Yetim kelimesi,ُ مُ تُ ي kökünden türemiş olup ergenlik çağına girmeden babasını kaybeden çocuklar için kullanılmaktadır.300 Toplumda annesini kaybeden bir
294 Suyûtî, Celâluddîn Abdurrahmân b. Ebî Bekr ed- Dürrrü’l Mensûr fi’t-Tefsîr bi’l- Me’sûr, I-VIII,
Dâru’l-Fikr, Beyrût, ts., II, 108.
295 Sâbık, Fıkhu’s-Sünne, 3, 132. 296 Çıkış, 22/25.
297 Tesniye, 23/19-20.
298 Ateş, Ali Osman, İslam’a Göre Cahiliye ve Ehl-i Kitab Örf ve Âdetleri, Beyan Yay., İstanbul, 1996,
s. 494.
299 Tesniye, 15/1-2.
40
kimseye yetim denilmemektedir. İbn Berrî şöyle demiştir: “Bir çocuk babasını kaybetmişse ona “Yetim” denilir, annesini kaybetmişse “Aciyy” denilir, hem annesini hem de babasını kaybetmişse “Latîm” denilir.”301Hz. Peygamber hangi yaştaki bir
çocuğa yetim denileceğine dair, “Ergenlik çağına geldikten sonra yetimlik yoktur”302
buyurmaktadır. Hz. Peygamber’in bu hadisinde yetimler hakkında hakîkî mânâda ergenliğe girmelerini mi kastettiği, yoksa o zamana erişen bir kimsenin artık kendi sorumluluklarını yerine getirebilecek bir hale geldiğini anlatmak istediği hakkında farklı yorumlar yapılmıştır. Nitekim İbn Abbâs’a yetimliğin ne zaman sona ereceği sorulduğunda, “Ömrüme yemin ederim ki adam vardır, sakalı çıkar da hâlâ kendi hakkını almaktan âciz, kendi namına bir şey vermekten âcizdir. İşte kişi kendi hakkını alacağında başkalarının alışverişi gibi doğru ve yeterli davranabiliyorsa, işte o zaman yetimlik durumu sona ermiş demektir.”303 Diyerek, aslında kişinin yaşından ziyade
kendisini idare edebilecek duruma gelmesiyle yetimlikle ilgili hükmün sona ereceğine dikkat çekmiştir.
Câhiliye devrinde göçebelik ve çapulculuk gibi etkenler, yetimlerin malını gasp etme hususunda toplumun ekmeğine tabiri caizse bal sürmüştür. Sahip oldukları miras vb. haklarını almak zayıf insanlar için adeta imkânsız hale gelmiştir. Bu durum toplum olarak o kadar normal karşılanmıştır ki, yetim çocuklar için, “Onlar ata binemez, kılıç kuşanamaz, düşmana saldıramaz”304 diye haklarının gasp edilmesi de
yakın erkek akrabalarınca meşru bir hak sayılmıştır. 305 Bunun için İslam zayıf ve
özellikle yetimlerin haklarının gasp edilmesini kesinlikle yasaklamıştır. Bu hususta Rasûlullah (s.a.v) :“ Allâh’ım ben iki zayıfın, yetim ve kadının hakları konusunda insanları şiddetle uyarıyorum, onların haklarına el uzatılmasını yasaklıyorum”306
buyurarak, insanları yetimler hususunda sakındırmıştır. Bu hadisten yola çıkarak, yetim kelimesinin âciz ve hakkını savunamayan kişi manasında kullanıldığı ve dul kadınlar için de yetim denilebileceğini belirtenler olmuştur.307
Yetim hakkı yemenin haramlığına dair benzer bir ayette yüce Allah şöyle buyurmaktadır.“…Bir de sana yetimleri soruyorlar. De ki: “Onların durumlarını
düzeltmek hayırlıdır. Eğer onlara karışıp (birlikte yaşar) sanız (sakıncası yok). (Onlar
301 İbn Manzûr, Lisân’ül-Arab, XII, 645. 302 Ebu Dâvud, “Vesâyâ”, 9.
303 Müslim, “Cihâd”, 137.
304 Elmalılı, Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, Zehraveyn Yay., İstanbul, 2014, II, 294. 305 Ateş, İslam’a Göre Cahiliye ve Ehl-i Kitap Örf ve Âdetleri, s. 378.
