• Sonuç bulunamadı

Yahudilik inancına göre insan hayatı ve onuru pek çok değerin önünde gelmektedir. Bunun bir tezâhürü olarak, hayatın kutsallığı ve dokunulmazlığı sebebiyle adam öldürmek büyük günahlardan sayılmıştır. Ancak Yahudiliğe göre bir Yahudi’yi öldürmek ile bir yabancı din mensubunu veya bir köleyi öldürmek kesinlikle eşit tutulmamıştır. Çünkü Tevrat’a göre, Yahudiler İbrahim’in öz çocukları olup, Tanrı tarafından seçilmiş,341 kutsal bir ulustur,342 bir yabancı ile elbette canı da denk olmayacaktır. Bu sebeple Yahudilikte mutlak bir insan hayatının kutsallığını ve adâleti görmemiz pek mümkün değildir.343

Tevrat’a göre adam öldürme yasağı ilk insanla başlamıştır, böyle olmasına karşın, bu yasağı ilk delen de Âdem’in oğlu olmuştur.344 Tevrat’a göre Âdem’in oğlu

Kayin(Kâbil), kardeşi Hâbil’i öldürerek ilk cinayeti işleyen kişi olmuş ve Rab tarafından kınanmıştır.345 Daha sonraki dönemlerde Rab Nûh’u kutsarken de bu yasak

üzerinde özellikle durmuş ve “Şefihut Damim (Adam öldürmeyeceksiniz)” emrini “Nûhi kanunlar” olarak bilinen yedi ilke içerisinde saymıştır.346

Tevrat’a göre adam öldürme fiilinde kasıt çok önemlidir. Kasıt içermeyen bir adam öldürmede kişi hâkim tarafından cezalandırılmaz ve bu kimseye toplum tarafından da bir ceza da verilmez. Ancak hata sonucu bile olsa bir kişinin hayatına sebep olduğu için, katilin ömrünün sonuna kadar bunu hatırında tutup vicdan azabı çekmesi gerekmektedir.347 Kasıtlı bir cinayet işlenmesi durumunda ise sonuç farklılık

arz etmektedir. Tanrı’nın kendi suretinde yarattığı insanın kim kasıtlı bir şekilde kanını dökerse onun cezasının bizzat Rab tarafından verileceği şu ayet ile açıklanmaktadır: “Sizin de kanınız dökülürse, hakkınızı kesinlikle arayacağım. Her

hayvandan hesabını soracağım. Her insandan, kardeşinin canına kıyan herkesten

340 Arslantaş, “Hz. Peygamber’in Çağdaşı Yahudilerin İnanç- İbadet ve Dini Hayatları”, s.80. 341 Tesniye, 14/1.

342 Çıkış, 19/6; Tesniye, 7/6; 14/2.

343 Yaman, Sevde, “Tevrat’a Göre İnsan Hayatı ve Onurunun Kutsallığı”, İTOBİAD(Yahudilik Özel),

5/2, s. 338-354, İstanbul, 2016, s. 339.

344 Hasanov, Eldar, “Nuh kanunları ve Nûhîlik”, İSAM, İstanbul, 2015, s. 55-56. 345 Tekvîn, 4/8-16.

346 Hasanov, Eldar, “Nuh kanunlarının Kökeniyle İlgili Görüşler Üzerine”, İTOBİAD, 1/1, s. 200- 224,

İstanbul, 2012, s. 202.

47

hakkınızı arayacağım. Kim insan kanı dökerse, Kendi kanıda insan tarafından dökülecektir. Çünkü Tanrı insanı kendi suretinde yarattı.”348 Tevrat’a göre kan döken bir kimse, toplumu kirletmiş sayılmaktadır. Bu kir ise ancak o kişinin kanı akıtılırsa temizlenebilmektedir.349“Adam öldüren kesinlikle öldürülecektir.”350Emri de bu durumun ispatıdır. Görüldüğü üzere Yahudilik’te adam öldürmak Rabbin kınadığı, büyük günahlardan birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durumlarda Tevrat’ın uygun gördüğü cezâları ve nasıl tatbik edildiğini ise cezâlar bölümünde inceleyeceğiz.

