırgızları temsil eder. O dönem de özgürlük hem başkişi için hem de tüm Kırgız halkı için ulaşılması güç çileli bir yoldu. Acı çeken ve köle gibi görülen başkişi için özgürlük ve halkına kavuşması onun tek umuduydu. “Şafak ağarıp gökyüzüyle yer yeni ayırt edilmeye başlamıştı” (H.B.K.: 1) sözüyle Kırgız milletinin ağır karanlıktan kurtulup Kırgız Cumhuriyeti’nin de özgürlüğe ulaşmasından haber vermektedir.

Ürkün olayı ve sonrası özgürlüğe kaçış unutturulmaya çalışılsa da Danikeyev gibi milli duyguları eserlerinde işleyen yazarlar özgürlük için kaçışı anlatırlar. Bu çerçevede kaleme alınan edebî eserlerin en önemlileri, hiç şüphesiz, “Mukay Elebay- uulu’nun Uzak Col (Uzak Yol)’u (Elebajev 1936), Kasımaalı Bayali-uulu’nun Acar’ı (Bayali-uulu 1928), Isak Şaybek-uulu’nun Kayran El (Zavallı Millet)’i (Şaybek-uulu 1940) ve Abdrasul Toktomuş-uulu’nun Kakşaal’dan Kat (Kakşaal’dan Mektup)’ıdır (Toktomuş-uulu 1937)” (Abdıkulova, 2016: 161). Bu eserlerden ikisi genel nitelikleri itibarıyla roman türünde, ikisi de şiir olarak kaleme alınmışlardır. 1940 yıllarda yazılan bu eserlerin yanında Danikeyev’in, “Belirsiz Kader” öyküsü 1970 yılında kaleme alınmıştır. Bu eserde uzun bir aradan sonra Danikeyev, halkın özgürlük mücadelesini ve memleketine dönüşteki sıkıntıları ele alarak yaşananların yeniden taze kalmasını sağlamıştır.

3.6 Umudu Canlandıranlar