306 İbn Mâce, “Edep”, 6; İbn Hanbel, Müsned, II, 440. 307 Elmalılı, Hak Dini Kur’ân Dili, II, 561.
41
da) sizin kardeşlerinizdir…”308 Bu âyetin nüzûl sebebi hakkında Saîd b. Cübeyr İbn-i
Abbâs’tan şu bilgileri nakletmiştir. “Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, ancak
ve ancak karınlarını doldurasıya ateş yemiş olurlar ve zaten onlar çılgın bir ateşe (cehenneme) gireceklerdir.”309 Ayeti ve “Rüştüne erişinceye kadar, yetimin malına
ancak en güzel şekilde yaklaşın, verdiğiniz sözü de yerine getirin. Çünkü söz (veren sözünden) sorumludur.”310 Ayeti nâzil olunca ashaptan yetimleri olanlar yiyeceklerini
ve içeceklerini yetim mallarından ayırdılar.311 Bu durum öyle bir hale geldi ki yetimin
malı çürüse bile ona dokunamaz oldular. Durum Rasûlullaha bildirilince Allâh’u- Teâlâ (c.c) bu ayeti indirmiştir.312Böylelikle daha önceki indirilen âyetten maksadın,
yetimlerinin malının gasp edilmemesine ve onlara haksızlık yapılmamasına vurgu yapmak için indirildiğinin, yoksa sosyal yardımlaşmanın ve birbirinin yiyeceğinden yemenin bir sakıncasının olmadığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte İslam özellikle de zengin olanları yetimlerin mallarına tenezzül etmemeleri hususunda uyarmıştır. Bu husus Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle belirtilmiştir. “Yetimleri deneyin. Evlenme çağına
(buluğa) erdiklerinde, eğer reşid olduklarını görürseniz, mallarını kendilerine verin. Büyüyecekler (ve mallarını geri alacaklar) diye israf ederek ve aceleye getirerek mallarını yemeyin. (Velilerden) kim zengin ise (yetim malından yemeğe) tenezzül etmesin. Kim de fakir ise, aklın ve dinin gereklerine uygun bir biçimde (hizmetinin karşılığı kadar) yesin. Mallarını kendilerine geri verdiğiniz zaman da yanlarında şahit bulundurun. Hesap görücü olarak Allâh yeter.”313Ayeti de özellikle maddi durumu yerinde olup ta yetimleri olan kişileri uyarı niteliğindedir.
II. TEVRAT’TA GEÇEN BÜYÜK GÜNAHLAR
Bir dini yasaya karşı gelecek eylemin yapılması ya da emredilen bir mitsva’nın 314 yerine getirilmemesi Yahudi şeriatına göre günah olarak tarif
edilmektedir.315
Yahudi şeriatına göre emir ve yasaklar bireysel, toplumsal ve ahlaksal olmak üzere üçe ayrılmaktadır. Bireysel emir ve yasaklar, tanrısallığın ön plana çıkartıldığı,
308 Bakara, 2/220. 309 Nisâ, 4/10. 310 İsrâ, 17/34.
311Nehhâs, Ebû Ca’fer, Meâni’l-Kur’âni’l-Kerîm (thk. Muhammed Ali es-Sâbûnî), I-VI, Câmiatü
Ümmü’l-Kura, Mekke, 1409, I, 177.
312 Vâhıdî, Esbâbü’n-Nüzûl, s. 72. 313 Nisâ, 4/6.
314 Her Musevî’nin yerine getirmekle ve korumakla yükümlü olduğu emir veye kurallar. 315 Besalel, “Günah”, YA., I, 192.
42
Tanrı hakkının gözetildiği emir ve yasaklardır. Bu emir ve yasaklar daha çok ferdîdir. Tanrının adını boş yere ağza almamak bu konuya örnek olarak verilebilmektedir. İkinci grubumuz ise toplumsal cezâlardır. Bu ise daha çok kişi ile toplum arasındaki hukuksuzluklar için kullanılmaktadır. Adam öldürme, cinsel suçlar, anne babaya itaatsizlik bu gruba girmektedir. Üçüncü kısım ise ahlaki emir ve cezâlardır. Bunlara da örnek olarak şabat günü yasağını ihlâl etmek verilebilir.