E. Hırsızlık Yapmak

Tevrat’ta on emir içerisinde yer alan ve yapıldığı zaman kişiyi büyük günah sahibi yapan suçlardan birisi de hırsızlıktır. On emirin sekizincisi olan, “Çalmayacaksın”351 emri, kişiyi hem çalışarak kazanmaya teşvik eder, hem de

toplumdaki mülkiyet hakkının korunmasını amaçlar. Yahudilik, toplumun birlik ve beraberliğine barış ve huzur ortamının korunmasına önem vermiş ve bu huzuru bozacak her türlü davranış ve hakka tecavüzleri ciddi yaptırımlarla muhafaza etmiştir.352Bu konu Tevrat’ta şöyle dile getirilmiştir. “Rab Mûsâ'ya şöyle dedi: "Eğer

biri günah işler, Rabbe ihanet eder, kendisine emanet edilen, rehin bırakılan ya da çalıntı bir mal konusunda komşusunu aldatır ya da ona haksızlık ederse, kayıp bir eşya bulup yalan söylerse, yalan yere ant içerse, yani insanların işleyebileceği bu suçlardan birini işlerse, günah işlemiş olur ve suçlu sayılır. Çaldığı ya da haksızlıkla ele geçirdiği şeyi, kendisine emanet edilen ya da bulduğu kayıp eşyayı, ya da hakkında yalan yere ant içtiği şeyi, üzerine beşte birini de ekleyerek, suç sunusunu getirdiği gün sahibine geri vermeli. Rabbe suç sunusu olarak kâhine belli değeri olan kusursuz bir koç getirmeli. Kâhin Rabbin huzurunda onun günahını bağışlatacak; işlediği suç ne olursa olsun kişi bağışlanacak."353Ayette’de görüldüğü üzere, Tevrat’ta hırsızlık yapmak, mutlak olarak İsrailoğulları’na yasaklanmıştır. Ancak bu yasak kendi içlerinde geçerli olup, diğer milletleri kapsamamaktadır. Yahudilerin kendilerini seçilmiş kabul etmelerinden kaynaklı adaletsiz tutumlarını hırsızlık meselesinde de görmemiz mümkündür. Tevrat’ta on emir’de ısrarla hırsızlık

348 Tekvîn, 9/5-6. 349 Sayılar, 35/33-34. 350 Levililer, 24/17. 351 Çıkış, 20/10.

352 Kıyak, Abdülkadir, “Yahudilikte Ahlak, Değer ve İdeal İnsan Tasavvuru”,Uluslarası İnsani Değerlerin Yeniden İnşâası Sempozyumu (19-21 Haziran, 2014), Edt. Cengiz Gündoğdu, s. 133-148,

Erzurum, 2015, s. 140.

48

yapmayacaksınız ifadesi üzerinde durulurken, Yahudilerin Tanrısı Yahve mukaddes milletini diğer milletlerin mallarını çalmak ve gasp etmek hususunda onları davet edip diğer milletlerin şereflerini ellerine geçirmeye teşvik etmiştir.354“Her kadın Mısırlı

komşusundan ya da konuğundan altın ve gümüş takılar, giysiler isteyecek. Oğullarınızı, kızlarınızı bunlarla süsleyeceksiniz. Mısırlılar'ı soyacaksınız.”355 Ayeti

“Çalmayacaksınız” ayetinin Yahudilerin kendi aralarında geçerli bir emir olduğunun,

Yahudi olmayanlara karşı hırsızlığı yasaklamak yerine daha da teşvik ettiğinin en güzel örneğidir.

F. Zinâ Yapmak

Yahudilikte evlilik çok önemlidir. Evlilik dinsel bir ritüel kabul edilmektedir. Yahudi toplumunun devamını sağlamak, sosyo-ekonomik açıdan sağlıklı bir toplum inşa etmek için Yahudi hayatında önemli bir paya sahiptir. Kendilerini mabet görevine adayan ve münzevi bir hayat yaşayanların dışında, bekâr hayatı sürmek Yahudi toplumunda hoş görülmemiştir.356 Yahudilikte evlenmeyi gerçekleştiren işlem nikâh olup nikâh belirli bir miktar para veya değerli bir eşyanın verilmesi, bir belgenin imzalanması ve zifafla tamamlanır.357Zinânın önünü kapatmanın yanı sıra

evlilik Yahudiliğe göre bir Tanrı buyruğudur.358Tanrı insanı kendi suretinde yaratmış, ondan da iki cinsi var etmiştir.359İlk insan olarak yarattığı Âdem ile ona eş kıldığı

Havvâ’ya semereli olup çoğalmalarını emretmiş sonraki nesilleri de Yahudi soyunu sürdürmeye teşvik etmiştir.360 “Verimli olun, çoğalın, yeryüzünü doldurun ve

denetiminize alın; denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, yeryüzünde yaşayan tüm canlılara egemen olun.”361Ayrıca Hz. İbrâhim e Allâh’ın sözü vardır.“Seni fazlasıyla

kutsayacağım, soyunu göklerin yıldızları, kıyıların kumu kadar çoğaltacağım.362Aynı

şekilde Hz. İbrâhim’in soyu olan İshak ve Yâkup a da Tanrı aynı emri vermiş, çoğalmalarını ve yeryüzüne hâkim olmalarını istemiştir.

Evliliği bir ibâdet ve Tanrı ile bir ahitleşme olarak gören bu inanç sisteminde nikâhsız birliktelikler de kesin bir dille yasaklanmakta, Yahudilik inancının temelini

354 Erdem, Hüsamettin, “Dini Ahlak ve İlahi Dinlerden Yahudilik, Hristiyanlık ve Müslümanlık’daki

Bazı Ahlaki Meselelere Mukayeseli Bir Yaklaşım”, SÜİFD, S.3, s. 225-254, Konya, 1990, s.240.

355 Çıkış, 3/22.

356 Gürkan, Yahudilik, s. 180.

357 Tümer, Günay; Küçük, Abdullah, Dinler Tarihi, 2. Baskı, Ankara, 1993, s. 229. 358 Bayraktar, Üç Dinin Tarihi, s. 169.

359 Yaratılış, 1/27.

360 Ateş, İslam’a Göre Cahiliye ve Ehl-i Kitap Örf ve Âdetleri, s. 280. 361 Yaratılış, 1/28.

49

oluşturan, Hz. Mûsâ’ya vahyedilen on emir’de de nihaksız ilişkiye yaklaşmamanın önemi vurgulanmaktadır. Bu yüzden Yahudi inancına göre zinâ yapan bir kişi Rabbe isyan etmiş onunla olan ahdini çiğnemiş sayılmaktadır. İbrânî kutsal metinlerinde, zinâ ya da fuhuş “ni’uf”, “zenut”, “zenunim” ifadeleriyle tanımlanmıştır. 363 Tanım

olarak zinâ, istekli bir şekilde evli ya da nişanlı bir kadınla yapılan cinsel birlikteliktir.364

Sonucu ölümle neticelendirilecek, üç büyük suçtan birisi (putperestlik, adam öldürme ve zinâ) sayılmaktadır.365 Tevrat gayr-i meşrû ilişkiyi sert bir üslupla

yasaklamakla kalmamış, gayr-i meşrû bir yolla doğan çocuğa da katı bir tavır sergilemiştir.366 Tevrat’a göre gayr-i meşrû bir çocuk, Tanrı’nın cemaatine alınmadığı

gibi onun soyundan gelecek olan on nesil’de cemaate kabul edilmemektedir.367

Tevrat’ta “Levililer” bölümünün 18. Babı yasak ilişkilere ayrılmış olup, kişinin yaptığı gayr-i meşrû ilişkiler, evlenmesi yasak olan kişiler teker teker açıklanmış ve bunlarla yapılacak olan zinânın namussuzluk, 368 alçaklık, 369

iğrençlik,370 İsrail milleti arasında kötülük,371 Tanrı halkları arasından atılmaya layık

olmak,372 kutsal yemine leke sürmek,373 ölüme layık olmak374 vb. sözlerle zinânın kötülüğü özellikle de evlenilmesi yasak olan kişilerle yapılacak zinânın kötülüğü vurgulanmıştır.

Nikâh Rab ile İsrailoğulları arasındaki bir ahit kabul edildiği için, Yahudi şeriatına göre Yahudi olmayan, özellikle Yahudi bir anneden doğmayan bir kişiyle evlenmek te yasak kılınmıştır. Tevrat’ta tekvin bölümünde anlatılan bir olaya göre, Yâkup’un kızı Dina’ya Hivîlerin reisi Hamor’un oğlu Şekem âşık olur ve onunla birlikte olur. Daha sonra da Yâkup’tan kızını ister ancak İsrailoğulları bu işe karşı çıkar çünkü onlar sünnetsizdir. Eğer sünnet olurlarsanız sizinle kız alıp verebiliriz, derler. Hamor ve oğlu Şekem, teklifi kabul eder. Onlarla birlikte tüm halkı sünnet

363 Besalel, “Niuf”, YA., II, 447.

364 Yiğitoğlu, Mustafa, “Yahudilik ve İslam’da Zinâ Suçu ve Cezası”, İTOBİAD, 5/2, s. 271-297,

İstanbul, 2016, s. 273.

365 Yiğitoğlu, “Yahudilik ve İslam’da Zinâ Suçu ve Cezası”, s. 274.

366 Katar, Mehmet, “Tevrat’ın Lût Kıssası Üzerine Bir Araştırma”, AÜİFD, S.1, s. 57-76, Ankara,

2007, s.72. 367 Tesniye, 23/2. 368 Levililer, 18/4-16. 369 Levililer, 18/17. 370 Levililer, 18/22. 371 Tesniye, 22/22. 372 Levililer, 18/29. 373 Levililer, 20/3. 374 Levililer, 20/10.

50

olmayı kabul eder. Ancak onlar sünnet olup’da sünnetin acısını çekerken Yâkup’un oğulları onlara saldırır ve erkekleri kılıçtan geçirir. Hamor ve oğlu Şekem’i de öldürürler.375Mûseviler, Yahudi kızlarından Yahudi olmayan kişilerle birlikte olan

kişilerin mallarının yağmalanması ve kılıçta geçirilmelerinin Rab tarafından Yahudi erkeklerine emredildiğine inanırlar376Bu emri ilk yerine getiren de Yâkup ve oğulları

olmuştur.

Yahudi olan bir erkekle gentile377 bir kadın arasındaki gayr-i meşrû birliktelik

ise Yahudi şeriatına göre zinâ olarak değerlendirilmemektedir. Bu tür bir ilişki Talmud’a göre insan ile hayvan arasında geçen bir ilişki gibidir. Bu kişi ölüm cezasına çarptırılmaz378 Yabancılarla evlenmek kız alıp vermek her ne kadar

israiloğullarına yasaklanmış olup,379 yazıcı Ezra, Yahudilere evlendikleri yabancı

kadınlar ile Rabbe ihanet ettiklerini, onları derhal boşamalarını emretmiş olsa da380

zaman zaman onlar bu yasağı da çiğnemişlerdir.381

Bütün bu kurallara uymayıp, Rabbin yasaklarını ihlâl ederek zinâ eden kimseye ise yine Tevrat’ta bizzat Rab tarafından bir takım cezâlar tespit edilmiştir. Bu cezâlar en hafiften ağıra doğru sürgün, boğma, taşlama ve yakma olmak üzere kısımlara ayrılmaktadır. Suça karşılık verilecek cezâları bir sonraki bölümde detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.

G. Sihirbazlık Yapmak

Sihir kelimesi, Arapça kökenli bir kelime olup, Türkçe ’de daha çok büyü kelimesiyle ifade edilmiştir. Bu kavram sözlükte; boğaz, boyun, akciğer, hile yapma, aldatma gibi manalar taşımaktadır.382 Terim manası ise, gizli bir el çabukluğuyla383 bir şeyi başka bir mahiyete dönüştürme, bazı söz ve fiillere başvurarak olağanüstü bir sonuç elde etmek demektir. Kişi sihir yaparken kendi gücünün yetemeyeceği

375 Tekvîn, 34/1-30. 376 Hezekiel, 23/46.

377 İsrâil topraklarında yaşayıp’ta Yahudi olmayanlara verilen addır.

378 Göregen, Mustafa; Gönül, Turan, “Yahudilik’te Zinâ Suçunun Karşılığı Olan Recm’in İnsan Hayatı

ve Ailenin Kutsallığı Bağlamında İncelenmesi”, KAÜİFD, 5/10, s. 70-92, Kars, 2018, s. 73.

379 Ateş, İslam’a Göre Cahiliye ve Ehl-i Kitap Örf ve Âdetleri, s. 317. 380 Ezra, 10/10-11.

381 Malaki, 2/11-12.

382 Isfahânî, el- Müfredât fî Garîbi’l- Kur’ân, s. 401.

383 Cessâs, Ebû Bekir Ahmed b. Alî er-Râzî, Ahkâmu’l-Kur’ân (thk. Muhammed Sadık), I-V, Daru

51

hususlarda bir takım üstün güçlerle temas kurarak onlardan yardım isteyerek hedefe ulaşmayı amaçlamaktadır.384

Sihir hususunda Mısırlılar çok mahir olup, Hz. Mûsâ’nın Allâh katından verilen mucizelerine sihir demişlerdir.385 Yahudiler, Mısır’da yaşamalarından ötürü,

eski kültürlerinin bir tezahürü olarak sihri bilirler ve uygularlardı. Tevrat ise bu kötü işleri terk etmelerini kesin bir şekilde istemiş, sihir ve cin işleriyle uğraşmayı büyük günahlardan saymış ve bu işlerle uğraşan kişilerin öldürülmesi emretmiştir.386“Büyücü kadını yaşatmayacaksınız.”387 Ayeti ve“Cincilik yapan ve ruh

çağıran ister erkek olsun, ister kadın olsun kesinlikle öldürülecektir. Onları taşlayacaksınız. Ölümlerinden kendileri sorumludur."388Ayeti sihirbazlık yasağının

örneklerinden sayılabilmektedir.

Sihir veya büyü gibi işlerle uğraşmak İslam dininde de aynı şekilde büyük günahlardan sayılmış, Hz. Peygamber: “Sihirbazın haddinin bir kılıç darbesi olduğunu”389 bildirmiş, sihir ile uğraşmayı insanı helake sürükleyecek günahlardan

saymıştır.390

III. KARŞILAŞTIRMA

Kur’ân ve Tevrat’a genel olarak baktığımızda büyük günah addedilen inanç ve davranışların birbirini destekler mahiyette olduğunu görmekteyiz. Tevrat’ın ve

Kur’an’ın ısrarla üzerinde durduğu, kişiyi yaratıcının rızasından uzaklaştırıp gazabını üzerine çekecek en büyük günahın şirk olduğu görülmektedir. Yahudiler açısından çok önemli olan on emrin ilk maddeleri inanç sistemi üzerinde durmuş, tanrının adının kutsanması ve onun adnın boş yere ağza alınmaması ve yaratıcıya hiçbir şeyin ortak koşulmaması, putlara tapılmaması kesin bir şekilde emredilmiştir. Bu emre karşı gelenlerin başlarına her türlü musibetin geleceği ve kulların rablerinden uzaklaştıkça zelil bir ömür sürecekleri vurgulanmıştır. İslam’da aynı şekilde büyük günahların en büyüğünü şirk saymıştır. Ancak iki din arasındaki gözle görülür en büyük fark, Yahudiliğe göre şirke düşen bir kişinin cezası bu dünyada verilecekken, İslam’a göre şirkin karşılığı ebedi cehennem azabı olarak ahirette verilecektir.

384 Bebek, Âdil, “Ana Kaynaklara Göre Sihir”, Kur’ân Mesajı İlmî Araştırmalar Dergisi, S.9, s. 61-65,

ys., 1998, s. 61.

385 Daha detaylı bilgi için bkz. Â’raf, 7/103-122; Şuarâ, 26/31-48; Yûnus, 10/76-77; Tâhâ, 20/60-69. 386 Ateş, İslam’a Göre Cahiliye ve Ehl-i Kitap Örf ve Âdetleri, s. 447.

387 Çıkış, 22/18. 388 Levililer, 20/27.

389 Tirmizî, “Sünen”, IV, 60. 390 Buhârî, “Tıp”, 48.

52

Şirk’in dışında büyük günahların sıralamasında farklılıklar olsa da aynı maddelerin yer aldığını görmekteyiz. Her iki din de de haksız yere adam öldürmek, zina yapmak, yalan söylemek, iftira atmak, hırsızlık yapmak büyük günahlar olarak sayılmış, bunları yapan kişiler de kendileri ile aynı inancı paylaşan toplum nazarında günahkar addedilmiş ve saygınlıklarını yitirmişlerdir. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki, İslam’a göre günah olan bir fiilin kime karşı işlendiği önemli değildir. Bir Müslümanı da öldürmek, haksız yere bir gayr-i müslimi öldürmek te dince suç

sayılmış, hırsızlık yapmak kimin malı olduğuna bakmaksızın yasaklanmış, Müslüman olmayan kişilere karşı bile dürüst olmak emredilmiştir. Oysa Yahudiler suçun

işlendiği kişiye göre fiilleri değerlendirmiş, Yahudi olmayan bir şahısla yapılan gayr-i meşru ilişkiyi zina olarak değerlendirmemiş, Yahudi cemaati dışında olanların

mallarını gasp etmeyi hırsızlık olarak değerlendirmemişlerdir. Bu da İslam’a göre adalet ilkesine aykırıdır.

53

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

KUR’ÂN’DA VE TEVRAT’TA BÜYÜK GÜNAHLARA VERİLEN CEZÂLAR (HAD CEZÂLARI)

Kur’ân ve Tevrat’ta “günah”, ilahi suç kapsamına giren ve yaptığı zaman kişinin bir takım dünyevi ve uhrevi cezaya çarptırılması neden olan fiillerdir. Biz bu bölümde Kur’ân ve Tevrat’ta büyük günahlardan sayılan ve genellikle şahış ve toplum hakkının ihlâli durumunda verilen, kutsal kitaplarca tayin edilmiş had cezâlarını incelemeye çalışacağız.

I. KUR’ÂN’ DA BÜYÜK GÜNAHLARA VERİLEN HAD CEZÂLARI Günah kavramına karşılık gelen suç kelimesi klasik islam hukukuna göre “cürm” ya da “cerime” kavramlarıyla ifade edilmektedir.391Kur’ân da geçen büyük

günahlardan şirkin dışında diğer günahların küfrü gerektirmeyeceğine dair Ehl-i sünnet âlimleri’nin yaptığı aklî ve mantıkî izahların dışında Kur’ân dan da deliller getirdiklerini görmekteyiz. Hatta bir keresinde Hz. Peygamber bir insan Allâh’tan başka ilah olmadığına, benim de onun elçisi olduğuma îmân etse, cennete girer buyurmuştur. Bunun üzerine Ebû Zer: “Ey Allâh’ın rasulü! Zinâ yapsa, hırsızlık yapsa da mı? Deyince; Hz. Peygamber: “Evet! Zinâ yapsa da, hırsızlık yapsa da” dedikten sonra da: “Hatta bu Ebû Zer’in hoşuna gitmese de böyledir.” Buyurmuştur.392

Hadis-i Şerif’ten de anlaşılacağı üzere, biz günahkâr kişiye kâfir demesek ve Allâh’ın takdir ettiği durumlarda günahkâr kişinin günahının âhirette bağışlanacak olduğuna inansak da bu dünyada büyük günah işleyen kişiye bir takım cezâî müeyyideler dinin sâhibi tarafından takdir edilmiştir. İslam dininde mutlak Şâri Allâh’tır. Allâh’ın koyduğu hükümler sorgulanmaz ve yerine getirmek Müslümanlara farzdır.393Allâh’ın koyduğu emir ve yasaklarını tatbîk hususunda peygamberlere

mutlak yetki verilmiş, Müslümanlara da aynı şekilde peygambere mutlak itaat edilmesi394 emredilmiştir.395İslam hukukuna göre suçu tespit eden kanundur. Suça

391 Yiğitoğlu, “Yahudilik ve İslamda Zinâ Suçu ve Cezası”, s. 273. 392 Müslim, “Îmân”, 154.

393 Şâtıbî, Muvâfakât, V, 255. 394 Nisâ, 4/80.

54

uygun olarak cezayı tespit eden ise nass’dır.396Müslümanların işledikleri günahlar ve

bunlar içerisinde insanların birbirlerine ve topluma karşı işledikleri suçlardan had ve kısas cezâları sadece nass ile belirtilmiş, diğer işlenen suçların ise cezâları tespit edilmemiştir.397

Yukarıda saydığımız büyük günahların en büyüğü şüphesiz ki Allâh’ı ilah olarak tanımamak ya da ilahlıkta başka bir varlığı Allâh’a denk tutmaktır. Allâh kullarını yaratmış ve onu tek Rab olarak tanımalarını (Tevhid) ve ona hiçbir şeyi ortak koşmamalarını emretmiştir.“Şüphesiz Allâh, kendisine ortak koşulmasını asla

bağışlamaz. Bunun dışında kalan (günah)ları ise dilediği kimseler için bağışlar. Allâh’a şirk koşan kimse, şüphesiz büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur.398Allâh’a tapınmak ve Rab olarak ondan başkasını kabul etmenin insanın

kendisine yapacağı en büyük zulüm olarak ifade etmiştir. “Hani Lokmân, oğluna öğüt

vererek şöyle demişti: “Yavrum! Allâh’a ortak koşma! Çünkü ortak koşmak elbette büyük bir zulümdür.”399En büyük günah saydığımız şirk’in dünyada herhangi bir

cezâî müeyyidesi bulunmamaktadır. Bu günahın bedelinin âhirette ebedi bir cehennem azabı olduğunu yüce kitabımız şöyle buyurmaktadır. “…Kim Allâh’a ortak

koşarsa, artık, Allâh ona cenneti muhakkak haram kılmıştır. Onun barınağı da ateştir. Zalimler için hiçbir yardımcı yoktur.”400Allâh’ın büyük günahlardan sayıp haram

kıldığı ve yapılması durumunda kişiye dünyada bir takım cezaların verilmesini gerekli kılan bâzı fiiller de vardır ki biz bu bölümde bunları inceleyeceğiz

Kur’ân da cezayı gerektiren fiillere “Cerîme- ةميرج” adı verilmekle birlikte pek çok fakih aynı zamanda işlenen bu suçları şerri kazanmak manasında “Cinâyet- ةيانلجا” şeklinde tabir etmektedir. Bu cinâyet mal ya da can ile yapılabilmektedir. Cinâyet sayılan bir fiil, Kur’ân da kesin bir dille haram kılınan ve bu suçu işleme halinde kişiye had cezası uygulanacak her türlü fiili kapsar. Sadece adam öldürmek değil, kısası gerektirecek vurmalar, yaralamalar da cinayet kapsamına girmektedir.401

İslam hukûkunda suçlar kısas veya diyet gerektiren suçlar, had cezasını gerektiren suçlar ve ta’zir cezasını gerektiren suçlar olmak üzere üç gruba ayrılmaktadır. Had cezasının suçları ve bunlara verilecek cezâlar hususunda vahiy

396 Ebu Zehra, el- Cerîme, s. 171; Avvâ, Muhammed Selim, fi Usûli’n-Nizâmi’l- Cinâi’l-İslâmî,

Nehzatu Mısır, 2. Baskı, Kâhire, 2006, s. 81.

397 Ebu Zehra, el- Cerîme, s. 175. 398 Nisâ, 4/48.

399 Lokmân, 31/13. 400 Mâide, 5/72.

55

vardır, suçu ve cezayı nass belirler. İnsanların bu suçlar ve suça karşılık verilecek cezâlar hakkında yorum yapma yetkileri yoktur. Tâ’zir kısmında ise suçlar genel olarak belli olmakla birlikte suça karşılı verilecek olan ceza ümmetin salahiyetine bırakılmış ve İslam mahkemeleri tarafında suça uygun ceza tesbit edilmiştir.402Bizim

konumuzun büyük günahlar olması nedeniyle genellikle bu suçlara mukabil verilecek cezâların had cezâları arasında olduğunu görmekteyiz.

Kur’ân da had cezâlarını bizzat Allâh bildirmiş ve bu cezayı verme hususunda diğer insanların iradeleri kaldırılmıştır.403Hadler hususunda hâkimin cezayı indirme

ya da artırma gibi bir yetkisi yoktur. Örneğin zinâ işleyen bekâr bir kişiye hâkim doksan dokuz sopa da vurdurtamaz, yüz bir sopa da vurdurtamaz. Çünkü bu hususta

Benzer Belgeler